Anna Komnena zamanında Balkanlarda Türkler |
Anna Komnena, 2 Aralık 1083’de Doğu Roman’ın başkenti Konstantinopolis’de doğdu. 1153’de öldü. Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos’un (hükümdarlığı 1081-1118) büyük kızıdır., Kardeşi tarafından sürgüne gönderildiği manastır’da yazdığı babasının dönemini anlatan Aleksiad adlı destanımsı eseri ile ünlüdür.
Anna, iyi bir eğitim görmüştür, edebiyat, felsefe, tarih ve coğrafya okudu. Homeros’u, Aristofanes’i, Tukidides’i, Polibius’u ve Sokrat’ı inceledi, Antik Yunan uygarlığını araştırdı ve güzel konuşma sanatı konusunda dersler aldı. Sekiz yaşında VII. Mikhail’in eşi Gürcü asıllı İmparotoriçe Maria’nın oğlu ve tahtın vârisi Konstantin ile nişanlandı. Ancak bu nişan daha sonra bozuldu. Babası 1093’de henüz 4-5 yaşlarında bulunan oğlu İonnesi veliahtlığa atadı.
1097’de soylu ve tarihçi Nikeforos Bryennios ile evlendi. Babası, kocasına Kaiser, yani, ceaser unvanını verdi (yardımcı imparator). 1118’de imparatorun ölümü üzerine, annesi İrene Dukaina’nın desteği ile kocası Nikeforos’u tahta geçirmek için mücadele verdiyse de başarılı olamadı ve tahta kardeşi II. İonnes Komnenos (1118-1143) geçti. Yeni imparator ablasını tarafından Keharitomene Kadınlar Manastırı’na sürgün etti. Annesini 1123 yılında, kocasını 1137 yılında kaybetti.
Anna Komnena 1148’den sonra tarih kitabı Aleksiad’ı kaleme almaya başladı. Kitapta I. Aleksios’un kişiliği aşırı yüceltilmektedir. Anna’nın kronolojisi bazen gerçeğe uymadığı gibi olayların da çarpıtıldığı görülür.
O günkü saray hayatını, entrikaları, İstanbul’daki olayları, Emir Çaka’nın Doğu Roma İmparatoru olmak için yaptığı mücadeleyi ve damadı Kılıç Arslan tarafından öldürülüşünü, Bogomil tarikatının liderinin yakılışını, Anadolu Selçuklularıyla yapılan savaşları, iç isyanları; babası Aleksios’un yaşamını, savaşlarını, Haçlı Seferleri’nin Bizans cephesinden anlatan çok değerli bir kaynaktır.
Balkanlarda yeni ukusların doğduğunu Anna’nın kitabında görürüz. Anna, İlliryalılar yerine Albanos (Arnavut) adını kullanır (s.150)
*
Aleksios Komnenos (1048 – 1118) 1081-1118 döneminde Bizans İmparatoru Komnenos Hanedanının kurucusu I. Isaakios’un yeğenidir. Kendinden sonra (1081-1185) döneminde imparator olacak Komnenos Hanedana mensup imparatorlarından ilkidir.
Doğu Roma’nın en karışık döneminde başa geçmiştir. Bu dönemde Peçenekler Tuna’yı geçerek Balkan şehirlerine akın etmişlerdi. Selçuklu orduları Marmara ve Ege denizi kıyılarına kadar ilerlemişlerdi. Başarılı bir diplomattı. Onun döneminde imparatorluk askerî ve malî açıdan yeniden düzlüğe çıkmış, kaybedilen toprakların bir bölümü geri alınmıştır. 1082 yılında Venediklilerle yapılan bir anlaşmayla iktisadî faydalar karşılığında Venedik donanmasının yardımını elde etti. İtalyan cumhuriyetlerinin daha sonraları doğuda elde ettikleri servetlerin kaynağı bu anlaşmadır. 1096’da yapılan Birinci Haçlı seferinden faydalanarak Anadolu’nun büyük bölümünü yeniden ele geçirdi.
Romen Diyojen’in (1067–1081) hükümdarlığı sırasında Aleksios, Selçuklular’a karşı savaşarak imparatora büyük destek sağlamıştır. VII. Mihail Dukas Parapinaces’in (1071‐1078) ve III. Nikiforos Botaneiates’in (1078–1081) imparatorlukları dönemlerinde de ağabeyi İsaakios birlikte Anadolu, Trakya ve Epir Despotluğu’nda çıkan isyanların bastırmasında görev yapıp yüksek komuta yeteneğini göstermiştir.
