Quantcast
Bursa İpek Ticaretinde Hanların Rolü – Belgesel Tarih

Fikret ALKAN
Fikret  ALKAN
Bursa İpek Ticaretinde Hanların Rolü
  • 10 Mart 2022 Perşembe
  • +
  • -
  • Fikret ALKAN /

Loading

The Role of Khans in Bursa Silk Trade

Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti Bursa, şehircilik yönüyle kendinden sonra gelen hem İstanbul, hem de Balkan kentlerine örnek teşkil etmiştir. Bu bağlamda, kentsel öğelerin dizilimi Türk-İslam şehirlerinin geleneksel yapısına uymaktadır. Kuruluşundan 19. yüzyıla değin şehrin en önemli geçim kaynaklarından biri olan ipek ticaretinin sürdürülmesi ise kentteki ticari yapıların önemini ortaya çıkarmaktadır.16. yüzyıla kadar Avrupa-İran ticaretinin en önemli antreposu konumunda olan Bursa’nın ekonomik kalkınmasındaki temel, ipek ticaretidir. 15. yüzyıldan itibaren ticari kapasiteyi üretim hacmi ile birleştiren şehirde, bin kadar ipekli dokuma tezgâhı bulunmaktadır. Çalışmamızda, şehrin gelişmesinde kentsel öğelerin planlı bir şekilde oluşturulmasının önemi vurgulanacak ve tarihi kayıtlar ışığında, Bursa’nın en önemli üretimi olan ipeğin ekonomik boyutları göz önünde tutularak, ticari yapıların bir türü olan hanların, (özellikle Osmanlı ile birlikte ortaya çıkan bir tür olan şehir içi hanlarının) bu ekonomiyle ilişkileri ve büyümeye katkıları araştırılacaktır.

ABSTRACT

Bursa, the first capital of the Ottoman Empire, set an example for both Istanbul and Balkan cities, which came after itself in terms of urbanism. In this context, the arrangement of urban elements conforms to the traditional structure of Turkish-Islamic cities. The continuation of the silk trade, which was one of the most important sources of income in the city from its foundation to the 19th century, reveals the importance of commercial buildings in the city. The basis of the economic development of Bursa, which was the most important warehouse of the Europe-Iran trade until the 16th century, was silk trade. In the city, which has combined commercial capacity with production volume since the 15th century, there were about a thousand silk looms. In our study, the importance of creating urban elements in a planned manner in the development of the city will be emphasized and in the light of historical records, taking into consideration the economic dimensions of silk, which is the most important production of Bursa, the relations of the Khans (especially the innercity khans, a type that emerged with the Ottoman Empire), which are a type of commercial buildings, with this economy and their contribution to growth will be investigated.

 

1.GİRİŞ

 

İpek, Doğu medeniyetlerinden Batı’ya ulaşmış kıymetli bir kumaş türüdür. Türkçede lehçelere göre telaffuzu değişen ipek kelimesi, ip kökünden türemiştir. Latincede sericum, Farsçada beyaz ipekli şerit anlamında sere, Arapçada ise serak olarak tanımlanan ipek,  Abdullah b. Ömer’in tavsiyesi ile harir olarak değiştirilmiştir. Osmanlı Devleti’nde bu kumaş türü daha çok harir olarak kullanılmıştır [1].

Çin’de ortaya çıkan ve güzelliği ve pahasından dolayı üretimi sır gibi saklanan ipeğin Akdeniz yolculuğu M.Ö. II. yüzyılda başlar. Çin ile yoğun ilişkileri olan Türkler (Göktürkler ve Uygurlar), ipeği İran veya Kafkasya üzerinden Trabzon’a ulaştırmıştır [2]. Romalılar ipeğe anlamı Uzakdoğu olan “seres” adını verirler [3].  Bizans’ın ise ipek üretimi yapmaya başladığını 550 yıllarında Justinianus döneminde Procopius’tan okumaktayız [2]. Mitoloji gibi öykülenerek kulaktan kulağa yayılan ipeğin yolculuğu, Moğol İmparatorluğu’nun hükmü altında Akdeniz ve Avrupa’ya ulaşır. İtalya’da ortaya çıkan ipekli sanayi ilk kez bir Avrupa kralının omuzlarında yükselmektedir: Normandiya kralı II. Roger’in pelerini [2].

