Quantcast
Bursa Erkek Kıyafetleri – Belgesel Tarih

Bursa Erkek Kıyafetleri

Bursa Erkek Kıyafetleri

Loading

  • Esat ULUUMAY /

Giyinme doğa şartlarından korunmak için örtünme ihtiyacıyla başladı. Bu ihtiyaç zamanla insanda bilgi birikimi neticesi üretimde gelişmeler meydana geldikçe vücudun çeşitli bölümlerine göre düzenlenmiş giysiler şeklinde oluştu. Giyim kuşamda kendini beğendirmek içgüdüsünün de katkısıyla estetik endişeler hakim oldu. Dünya yüzündeki etkenlerin ve insanların farklılığı giyim kuşamı adeta sınırsız çeşitlendirdi. Bu çerçevede giyim kuşamı meydana getiren ana etkenleri üç grupta sınırlandırabiliriz. Bunları 1- Genel etkenler 2-Kişisel etkenler 3- Giyim zamanı ve yeri etkileri olarak değerlendirdiğimizde açıklama imkanı buluyoruz.

Ancak, bir yörede meydana gelen giyim kuşam tarzının, yani moda olgusunun asırlarca değişmeden veya üretim tekniklerinin gelişmesi neticesi, çok az değişmesini de ulaşım ve iletişim yetersizliğinden dolayı toplumların alabildiğince kapalı yaşaması ile açıklamak mümkün.

Bir yörenin iklimi, topografyası, deniz, göl, nehre yakın oluşu, üretim, cins ve çeşitleri yörede önceleri yaşanış uygarlıklar, etnik yapı, ekonomi, din, devletin koyduğu kurallar, gelenek ve görenekler, diğer bölgelerden etkileşimler, göçler, giyim kuşamı oluşan genel etkenlerdir.

Kişinin kadın, erkek, genç, orta yaşlı, evli, bekar, nişanlı, dul oluşu, mesleği, mezhebi, ekonomik ve kültürel durumu, eğitimi, mesleğindeki statüsü (usta, kalfa, çırak gibi özellikleri de kıyafeti şekillendirir)

Anadolu insanının adamlık ya da yabanlık dediği, belli olaylar esnasında (düğün, dernek, kına) veya belli zamanlarda (bayramlar, özel günler gibi) giyilen kıyafetlere göre daha itinalıdır.

***

Uluumay Vakfı Osmanlı Halk Kıyafetleri Takıları Müzesi

***

Ev içinde ve sokakta giyilen kıyafetler de büyük farklılık gösterir. Yukarıda belirttiğimiz etkenlerle belli bir yörede meydana gelmiş giyim kuşam; sadece giyim kuşam değil yaşam tarzını, örf adetleri de geleneksel kelimesiyle ifade edebiliriz.

1950’den sonra gelişmeye başlayan ülkemizde, tarımın makineleşmesi, yol yapımının hızlanması, kademe kademe ulaşım imkanlarının artması, elektriğin yaygınlaşması, radyo ve zamanla televizyonun devreye girmesiyle iletişimin hızlanması neticesi, geleneksel yaşam tarzı gevşedi ve kıyafet gibi bazı konularda hemen hemen yok oldu. Özellikle Cumhuriyetten sonra devletin koyduğu kurallar gereği, geleneksel kıyafetlerin yok oluşu hızlandı.

Ülkemizin doğusundan batısına, başta iklim ve kıyafeti oluşturan tüm genel etkenlerin çeşitliliği neticesi, kıyafetlerimiz de ülkemizde çok çeşitlilik göstermektedir. Bu bakımdan ülkemizi simgeleyen belli bir milli bir kıyafetten söz etmemiz mümkün değildir.