Aleksios, 1074’de Anadolu’da paralı askerlerin çıkardıkları isyanı bastırdıktan sonra imparator III. Nikiforos Botaneiates tarafından batıdaki sahra ordusu komutanlığına atanmıştır. Bu görevde iken Aleksios, Dyrrhachium (modern Dıraç, Arnavutluk) valileri olan damadı Nikeforos Bryennios ve Nikeforos Basilakes’in art arda isyan etmeleri üzerine seferler yapıp isyanları bastırmıştır. Bu olaylar esnasında Anna, Vardar Irmağını aynı adla anar. (Alexiad, s, 37)
Bizans orduları, gelecek bu istila hareketini önlemek için hazırlıklar yapmaktayken Aleksios Konstantinopolis’teki saray mensupları arasında bulunan bir Dukas kliği tarafından III. Nikiforos Botaneiates aleyhinde hazırlanan bir hükümet darbesi komplosuna katılmaya ikna edilmiştir. Buna göre Aleksios, kendisine bağlı birliğin askerleri tarafından imparator ilan edilmiş ve ordusu ile Konstantinopolis üzerine yürüyüşe geçmiştir.
Anna’nın ifadesine göre Aleksios’un Çorlu’da toplanan kuvvetlerine o sırda Meriç Nehri’ni geçmekte olan Türkler de katılır. (Alexiad, s,77) Anna, Türk olarak Uzlar’dan ve daha önce Balkanlarlara yerleşmiş kavimlerden bahseder. Kuman, Peçenek ve Uz ayrımını bilmektedir. Romanes Diogenes’in Malazgirt’te Selçuklu sultanı Alpaslan ile savaşan ordusunda Uzlar ve Peçenekler bulunuyordu.
Göktürk Federasyonu’nda yer almayan ve bir kısmı Batı’ya kaçan Kutrigurlar, Sabirler, Onogurlar Panonia ovalarına yerleşim Avar adıyla anılan büyük bir İmparatorluk kurmuşlardı. Avarlar, Baltık denizi civarında yaşayan birçok Slav kabilesini Baklanlara getirdiler. Avarlar, MS 600 yılı itibarıyla batıda bugünkü Avusturya’dan doğuda Kırım’a kadar uzanan bir imparatorluk kurmuşlardır. 9. Yüzyılda Frankların ve sonrasında Bulgarların saldırılarıyla Avar İmparatorluğu yıkılmıştır. Daha sonra bölgeye Macarlar gelmiştir. Yaşadıkları bölgede, Macarlar 896 yılında Transilvanya’ya gelerek bu bölgeye yerleştiler. Ardından bugünkü doğu Avusturya ve güney Slovakya topraklarının bir bölümünü işgal ettiler. 995 yılında yapılan Lechfeld Savaşı’nın sonucunda aldıkları büyük yenilgiden sonra daha fazla ilerleyemeyerek Karpatya Ovası’na kesin olarak yerleştiler. MS, X. Yüzyılda Hristiyan olan Macar devleti 1526 yılına kadar yaşadı.
Biraz da Uzlar’a değinelim. Oğuz Yabgu Devleti’nin yıkılmasından sonra, Moğol istilasından önce 1000 yıllarında Batı’ya göç ederek Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Kıpçakların baskısıyla Balkanlar’a gittiler. Bizanslılar tarafından Uz olarak adlandırılan bu Türk boyları, Makedonya, Selanik civarında hanlık seviyesinde konuşlanmışlardır. Salgın hastalıklar ve şiddetli soğuklar nedeniyle ağır kayıplar vermişlerdir. Bir kısmı Macaristan’a giderek Macarlara karışmışlardır. Bir kısmı bugünkü Dobruca yöresine yerleşti ve bugünkü Gagavuz Türklerini teşkil etti. Bir kısmı Makedonya’ya yerleşti. Büyük bir kısmı da Bizans ordusuna alındı. Malazgirt Savaşı sırasında bir kısmı Doğu Roma ordusundan ayrılıp saf değiştirdiler; Selçuklu için savaştılar. Georg Ostrogorski, Bizans Devleti Tarihi adlı eserinde (Ankara-2011) Malazgirt Savaşı’nın yapıldığı esnada Ankara’da beş Peçenek köyü olduğunu yazar. 11oo tarihinde Urfa Haçlı Kontluğu’na Ceyhan’dan yardıma giden Peçenekleri görürüz. İbrahim Tellioğlu’nun Doğu Karadeniz’de Türkler (Trabzon – 2004) adlı eserinde Doğu Karadeniz Bölgesine yerleştirilen Peçenekleri yazar.
