20. Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Ermeni İlişkileri Bilgi Şöleni |
Iğdır Üniversitesi ile Türk Tarih Kurumu iş birliğiyle gerçekleştirilen “Iğdır I. Uluslararası 20. Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Ermeni İlişkileri” bilgi şöleni 16-18 Ekim 2019 günler arasında gerçekleştirildi.
Iğdır Üniversite’sinin Karaağaç Yerleşkesi “15 Temmuz Şehitleri Konferans Salonu’nda düzenlenen bilgi şöleninin açılış programında düzenleme komitesi adına konuşan Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi Arslantürk Akyıldız, bilgi şölenine yurt içi ve yurt dışından 100’ü aşkın bilim insanı katıldığını söyledi.
15-18 Ekim tarihleri arasında yurt içi ve yurt dışından 100 bilim adamının katılımıyla gerçekleştirilen “Iğdır I. Uluslararası 20. Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Ermeni İlişkileri” bilgi şöleninde; bilim insanları üç ayrı salonda yapılacak 22 oturumda 89 bildiri sunulacaklarını bildiren Öğretim üyesi Akyıldız, oturumlarda, Ermenilerin Anadolu, Kafkasya ve Azerbaycan coğrafyasında, özellikle I.Dünya Savaşı öncesinde, sonrasında ve savaş sırasında giriştikleri isyan ve katliamlarının çeşitli yönleriyle ele alınacağını belirtti.
Akyıldız konuşmasında, bir asır öncesinde; Iğdır, Kars, Erivan ve Zengezur bölgelerinde Ermeni terör örgütleri militanlarının Türk-Müslüman yerleşim yerlerine yaptıkları baskın ve saldırılar sonucunda büyük “soykırım” vahşetlerin yaşandığını da hatırlattı.
Şölenin açılış programında konuşan Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve Güvenlik Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Özcan, “Iğdır’da, bu coğrafyada yaşanan katliamları, vicdansızlıkları yüreğimize gömdük ve önümüze baktık. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sözüyle, gençlerimize kin ve nefreti öğretmedik. Maalesef biz böyle davranırken bazıları hâlâ kin ve nefretle yollarına devem etmekteler. Batılı emperyalist devletler de “terörü/ teröristleri” destekleşip yüceltmeye devam ediyorlar” dedi.
Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma da konuşmasında, Türkler ile Ermenilerin bu coğrafyada uzun yıllar birlikte yaşadığını fakat 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren birlikteliğin bozulduğunu ifade etti.
“Anadolu’dan Azerbaycan’a kadar bu coğrafyada binlerce insan katledilmiş, milyonlarca insan evlerini, yurtlarını terke zorlanmış, gerçek manasıyla çok büyük facialar yaşanmıştır” diyen Rektör Prof. Dr. Alma, “Bu acı olayların üzerinden 100 yıldan fazla süre geçti. Büyük millet olmanın gereği olarak, acılarla yaşamanın, bunu milli bir kine döndürmenin kimseye faydasının olmadığını biliyoruz, olayların mağduru biz olsak bile. Biz bu insani düşünceler içinde olayların mağduru olmamıza rağmen tarihe kara bir leke olarak geçen bu acıları unutmak istedik fakat bazı çevre ve devletlerin, müzminleşen Türk ve Müslüman düşmanlığının da tesiri ile destek verdikleri Ermeni kopuntu teşkilatları, tarihi tahrif ederek aleyhimize karalama kampanyalarına başladılar. Suçlayıcı, karalayıcı faaliyetlerle, bazı devletlerin parlamentoları tarafından da desteklenerek adeta mahkûm edilmeye çalışılmaktayız” diye konuştu.
20.Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Ermeni İlişkileri Bilgi Şöleni” açılış programı konuşmalarından sonra Araştırmacı-Gazeteci Ali Eşref Uzundere’nin objektifine yansıyan; Iğdır merkez; Oba köyü “Tandır Damı”, Hakmehmet Köyü “Uzun Hasan Su Kuyusu”, Tuzluca “Gedikli/Tavusgün”, Erzurum, “Alaca”, Dumlu “Yeşilyayla”, Pasinler “Tımar”, Kars merkez “Subatan” ve “Derecik/Galo” köyleri ile Van “Zeve” Şehitliği, Erciş “Çavuşoğlu Samanlığı” toplu mezar kazıları fotoğraflarından oluşan “Ermenilerin Yaptığı Türk Soykırımı” fotoğraf sergisi gezildi. Araştırmacı Gazeteci Uzundere, bilim adamlarına sergide yer alan fotoğraflarla ilgili açıklamalarda bulundu.
