19. Yüzyıl ortalarında Karacabey köylerinin toplumsal ve ekonomik yapısı |
XV.yüzyılın sonundan itibaren baş gösteren ekonomik bunalım, İmparatorluğun en gelişmiş bölgesi olan Bursa ve çevresinde bile etkisini göstermekte gecikmedi. Genel ekonomik bunalımın doğurduğu toplumsal olaylarda başdöndürücü bir yükselme görülmektedir. Kanunnameler aynen muhafaza edilmesine rağmen, vergilerin sekiz-on katı nisbette tahsil edilmesi, akçenin satın alma değerinin günden güne düşmesinin reaya üzerindeki ilk tepkisi ziraattan vazgeçerek sağa sola dağılmak şeklinde olmuştur. Köyün ekonomik bünyesinin bozulmasıyla “çift bozan reaya” (toprağını bırakan köylü) sayısı artmaya başlamıştır. Hiç kuşkusuz bu kadar büyük işsizler topluluğu güveni ve düzeni tehdit edecektir. Coğrafi keşifler ile başlayan sömürgecilik süreciyle iyice zenginleşen batı devletlerinin denizleri aşarak elde ettikleri sömürgelerin altın ve gümüş madenleri ile zenginleşmesinin yanında, artık eski önemini kaybeden ve eskisi gibi işlemeyen „İpek Yolu”nun etkisi ile kervanlar önce azalmaya sonra yok olmaya başlamıştı. Bu da önemli bir gelir kaybını oluşturuyordu. Kırım Savaşı’ndan beri Osmanlı İmparatorluğu coğrafi yeri dolayısiyle çıktığı ardı kesilmeyen uzun ve pahalı seferler nedeniyle para sıkıntısı yaşamaktadır. Para sıkıntısını gidermek için başvurulan yeni tedbirler hoşnutsuzlukları körüklemiş ve toprak düzenini alt üst etmiştir. Zenginleşen batının savaş teknolojisindeki yenileşmeler daimi ordu beslemek ve sonucunda daha fazla savunma harcamasında bulunmak zorunluluğunu getirecektir. Bu da devletin nakit ihtiyacını hızlandırmaktadır. Ekonominin ağır krize girdiği 1789-1839 yılları arasında III. Selim’in dışarıdan borç alma girişimi boşa çıkınca yeni vergiler konma ihtiyacı doğdu. Devletin aldığı tedbir tarımdan elde edilen gelirlere doğrudan el koymayı mümkün kılmak şeklinde olacaktır. Fatih zamanında sistemleştirildiği kabul edilen iltizam usulünden vazgeçilecektir. İltizam, „devlet gelirlerinin belli bir bedel karşılığında, en yüksek bedeli teklif eden özel teşebbüs tarafından tahsil edilmesi ve işletilmesi“ demektir. Bu işi üstlenenlere de “mültezim” denir. Mültezimler, devlet gelirlerinden birini, bedelini taksitli olarak vereceğine kefil göstererek kendi üzerine alır. İltizam usulü, başlangıçta bir kaç kalem gelire has olarak başlamış ise de, kısa zamanda şer’î ve örfî tekâlifin çoğunluğu bu yolla tahsil olunur hale gelmiştir. Devlet gelirleri, iltizama, genellikle üç yıllık süreler için açık arttırma ile verilirdi. Mültezim ise tımarlı sipahinin kaygılarını taşımadığından en kısa zamanda en fazla vergi tahsili ile uğraşacaktır. Sipahinin yerini yavaş yavaş almakta olan mültezimler, yatırdıkları parayı bir an önce çıkarabilmek için köylüyü insafsızca sömürmektedir. Ve sonuçta mültezimler kendilerine ihale edilen örfî ve şer’î tekâlifi tahsil ve takip işinde o derece ileri gittiler ki, devlet içinde devlet olmaya başladılar. Toprak sahipleri (Ayanlar) her zaman Osmanlı’da güçlü aileler olmuştur. Ancak merkezi otoritenin yerine ikame eden bu güç zamanla bozulunca ayanlık kaldırılacaktır. 3 Kasım 1839’da ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu (simge adıyla Tanzimat Fermanı), kendinden bekleneni vermeyen iltizam usulünü lağvetmeyi en büyük bir vaad olarak ilân etmektedir. Çeşitli yakınmalar dolayısıyla, 1839’dan sonra, “iltizam” yönteminin kaldırılmasına çalışılmış; hizmetlilere, herhangi bir devlet gelirinin “iltizam” yerine, maaş verilmesi yoluna gidilmiştir. Böylece devlet, evvelce ayanlar, mültezimler aracılığı ile vergi tahsil usulünden vazgeçmiş, yerine önce “muhassıllar”, muhassıllık sisteminin çeşitli nedenlerden dolayı beklenen sonucu vermemesi üzerine, eski kurala dönülerek valilerin maiyetine bir defterdar, her sancağa birer kaymakam ve kazalara birer müdür tayiniyle halkla doğrudan temas yolunu seçmiştir.
Tanzimat Fermanına kadar olan zamanda Osmanlı Devletinin yapılanmasında önemli bir yeri olan, emlak ve arazi vakıflarının yazıldığı Tapu Tahrirleri tımar sisteminin uygulanabilmesi için idari, askeri, sosyal ve ekonomik düzenlemeler yapmak amacıyla bölgelerin imkanlarını tesbit etmekte idi. Ancak, Tapu Tahrir Defterleri sadece sancak, kaza ve köyün adı ve vermesi gereken yıllık vergi miktarlarını ihtiva ettiği için günümüz araştırmacılarına bölge ile ilgili çok geniş bilgi vermekten uzaktı. Tanzimat Fermanının 5. maddesi “Her ferdin mal varlığı ve maddi gücüne, kazancına göre uygun bir vergi vermesi”-yani vergide eşitlik- ilkesini getirmektedir. Böylece daha önce değişik adlar ve fasıllar halinde alınan vergiler yerine, kişiye ait kazanç sağlayacak her türlü mal varlığı, dükkan, tarla, bağ, bahçe, hayvanlar ve gelir getiren mesleği varsa bunları da tesbit eden, her mükellefin kişisel servetine ve tüccar ve esnafın yıllık kazancına göre adil ölçüler içinde vergi alınması amaçlanmaktadır. Karacabey köylerinde kazançlar hesaplanırken dutlukların dönüm başına 50-600 kuruş, bağların 30-100 kuruş, tarlaların dönüm başına 70-90 kuruş, inek başına 20 kuruş, manda başına 50 kuruş, keçilerden 7 kuruş, koyunlardan 10-20 kuruş, arı kovanlarından ise her biri için 9 kuruş gelir getirdiği kabul edilmişti. Binek hayvanlarından ve bir çift öküzden vergi alınmamakta idi. Karacabey köylerinden alınacak vergiye esas olacak gelirlerin kaydedildiği Temettuat Defterleri, en küçük birim hane düzeyinde tutulduğundan düzenlendiği yer ve dönem hakkında günümüz araştırmacılarına, sosyo/ekonomik profilin çıkarılması noktasında, nüfus yapısının ve geçim durumunun incelenmesinde önemli bilgiler içermektedir.
