Quantcast
Bursa – Hisar’da nostaljik bir gezinti – Belgesel Tarih

Ekrem Hayri PEKER
Ekrem Hayri  PEKER
Bursa – Hisar’da nostaljik bir gezinti
  • 06 Ağustos 2020 Perşembe
  • +
  • -
  • Ekrem Hayri PEKER /

Loading

Gözümü açtığımda kitapları gördüm. Babam Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmendi. Okumaya ve tarihe meraklıydı. Beraber müzeleri, tarihi cami ve türbeleri gezerdik. Gezdiğimiz yerler hakkında bilgi verirdi. Tarih sevgisi ve bilincini bana babamdan geçti.

Babam, doktora gitmek için İnegöl’den Bursa’ya geldiğinde bugün İnegöl Çarşısı’nın olduğu yerde iner ve oradan sevk için Kayhan’daki MEB dispanserine uğrayıp sevkini yaptırır, oradan da yürüyerek Memleket Hastanesine (Bursa Devlet Hastanesi) giderdik.

Tophane bahçesini gezen teyzelerim-1965

Vaktimiz varsa önce tophaneye uğrardık. Osman Gazi, Orhan Gazi ve bazı şehzadelerin mezarlarının bulunduğu türbeleri tekrar gezerdim. Babam, “Daha önce burada küçük bir kilse olduğunu, kubbesinin güneşte parladığını ve Osman Gazi’nin oğluna, ‘Öldüğümde beni bu gümüşlü kümbete gömün dediğini, vasiyetinin yerine getirildiğini” anlatmıştı. 1855 yılında Bursa’da yaşanan depremde burası da yıkılmış ve daha sonra iki ayrı türbe yapılmış.

Bahçedeki havuzun etrafında dolaşır, topların ağzından bakardım. Sultan Abdülhamit tarafından yaptırılmış saat kulesini seyrederdim. Bazen kapısı açık oldurdu, kapının yanına sokulur, içeriye bakardım. Ovaya bakan bir masada babamla çaylarımızı bazen de gazozlarımızı yudumlardık. Yeşil bir deniz gibi uzanan uçsuz bucaksız Bursa ovasını seyrederdik.

Tophane Bursa’ya yolu düşenlerin ilk ziyaret ettikleri yerlerden biriydi.

Nazım Hikmet, izin günlerinden birinde eşi Piraye ile Tophane’de…

Burayı gezen ve fotoğraf çektirenlerden birisi de düzmece bir yargılama sonucu Bursa cezaevinde yatan ünlü şairimiz Nazım Hikmet’ti.

Memleket Hastanesi’nin Ahmet Vefik Paşa tarafından yaptırıldığını, Paşa’nın 1855 depreminde yıkılan Bursa’yı ayağa kaldırdığını, 93 Harbi muhacirlerini iskân ettiğini, yaylalarına el koyduğu Yörüklerin, Paşa için “Çadır yıkan” dediklerini anlatmıştı. Ahmet Vefik Paşa günümüzde Bursa için yaptıklarıyla değil, sadece yaptırdığı tiyatro ile anılıyor.

Zamanla yaptırdığı hastane artan nüfus karşısında yetersiz kalır. 1947’de şimdiki devlet hastanesinin temelleri atılır. 6 Haziran 1952’de vali Haşim İşçan döneminde Bursa Devlet Hastanesi yeni binasına taşınır. Ahmet Vefik Paşa’nın yaptırdığı ilk hastane binası 1956 yılında bir yangın sonucu harap olmuş ve yıktırılmış

Hekimce Bakış dergisinden alınmıştır

Hastanenin de bulunduğu ve Hisar denilen bölge bir set üstünde ve ovaya hâkim bir konumda. Bu yüzden Bitinyalılar tarafından tercih edilmiş ve başkentleri olmuş. Roma hakimiyetine giren Bitinya Krallığı’na ünlü Romalı komutan Jül Sezar’ın da kontrol subayı olarak yolu düşmüş.

Bitinya krallarının yerini Romalı valiler, daha sonra Bizanslı tekfurlar almış.  O dönemden kalan kalıntılar günümüze ulaşmış.  Babam, bana “Hastanenin karşısında yer alan alanda tünellerin olduğunu, kalelerin muhasara edildiği dönemlerde bu yollarla dışarı çıkıldığını” anlatmıştı. Yer altında odalar ve mağaralar bulunduğunu” anlatmıştı. Bölgenin karstik yapısı tünel açmayı kolaylaştıran bir unsur.

