Polemik-14: Albay Mustafa Kemal’in sicilindeki karışıklığın nedeni |
Mustafa Kemal’in resmi sicil özetinde, Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilmeden önceki askeri görevi 6 Ağustos 1915 – 13 Ekim 1915 arasında 16. Kolordu Kumandanı olarak görünür.[1] Fakat diğer yayınlarda ve Genelkurmay yayınlarında onun 16. Kolordu Kumandanlığı, Çanakkale savaşları sona erdikten sonra, Ocak 1916 başlarında başlamış görünmektedir. Bu farkın, kolordu kumandanlığının (Anafartalar Grubu Komutanlığına atandığı tarih olan) 6 Ağustos’ta kararlaştırıldığı halde kendisine tebliğ edilmemiş ve bu teklifin geciktirilmiş olmasından ileri gelmiş olabileceği düşünülüyor. Tabii, bu gecikme de Enver Paşa’nın Mustafa Kemal’e ilişkin soğuk tavrına bağlanmaktadır.[2]
Şunu açıkça söylemek gerek. Polemik konularının tasniflenip bir araya toplanmasında ve her birinin detaylandırılarak doğrularıyla birlikte yayınlanmasında Turgut Özakman’ın emeği çok büyük. Özakman, Atatürk ile ilgili polemik konularını ele alıp tartıştığı kitabı “Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele”de (s. 171-172) Enver Paşa-Mustafa Kemal çekişmesine ilişkin birkaç anekdotu da aktarmış –ki alıntı yapılan kişilerin hiçbiri resmi tarih yazarı(!) olmadığı için- bu konu çok önemli. İşte birkaçı:
Yalçın Küçük:
“Türk tarih yazıcılığında her zaman kullanılan bir ‘şeytan’ var; tarihçi, Kemal’in parlak başarılarını saydıktan sonra, bunu somut terfi veya ödüllendirmelerle kanıtlayamayınca, sorumluluğu hep Enver’in kıskançlığına bağlıyor.”[3]
Küçük, somut ödül veya terfi olmadığı kanısına nasıl ve nereden ulaşıyor acaba? Mustafa Kemal ile ilgili sadece Çanakkale ile ilgili terfi veya madalyalara (ödüllere) göz atalım…
Kara Savaşı ve çıkarmalar 25 Nisan günü başlamıştır. M. Kemal, çıkarma günü yaptığı yerinde müdahaleler nedeniyle 30 Nisan’da Gümüş İmtiyaz Madalyası alır, 1 Haziran’da albaylığa terfi eder. 8 Ağustos 1915’te getirildiği Anafartalar Grup Komutanlığı’ndaki başarıları sebebiyle 1 Eylül 1915’te “Gümüş Liyakat” madalyası verilir.
9 Ocak 1916’da müttefikler Gelibolu’dan kaçarak yarımadayı tümüyle tahliye eder. Albay Mustafa Kemal, hemen bir hafta sonrasında, 14 Ocak 1916’da XVI. Kolordu Komutanlığı’na atanır. 17 Ocak 1916’da ise 1 Eylül’de aldığı Gümüş Liyakat madalyasına ilave olarak yine Anafartalar’daki başarıları nedeniyle bu kez “Muharebe Altın İmtiyaz Madalyası” (Altın Liyakat) ile taltif edilir. 1 Nisan 1916’da, yani albaylığa yükseltilmesinden sadece 8 ay sonra tuğgeneral (mirliva) olur.[4]
Nitekim Mustafa Armağan da, daha önce bir bölümünü alıntıladığımız, Çanakkale Zaferi’nin onurunun Enver Paşa’ya ait olduğunu, Mustafa Kemal’in o dönemde sadece Anafartalar Kahramanı sayıldığını ama Cumhuriyet döneminde Çanakkale Savaşı tarihinin yeniden şekillendirildiğini savunduğu yazısında, M. Kemal’in terfisine de biraz sitemkar dikkat çekmektedir:
“…Enver Paşa’nın Mustafa Kemal Bey’i “Paşa” yapan, yani onu generalliğe yükselten Başkomutan Vekili olduğu da unutulmamalı. Üstelik Orgeneral Fahrettin Altay’ın dediği gibi Mustafa Kemal daha 8 aylık bir Albayken, henüz süresi dolmadan generalliğe terfi ettirmiş olması da Enver Paşa’nın takdir edilmesine ve tarih kitaplarımızın sayfalarına teşrif etmesine yetmiyor.”[5]
Görüldüğü üzere Yalçın Küçük olayları aradan on yıllar geçtikten sonra işine geldiği gibi yorumluyor ama… Bakınız o günleri bizzat yaşayanlar, hattâ tanık olanlar bu konuda ne diyor?