Biz de Başbakanlık Osmanlı Arşivlerindeki Karacabey (Mihaliç) ile ilgili belgeleri değerli dostumuz Raif Kaplanoğlu’nun yardımları ve katkılarıyla inceledik. Belgeler incelendiğinde görülmektedir ki, ilçe merkezindeki mahalleler ile köylerde yaşayanlar hane hane kaydedilmiş. Kayıtlarda hane reisi olarak sadece erkeklerin adı var. Kadın veya kızların adına çoğunlukla rastlanmıyor. Varsa da eşlerinin lakabı veya adı ile anılmaktalar. Erkeklerin adı da baba adı ile birlikte ve çoğunlukla aile adları, ünvanları da belirtilerek yazılmış. Hane reislerinin yanında yaşayan yetimlerin de gösterildiği kayıtlar, kişilerin o mahalle veya köydeki akrabalarının bulunması açısından da önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Diğer yandan, mahalle ve köyler incelenirken hane sayısından hareketle yerleşim biriminin nüfusu konusunda da bir bilgiye ulaşmak mümkün. Önemli olan bir nokta da, kaza ve köylerle ilgili kayıtlarda Müslüman ve Gayrımüslim haneler hakkında bilgi bulunması etnik nüfus yapısının analizine imkan vermektedir. Mahalle ve köyler hane hane belirtilirken çoğunlukla bir numaradaki haneye müslüman yerleşim birimlerinde cami imamı veya muhtar, gayrımüslim yerleşim birimlerinde ise kilise papazının adı yazılmış.
Köyler ile ilgili tabloyu incelemeden önce şu kısa açıklamayı yapmak lazım. Tabloda dutluk, bağ, tarla ve bahçe birimleri dönüm olarak gösterilmiştir. Yarım dönüm ile 2 dönüm arasında değişen büyüklüklerde olan dutluklar, bölgede ipekböcekçiliği yapıldığının bir göstergesi olarak düşünülebilir. Çoğunlukla 1 ile 3 dönüm arasında değişkenlik gösteren bağlar ise müslüman köylerinde sirke, pekmez veya şıra gayrımüslim köylerinde ise şarap yapımında değerlendiriliyor. Bahçeler de 1-2 dönüm büyüklüklerinde. Buralardan hanenin günlük sebze-meyve ihtiyaçları karşılanıyor. Dağ köylerinde eşek, ova köylerinde at kullanmak daha yaygın. Vasil Kınçev “Küçük Asya’da” adlı eserinde 1899 yılında geldiği Karacabey’in dağ köylerinde arıcılığın yaygın olduğunu, insanların tarım ve ipekçilikle geçimlerini sağladığını ve ovanın olağanüstü verimli olduğunu yazıyor. Köylerde yetiştirilen hayvan sayıları karşılaştırıldığında gücünden, etinden, sütünden yararlanılan hayvanların dağılımının bölgenin coğrafi yapısına uygun olarak dağıldığını gözlemliyoruz. Örneğin manda söz konusu ise köy cıvarında bataklık bölgelerin varlığı düşünülmeli. Tabloda tarlaların gösterildiği sütunda + ile gösterilen kısım nadasa bırakılan, yani ziraat yapılmayan tarla miktarını gösteriyor. Arşivlerdeki köylerin kayıtlarının çoğu eksik. Biz burada ancak kayıtlarını bulabildiklerimizi değerlendirdik. Köy cıvarında yaşayıp ta çoğunlukla konar-göçer koyun besleyen gayrımüslimlerin sayılarını tabloya dahil etmedik. Bu kısa açıklamadan sonra Temettuat Defterlerinde köyler ile ilgili arazi ve hayvan varlıklarını gösteren bilgileri topluca görelim.
