1908 yılında Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılması için, İngiltere ve Rus Çarlığı arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşımı için yapılan, Ravel Mülakatı’nın duyulmasıyla, Makedonya’da eşkıya peşinde koşan genç subaylar, ayaklandılar. Çaresiz kalan Sultan Abdülhamit, Kanun-u Esasi’yi tekrar yürürlüğe soktu. Devlet sarsıntı geçirirken, 5 Ekim 1908 günü Avusturya-Macaristan Bosna-Hersek Eyaletini ilhak ettiğini duyurdu. 6 Ekim 1908 günüyse, Girit Meclisi; Yunanistan’a katıldığını açıkladı. Bulgar Prensliği de bağımsızlığını ilan etti.
İmparatorluk iç kargaşaya sürüklendi. Siyasi çekişmeler ardı ardına cinayetlere ve darbelere yol açtı. Mart-Nisan 1911’de Müslüman Arnavutlar ayaklandılar. Mart 1911’de Hrıstiyan Arnavutlar ayaklandılar. Arnavutların isyanı, İmparatorluğun Balkanlardaki dayanak noktasının yıkılmasına yol açtı. Osmanlı Meclisi’nin Balkan Bölgesindeki kiliseleri paylaştırılması Balkan Halkları arasındaki kavgayı sona erdirmişti. Bu konunun halli Balkan Devletlerinin Osmanlı’ya karşı birleşmelerinin yolunu kolayca açtığı günümüz tarihçileri öne sürüyor.
Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu kargaşadan faydalanmak isteyen İtalya, uzun bir süredir göz diktiği Libya’ya saldırdı. İkinci Meşrutiyet’in ilanını sağlayan genç subaylar, İtalyanlarla savaşmak için Libya’ya koştular. Fırsattan faydalanan Balkan Devletleri, Osmanlıya saldırmak için birleştiler. Osmanlı Ordusunun subayları İttihatçı ve Halâskar subaylar olarak bölünmüştü. Makedonya’da bu sefer Halâskar subaylar dağa çıkmaya başladılar.
Çok geçmeden, 1912’de Balkan Savaşı patlak verdi. Balkanlar kan içinde kaldı. Osmanlı orduları art arda yenildiler. Yunan kuvvetleri Selanik kapısına dayandılar. O dönemde Selanik şehrinin yüzde 40’ı Müslüman, yüzde 40’ı Yahudi ve kalan yüzde 20 Rum, Arnavut, Bulgar gibi çeşitli halklardan oluşuyordu. Bölgenin ticaret merkezi olan Selanik Osmanlı İmparatorluğu’nun en zengin kentlerinin başında geliyordu, şehrin zarar görmesini istemeyen Burjuvalar, Tahsin Paşa’yı ikna ederek tek bir silah atılmadan şehrin teslimini sağladılar.
Edirne, Bulgarlar tarafından kuşatıldı. Şükrü Paşa beş ay, beş gün şehri müdafaa eder. Sonunda, Bulgar kuvvetleri Batı Trakya ve Edirne’yi işgal ettiler.
Birinci Balkan Savaşı ve İkinci Balkan Savaşı sonrası yaşananları biliyoruz. Birkaç cephede savaşmak zorunda kalan Bulgarlar, Osmanlı sınırından askerlerinin önemli bir bölümünü çektiler. X.Kolordu Komutanı Hurşit Paşa ve Kurmay Başkanı Enver Bey, Bulgarlara karşı bir harekâta geçmeyi düşünmekteydiler.
Zayıf Bulgar kuvvetlerine karşı Enver Paşa, Kuşçubaşı Eşref Bey, komutasındaki 300 kişilik bir gönüllü kuvveti Lüleburgaz üzerini gönderdi. Gönüllüler bir Bulgar taburunu esir ettiler. Enver Bey’in planlamasıyla, iki bin kişilik gönüllü kuvveti, Draç torpidobotu ve Bafra Gambotu’nun desteğiyle Tekirdağ ve Ereğli’ye çıkardılar. Bulgar Cephesi parçalandı. Eşref Bey’in komutasındaki gönüllüler Edirne’ye yürüdüler. Enver Bey, bir süvari tugayıyla gönüllüleri takip etmekteydi. Gönüllüler Edirne’yi kurtardılar.
