Olaylar anlatılırken tarihi gerçeklere bağlı kalınmaması, yaşananların çok farklı ifade edildiği garip örneklerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Öyle örnekler var ki, galatı meşhur ifadesi yetersiz kalıyor. Tayfun Çavuşoğlu efsane yalanları ve tarihi belgeler ışığında, gerçekleri derledi.
Detaylar videoda…
Yalan 5: “Osmanlı Padişahı İkinci Abdülhamit Han, saltanatı süresince tek karış toprak kaybetmedi”
2.Abdülhamid’in saltanatı süresince Osmanlı İmparatorluğunun hiç toprak kaybı yaşamadığı iddiası bir hayli popüler. Bu iddia bazı siyasiler tarafından sıklıkla dile getiriliyor. 2.Abdülhamid’in Osmanlı’ya hiç toprak kaybı yaşatmadığına inanılsa da, tarihi gerçekler aksi yönü işaret ediyor.
Yalan 4: “Koruma Kanunu nedeniyle gerçekler konuşulamıyor, Mustafa Kemal Atatürk eleştirilemiyor.”
5816 numaralı bu kanunda 5 madde bulunmaktadır. Bu kanunun, suçu tarif eden 1. maddesi şöyledir:
Bu kanuna göre Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret veya sövgü, Atatürk’ü simgeleyen büst, heykel ya da abidelere saldırı suçtur.
Hakaret etmeden, sövmeden, sembollerini kırıp dökmeden elbette Atatürk’ü eleştirmek mümkün.
Yalan 3: “Son Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’yı milli mücadeleyi başlatma “gizli göreviyle” Samsun’a gönderdi.”
Son Padişah Vahdettin’in milli mücadeleyi teşvik ettiği, desteklediği, gizli gizli para ve subay gönderdiği yolunda tek satırlık yazı-emir yok, kendisinin de böyle bir ifadesi yok, Mustafa Kemal’in de yok. Vahdettin kendi beyannamesinde, Mustafa Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesine hükümetin karar verdiğini, kendisinin sadece o karara uyduğunu ve imza attığını söylüyor. Savaştan sonra hatıratını yazan birçok subay ve bürokratlar var. Bunlardan, “Padişah tarafından verilen özel görevle Anadolu’ya geçtim” diyen bir tek kişi yok. “Anadolu’ya para götürdüm” diyen hiç yok… İyi ama savaş bittikten, işgal kalktıktan ve hatta cumhuriyet kurulduktan sonra bu bilgiyi açıklamalarında ne sıkıntı vardı ki, kimse bir şey söylemedi, yazmadı? Çünkü öyle bir durum yoktu.
Yalan 2: “Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz Kuvvetleriyle Hiç Savaşmadık! İngilizlere tek kurşun atmadık.”
“Kurtuluş Savaşı’nda sadece Yunanlılarla savaşıldı”, “Kurtuluş Savaşı’nda İngilizlere tek kurşun sıkılmadı” iddiasını sıklıkla duyuyoruz. Kurtuluş Savaşı sürecinde batı cephesinde İngiliz kuvvetlerle bir silahlı çatışma yok ama doğuda, Süleymaniye’de İngiliz kuvvetler ile yaşanan çarpışmalar mevcut.
31 Ağustos 1922 tarihinde Milis Yarbay Ali Şefik Özdemir Bey komutasındaki birliklerimizin, “Derbent Zaferi” olarak tarihe geçen ve Musul, Kerkük ve Süleymaniye’nin kontrolünü sağlamlaştıran çarpışmada İngilizleri yenilgiye uğratması bunun bir örneğidir.
Özdemir Bey’in komuta ettiği ve İngilizlerle çarpışan Revandiz Müfrezesi, Kuvâ-yi Milliye’nin bir parçasıdır.
Yalan 1: 7.Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın habersiz ricatı, Yıldırım Ordular Grubu’nun yenilmesine yol açtı.
Filistin-Suriye-Irak cephelerini korumak için 4, 7 ve 8’nci ordulardan oluşturulan Yıldırım Ordu Grubu’nun ilk komutanı General Falkenhayn’dır, 1 yıl sonra bu görevi Liman von Sanders Paşa devraldı.
30 Ekim 1918 tarihinde İtilaf Devletleri’yle Mondros Mütârekesi imzalandı. Bu mütarekenin sonucu olarak 31 Ekim 1918’de Otto Liman von Sanders Yıldırım Ordu Grubu Komutanlığını Mustafa Kemal Paşa’ya devretti. Mustafa Kemal Paşa’nın Yıldırım Ordu Grubu Komutanlığı görevi 7 Kasım 1918 tarihine kadar sadece 8 gün sürdü.
Çok üstün kuvvetlerle taarruza kalkan Düşman 7. Ordu bölgesinden cepheyi yarmayı başaramaz, 8’nci Ordu büyük darbe yer ve cephesi yarılır. Bunun üzerine de Yıldırım Ordu Grubu tamamıyla geriye çekilir. Yazışmalar ortada. Bu geriye çekilmede, iddia edildiği gibi “kimseye haber vermeden cepheyi boşaltmak” gibi bir şey söz konusu değil.
Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu” dergisinde “Dedektif X-Bir” sahte imzasıyla yayınlanan yazıdan kaynaklanan bu iddialar tamamıyla yalan ürünüdür.
Detaylar videoda…