Başkentin şehir surlarını koruyan batılı paralı askerlerden oluşan imparatorluk muhafız birliklerinin Alman asıllı olanlarına para verilerek savunma yapmamaları sağlanmış ve 3 Nisan 1081’de Aleksios ve ordusu hiç direnişle karşılaşmadan şehre bir zafer alayıyla girmiştir. III. Nikiforos Botaneiates tahtından feragat edip bir manastıra çekilmeye zorlanmış ve 4 Nisan’da I. Aleksios’a, Konstantinoplis Patriği I. Kosmas tarafından imparatorluk tacı giydirilmiştir.
Dukas sülalesi ile bağlantılarının pekiştirilmesi için, Aleksios’un İrini Dukena (VII. Mihail’in amcası olan Sezar İoannis Dukas’ın torunu) ile evlenmesini istemiştir
Bizans ile Norman, Peçenek ve Kuman savaşları
Aleksios’un 37 yıl süren uzun saltanatının çoğu harpler ve askeri seferler ile geçmiştir. Hükümdarlığının ilk yıllarında(Robert Guiscard ve oğlu Bohemond tarafından komuta edilen Norman hücumlarıyla uğraşması gerekmiştir. Normanlar Dıraç limanı ve bölgesini ve Korfu adasını işgal etmişler ve Dyrrhachium Muharebesi’nde Aleksios’un komutasındaki Bizans ordusunu yenip Yunan yarımadasında ilerleyerek Teselya’da Larisa kalesini kuşatmışlardır. Aleksios bu direnişinde birkaç mağlubiyete daha uğramış; fakat direnişten vazgeçmemiş ve bir süre sonra bazı başarılar kazanmaya dahi başlamıştır. Bunu yanında diplomasiye başvurmuş ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu imparatoru IV. Henri’ye 360.000 altın ödeyerek onun Normanlara İtalya’da hücum etmesini sağlamıştır. 1083–1084 yıllarında Normanlar kendi arazilerini savunmak zorunda kalmışlardır. Aleksios aynı zamanda İtalya’da Apulya’da Gargano Yarımadası’nı kontrol eden Monte Sant’Angelo Kontu olan Henri’nin vasal olmasını sağlamış ve bu Bizans’ın İtalyan yarımadasında egemenlik gösterdiği en son bölge olmuştur. 1085’te Robert Guiscard’in ölümü ile Norman tehdidi bir müddet ortadan kalkmış ve Bizanslar Balkanlarda kaybettiği bütün topraklar tekrar ele geçirmiştir.
Aleksios, Normanlarla yaptığı savaşlarda Doğu Arnavutluk’ta Ohri Gölü civarında yaşayan Türklerden birkaç kez paralı asker toplar. (Alexiad, s. 137 ve 160). İfadesinden bu bölgede yerleşik Türklerin bulunduğunu anlıyoruz. Ayrıca birkaç kez Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah’tan askeri yardım alır. (Alexiad, s. 142 ve s.163)
MÖ. 485 yılında doğan Herodot, tarih kitabında ilginç bir bilgi verir. Herodot, “Siriopaion adıyla anılan halkın Paionialılar olduğunu ve Siroz ( Serez ) ovasında oturduklarını” yazar (s,386). Rawlinson, Paionialıların Turan ırkından olabileceklerini söylemiştir. Paionialıların bir bölümü Pers İmparatoru Dareios tarafından Batı Anadolu’ya Sart çevresine sürüldü.
