Quantcast
Bursa Devlet Tiyatrosu’nda / Erdal Gülver’in Anıları – Belgesel Tarih

Bursa Devlet Tiyatrosu’nda / Erdal Gülver’in Anıları

Bursa Devlet Tiyatrosu’nda / Erdal Gülver’in Anıları

Loading

  • Erdal GÜLVER / “Tiyatroyla Geçen Ömrüm” kitabından

…1989-1990 sezonunda Bursa’ya tayin edildim. Eşim Bursa’ya gelmek istemedi; ama karşı da çıkmadı. Yıldırım Cami’nin kenarındaki evi kiraladım. Evin sahibi eşimin bankadan arkadaşı olduğundan kirası çok düşüktü.

Ankara’dan Bursa’ya eşyalarımı taşıdım. Orta avlulu, yedi odalı, eski Bursa evi. Tek odaya yerleşmiştim. Dışarıda çeşme, banyo, yanında mutfak ve tuvalet vardı. Zaten yatmadan yatmaya gidiyordum. Hava güzelse dışarıda yatıp gökyüzünü seyrediyordum. Keyfim gıcırdı.

Bursa’ya geldiğimde tiyatrodan iki kişi bana destek oldu: Emin Gümüşkaya ve Bora Özkula. Emin’in sohbetine doyum olmazdı. Bana çok destek oldu; ama müdür olduğunda farklı davranmaya başlamıştı. Yeri gelince anlatacağım.
Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Feyha Çelenk, Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı “Kadıncıklar” oyununda bana bekçi rolünü vermişti.
Yeşim Kızılçeç oyunun müziğini, Murat Karasu yönettiği oyundan kızımın hastalığı nedeniyle affımı isteyince roliimü Adnan Açıkdüşünenler oynamıştı.
Bursa’ya gelmem özel hayatımı da değiştirmişti. Eşim ayrılmak isteyince, ayrılmayalım diye diretsem de dinletemedim. Telefon edip “Eşyaların, kitapların hazır gel al” dedi. 16 yıllık evliydim. Eşyalarımı alıp evden çıkmıştım, yıkıldım. Mahkemede avukat tutmadım. Hakim ne sorduysa evet dedim.
Kızımı görmeye Ankara’ya gittiğim zaman arkadaşların evinde kalıyordum. Kızımı hafta sonları hayvanat bahçesine götürüyordum. Nereye götüreyim? Hiç unutmuyorum kızım, “Baba böyle daha iyi oldu.” demişti.

Artık Bursa’ya alışmaya başlamıştım. Ne verirlerse onu oynuyordum. İçimdeki oyun yönetme isteği ağır basıyordu. Bir gün Feyha Çelenk’e gidip, oyun yönetmek istediğimi söyledim.
Feyha Hanım
-“Seni Serap ‘ın asistanı yapayım.” dedi.
AST’ta Rutkay’ın, Erkan’ın, Yılmaz Ağabey’in yardımcı yönetmenliğini yapmıştım, Serap’ın asistanı olur muyum?
– “Yok, olmaz öyle şey” dedim.

***

Nurhan Karadağ Brecht’in Kafkas Tebeşir Dairesi‘ni yönetmek için 1990 yılında Bursa’ya geldi. Tiyatro Kürsüsü’nde birinci sınıftayken, Nurhan dördüncü sınıftaydı. Arkadaşımdı; ama beni yardımcı yönetmen olarak yanına almadı. Hüseyin Avni Danyal hem yardımcı yönetmen oldu hem de başrolde oynuyordu.
Gittim Nurhan’in yanına:
-Niye beni yardımcı yönetmen olarak almadın? Başrol oynayan yardımcı yönetmen olur mu?
-Erdal, Hüseyin o taraftan.
Onun Feyha Çelenk’in grubundan olduğunu kast etti.