Cumhuriyet devrimlerimizle, kavuştuğumuz uygar dünya adeta standart giysileri kıyafet karmaşamızı ortadan kaldırdı. Geleneksel giysilerimizi bundan böyle müzelerde, defilelerde ve halk oyunları ekiplerinde görmek mümkün oldu. Ancak bazı halkoyunları ekiplerimiz diğer çoğunda olduğu gibi Bursa Kılıç Kalkan ekipleri de, geleneksel Bursa genç kıyafetini yanlış yorumladılar ve senelerce giyiminde yanlış yaptılar. Bundan dolayı Bursa genç giyimini ülkemizde ve dünyada da ne yazık ki yanlış tanıttık.

BURSA GENÇ ERKEK KIYAFETİ

Baş giysisi

Başa evvela üçgen biçiminde arakıye (1) adı verilen keçe külah giyilir. Arakiyenin üzerine keyfiye (2) sarılar. Keyfiyeye Bursa’da vala (3) da denir. Vala veya keyfiyeler Bursa ve köylerinde Hacı karşılamasına çıkan insanların boyunlarına, gelen Hacının aile efradı tarafından sarılırdı. Bu gelenek son zamanlara kadar devam etmiş olup Zafer Mahallesinde Valacılık  adında bir şirket sentetik ipliklerden ürettiği valalarla (keyfiyelerle) bu ihtiyacı karşılardı. Gerçek keyfiyeler bazıları tamamı ipekten bazıları ipek ve pamuk karışık olup sarı, mor, bordo, mavi, yeşil, kırmızı renklerde geniş yollu desenler halinde dokunur, kenarlarından püsküller sarkardı.

Keyfiye ya da vala arakıyenin üzerine, sarılır, kıvrımları arasından keyfiyenin bir ucu aşağı sarkıtılır. Buna taylasan denir. Taylasanın uzunluğu 20 cm’yi geçmez. Keyfiye veya valanın yerine, 17-18. Yüzyıllarda arakiye üstüne Trablus şalı (4) sarılırdı.

Gömlek

Gömlek; altıparmak, geze veya iğne batmaz ismini alan kumaşlardan dikilir. En çok kullanılanı ise altıparmak kumaşıdır. Yeşil, beyaz, kırmızı, siyah yollu desenli ipek pamuk karışımı bir kumaştır. Hilali yaka denilen, düz bir yakası olup gömleğin önünde iki tarafı 5 cm genişliğinde veren kesimli toplam 10 cm’lik bölüm bulunur. Düğmeler brit iliklerle tutturulur.

İçerisine pamuklu bezle astar dikilirdi. Kışın gömleğin içine ayrıca pamuklu veya ipek pamuk karışımlık hilali yakalı helali (5) gömlek giyilir.

Yelek

Bursa’da genelde iki tip yelek kullanılmıştır. Biri çaprazlı adını alır. Siyah kırmızı kadifeden mavi yün kumaştan yapılır. Siyah kadife veya mavi yün kumaş üzerinde kaytan işleme, kırmızı kadife yelek üzerinde ise altın simle işlenmiş desenler bulunur. Zamanla bedenin değişimlerine uyması için yeleklerin arkasında bir yarık bulunur. Yarık kaytanlarla bağlanırdı.

İkinci tip yelek, en çok yünlü mavi veya lacivert renkli kumaştan veya çuhadan yapılırdır. Ön tarafı tamamen siyah kaytan işlemeli olup örme top düşmeler ve brit iliklerle kapanır.

Sarka

Genelde lacivert renkli yün kumaştan dikilir. Kollar gövde ile yekpare olup koltuk altında muska denilen bir parçayla bağlantı tamamlanır. Muskalı kol dikimi, Osmanlı giysi dikiminin en belirgin şeklidir. Kolların yenlerin, giysinin önü, yanları ve arkası siyah kaytan işlemesiyle bezenir. Bir nevi ceket olan sarka, az şekil değişiklikleri ile başka bölgelerde camadan, cepken, fermene, libade, aba gibi değişik isimler alır.