İleri harekât devam etti. Süleyman Askeri Kuşçubaşı Eşref ve Sami Beyler, Yakup Cemil gibi daha sonra Teşkilat-ı mahsusa da görev almış kahramanlar, yöredeki Bulgar kuvvetlerini art arda bozguna uğratarak Stuma-Karasu’na kadar olan yöreyi kurtarıp, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Devleti’ni kurdular.
Kurulan Cumhuriyet, Yunanistan, Fransa ve Bulgaristan tarafından tanındı. İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Osmanlı Devleti; bu yeni devletin belki ismi cumhuriyet oluşundan, belki İttihat ve Terakki içindeki çekişmelerden ötürü, Balkan Savaşı’nda arabulucu olan devletleri küstürmemek; gibi birçok sebepten, bu Cumhuriyet’i tanımadılar ve yıkılması için çaba gösterdiler. Batı Trakya Cumhuriyet’i Cemal Paşa’nın baskısıyla yıkıldı ve Batı Trakya bölgesi Bulgaristan’a teslim edildi.
*
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında savaşa girdi. Balkan Savaşında ki yenilgimiz ve ordumuzun durumu yüzünden müttefik olma isteğimiz İngiliz ve Fransızlar tarafından kabul görmemişti.
Savaşın başında çeşitli cephelerde savaşan kuvvetlerimiz, lojistik açıdan çok sıkıntıdaydı. Almanların askeri yardımları aksıyordu. Balkan Savaşı’nda, Dobruca ve Makedonya’yı Romen, Sırp ve Yunanistan’a kaptıran Bulgaristan; İngilizlere yakın olan bu devletlere karşı düşmandı.
Teşkilat-ı Mahsusa’nın, Drama’ya gönderdiği Çolak İbrahim Bey, örgütlediği Türk köylüleri ve Bulgar komitacılarla beraber, Sırp Bölgesindeki önemli bir demiryolu köprüsünü havaya uçurdular. İngilizlerin Rus Çarlığı’na gönderdiği uzun menzilli deniz toplarının naklini geciktirdiler. Sırpların tepkisi üzerine bölgedeki Bulgar ve Müslüman köylüler kaçıp, Bulgaristan’a sığındılar. Bu eylem ve Sırpların tepkisi Bulgaristan’ın Almanya’nın yanına itti. Rus Çarlığı, bu saldırıya karşı tepkisini, donanmasına, Bulgar limanlarını bombalatarak gösterdi.
Bulgaristan’ın savaş girmesi için, Osmanlı Devleti, Dimetoka ve Meriç Nehri’nin ötesindeki toprakları Bulgaristan’a bıraktı. Enver Bey, savaş sonrası Batı Trakya’yı geri almak için, Almanlarla anlaşmaya varmıştı. Bulgaristan’ın savaşa girmesiyle, Alman asker, silah ve malzemeleri; Osmanlı Devletine akmaya başladı. Enver Paşa, Drama Bölgesi’ne Teşkilat- Mahsusa’dan Fuat Bey (Balkan), başkanlığında bir grup subay gönderir.
Yüzbaşı Çolak İbrahim Bey, İskeçeli Arif bu bölgede görev yaparlar. Batı Trakya’nın sınırları bugün olduğu gibi Mesta-Karasu değil, Struma-Karasu’dur.
Bu subayların, bölgedeki Türklerden oluşturduğu çetelerin baskısıyla; Kavala-Drama bölgesindeki IV. Yunan Kolordusu, mukavemet etmeden Almanlara teslim oldu. Teşkilat-ı Mahsusa bölgedeki Bulgar yöneticileri ve bilhassa Makedon Komitesi üyeleriyle işbirliği yapar. Fuat Bey, bölgede Türklerinden yaklaşık 30 bin kişiyi silâhaltına alıp, Osmanlı Ordusuna asker olarak gönderdi.
Yunanistan Kralı Kostantin, Alman İmparatoruyla akrabadır. Yunanistan’ı savaşa sokmak istemez. Tarafsız bir politika gütmek ister. Başbakan Venizelos İtilaf Devletlerinin yanında savaşa girmeyi istemektedir. Venizelos istifa eder. İtilaf Devletleri Selanik Şehrini Ekim 1915’de işgal eder. Ekim 1916’da Venizelos burada ayrı bir hükümet kurar. Yunanistan, ikiye bölünmüştür. Trakya’da savaş devam eder.