Semih Sergen, Oktay Rıfat’ın yazdığı Çil Horoz oyununu yönetmek için Bursa’ya geldiğinde yıl 1996’ydı. Şoför Hasan’ı oynadığım oyunda, Semih Bey uzunca bir süre sahne provasını yaptıktan sonra “Siz devam edin” diyerek gidiyordu. Aşağıdan gelen keser seslerinin verdiği rahatsızlıktan dolayı provayı yaparken zorlanıyorduk. Sahne amirini marangozhaneye gönderdim, geri geldiğinde “Nedir bu gürültü?” diye sordum.
Sahne amiri:
-Ağabey, aşağıda oyunun dekorunda kullanılması için sedir çakıyorlar.
-Susturabildin mi?
-Semih Sergen’i mi?
Meğerse aşağıda sediri yapan kişi, Semih Bey’miş.

Yine Çil Horoz oyununun provasını yapıyoruz. Kızım sömestr tatiline girince onu Bursa’ya getirmek için, onun yanına Ankara’ya gitmiştim. Ankara’dan otobüse bindik; fakat bir türlü vakit geçmiyor. Otobüs İnegöl’e yaklaşınca kızıma dedim ki: “Hadi bana biraz ezber yaptır.”
Evli; ama karısının üstüne kuma getirmek isteyen çapkın bir şoförü oynuyordum. Etrafı rahatsız etmemek için kısık sesle provaya başladık.
-Bak sana neler alacağım. Bilezikler, küpeler…
-Hayır istemem”.
-Hadi kız. Sana entariler, mantolar alacağım. Yeter ki he de.
-Hayır hayır istemem.
Ön koltukta orta yaşlı bir kadın bizi dehşetle dinliyormuş. Otobüs, İnegöl’de durunca indim. Kadın, hemen kızımın yanına gelmiş:
-Kızım bu adam seni kaçırıyor. Hemen polise gidelim. Şoföre haber verelim.
-Hayır teyze o benim babam.
-Korkma korkma sana bir şey yapamaz.
-Gerçekten babam.
-Ben seni korurum. Sakın korkma!
Otobüse dönünce kadının bana bir bakışı vardı ki, anlatsam kelimelerin yetersiz kalacağı bir bakış. Kadın, kızıma inandı mı bilmiyorum? Hâlâ, kızım Deniz’le anlatıp anlatıp güleriz.

TOBAV
TOBAV’a 1978 yılında katıldığımda yardımlaşma sandığı olarak faaliyet gösteriyordu. Aynı yıl Genel Kurulunda divan başkanı olduğumda, başkanlığa Rıza Şahin seçilmişti. Yine aynı yıl vakfa dönüştürüldü.

Uzun yıllar boyunca Ankara TOBAV’da görev yaptım. Çeşitli tiyatro kursları düzenledik. Bursa’ya gelinceye kadar hep TOBAV’a çok emek verdim.

TOBAV Bursa’ya, benimle beraber gelmişti. Üye kayıtlarına başladım. İlk üyeler: Bora Özkula, Emin Gümüşkaya, Cihan Büyükışık ve Hafize Gün’dü. Daha sonra diğer sanatçılar ve teknik kadro da katıldı. Üyelerimiz çoğalmıştı. 1994 yılında Bursa’da Yeşil Türbe’ye giderken sağda, bahçesi olan eski Bursa evinde lokali açtık. Bir odayı yönetim odası, bir odayı da kurs odası yaptık. Lokalde yemek yenir, içki içmek isteyen içerdi. Erdem Saker, DSİ Bursa Bölge Müdürüydü. Kendisiyle görüşerek bahçedeki ağacı kesmeden sahne yaptırdık.

