Bu Yazıda - Konu İçi Ara Başlıklar
Tarihte 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Harbi’nin ardı sıra patlak veren savaşlar ve hemen ardından yaşanan Dünya savaşı Osmanlı Devleti’ni tamamen yıpratmış bitmek bilmeyen savaşlar halkı da perişan etmişti. Savaşların ardından birde var olma mücadelesine giren Anadolu insanın yaşadığı köy ve kasabalarda artık savaşacak eli silah tutacak er kişilerin bile bulunması insanları derin bir hüzün içerisinde yaşamasına sebep vermekteydi. Kimsenin bir kurtuluşa inanamadığı tekrar ayağa kalkmanın bir hayal olduğu dönemde Anadolu üzerine adeta bir güneş gidi doğan Atatürk milli mücadelenin ardından halkın yüreğinde bir kahraman olmuştu. İnsanlar kurtarıcılarını yürekten seviyorlar, kurduğu Cumhuriyet’e gönülden bağ ile sahip çıkıyorlardı. Dolayısıyla da özellikle genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk günlerinde özellikle Atatürk’ün yaptığı yurt gezileri ilgi ile takip ediliyordu. Anadolu’nun birçok kasabası Ata’larının kendi yurtlarına da gelmesini dört göz ile bekliyordu.
Atasını yüreğine basmak isteyen kasabaların içerisinde elbet Yenişehir’de vardı. Milli Mücadele yıllarının zor geçtiği yıllarda özellikle çarpışmaların göbeğinde bulunan Yenişehir Ata’ya olan saygı ve sevgisi ile onu dünya gözü ile görmek için kasabalarını ziyaret etmesini bekliyordu.
Atatürk’ün Yenişehir’e ilk ziyareti 1926 yılının Mayıs’ında gerçekleşti. Mayıs ayının başlarında çıktığı Güney Anadolu gezisini tamamlamış 18 Mayıs’ta Konya’dan hareket ederek 19 Mayıs günü Bozüyük’e gelmişti. Burada eski silah arkadaşlarından Kurtuluş Savaşı’nda Batı cephesi buyruğunda savaşlara katılmış olan Emekli Albay İbrahim (Çolak) Bey’in kurduğu Kereste Fabrikası’nın açılışını yapmıştı. Buradan da 20 Mayıs günü hareket ederek yirmi dört gün sürecek Bursa gezisine başlayacaktı.
Daha öncesinden Bilecik heyeti kendilerini Bilecik’e davet etmişti. 20 Mayıs Perşembe günü Bozüyük’ten ayrılan Atatürk beraberine İbrahim Çolak’ı da alarak Bilecik üzerinden Bursa’ya geçmek amacıyla yola çıkmıştı. Bilecik’te Vilayet Konağı’nı ziyaret eden Atatürk buradan da harekât ile Yenişehir’e doğru yönlenmişti. Yenişehir araştırmaları ile tanıdığımız Turgut Yüce’nin Köprühisar Köyü’nden Mehmet Çeri ile yapmış olduğu bir röportajdan Atatürk’ün Köprühisar’da karşılanışını ve burada yaşananları öğrenebiliyoruz. Turgut Yüce ile konuşan Mehmet Çeri;
“O zamanlar köyümüzde Jandarma Karakolu vardı. Gazi Paşanın Bilecik’ten geleceğini muhtara Jandarma Komutanı söylemiş. Muhtar da köylüye haber verince o gün kimse tarlaya gitmedi. Köprübaşında hepimiz toplandık. Çok da kalabalık olmuştu. Hasta döşeğinden kalkıp o haliyle gelenler bile vardı. Jandarma Komutanının hazırladığı ‘Gazi Paşa Hazretleri Sefa Geldiniz’ yazılı beyaz çarşafı köprübaşına asmışlardı. O zaman bu köprü tahtadandı. Burada epey bekledik. Kimse de bir yere gitmiyor, Atatürk’ü büyük bir sevinç ve heyecanla bekliyorduk. Uzun bir bekleyişten sonra Atatürk geldiğinde hepimiz alkışladık. Arabasından indi. Köyümüzün ileri gelenleriyle kısa bir süre sohbet etti.” demekteydi.