12 Haziran 1917’de kral Kostantin tahtı ikinci oğlu Aleksandr’a bırakarak çekilir. Yunanistan İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa devam eder.
Enver Paşa’nın, bölgeye ilgisi kesilmez. Enver Paşa Balkanlarda kaybedilen toprakların peşindedir. Savaş devam ederken, Fuat Bey ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın çabalarıyla bölgede geçici bir idare oluşturulur. Batı Trakya Türklerinin ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın, bölgedeki çalışmaları hiç sona ermez. 30 Temmuz 1918 tarihinde Drama’nın Radatros Köyünde, Şakir Zümre ve Cevat Beylerin başkanlığında, ”Batı Trakya Kurtuluş Komitesi” adı altında bir cunta yönetimi oluşturur. Bu cunta yönetiminin egemenliği, 19000 bin km ve 320000 nüfusa sahipti. İskeçe, Kavala, Drama, Nevrokop ve Serez; 27 Eylül 1917 yılına kadar cunta yönetimi tarafından idare edildi. Osmanlı Yönetimi bu defa, kurulan yönetimi destekledi ve askeri destek verdi.
Savaş sürerken, General Pangolos komutasındaki yunan kolordusu, Kavala, Drama bölgesine saldırdı. Piyade Yüzbaşı Fuat ( Balkan) Beyin yönettiği 3 Milis Taburu, Yunan kuvvetlerini bozguna uğratıp; kolordunun büyük bir kısmını esir ettiler. Bulgarlar, Fuat Bey’in bölgedeki çalışmalarından, başarılarından çok rahatsız oldular. Bunun üzerine, Fuat Bey, kurduğu üç milis taburuyla bölgeden ayrıldı. Bu üç tabur Kocaeli Yarımadası’nda görev yaparak, asker kaçaklarının yarattığı asayişsizliği önlediler.
Müttefikimiz Bulgarlar da, bu geçici hükümeti destekledi. Bölgesel yönetim gün geçtikçe kökleşirken, Osmanlı Devletinin politikası değişti. Osmanlı Hükümetince bölgeye atanan Vali Abdülkerim Bey ve Osmanlı subaylarını geri çekildiler. Bunun üzerine 27 Eylül 1917’de cunta kendini feshetti.
Batı Trakya’nın Struma-Karasu ve Mesta-Karasu Bölgesi önce Bulgar, sonra Yunan kuvvetlerine terk edildi. Kurtuluş Savaşını sona erdiren Lozan Antlaşmasından sonra, bölgedeki Türkler; Anadolu Rumlarıyla mübadele edildiler. Lozan’ da sınırları çizilen Mesta-Karasu ve Meriç arası, Batı Trakya olarak kabul edildi. Drama ve Serez Bölgelerindeki Türkler mübadele ile Anadolu’ya getirildi.
Kaynakça:
1)Trakya’da Milli Mücadele Tevfik Bıyıklıoğlu, Ankara-1992
2) Makedonya Eşkiyalık Tarihi ve Son Osmanlı Yönetimi Tahsin Uzer, Ankara-1999
3) Bir Komitecinin Anıları Fuat Balkan İstanbul-2008
4 Batı Trakya’nın Dünü Bugünü Ümit Kurtuluş, İstanbul-1973
5) Teşkilat-ı Mahsusa’dan Hacı Sami Bey, Ekrem Hayri Peker, İstanbul-2012)
6) Türkiye Üzerine Tezler V. İstanbul-2007
7)Sırlar Prof. Dr. Yalçın Küçük, İstanbul 2006
8) Tarihte Girit ve Osmanlılar Dönemi N. Ahmet Banoğlu, İstanbul-1991
9) Balkan Savaşı İbrahim Artunç, İstanbul-1998
10)Enver Paşa’nın Anıları (), Hazırlayan: Halil Erdoğan Cengiz İstanbul-2006
11)Ölüm ve Sürgün Justin McCarty, İstanbul-1998
12) Bulgaristan Türkleri, Osman Keskinoğlu Ankara-1985
13) Jön Türkler ve 1908 İhtilali, İstanbul-1982
14) Doğmamış Hürriyet Hasan Amca İstanbul-1989
Şakir Zümre
(D.1885 Varna – ölümü 16 Haziran 1966 )
Cumhuriyet döneminin ilk sanayicisi, İstiklal Savaşı’nın ilk Türk Özel Uçak Bombası fabrikasının kurucusu ve hukukçusudur.
