Kaşık, insanoğlunun hayat boyu varlığını sürdürebilmesi için elinden düşmeyen, yeri geldiğinde bilmece, deyim ya da atasözü şeklinde dilinde oluşan ve ritim olup onu coşturan, buna karşında yine de unutulmuş, üzerinde pek durulmamış bir araç, bir zanaat ve sanat dalıdır.
Bursa’nın İnegöl, İznik, Karacabey, Keles, Büyükorhan ve Orhaneli ilçelerinin bazı köylerinde çeşitli biçimlerde kepçelerle kavurma ve yemek kaşıkları da yapılır. İnegöl ilçesinin Tahtaköprü bucağının Gedikpınar, Hilmiye, Kocakonak ve Mesruriye köylerinde akçaağaç, gürgen, kestane ve karaağaçtan yemek kaşıkları yapılmaktadır. Eskiden İnegöl pazarında ve çevre köylerde satılan kaşıklar son yıllarda alıcı bulamadığından ancak dostlar için yapılmaktadır. Kaşık yapımında sırası ile balta, testere, keser, ‘‘oygu-kancalı’’ eğdi ve zımpara kullanılır.
Yakın zamana kadar Kocakonak köyünde ailece kaşık yapan Mustafa Aybey’in İnegöl’e yerleşmesiyle bu sanat kaybolmuştur. Gedikpınar köyünden şimdi hayatta olmayan Mustafa Dayı önce kartondan bir kalıp çıkartıp ağaca çizerek akçaağaçtan çok güzel kaşıklar yapardı.
Hilmiye köyünde eskiden Çizmeli Mehmet Ağa, Hancı Yusuf güzel kaşık parken günümüzde Hacı Recep, Hacı İsmail ve Hacı Şirin ile Mesruriye köyünde Demir Alp güzel kaşık yapar. Bölgede akşık yapmında uzun saplı (25 cm) eğdi ‘‘çevirgen’’ kullanılır ve üzerinde kaşık çalışılan ağaca ‘‘kütük’’ denir.
İznik ilçesinin merkez köylerinden Elmalı’da şimşir gibi sert, sarımtırak ve çok temiz bir ağaç olan ayı armudundan ‘‘ahlat’’ kaşık yapmayan başlayan İsa Turan sonra göçtüğü Hacıosman köyüne bu sanatı götürmüş ve Bilecik’in Gölpazarı ilçesi Karaağaç köyünde imamlık yaparken de 1965 yılına kadar kaşık yapmayı sürdürmüştür. Kaşıkları sivri ağızlı olup boyunu dirsekli ve düz, sapları yuvarlak bitimlidir. Yemek kaşıklarının yanı sıra yuvarlak ağızlı kavurma kaşıkları ile çeşitli boy ve biçimlerde kepçeler de yapardı. On kaşık bir desteydi. Daha sonraları yalnızca dost gereksinimi için kaşık yapan İsa Turan da bu sanatı bırakmıştır. Kaşık yapımında keser, tek yanlı eğdi, özel bıçak, cam kullanılırdı ve bunlar da kısa saplı idi. Üzerinde kaşık yapılan kütükte mengene denen oyuk ile bir de küçük çukur bulunurdu.
Keles ilçesi Alpağut ve Sorgun köylerinde yemek kaşıklarının yanı sıra özel oyun kaşıkları da yapılmaktadır. Alpağut köyünde Çoban Mehmet Ali, Keles kaşık oyunu ekibi için çift tırnaklı hayvan ayağını andıran 10-12 cm kadar kısa saplı ilginç bir kaşık biçimi yaratmıştı. Sapı ucunda sallanan sivri topaklar, sonradan takılmış olmayıp kaşıkla birlikte çıkarılmıştır. Bu kaşıklar oldukça küçük ve sivri ağızlı olup sap üzerinde parmaklar için hafif bir çukurluk yapılmıştır. Bu kaşıklar oldukça küçük ve sivri ağızlı olup sap üzerinde parmaklar için hafif bir çukurluk yapılmıştır. Küçük olduğundan bunları genellikle kadın oyuncular kullanır. Harmancık Demirci köyünde 1990’lara kadar Halil Kunduz, dostlar için sivri ağızlı yemek kaşıkları ile kepçeler yapardı.
Sorgun köyünde İsmail Güneş akçaağaçtan dedesinden öğrendiği ucu topraklı ‘‘tongurdaklı kaşık’’ oyun kaşığı yapmaktadır. Bu kaşıkları yaparken yörede kadınların örgü örerken kullandıkları tongurdaklı şişlerden esinlenmiştir. Günümüzde İbrahim Güneş bu sanatı sürdürmektedir. Bir oyun kaşığının içinde ‘‘Yaptığın alete kendin bakma alem baksın’’ yazılıdır. Kocakovacık’ta Mehmet Kılıç genellikle akçaağaçtan kaşık yapardı.
Karacabey ilçesinin İkizce köyünde de 1970 yılına kadar Ali Koç ardıç ağacından yemek kaşığı ve kepçeler yapardı.
Büyükorhan ilçesinin Ericek ve Karalar köylerinde ‘‘davulga’’ kocayemiş, ‘‘pırnal’’ meşe, gürgen, çınar, erik ve armut ağaçlarından kaşık yapılmaktadır. En elverişli akçaağaçtır. Düz kaşık denilen tek tipteki bu kaşıklara boya ya da cila yapılmaz. Orhaneli merkez Yazlıca köyünde kısa sap bitiminde yan yana iki topak sallanan oyun kaşığı da yapılır. Karalar köyünde eskiden bu sanatı yürüten İsmail Salı, Mustafa Salı, Ramazan Tosun yaşamlarını yitirmiş olup günümüzde Osman Kaplan, Kamil Güleç, Süleyman Yavuz ve Hüseyin Salı kaşık yapımını sürdürmektedir. Bölgede kaşık yapımında üzerinde kaşığı sıkıştırmak için bir yarık bulunan ‘‘döver’’ dedikleri bir yarım kütük kullanılır. Ormandan kesilip yine el testeresiyle kaşık boyunda kullanılan tahta bir sapa takılmış berber usturasıyla düzeltilir. Sonra tek yanlı eğdi ile içi oyulur. Törpü yerine de kazıma usturası denilen bir başka ustura kullanılır ve zımparalanamaz. Bu aletlerin tümü kısa saplıdır. Kadın ve çocuklar kaşık yapımında çalışmazlar. Bir usta günde bir deste (10 adet) kaşık yapar ve bunları Büyükorhan ya da Balıkesir’in Dursunbey ilçe pazarlarında satardı. Şimdi ise ancak dostlar için kaşık yapılmaktadır.
Kaynak:
–Hüsnü Züber’in hazırlamakta olduğu Kaşık kitabı
Bu yazı, Bursa Araştırmaları Dergisi Güz-2005 / Sayı 10’da yayınlanmıştır.
Hüsnü Züber Hakkında:
Emekli harita mühendisi, yarbay ve dağlama sanatçısı, 14 Ocak 2015’te Bursa’da vefat etti.