Kısaca, Hisar bölgesini merkez edinen Bitinyalılara değinelim. Bitinya, MÖ 377-64 yılları arasında hüküm sürmüş bir Helenistik krallıktı.  Bölgeye adını veren Bitinler adlı bir Trak kabilesinden almıştır. Bursa’nın daha önce var olan küçük bir yerleşim yerine Prusias (MÖ 232-192) adlı bir Bitinya Kralı tarafından kurulmuştur. Prusa, başkent olmasına rağmen Nikaia (İznik) ve Nicomedia (İzmit) kentlerinin gölgesinde kalmıştır. Bitinya Krallığı’nın MÖ 64’den sonra Bitinya Pontus eyaletine bağlandı.

Hisar bölgesini çevreleyen surlar Bitinyalılar tarafından yapılmıştır. 5 kapısı günümüze ulaşan 3140metre uzunluğunda olan surlar, daha sonra Roma ve Doğu Roma tarafından genişletilmiştir. Surlarında daha önceki çağlardan kalan tarihi mermer eserlerin malzemelerinin surlarda kullanıldığını dolaşırken görüyoruz.

Hisar bölgesinde Bilhassa Roma ve Doğu Roma dönemine ait çok sayıda temel kalıntıları ve tarihi eser bulunmuştur. Mermer heykel ve mermer insan başları, yağ kandilleri, lahit, sunak, stel parçaları daha ziyade Roma dönemine aittir. Bitinyalılardan ise, yağ kandiller, kâse parçaları, testi, cam bilezikler, altın bir küpe, ağırşaklar, ağırlık ölçüleri, uzuvlar, pişmiş topraktan heykeller, Afrodit başı ve bronz sikkeler bulunmuştur.

1969 yılında, Kozahan civarında, eski Ticaret Borsa’sı binasının olduğu yerde Bitinyalılardan kalma iki odalı bir tümülüs, yani kurgan bulunmuştur. Burada bir lahit, testi, cam bilezikler, kaseler, yağ kandili gibi çok sayıda tarihi eser bulunmuştur. Bölgenin Hisar’a epey uzak olduğunu düşünürsek benzer çok sayıda mezarın inşaat kurbanı olduğunu söyleyebiliriz.

Memleket Hastane’nin temeli atılırken burada da çok sayıda tarihi eser gün yüzüne çıkmıştır. Bitinyalılara ait olduğu sanılan kulplu testi, koku kabı, cam bilezikler, zincirli kapak, sunak parçası ve lahit bulunmuştur.

Hisar bölgesinde bulunan çok sayıda tarihi kalıntı inşaatlara kurban gitmiştir. Temel kazıları yapılırken su ve kanalizasyon sistemi bulunmuştur.

Bölgede 1986 ve 2000 yıllarında tekrar kazı yapılmıştır. Kazılarla ilgili olarak Osmangazi Belediyesi 2009 yılında “HİSARKOLOJİ” adıyla bir kitap çıkarmıştır. Belediye, günümüzde kazılarını sürdürmektedir.

Bursa’da 1934, 35 ve 1936 yıllarında Derviş Edesen tarafından 1933 yılında “Bursa’da çıkar, Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı siyasi gazete” yayınlanan Hakkın Sesi gazetesinde kalıntılarla ilgili üç haber buldum.

Hakkın Sesi gazetesinde hastane bahçesinde çıkan eserlerle ilgili çıkan haberler:

(O dönemin gramerine göre yazılan haberler düzeltilmemiştir.)

Kalıntılarla ilgili olarak; Bursa’da 1934, 35 ve 1936 yıllarında Derviş Edesen tarafından 1933 yılında “Bursa’da çıkar, Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı siyasi gazete” yayınlanan Hakkın Sesi gazetesinde üç haber buldum.

İlk haber 22.10.1935 Salı tarihli tek yapraklı gazetenin ikinci sayfasında küçük bir haber olarak yer alır.

Hastanenin altında bulunan eski eserler

 “Ahmet Vefik Hastanesinin birkaç metre altında Bitinyalılara ait olduğu tahmin edilen eski bir eser bulunmuştur. Yapılan araştırmadan sonra bazı odalar ortaya çıkmıştır. Kazı devam etmektedir”.

26.10. 935 Cumartesi günkü gazetede kalıntılarla ilgili geniş bir haber ön sayfada yer alır.

hastahanemizin altında bitinyalılara aid eski eseler bulundu mı?