1908 yılında Cenevre’de hukuk fakültesinden mezun oldu.1. Dünya savaşı sırasında, Varna Türk milletvekili olarak Bulgar Parlamentosu’na 17 Türk temsilciden biri olarak girdi. Mareşal Fevzi Çakmak’ın yakın akrabası olan Şakir Zümre, aynı yıllarda Sofya’da Yarbay rütbesiyle Türk Askeri Ateşeliği görevinde bulunan Mustafa Kemal ile tanıştı ve yakın arkadaşlık kurdu. Kurtuluş Savaşı’na destek vermek üzere yurt dışından Anadolu’ya silah ve cephane gönderdiği gibi, savaş sanayisinde değerlendirilmek üzere Türkiye’ye usta ve teknisyen bulunmasında da yardımcı oldu. Bu üstün hizmetleri nedeniyle İstiklal Madalyası aldı.
İstiklal Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye dönen Şakir Zümre, Atatürk’ün onayıyla Türkiye’nin savunma sanayisinin ilk özel sektör fabrikasını kurdu. Türk Hava Kuvvetleri’nin ve Türk Kara Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan ilk silah ve cephaneler, ilk deniz altı su bombaları Şakir Zümre Fabrikası’nda üretildi.
Şakir Zümre Fabrikası, yalnızca yurt içi ihtiyacı olan üretimle yetinmeyerek, 1937 yılında yurt dışına, hatta Yunanistan’a silah ve cephane ihraç etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda ABD’nin yaptığı silah yardımı sebebiyle Şakir Zümre Fabrikaları, silah ve cephane üretimini terk ederek, Türkiye’de büyük isim yapacak olan Şakir Zümre Marka sobalarını üretmeye başlamıştır. Şakir Zümre’nin 1970 ‘de ölümünden sonra faaliyetini ancak 4 yıl daha sürdürebilen fabrika 1974 yılında kapanmıştır.
Fuat Balkan
Türk asker ve kurtuluş savaşı döneminde Komita’dan Beşiktaş Jimnastik Kulübünün 1 numaralı üyesi ve başkanıdır. Osmanlı ordusunun bir subayı olarak Birinci Dünya Savaşında, Batı Trakya’da Bulgar Komitacıları ile Sırp ve Yunanlılara karşı mücadele etti. 1908 -1923 yılları arasından aralıksız olarak önemli ve gizli görevlerde bulunmuştur. Batı Trakya’da, Yunanlıların Anadolu’ya Sevk edecekleri kuvvetleri Rumeli’de oyalamakla görevlendirilmiştir.
Lozan Antlaşması’ndan sonra Mareşal Fevzi Çakmak, kendisine takdirname göndermiş ve Sonsuz hizmetleri için kendisine Teşekkür etmiştir. TBMM’nde VI ve VII Dönem Edirne VIII Dönem Kocaeli Milletvekilliği yapan Fuat Balkan, cepheden Meclise girenlere verilen Yeşil -Kırmızı Kurdeleli İstiklal Madalyası sahibidir.
1918-23, 1926-28 yılları ve 1930 -31 yılları arasında üç dönem Beşiktaş’ta Başkanlık yapmıştır. BJK kulüp sicilinde bir numaralı kurucu olarak yer almaktadır.
Beşiktaş’ın kurucularından olan Fuat Balkan ve Mazhar Kazancı 31 Mart 1909’daki siyasi olaylardan sonra Edirne’den İstanbul’a geldiler. Siyasi olayların yatışmasının ardından başarılı bir Eskrimci ve Eskrim hocası olan Fuat Balkan ile başta güreş ve halter sporlarını yapan Mazhar Kazancı, Serencebey’de Jimnastik yapan gençleri topladı ve birlikte spor yapma fikrini onlara kabul ettirdi. Beşiktaş’ın ıhlamur semtindeki evinin altındaki yeri kulüp merkezi yaptı. Fuat Balkan’ın kendisi tarafından kaleme alınan anıları, ölümünden 38 yıl sonra Turgut Güneş tarafından Komitacı adıyla yayımlanmıştır.