Anna’nın kitabında Çok önemli bir ayrıntı vardır, Khomalılar. Anna, Anadolu Selçuklularla mücadele için abisinin Romalılardan ve Khomalılardan asker topladığını yazar. “…bunlar, Rumlar ve Khoma/Gümüşsu’lulardı”(ALEXİAD, s,123) Bu ifadeden Anadolu’nun Roma idaresinde kaldığı bin yıl içerisinde Romalılaşmamış halkların olduğunu öğreniyoruz. Anna’nın bu ifadesi Anadolu’da Kapadokya dilinin yaşamakta olduğunu, Komaten dili diye anan Mükrimin Halil Yınanç’ı (Türkiye Tarihi, Selçuklu Devri I, Anadolu’nun Fethi, İstanbul, s.81-82) doğruluyor (aktaran Bilge umar, Alexiad, s, 125) Bilge Umar, Yınanç’tan farklı olarak bunların Kommagene ile alakası olmadığını söylüyor. Umar’a göre bu kelime Luwi kültüründen Kalma Kuwa-ma=Kutsal ana ile bağlantılı olduğunu öne sürer Umar’a göre Kommagene ile bu sözcük arasında köken hısımlığı vardır.( Alexiad, s, 125)
Bundan sonra Aleksios Trakya’da dinsel aykırılık yaratan mezheplerle, Bogomil ve Paulusçuluk’la uğraşmaya başlamıştır. Aleksios’un Normanlarla olan savaşlarında imparatorluk ordusunda görev yapan ve Paulusçuluk mezhebine bağlı olan askerler Bizans ordusunu terk edip kaçmışlardır. Norman tehdidi ortadan kalkınca Aleksios bu asker kaçakları ve isyancılarla uğraşmaya başlamış ve onların sahip oldukları toprakları müsadere etmeye başlamıştır. Bu Filibe’de (o zamanki Philipopolis ve şimdiki Plovdiv) yeni bir ciddi isyanın çıkmasına neden olmuş ve isyancılar üzerine gönderilen ordusu isyancılarla yapılan savaşta yenik düşmüş, komutanı Gregori Pakurianos öldürülmüştür.
Anna, kitabında Varna ve Silistre civarına gelen Peçeneklerin Varna ve Silistre arasındaki bölgeye yerleştiklerini ve burada hareketsiz kalıp, arpa ve buğday ektiklerini yazar.
İsyancılar Tuna Nehri kuzeyinde bulunan Peçenek Türkleri ile anlaşma yapmışlardır. 1087’de Peçenekler Trakya’ya yaptığı akınlar görülür. Peçenek hanlarından Tzelgu, Silistre yöresine egemen olan Tatou adındaki beyle anlaşırlar. Peçeneklerin yanında Macar tahtından uzaklaştırılan Solomon isimli bir kralın komutasındaki Macarlar da vardı.
Onların üzerine giden ve Tuna’yı geçip Roma’nın eski eyaletlerinden Moseiya’ya giren Aleksios stratejik önemi olan Silistre’yi (Dorostolon) kuşatmış da eline geçirememiştir. Bu seferinden geri dönerken Aleksios’un ordusu Peçenekler tarafından sarılmış ve ordusu bozguna uğrayan Aleksios büyük bir tazminat vererek geçici bir barış anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır.
1090’da Peçenekler yine Trakya’ya inip hücuma geçmişlerdir. Bu hücum devam ederken Anadolu Selçuklu Sultanının kayınbiraderi Çaka Bey bir deniz filosu ile Tuna’ya vararak Selçukluların ve Peçeneklerin birlikte hareket ederek Konstantinopolis’i kuşatmaları için teklifler götürmüştür. Aleksios ise bu sırada Kuman Türkleri ile anlaşmış, 40.000 kişilik bir Kuman ordusunun desteğiyle ile 29 Nisan 1091de Trakya’da Levunion Savaşı’nda Peçenekleri imha etmiştir. Bu savaş sonucunda Bizans için Peçenek tehlikesi uzun bir süre için ortadan kalkmıştır.
Peçenekler için şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Başlarında aşına soyundan birisi olsyadı veya başlarına bir büyük han seçebilselerdi İstanbul’un kapısından Tuna’ya; oradan Macaristan’a kadar uzanan bölgede büyük bir Türk devleti kurabilirlerdi. Karşılarında duracak bir güç yoktu.
Fakat 1094’den sonra bu sefer Kuman Türkleri Balkanlardaki Bizans topraklarına akın hücumlara başlamışlardır. İmparator Romen Diyojen’in uzun zamandır kaybolmuş oğlu olduğunu iddia eden Konstantinos Diogenes, Kumanlara sığınmış, onlardan askerî destek bulmuş ve onun liderliğinde Kumanlardan oluşan bir ordu Balkan dağlarını geçerek Doğu Trakya’ya hücuma geçmiştir. Konstantinos Diogenes liderliğindeki Kuman ordusu, liderleri Edirne’de ortadan kaybolana kadar Doğu Trakya’ya akınlar yapmıştır.
Böylece Balkanlarda nispeten barışın sağlanması sonucunda, Aleksios dikkatini büyük bir kısmı Selçukluların eline geçmiş olan Anadolu’ya çekmiştir.
Anna’nın kitabında, İznik’i kuşatan Emir Bozan komutasındaki Selçuklu güçlerine karşı İznik’te Süleyman Şah’a vekâlet eden Ebu’l Kasım, Aleksios’dan yardım ister. Aleksios, daha güçlü bir düşmanın İznik’e hâkim olmasındansa Ebu’l Kasım’ın orada olmasını uygun görür ve yardım eder. Kuşatmada başarısız olan emir Bozan bir müddet sonra kuşatmayı kaldırıp, geri çekilir.
Bizans ve Birinci Haçlı seferi
Aleksios, İmparatorluğu süresince başlarından beri Papalık ile iyi geçinme politikası gütmüştür. Böylelikle Hristiyan olan Batı Avrupa’dan Anadolu’yu fethe devam eden Müslüman Anadolu Selçuklularına karşı yardım alacağını ummuştur.
Papa II. Urbanus o yılın sonunda Clermont Konseyi’nde bütün Batılı Hristiyanları bir ordu kurarak kutsal olan Kudüs’e ve Filistin topraklarına gidip kuvvet kullanarak Hristiyanlar için kutsal olan bu şehir ve yöreyi ellerine geçirmeleri için takdis etti. Böylece büyük bir dinsel heyacana kapılan Batı Avrupa halkı ve asilleri yığınlar halinde elbiselerinin üzerine kırmızı Haç takarak bir Haçlılar ordusu kurmaya başladılar. Bazı gruplar disiplinsiz bir güruh halinde, bazıları disiplinli ordular halinde, büyük insan sürüleri halinde Avrupa’yı geçmeye başladılar. Hiçbir Papa kutsal toprakları ziyarete gitmedi. Bir nevi göç…
Aleksios bu tehlikelere karşı uygun bir plan yapmış ve genellikle bu planı başarı ile uygulayabilmiştir. Bu plana göre Bizans’ın elinde bulunan Balkan topraklarına giren Haçlı ordularına Bizans ordu birlikleri refakatçi olarak verilecek ve Haçlı orduları bu refakatçilerin kılavuzluğu ve idaresi altında Balkanlarda kalıp daha sonra gidecekti. Bu refakatçi Bizans ordusu, Haçlı ordusunun yem ve yiyecek bulma araştırmalarını kontrol edecekti. Bu Bizans refakat orduları için Aleksios çok sayıda paralı Peçenek askerleri tutmuştu.
1096 yılında resmen başlayan Birinci Haçlı seferi’ne dâhil olan Haçlı orduları dalgalar hâlinde gelmeye başladı. İlk grup 6 Ağustos’ta Bizans gemileri ile Anadolu’ya çıkartılıp İzmit üzerine yöneltildiler. İzmit’i ele geçiren Haçlılar bu şehri Bizans’a teslim ettiler.
Bizans açısından bakıldığında Birinci Haçlı seferi onlara önemli bir kazanım sağladı. Bizans İmparatorluğu’nun yıllar önce elinden çıkan önemli şehir ve adalar tekrar Aleksios idaresine geçti. İznik 1097’de imparatora teslim oldu. Haçlıların Eskişehir yakınlarında kazandıkları Birinci Dorileon Savaşı Anadolu’nun batısının büyük oranda tekrar Bizans yönetimi altına girmesine yol açtı. 1097–1099 döneminde Sakız Adası (Chios), Rodos Adası, İzmir (Smyrna), Efes, Sart ve Alaşehir tekrar Bizans idaresine girdi. İmparator Aleksios’un kızı olan Anna Komnini yazdığı Aleksiad adlı tarih kitabında bütün bunları Aleksios’un politik ve diplomatik alanlardaki üstün yetenekliğine bağlamaktadır.
Ancak, Haçlı komutanlarından I. Boemond, Haçlıların eline geçen ve hala büyük bir Rum Ortodoks nüfusu barındıran Antakya’yı Bizans’a geri vermedi ve orayı Antakya Prensliği olarak ilan etmiştir. Yine Urfa’yı (Edessa) işgal eden Baodouin de Urfa Kontluğu’nu kurmuştur. Aynı şekilde Trablus Kontluğu ve Kudüs Krallığı Haçlı komutanların hükümdarlığında kurulmuştur.
Hayatının son yirmi yılında Aleskios halk gözünde popülerliğini kaybetmişti. İmparatorluğu döneminde halka açık yapılan son gösteri, bir Bogomil lideri olan, kendisiyle teolojik bir münakaşaya giriştiği Basil’in bir meydanda diri olarak yakılması olmuştu.
*
Anna, Türklerin savaş tarzlarını çok iyi analiz etmiştir. “Türklerin savaş düzeni diğer uluslara benzemez ve onların Homeros’un söylediği üzer, kalkana karşı kalkan, tolgaya karşı tolga, savaşçıya karşı savaşçı ilkesine göre dizilmediğini” yazar. “Onlarda sağ kanat, sol kanat ve merkez birbirinden uzak durur ve deyim yerindeyse, sımsıkı bitişik Phalanx dizilişi yoktur; saf, aralıklıdır. Böylece onların sağ kanadına ya da sol kanadına saldırıldığında, gerk merkez, gerek arkada duran ordunun geri kalanı sizin üzerinize çullanır; öyle ki burgaçlı bir kasırga gibi düşmanı darmadağın ederler.
Savaş donanımlarına gelince: Kelt denenlerin tersine mızrağı hiç mi hiç kullanmazlar. Ama düşmanları tam bir çember içine alıp ona ok atarlar ve kendilerini uzaktan savunurlar. Bir Türk, kovalamaya geçmişse düşmanını ok atmakla haklar; kendisi kovalanıyorsa, okları sayesinde üstün gelir; bir ok fırlatır ve ok uçarak ya ata ya atlıya saplanır. Ok, (yayın) çok güçlü bir elle (gerilmesinden sonra)atılmışsa gövdeyi bir yandan öbür yana delip geçer; onlar (Türkler) gerçekten çok usta okçulardır.”(Alexiad, s, 487-4889
Aleksios Bizans İmparatorluğu’nun mevcut durumunu istikrarlı bir hale getirmiş ve tehlikeli bir krizin atlatılmasını sağlamış, yaklaşık bir yüzyıl sürecek emperyal bir zenginlik ve başarı çağı açmıştır.
Anna’dan sonra Balkanlardaki Türklerden bahseden iki tarihçi Nikotas Khoniates ve İonnes Kimnamos’dur.
Anna, kardeşi İmparator İonnes Komnenos( 1118-1143) döneminden ve sonrasından bahsetmez. İonnes döneminde Büyük Domestikos (Kara Ordusunun Başkomutanı) unvanını Aksukos adında bir Türke verilmişti. Aksuk, elindeki az sayıda kuvvetle Haçlı seferine çıkmış Alman İmparatoru Kondrad’ın zırhlı şövalyeleriyle başarıyla savaştı.
İonnes Komnenos döneminde Peçenekler 1123 yılında Tuna2yı geçerek Trakya’ya saldırdılar. Deyim yerindeyse her yeri silip süpürdüler. İonnes, Stara Zagora yakınlarında savaşa tutuştular. İonnes, zorluklada olsa onları yenmeyi başardı. Binlerce Peçenek savaşta öldü, binlercesi esir düştü. Esir düşenlerin yakınları da gelip teslim oldular. İonnes, bunların bir bölümünü Batı sınırlarına yerleştirdi. Bir bölümünü orduya aldı. Kalanları köle olarak satıldı. Peçeneklerden bıkan Doğu Roma, bu günü “Peçenek Bayramı” ilan ettiler.