TOBAV Bursa Temsilciliği bünyesinde birçok gence ücretsiz tiyatro eğitimi verdik. Eğitim alan gençlerle Haşmet Zeybek’in yazdığı Zilli Şıh oyununu yönettim. ilkbahar gelince, cuma ve cumartesi günleri bahçede oyunu sahneledik. Pencerelerden oyunu seyredenler olurdu. Bu oyunla Erdek Şenliklerine katılmıştık. Eğitim verdiğim gençlerle çalışmaya devam ettim. Muharrem Buhara’nın yazdığı “Ayının Fendi Avcıyı Yendi” çocuk oyununu sahneledik. Gençlerin para kazanmalarını istedim. Basit bir dekor yaparak, oyunu TÖMER’in en alt katındaki salonda sahnelemeye başladık. Nuri Kolaylı oyunun afişini bastırdı, çünkü kızı Gizem de oyunda rol alıyordu. Kazandığımız bozuk paraları torbanın içinde bana getiriyorlar, herkese eşit olarak paylaştırıyordum.

TOBAV’ın Ankara’da başlattığı Sanata Evet kampanyasına biz de Bursa’da destek verdik. Demirtaş’ta dağcılarla beraber dağlara taşlara “Sanata Evet” yazdık. Işıl Kasapoğlu geldi. O doğal mekânda Shakespeare’in oyunlarından bazı bölümleri sahneledi. Sanata Evet kampanyası devam etti. Bursa Devlet Tiyatrosu’nda fotokopi makinesi olmadığından tekstler kırtasiyede çoğaltıllyordu. Düzenlediğimiz gazete toplama kampanyasına, halk poşet poşet gazete getirdi. Kullanılmış gazeteleri kafeteryanın yan tarafındaki depoda toplayıp, geri dönüşüme sattık. Aldığımız parayla tiyatroya fotokopi makinesi satın aldık.

Demokrasi Zamanı

TOBAV’ın 1992 yılında başlattığı yönetimde söz sahibi olma mücadelesi iki yıl sonra sonuç verdi. Kafeteryada, çalışanların oy kullandığı eğilim yoklaması yaptık. Tamer Levent Genel Müdür, Bora Özkula Bursa Devlet Tiyatrosu müdürü seçildi. Feyha Çelenk, Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü’ne aday olmamıştı. Aday olsa da kazanamazdı. Oyuncuların çoğu Feyha Çelenk’i destekliyordu. Diğer çalışanlar özellikle teknikteki arkadaşlar bizi destekledi. Bora, müdür olunca ben ve Çetin Polat müdür yardımcısı olduk. Mustafa Polat idare müdürüydü. Emin Gümüşkaya, Cihan Büyükışık, Hafize Gün ve ben Bora’ya destek vermiştik. Bora ile idarede görev aldığımız için oyun yönetmeme kararı aldık. Sezonda sahnelenecek oyunlara karar vermek için Bora, ben, Cihan Büyükışık, Çetin Polat, Ahmet Somers, Neriman Uğur’dan oluşan kurul oluşturduk. Bora, ben ve Çetin Polat hangi oyunların sahneleneceğini ve prömiyer sırasını belirledik.

1994-1995 sezonunda sahnelenecek oyunları tespit ettik. İlk oyun Turgut Özakman’ın yazdığı Resimli Osmanlı Tarihi’ydi. Bir türlü yönetmen bulamadığımızdan, Turgut Hoca’ya telefon ettik. Yönetmen olarak Ergin Orbey’i ikna etmesini isteyecektik. Turgut Hoca, Bora’ya. “Arap orada değil mi? Ver Arabı!” deyince Bora, telefonu bana verdi.
Turgut Hoca: “Benim oyunumu sen sahneye koyacaksın” dedi. Önce hayır desem de, hocam ısrar edince kabul ettim. Hocayı kıramadım. Çok iyi bir oyun oldu. Resimli Osmanlı Tarihi, 99 kez %80 doluluk oranıyla sahnelendi.

Genel müdür değişimiyle Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu’ndan Bursa’ya sürgün olarak gönderilen arkadaşlara gün doğmuştu. Yeni yönetim: “Bir yıl sonra tayinlerinizi yapacağız” diye söz vermişti. Arkadaşların hepsini Turgay Nar’ın yazdığı, Yılmaz Onay’ın yönettiği Tepegöz oyununda görevlendirdik. Bora bu oyunculara: “Oyun bittiği anda seneyi beklemeden gidersiniz” sözü vermiş. Oyuncular nasılsa tayin olacağız diye düşünüp oynamamak için ellerinden geleni yaptılar. Oyunu kısaltıp, kötü oynadılar. Bir an önce tayin olacağız diye oyunun kalkması için ellerinden geleni yaptılar.

