Quantcast
Büyü İçerikli Çalışmalara Dair – Belgesel Tarih

Dr. Yaşar KALAFAT
Dr. Yaşar  KALAFAT
Büyü İçerikli Çalışmalara Dair
  • 18 Nisan 2020 Cumartesi
  • +
  • -
  • Dr. Yaşar KALAFAT /

Loading

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

GİRİŞ:

Bu çalışmanın ismi “Halk İnançları Alan Araştırmaları Bağlantılı Çalışmalara Dair Bazı Çıkarımlar” olmalıydı. Büyü konulu irdeleme çalışmamız büyü konulu çalışmalarımızın eleştirisi içerikli olacaktır. Büyü konusunda 2019-2010 yıllarında bir kısmı bildiri veya makale olmak üzere 10 civarında denememiz oldu[2]. Halk inançlarının arka planını araştırırken mitolojik derinlik ararken, araştırmalarımız Türk kültür coğrafyasından olduğu için çok kere yolumuz Eski Türk İnanç Sistemine çıkıyordu. O inanç sisteminin sistematiğinde de ak iyeler ve kara iyeler ve onların fonksiyonları vardı. Türk kültür coğrafyasının yaygın semavi dinleri arasında İslamiyet sıralama önde geliyordu. Hal bu olunca çalışma alanının geçmişten gelen izleri büyük ölçüde de bu dinin sınırları ile belirlenmiştir.

Büyü konusunu, farklı vasatlarda farklı dönemleri ile ilgili disiplinlerin süzgecinden geçirerek yapılmış çalışmalar, şüphesiz yok sayılamazdı. Biz, bizim bu alana giren çalışmalardan ulaşabildiğimiz birçoğunu incelememize aldık. Çalışmamızı iyeler, onların basmak, sahiplenmek, bağlamak, örtmek gibi fonksiyonları, fonksiyonlarını etkileyen, alem değişme, don değişme gibi genel ve özel özellikleri, saçı ve kurban gibi onların tutumlarını etkilen hususlardan hareketle büyüleri tanımladık, sınıflandırdık ve örneklemeler yaptık. Hayatın muhtelif dönemlerinde sözlü kültürde, alkışlar, kargışlar ve bu özelliği taşıyan çeşitli sözlü kültür türlerinden örneklemeler yaptık. Gözümüzden kaçırdığımız önemli bir çalışmanın olduğunu[3] maalesef oldukça gecikerek fark ettik. Bu çalışmamızda, anılan o çalışmadan bahsederek, çalışmalarımızda noksanlık olarak yaptığımız tespitleri açıklamayı değinmeler yaparak amaçlamaktayız.

Eserde din ve büyü kaynakları itibariyle ele alınmakta büyünün sözlüklerden naklen yaptığı tanımda “Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddialarında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlar, olarak vermekte ve S.V. Örnekten bilinen yollarla sağlanamayan şeyleri elde etmek, birine zarar vermek, ya da birini zarardan kurtarmak için bir takım gizli güçleri kullanarak doğayı ve doğa yasalarını zorla etkilemek amacı güden işlerin tümü” [4]olarak verilmektedir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde büyü “Tabiatüstü güçlerin yardımıyla tabiatı etkileyerek olağanüstü sonuçlar elde etme esasına dayanan faaliyetlerin tümü” şeklinde yer almaktadır.[5]

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

 

  • Yaşar Kalafat[1] /

Biz bu çalışmamızda, büyü konulu çalışmalarımıza eleştiri getirerek derinlik kazandırmak adına, belirtilen tanımlardan da yola çıkarak bazı değinmelerde bulunacağız.

Tabiat kanunları tanımının kapsamına büyünün asli yapı elemanları olarak kabul gören mitolojik dille ak iyeler ve kara iyeler semavi sözlüklerle melek ve cinler tabiat dışı varlıklar mıdır? Cevabımız “evet” ise büyünün gücünden yararlandığı veya yararlanmak istediği varlıklar arasında bunlar vardır. Ve bunlar tabiatın yapıtaşları olan nebatlar, hayvanlar, insanlar ve cansız bilinenlerden hareketle etkinlik göstermektedirler. Büyücü, ak büyü ve kara büyü yaparak tabiatta olaylara şekil ve yön verdiği iddia eden onu kanıtlamaya çalışan, kendince örnekleyebilen kimsedir.