İran ipeği ise daha kaliteliydi. İtalyan tüccarların Tebriz’de kolonileri bulunmaktaydı. Kırım’ın savaş nedenleriyle el değiştirmesi, Cenovalıların bölgeyi terk ederek İstanbul’a yerleşmesine imkân verdi. İpeğin yolculuğu artık Trabzon üzerinden İstanbul’a ulaşmaktadır. Bu durum Bursa’nın bir ipek merkezi olmasına zemin oluşturmuştur [2].

2.OSMANLI BURSASI VE İPEK TİCARETİ

 

Osman Gazi ile başlayan fetihler, 1326 yılında Bursa’nın Orhan Gazi tarafından ele geçirilmesiyle devam eder. Ortaçağ’da küçük bir kasaba görünümünde de olsa, Bursa’nın alınması Osmanlı Devleti’nin ilk büyük kentini alması demekti ki, göçebe Türkmen boylarından oluşan Türk birliği, şehirleşmede en önemli adımlarını atmış oldular.

Fetihlerle büyüyen bir devletin elde ettiği topraklarda kalıcı olması ve onları geliştirmesi için güçlü bir ekonomiye ihtiyaç duyulmaktadır. Ekonominin güçlenmesi ise yeni fetihlere kaynak oluşturmak anlamına gelir. Bu bağlamda Orhan Gazi, Bursa’nın imar ve ihyasına önem vermiştir. Ticaretin gelişmesi için de ticaret yollarının güvenliği ve buna imkân veren şehir içi yapılanması ile mümkündür. İlk başkent Bursa’nın gelişimi Bursa’da hüküm süren Osmanlı padişahlarının vakıflar yolu ile yaptırdığı külliye tesisleri ile oluşmuştur. Külliyeler merkezinde cami olmak üzere dini ve sosyal yapıların bir arada bulunduğu, İslam toplumunun günlük gereksinimlerini karşılayabildiği yapı kümesidir. Her padişah kendi adı ile anılan bir külliye inşa etmiş ve şehrin doğu-batı yönünde gelişmesini sağlamıştır. Külliyeler inşa edildikten sonra ise kendi çevrelerinde yeni bir mahalle oluşmasını sağlamaktaydılar [4]. Bu yöntem, Bursa ve İstanbul’da da uygulanmış ve Bursa Osmanlı şehirciliğinin prototipi olmuştur [5]. Nitekim Orhan Gazi döneminde Bursa’ya gelen seyyah İbn-i Batuta, Bursa’yı gür çayırlar ve bahçelerle çevrili, güzel çarşıları olan muazam bir şehir olarak tanımlamıştır [6]. Vakıf sistemi ile Bursa’nın kuruluşundan Fatih’in ölümüne kadar 301 adet yapı inşa edilmiştir. Kuruluşunda 30 bin kişilik bir kasaba olan Bursa, vakıflar-ticaret-ekonomi-yeni fetihler döngüsünde nüfusu 100 bin kişiyi barındıran bir şehre ulaşmaktadır [7]. Devletin vakıf sistemini işletmekte verdiği önem ve bu yolla kentlerin gelişmesinin görülmesi de rakamsal olarak ortaya konmaktadır. Fatih Dönemi’ne kadar Bursa’da 50’nin üzerinde ticari yapı bulunmaktadır.

Bu durum Bursa’nın 15. ve 16. yüzyıllarda Orta Doğu’nun en önemli ticaret ve sanayi merkezlerinden biri haline getirdi [8,9,10]. Doğudan gelerek Anadolu’yu çapraz bir çizgide geçen eski yol, Bursa’nın önemini arttırmıştır. 15. yüzyıl başlarında İtalyan tüccarlar için Bursa Doğu’dan gelen ürünlerin en önemli antreposudur. Kumaş türleri başta olmak üzere her tür üretim maddesi Bursa’da depolanmaktadır. Şam’dan gelen baharat ve kumaş, Avrupalı alıcılarla buluşuyor, Floransalıların yaptığı gibi ürünlerin para yerine ürün değiştirmesi ile ticaret kolaylığı sağlaması Mısır’dansa Bursa’yı tercih sebebi yapıyordu [8].