Arapçiftliği, Çelpiş, Çeribaşı, Çöklü, Çömlekçi, Kemerbent, Ovaesemen, Subaşı, Tepecik, Yeniköy gibi Karacabey’e bağlı olduğu gösterilen köylerin, çiftliklerin temettuatları verilirken çoğunlukla sadece hane sayısı, bazen de köyde, çiftlikte önemli mal varlığı olanlar gösterilmiş. O nedenle bu köyleri yukarıda tabloda değerlendirmedik. Örneğin Arapçiftliği (eski adı Suvla) Hemşire-i Padişahi Beyhan Sultan Vakfı’na ait. Bazı şartlarla 5 seneliğine Bursalı Ahmet Ağa’ya ihale edilmiş. Bu çiftliğe geçici olarak iskan edilen çerkes muhacirlerin buradan çıkarılması mümkün olmadığından icarla kendilerine verilmesi kararlaştırılmış. Çeribaşı ise 19.yy. kayıtlarında çiftlik olarak varlığını sürdüren, Sultan II. Abdülhamid’in mülkleri arasında gösterilen bu köy daha sonra Çiftlikat-ı Hümayun bünyesine alınacaktır. Bir Türk köyü olan Çöklü Köyü’nde ise 6 hane oturuyor ve 6 hanenin de geliri 1000 kuruşu aşıyor. Çömlekçi Köyü 14 haneli bir Türk köyü. 7 hanenin geliri 1000 kuruşu aşıyor. Kemerbent Köyü’nde 19 hane koyun kafiri 1948 koyuna bakıyor. H.1306 tarihli bir belgeye gore, köyün gayrımüslim ahalisi ile Padişahın Esvabçıbaşısı Hacı İlyas Bey arasında münakaşa konusu olan Haydar Mezrası ve Runguç (Runguş) Çiftliği anlaşmazlığı konusunda yapılan araştırmanın gereği için Muhacirin Komisyonu Başkanlığına gönderilmesi istenmiş. Kemerbent Köyü’ndeki çiftliğe Hacı İlyas Bey tarafından cebren girilerek korusunun yakılıp tahrip edildiğine dair şikayette bulunulmuş.(DH.MKT.1326) Ovaesemen çiftlik statüsünde. 2000 dönüm nadasa bırakılmış olan çiftlik, Der Aliyede Beldin(Belvin) Hanı’nda kalan sarraf Anastaş ortağı sarraf Simon bezirganın tasarrufunda. Subaşı Köyü Sarayın koyunlarına bakmakla görevli köle köylerden. Bu köyde 7 sürü halindeki 2370 beylik koyunlarına bakılıyor. Tepecik Çiftliği 18. yy. belgelerinde Valide Sultan’a ait iken vefatından sonra Der Aliye’de Adliyede tercüman olarak çalışan Vasilaki Bezirgan’ın tasarrufuna geçmiş. Çiftliğin 250 dönümü ekiliyor, 1500 dönümü nadasa bırakılmış. 18 manda, 16 at, 45 inek, 16 öküz var. 1927 Salnamesinde adı geçmeyen ve 7 haneli bir köy olan Yeniköy’de 2 hane de yabancı yaşıyor. Köyde, Davutpaşa İskelesinde kömürcülük yapan Mehmet Ağa’nın 1000 dönümlük çiftliği bulunuyor. Hicri 1246 tarihli bir belgeye göre, Yeniköy mamur iken “bir müddetten beri gelip geçenlerin ve hükümetin tekalifinin çokluğundan tahammül edemeyerek” ahalisinin kimisi firar ve kimisi vefat ettiğinden dağılan köyün yeniden tesisi kararlaştırılmış.
Akçakoyun 33 haneli bir köy. Bunlardan 28 hanenin geliri yılda 1000 kuruşu aşmakta. Ortalama olarak hane başına 20 dönüm tarla düşüyor. 16 hanenin dutluğu, 22 hanenin eşeği var. Köyde hiç at yok. Manda ise yok denecek kadar az. Köydeki Kızılağaç Çiftliği Sultan Selim’in üçüncü kadınının ikinci kalfası Misli Hanım’ın. Akhisar köyünde 7 hane gözüküyor..1 numaralı hanede oturan Muhtar Halil’in 508 dönüm tarlası ve 100 koyunu var. 2 numaralı hanenin 90 dönüm, 3 numaralı hanenin de 115 dönüm tarlası var. 4 numaralı hanenin sadece 2 inek ve 2 öküzü var. Diğer 3 hanenin hiç geliri yok. 1 ve 3 numaralı hanelerin yıllık geliri 1000 kuruşu aşıyor. Arız köy 2 hane olarak kaydedilmiş. 1 nolu hanede oturan Hacı Abdi oğlu Hacı Mehmet’in birer dönüm dutluk,bağ, 260 dönüm tarla, 1 eşek, 5 at, 50 keçi, 5 manda, 3 inek, 10 buzağı, 4 öküz, 25 arı kovanı varken 2 nolu hanedeki Çakıroğlu Küçük Ali’nin 3 dönüm dutluk, 1 dönüm bağ, 820 dönüm tarlası,1 eşek, 8 at, 45 keçi, 7 manda, 3 inek, 2 öküzü ile 20 arı kovanı var. Sonraları M.K.Paşa’ya bağlanan 25 haneli Ayas(Ayaz) köyünün 3 hanesinin hiçbir mal varlığı yok. 18 hanenin dutluğu var. Hane başına 13 dönüm tarla düşüyor. 1 hanede ortalama 1-3 arası at varken 25 nolu hanede 9 at var. Bey Köy de Arız köy gibi 2 haneli. 1 numaralı hanedeki Kolcu Ali’nin 2,5 dönüm dutluk, 1 dönüm bağ ve 350 dönüm tarlası var. Ayrıca 4 at, 8 manda,11 inek, 2 buzağı ve 2 öküz sahibi. 