Başlığa şaşırdığınızı biliyorum. Belki de deve güreşiniz yeni duydunuz veya Bursa’yla bağlantısını kuramadınız. Haklısınız, çoğunuz belki ilk defa duydunuz.
Deve güreşi, genelde Ege’ye özgü bir gelenektir. Sanırım, 1963-1964 yılıydı, İnegöl’de yaşıyordum. İlkokulda okuyordum. Mahallede bir patırtı, gürültü oldu. Çocuklarla caddeye koştuk. Üzerinde süslü semerler, boncuklar, renkli kumaşlarla süslenmiş ve iplerle birkaç deve bir adamın arkasında yürüyordu. Develerin arkasında çeşitli yaşlardaki insanlardan oluşan bir alay yürüyordu. Develerin önünde yürüyen bir çığırtkan, “Duyduk duymadık demeyin, cumartesi günü stadyumda deve güreşi var, duyduk duymadık demeyin…”.
Babamın ilgisini çekmediği için gidip deve güreşini seyretmedik. Yaşım büyük olsa gider miydim, bilmiyorum? Tek eğlencenin radyo olduğu, onu az sayıda evde ve kahvede olduğu küçük dünyamızda bu güreşin çok sayıda seyirci çektiğini bulabilirim. Zira yapılan yağlı güreşler ve köy takımlarının katıldığı kaymakamlık kupaları da yoğun bir ilgi görüyordu. Bu kupaların tek birincisi oluyordu.
Develerden aklımda kalan ağızlarından saçılan köpükler oldu, köpük makinesiydiler sanki.
*
Vikipedi’ye baktığınızda kısaca şunları yazıyor:
Deve güreşi, genellikle Ege (Selçuk, Germencik, Muğla, Denizli), Marmara (Balıkesir, Çanakkale) ve Akdeniz (Burdur, Isparta, Antalya) bölgelerinde düzenlenen ve Yörük kültürüyle ilişkili olan güreşlerdir. Deve güreşleri, açık meydanlarda yapılır. En son deve güreşi sahası Yenipazar’da yapılmıştır.
Deve güreşleri, tek hörgüçlü dişi “yoz” develer ile “buhur” adı verilen çift hörgüçlü erkek develerin çiftleşmesinden meydana gelen ve “Tülü” adı verilen erkek develer arasında yapılır. Bu develer yalnızca güreş için “Savran” denilen deve bakıcıları tarafından yetiştirilir. Güreş develeri tıpkı atlarda olduğu gibi soya dayalı olarak seçilir. Güreşçi olacak tülülerin güreşçi develerin kanından olmasına özen gösterilir.
Deve güreşleri Ayak, Orta, Başaltı ve Baş olmak üzere dört boyda yapılır ve galibiyetler; kaçırtarak, bağırtarak veya yıkarak elde edilir. Develer tıpkı diğer güreşlerde olduğu gibi pehlivan olarak adlandırılır ve cazgır tarafından anons edilirler. Deve güreşleri genellikle kış aylarında yapılır. Söz gelimi İzmir, Manisa ve Aydın’daki güreşlerin yapılış tarihleri 7 Aralık ve 15 Mart tarihleri arasındadır.
Türkiye’de geleneksel olarak sürdürülen deve güreşlerinin ilk defa 19. yüzyılda Aydın’ın Germencik ilçesine bağlı Hıdırbeyli köyünde yapıldığı söylenmektedir. Ancak, Münis Armağan’ın “Batı Anadolu Tarihinde İlginç Olaylar” adlı kitabının “Develerin Sonu” bölümünde II. Mahmut döneminde Tire ve civarında deve güreşlerinin yapılmakta olduğu belirtilmektedir.
*
Gelelim Bursa’daki 1958 yılında yapılan deve güreşinin öyküsüne. Yukarıdaki bilgiden deve güreşlerinin kış aylarında yapıldığını öğrenmiştik. Şubat başında yerel gazetelerde Bursa’da, Atıcılar semtinde bir deve güreşi yapılmak istediğini, ancak vilayetin bu başvuruyu reddettiğini yazıyordu.