Refik Halit Karay:
“Harbin son yılında, Ziya Gökalp’ın Yeni Mecmuası, Çanakkale hususi nüshası çıkardığı zaman, Ruşen Eşref’in o nüshadaki mülakat şekilli yazılarını dikkatle okumuştum…
O nüshada Çanakkale zaferi başarısı daha ziyade Mustafa Kemal Paşa’nın eseri olarak kabul ediliyordu; buna Enver kızmış, Merkez-i Umumi ile mecmua sahibi, merkez azasından dostum rahmetli küçük Talat Bey’i telaşa düşürmüştü.
Son saatte mecmuanın içine, Alman kumandanının büyük kıtada resmi konulmuş, bir şeyler yapılarak, son günlerini yaşayan Başkumandan Vekilinin öfkesi yatıştırılmıştı.”[6]Falih Rıfkı Atay (Akşam Gazetesi Yazarı):
“Enver Paşanın adamları, Çanakkale zaferi üzerine Harp Mecmuası’na M. Kemal’in bir resmi konulmasını bile kıskanmışlar, mecmua baskıda iken M. Kemal’in klişesini Liman von Sanders’in klişesi ile değiştirmişlerdi.”[7]Abidin Daver (Tasvir-i Efkâr Gazetesi Yazarı):
“Bu muharebeler sırasında Boğazı ve İstanbul’u birkaç defa kurtarmış olan o kahraman kumandanın resmini basmak için ne güçlükler çektiğimizi şimdi teessürle hatırlıyorum. Merhum Enver Paşa ile arası çok açık bulunduğu için askeri sansür, M. Kemal’in resimlerini neşrettirmek istemezdi.”[8]Eski Sultan II. Abdülhamit:
“…Mustafa Kemal Paşa, kendisine (oğlu Abit Efendi’ye) iki ceylan yavrusu hediye etmiş. Bundan memnun oldum. Devletimin yüzünü ağartmış bir paşanın, Abit Efendi’ye yakınlık göstermesi, bir şahsiyeti olduğunu anlatıyordu. Oğluma münasip bir mukabelede bulunmasını hatırlattım.
…‘Bir daha arkadaşına (Salih Bozok’a) gelecek olursa, haber ver, ben de göreyim’ dedim. Gerçekten bir defa daha gelmiş, bana haber verdiler. Sırtında bir pelerin vardı ve arkadaşına veda ediyordu. Uzaktan yüzünü iyi seçemedim ama sıradan askerlere benzemiyordu, tehlikeli bir sükûneti vardı. Bunu Talat Paşa tutuyormuş. Bunlar küçük şeyler! Çanakkale’de, İngiltere, Fransa gibi iki büyük devletin ordusunu, donanmasını durdurdu, yüz geri ettirdi ya, bana lazım olan odur. Muvaffakiyeti için dua ettim.”[9]
Yalçın Küçük’ün kitaplarında bir yandan eleştirirken, diğer yandan “halkçı padişah”[10] diye anıp övdüğü II. Abdülhamit’le ilgili Mustafa Armağan’ın[11] da ilginç yazıları var. Eski padişahın hatırat defterine niçin bir kez olsun göz atmazlar acaba?
