Quantcast
Arkeolojik Açıdan; Pazırık, Esik, Şibe, Berel ve Kostromskaya Kurganları – Belgesel Tarih

Arkeolojik Açıdan; Pazırık, Esik, Şibe, Berel ve Kostromskaya Kurganları

Arkeolojik Açıdan; Pazırık, Esik, Şibe, Berel ve Kostromskaya Kurganları

Loading

Uğur KARCIOĞLU*
Atatürk Üniversitesi /

Kurganlar, bulundukları bölgelerin nasıl bir hiyerarşik düzen içinde yaşadıklarını en iyi şekilde bizlere yansıtan maddi ve manevi eserlerdir. Bu yapıtlar Orta Asya toplumlarını tanımamızda birinci el kaynak olması bakımından büyük önem taşımaktadırlar. Kurganların yapısına bakıldığında, Orta Asya insanının dinsel yapısını yakından ilgilendirdiği gibi, bu yapı yaşamış oldukları dünyaya yaşayacakları dünya için bıraktıkları maddi ve manevi yapılar olarak da değerlendirilebilir.[1]

“Kurgan” öz Türkçe bir kelime olup, kök olarak “korugan” dan gelmektedir. Bu yapılara ölüleri koruyan özellikleri nedeniyle bu isim verilmiştir. Kurgan kelimesi anlam bakımından iki farklı korumayı temsil etmesi açısından çok önemlidir. Korugan kelimesi Türkçe de hem şehirlerin etrafını çevreleyen sur ya da koruma duvarı olarak hem de ruhun sonsuz bekleyişte bozulmadan korunabileceği bir yapının ismi olarak kullanılır. Koruma anlamı kurganların yapılışının birincil nedenini oluşturmaktadır.[2]

Pazırık Kurganları

Günümüzde Rusya sınırları içerisinde yer alan bölge Gorno Altay sınırları içerisinde bulunur. Bu coğrafyadaki bulunan nehirlerin akmış olduğu vadilerde, küçük veya büyük olmak üzere birçok kurgan tipinde mezarlara rastlanmaktadır. Pazırık olarak isimlendirilen bu yer Chulyshuman denilen sahanın güney tarafındaki yamaçlarda ve Yukarı Altaylar’ın doğub tarafındaki Tuva sınırında bulunmaktadır.[3] Pazırık Kurganları olarak isimlendirilen 5 büyük kurgan açılmıştır. Bunlardan kısaca bahsedecek olursak, Pazırık I Kurganı, 5 m. çapında, 1.5 x 2 m. yüksekliğinde taştan oluşan bir yığın altındadır. Mezarın asıl çukuru ise 7.2 x 7.2 x 4 boyutlarındadır. Pazırık I. Kurganı duvarlarla ve birbirinin içine geçirilerek oluşturulmuştur.[4] Bu mezarın tarihlendirilmesi ise M. Ö. 5. yy ikinci yarısına denk gelmektedir. Asıl odanın soyulmasına rağmen kuzey tarafındaki odaya ulaşılamadığı için dokunulmamıştır.[5] Asıl oda içerisinde bulunan ceset mumyalanmış şekilde ağaçtan oyulmuş bir lahit içerisinde gömülmüştür. Lahitin kapağı açılmış şekilde bulunmuştur.

Çünkü ceset hırsızlar tarafından soyulmuştur. Lahitin bulunduğu odanın dışarısında başına vurularak öldürülmüş atlar bulunmuştur. Bulunan bu atlar koşum takımlarıyla beraber gömülmüştür. Atların bulunduğu oda insan cesedinin bulunduğu odadan daha küçük yapılmıştır. Burada bulunan 10 atın rengi al olup kuyruk, yele ve topuk kılları kesilmiştir. Ayrıcaatların hepsi erkektir. Atların gömülüş şekillerine bakıldığında ise atlar, dörderli olarak ve başları doğuya doğru gelecek şekilde gömülmüş kalan iki at ise en üste yine aynı şekilde gömüldükleri görülmektedir.

Pazırık II Kurganı, 1947’de Rudenko tarafından kazılmıştır. Kurgan, 30 m. çapında ve 1.75 m. yüksekliğinde bir tepede bulunmuştur. Kurgan çukurunun derinliği yaklaşık olarak 4 m’dir. Üst tarafı ise 10 cm. kalınlığında kırık taşlarla kapatılmıştır. Pazırık II kurganını diğer kurganlardan ayıran en önemli özellik kurganın zemininin sert olmasıdır. Mezar odası merkeze kazılmıştır. Çukurun duvarları önce kalın ağaç dikmelerle sağlama alınmış böylece çökmeler önlenmeye çalışılmıştır. Kurganda 5 insan ve 7 at cesedi bulunmuştur. Atların başları doğuya doğru gelecek şekilde üçerli guruplar halinde gömülmüştür.[6]

Pazırık III Kurganının kazısı 1947 ile 1948 yılları arasında Rudenko tarafından yapılmıştır. Kurgan 36 m. çapında 2.6 m. yüksekliğindedir. Kurgan doğu ve batı doğrultusunda dizilmiş taşlarla iki kısma ayrılmıştır. Merkezine 6.5 x 7.8 x 5.2 metrekare büyüklüğünde bir çukur kazılmıştır. Kurganın üzeri dört kat huş ağacı kabuğundan ve duman çayı yapraklarından yapılan bir örtü ile kaplanmıştır. Çukurun içerisindeki odayı sağlamlaştırmak için köşelerden derin çentikler açılmış ve ahşaptan yapılan bir kutu oluşturulmuştur. Pazırık III kurganını diğer mezar odalarından ayırt eden özelliği iç ve dış bölmeler arasında yarım metrelik boş bir alanın bırakılmasıdır. Bu kurganda hatılların konulduğu yer ile odanın arasında 14 at cesedi bulunmuştur. Bu atlar dörderli olabilecek şekilde guruplara ayrılarak ve başları doğuya doğru çevrilerek gömülmüş geriye kalan iki at ise at guruplarının arasında kalan boşluğa başları güneye gelecek şekilde yatırılarak gömülmüştür.

Pazırık IV Kurganı, 24 x 1.40 m. boyutlarındadır. Bu kurgan 1948 yılında Rudenko tarafından kazılmıştır. Kurganın üs tabakası kaldırıldıktan sonra 5.30 x 5.60 m. ölçülerinde bir mezar odasına rastlanılmıştır. Fakat bu kurgan diğerlerinin aksine mezar odasında bölmesi olmayan tek kurgandır. Açılan bu odada iki adet lahit bulunmuştur. Büyük olan lahitte başı doğuya doğru çevrilmiş ve sol yanı üzerine yatırılmış yaşlı bir adam cesedi görülmüştür. Diğer lahitte ise yine başı doğuya doğru çevrilmiş ancak sırt üstü yatırılmış olan 15 yaşında bir kız iskeleti bulunmuştur. Asıl mezar odası içerisinde masa ayakları, tahta yastık ve ren geyiği boynuzunda yapılmış olan bir kuşbaşı bulunmuştur. Defin odasının kuzey tarafında 14 at iskeleti bulunmuştur. Yerin dar olması nedeniyle atlardan dokuzu çapraz olarak yatırılmıştır. 5 at ise üzerlerine yatırılmıştır. Alttaki atların başları kuzey doğuya çevrilmişken üstteki 5 atın başı batıya doğru çevrilmiştir.

Pazırık V Kurganı bir kadın ve bir erkeğin bulunduğu bu kurgan 1949 yılında Rudenko tarafından kazılmıştır. Bu kurgan 42 m. çapa ve 3.75 m. yüksekliğe sahiptir. Kurganın merkezine 6.65 x 8.25 metrekare bir çukur kazılmıştır. Erkek cesetlerinin vücudunda dövmeler görülmektedir.

Atların cesetleri erkek cesedinin bulunduğu mezar odasının yanındaki küçük kısımda bulunmuştur. Bu kurganda 9 tane at cesedi bulunmuştur. Atların karınlarının üzerine yatırılmış ve başları batıya doğru çevrilerek gömülmüştür. Ayrıca diğer kurganlarda olduğu gibi koşum takımları ile beraber gömülmüşlerdir. Bu kurganda At ve koşum takımlarının yanında ahşaptan yapılmış olan dört tekerlekli bir araba da bulunmuştur. Tahta çubuklardan yapılan bu araba keçe ile kaplanmıştır. Atların bulunduğu odanın ölçüleri 2 x 2 m. olup duvarında ise ünlü Pazırık halısı bulunmuştur.[7]

Esik Kurganı (Issık Kurganı)

Günümüzde Issık (Esik) çayının geçmiş olduğu bölgede bir hükümdar ailesi mezarlığının olduğu sanılmaktadır. Bu mezarlığın bazı kurganları yağmalanmış, bazıları ise yerleşim alanları içerisinde kaldığı için hala açılmamış olabilir. Araştırmalar ilk önce büyük kurganda yapılmış fakat burası soyguncular tarafından yağmalandığı için kayda değer bir şey bulunamamış. Ancak bu asıl kurganın güneyinde kalan kurgan araştırıldığında ise tarih ve sanat açısından çok önemli buluntulara rastlanılmıştır. Tarih ve sanat açısından değerli bir buluntu olan altın elbiseli adam cesedi bu kurganda bulunmuştur. Günümüzde ise bu bölgede araştırmaların artmasıyla beraber altın elbiseli adam sayısı altıya ulaşmıştır. Asıl bahsedeceğimiz ve 1969-1970 yıllarında kazısı yapılan Esik Kurganı (Issık Kurganı), Kazakistan’da Alma-Ata kentinin 50 km. doğusunda akan Issık gölünün sol kenarındaki Kapı Kazasında ve Esik mezarlığı içerisinde bulunmaktadır.[8] Mezarlık, 45 büyük kurgandan oluşur ve güneyden kuzeye doğru toplam 3 km. bir alanı kaplamaktadır. Genellikle bunlar devlet büyüklerinin gömüldüğü kurganlardır. Çapları 30 m. ’den 90 m. ‘ye ve yükseklikleri ise 4 m. ‘den 15 m. ‘ye kadar olan kurganların tümünün tepesinde derin huniler ve yağma izleri bulunmaktadır.[9]

Bu bölgede Esik Kurganını, Prof. Dr. Kemal Akisev’in yönetimindeki Kazak arkeologlar, 7 m. derinlikteki höyüğün üstündeki toprak tabakasını kaldırmış ve mezar odasının üzerini örten 3 x 2 m. Ölçülerindeki çam ağacından yapılmış kütükleri meydana çıkarmışlardır.

Mezar odası diğer Türk kurganlarında olduğu gibi karaçam kütükleri ile kapatılmış, zemini de aynı ağaçla kaplanmıştır. Kurganın çapı 60 m. ye yakın olup üzerine ise düzenli bir şekilde taş yerleştirilmişti. Bu mezar odasının uzunluğum3 m. genişliği 2 m. derinliği ise 1.20 cm. dir. Kurganı çevreleyen kütükler, yaklaşık olarak 2300–2400 yıl mezara su geçmesine engel olabilmiştir. Bu nedenle mezar ilk günkü gibi kalabilmiş ve rahatlıkla incelemek mümkün olabilmiştir.

Kütüklerin uzunluğu 1,5 m. ile 3 m. arasında kalınlığı 25 ile 30 cm. arasındaydı. Dikdörtgen seklinde olan odanın büyüklüğü 3.3 x 1.9 m. ve odanın yüksekliği 1.3 ile 1.5 m. Arasında değişmektedir. Mezar odasının kuzey tarafında Tigin’in10 cesedi tahtadan yapılmış bir zemin üzerine sırt üstü yatırılmıştır.[10]

Kurganın üstü açılıp, gömü alanı gün yüzüne çıkarıldığı zaman içerideki cesedin başındaki tolganın sivri ucundan, ayağındaki, yumuşak çizmeye varana kadar her yeri sapsarı altınla kaplanmış olmasından ve dört bine yakın altından yapılmış, islenmiş ve imal edilmiş olmasından dolayı arkeologlar, eser karşısında adeta büyülenmişlerdir. Altın eşyaların 165 tanesi hayvan üslubu ile yapılmış süslemelerden oluşmaktaydı.

Yine bu kurgandan çıkarılmış olan metal eşyalar ise döküm tekniği kullanılarak yapılmıştır. Kurganda bulunan malzemelerin en dikkat çeken özellikleri ağaç, metal, deri ve tekstil ürünlerinin hepsinin bir arada kullanılmış olmasıdır. Araştırmacılara göre mezar odasında bulunan ahşap bölüm dışarda yapılmış çukur kazıldıktan sonra mezara indirilmiştir.

Ağaçtan yapılmış olan mezar odasının zemini birbirine geçme tekniği ile yapılmıştır. İşte bu zemin üstünde altın takılar ile süslenmiş, elbisesi üzerine giydirilmiş, silahları da yerlerine takılmış ve bir kumaşın üzerine başı batıya doğru çevrilerek gömülmüş olan genç bir prens yatmaktaydı. Burada bulunan Tigin’in bedenini kaplayan ağır zırh ve altından yapılan elbise, üzerinde yüksek isçiliği olan bir altın kaplama ile kaplanmıştır.

Bele sarılan kuşak ve zırhın üstünden kuşağa kadar giden plakalar, saf altından yapılmıştır. Bozkır kültürüne bağlı olan Türk topluluklarında, bele bağlanan kuşakların bir rütbe anlamı taşıdığı sanılmaktadır. Esik Kurganında bulunan Tigin’in elbisesinde, altından yapılan ince süs plakalarda görülmektedir. Sol yanında altınla kaplanmış hançeri, sağ kolunda ise ince bir tabaka ile kaplanmış altın kılıcı bulunmaktadır. Hançerin hemen üstünde bir at figürlü süs plakası yer almakta. Bu figürün hemen yanında da altınla kaplı olan kamçısı görülmektedir. Esik Kurganından çıkarılan bu zengin eserler ve bulgular sanat anlayışına ve maden isçiliği alanına büyük bir ışık tutmaktadır.[11] Esik Kurganından diğer kurganlarda olduğu gibi çeşitli eşyalar da çıkarılmıştır. Bulunan bu eserlerin hepsi Proto-Türk sanatına ve süslemesine uyum göstermektedir.

Örnek vermek gerekirse, kurgandan keramik kaplar, iki gümüş kupa, ahşap tabaklar ve üzerinde yazı bulunan bir gümüş kâse ele geçirilmiştir. Bulunan kâsenin üzerinde

26 harften oluşan bir yazı bulunmaktaydı. Yazının Göktürk yazıtlarındaki yazılar ile benzerlik göstermesi ve Hun sanatı ile çok uygunluk göstermesi sebebiyle araştırmacılar bunları Hun eserleri olarak nitelendirmişlerdir. Bu yazının okunmasını ilk olarak Olcas Süleymanov yapmış ve bilim dünyasında yankı uyandırmıştır.

Yazının tercümesini Süleymanov şu şekilde yapmıştır:
“Khan uya Üç otuzı (da) yok boltı utığsi tozıltı.”
“Han’ın oğlu yirmi üç yaşında yok oldu (Halkın?) adı sanı da yok oldu.”[12]

Tüm bu eserler genellikle M. Ö. V -IV. yy denk getirilmektedir. Esik Kurganından çıkarılan altın elbiseli adamın başında altından yapılmış külah şeklinde bir deri başlık yer almaktaydı. Bu başlığın en tepesinde dağ keçisi tasviri yer almaktaydı. Yine bu başlığın üzerinde altın yapraklar, ok uçları, üçgen şeklinde dağ sıraları ve sembolik açıdan önemli olan bazı hayvan tasvirleri bulunmaktadır.

Ancak bu tasvirlerin en çok dikkat çekeni at figürüdür. At figürü sadece dört tanedir. Bunlardan ikisi başlıkta bulunan kanatlı ve boynuzlu olmak üzere arma biçimindeki kabartmalardır. Diğer iki kabartmada ise ön ayakları yukarı ve ileriye doğru kalkmıştır. At betimlemeleri, Orta Asya topluluklarının sanat anlayışlarında çok geniş alanlara yayılmıştır. Dağlık Altay bölgesinde atların heykel ve kabartma tasvirleri ağaç ya da kemikten kesilerek yapılmış veya metalden dökülmüştür.

Bunlar Esik, Pazırık ve Katanda kurganlarında yapılan çalışmalarda bulunmuştur. Güney Sibirya da Tagar kültürüne ait anıtlarda birçok bronz ve kemikten yapılmış at figürleri bulunmaktadır.[13]

Kazakistan’da bulunan bu altın elbiseli adamın rekonstrüksiyonu 2004 yılında yapılmıştır. Fakat yapıldığı sırada başlığın ön tarafına özenle dört yönü gösteren haç işareti yerleştirilmiştir. Ancak ilk kazılarını yapan Akişev’in eserin insütü halindeki çektiği resimler incelendiğinde aslında böyle bir işaretin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu olgu muhtemelen kültürel ve siyasi çekişmeler sebebiyle konulmuştur.[14]

Şibe Kurganı

Bu kurgan Altay Dağları’nda Ursula Irmağı kıyısındaki Şibe yerleşkesinde bulunmuştur. Rudenko ve Griaznov tarafından 1927 yılında yapılan kazılar sonucundabulunmuştur. 2 m. yüksekliğinde ve 45 m. çapında olan bu kurganın kazısı 47 gün sürmüştür. 5 x 3 m. boyutlarında olan bu kurgan yüzeyden yaklaşık 7 m. aşağıdadır. Mezar odasının tavanı karaçam kütüklerinden yapılmış ağaçlarla boylamasına örtülmüştür. Bu odanın en üstünde 3 tane büyük çapraz şekilde atılmış kiriş ve üzerinde ağaçtan yapılmış 13 adet kütük bulunur. En üstünde ise çalı çırpı ağaçlar bulunur.[15]

Şibe Kurganının duvarları ile tavanı arasında yaklaşık olarak 20 cm.’lik bir boşluk bulunur. Bu odanın iç tarafındaki duvarlar aynı zamanda defin odasının duvarlarını da oluşturmaktadır. Yani çift duvarlı ya da iç içe geçirilmiş iki ayrı oda şeklinde yapılmış bir yapı görülmektedir. Bu iç taraftaki ceset odasında ağaçtan oyulmuş olan bir lahit bulunmuş, bulunan bu lahitin içerisinde ise yaşlı bir insan cesedi ve bu cesedin yanında da küçük bir çocuk cesedi bulunmuştur. Çocuğun cesedi yaşlı adamın vücudunun arka tarafına yerleştirilmiştir.

Bulunan bu cesetler mumyalama tekniğine uygun şekilde kumaşlara sarılmış ve cesetlerin kasları kesilerek alınmıştır. Boşluklar ise sebzelerin özleri ile doldurulmuştur. Bu cesetlerin kuzeyinde ise 14 at cesedi bulunmuştur. Fakat bu kurganda fazla bir esere rastlanılmamıştır. Bunun nedeni ise kurganın önceden soyulmuş olmasıdır. Ele geçirilen eşyalar ise altın düğmeler, ok başları, üstünde hayvan figürleri olan plakalardır. Altından yapılmış olan eserler atların olduğu yerde bulunmuştur. Ayrıca bu kurganda verniklenmiş kaplar da ele geçirilmiştir. Bu kurganın tarihlendirilmesi (M. Ö. 86-48) de bu kaplar sayesinde yapılabilmiştir. Bu kurganda da diğer kurganlar gibi at cesetleri ile beraber at gemleri ve koşum takımları bulunmuştur.[16]

Berel Kurganı

Günümüzde Kazakistan sınırları içerisindeki Güney Altaylarda Berel bozkırında Buhtarma Nehri’nin kıyısında bulunan bir kurgandır. 20 m. çapında ve 6 m yüksekliğinde olan Berel Kurganının 1865 yılında Radloff kazılarını başlatmıştır. Radloff kurganın ölçülerini Kadem cinsinden belirtmiştir. Yüksekliğini 2,5 x 3 Kadem, çapını ise 14 Kadem olarak göstermiştir. Berel Kurganının bulunduğu mezarlıkta toplamda 70 kurgan keşfedilmiştir. Bu kurganlar kuzeybatı güney doğrultusunda dörderli şekilde uzanmaktadırlar. Bu kurganların tarihlendirilmesi M. Ö. I. binyılın ikinci yarısına denk gelmektedir. Bulunan kurganlardan 1 ve 11 numaralı kurganlar bizlere önemli buluntuları vermektedirler. Bu kurganda araştırma yapan bilim adamları kurganın yapımının belirli bir düzende olduğunu belirtmişlerdir. Çünkü kurgan açılırken taşların bir sırası yuvarlak olacak şekilde yapıldığını görmüşlerdir. Kurgan taşları açılmaya başladığında taşların arasında bir at iskeleti, iki adet demirden yapılmış olan üzengi ve bir adet de yine demirden yapılmış olan gem bulunmuştur.