“Iğdır I. Uluslararası 20. Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Ermeni İlişkileri Bilgi Şöleni’nin öğleden sonra yapılan ilk açılış oturumu, Prof. Dr. Kemal Çiçek’in başkanlığında gerçekleştirildi. 15 Temmuz Şehitleri Salonu’nda yapılan oturuma, Kazım Karabekir Paşa’nın kızı Timsal Karabekir- Dr. Sadık Tekeli “Çarlık Rusya’sının yıkılışından sonra Doğu Anadolu ve Kafkasya’da siyasi gelişmeler ve Kazım Karabekir”, Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Esin Derinsu Dayı; “XX Yüzyılın Başlarında Osmanlı Devletinin Genel Askeri ve Siyasi Durumu, Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi’nden Prof. Dr. Musa Gasımlı, “Rus ve Gürcistan Arşiv Kaynakları Işığında; 19.Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyılın Başlarında Ermeni Silahlı Örgütlerinin Iğdır’daki Faaliyetleri” konularında sundukları bildirileriyle başladı.
16-18 Ekim tarihleri arasında üç ayrı salonda gerçekleştirilen 22 oturumda bilim insanları, 89 bildiri sundular. Sunulan bildirilerin daha sonra Iğdır Üniversitesi’nce bir kitap halinde yayınlanacağını belirtilen bilgi şölenini yayınlanan sonuç bildirisi ile sona erdi.
Prof. Dr. Esin Sarısu Dayı, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Musa Gasıplı ve Prof. Dr. Hikmet Öküz’ün katılımıyla; 16-18 Ekim 2019 tarihleri arasında Iğdır Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “I. Uluslararası 20. Yüzyılın İlk Yarısında Türk- Ermeni İlişkileri” bilgi şölenini kapanış oturumunda, bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Prof. Dr. Esin Derinsu Dayı tarafından okunarak kamuoyuna açıklanan bildirgede şöyle denildi:
“16-18 Ekim 2019 tarihlerinde Iğdır Üniversitesi ev sahipliğinde “I. Uluslararası 20. Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Ermeni İlişkileri” bilgi şöleni gerçekleştirilmiştir. Bu bilgi şölenine yurt içinden ve yurt dışından 100’ü aşkın bilim insanı katılmıştır. 22 oturumda iki gün devam eden şölende 89 tebliğ sunulmuştur.
Büyük güçlerin emperyalist politikalarının sonucu olarak kışkırtılan Ermeniler, “Büyük Ermenistan” hayaline kapılarak kurmuş oldukları Hınçak, Taşnak vb. örgütlerle 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Güney Kafkasya ve ağırlıklı olarak Doğu Anadolu Bölgesi’ni terörize etmeye başlamışlardır.
19.yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde devam eden Ermeni terörü, Anadolu ve Kafkasya Türklüğünü hedef almış ve kitlesel katliamlara varmıştır. Buradan varılmaya çalışılan amaç; Türkleri katlederek ya da yıldırıp göçe zorlayarak muhayyel “Büyük Ermenistan”ın sosyolojik zeminini oluşturmaktı. Ermeniler bir yandan terör faaliyetlerini sürdürürken diğer yandan yayına sokmuş oldukları gazete ve dergiler üzerinden yapmış oldukları kışkırtma ile Batı kamuoyunu kendi yanlarına çekmeye çalışmışlar; bunu da büyük ölçüde başarmışlardır.
I.Dünya Savaşı yıllarında Doğu Anadolu’da yaşayan Ermeniler, “beklenilen zaman geldi” diyerek bir yandan oluşturmuş oldukları milis kuvvetleriyle Rus ordusuna ilhak olurken, diğer yandan komitacılık faaliyetleriyle Osmanlı ordusunun cephe gerisini sabote etmeye çalıştılar.
Osmanlı Devleti, bu büyük ihanete hukuk zemininde müdahale etti ve 27 Mayıs 1915’te çıkartılan “Sevk ve İskân Kanunu” ile “asi” Ermeniler enterne edildi.
I.Dünya Savaşı yıllarında yaşanılan hadiseler, Ermeniler ve onların hamisi konumundaki emperyalist güçler tarafından üretilen propaganda kitapları ve yöntemleriyle ters yüz edilmiş ve insanlığın hafızası şaşırtılmıştır. Kaynağını buradan alan “asılsız iddialar”, 20. yüzyılın tüm zamanlarını kuşatmış ve Türk milleti uluslararası kamuoyu önünde mahkûm edilmeye çalışılmıştır/çalışılmaktadır.
I.Dünya Savaşı sonunda imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti’nin eli kolu bağlanmış ve Ermeniler hamileri tarafından bir kez daha silahlandırılıp cesaretlendirilerek harekete geçirilmiştir. “Üç denizli Büyük Ermenistan” hayaline kapılan Ermeniler; Revan (Erivan), Bakü, Nahçıvan, Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum, Van, Muş, Bitlis, Maraş ve Çukurova’da Türk ve Müslüman katliamına girişmişlerdir.