2 numaralı hanede outran Abdulkadir’in 240 dönüm tarlası ile 6 at, 6 inek, 2 buzağı ve 2 öküzü var. H.1304 tarihli bir belgeye göre Fransa tebasından Mösyö Lorondon adlı şahsın, Bey Köy’deki çiftlik arazisinde birtakım muhacirlerin ziraaat yapmak üzere kaymakam tarafından sevk olunduğu ve çiftlik korucusunun dövülerek öldürüldüğüne ilişkin şikayetin incelenmesi ve sonucunun bildirilmesi istenmiş. Beylik Köy 16 haneli. Kadribeyzade es-Seyyid Mustafa Bey’in 500 dönüm tarlası ile 133, 230, 123 dönüm toprak sahibi 3 haneyi de ayrı tutarsak hane başına ortalama 19 dönüm tarla düşmekte. Yıllık geliri 1000 kuruşu geçen hane sayısı 6 dır. Ahalisi müslüman olan Bulgarlar Köyü’nün adı H.1317 yılında Hamidiye olarak değiştirilmiş. Aynı kararla Kara Yani Köyü’nün adı da Sultaniye olarak değiştirilmiş. Hamidiye 13 haneli bir köy. 3 numaralı hanede oturanın 200 dönüm tarlası var. 8 numaralı hanede oturan Sacıoğlu Hacı İbrahim’in 268 dönüm tarlası, 6 atı, 53 koyunu, 13 mandası, 16 ineği, 13 buzağısı, 6 öküzü, 150 arı kovanı var. 13 nolu hanede oturan Abdurrahman Efendi’nin 210 dönüm tarlası var. Geliri 1000 kuruşu geçen hane sayısı 7. Köyde çiftliklerde çalışan 2 hizmetkar var. Bir hanenin de hiç geliri yok.Bu haneler ayrı tutulduğunda hane başına ortalama 53 dönüm tarla düştüğünü görüyoruz. Büyükkaraağaç 25 haneli. Hiçbir geliri olmayan 4 hane ayrı tutulursa hane başına ortalama 35 dönüm tarla düşüyor. Geliri 1000 kuruşu geçen hane sayısı 17. Köyde 2 gayrımüslim hane var. Bunlardan Papaz Zaho’nun 25 dönüm, Barankooğlu Hristodolo’nun 8 dönüm tarlası var. Camandra 15 haneli bir köy. Daha sonra burası köy statüsünden çıkarılıp çiftlik statüsüne alınacaktır. Köyde Hasan Paşa biraderi Kapıcıbaşı Rıfkı’nın 1600 dönümlük çiftliği var. Çiftlikte 14 at besleniyor. Karagözoğlu Apti’nin ise 300 dönüm tarlası var. 2 hanenin hiç tarlası yok. Geri kalan 11 hane başına ortalama 52 dönüm tarla düşüyor. Köy cıvarında yaşayan 10 gayrımüslim hanenin 9’u koyun besliyor.. Bunların toplam 822 koyun varlıklarının yanında, hiç koyunu olmayan Mihaliçli Mefal oğlu Yani’nin 400 dönüm tarlası var. Köyde geliri 1000 kuruşu aşan hane sayısı 13. Aslında Karacabey çiftlikleri incelenirken Camandra Çiftliğine daha çok yer ayırmak gerekir. Çünkü kayıtlarda bu çiftlikle ilgili çekişmelere ait o kadar çok belge var ki. Birkaç tanesini görelim. Camandra ve Poyrazbahçe çiftlikleri sahibi Halil Fehmi Efendi çiftliklerine yapılan tecavüzün önlenmesine dair şikayette bulunmuş (DH.MKT.1326) Kayınbiraderi Abdurrahim Efendi’ye borcundan dolayı Mihaliç’teki çiftlikleriyle sair emlakının haczedilmesine ilişkin mahkeme kararının, çiftlik ve emlaki zaptetmiş olan kardeşinin oğlu Galip Paşa’nın nüfuzu sayesinde mahalli memurlarca uygulanmadığından çekilen telgrafın gereğinin yapılmak üzere Hüdavendigar Valiliğine gönderilmiş. Galip Paşa’nın Hazine-i Hassa’ya ait olan Çeribaşı Çiftliğ’ne tecavüz ettiği iddiasında bulunulmuş. Canbaz Köyü, Çobankırı köylerinden olup 9 hanesi müslüman, 21 hanesi gayrımüslim. Gayrımüslim 2 hanenin hiçbir geliri yok. Ayrıca, köy cıvarında yaşayan Rumeli’den gelme 7 çoban gayrımüslim hanenin toplam 453 koyunu var. Çobankırı köyleri 9 mezradan oluşuyor ve Alucazade Hüseyin Paşa evkafınındır. (BOA.C.EV.31598) Köyde geliri 1000 kuruşu aşan müslüman hane sayısı 8, gayrımüslimlerden ise 17 hanenin geliri 1000 kuruşu aşıyor. Köyde, sabık Mihaliç Voyvodası Haseki Hacı Ahmet Ağa’nın da çiftliği var. Çarık Köyü 10 haneli küçük bir köy. 2 hanenin geliri yok, başkaları bakıyor. Bunun yanında İsmail Ağa’nın kızı Ayşe Hatun’un 140 dönüm tarlası var. İstanbul Kocamustafa’da oturan Ayşe Hatun’un çiftliğini 1000 kuruş kira bedelle Ömer Kethüda kiralamış. 1844 Temettuat Defterlerinde Mihaliç’e bağlı gösterilen ancak, daha sonra Bursa’ya bağlanan Çatalhan(Çatalağıl) 45 haneli bir Rum köyü. Sadece bir hanenin hiç geliri yok. Hane başına ortalama 47 dönüm tarla düşüyor. Bu 45 hanenin haricinde genellikle Yunanistan’ın Epiri bölgesinden mevsimlik gelerek koyunculuk yapan 6 hanenin toplam 57 keçi, 216 koyunu var. Ayrıca, hiç malı olmayıp çalışmak için gelmiş hane sayısı 9’dur. Bu 9 haneden 6’sının geliri 1000 kuruşu aşıyor. Köyde yerleşik 45 haneden 35’inin geliri 1000 kuruşu aşıyor. Köyün toplam geliri 92.328 kuruştur. Toplam vergi ise 7.018 kuruştur. Ayrıca, aşar vergisi 8.065 kuruş, ipekçilikten 605 kuruş, koyundan 33 kuruş, zahireden 356 kuruş olmak üzere toplam aşarı 9.062 kuruştur. Çavuş Köyü 22 haneli. Bir hanenin hiç geliri yok, bir hanenin de sadece 1 buzağısı var. Bunların dışındaki tarlası olmayan 2 haneyi de ayırırsak hane başına ortalama 96 dönüm tarla düşüyor. Muhtar Hacıoğlu Ali’nin 200, Acemoğlu Feyzullah’ın 180 dönümlük tarlaları olması hane başına düşen tarla miktarını etkilediğini de gözönünde tutmak lazım. Bir Rum köyü olan Çeşnigir de Çobankırı köylerinden. Yani Sarayın çoban köylerinden. Köy aslında 56 haneli. Ancak, biz 46 hanenin kayıtlarına ulaşabildik. Köyde 7 hanenin tarla varlığı 10 dönümün altında. Geriye kalan 39 haneyi değerlendirirsek hane başına düşen ortalama