Kurganın orta kısmına gelindiğinde 3,5 x 3 Kadem genişliğinde olan bir çukur bulunmuştur. Mezar odasının donmuş olduğundan dolayı yapılan kazı oldukça yavaş ilerlemiştir. Mezar odasının güney tarafında direkleri ağaçtan yapılmış olan bir yatak bulunmuştur. Mezar odasının tamamen temizlenmesinin ardından zemine serilmiş olan kayın ağacı kabuklarına rastlanılmıştır. Bu kabuklar kaldırıldığında at iskeletlerine rastlanılmıştır. Rastlanılan bu at iskeletleri aynı Pazırık Kurganlarında olduğu gibi mezar odasının kuzey tarafına gömülmüştür.[17] Radloff’un yaptığı açıklamalara göre bulunan atların tümünün başı doğuya doğru çevrilerek gömülmüştür. Toplamda dörderli şekilde dizilmiş 16 at bulunmuştur.

Atların üzerleri ise altın levhalarla ve kayın ağacı kabukları ile kapatılmıştı. Atların bulunduğu kısımda demir hançer, eyerin ön kısmında altınla süslenmiş olan ve hilal şeklinde varak, koşum takımlarına süs olarak yapılmış geyik başları gibi önemli buluntular bulunmuştur.[18]

Kostromskaya Kurganı

Kostromskaya Kurganı, Rusya’nın Krasnodar Kentindeki Mostovsky İlçesinde Kuban Nehri kıyılarındaki Kafkas Dağları’nın eteklerinde bulunan Labinsk kasabasının güneybatısında yer alan Kostromskaya köyünde bulunmuştur.

Bu köydeki yollar çok kayalık ve dağlıktır. Bu dağlık coğrafyada bulunan kurganın, M. Ö. VII.- VI. yy ait olduğu tespit edilmiştir. 1897 yılında bulunan bu kurgan büyüklüğü ve gömülen at sayısının çokluğu ile diğer kurganlara göre daha çok dikkat çekmektedir.

Kostromskaya kurganı İskitlere ait diğer kurganlardan farklı bir mimari yapıya sahiptir. Kurgan, ağaçtan yapılma ve çapraz olarak konulan çadıra benzer bir yapıdadır. Çukurun geniş yanları ya da döşemenin yan taraflarında 22 tane at iskeleti yerleştirilmiştir. Bunlardan 4 tanesi sağ tafta 4 tanesi sol tarafta 4 tanesi ön kısımda dört tanesi arka kısımda ve üst köşelerde 2 alt köşelerde ise birer at olacak şekilde yerleştirilmiştir. Bu atların hepsinin başı doğu yönüne doğru konulmuş, yine atların hepsinin ağzında da gem bulunmaktadır. Atların başlıkları ise hayvan figürlerinde süslemişlerdir. Asıl gömü de atların çevrelediği alanın ortasında bulunmaktadır. Kurganın buluntuları St. Petersberg’deki Hermitage Müzesinde sergilenmektedir.[19]

Sonuç: Kurgan olarak isimlendirilen bu tür yapılar ilk olarak Afanesyeva kültürü zamanında görülmüştür. Bu yapılar toprağa kazılmış fakat çok fazla derin olmayan, üzerleri ise ağaç ve taş levhalar ile kapatılarak küçük bir tepe şeklinde oluşan yapılardır. Bu yapıların gelişimi Okunyev kültüründe devam etmiş ve Andronova kültürüne ulaşmıştır. İlk önceleri toprak bir çukur olarak görülen kurgan yapıları, daha sonraki dönemlerde küçük küçük odalar halinde karşımıza çıkmaktadır.

Daha çok Karasuk, Tagar ve Taştık kültürlerinde ortaya çıkan bu tür kurgan geleneği, sonraki dönemlerde Pazırık, Esik, Şibe ve Berel gibi önemli kurganları oluşturmuştur. Avrasya ve Sibirya bölgelerinde bulunan kurganların özellikle mezar odaları dikkate alınırsa, şüphesiz bu yapıların sanat tarihi açısından da birçok değerli örnekler sunduğu görülür. Kurganlar resim, halı, heykel örnekleri, kumaş, maden ve ağaç işleme vb. çeşitli sanatlarla alakalı eserlerin yanında; tohumlar, insan cesetleri ve at iskeletleri sanat tarihi açısından önemli veriler sunar.