Bu savaştan sonra Peçenekler bir güç olmaktan çıktılar ve tarih sahnesinden çekildiler. Çoğu Ortodoks Hristiyan oldular ve yeni oluşan “RUS” milletine katılarak Slavlaştılar. (Niketas, Historia, s, 9-10)
Doğu Romalı tarihçiler Türkler arasında bilinçli bir ayrım yapıyorlar. Hunlar, İskitler, Türkler. Gerek Niketas, gerekse aynı dönemi yazan İonnes Kimnamos, Macarları Hun diyerek yazarlar (iki kelimeyi de kullanırlar). Peçenek, Uz ve Kumanlara İskitler adını verirler. Anadolu Türkmenlerine Türk derler
Bu dönemde Porsuk (Prosukh) isminde bir Türk komutanında adı geçmektedir. İonnes’ten sonra İmparator olan Manuel Komneneos (1143-1180) 1176 yılında Batı Anadolu’yu Türkmenlerden kurtarmak için Latinlerden, Tuna boylarındaki Kumanlardan büyük bir ordu toplar. İç Ege ve Denizli üzerinden sefere çıkar. Amacı Türkmenleri kontrol ettiğine inandığı Konya Sultanına ders vermektir. İmparator, Sultan Kılıçarslan’ın barış tekliflerini kabul etmez. İmparatorun ordusu Miryokefolon denilen boğazda (denizli-Çivril, Düzbel geçidinde sıkıştırılır ve yok edilir. Ege bölgesi bir daha dönmemecesine Türkmenlerin eline geçer.
1180’de İmparator Manuel’in ölümünden hemen sonra, 1185 yılında Kumanların önderliğinde İkinci Bulgar Devleti kurulur.
Doğu Roma’ya son darbeyi Venedik’in kışkırttığı Haçlılar vurur. 1204 yılında İstanbul haçlıların eline geçer, Latin İmparatorluğu kurulur. (1204-1261). Latin İmparatorluğu’nun Balkanlara yayılmasını Yeni Bulgar Devleti önler. Latinler, kısa zamanda imparatorluk topraklarını kontluklara bölerler. Doğu Roma İznik’i başkent yapar.
Dimetoka’yı Bulgar Çarı Kaloyan’dan gerşi almak isteyen Latin İmparatoru Baudoin’in, zırhlı süvarileri 14 Nisan 1205’de Edirne yakınlarında pusuya düşürülüp yok edildi. Baudoin, esir düştü ve Bulgar başkenti Veliko Tarnova’ya götürüp hapsettiler. Baudoin burada öldü. Bu savaşta ağır süvarilerini yitiren Latinler, İznik imparatorluğunun elindeki toprakları da alamadılar.
İznik İmparatorluğu 1240 yılında Moğollardan kaçan 10 bin Kuman’ı bursa, Balıkesir ve Çanakkale’ye yerleştirir.
Yıldırım Beyazıt’ın idam ettirdiği son Bulgar kralının Şişman adında bir Kuman olduğunu biliyor muydunuz?
KAYNAKÇA
-Baluet, Michel, Ortaçağda Türkler, İstanbul-2005, Alkım Yayınevi
-Cahun, , Claude, Osmanlılardan Önce Anadolu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2000
-Feher, Geze, Bulgar Tarihi, Ankara-1999, TTK Yayınları
-Grousset, Rene, Bozkır İmparatorlukları, İstanbul, Ötüken Yayınları
-Herbin, Judith, Bir Ortaçağ İmparatorluğunun Şaşırtıcı Yaşamı, İstanbul-2010, İletişim yayınları
– Khoniates,Niketas, Historia, Ankara-1995 TTK yayınevi
– Kimnamos, İonnes, Historia, Ankara-2001, TTK yayınevi
–Komnena, Anna, Alexiad, İstanbul-1996, İnkilap Kitabevi
-Lutwakk, Edward N,Bizans İmparatorluğu’nun Büyük Stratejisi, İstanbul-2012, Epsilon Yayınevi
-Özden, Hilmi, Turan Balkan Albanyası, “Turan İlim, Fikir ve Medeniyet Dergisi, sayı 17, 2012, s.61-81
-Umar, Bilge, Türkiye’nin Orta Çağ Tarihi, İstanbul-1998
– Ostrogorski, Georg Bizans Devleti Tarihi Ankara-2011, Selenge Yayınları
-Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş I, İstanbul-1946
-Vernadsky, George Moğollar ve Ruslar, İstanbul-2007, Selenge Yayınları