Hastahanede yapılan hafriyat

—Bu iş nasıl meydana çıktı- Hafriyatta neler bulundu — Yer altına nasıl girdim?— Çok eski Bursa nerede?

Ahmet Vefik Paşa hastahanesinin Hekimler dairesi al tında ve toprağın bir kaç metre derinliğinde Bitiyalılara aid 2000 senelik bazı eserlerin meydana çıktığını bildirmiştik.

Hükümetimiz bu işe gerektiği gibi önem ve hafriyat için de tahsisat vermiştir. Şimdi memleket hastanesinin altında köstebek yuvaların, andıran yollar ve dehlizler açılmış ve burada elektrik tesisat’ vucuda getirilerlek hafriyat haylıca ilerlemiş bulunmaktadır. Müze müdürü Dün nezareti altında yapılan bu hafriyat Bitinyalılara ait çok mühim eserleri meydana çıkarmıştır. Dün ben de hafriyat yerine gittim. Gördüklerimi ve öğrendiklerimi anlatıyorum:

Bu iş nasıl meydana çıkmıştır?

Merhum Ahmet Vefik paşa; hastaneyi yaptırırken temel ustalarından biri kazılan yerde eski bir dıvar görmüş. Fakat o zaman buna hiç kulak asılmamıştır. Neden sonra bu zatın bir çocuğu olmuş; büyüdükten sonra kendisine; bu gördüğü eski dıvarı anlatmıştır, tesadüf bu ya! Çocuğu da temel ustası olmuş ve geçenlerde yine bu hastahanede bir temel işi olunca babasının anlattığı hikaye hatırına gelmiş ve orasını biraz kazarak eski dıvarın bulunduğu yeri ilgililere göstermiştir. Bundan sonra hükümete haber verilmiş ve hafriyat başlamıştır. Günlerden-beri devam eden bu hafriyat bugün hastanemizin bulunduğu yüksek bir kayalığın altında Bitinyalılarar zamanında Bursanın kurulmuş bulunduğu zannedilen yerin zamanla toprak alItında kaldığını anlatacak kadar önemli bir hakikati meydana koymuştur.

Hafriyatta neler bulundu ?

önce basit bir şekilde başlayan bu hafriyat bir kaç eski divanı meydana çıkarmış, ameliyat ilerledikçe yer altında odalar, salonlar, koridorlar, yollar ve pençereler; daha sonra 2000 sene evde ait paralar ve topraktan yapılmış heykeller bulunmuştur.

Hatta iş o kadar ehemmiyet almıştır ki : bu gün hastanedeki hekimler dairesinin yıkılması bile mevzubahs olacağa benzemektedir. Çünkü: yer altındaki yolların, binaların ve dehlizlerin sonu gelmektedir.

Hafriyat yerine nasıl girdim ?

Hastane hekimler dairesinin kapısı yanında 4 metre derinliğinde bir kuyu kazılmıştır. Bu kuyuya konan 20 basamaklı merdivenden indikten sonra önüme yer altında daracık bir pençere çıktı. Hafriyatın öbür başından yapılan elektrik tesisatına merbut bir elektriği kordonla elinde taşıyan amelenin beni karşılamasından sonra kazılan toprakları aşarak salon gibi bir yere girdik Burası bir üstuvane sathının ortasından bölünmüş, daha doğrusu üstü açık bir oluğun ters konmuş şeklini andıran tuhaf bir kubbe idi. Hem bu kubbe şimdiye kadar gördüklerimizin hiç birine benzemiyordu. Bilhassa kubbenin yapılış tarzı çok sanatkârane idi. Küçük küçük ve gayri muntazam mermer taşların sivri uçları aşağıya gelmek üzere hepsi bir birine çok Sağlam ve adeta taş kesilen bir harçla tutturulmuş ve böylece 10–15 metre uzunluğunda bir kubbe yapılmıştı. Bu kubbenin bulunduğu yerle toprak seviyesi arasında bir iki metre mesafe vardır. Fakat binaya ait temellerin çok daha aşağıda olduğu muhakkaktı. Çünkü: Pençereler ayaklarımızın yanında kalıyor. ve başımız kubbeye değiyordu. Bu kubbenin altındaki daracık salondan bir kapıyı geçerek başka bir odaya girdik.