Bir yıl sonra Bozkurt Kuruç, yeniden genel müdür olunca müdür yardımcılığından istifa ettim. Bora’ya “istifa et” desem de, istifa etmedi.

Emin Gümüşkaya müdür olmak istediği için Bora’nın kuyusunu kazıyordu. Bozkurt Kuruç’u arayıp, “Bursa’da seyirci doluluk oranı düştü” diyordu.

Bozkurt Kuruç, Bursa’ya geldiğinde bütün çalışanlar tiyatro salonundaki koltuklara oturmuş bekliyordu. Bozkurt Kuruç sırtını sahneye dayamış vaziyette, Bora da onun yanında duruyordu. Ben köşeden onları seyrediyordum. Bora’ya dönüp: “Akşam doluluk oranı neydi?” diye sorarak Bora’yı aşağılamaya çalıştı. Bora istifa etmeyip, sonuna kadar direndi. En sonunda Emin, Bora’nın ayağını kaydırdı.

Demokrasiden Sonra

1996 yılında Emin Gümüşkaya -ilk kez- 1998’de Selim Gürata, bir yıl sonra 1999 yılında Emin Gümüşkaya -ikinci kere- müdür oldu. 2001 yılında yolsuzluk operasyonuna kadar müdürlüğü devam etti.

İlk müdürlüğünde sorun çıkmamıştı. Ne olduysa ikinci gelişinde oldu. Emin’ le artık kimse konuşamıyordu. Çantasını birine ceketini bir başka birine taşıtıyordu. Genel Müdür Rahmi Dilligil ile arası çok iyiydi. Bursa’dan genel müdüre yiyecek içecek gönderirdi.
O sırada Kültür Bakanı İstemihan Talay’dı. Hemşehrim, ilkokul ve ortaokuldan dönem arkadaşımdı. Tarsus Amerikan Koleji’nde eğitim gördü, sonra da Mülkiye’yi bitirdi.
Emin’in yolsuzluk olayı ayyuka çıkmıştı. Herkesin dilinde; ama kimse bir şey yapmıyordu. Emin’e kimse söz geçiremiyordu.
Kendi kendime “Bu iş böyle olmayacak” dedim. İstemihan Talay ile görüşmek için Ankara’ya gittim. Durumu anlattım:
-Yolsuzluk olayı patlarsa Devlet Tiyatrolarl’na zarar verecek. Patırtı olmadan bu işi çözelim. Bu iş çığırından çıktı. Ben kendimi feda ediyorum. Bursa’ya müdür olmak istiyorum.
-Erdal iyi olur; ama Emin, Rahmi ile çok yakın. Başka ne istiyorsan yaparım.

Emin Gümüşkaya, müdürlüğe devam etti. Osmangazi Belediye Başkanı Basri Sönmez ile Emin çok yakın arkadaştı. İki tane kültür merkezi açtı: Osmangazi Belediyesi Sanat ve Kültür Merkezi (daha sonra adı Elmasbahçeler Kültür Merkezi oldu) ve Akpınar Kültür Merkezi. Emin, orada ücretsiz olması gereken kursu ücretli olarak açtı. “Sen gel, sen gel” diyerek önüne gelene tiyatro dersi verdi. Biz de TOBAV olarak 2000 yılında Akpınar Kültür Merkezi’nde kurs açtık. 1999-2000 sezonunda yönettiğim Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı Öğretmen oyunuyla Bandırma’ya turne yaptık. Akşamları arkadaşlarla birlikte Emin Gümüşkaya’nın haksız yönetimleri hakkında konuşuyorduk.

Emin, müdür yardımcısı Adnan Açıkdüşünenler’e:
“Erdal hakkında tutanak tutacaksın. Soruşturma açılacak Müdüriyet hakkında ileri geri konuşuyor” demiş. Adnan soruşturma açılmasına gerek duymadı.