İbrahim Çolak,
(1881, İstanbul – 1944), Türk asker, siyasetçi. Kurtuluş Savaşı’na katılan üst dereceli komutanlardan birisidir. Savaştan sonra milletvekili olarak görev yapmıştır.
Çeşitli kaynaklarda doğum tarihi olarak 1878, 1879, 1880, 1881 yılları verilmekte ve bazı kaynaklarda Bursa’da veya Bozüyük’te doğduğu kaydedilmektedir. 1898 tarihinde girdiği Harp okulunu 1901 yılında bitirdi ve V. Ordu’ya atandı.Osmanlı Ordusuna katıldı.1904 tarihinde III. Ordu’ya atandı. Meşrutiyetten önce gizli İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. İttihat ve Terakki Cemiyeti hakkında araştırma yapan Manastır Polis Müfettişi Hüseyin Sami Bey’e karşı bir suikast düzenledi ve Hüseyin Sami Bey ölürken kendisi de kaza ile sağ elinden yaralandı. Eli tedavi edilmediği için çolak kaldı.
1912 yılında Balkan Savaşları çete muharebelerinde bulundu. 1914 senesinde rütbesi Binbaşılığa yükseltilerek 177. Köprülü Alayı komutanlığına getirildi. Bulgaristan’da üstlenen bu birlik ile I. Dünya Savaşı’nda Makedonya’da gizli operasyonları yönetti. Mütareke döneminde bir ara tutuklandı ise de serbest bırakıldı. İstanbul’da Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulunan Halil Kut ve Talat Muşkara’nın hapishaneden kaçırılmasını yönetti.
Milli direniş başlayınca Anadolu’ya geçti. Kurtuluş Savaşı’nın başlarında II. Kuva-yı Seyyare komutanlığı yaparken çıkan Düzce ve Yozgat ayaklanmalarının bastırılmasında önemli rol oynadı. Ethem Bey’in isyanından sonra komutanı olduğu Kuva-yı Seyyare 3. Süvari Tümeni’ne dönüştürülerek komutanlığına atandı. 3. Süvari tümeni ile II. İnönü Savaşları’na katıldı. Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’da büyük yararlılıklar gösterdi. 1922’de Albay rütbesindeyken emekliye ayrıldı.
Kurtuluş Savaşı’nda yaptığı üstün hizmetlerden dolayı Harp ve İstiklal madalyaları ile ödüllendirildi. 1923’te Ertuğrul ve daha sonra üç kez (1927, 1931, 1935) Bilecik milletvekili seçildi. 1944’de İstanbul’da vefat etti.
Teşkilât-ı Mahsusa:
İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde Enver Paşa’ya bağlı olarak kurulan gizli teşkilattır. İttihat ve Terakki’nin Türkçü ve İslamcı siyasi görüşleri doğrultusunda, yurt içi ve yurt dışında, karşı-istihbarat, propaganda, örgütlenme, suikast eylemlerinde bulunmuştur. Çeşitli tanık ifadelerine göre 1911’den itibaren etkin olmuş, 5 Ağustos 1914’te Harbiye Nezaretine bağlı resmi bir örgüte dönüştürülmüştür. 8 Ekim 1918’de İttihat ve Terakki hükümetinin iktidardan ayrılması ile birlikte Teşkilât-ı Mahsusa da resmen tasfiye edilmiştir.
RAVEL MÜLAKATI
9 Haziran 1908 yılında İngiliz kralı Edward ile Rus Çarı II. Nikola, Osmanlı İmparatorluğunu paylaşmak için yaptıkları görüşme. Bu görüşme yaklaşmakta olan I.Dünya Savaşı’nın saflarını belirlemiştir. Bu anlaşmayla Rus Çarlığı İngiltere’nin Hint İmparatorluğu yolu üzerinde İngiliz İmparatorluğu’nun nüfuz alanlarını belirlenmiştir. Buna karşılık İstanbul ve Boğazlar Rus Çarlığı’na bırakmıştır. Anlaşma Alman imparatorluğu ve Rus Çarlığı’nın anlaşma olasılığını ortadan kaldırmıştır.