Kartal Kanat Cepken (Karakuş Cepken)

Boyu arkadan kısadır. Kollar sadece omuz başından tutturulur. Kol altları tamamen açık kalır. Bu durumda kolların görünümü kuş kanadına benzer. Bursa cepkenlerinde yeni açık kollar geniş olduğu için (Kartal kanatlı) denmiş. Aydın yöresinde bu kanatlar çok dar olduğundan, yılandilli adı verilir. Cepkenler mavi veya lacivert çuha veya yünlü kumaştan dikilir, ön arka ve yanların kenarları geniş siyah şeritleri, araları kaytan işi süslemelerle bezeli olur. Zenginlerin bezemeleri ise altın sırma veya gümüş kılabdanla yapılırdı. Cepkenlerin içi kırmızı veya bordo kumaşla astarlanır ön kısımlarının iç tarafında küçük birer cep bulunur. Astarın ve cebin kenarları renkli şeritlerle çevrilidir. Kanat kollarının yenlerinde göstermelik metal düğmeler ve iliklenmesi için uzun britler bulunur

Kuşak

Belde lahuri, acem şalı, bademli, Gürün şalı, Trablus şalı gibi ipek ve yün şallar kullanılmıştır. Bursa’da uzun zaman tercih edilen şal çeşidi lahudi şal idi. Şal zengin bir eşrafın veya ağanın kıyafetinin en gösterişli parçası olup bir lahuri şal bulunduğunda hiç tereddüt etmeden bir tarla satarak mutlak sahip olmaya çalışılırdı. Kuşağın gevşeyip düşmemesi için çarpana dokunması kolon sarılarak sıkıldığı da olurdu.

Silahlık

Ön tarafı 20-25 cm genişliğinde sol tarafı daha da geniş kat kat meşinden yapılmış dört beş katı üstü ve altı açık silah sokulacak şekilde ve alt dilimi altı kapalı yapılmış bir kemerdir.

Yatağan, kulaklı piştov, kubur (6) kama hançer taşımaya yarar. Yanlarından tokayla tutturabilen iki kayışla bele takılır. Silahlığın ön dilimi sırımdan örmelerle dival işi süslerle veya gümüş ve sırma tellerle bezenirdi.

Zıvga

Zıvga, zıpka, karake, kazeke, kısa don, kara don, dizlik, potur, kısa çakşır adlarıyla anılan bu giysi, koyu mavi, lacivert veya siyah çuha ve yünlü kumaştan yapılırdır. Bu giysi parçasında Bursa’da verilen isim; şehirde zıvga, köylerde kazakedir. Dikdörtgen biçiminde zıvganın eni, yani ağı, 2-4 metre arasında boyu 5 cm’lik uçkurluk dahil 50 cm olurdu.

Batı Anadolu’nun hemen tün yörelerinde özellikle Bursa, Eskişehir, Aydın, Muğla, Manisa, Denizli2den bu giysi gençler tarafından giyilirdi. Uçkurluğa iki ucundan çeşitli işlemeleri olan uçkur tahtası vasıtasıyla geçirilir, giyilince uçkur göbeğin altından bağlanırdı. Bu durumda, 50 cm olan zıvga diz kapaklarının üstüne kadar gelir sadece dizler açıkta kalırdı. Eni (ağı) de çok geniş olduğundan, arkada katlanarak akordeon yapar, bu oturunca veya ata binice minder görevi görürdü

Kılıç Kalkan Halk Dansı’nın Bursa’daki derleme çalışmaları sırasında bulunan zıvgalar kullanıldı. Ancak oyun sahneye uyarlandığında hızlandığı için uçkur göbek altından bağlanınca zıvga düştüğünden kuşak altına çekilmiş, bu durumunda paçalar kasıklara kadar yükselmiştir. Bu giyim tarzı benimsenmiş, dans için yeni yapılan zıvgalar da aynı rağmen bu uzun yıllar değişmemiştir. Israrlı tutumumuz neticesi, son zamanlarda olayın farkına varabilen ekipler yeni zıvgaların boylarım kuşağın altından da bağlasa paçaları diz üstüne gelecek şekilde uzun yaptırmışlardır.

Zıvgaların yan kısımlarıyla içten astar dikilir, dış yüzeyleri, kaytan işiyle motifleriydi. Paça ağızlarına da siyah geniş kordon çevrilerek sağlamlanır.