Emin, yolsuzluk yaptığı için görevden alınınca yerine Mehmet Gökçer yeni müdür oldu. Mehmet’in insani boyutu sınırlıdır. Bursa’daki oyuncularla bir türlü mayası tutmadı. Gelen, gideni aratır misali… Mehmet Gökçer’i önceden Altındağ Tiyatrosu’ndan tanıyordum. Onun gelişine çok sevinmiştim. Yanına gidip “Hoş geldin, hayırlı olsun. Hem tiyatroda hem Bursa’da sana yardımcı olurum” dedim.
2001yılında Turgut Özakman’ın yazdığı “Töre” oyunu sahnelenecekti.

Mehmet:
-Erdalcığım bu rol senin için çok güzel. Sen oyna.
-Mehmet benim de projelerim var. Projelerimden birini veya senin önereceğin bir projeyi yönetirsem oynarım.
-Öyle bir söz veremem.
-Ben de oynamam.

Mehmet’in böyle davranmasının asıl nedeni onun konservatuar mezunu olması, benim de Tiyatro Kürsüsü mezunu olmamdı.

Daha önce “Resimli Osmanlı Tarihi” ve “Öğretmen” oyunlarını yönetmiştim. Mehmet, benim yönetmenligimi kıskandığı için oyun yönetmeme izin vermemişti. En sonunda sıkıştı; çünkü tiyatrodaki bazı oyuncular hiçbir oyunda çalışmıyor, birkaç kişi var ki oyun asamıyordu, oyun zamanı rapor alıyorlardı. 2003 yılında Mehmet, bana oyun astı. Nazım Hikmet’in “Yolcu” oyununu yönetecektim, Yeşim’i önerdi. Yeşim’in benimle sıkıntısı yoktu; ama Mehmet’in yönetiminde hiçbir oyunda rol almak istemiyordu. Ona oyun asmak için oyun yönetmeme izin verdi. Sıkıntı çıkacağı için Yeşim’i istememiştim. Provalara başlayacakken, gidip rapor alacaktı. Ben de Yeşim’in yerine Süheyla Zeybek’i istedim. Her türlü sıkıntıya rağmen oyun başarılı oldu.

Rahvan Giden Atlılar

Bursa Devlet Tiyatrosu’nda, Bora’nın yönettiği “Rahvan Giden Atlılar” oyunu benim projemdi. Özen Yula çok güzel bir oyun yazmıştı. Her sezon başrejisörlüğe 3-4 oyun önerirdim. Bu oyunu da önermiştim.
Bursa Devlet Tiyatrosu’na 2005 yılında Cihan Büyükışık müdür olarak atanınca, yanına gidip Rahvan Giden Athlar’ın yerine Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı Neyzen oyununu önerdim. Onay verdi. Provalara başladık. Sonrasında Cihan, müdürlükten alınınca oyun kaldı. Yerine Ömer Naci Topçu müdür oldu. Oyuna çok inandığım için Mersin’de yönettim.

Neyzen

Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı Neyzen oyunundan özellikle bahsetmek istiyorum. Neyzen’i, Bursa Devlet Tiyatrosu’nun o yıllardaki kadrosunu gözönüne getirdiğimizde en iyi Tuncer Salman oynardı. Tuncer Salman ile konuşunca oynamayı kabul etti. 2005-2006 sezonun sonunda 15-20 prova yaptık. Sezonda oynamak için kenara koydum. Tuncer, sezon başında yanıma gelip “Ben oynamayacağım” dedi.