Aynı gün Yenişehir’de de Atatürk’ü karşılamak onu yakinen görmek isteyen halk arasında oldukça fazla heyecan ve bu heyecan ile hazırlıklar vardı. Halk Zincirlikuyu mevkii denen bugün Yenişehir’in Bilecik yolu çıkışında bulunan mezarlık karşısına denk gelen eski yağhanenin orada toplanmış Ata’sını beklemekteydi. Yenişehir’de bulunan tüm okul talebeleri, kadınlı erkekli tüm ahali işi gücü terk etmiş ve burada toplanıp beklemeye başlamıştı. O gün yaşananları yine o gün orada olan ve 2003 senesinde sağlıklarında Turgut Yüce ile görüşüp o günü anlatan Veysel Uyanık ve M. Emin Lapacı’dan öğrenmekteyiz.
Veysel Uyanık o günü anlatırken; “O zaman Hacı Tahir Ağa Mektebi 4’üncü sınıfında okuyordum. Öğretmenimiz Diliçıkık Mustafa Efendi (Mustafa Nuri Günal), Başmuallim de Sait Bey’di. Bizim okulun bütün talebeleri muallimler ve başmuallim olmak üzere Bilecik Yolundaki Zincirli Kuyu mevkiine gitmiştik. O yıllarda mezarlık orada değildi. İsmet Paşa Mektebi ile Kız Mektebi de (Süleyman Paşa Mektebi) oraya geldi. Üç mektebin talebeleri olarak yol kenarına dizilmiştik. Zaman ilerledikçe kasaba halkı da Bilecik yolunu sağlı sollu doldurmaya başlamıştı. Hep birlikte Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorduk. Epey bir zaman sonra “geliyor” sesleri yükselmeye başladı. Bilecik Yönüne doğru baktığımızda, şose olan yolda yükselen toz bulutları O’nun geldiğinin işaretiydi. Bir taraftan alkış sesleri diğer bir taraftan sevinç çığlıkları etrafı inletiyordu. Yenişehir tarifi mümkün olmayan bir gününü yaşıyordu. Atatürk üstü açık olan otomobilin arka koltuğunda oturuyordu. Elindeki fötr şapka ile hepimizi selamlıyordu. Öğretmenler Atatürk’ü daha yakından görmek, ona dokunmak için hareketlenen çocukları zor zapt ediyorlardı. Bir an Atatürk ile göz göze geldik. Kalbim küt küt atıyordu. Bir rüya gibiydi. O’nu görüp de etkilenmemek elde değildi. O bakışlar, o gözler, aman Allah’ım. Ömrümün en güzel günüydü o gün. Çok şükür ki dünyada eşi emsali olmayan, Büyük Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü görmek bana da nasip olmuştu.” demekteydi.
Emin Lapacı ise; “Benim için ömrümde hiç unutamadığım en güzel hatıralarımdandır o gün. O zaman Belediye Başkanı annemin babası olan dedem Ahmet Efendi idi (Ahmet Hamdi Özeç). Kaymakam da Muhiddin Beydi (Ahmet Muhittin Önen). Ben de İsmet Paşa Mektebi son sınıfındaydım. Baharın son aylarıydı.