tarlanın 32 dönüm olduğu görülecektir. Bir hane dışında her hanenin 1-4 arasında değişen öküzü var. Hiç eşek ve manda yok. Sadece bir hanenin 175 koyunu olduğu kayıtlı. Nerede ise her hanede atın varlığı yanında dikkat çekecek sayıda keçi var. Dağesemeni 4 haneli bir köy. Bir hanenin tarlası yok, ama 1 at, 1 eşeği, 2 öküz, 2 ineği var. Geriye kalan 3 hanenin ortalama tarla varlığı 42 dönüm. Bir nolu hanenin 270 koyunu var. 3 hanenin geliri 1000 kuruşu geçiyor. Dağkadı 40 haneli bir köy, ama biz 36 haneyi tesbit edebildik. Bu köyde dikkati çekecek nisbette manda varlığı gözleniyor.Sadece 1 hanenin hiç geliri yok. 5 hanenin de tarlası yok. Bunlar hariç tutulursa hane başına 57 dönüm tarla düşüyor ki, zaten köyün 40 hanesinden 31 hanenin geliri 1000 kuruşu aşıyor. Ayrıca, köyde genellikle çobanlık yapan 9 hane de Rumeli’den gelme yabancı (bunlar yayacı olarak anılıyor.) yaşamakta. Koyunculuk yapan bu yabancılardan 7 hanenin geliri 1000 kuruşu aşıyor. 26 hanenin eşeği, 24 hanenin atı, 30 hanenin 2 ile 10 arasında değişen ineği, keza 31 hanenin de öküzü var. Köydeki çiftliği ve değirmeninin eski kiracısı Ethem ile eski Karacabey Kaymakamı Hüseyin Hüsnü Efendi tarafından zaptedildiği ve ekili arazisini tahrip ettikleri yolunda Mehmet Sabri Efendi’nin şikayeti kayıtlarda yazılı (DH.MKT.yıl H.1317). Dağkadı köylüleri ile Tophisarlı Ahmet Bey arasında mera kavgası yaşanmış. Danışment köyü 57 haneli olmasına rağmen ancak 20 hanenin bilgilerine ulaşabildik. Bu köyde de manda sayısı dikkati çekiyor. Bir hanenin sadece 1 mandası, bir hanenin de 1 öküz varlığının yanında, Cebecioğlu Hüseyin’in 200 dönümlük tarlasını dışarıda tutarak değerlendirirsek hane başına ortalama 58 dönüm tarla düştüğünü görürüz. Gerçi bu değerlendirme 20 haneyi kapsamaktadır. Defterler kayıp olmasa 57 hanenin bilgilerine de ulaşabilse idik daha kesin bilgiler vermek mümkün olacaktı. Vergi kayıtlarına göre köyde geliri 1000 kuruşu geçen hane sayısı 42 dir. Toplam temettuat geliri 84.335 kuruş olan köyün toplam vergisi 5673 kuruş, toplam aşarı 8419 kuruştur. Köyde sezonluk çalışan Rum milletinden perakende gayrımüslim 4 hane var. Bunlar fakir aileler. Öyle ki dördünün toplam geliri sadece 1430 kuruş. Dedeobası 20 hanelik bir köy. Bir hanenin sadece 1 atı var. Bu fakir aile dışında 16 hanenin dutluğu, 17 hanenin bağı, 18 hanenin hane başına ortalama 48 dönüm düşen tarlası,herkesin ortalama ikişer öküzü var. Köyde 15 hanenin gelirinin 1000 kuruşu aşmış olması köyün refah seviyesini gösteren önemli bir gösterge. Doğancı Köyü çiftlik statüsünde,.Hane sayısı belirtilmemiş. Çiftlik sabık Vidin Eyaleti Müşiri Hüseyin Paşa Hazretleri adına kayıtlı. Ekilebilir tarla 432 dönüm, nadasa bırakılan 3000 dönüm. Köyde sayıları 7 olan yabancı perakende çoban var. Hepsi de Rumeli’den. Bunlardan Simon’un 45, Filibe’den çoban Hristo’nun 70, Sofya’lı çoban Nikola’nın 70, Samakoğlu çoban Yorgi’nin 60, İzaladili çoban Hristo’nun 60, hemşehrisi Stefan’ın 85, Filibeli çoban Birabko’nun ise 90 koyunu var. 1314 yılındaki bir belgeye göre merhum Halid Efendi kerimesi Fatma Fıtnat Hanım’ın, mutasarrıfı olduğu Doğancı ve Karaağaç Çiftliklerine ahaliden bazılarınca yapılan müdahaleye engel olunması yolunda talebi var. Doğla’da 29 hane yaşıyor. 21 hanenin 0,5-2,5 dönüm arasında değişen dutluğu, 28 hanenin bağı, 28 hanenin tarlası (hane başına ortalama 50 dönüm), 24 hanenin mandası, 26 hanenin 1-4 arası öküzü bulunuyor. 27 adet gibi at varlığının yanında keçi sayısının koyundan daha fazla olması dikkati çekiyor. 22 haneli Dümbe’de sadece 1 hanenin hiç bir malvarlığı yok. Bir nolu hanenin 100 dönüm işlediği, 470 dönüm nadasa bıraktığı tarlası bulunuyor. 4 numaralı hanenin ise 260 dönüm tarlası, 7 atı, 14 mandası ve 19 ineği var. Köyde hiç koyun ve keçi yok ama, birkaç hane haricinde çok dengeli manda, inek, buzağı ve öküz varlığı dikkati çekiyor. Gölecik 10 haneli küçük bir köy. Bir hanenin hiç geliri yok. 8 hanenin tarlası var. Köyde koyun, keçi, manda yok. Hanelere göre inek, buzağı ve öküz dağılımı dengeli. 8 haneli Gönü Köyü’nde ekilebilir 67 dönüm tarlanın yanında 130 dönüm nadasa bırakılmış. Bunun yanında, bu küçük köyde 40 manda olması dikkat çekiyor. Çobankırı köylerinden İkizce bir Rum köyü. Bir nolu hanede Papaz Yorgi oturuyor. Diğer köylere kıyasla köylülerin gerek dutluk, bağ, tarla varlıkları çok dengeli. Her haneye ortalama 19 dönüm tarla düşüyor. 