Bu şekilde kurganların içerisindeki maddi kültür unsurlarından yola çıkarak bu coğrafyalarda yaşayan toplulukların yaşantılarının yanı sıra sanat alanında geldikleri seviyeyi, gelenek ve göreneklerini ve ölüm ritüellerini açıkça görebiliriz. Kurganların içerisinde genelde insan ile beraber atların da gömüldüğü görülmüştür. Bu tür kurganlarda bulunan at cesedi ve insan cesetlerinin başlarının farklı yönlere çevirerek gömüldüğü, bazılarında ise insan ve atın başının aynı yöne doğru çevrilerek gömüldüğü anlaşılmıştır. Başların farklı yönlerde olduğu durumda genellikle insan cesedinin başı doğuya, at cesedinin başı ise batıya doğru çevrilerek gömülmüştür. Fakat çok nadir de olsa bazılarında insan ve atın başının kuzeye ya da güneye doğru çevirerek gömüldüğüne de rastlanılmıştır.

Cesetlerin koyulmuş olduğu yerlerde, genellikle atın gömüldüğü yer ile insanın gömüldüğü yer birbirinden ayrı yerlerdir. Bu ayrım için kurgan içerisinde birbirinden ayrı odalar yapıp insan ve at cesetlerini farklı odalara gömmüşlerdir. Bazı kurganlarda ise insan ve at cesedinin birbirlerine sırt sırta vermiş şekilde gömüldüğü de görülmüştür.

Avrasya ve Sibirya gibi Türk toplumunun yaşadığı kültür coğrafyalarında köklü bir kurgan geleneği bulunmaktadır. Bilindiği gibi kültürleri yok etmek oldukça güçtür. Hatta yok edildiği sanılan çoğu kültürler kimi zaman başka kisveler giyinerek yaşamını sürdürür. Aynı zamanda binlerce yıllık bir kültürü üzerinde barındıran kurganlar, mezar taşları ve bunların üzerinde bulunan kaya resimleri verdikleri bilgilerle adeta bir tarih arşividir.

* Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Eskiçağ Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi
e-mail: [email protected]

DİPNOTLAR

[1] Tarhan, 2002, s. 598; Karcıoğlu, 2018, s. 57.

[2] Rudenko, 1970, s. 279; Diyarbekirli, 1992, s. 23.

[3] Rudenko, 1970, s. 27; Ögel, 1991, s. 62; Polosmak, 1994, s. 88.

[4] Çoruhlu, 1998, s. 51.

[5] Rice, 1961, s. 112; Karcıoğlu, 2018, s. 67.

[6] Rudenko, 1970, s. 10; Gryaznov, 1969, s. 34; İnan, 1991, s. 265.

[7] Rice, 1961, s. 135; Rudenko, 1970, s. 316; Çoruhlu, 2016, s. 143.

[8] Diyarbekirli, 1973, s. 29; Akişev, 1978, s. 3; Esin, 1978, s. 32; Ögel, 1991, s, 69

[9] Diyarbekirli, 1973, s. 30; Akişev, 1978, s. 4.

[10] Akişev, 1978, s. 130.

[11] Diyarbekirli, 1973, s. 295; Akişev, 1978, s. 134; Seyidov, 1982, s. 28.

[12] Diyarbekirli, 1973, s. 30; Esin, 1978, s. 22-23; Akişev, 1978, s. 4.

[13] Akişev, 1978, s. 52-53; Seyidov, 1982, s. 34; Öztürk, 2007, s. 36; Karcıoğlu, 2018, s. 78.

[14] Diyarbekirli, 1973, s. 297; Çoruhlu, 2016, s. 203-205. Diyarbekirli, 1973, s. 297; Çoruhlu, 2016, s. 203-205.

[15] Rice, 1961, s. 110; Jettmar, 1967, s. 138; Çoruhlu, 1998, s. 61; Karcıoğlu, 2018, 71

[16] Rice, 1961, s. 110-111; Ögel, 1991, s. 69; Çoruhlu, 2016, s. 149.

[17] Radloff, 1986, s. 136-138; Çoruhlu, 2016, s. 191.

[18] Carteer, 1957, s. 58; Radloff, 1986, s. 137; Karcıoğlu, 2018, s. 85.

[19] Grakov, 2006, s. 219-220; Karcıoğlu, 2018, s. 84

YAZAR HAKKINDA

Haber Merkezi Haber Merkezi Belgeseltarih.com sitemizde konuk yazarlara da yer veriyoruz. Yayınlanmasını istediğiniz ve mümkün olduğunca akademik dille kaleme alınmş tarih konulu yazılarınızla ilgili olarak, iletişim sayfamızdaki form vasıtasıyla bizimle bağlantı kurabilirsiniz. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024
Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Tayfun ÇAVUŞOĞLU, 6 Ekim 2024