Atatürk’ün Musul, Süleymaniye ve Kerkük’le İlgili Bir Mektubu |
Dr. Fethi Tevetoğlu, Kerkük Türklerinin günümüzdeki tanınmış mücahit yazarlarından Ata Terzibaşı’nın kendisine gönderdiği ve Hayat Tarih Mecmuası’nda yayımlanan Atatürk’ün Musul, Süleymaniye ve Kerkük’le ilgili son derece değerli tarihî bir mektubundan söz ettiği yazısında bu mektubun özelliklerini şöyle anlatıyor:
“1 Ağustos 341 (1925) tarihini taşıyan bu tarihi vesika, sağ üst köşesinde Atatürk’ün resmi ve altında “Cumhuriyet Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri” yazılı, sol üst köşesinde de Türk sancağı ve arması basılı bir kâğıt üzerinde kaleme alınmış Mücâhid-i Muhterern Sâdâtdan Seyyid Muhammed ve akrabalarına yazılmış bir mektuptur.”
Seyyid Muharnrned Cebbâri, üç kola ayrılmış bulunan Cebbari Aşireti’nin Kerkük merkezindeki reisidir. Cebbari Aşireti’nin bir kolu Suriye’dedir ve Arabalaşmışlardır. İkinci bir kolu Cebbari köylerinde yaşayanlardan ibarettir ki, bunlar da Türklüklerini kaybetmiş ve Kürtleşmiş bulunmakla berber Türklüğe karşı sevgi ve bağlılık duyarlar, Cebbâri Aşiretinin üçüncü kolu ise Kerkük merkezinde otururlar ve bunlar Türklüklerini muhafaza ermişlerdir. İçlerinden ünlü şairler ve bilginler yetişmiştir. Kerkük bölgesinde ün salmış olan Örfî, Cebbari Aşireti’nden değerli bir şairdir.
Millî Mücadele yıllarında aşiretin reisi Seyyid Muharnrned Cebbari idi. O zaman Acemi Paşa ile birlikte Musul davası için çalışan Seyyid Muhammed Cebbâri, Musul’un Türk idaresinde kalmasına büyük çaba harcanmıştır. Burada anlatacağımız tarihî vesika, konu ile ilgili olarak Atatürk tarafından Seyyid Muhammed Cehbâri’ye yazılmış bir mektuptur. Aslı Kerkük’te Cebbari ailesi efrâdı nezdinde bulunan bu tarihî vesikanın fotokopileri Kerküklü Türklerin elinde, Atatürk’ün bir aziz hâtırası ve muhakkak bir gün gerçekleşecek bir millî vasiyeti olarak taşınmakta ve saklanmaktadır.
Bilindiği gibi Atatürk, “ Türk milletini teşkil eden Müslüman unsurlar” hakkında 1 Mayıs 1336 (1920) tarihinde Mecliste yaptığı bir konuşmasında da millî sınırlarımızı çizenken“ Musul, Süleymaniye ve Kerkük” üzerindeki düşüncelerini çok açık olarak şöyle belirtmiştir: (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, Ankara, 1961, s. 74)
“ Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudud meselesi tayin ve tespit edilirken hudud-u millimiz İskenderun’un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul’u Süleymaniye’yi Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hudud-u millimiz budur dedik!”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı bu konuşmadan beş yıl sonra yazılmış olduğu anlaşılan mektubunda da Atatürk, Musul, Süleymaniye ve Kerkük’ün Türk vatanının bir parçası olduğu inancını ve yakın bir gelecekte kurtularak Anayurt’a katılacağı ümidini muhafaza etmekte ve tekrarlamaktadır.
Türk Gençliği’ne ve bilhassa Musul, Süleymaniye ve Kerkük’teki Türk kardeşlerimize yol gösteren, Türk millî mefkuresine ışık tutan bu tarihi vesikayı fotokopisi ile birlikte aynen sunmaktan ve böylece büyük sevinç duyuyoruz:
“Mücahid-i muhterem Sâdâttan Seyyid Muhammed ve akrabalarına,
Memleketin bir cüz’i lâyenfekki olan Musul’un ahalisinin kariben halas bulacağına itikad ve itimad olunarak öteden beri devam eden mücehedatınızda ber-karar olmanızı selamet ve saadet-i atiyeniz namına hamiyet-i malümenize terk eylerim.
Türkiye Hükümeti’nin şefekatını ve Musul’un hükûmetimize aidiyeti hesabiyle âtî-i karibden aslâ kat’-ı ümmid etmeyerek zulümlere karşı yüksek bir cidal ile münevver bir istikbal te’min olunması din kardeşlerimizin huzur ve saadeti içün kıymetdardır. Halas günleri karibdir. Şems-i istihlasın tulûuna (kurtuluş güneşinin doğmasına) sabûrane müterakkib bulunulmasını hatırlatır, Cenab-ı Vacib’ül Vücud’dan cümleye muvaffakiyetler temenni eylerim. 1 Ağustos 341 (1925)”
Mustafa Kemal