Bir müddet sonra organizatörler, yanlarına bir dernek alıp vilayete başvururlar. Yer olarak bu sefer stadyum seçilmiştir. 20 Şubat tarihli Hakimiyet gazetesinde deve güreşiyle ilgili bir yazı ilk sayfadaydı.
Haberden müracaatı yapan derneğin, “erkek Sanat Okulu Fakir Öğrencileri Koruma Derneği” olduğunu öğreniyoruz. Haberin devamında, “Vilayet gerekli izni verdi, sağlık teşkilâtı futbolcular için tetanos aşısı tavsiye ediliyor”. Ancak, haberin devamında izin konusunun problem olduğu anlaşılıyor. Beden Terbiyesi Bölge Başkanlığı, deve güreşine karşıdır. Vilayet, veteriner Müdürlüğünden görüş ister. Beden Terbiyesi Umum Müdür muavini bölgeye telefon ederek, “Talimatname gereği sahanın sportif maksatlardan başka işe tahsis edilemeyeceğini ve deve güreşine müsaade edilmemesini” söylemiştir.
Konu burada kalmaz, organizatörlrt bastırır. 23 Şubat tarihli Hakimiyet gazetesinde “Deve Güreşi Mesele Oldu Tetanoz tehlikesini göz önünde bulunduran Bölge, futbol sahasında deve güreşine izin vermiyor”. Haberin devmında biri dişi, üç devenin süslenip Bursa caddelerinde dolaştırıldığını okuyoruz.
23 Şubat günü Yeni ANT gazetesinde yer alan haberde, “28 yıldan beri ilk defa” deve güreşi yapılacağını yazıyordu. Bursa’da en son deve güreşinin 1940 yılında yapıldığını öğreniyoruz. Haberde, develerin Bandırma’dan getirildiğini öğreniyoruz.
25 Şubat günü konuyla ilgili vilayette bir toplantı yapılır. Önerilen çözüm, futbolculara tetanos aşısı yapılması.
Hakimiyet gazetesi, vilayette vali muavini riyasetinde yapılan toplantıya, sıhhat, veteriner, Beden Terbiyesi Bölge Müdürünün iştirakiyle yapılan toplantıya, organizatörler ve develerin geldiği Ezine Belediye Reisi de katılmış.
Sonunda deve güreşinin stadyumda yapılmasına karar verildiği haberleri 1 Mart tarihli Yeni ANT ve Hakimiyet gazetelerinin ön sayfasında yer alır. Deve güreş 2 Mart’ta yapılacağını öğreniyoruz.
Hakimiyet gazetesinde “12 Mart’ta Bursa’da yapılacak genç milli takım namzetlerinin şehrimizde maç yapması da deve güreşleri sebebiyle suya düşmüştür” haberi yer alıyordu.
3 Mart tarihli Yeni ANT gazetesinde haberin başlığı, Stadyom dün “Panayırdı”..
İki haftadır sürüncemede kalan deve güreşine binlerce Bursalının geldiğini okuyoruz. Körlerden binlerce insan kamyon ve otobüslerle şehre aktıklarını okuyoruz.
Binlerce insan sadece stadyomun içini değil, duvarlarınıda doldurur. İlginç olan şehirde bulunan Amerikalı ve diğer ecnebilerin de güreşi seyreymeye gelmiş olmaları olmalı. Bu güreşi ömür boyu unuttuklarını sanmıyorum.
Kimya mühendisi, araştırmacı, yazar.
Bursa Mustafakemalpaşa’da (1954) doğdu. Anadolu Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu.
TUBİTAK veri tabanına kayıtlı “Teknoloji tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel İş Geliştirme” mentörü, C Grubu iş Güvenliği uzmanı olarak Nano kimyasalların tekstil materyallerine uygulamalar konusunda üniversitelerde konferanslar verdi.
Yayınlanmış kitaplarından bazıları:
"Kuşçubaşı Hacı Sami Bey",
"Özbek Mektupları",
"Yeşim Taşı - Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler",
"Kafkasya'dan Anadolu'ya - Zekeriya Efendi".
Belgeseltarih.com kurucu ortağı ve yazarıdır.
E-Posta: [email protected]