Azerbaycan’da; Kuba’da, Doğu Anadolu’da; Erzurum merkez Alaca, Dumlu Yeşilyayla, Pasinler Tımar, Kars’ın Subatan, Derecik (Galo), Van’ın Zeve, Erçiş Çavuşoğlu Samanlığı ve Iğdır’ın merkez Oba, Hakmehmet ve Tuzluca ilçesi Gedikli (Tavusgün) köylerinde yapılan kitlesel katliamlar; Atatürk Üniversitesi ve Atatürk Araştırma Merkezi ve Türk Tarih Kurumu tarafından yürütülen kazı çalışmaları neticesinde ortaya çıkartılmış ve insanlığın önüne ibret vesikası olarak konmuştur.
I.Dünya Savaşı sonrası Doğu Anadolu bölgesinde meydana gelen hadiselerin önü Mustafa Kemal Paşa liderliğinde yürütülen Milli Mücadele stratejisiyle ve Şark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın büyük enerjisiyle kesilmiş ve “Büyük Ermenistan” düşüncesi ebediyen hayal olmuştur.
Ermenilerin yaşamış olduğu bu büyük hayal kırıklığı onları yeniden terör faaliyetlerine yöneltmiş ve kurulan Nemesis ve ASALA terör örgütleriyle Türk devlet adamlarına ve diplomatlarına yönelik suikastlara girişmişlerdir. Bu dönemde Türk Dışişleri Bakanlığı görevlileri ve ailelerinden 31 kişi sadece Türk oldukları için acımasızca şehit edilmiştir. Bu vesileyle bu topraklar için canlarını veren tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz.
20.yüzyılın tüm zamanlarına yansıyan bu azgınlaşmış Ermeni terörü büyük ölçüde “hür dünya”nın gözü önünde ve maalesef başkentlerinde gerçekleşmiştir. Şiddet üzerinden propaganda yapılmıştır. Bu şiddeti hâlen sürdüren, besleyen ve terörü yücelten tüm çevreleri insanlık önünde kınıyoruz.
Bu bilgi şöleni vesilesiyle ve yukarıda sıralanan tespitler doğrultusunda şu önerileri de kamuoyunun dikkatine sunmak isteriz:
-Erzurum, Kars, Iğdır üçgeninde var olan ve yeni kazılarla ortaya çıkartılacak olan toplu mezarların bulunduğu yerler Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Saygı Güzergâhı” olarak tescillenerek yılın belli günlerinde Türkiye’den ve Türk dünyasının her yerinden getirilecek öğrencilerin ve uluslararası basının katılımıyla “Saygı Yürüyüşü” başlatılmalı ve yerli/yabancı tur programlarına konulmalıdır.
-Iğdır’da 5 Ekim 1999’da açılan “Şehit Türkler Anıt ve Müzesi” amacına uygun şekilde yeniden düzenlenmeli, yurt içinden ve yurt dışından getirilecek yazılı ve görse materyalle zenginleştirilmelidir.
-Ardahan’da Halit Paşa (Deli), Kars’ta Cihangiroğlu İbrahim Bey ve Iğdır’da Kâzım Karabekir Paşa’nın tarihsel görevlerine uygun heykelleri dikilmeli ve adlarına yerel tarih müzeleri oluşturulmalıdır.
-Büyük Atatürk’ün “Türk kapısı” olarak nitelediği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünde bulunan Nahçıvan’ın hemen yanı başında bulunan Iğdır Ovası’na yönelik yeni tarım teknikleri ve teşvikleri uygulanarak bu bölgeden hızlanan göç durdurulmalı, hatta tersine çevrilmelidir.
-Uygulanacak bu sosyolojik strateji ile Türkiye’nin Türk dünyasına yönelik jeopolitiği daha da kuvvetlenecektir.
Bu bilgi şöleni vesilesiyle uluslararası kamuoyuna bir de çağrı yapmak istiyoruz:
Yaklaşık 30 yıldır Ermenistan’ın işgali altında olan, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi ve etrafındaki topraklar derhal boşaltılmalı ve bu konuda sorumluluğu olan “Minsk Grubu” kış uykusundan uyanmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla arz olunur.”
Iğdır I.Uluslararası 20. Yüzyılın ilk yarısında Türk-Ermeni ilişkileri” bilgi şölenine katılan bilim insanları 18 Ekim Cuma günü organize edilen Nahçivan Özerk Cumhuriyeti gezisine katıldılar.
Foto Galeri–>