İran ipeğinden ise ilk gümrük Tokat’ta ikincisi Bursa’da alınıyordu. Gayri resmi kayıpların azalması adına da devlet, büyük bir çaba harcamıştır. Ticaretin getirdiği kar marjı fazla olmasa da ticaret hacminin büyüklüğü, ipeği cazip kılıyordu. Floransalı ve Cenevizli tüccarlar Bursa’dan ipek almak için yarışmaktaydı. Batı’nın ince yünlü kumaşları, İranlı tüccarlar tarafından altın gümüş, bakır, Frenk çuhası ile değişmekteydi.

Osmanlı Devleti, ipek, ipekli kumaş, kürk, hububat yapılan değişim üzerinden malın büyüklüğü nispetinde yabancılardan %4, Müslümanlardan da %1 vergi almıştır. 1476’dan sonra oranlar %5 ve %4’e yükseltilmiş; kente giriş çıkışlardan eşya resmî ve Osman Gazi’den bu yana pazarlardan alınan bac-ı bazar vergisi de yürürlükte kalmıştır [8]. Görünüşe göre Osmanlı devlet yöneticileri, iyi işleyen bir sistem oluşturmuş ve bu konuda iyileştirmeler yapmışlardır.

Bursa sadece ürünlerin Doğu-Batı ya da tersi yönde hareketle el değiştirdiği bir merkez olmamış, ipeğin üretim noktası da olmuştur. 1501 yılında Floransalı seyyah Marighi’nin yazdıklarından şehrin günlük ipek ihtiyacının 300 kg olduğu anlaşılmaktadır [11]. 1502 tarihinde Bursa’da binden fazla ipekli dokuma tezgâhı bulunduğunu ise Halil İnalcık’ın araştırmalarından öğrenmekteyiz [10]. Bursa’ya İran’dan gelen ipeğin yarısından fazlası İtalya’ya, büyük bir kısmı Anadolu kullanımına, kalan kısmı ise Balkanlar ve Avrupa’nın farklı yerlerine ihraç edilmektedir [12]. Bursa’ya yıl içinde en az altı ipek kervanı gelir, bir kervanda 220 bin altın değerinde 24.600 kg ipek bulunurdu [10].

16.Yüzyılın ilk yarısında Osmanlı-İran Savaşı, Yavuz Sultan Selim’in İran’a, Şah Abbas’ın da Türklere ambargo uygulamasına neden olmuştur. Yavuz, İran ipeği bulunduran Türk, İranlı ya da Arap kişilerin mallarına el koyacağını açıklar [12]. Buna karşılık İran da, ipek satışını Anadolu topraklarına alternatif olarak Hint Okyanusu üzerine kaydırmıştır [13].

16.Yüzyılın sonlarında İpek Yolu’nun önem kaybetmesi, Osmanlı pazarının daralması sonucu oluşan enflasyon, İran mücadelesi, kara yerine deniz yolunun tercih edilmesi, Celali İsyanları ile oluşan iç karışıklıklar ülke ekonomisinde kayıplar oluşturmuştur [13]. Yukarıda bahsettiğimiz sorunlar 16. yüzyılda Halep’in, 17. yüzyılda ise İzmir’in Bursa’yı geride bırakmasına neden olur [14].

17.Yüzyılda Uzakdoğu ve İran ipek ticaretinin Alman ve İngiliz kontrolüne geçmesi, hammadde sıkıntısı oluşturmuş, dokumacılık yerine kozacılık tercih edilmiştir. 19. yüzyıldan itibaren ise Türk kozaları, hammadde üreten bir konumla sınırlı kalmıştır [13].

 

3.BURSA ÇARŞISININ OLUŞUMU VE İPEK TİCARETİ

 

Vakıf sistemi ile oluşturulan yapı tiplerinden biri de hanlardır. Kökeni Büyük Selçukluların yol üstü güvenlik ağını oluşturan karakol yapıları “ribat”lara uzanan han yapıları, Anadolu Selçuklu döneminde yol üstü kervansaraylarına çevrilmiştir [15]. Ticari ürünlerin el değiştirdiği ya da yolcuların rahatça konakladığı yapılar, Osmanlı Bursasından başlayarak şehir içi hanları şekline dönüşmüştür.