Odalardan odalara gayet itinalı açılmış ve yanları betonlaşmış gibi taşlarla örülen dıvarların kuşattığı koridorlardan geçiyorduk. Bunlardan birinde mağnezyomla resim aldım yer altında zaten havasızlıktan bunalıyorduk. Küflenmiş gibi kokan bu rutubetli havaya birde mağnezyom dumanı karışınca büsbütün nefesimiz daraldı… Dıvarlar mermer taşlarile yapılmış, pençereler; Türk çinileri gibi şahsi neyine münhasır kırmızı tuzlarla tuğlalarla örülmüştü. Bir odaın zemininde döşeli olan kırmızı tuğlaları müze müdürümüzün, en kıymettar mozayıklar kadar kıymetli bulunmakta olduğunu öğrendim. Bu yol daha ileriye doğru gidiyormuş. Lakin henüz daha açılmamış… Hatta hastanenin arkasındaki caminin altından da ileri doğru gittiği dıvarların temadi etmesinden anlaşılıyordu. Dışarı çıktığımız zaman yeniden dünyaya kavuşmuş gibi sevindik. Ve maden kuyularında çalışanlara allah selâmet versin dedik. Hafriyatın meydana çıkardığı bu eski eserin bir kilise mi? yoksa bir kale mi olduğu henüz anlaşılamamış bulunuyor. Yalnız şurasını kaydetmek lâzım ki: Bitinyalıların bugüne kadar toprağın yüzünde kalmış eserlerine pek o kadar rastlanmadığı cihetle, hastanemizin altında bir ucu meydana çıkmış olan bu eserlere bakılırsa çok eski Bur-sanın ya bir inhidam neticesi veya her hangi diğer bir sebeple toprak altında kalmış olduğu zannı hasıl olmaktadır.

MUSA ATAŞ

5-11-935 Sakı günkü gazetede konuyla ilgili haber ön sayfada yer almaktadır.  Hastanemizin altında neler çıkıyor ?  Başlıklı haberde “Bahçede yeni bir kuyu açıldığını, buraya sızan pis su yüzünden içerisinin bataklık halinde olduğunu, çalışmalarının güçlükle ilerlediğini” öğreniyoruz.

Eski hastanenin bahçesinde 1935 yılında yapılan kazılarla ilgili olarak ünlü arkeolog ve tarihçimiz Arif Müfit Mansel (1905-1975) bu kazıyla ilgili olarak bir rapor hazırlamıştır. İçinde ilginç bilgiler bulunduğuna inandığım bu rapora ulaşamadım.

Otuzlu yıllardan sonra araştırmalar durdu. Mağaralar ve dehlizler üzerine çeşitli şehir efsaneleri üretildi. Kalıntılarla ilgili yüzey araştırmaları Bursa’nın gündemine 2000’li yılların başında geldi ve araştırmalar tekrar gündeme geldi.

Bakalım Bursalıları bu konuda ne gibi sürprizler bekliyor…

KAYNAKÇA:

-Hakkın Sesi 22.10.935

-Hakkın Sesi 26.10.935

-Hakkın Sesi 5.11.935

-Özkan, Emel-Ünal, Funda, Hisarkeloji- Bursa Hisar İçi Kazıları ve Ele Geçen Buluntular 2000-2009, Bursa-2009

-Peker, Ekrem Hayri, Bursa’da Nostaljik Bir Gezinti, Emirsultan-Heykel (Basılmadı)

-Vikipedia, Bitinyalılar

Ekrem Hayri PEKER

Kimya mühendisi, araştırmacı, yazar. Bursa Mustafakemalpaşa’da (1954) doğdu. Anadolu Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu. TUBİTAK veri tabanına kayıtlı “Teknoloji tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel İş Geliştirme” mentörü, C Grubu iş Güvenliği uzmanı olarak Nano kimyasalların tekstil materyallerine uygulamalar konusunda üniversitelerde konferanslar verdi. Yayınlanmış kitaplarından bazıları: "Kuşçubaşı Hacı Sami Bey", "Özbek Mektupları", "Yeşim Taşı - Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler", "Kafkasya'dan Anadolu'ya - Zekeriya Efendi". Belgeseltarih.com kurucu ortağı ve yazarıdır. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Ekrem Hayri Peker

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Tekrarsız Süslemeler

Tekrarsız Süslemeler

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 3 Aralık 2024
Sistematik Hatalar Bahçesi

Sistematik Hatalar Bahçesi

Ekrem Hayri PEKER, 3 Aralık 2024
Merdiven

Merdiven

Haber Merkezi, 21 Kasım 2024
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024