Çorap

Bekar genç erkekler, Bursa’da, tozluk yerine yün çorap kullanırlardı. Çoraplar, diz altına kadar uzun konçlu olur konçların kenarı ve ayak kısmı yeşil, kırmızı, mavi renkli desenlerle bezenir. Çorapların koncuna tutturulmuş ucu püsküllü kordonlar, konça sarılarak çorabın kayması önlenir.

Ayakkabı

16-18. yüzyıllarda topuğu adeta nal gibi kalın ve çıkıntılı demirle takviye edilmiş san ‘‘sahtiyan’’ (7) yapılma tabanı kösele çedik giyilirdi. Tabandaki demir takviyesini yapanlara nalçacı esnafı denir. 18. ve 19. Yüzyıllarda ise çedik giderek azaldı. Yerine burnu kalkık yemeni aldı. Yemenilerin de tabanı kösele sayası deri idi. Burnu kalkık yemeniler de ustaları yok oldukça ortadan kalktık. Düz burunlu hatta tabanı lastikten yapılan yemeniler kullanılır oldu. Bu giyim tarzı, halk arasında uzun zaman baldırı çıplak olarak adlandırılmıştır.

GENÇ EVLİ ERKEK

19.yüzyıl genç evli erkek giysilerinde başlık ve zıvga farklıdır. Başta genelde kalıpsız dalfes bulunur. Nadiren üzerine ince valadan sarık bağlanırdı. Üst giyimi fazla farklılık göstermez. Var ise yün şalın üzerine bele Trablus şalı da sarılır. Genç evli erkek giysisinde silahlığın üzerine taktığı işlemeli çevrenin ayrı bir öyküsü vardır:

Delikanlıya evlendiği gece, hanımı, özene bezene göz nuru ile işlediği çevreyi hediye eder.

-Delikanlı eşinden memnun ise ertesi gün yani paça günü çevrenin içine bol miktarda yedi çeşit çerez doldurur çıkın yapar evde eğlenmekte olan eşinin arkadaşlarına da ikram edilmek üzere bırakır ve evden ayrılır. Bununla hem eşine memnuniyetini belirtmiş olur hem de bu duygularını eşinin dostları öğrenir. Paça eğlencesini yapılmadığı takdirde, çıkını akşam evine gelince eşine verir.

Bir yıl müddetle çevre, damadın silahlığını süsler. Böylece yeni damat olduğu anlaşılır.

Orijinalleri koleksiyonumda mevcut, bazı damat çevreleri üzerinde, işleme yazı ile beyitler de vardır.

‘‘…Ah efendim, vah efendim
Lale sümbül gül efendim
Gül yüzün terledikçe
Bu çevreye sil efendim…’’

Evlenen delikanlı, kısa zıvga yerine uzun zıvga giyer. Baldırı çıplaklıktan kurtulmuştur. Uzun zıvgaların yanları ve paçaları, kaytan işlemelidir. Ayaktan yine yemeni vardır.

ORTA YAŞLI ERKEK

Aile sorumluluğu altında hayat mücadelesi veren erkekler genelde kıyafetlerine pek dikkat etmezlerse de belli gün ve zamanlarda giydikleri giysi, yani adamlığı yine de özenlidir.

Esnaf ise, geleneksel arakiye üzerine renkli keyfiye bağlamazlar. Sarık olarak ‘‘abani’’ kumaştan sarık sararlar. Giyside yine çuha veya yünlü kumaş kullanırlar. Kıyafet parçaları üzerinde kaytan işiyle yapılan işlemeler az ve sadedir. Orta yaşlı erkek giysisinde zıvganın ağı çok geniştir. Genç erkek giysisindeki gibi ağ akordeon yapar.