3 hanenin dışında da herkesin hane başına ortalama 17 dönüm nadasa bırakılmış tarlası var. Sekiz hane dışında hane başına 2-4 arasında değişen öküz varlığı yanında köyün yarısından fazlasının atı var. Köyde bir de 1 atı, 1 mandası olan yabancı bir aile yaşıyor. Karacaoba da Çobankırı köylerinden,16 haneli bir Rum köyü. Gerek arazi, gerek hayvan varlığı açısından hane başına dağılım İkizce köyü gibi. Herkesin 0,5-1,5 dönüm arasında değişen dutluğu, 0,5-2,5 dönüm arasında değişen bağı, ortalama 24 dönüm ekilebilir 20 dönüm nadasa bırakılmış(çiftçilik yapılamayan) tarlası ile bir hane dışında herkesin atı ve ineği var. 9 hanenin 4’er olan öküz varlığı diğer hanelerde 1 ile 6 arasında değişiyor. 13 haneli Karasu’da 1 hanenin hiç geliri yok, bir hanenin sadece 1 dönüm bağı, bir başka hanenin de 20 koyunu varken Mihaliç Debbağlar Mahallesinde oturan Cabbarzade (Çayırzade) Mehmet Ağa’nın 300 dönüm tarlası, 7 dönüm dutluğu, 2 eşek, 5 at, 10 manda, 5 inek, 4 buzağı ve 8 öküzden oluşan hayvan varlığı dikkati çekiyor. Garipçe Mahallesinde oturan Hallaçzade Hacı Osman Ağa’nın ise 160 dönüm ekilebilir, 110 dönüm nadasa bırakılmış tarlası ile 1 eşek, 3 at, 7 manda, 3 inek, 2 buzağı 4 öküzlük hayvan varlığı var. Keçiler Köyü 25 haneli. Bir hanenin hiç geliri yokken, 1 hanenin 2 öküzü, başka bir hanenin de sadece 2 dönüm dutluğu var. Köyün toplam 478 dönümden oluşan tarla varlığını sadece 2 dönüm tarlası olan 1 haneyi dışarıda tutarak tarlası olan 19 haneye dağıtırsak hane başına ortalama 30 dönüm tarla düşüyor. 6 hanenin ineği, 6 hanenin de öküzü yok. Köyde Sultan Selim Han’ın Üçüncü Kadın Efendisi’nin Kalfası olan ve Tophane ve İmalat Mümeyyizi Hacı Halid’in karısı Şevkseza Kalfa’nın çiftliği var. Keçiler Köyü Çiftliğinin iltizamını Tanaş Çorbacıyan alıyor. 24 haneli Keşlik Köyü’nde 1 hanenin hiç geliri yok. Karaoğlu Veli’nin 120 dönüm ekilebilir 130 dönüm nadasa bırakılmış tarlası var. Köyün tarlası olmayan 2 hanesini dışarıda tutarsak köydeki 1406 dönüm ekilebilir tarlanın hane başına ortalaması 64 dönüm olur ki, inek, buzağı ve öküzlerin hanelere dağılımındaki dengeli görüntü refah seviyesinin diğer köylere oranla iyi olduğunu gösteriyor. Kirmikir Karacabey’in Çobankırı köylerinden. Çobankırı köylerinin mültezimi Ömer Ağa’nın burada 500 dönümlük bir çiftliği var. Çiftlikte 13 manda, 8 inek, 4 öküz, 2 buzağı, 6 at ve 1 dönüm bağ var. Rum köyü Kirmikir (Harmanlı)’de 38 hane yaşıyor. Bir diğer çiftlik te Der Aliyede Valide Hanında Sarraf Marko oğlu Maridos’un sahibi olduğu Hacı Balat Çiftliği. Bu çiftlikte 300 dönüm ekilebilen, 1400 dönümü nadasa bırakılan tarla, 15 at, 7 manda , 16 inek, 16 buzağı, 8 öküz, 17 arı kovanı var. Burada da diğer Çobankırı köylerinden Çatalağıl, Çeşnigir, İkizce ve Karacaoba gibi gerek arazi, gerekse hayvan varlığı açısından oldukça dengeli bir dağılım görülüyor. Sadece bir hanenin tarlası yok. Ekilebilir ve nadasa bırakılmış tarla miktarının eşit olduğu köyde hane başına ortalama 30 dönüm ekilebilir, 30 dönüm de nadasa bırakılmış tarla düşüyor. 19 haneli Kulakpınar’ın Muhtarı Mehmet’in 200 dönümü ekilebilir, 100 dönümü nadasa bırakılmış tarlalarının yanında 500 dönüm de merası var. Sadece 1 hanesinin hiç gelirinin olmadığı köyde herkesin 0,5-1,5 dönüm arasında değişen bağı, 12 hanenin de eşeği var. 9 hane koyunculuk yapıyor. 16 hanenin ineği, 14 hanenin de öküzü var. 12 hanenin tarlasının bulunduğu köyde Muhtar Mehmet’in arazi varlığını ve hiç bir şeyi olmayan 1 haneyi hariç tutarsak, hane başına ortalama 16 dönüm ekilebilir tarla düşüyor. Bir Rum köyü olan Kurşunlu 33 haneli. Bahçe olarak gösterdiğimiz alanlarda daha çok bostan tarlası olarak sebze yetiştiriliyor. Köyün en fakiri Kocahacıoğlu Foti’nin 2 öküzü dışında hiç bir şeyi yok. Köyün at varlığı olarak gösterdiğimiz 28 sayısının 13’ü katırdır.Bu da köyün sırtının dayandığı Karadağ’dan katırla taşıma yapıldığının göstergesidir. Karadağ’ın aynı zamanda keçi yetiştirmede önemli bir yer tuttuğunu köyün toplam keçi varlığı sayısından takip etmek mümkün. Köyde 3 değirmen var. Bir tanesi köyde 120 dönüm tarlası olan ailenin. Küçükkaraağaç 17 haneli bir köy. Muhtar’ın 20 dönüm ekilebilir, 100 dönüm nadasa bırakılmış tarlasının yanında, 2. Muhtar Mustafa’nın 60 dönüm ekilebilir, 100 dönüm nadasa bırakılmış tarlası var. Hüseyin Paşa’nın ise 1000 dönüm ekilebilir, 1667 dönüm nadasa bırakılmış arazisinin yanında hayvan varlığı olarak 1 eşek, 59 at, 2 aygır, 410 koyun, 29 manda,2 inek ve 8 öküzü var. Köyde 1316 dönüm ekilebilir tarlanın yanında 2309 dönümü nadasa bırakılmış. Köyün 6 hanesi çok fakir, bunlardan biri ise sığırtmaçlık