Yıl ise 1926 olabilir. Okulumuzun Başmuallimi Zeki Bey, öğretmenimiz de Hüsnü Beydi. O gün Gazi Mustafa Kemal Paşa Yenişehir’e gelecek diye, okulumuzun bütün öğrencileri ve öğretmenlerimiz hep birlikte sevinç içinde Bilecik yolundaki Zincirlikuyu mevkiine gittik. Yol boyunca sıralandık. Kasabamız halkı da yolun sağına ve soluna sıralandı. Bu kuyruk Kumluk Camiine kadar devam ediyordu. Zaman geçtikçe bu kalabalık daha da artıyordu. Bilecik Yolu dümdüz şoseydi. Ne vakit sonra ‘geliyor’ nidaları ve ardından da alkış sesleri, Atatürk gelene kadar kesilmedi. Nihayet geldi ve bizim yakınımızdan geçerken üstü açık olan otomobilin arka tarafında oturuyordu. Elindeki fötr şapkasıyla da hepimizi selamlıyordu. O Yüce insanı ilk gördüğümde, heyecandan dilim tutulacak gibi olmuştu. Daha ileride arabadan indi, önde bulunan birkaç öğrenci arkadaşımızı severek sohbet etti. Rüya gibi gelip geçmişti. O zaman 11 yaşındaydım. O günleri çok iyi hatırlıyorum. Çünkü her türlü eziyeti, düşman zulmünü çeken bilir. Her şeyin kıt olduğu yokluk yıllarında ne acılar ne korku dolu günler geçirdik. Yunan zulmünde burası beş kez yakılıp yıkılmıştı. Bu vatan için az şehit kanı dökülmedi. Bizleri düşman zulmünden kurtaran, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına ne kadar şükretsek azdır. Onların kıymetini bizim kadar sizler bilemezsiniz. Cennet-i mekân, ruhları şad olsun” diyordu.
Yine Turgut Yüce’nin sağlığında görüştüğü Necmettin Gençalp o günü yaşayan babası Mustafa Gençalp’den dinlediği hatırayı anlatmakta; “Babam Mustafa Gençalp (1902-1962) henüz 24-25 yaşlarında iken Yenişehir Postanesi’nde yeni göreve başlamış. Atatürk’ün Bilecik istikametinden Yenişehir’e geleceğini o gün daireden öğrenmiş. Kasaba halkının da haberi olunca, bütün mektepler sivil halk ve resmi erkân Bilecik yolunda toplanıp, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı uzunca bir zaman beklemişler. Postane de bu günkü eski yerinde imiş. Babam görevli olduğu için daireden de ayrılamıyormuş. Arada bir dışarı çıkıp halkın coşkusuna tanık olup tekrar daireye dönüyormuş. Nihayet Bilecik Yolu tarafından çığlık sesleri, alkışlar yükselince babam da daireyi bırakıp, Süleyman Paşa Türbesi’nin yanında beklemeye başlamış. Her taraf çok kalabalıkmış. Atatürk Kumluk Camii önüne arabasıyla geldiğinde, aşağı inmiş. Maiyetine su ister gibi işaret yapınca, babam da, postaneye koşarak müdürünün masasındaki su dolu cam sürahi ile bardağı kaptığı gibi Atatürk’ün önünde bitmiş. Önce selamını verip, huzurunda doldurduğu bardağı ilkin babam içmiş, bardağı çalkalayıp temizledikten sonra da suyu bu kez Atatürk’e ikram etmiş. Atatürk bu durum karşısında çok memnun olmuş. Yaverine “Bu gencin adını not almasını,” söylemiş.”
1926 yılının mayıs ayının 20. günü Bilecik’ten doğru gelip Yenişehir üzerinden Bursa’ya giden Atatürk Yenişehir’de vakit geçirmeden sadece vatandaşları selamlayarak yolculuğuna devam etmişti. Atatürk’ün Yenişehir’e ikinci ziyareti ise ilk ziyaretinin 9 yıl 1 ay 25 gün sonra 15 Temmuz 1935 Pazartesi günü gerçekleşti.
Dinlenmek amacıyla bir süredir Yalova’da bulunan Atatürk iki günlük bir gezi olarak Bursa’ya gitmeye karar vermişti. 15 Temmuz 1935 günü sabahı erken saatte yanında Afet İnan, Orgeneral Fahrettin Altay, Bozüyük Milletvekili Salih Bey ve yaverleri olduğu halde Yalova’dan ayrılan Atatürk ilk olarak Orhangazi’ye gelerek burada kısa bir konuşma yaptıktan sonra Sölöz ve Göllüce üzerinden İznik’e geldi. Burada bir müddet dinlenip teftişlerde bulundu. Bursa’dan karşılama için İznik’e gelen dönemin Bursa Valisi Fazlı Güleç, Parti Başkanı Sadi Konuk ve öteki yetkililer ile Bursa’ya gitmek amacıyla da Yenişehir’e hareket etti.
