23 Nisan 1920 günlerden Cuma Hacı Bayram camiinin önünde bulunanlar ve halkta heyecan doruk noktasındaydı.
Telgrafçılar Cuma namazı sonrasında açılacak Büyük Millet Meclisi ilanını tüm Anadolu’ya göndermek telgrafhanelerde hazır bekliyordu.
Dönemin Ankara Valisi Muhittin Paşa Mustafa Kemal Paşa hakkındaki tutuklama kararını uygulamak ister fakat tutuklanır, Eyüp spor kulübü kurucularından ve Eyüp stadına kendi arazisini bağışlayıp yapımında görev olan dönemin Defterdarlarından Yahya Galip (Kargı) bey Valilik görevine getirilir.
Ankara Valilik konutunda Yahya Galip Beyin ev sahipliğinde Mustafa Kemal başkanlığında yapılan toplantıda Meclisin adının ‘Meclisi Müessesan’ (Kurucu Meclis) olması benimsenir fakat sonrasında ”Kurultay ve Meclisi Kebir” isimleri ortaya çıkar. Mustafa Kemal Paşa , ”Biz burada Kurultay veya Meclisi Kebir adı ile bir meclis kurarız, fakat Türk milleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını bekleyecektir” sözlerini bitirmeden Ankara Valisi Yahya Galip Bey müdahale ederek “Bulduk paşam yeni meclisin adını “Türkiye Büyük Millet Meclisi”.
21 Nisan 336 (1920) Çarşamba günü Heyet-i Temsilliye adına Mustafa Kemal Paşa talimatıyla Anadolu’da bulunan tüm askeri birliklerine 20. kolordu Erkan-ı Harbiye Kumandan Vekili Miralay İsmet Bey imzasıyla 23 Nisan 1920 Cuma günü yapılacak törenin ilk maddesinde “Allah’ın cömert ihsanı ile Nisan’ın yirmi üçüncü cuma günü, cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır” denilmiştir.
Anadolu’nun merkezindeki bu küçük kasaba ikinci kez bir milletin kaderinin belirlendiği yer olacaktı. Ankara daha önce (Ancyra) Roma devrinde Keltlerin Galatya eyaletine başkentlik yapmıştı.
23 Nisan 1920 günü Ankara’da heyecan sadece bu gün Ulus Semtinde bulunan Hacı Bayram Camii önünde yaşanmıyordu, dört yıl boyunca açılacak Büyük Millet Meclisine ev sahipliği yapacak yapımına Evkaf mimarı Salim Bey ve Kolordu Mimarı Hasip Beylerin kontrolünde 1915 yılında başlatılmasına rağmen tamamlanmamıştır.
Binanın planları Türk Mimari sitili ve iki katlı olarak Andzetik (Ankara Taşı) kullanılmış ilk sahipleri İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri olmuştur, inşaatı tamamlanmamış bina Ankara eşrafının yardımıyla 23 Nisan 1920 Cuma gününe yetiştirilmiştir.
Binanın Meclis olarak kullanılacak masa sandalyesi yoktu, yakın çevrede bulunan okullardan sıraları taşıyanların başında Muallim Mahir İz, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ve Vehbi Koç bulunuyordu. Bu üçlü öğleden sonra açılacak Büyük Millet Meclisi’nin de kâtip üyeleri olacak 100 yıllık Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk kayıtlarını yazacak ve ilk arşiv belgelerine imza atacak isimler olacaktı.
Hacı Bayram Veli camiinde Cuma namazı eda edildikten sonra büyük kalabalık tekbirlerle Meclis’e doğru yürümeye başladığı sırada kalabalığın önünde Hacı Bayram Veli’ye ait sancak, Sinop Mebusu Hoca Abdullah Efendi’nin başının üzerinde rahledeki Kur’an-ı Kerim ve Sakal-ı Şerif bulunuyordu.
Büyük Millet Meclisi binasının önüne gelindiğinde hatim duasının okunduğu duyuldu.
Hatim duasını okuyan Bursa Mebusu Fehmi (Mustafa Fehmi Gerçeker) Hocadır.
23 Nisan 1920 öncesinde Erzurum ve Sivas kongreleri tamamlandığında Ankara’ya gelen heyet adına Mustafa Kemal Paşa yakın arkadaşlarından dönemin Bursa Valisi Hacim Muhittin (Çarıklı) beye çektiği telgrafta beş mebus seçilmesini mebuslardan birinin Karacabey ilçesinden olmasını ister.
3 Nisan 1920 günü Karacabey Belediye salonunda yapılan toplantıda İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetlerini kuran eski Karacabey müftüsü sonrasında ittihatçı olduğu için Şeyhülislam tarafından görevinden azledilen akabinde Murat Hüdavendigar Camii (Karacabey Ulu Cami)’nin imamı Mustafa Fehmi Hoca oy birliği ile seçilir.