Şehir içi hanları, kare ya da kareye yakın dikdörtgen planlı, açık bir avlu etrafında revaklarla çevrili, genellikle iki katlı ve ortalarında mescit yer alan taş ve ya almaşık duvar örgüsüne sahip yapılardır. Hanların alt katları mal depolama ve ticari faaliyetler, üst katları ise konaklama ve ofis kısımları için kullanılmıştır. Hanlar, bir vakfın gelir kaynakları arasında bulunmuş; hanlardan elde edilen gelir vakıfta yapılacak hayır işlerine ya da vakıf eserlerinin bakımına harcanmıştır.

Orhan Gazi, 1339 yılında fethettiği ilk büyük şehir için Emir Han’ı yaptırarak ticareti bu noktadan kontrol etmiştir [16]. Şehre gelen ürünler Emir Han’da vergilendirilerek, satışı sağlanıyordu.

Bursa Emir Han (Bursa Büyükşehir Belediyesi Arşivi)

Murat Hüdavendigar, şehre gelen malların şehre giriş çıkış kontrolleri ve dağıtımları için 14. yüzyılın ikinci yarısında Kapan Hanı’nı yaptırmıştır. Kapan, Arapça’da terazi anlamına gelir ve adından da anlaşılacağı üzere, tartı işlemlerinin yapıldığı yer olarak kullanılmıştır. İslam şehirlerinde kapan hanları yer almış, bu kapanlar içinde satıldığı ürünün adı ile anılmıştır: Yağ kapanı, un kapanı, yemiş kapanı gibi [17]. 17. yüzyılda Bursa’nın dört kapanı vardır: Mîzân-ı harir (ipek kapanı), kantar ve dengin, meyve kapanı ve galle (tahıl) kapanı [18].

Ulucami’nin banisi Yıldırım Bayezid ise Bursa çarşısının çekirdeğini oluşturacak; Evliya Çelebi’nin ifadesiyle “kale gibi korunan, dört demir kapılı bir büyük Bedesten”i inşa ettirmiştir [19]. Bedesten’de en kıymetli mallar, kumaşlar satılır; bu yüzden geceleri görevliler tarafından kapanır, mal güvenliği sağlanmıştır.

Çelebi Mehmet ise, kendi yaptırdığı Yeşil Külliyeye gelir getirmek amacıyla İpek Hanı’nı yaptırmıştır. Mimarı Yeşil Külliyesi’nin de mimarı olan Hacı İvaz Paşa üstlenmiş olmalıdır. Söz konusu yapı, altta otuz dokuz, üst katta kırk iki odası olan büyük bir handır. İvaz Paşa bu bölgede bir de çarşı yapmıştır. İpek Hanı’nın altında büyük ve küçük kazzazhane (ipek üretimi yapılan yer) yer almaktaydı [20]. 15. yüzyılda Bursa’da ipek pazarı burada dönmektedir. Bu yüzyılda Geyve Hanı, Yeni İpek Hanı (Katır Hanı), Fatih Dönemi’nde ise Fidan Hanı ve çarşılar yaptırılmıştır.

Günümüzde Bursa’nın ipekle olan ilişkisini sembolize eden en büyük han Koza Hanı’dır. 1490 yılında II. Bayezid’in İstanbul’daki külliyesine gelir getirmek amacıyla Bursa’da yaptırılmıştır. Acem Hanı olarak da anılması burada daha çok İranlı tüccarların ikamet ettiğini ortaya koyar. Evliya Çelebi’nin de doğruladığına göre ipek mizanı buradadır. (Koza Han’ın yapımından önce Bedesten’deydi) [19,21]. İki katlı hanın alt katında elli, üst katında ise elli bir oda bulunmaktadır. Yan kısmında ahır bulunan hanın ortasında; altında şadırvan bulunan sekizgen bir mescidi yer almaktadır. Buradaki son koza pazarı 1995 yılında yapılmıştır.

Bursa’da Koza Pazarı (dergibursa.com)

II.Bayezid’in Koza Han’dan sonra yaptırdığı diğer büyük han ise Pirinç Hanı’dır. Bu nedenle Koza Han’a Han-ı Cedid-i Evvel, Pirinç Han’a Hanı-ı Cedid-i Sani denilmektedir. Pirinç Hanı’nın yapımı 1508 yılında bitirilmiştir. İki katlı hanın alt katında otuz odası, üst katında ise kırk sekiz oda bulunmaktadır [22].