Bir gün Ömer Naci beni yanına çağırdı. Prova yapmışız; ama sonuç yok. Tuncer’e zarar gelmesin diye işlem yapılmadı.
Ömer Naci, “Oyun açık gözüküyor. Sahneleyelim.” dedi. Oyuncu değişikliği yaptık. Neyzen rolünü yeni mezun sözleşmeli oyuncu, Barış Özkan’a verdim. Tek kişilik oyunu, kalabalık kadrolu hale getirdim.
Bursa Devlet Tiyatrosu restorasyona girdiği için provaları Barış Manço Kültür Merkezi’nde yapmıştık. Oyun 13 Mart 2007’de prömiyer yaptı. Çok başarılı oldu, dolu dolu sahnelendi. Birçok şehre turne yaptık. Bu oyunla seyircinin yaş ortalaması yükseldi. İlk ödülümü de yine bu oyunla aldım. VII. Lions Tiyatro Ödülleri’ nde en başarılı yönetmen ödülü kazandım.

2007 yılında Mehmet yeniden müdür olunca şikayet edildiği gerekçesi ile oyundaki küfre takıldı. Bu konuyu, Barış ile konuştum. Biz küfrün kaldırılmasının Neyzen Tevfik’e saygısızlık olacağını düşünüyorduk, küfrü kaldırmayınca Mehmet oyunu kaldırdı.
Üç yıl boyunca Mehmet yine oyun yönetmeme izın vermedi.
Her sezon tartıştık. Bana:
“Genel müdür, sana oyun yönettirmiyor” diyordu. Sonradan öğrendim ki, kendisi oyun yönetmeme izin vermiyormuş.

***

“Tiyatroyla Geçen Ömrüm” hakkında

  • Tayfun Çavuşoğlu

Tiyatro Sanatçısı Erdal Gülver‘in hayat öyküsünü anlattığı ve Uğur Ozan Özel‘in yayına hazırladığı “Tiyatroyla Geçen Ömrüm” şubat 2019’da aratos yayınlarından çıktı.
Uğur Pişmanlık‘ın Sunu yazdığı kitapta, bir ömrü tiyatroya adayan Erdal Gülver’in Tarsus’ta başlayıp oradan Ankara’ya ve sonrasında da Bursa’ya uzanan sahne ve hayat hikayesini ele alıyor.

Belgesel Tarih’in bu bölümünde Erdal Gülver’in anılarından sadece Bursa Devlet Tiyatrosu’ndaki bir demete yer verdik. Uzun yıllara dayanan tiyatro emeği olan Erdal Gülver, sanat çalışmalarına Bursa’da halen devam ediyor.

Bursa Devlet Tiyatrosu’ndan emekliliği sonrasında onu bu yazının yayına hazırlandığı günlerde Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi Yerel Gündem 21 çerçevesindeki çalışmalarıyla takip ediyoruz.
2013’te kurulan Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi Tiyatrosu, tüm oyuncu kadrosunun kadınlardan oluşması nedeniyle farklı bir özelliğe sahip. Erdal Gülver’in yönettiği “Aromalı Sezaryen”, “Anam Bacım Avradım”, “Zübük” hafızalardaki yerini hala koruyor.

Erdal Gülver’in kitabı tv programlarına da konu oldu. Onları da bu yazı içerisine serpiştirmek gerekti.

Erdal Gülver’in kitabında Ayla Algan’dan Savaş Yurttaş’a, Emin Gümüşkaya’dan Bora Özkula’ya, Turgut Özakman’dan Neriman Uğur’a, Rutkay Aziz’e kadar çok sayıda önemli isme rastlayacaksınız, şaşırmayınız!

Sözü uzatmadan, Erdal Gülver’in kitabına Uğur Pişmanlık‘ın yazdığı sunuşa geçelim… İşin özü orada…

***

Sunu

  • Uğur Pişmanlık

Yaşam tercihlerle doludur. Ama bazen hayat insana seçme şansı vermez. Kimi zaman tesadüfler belirler yolun başını. İnsan severse yaptığı işi, hayallerinin peşinde koşmaya başlar ve bir yaşam biçimine dönüşür tutkularınız.

Gazetecilikte ve matbaacılıkta Mürekkep yalamak diye bir söz vardır. Tiyatro sanatçılığında ise bu sahne tozunu yutmak olarak dile getirilir. Erdal Gülver, sahnenin tozunu yutmuş, hatta biraz mecaz yaparsak dumanını bile attırmış bir sanatçıdır. Gerçi onun hayat hikayesine bakıldığında, biraz da hayat koşullarının ve tiyatronun da onun tozunu attırdığı söylenebilir.