Bizim üzerinde uzun süreden beri durmaya çalıştığımız ve verilerimizin büyük çoğunluğu dolaylı tespitler düzeyinde olan hususu “din mi büyü mü insan hayatına girişleri yaşama yansıyışları bakımından daha yaşça kıdemlidir konusu”, anılan bildiride sağlam kaynaklardan yola çıkılarak metodik olarak ele alınmıştı. Bu nokta da minnet duyduğumuz bir çalışma olmuştur[6].  Biz büyünün insanların inanç hayatına dinden evvel girdiği, bir dönem, büyünün din olarak hüküm sürdüğü, ancak dönemin büyüsünün günümüzdeki büyüden çok daha farklı bir formatta olduğu, dinler tarihi itibariyle dinlerin giderek tekâmül göstermesi karşısında, büyünün bütün dinlerde az çok iz bıraktığı, semavi dinlerin büyüye karşı oluşları, büyü karşıtı muhteva da içermiş olmasının, bu açıklamanın izahı olabileceği kanaatindeyiz. Bu kanaatimize gerekçeleri ile büyü konulu çalışmalarımızda yer vermeğe çalıştık[7].

Anılan Kırgızistan halk kültüründe efsun büyü konusunu ayrıntılı inceleyen çalışmasında[8] din konusu büyü içerikli çalışmalarla karşılaştırılırken;

Psikolojik kuram ve sosyolojik kuram ele alındığı bahsedildikten sonra, bunlardan birinci kuram Antropoloji mektebi (Evrimciler) dinin başlangıcını animizme dayandırıldığını belirtmektedir. Edward B. Tylor’ın ortaya attığı bu kurama göre insanla tabiat arasındaki ilişkide bir bütünlük vardır. Bu düşünce şeklinde insanlarla ruhun rüyada geçici ve ölümde tamamen bedeni terk ettiği, giderek çevredeki her şeyin canlı olarak algılanması sürecinin yaşandığı döneme girilir. Bu Animistik dünya görüşü, şekli olarak farklı gelişme gösterir[9].

Ölümle, ölenin ruh değil, beden olduğu ruhlara tapınma Manizmi doğuracaktır. Cin-peri inancı iyi ruh kötü inancı başlar. Bu ruhların ağaç kovukları gibi yerleri mesken tutmuş olmaları Fetişizm’im doğması şeklinde gelişir. Giderek monoteizme varılır.[10] Özetle Animizm (Canlılık) Animatizm (Doğacılık-doğayı canlandırma), Monizm (ölülere ve atalara tapınma), müteakiben, fetişizm, politeizm ve monoteizm düşünceleri gelişmiştir. Dinamizm (Animatizm veya Preanimizm (Ruhculuk öncesi) olarak adlandırılmaktadır.

Bu kurama göre fenomenlerde bir ruh ve can bulunduğunu ihtiva eden bir canlı alem düşüncesi mana kavramına yakındır. Mana şahsiyeti olmayan bir güç değil kişiler, ruhlar veya Tanrılarda bulunan bir nitelik olarak tasavvur edilir. Bu güce sahip olma ve olağanüstü bir gaye için kullanma dinin değil, büyünün kaynağını gösterir.[11] Market, ilkel insanı tarif ederken “büyüsel-din” kavramını tercih etmektedir.[12] Marett’e göre dinamizm öncesi insanları büyüsel pratikler yapmaya itmiş, bu pratiklerden din gelişmiş büyülü sözle de duaya dönüşmüştür.[13]

James Frazer, büyünün dayandığı temel ilkeleri, “Benzerin kendi benzerini doğuracağı, birbirine temas eden iki şeyin fiziksel temas kesildikten sonra uzaktan birbirini etkilemeğe devam edeceği şeklinde sistemleştirmiştir.

Frazer büyünün “Yanıltıcı bir davranış kılavuzu olduğu kadar sahte bir doğal yasa sistemi, eksik bir sanat olduğu kadar sahte bir bilim” olarak tarif eder. [14] Büyünün insanlara ne yapılması gerektiğini söylediği gibi ne yapılmaması gerektiğini de söyler. Olumlu kuralların büyü olumsuzların ise tabu olduğunu belirtir.[15]

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

 

Malinowski, büyüyü dinden ayrı, dinsel ritlerin daha sonrası için amacı yoktur. Amaç ritlerle gerçekleştirilir, şeklinde belirler[16].

Din ve büyü arasındaki ilişkiyi sosyolojik temelde ele alan Durkheim ve Levy-Bruhl, ilkel düşünce tarzını kolektif olarak nitelendirmektedir[17].