yapıyor. Mahbubeler Köyü 7 haneli. Toplam ekilebilir 190 dönüm tarlanın 2 katı olan 380 dönüm nadasa bırakılmış. Bir hanenin hiç geliri yok. Köyde durumu en iyi olan Mustafa’nın 50 dönümü ekilebilir, 150 dönümü nadasa bırakılmış tarlası ile 3 at, 8 keçi, 16 koyun, 4 manda,4 inek, 6 buzağı ve 2 öküzden oluşan hayvan varlığı bulunuyor. Makri (Bakır) Köy’de Tahir Ağa’nın çiftliğinde 5 dönüm dutluk, 3 dönüm bağ, 300 dönümü ekilebilir, 827 dönümü nadasa bırakılmış tarlası ile, 1 eşek, 11 at, 8 manda, 20 inek, 8 öküzden oluşan hayvan varlığı var. Bunun yanında üç hanenin hiç bir geliri yok. Köyde ayrıca malları ve evleri olmayan 5 hane de yabancı var. Muhtemelen hiç geliri olmayan bu 3 hane ile çiftlikte hizmetkarlık yapıyorlar. Melde Köyü 8 haneli ve köyde savaş esiri koyun kafirleri oturuyor. Sadece 1 atı ve 5 ineği olan 1 hanenin dışında herkesin bağı ve tarlası bulunuyor. Hane başına ortalama 27 dönüm tarla düşüyor. Manda sayısının çokluğu köyün etrafında bataklıkların olduğunu gösteriyor. Köy, II. Abdulhamit devrinde Çiftlikat-ı Hümayun bünyesine alındı. H.1308/1890’da Mihaliç’ten Bandırmaya bağlanan Sığırcı Köyü’nde Hatipoğlu İbrahim’in 67 dönüm ekilebilir, 210 dönüm nadasa bırakılmış Hacı Aptioğlu Salih’in 25 arı kovanı, 90 dönüm ekilebilir, 210 dönüm nadasa bırakılmış ve Paşalıoğlu Hüseyin’in 34 dönüm ekilebilir, 166 dönüm nadasa bırakılmış tarlaları var. Köyde ekilebilir 594 dönüm tarla varlığının iki katı nadasa bırakılmiş. 4 hanenin hiç gelirinin olmadığı köyde manda sayısı diğer hayvan varlıklarına kıyasla en çok sayıda. Dört hanenin dışında kalan 13 haneye ortalama 46 dönüm ekilebilir tarla düşüyor. 9 haneli Şahin Köy’de Deli İbrahim ile Karadenizli Osman Kethüda çiftlikte hizmetkarlık yaparak geçiniyorlar. İki hane de icarla tarla tutuyor. Bir hanenin 1 dönüm bağı, 2 öküzü, başka bir ailenin de 2 dönüm bağı, 1 mandası, 2 öküzü var. Köyde durumu en iyi olan ailenin ise 100 dönüm tarlası, 12 atı,110 koyunu, 5 mandası, 2 ineği var. 16 haneli Tophisar’da çok az dutluk ve bağa karşın tarla varlığı hane başına düşen 53 dönüm ortalamaya bakılırsa iyi düzeyde. Gerçi Berber Mehmet’in 8 dönüm tarlası var ama, şimdi isimlerini zikredeceğimiz geniş arazi sahiplerinin varlığının bu ortalamayı etkilediğini unutmamak gerek. Karacabey’de bir de fırını olan Hacı Hasanzade Mustafa’nın 35 dönüm ekilebilir, 650 dönüm nadasa bırakılmış tarlası, 10 atı, 21 koyunu, 5 ineği, 6 buzağısı ve 6 öküzü, 20 arı kovanı, Kapucuoğlu Ali Bey’in 42 dönüm ekilebilir, 360 dönüm nadasa bırakılmış tarlası, 14 atı, 200 koyunu, 41 mandası, 8 ineği, 9 buzağısı, 6 öküzü, 200 arı kovanı, Babamustafa oğlu Memiş Ağa’nın 147 dönüm ekilebilir, 63 dönüm nadasa bırakılmış tarlası, 3 atı, 13 mandası, 4 öküzü, 1 değirmeni, Çakır Bey oğlu İsmail’in 125 dönüm ekilebilir, 75 dönüm nadasa bırakılmış tarlası, 1 atı, 11 mandası, 2 inek ve 2 öküzü, Yeniceköylü Kocabeyoğlu Mustafa’nın ise 30 dönüm ekilebilir, 570 dönüm nadasa bırakılmış tarlası ile 1 atı, 15 koyunu, 5 mandası, 2 öküzü var. Köyde çoğu Filibe’den gelme (Hristiyan Arnavut olabilirler) 13 hane yabancı çoban var. İkisinin sürüsü yok. Diğer 11 çoban toplam 621 koyuna bakıyor. Bir belgeye göre, köylüye ait mera ve araziyi zabt ederek üzerine bina inşa eden Çerkes Ahmet Bey’in buradan çıkarılması talep edilmiş. Bulabildiğimiz Temettuat Defterlerinde Uluabat’ta 2 hane müslüman yaşadığı kayıtlı. Köyde yaşayan gayrımüslimler başka bir defterde gösterilmiş. İki numaralı hanenin 60 dönüm nadasa bırakılmış tarlası ile 2 öküzü var. Tabloda gösterilen diğer mal ve hayvan varlıkları 1 nolu hanenin. Yenice Köyü 28 haneli. İki hanenin hiç mal varlığı yok. Bir hane icarla tarla işletiyor. Bunların dışında 5 hanenin de tarlası yok. Köyün nadasa bırakılmış tarla miktarı, ekilebilir olanlardan daha fazla. Muhtar Abdulkadir’in 200 dönüm ekilebilir, 200 dönüm nadasa bırakılmış tarlası, 9 atı,19 manda, 2 inek, 8 buzağı, 4 öküz, 8 arı kovanı ile kiremithanesi, Kocabeyoğlu Kardeşler Hasan, Hasan Ağa ve İsmail’in ortak değirmenleri yanında 250 dönüm ekilebilir, 250 dönüm nadasa bırakılmış tarlaları, 5 at, 22 keçi, 190 koyun, 21 manda, 6 inek,5 öküz, 14 arı kovanı, Kütükkoğlu(Kertikoğlu) Mehmet’in 100 dönüm ekilebilir, 300 dönüm nadasa bırakılmış tarlası, 300 koyun, 8 manda, 7 inek, 9 buzağı, 4 öküz, 8 arı kovanı varken köydeki nadasa bırakılmış arazi miktarını göstermek bakımından Yetim Hasan’ın 4 dönüm ekilebilir tarasının yanında 126 dönüm nadasa bırakılmış tarlasının olduğunu söylemek yeter.