Daha lise yıllarında, Haşmet Zeybek ve bir grup arkadaşıyla tiyatro serüveni, tiyatronun kendisi için bir heves değil, bir yaşam uğraşına, bir yaşam biçimine dönüşmüş. Haşmet Zeybek, 1960’lı yıllarda bir lise o-gr- encisiyken arkadaşlarıyla başladığı ve yazdığı senaryoları sahneleyerek yaşadığı Tarsus’ta bir tiyatro geleneği yarattı. Erdal Gülver, hem bu geleneğini bir parçası hem de sürdürücüsü oldu.

Erdal Gülver’in Tarsus’tan başlayan yolculuğu, onu Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümüne, oradan Ankara Sanat Tiyatrosu ve Ankara
Devlet Tiyatrosu’na taşıdı. Pek çok değerli tiyatro ve sinemacı ile birlikte çalıştı.
Bir sahne sanatı olan tiyatro, hiç kuşkusuz en zor sanat dallanndan biridir.

Eskilerin deyişi ile meşakkatlidir, çilelidir. Erdal Gülver’in Tiyatroyla Geçen Ömrüm kitabı, bütün bir yaşamına sığdırdığı tiyatro sanatçılığının kimi zaman zorluklarına, kimi zaman tanıklıklarına, bazen hüzünlü bazen de sevinçle yüklü anılarla dolu.

Erdal Gülver’in sanat yaşamı süresince sadece bir oyuncu olarak tiyatro sanatçılığı dışında oyunlar derlemiş ve yönetmiştir. Yine tiyatro oyunculuğu dışında pek çok sinema filminde ve dizilerde de rol aldı.

Erdal Gülver, Halkın içinden gelen ve içinde yaşadığı topluma karşı bir sanatçı duyarlılığıyla sorumluluk üstlenen ve bunu da sanatıyla yerine getirmeye çalışan aydın bir kişidir.
Erdal Gülver, yıllarca emek verdiği tiyatro sanatı hakkında şunları söylüyor, tiyatroyu bir bütün olarak ele alırım. Toplumun eğitiminde tiyatronun önemine inanan kişilerdenim. Ülkemde sanatçı olmanın sorumluluğunu hep taşıdım, halkımıza hizmet eden politikaların ve politikacıların hep yanında oldum. Doğru yapılan işlere sanatçı olarak hep omuz verdim. Bir ülkenin kalkınmasında tiyatronun çok önemli olduğuna inanan bir kişiyim. Gençlerimize tiyatroyu sevdirmek ve eğitmek için elimden gelen tüm çabayı kullanmaktayım.
Haşmet Zeybek’i tanıma şansına ermiştim. Erdal Gülver’i de yıllar önce bir yaz tatilinde, Namrun Yaylası’na gideceği günlerde Aratos dergisi bürosuna geldiğinde tanıma mutluluğuna erdim.

Aratos Yayınları olarak, Uğur Ozan Özen’in hazırladığı Erdal Gülver’in Tiyatroyla Geçen Ömrüm kitabını yayınlamaktan onur duyuyoruz. Bu kitapla hem ülkemiz tiyatro tarihine hem de onun doğduğu bu topraklarda kültür yaşamına değerli bir katkı olduğuna inanıyorum.

Foto Galeri–>

YAZAR HAKKINDA

Haber Merkezi Haber Merkezi Belgeseltarih.com sitemizde konuk yazarlara da yer veriyoruz. Yayınlanmasını istediğiniz ve mümkün olduğunca akademik dille kaleme alınmş tarih konulu yazılarınızla ilgili olarak, iletişim sayfamızdaki form vasıtasıyla bizimle bağlantı kurabilirsiniz. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024
Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Tayfun ÇAVUŞOĞLU, 6 Ekim 2024