Bu esaslandırmalardan sonra, Kırgızistan ve Anadolu Türk halk inançlarında Efsun (Büyü) temelli dualar, inançlar, uygulamaları, benzeri tespitler ile eşleştirmek büyük ölçüde mümkün olmaktadır[18].

Tölgö, Kırgız Türklerinde 41 taşla oynanan bir fal yöntemidir. Tölgö, koyun kürek kemiği ve aşık kemiğiyle de yapılır. Kırgızlarda dale açmak, fala bakmak ve dalecı da falcı anlamına gelir. Tölgö geçmişte savaşların akıbeti, kıtlık dönemlerinde geleceğe tedbirli olabilme, avcıların avdan evvel başvurdukları bir yöntemdi. Bu falla geçmişteki olayları da takip edebilmek mümkün olduğuna inanılıyordu[19].

Tölge şiir (nazım) eşliğinde gerçekleştirilmektedir.

“Peygamberin falı tölgö
Taştan bekin taş tölge
Hazreti alp tölgö
Yürüdüğünü-durduğunu görmeden aç
…………………………………………….”[20]

Yeni Elbiseler Giyildiğinde Okunan Dualar:

Kırgızlar çocuklara yeni elbiseler giydirdiğinde çocuğun ömrü daha uzun olsun diye bir kısım dua sözleri batalar (Şiirler) Söylerler

“İte bite nasip olmasın
Giyimin güze ulaşsın
Ömrün yüze ulaşsın”[21]

Batı Türklüğünde bilhassa çocuklar özellikle bayramlık olarak yeni bir şey giyinmişler ise el öperler. Büyüklerde onların yüzlerini öper ve onlara

“Güle güle giyin,
Hayırlı olsun
Üzerinde yıpransın” denilir.

Dua Türk kültürlü halkların hayatlarının her döneminde ve her vesileyle yapılan bir uygulamadır. İslamiyet gibi semavi dinleri yaşayan Türk kültürlü halklarda dua çok kere bir nedamet işleminden sonra gelir. Öz eleştiri yapan kimse tövbekâr olur. Abdest alınırken yıkanılan her organ münasebetiyle af dilenilir. “Elimden, kolundan, dilimden, gözümden, yaptıkların haram, yanlış noksan için sana sığınırım” denilir. Kişioğlunu hataya sevk eden şeytandan /kara iyeden korunmak istenilir.

Keza abdest alınırken “suyu temiz yaratan Allah’a” şükredilir. Ağza su verilirken, “bana Peygamber efendimizin havuzundan öyle bir su ver ki bir daha susamayayım”, Baş mesh edilirken “boynumu bedenimi cehennem azabından koru”, Kulaklar yıkanırken “sözü en iyi duyup hayatıma yansıtmayı nasip et” denir. İbadet eğitimi alan çocuklara onların anlayıp kavrayabilecekleri bir dille, haram olan, yasak olan, kaçınılması gerekenler öğretilir. Bize göre bunlar, hayır içeren masum, büyüsel boyutu da olabilen halkın inanç kültüründe yaşayan masum dualardandırlar.

Saksağan Öttüğünde Yapılan Dualar:

Kırgızistan Türkleri halk inanca göre saksağan haberci bir kuş olarak bilinir. Bunu duyan kimse iyiye yormak ister. Güzellikleri haber versin istenir.

“Hayırlı öt saksağan hayırlı öt
Hayırlı ötersen
Başın kadar yağ vereceğim
Hayırlı ötmezsen
Sana ok vuracağım
Ağzına bok vuracağım”[22]

Batı Türklüğünde, değişik kuşların ötüşlerine, uçuşlarına, ötüş zamanlarına göre farklı anlamlar yüklenmiş, ötüşler farklı farklı karşılanmıştır. Leyleği ilk uçarken gören kimse o yıl çok seyahat yapacağına inanır, Baykuş uğursuz alarak algılanırken öldürülmez ekmek atarak uçup gitmesi sağlanır, evleneceği kimseyi rüyasında görmek isteyen genç kızlar tuzlu gılik yer, konuşmadan uyur, gördüğü rüyayı yorumlarken, kargaların hangi yöne uçtuklarını bakarlar. Kekliklerden kınalı kekliğin uğursuzluğuna inanılır. Güvercin camın önüne konmuş ise “hayır haber hayır haber” diye ona seslenilir. Kuşlardan bazılarının insanı basabileceğine inanılır. Kuş basmasına uğramamak için bazı tedbirlerin alınması gerektiğine inanılır[23].