Kayıtlarına ulaşabildiğimiz 40 köyün gerek arazi, gerek hayvan varlıklarını kıyaslayabilmek için yukarıdaki tabloyu düzenledik. Bu tabloda hane sayısı verilmediği için Doğancı Çiftliğini ayrı tutarsak ortalama olarak Karacabey köylerinde hane başına birer dönüm bağ ve dutluk, 41 dönüm ekilebilir tarla ile 19 dönüm nadasa bırakılmış tarla düştüğünü görürüz. Hayvan varlığı olarak ta hane başına ortalama birer at, ikişer keçi, 6 koyun, ikişer manda, inek, buzağı ve öküz düştüğünü söylemek pek yanlış olmaz. Manda sayısının inek, buzağı ve öküz sayısına yakın olduğu gözönüne alınırsa ovanın büyük ölçüde bataklık olduğu görülür. Nitekim H.1329’da Mihaliç cıvarında bulunan bataklıkların kurutulması işi Dilaverpaşazade Rauf Bey’e verilmiş. Toplam 26 hanenin hiç geliri yok. Son olarak şunu da bilhassa belirtmek lazım. Çobankırı köyleri olarak anılan Rum köylerinde gerek arazi, gerekse hayvan varlığı dağılımı çok dengeli. Bu köylere Akçakoyun, Beylik, Camandra, Çavuş, Dağkadı, Danışment, Dedeobası, Doğla, Keşlik, Melde ve Yenice’yi de dahil etmek mümkün.
Özel mülkiyeti koruma altına alan Tanzimat Fermanı, Osmanlı’nın devlete ait(miri) arazilerinin önemli bir bölümünün tasarruf şeklinin vezirlere, ve benzeri devlet adamlarına “has” şeklinde tahsis edilmesiyle başlayan, sonraları bunların dokunulmaz mülklere dönüşmesi ile oluşan büyük çiftliklerin ve taşrada merkezi yönetimin etkisinin azalmasının da etkisiyle zorbalıkla toprakları ele geçirenlerin bu konumlarını güçlendirmeye yaradı. Böylelikle oluşan büyük çiftliklerin gerek birbirleri arasında gerekse köylüler ile çatışmaları uzun yıllar devam etti. Konuyu çok dağıtmadan birkaç örnek verelim. Mihaliç Meclisi Azası Tahir Ağazade Osman Nuri Efendi’nin bir çok boş araziyi zapt ederek kendi tasarrufuna geçirdiği şikayetinin tahkiki istenmiş.(DH.MKT.H.1322) Yine evkafa bağlı ve yoklama başkatibi Mustafa Efendi tasarrufunda bulunan dalyana cıvarda bulunan Tahirbey Çiftliğinin sahibi Osman Efendi tarafından vukubulan tecavüzün meni hakkında Yorgi ve arkadaşları imzaları ile arzuhal verilmiş.(ŞD.1329) Hacıköy Çiftliği sahibi Derviş Ağa’nın Hacı Bilad Çiftliğine saldığı adamlarıyla tehdit etmesinden dolayı olay mahalline jandarma gönderilip Derviş Ağa ve adamlarının yakalanarak adliyeye gönderilmesi üzerine başka hadiselere meydan verilmemesi için gerekli tedbirlerin alınması istenmiş. Derviş Ağa da Hacı Bilad Çiftliği sahipleri Hüseyin ve İsa Ağaları kendi çiftliğine müdahalede bulundukları için şikayet etmiş. Salih, Zünun ve Derviş Ağa’nın müştereken sahip bulundukları Hacıköy Çiftliğine Ayıgübre Çiftliği sahibi Hacı Hasan ve mahdumu Yahya tarafından taarruz edilerek cebren ağıl inşa edildiği ve Yahya’nın korucu Hüseyin’i yaraladığı şikayetinin tahkiki istenmiş. (DH.MKT.1327) Bursa’da kain Hatuniye Vakfı müstegilatından Mihaliç’teki Gebe Kilise Çiftliği arazisinden maktul Mihaliç Voyvodasının zaptettiği bir tarla ve bir dut bahçesinin sahibine iadesi talep edilmiş. (C.ADL.1207) H.1321 yılındaki bir belgeye göre çiftliğin mutasarrıfı olarak Hekimbaşızade Ali Paşa Hafidi(evladı) Es-Seyyid Ali Rıza gözüküyor. Kırkağaç Tıpa Fabrikası Katibi Hüseyin Neşet’in babasından kalan Mihaliç’teki Atik Çakaroz Çiftliğinin üçte birine eski Tophane Müşiri Zeki Efendi tarafından el konulmuş.(DH.İD.1329) Darüsşura-yı Askeriye Başkatib-i esbakı Şakir Efendi merhumun kızı Ayşe Behiye Hanım’ın mutasarrıf olduğu Balıklı Çiftliği dahilinde müstecirleriyle (icarla tutanlarıyla) Akhisar ve Kelesen köylüleri arasındaki ihtilafın öldürme ve yaralamaya sebebiyet veren çayırla ilgili durumun tetkiki istenmiş. Donbe (Dümbe) Köyünde müvekkilesi Akabi(Agasil) Hanım’ın tapuyla sahibi bulunduğu çiftlik arazisine Mal Müdürünün tesiri ile (Rahova muhacirlerinin iskanıyla) köy teşkil olunduğuna dair Mardiros’un şikayetinin tahkiki istenmiş.
Kaynakça:
BOA.-TMT (Temettuat Defterleri), DH.MKT, DH.İD, C.ADL, C.EV, ŞD
Raif Kaplanoğlu, 1844 Yılı Temettuat Defterlerine Göre Değişim Sürecinde Bursa’nın Ekonomik ve Sosyal Yapısı, 2011