Mustafa Kemal ile ilgili konularda “resmi tarih”e güvenmek istemiyor olabilirler, elbette kişisel düşünceleridir. Ama pek saygı duydukları bir padişahı da “resmi tarihçi” saymazlar herhalde!
DİPNOTLAR
[1] Bu yazının derlenmesinde kullanılan kaynak: Tayfun Çavuşoğlu, “Çanakkale 1915 – Yalanlar, İftiralar, Polemikler”, Kastaş Yayınevi, 1. Baskı İstanbul 2014
[2] Bu terfinin bildirilmesinin gecikmiş olması savaş içerisinde herhangi bir rol oynamıyor. Mustafa Kemal, albay rütbesiyle ve Anafartalar Grubu Komutanı olarak fiilen orgeneral yetkisi kullanmıştır. Albay Mustafa Kemal, Ağustos ayındaki Anafartalar savaşlarında, Gelibolu Yarımadası’ndaki tüm Türk birliklerinden oluşan Osmanlı 5. Ordusu’nun yarısından fazlasına (toplam 18 tümenden 10’una, yani 3 kolorduya) komuta etmiştir. Sadece 9-10 Ağustos’ta Conkbayırı ve Anafartalar’da Albay Mustafa Kemal’in karşısına çıkan düşman kuvvetlerinde 9 general birden sahada bulunmaktadır. Suvla harekâtında Korgeneral Stopfort, Tümgeneral H.V. Cox, Tümgeneral F.E. Johnston, Tümgeneral John Lindley, Tümgeneral Frederick Hammersley; Conkbayırı’nda General Cayley, General Baldwin, General Cooper ve General Collie. Anafartalar Grubu Komutanı Kurmay Albay Mustafa Kemal’in bizzat yönettiği 10 Ağustos’taki müthiş Türk taarruzu sırasında İngiliz ordusunun generalleri Baldwin, Cayley ve Collie ölmüş, Cooper ağır yaralanmıştır.
[3] Yalçın Küçük, Türkiye Üzerine Tezler 5, s. 103 (Turgut Özakman, “Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele”, s.171)
[4] Mustafa Kemal Bey’in aldığı madalyalar ve rütbelerle ilgili bilginin bir bölümü için bkz. Turgut Özakman, “1881-1938 Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi”, s.22-23
[5] Mustafa Armağan, Zaman Gazetesi, 20.03.2011 , “Sarıkamış yenilgisi Enver’in, Çanakkale zaferi Mustafa Kemal’in mi?”
[6] Refik Halit Karay, “Bir Ömür Boyunca”, s.189 (Turgut Özakman, “Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele”, s.171)
[7] Falih Rıfkı Atay, “Çankaya”, s.305 (Turgut Özakman, “Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele”, s.172)
[8] Abidin Daver, Tasvir-i Efkâr Gazetesi Yazarı, (Gayr-ı Resmi Tarih Ansiklopedisi, 1.C, s.140) (Alıntılayan: Turgut Özakman, “Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele”, s.172)
[9] Abdülhamit’in Hatıra Defteri, s.159 (Turgut Özakman, “Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele”, s.172)
[10] Yalçın Küçük’ün “Aydın Üzerine Tezler” 2. Cilt’in tanıtım yazısında şu ifadeler var: “Bugünlerde Yeni-Osmanlılık tartışmalarıyla gündeme gelen İkinci Abdülhamit’i genel kanının aksine modern bir yönetici olarak yazan Yalçın Küçük, Abdülhamit’in kız çocuklarını eğitmek konusunda çağdaş görüşlü, okul ve hastane yapımına önem vermek konusunda da halkçı bir padişah olduğunu ortaya koyuyor.”
[11] Mustafa Armağan, “Abdülhamit hakkında yanlış bildiğimiz 10 şey”, Zaman Gazetesi, 15 Şubat 2009
KAYNAKLAR: