Bursa’nın değeri Necatibey Kız Meslek Lisesi’nden mezun olmak |
Necatibey Kız Meslek Lisesi, ki 1970’lerden önce Kız Enstitüsü olarak bilinirdi, Bursa’nın kalburüstü ve muhafazakâr ailelerinin kızları bu okula güvenle yollanırdı. Enstitü mezunu olan bir genç kız iyi bir evlilik için her daim namzetti. “İyi evlilik” her ne ise o günlerin kriterlerinde önemliydi!
40 – 50 yıl öncenin Bursa’sından bahsediyoruz, her şeye rağmen bugünkünden çok daha uygar insanların yaşadığı bir kent idi Bursa. Muhafazakârlığın modernlikle uyum içinde harmanlandığı yıllardı ve bizim kuşak o günlerin canlı tanıkları olarak yaşadığımız dönemi anlatmak durumundayız.
Sadece kız ya da erkek öğrencilerin eğitildiği okullara mesafeliyimdir fakat 1900’lü yılların Türkiye’si için uygun bir modeldi. Çeyrek yüzyıla yakın bir süredir değişip laçkalaşan eğitim sistemimizi gördükçe ister istemez kendi eğitim dönemlerimizin anlam ve önemi öne çıkıyor.
Bugün ayrımcılık giderek gözümüze batsa da o devirde kız okullarında okumanın ayrıcalığı çoktu; Özellikle erkekleri pek ilgilendirmeyen konularda daha derin ve özgür derslerimiz olurdu. Öğretmenlerimiz gün görmüş bilge kişilerdi. En azından çoğu öyleydi. Bildikleri yaşamsal değerleri bizlere aktarmak için çırpınırlardı. Büyümek için fazla heveslenmemeyi, bulunduğumuz yaşın çok kıymetli olduğunu tatlı hikayelerle anlatırlardı bize. Bir genç kızın en önemli makyajının temizlik ve bakımı için gülsuyu dahil çiçek sularıyla cildi silmenin, vücut bakımı için sabun ve limon kolonyası kullanmanın yeterli olduğunu söylerlerdi. Uygun makyaj, giyim kuşam, oturup kalkmak, muaşeret kuralları gibi ince davranışları genç beyinlerimize nakış gibi işlerlerdi. Teşekkür etmeyi, nasılsınız demeyi, yabancı kişilere karşı nasıl davranmamız gerektiğini aile içinde öğrensek de okulda da küçük ve anlamlı hikayelerle eğitilirdik. Hocalarımız, kendi öz bakımımız başta olmak üzere ev yönetimi, aile, iş hayatının çetin ceviz halleri üzerine tüyolar verir bizleri hayata hazırlarlardı.
Aslında biz kızları birer ılımlı feministler olarak yetiştiren çok saygın güçlü öğretmenlerimizdi onlar.
Eleştirmek en kolay iş, olması gerekenler üzerine odaklanıp örnekleri özendirmek çok daha yapıcıdır. Eski kullanılmayan eşyaları toplayan eskiciler gibi sürekli “ah eski günlerin anıları” diye sızlanıp o günleri yazmak bir süre sonra insanı sıkıyor tabi.
Bit pazarına elbette nur yağmıyor, o nurlar bizim ruhlarımızın eskimeyen kıpırtıları. Hangimiz o eski günlerin coşkusunu kelimelere sığdırıp tekrar yaşatabiliyoruz ki… Anıların kokusu yok, sesi yok, dokunuşu yok, yok oğlu yok. Bizimkisi züğürt tesellisi belki ama, yazmayalım mı? Olsun, bütün bunların farkındalığı inandığımız değerleri yazmamıza engel değil. (Aldığım terbiye züğürt demeyi bile ayıplıyor fakat, artık eskisi gibi yüzüm kızarmıyor!)
Türkiye Cumhuriyeti’nin okullarındaki uygar eğitimin unutturulması için büyük mücadeleler veriliyor olsa da söyleyin; burnumuzun direğini sızlatan anılarımızı da mı hatırlamayalım?
Not: Necatibey Kız Meslek Lisesi eski haliyle tarih oldu artık.
Yazık ki sağlamlaştırılıp müze olmasını sağlayamadık.
🤨Ama çok şükür ki anılarımız var!