Öğle saatlerine doğru Yenişehir’e gelen heyeti ilçe girişinde kalabalık bir halk topluluğu, dönemin Belediye Başkanı Burhanettin Ersöz, Kaymakam Necmettin Bey ve diğer yetkililer karşıladılar. Atatürk ve beraberindekiler halkı selamlamalarının ardından doğruca Belediye Binasına geçtiler. Bir müddet dinlenen ve mülakatta bulunan Atatürk bir müddet Yenişehir’de kaldıktan sonra Bursa’ya hareket etmek amacıyla şehirden ayrıldı.
Burhanettin Ersöz o gün yaşananları oğlu Ömer Ersöz’e şöyle anlatmıştı; “Atatürk belediyeye geldi. O’nu ilk defa o zaman gördüm. Memurları ve çalışanları dizdik, karşıladık. Hepimizin teker teker elimizi sıktı. Gözleri çok keskindi; azametinden haşmetinden ürktüm. Bir kahve içti ve gitti.”
Dönemin gazeteleri Atatürk’ün öğleden sonra üç buçuk gibi Bursa’da olduğunu belirtir. Yenişehir’den ayrılış Bursa’ya gidişe dek süren yolculuk zamanı hesaplandığında Yenişehir ziyaretinin öğle saatlerine denk gelmesi olasıdır.
İstanbul’u işgalleri altında tutan İngilizler sık sık kendilerine ayak bağı olacak kişilerin listelerini yaparak bunları tutukluyorlar ya da çeşitli yerlere sürgüne gönderiyorlardı. 28 Şubat 1919 günü İngiliz Gizli Servisi yine böyle bir liste hazırlayarak İstanbul’da bulunan İngiliz yetkililer sunmuştu. Listede İstanbul dışına sürülmesi gerekenlerin isimleri yer alırken liste başında Mustafa Kemal ve yaveri Cevat Abbas Bey bulunmaktaydı. Atatürk o günlerde bu listeden habersizdi fakat artık İstanbul’da rahat olamayacağının tedirginliğini ve güvensizliğini yaşıyordu. Arkadaşlarının birçoğu tutuklanmıştı ve kendisinin de göz hapsinde olduğunun farkında idi.
Böylesi bir ortamda yaveri Cevat Abbas Bey’i çağırarak Taşköprü üzerinden veya İzmit Körfezi’nden Anadolu’ya bir geçiş planı hazırlayarak bu geçiş yolunun güvenliğini sağlaması için Kocaeli bölgesinde küçük küçük silahlı müfrezeler oluşturması talimatını verdi. Zira özellikle Kocaeli bölgesinde bulunan Ermeni ve Rum çeteler geçiş güzergâhlarında oldukça tehlike oluşturmakta idiler. Yaver Cevat Abbas Bey güzergâh çalışmasını hemen yapıp Mustafa Kemal’e sundu. Plana göre önce Gebze’den Tavşancıl Köyü’ne inilecek, oradan da pek kullanılmayan bir dağ yolu izlenerek Değirmendere bölgesine geçilecekti. Tavşancıl Köyü’nde bulunan Yahya Kaptan ise çetesi ile birlikte geçişin güvenliğini sağlamak ile görevli olacaktı. Değirmendere bölgesine geçebilmesinin ardından burada da kendilerine katılacak olan küçük bir birlik ile İznik üzerinden Yenişehir’e gelinecek ve burada Ali Fuat Paşa komutasında bulunan 20. Kolordunun herhangi bir birliğine kavuşacaklardı.
Planı derhal faaliyete geçirme kararını aldılar. Bu amaç ile o gece Cevat Abbas Bey tarafından cephanesiyle beraber birer mavzer ve iki el bombası hazırlanarak yol için gerekli olanlar temin edildi.
Tüm plan Mustafa Kemal’in ertesi günü yani 29 Nisan günü Harbiye Nazırlığına çağrılarak kendisine Anadolu Müfettişliği görevi önerilmesiyle iptal edildi. O gün kendisine Anadolu Müfettişliği görevi verilmeseydi Mustafa Kemal Anadolu’ya Yenişehir üzerinden geçecekti.