Bursa Koza Han (Bursa Büyükşehir Belediyesi Arşivi)

Burada en dikkat çekici unsur, Sultan Bayezid’in İstanbul’daki yapılarına gelir getirmek için hanları Bursa’da inşa ettirmiş olmasıdır ki, bunun sebebi ekonomik gelirin Bursa’da daha fazla olduğudur.

Bursa Çarşı Bölgesi Yapıları (Rahmi Dede Arşivi)

Hanlar, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma ıslahatları nedeniyle, Avrupa tarzı açılan oteller, lokantalar ve diğer şehir öğeleri içinde önemini kaybetmiş, seyyahların da bildirdiği üzere, ucuz, temizlikten uzak, köhne yerler olarak kalmışlardır. Doğal felaketler ve yol çalışmalarında bir kısmı yıktırılan hanlardan günümüze restorasyon sonucu halen kullanımda olanlar ulaşabilmiştir [23].

4.SONUÇ

Hanlar vakıflara gelir getirmek amacıyla inşa edilmiş, konaklama ve ticaret yapılan sosyal mekanlardır. Bursa’da yeni bir deneme olarak yol üstü kervansarayları yerine şehir içi hanları kullanılmaya başlanmıştır ve yapılan hanların çevresinde çarşı, üretim ve satış merkezleri de yapılarak Bursa’nın günümüze değin ulaşan çekirdek çarşısı oluşmuştur. Osmanlı dönemi için, han tüccarın şehirde ticari ve günlük ihtiyaçlarını tek noktada kolayca ve güvenli bir biçimde karşılayabileceği yegâne mekandır. Böylelikle ticarete gösterilen ihtimam ipek pazarının büyümesini ve dolayısıyla yeni hanların inşa edilmesini beraberinde getirmiştir. Hanların çevresinde ise boyacılar, bükümcüler, dokumacılar gibi yan üretim alanları da oluşmuştur.

Hanlar Bursa’da günümüze değin kullanılan yapılardır. Bursa hanlarının en ünlüsü Koza Hanı’nda 1995 yılına kadar koza pazarının olması, tarihsel sürekliliğin yaşadığına en güzel örnek olarak karşımıza çıkar. Hanlar çarşı içinde günümüze değin ticaretin sürdürülebildiği sağlayan yapılar olarak halen işlevlerini devam ettirmektedir.

  • Fikret ALKAN*
    *Bursa Büyükşehir Belediyesi, Müzeler Şube Müdürlüğü, Bursa, Türkiye, [email protected]

 

KAYNAKÇA

[1] Bozkurt, N. (2020). “İpek”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.22, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,  361-362.

[2] Tezcan, H. (2017). Bursa’nın İpeklisi, 1. Baskı, Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları.

[3] Dalsar, F. (1960). Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları.

[4] Abacı Z.D.(2008). Bursa’nın Kent Dokusundaki Değişim (18-19. Yüzyıl), Bursa’nın Kentsel ve Mimari Gelişimi, Ed. Cafer Çiftçi, 2. b.,Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 165-182.

[5] İnalcık, H., Arı, B., (2005). Türk-İslam Osmanlı Şehirciliği ve Halil İnalcık’ın Çalışmaları, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 6, 27-56.

[6] İbn-i Batuta Seyahatnamesi, (2004). Cilt I, Çeviri, İnceleme ve Notlar: A.Sait Aykut, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

[7] Bisharat, L. T., (2008). “İpek ve Şehir Bir Kez Daha Bursa Dersleri”, Osmanlı’nın Peşinde Bir Yaşam Suraiya Faroqhi’ye Armağan, Derleyen Onur Yıldırım, 1. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 167-188.

[8] İnalcık H., (1960). Bursa I: XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar, Ankara: TTK Belleten, C.24, No.93, 45-96.

[9] Oğuzoğlu, Y.,(2012). Halil İnalcık’ın Bursa Araştırmaları, Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları.

[10] İnalcık H., (2012). Devlet-i ‘AliyyeOsmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I, Klâsik Dönem (1302-1606): Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, 50. b., İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.