YAŞLI ERKEK

Ununu elemiş, eteğini asmış kişide kıyafetin ana karakteri ayni olmakla birlikte tezyinat az ve basittir. Çoraplar genelde beyaz üzerine kahverengi motiflidir. Konç ağzında en çok görülen motif zigzaglı sarhoş sokağı motiflidir. Başlığın önemi yoktur, kalıpsız fes de olabilir, arakiye de. Anacak üzerinde mutlaka keyfiye sarık vardır. Yaşlı poturunun da ağı çok geniş olup diz hizasından itibaren alt kısmı ayakları sarar. Ayakta yine yemeni vardır.

EV İÇİ ERKEK GİYSİSİ

Başta mutlaka bir takke vardır. Kişinin ekonomik düzeyine göre bu işlemeli de olabilir düz de bez de olabilir kadife de. İçe hilali yakalı pamuk veya helali gömlek giyilir. Ayağa da işlemeli tuman (uzun içn donu) giyilir.

Mevsimine göre kısa hırka veya havastan binlerce iğne batımıyla çalışılmış kapitone işçiliğinin en güzeliyle işlenmiş Şam hırkası giyerler.

Osmanlı döneminde Hacca kadar yoluyla gidildiğinden dönüşte Şam’dan hırka almak Bursalılarda mutlak adetti. Onun için hemen her yerli Bursalı evinde bu hırkalardan bulmak mümkündür.

Erkeklerin kıyafetlerinde taşıdıkları birçok aksesuar vardır. Saat koruyucusu olan köstekler bunların başında gelir. Silahlığına taktığı kını gümüş kaplı, kabzası koçboynuzu görünümlü, kabza zırhlı mercanlı yatağanlar, kulaklı yatağanlar, kulaklı yatağanlar, kuburlar, savatlı gümüş kınlı ve kabzalı Kafkas kamaları kuşağında taşıdığı savatlı tütün tabakası ve ağızlığı ile çakmak keseleri kıyafetle bütünleşmiş erkeklerin üzerinde taşıdığı aksesuarlardır. Tüfeği, kamçısı, atının, eğeri, eşinin, tığ işiyle işlediği para keseler, şişli ve gümüş saplı bastonları hali vakti yerinde erkeklerin olmazsa olmazlarıdır.

Bursa şehrinde giyilen erkek kıyafetlerini çok daha fazla çeşitlendirmek kullanılan kumaş çeşitlerinden işlemelerinin çeşit ve anlamlarına din, mezhep, tarikat farklılıklarına kadar detaylandırabiliriz. Ancak bir bildiri çerçevesinde bu kadarla iktifa etmeyi uygun gördük. Çalışmalarını sürdürdüğümüz (Bursa folkloru) kitabımızın kıyafetler bahsinde derleyebileceğimiz çok detaylı bilgileri sunmaya çalışacağız.

KAYNAK: Kıyafet araştırmaları yaptığım yıllarda Bursa’nın başta kendi ailem olmak üzere (dedelerim, ninelerim, halalarım, teyzelerim ve annem babam) Bursa’nın yaşlılarından derlenmiş bilgilerdir. Bulduğum kıyafet parçalarını bu kişilere sağlığında göstererek ne oldukları hakkında doğrudan bilgi edindim. Herhangi bir literatürden faydalanmadım.

Notlar

  • Arakiye: Arapçada ter anlamına gelen ‘‘arak’’dan gelir. Ter emici, ter toplayıcı anlamındadır.
  • Keyfiye: Kelimenin Arapça aslı ‘‘keyfiye’’dir. Arapça omuz demek olan ‘‘ketif’den gelir. Araplarda omuzlara atmak üzere başa sarılan örtüdür
  • Vala: İpekli başörtüsüne verilen ad olup Farsça bir kelimedir. Yüksek, yüce anlamına gelen, ‘‘vala’’dan bozmadır
  • Trablus Şalı: Barbaros ve Turgut Reis’in Akdeniz’e hakim olduktan yıllarda kültür alışverişlerinde Akdeniz ülkelerinden kıyafet parçaları da vardır. En önemlilerinden biri de Trablus Şalı’dır. Sarı ipek kordonlarla dikilidir. Uçları püsküllüdür. En güzelleri Bursa’da dokunurdu. Bursa ve Erzurum’da başta sarık, eğe yöresinde yün şal üzerinde bele sarılırdı.
  • Helali: İslami inanışta erkeklerine ipekli giyinmeleri haram kabul edildiğinden dokumanın arasına pamuklu bölümler ilave edilerek kitabına uyduruldu. Helalden ‘‘Helaliye’’ adım alırdı.
  • Kubur: Çakmak taşlı piştovlara verilen addır.