İlk icra heyetinde(Bakanlar Kurulunda) Bursa Mebusu Mustafa Fehmi Hoca 4 Mayıs 1920 tarihinde Şeriye ve Evkaf Vekilliği (Diyanet ve Vakıflar Bakanlığı) görevine seçilir.
Mustafa Fehmi Hoca ilk meclis binası önünde yüksek sesle hatim duasını okur ve Mustafa Kemal tarafından Meclis açılır.
Saatler 13. 45’i gösterdiğinde Meclisin Başkanlık kürsüsüne Türk Devlet geleneğine göre en yaşlı üye 75 yaşındaki Sinop Mebusu Şerif (Avkan) Bey oturur.
Şerif (Avkan) beyin ilk sözleri “Milletimizin dâhili ve harici istiklal-i tam dâhilinde mukadderatını bizzat üstlendiğini ve idare etmeye başladığını bütün cihana ilân ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum” olurken hemen ardından Hacı Bayram-ı Veli’nin sancağı, Kur’an-ı Kerim ile Sakal-ı Şerif kürsüye bırakılır.
Osmanlı dönemi Bitlis, Elazığ Valiliği ve Hakkâri mebusluğu görevlerinde bulunan Mazhar Müfit Kansu’nun aktardığına göre 23 Nisan 1920 günü Meclise 115 mebusun ancak gelebildiği ve gelenlerin 50’nin kalpaklı, 41’nin fesli ve 21’nin ise sarıklı mebuslardan oluştuğudur.
Anadolu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü ile Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü kurucusu Prof. Dr. İhsan Güneş’in yayımladığı makaleye göre meclisin ilk oturumuna 52 asker, 42 idareci, 39 memur, 32 din adamı (16 müftü, 9 müderris ve 7 şeyh), 30 öğretmen, 16 sağlıkçı (15 doktor, 1 eczacı), 7 aşiret reisi, 4 emniyet mensubu, 2 reji görevlisi ve 1 diplomat ile 102 serbest meslek gruplarından mebusların katıldığıdır.
Mustafa Kemal Paşanın 24 Nisan 1920 günü TBMM’de yaptığı konuşması genç kâtip Ahmet Vehbi Koç tarafından kayıtlara geçirilir. Mustafa Kemal Paşa “Meclisimizde oluşan ve beliren milli kudretimiz, Hilâfet makamı ve saltanatı yabancı baskısından kurtaracak ve Osmanlı devletini dağılma ve tutsaklıktan kurtarma önlemleri alacaktır. Tam bağımsızlığa sahip, hilâfet makamına vicdani bağlılığı ile övünen, İslâm dünyası içinde yaşama anlayışını kendinde gören bir milletin tutsak olamayacağı inancıyla, davranışlarımızı adım adım izleyen bütün medeni dünya ve insanlık sizlere yardımcı olacaktır. İstanbul faciasını izleyen günlerden şu ana kadar Temsil Heyetimiz milletler arasındaki birlik ve dayanışmayı korudu. Osmanlı kanunlarının yürürlüğünü sağladı. Çalışmalarından alıkonulan devlet gücünün yokluğunu hissettirmemeye çalıştı. Bundan dolayı genel güvenliği korumuş ve savunmuş olmakla görevini gereği gibi yaptığından emindir. Bu dakikadan itibaren, yedi yüz yıl boyunca onurlu ve yüce bir yaşam sürdükten sonra yok olma uçurumunun kenarında ancak ayakta durabilen Osmanlı Milletinin geleceğinin sorumluluğu, Sayın Meclisinizin çalışma gücünü artıran bir neden olacaktır.
Davamızın yasalara uygunluğu ve bütün millet ve ulusların, insanlık hak ve hukukundan paylarını almış olduğuna inandığımız yüreklerinin, bizimle birlik ve bize daima yardımcı ve destek olduğuna güvenimiz tamdır. Başarı ümitlerimizin kalplerimizde bir an bile karamsarlığa düşmemesini sağlayacak olan, sonsuz gücümüzdür, özellikle büyük tanrı her zaman bizimledir” hitabında bulunmuştur.
TBMM’nin resmi açıklamasına göre “23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarih” olarak açıklanır.
Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1924’te ’23 Nisan’ gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır.
1979’da uluslararası boyuta taşınan 23 Nisan Millî Bayramımız her yıl çok sayıda ülkeden gelen ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocuklarının da katılımıyla dünyada çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye olma özelliğini devam ettirmektedir.
Büyük önder Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 Nisanları çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli birer vesiledir.
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.” Mustafa Kemal.
Milletimizin ve bütün çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Not: Tarih gerilerde kalan ve gerçeği görmek istemeyenlere karşı hiçbir zaman cömert değildir.