[11] Üngörgil A., (2004). Bursa Hanları ve Tuz Han’ı Koruma Önerileri, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.

[12] Günay, N. A., (2018). Bursa Kadı Sicillerinin Işığında Yavuz Sultan Selim’in İpek Yasağı, Yavuz Sultan Selim Dönemi ve Bursa, Ed. Nilüfer Alkan Günay, Bursa: Gaye Kitabevi, 615-628.

[13] Kağıtçıbaşı E., Yaşar E., (tarihsiz). Bursa’nın Ekonomik Tarihi 1326-1900, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Yayınları.

[14] Abacı Z. D., (2008). Bursa’nın Kent Dokusundaki Değişim (18-19. Yüzyıl), Bursa’nın Kentsel ve Mimari Gelişimi, ed. Cafer Çiftçi, 2. b.,Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 165-182.

[15] Güreşsever, G., (1974). Osmanlı Devri Kervansarayları ve Menzil Hanları, (Doktora Tezi), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.

[16] Ergenç Ö., (2014).  XVI. Yüzyıl Sonlarında Bursa, 2. b., Ankara : TTK Yayınları.

[17] Sevim S., (2009). Bursa’nın Yitik Hanları ve Kapan Han, Bursa’da Yaşam, Temmuz, Bursa, 26-33.

[18] Kaplanoğlu, R., (2016). 90. Yılında Bursa Ticaret Borsası, Bursa: Avrasya Vakfı Yayınları.

[19] Dağlı Y., Kahraman S. A., (2008). Evliyâ Çelebi Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi: Bursa – Bolu – Trabzon – Erzurum -Azerbaycan – Kafkasya – Kırım-Girit 2. Cilt 1 Kitap 2, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

[20] Ayverdi, E. H., (1989). Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murad Devri Cilt 2, 2.b, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları.

[21] Yaşayanlar, İ., (2017). Hân-ı Cedîd’den Koza Hanı’na Bir Ticaret Merkezinin Mekânsal ve Fonksiyonel Dönüşümü, Sultan II. Bayezid Dönemi ve Bursa, Ed. Nilüfer Alkan Günay, Bursa: Gaye Kitabevi, 572-593.

[22] Yavaş, D. (2007). “Pirinç Hanı”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.34, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,  285-286.

[23]  Yaşayanlar İ., (2013). Osmanlı Dönemi Bursa Otelleri, Bursa: Nilüfer Belediyesi Yayınları.

Fikret ALKAN

1981 yılında Bursa’da doğdu. Lisans öğretimini Adnan Menderes Üniversitesi Klasik Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nde 2005 yılında; yüksek lisansını 2019 yılında Uludağ Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde tamamladı. 2012 yılından beri Bursa Büyükşehir Belediyesi Müzeler Şube Müdürlüğü’nde arkeolog olarak çalışmayı sürdürmektedir. Mesleki birikimleri ile birçok ulusal ve uluslararası sempozyumda bildirileri bulunan Alkan; yerel dergiler ve yerel basında köşe yazarlığı yaparak yazım hayatını sürdürmektedir. Ayrıca Bursa Büyükşehir Belediyesi Müzelerinde Ar-ge takımı faaliyetleri, kalite birimi ve müze kurulum çalışmalarında ve Kültür Akademisi’nde “Arkeoloji” ile “Şehir Kültürü ve Mimari” derslerinde eğitmen olarak da görev yapmaktadır. Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu, Bursa Kent Konseyi, Arkeologlar Derneği, Türk Kütüphaneciler Derneği, Gönüllü Hareketi Derneği gibi çok sayıda sivil toplum kuruluşunda aktif görev almakta ve proje üretmektedir. Aynı zamanda arkeolojihaber isimli internet sitesi ve sosyal medya hesaplarının bilimsel danışmanlığını yapmaktadır. Eposta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Fikret Alkan

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Tekrarsız Süslemeler

Tekrarsız Süslemeler

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 3 Aralık 2024
Sistematik Hatalar Bahçesi

Sistematik Hatalar Bahçesi

Ekrem Hayri PEKER, 3 Aralık 2024
Merdiven

Merdiven

Haber Merkezi, 21 Kasım 2024
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024