Not: Bursa Araştırmaları Dergisi’nde (Sayı: 24 – Bahar 2009) yayınlanmıştır.

YAZAR HAKKINDA / Esat ULUUMAY

1939 yılında Bursa’da dünyaya geldi. İlk orta ve lise eğitimini Bursa’da tamamlayıp, yüksek öğrenim için gittiği İstanbul Üniversitesi İktisat fakültesinden mezun oldu. 32 yıl özel sektörde üst düzey yöneticilik yaparken 1963 yılında Bursa Kılıç Kalkan derneğinin kurucuları arasında yer aldı. 1976-1997 yılları arasında başkanlığını yaptığı Dernek pek çok Uluslararası festival ve yarışmalarda dünya birincilikleri aldı. 1996 yılında Dünya Folklor Olimpiyatlarının düzenlediği Djon Festivalinde son 50 yılın birincileri arasında düzenlenen yarışmada şampiyonlar şampiyonu oldu.
Anadolu’nun 7 bölgesinden arkadaşlarıyla 1981 yılında Anadolu Folklor Vakfını kurdu.1984-1994 yılları arasında Bursa Müzeleri ve Eski Eserleri koruma derneği başkanlığını yaptı. Uzun yıllar milli güreş ve milli binicilik hakemliği de yapan Esat Uluumay; Bursa Araştırmaları Vakfında yön.kurulu üyeliği ile Nuri Erbak vakfı mütevelli üyeliği yapmıştır.
Bursa ve İstanbul’da çeşitli folklor ve etnografya sergileri düzenledi ve konferanslar verdi. Bursa Kent Müzesi açılışında danışmanlık yaptı. Çeşitli radyo ve televizyonlarda sohbetleri yayınlanan Uluumay’ın, TRT nin kanallarında yaşamı ve yaptığı işlerle ilgili belgeselleri yayınlandı.
1992 yılında Bursa Yıldırım Belediyesinin isteği daha köy tanınmamışken Bursa Cumalıkızık köyünde bir etnografya müzesi kurdu. Anadolu Folklor Vakfı ve Uludağ Üniversitesi iş birliği ile 2 kere “Bursa halk kültürü sempozyumu” düzenledi.
1960 yılından itibaren Tutku halinde topladığı koleksiyonlarını Eylül 2004’de “Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Koleksiyonu”nu Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait Şair Ahmet Paşa Medresesi’ni bakanlar kurulu onayı ile Bursa Valiliğinden tahsis onayı ile aldı.
Esat Uluumay, 16 Eylül 2018 de Bursa’da vefat etti.
600 yıllık Osmanlı İmparatorluğunda yaşamış halkların kıyafetlerinden yaşam kültürlerini anlatan objelerine ve halk takılarına binlerce eseri sergilemeye başladı. Bursa’da kurulu Uluumay Vakfı Osmanlı Halk Kıyafetleri Takıları Müzesi faaliyetlerini günümüzde varisleri tarafından sürdürmektedir.
Email: [email protected]

YAZAR HAKKINDA

Haber Merkezi Haber Merkezi Belgeseltarih.com sitemizde konuk yazarlara da yer veriyoruz. Yayınlanmasını istediğiniz ve mümkün olduğunca akademik dille kaleme alınmş tarih konulu yazılarınızla ilgili olarak, iletişim sayfamızdaki form vasıtasıyla bizimle bağlantı kurabilirsiniz. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Esat ULUUMAY

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024
Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Tayfun ÇAVUŞOĞLU, 6 Ekim 2024