Uyuma Esnasında Okunan Dualar:

Kırgızların mitik algısına göre insanlar uyuduğunda can bedenden uzaklaşır. Ruhlar rüya gören insanlara görünürler. Bu nedenle uykudan salimen uyanmak için çeşitli efsular söylerler

“Yattım sakin
Yastığım servet
Gönlüm Kur’an, dileyim iman”[24] denilir.

Bu türden inanç ve uygulamalar Batı Türklüğünde Anadolu, Kuzey ve Güney Azerbaycan, Balkanlar ve Türkmen eli Kuzey Irak halk inançlarında da vardır.

“Yattım sağıma
Döndüm soluma
Melekleri şahit olsun
Dinime imanıma
La ilahe İllallah Muhammedîn resul Allah”[25] gibi çeşitli okumalar yapılır.

Bu inanç biçiminde kabulü ve reddi belirleme Allah’ın elinde, onun dinin şeriatına göredir. Peygamber duyuran, anlatan, öğreten konumundadır. Melekler gibi adeta ak iyeler, gök ehli semavî varlıklar görevli yaratıklar konumundadırlar.

Su Geçerken Okunan Efsunlar:

Kırgız halk inançlarına göre her varlığın bir arbağı (ervah/ruh) olduğuna inanılır. Büyük sular geçilirken Suu esine (Su iyesine) yalvarırlar.

“Akışı sert deryadan
Geçerken senin rehberin olsun
Su geçerken yedeğine alıp
İlyas Pirin Yoldaşın olsun
………………………………….
Şeytana lanet olsun
Su pirlerin Şarlayarak akan sudan
Sinek gibi canımı korusun”[26] denilir.

Su iyesi içerikli inançların varlığını ve fonksiyonlarını da keza batı Türklüğü halk inançlarından örnekleyebiliyoruz. Akarsuyun “Ayşe’si Fatma’sı vardır.” Ayşe Fatma Hz. Ayşe ve Hz. Fatma’dan hareketle nurlu kadın kişiyi simgelerler. Rüyada akarsu, berrak su görmek, aydınlık geleceği anlatmış olur. Akarsuyun cennetten çıktığı cennete aktığına inanılır. Durgun suların, bataklıkların şer, kara iye yatağı olduklarına inanılır. Yeni gelin akarsudan geçirilerek yeni evine getirilmekle varsa büyünün bozulması amaçlanır. Denizde veya akarsuda yedi kulaç atan veya yedi dalga boyu yüzen kimsenin üzerinde varsa kara büyünün geçeceğine inanılır. Su, akarsu büyü bozucu olarak bilinir. Büyü yapıldığına inanılan muska türü şeylerin tespiti halinde büyünün bozulması için onların akar suya atılması önerilir.[27]

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

Yağmur Yağdırma Efsunları, İnanç ve Uygulamaları:

Yağmur efsunları Kırgız mitik düşüncesinde tabiat varlıklarının eesine (sahip/Ervah) ve Kök Tenirge (Gök Tanrı’ya) yalvarma şeklinde olmaktadır. Yağmurla göyerdiği “caı taş” (yada Taşı) üzerinden gerçekleştirilir. Bu taş, sığır ve koyunun midesinden elde edilir. Yağmur Gök Tanrı’dan dilenilirken;

“Kara Hanım, sultanım akkuğ
Yorgunlukla hareket eder
Kara boz bulutu
Tanrım senden dilerim
Ak Bulut, beri gel, tez gel
……………………………..
Ya kut, Allah u Ekber” [28]denilir. Kutu veren Ekber olan Allah’tır. Bu tespitlere göre, Kırgız Türk halk tefekküründe Gök Tanrı-Allah kavramı bütünleşmiştir.

Ayrıca Kırgızistan halk kültüründe mevsimin ilk yağmurunda farklı bir hikmet, bereket aranır, öyle olduğuna inanılır. Bu münasebetle çeşitli efsunlu sözler söylenir[29]. Nisan yağmurunda faklı büyüsel, efsunlu, hikmetli bir gücün olduğu inancı Batı Türklüğünde de yaşamaktadır.

Sözlüklerde, “Allah’tan yağmur talebiyle topluca yapılan dua törenlerine yağmur duası denir, demektedir. İslam literatüründe ise Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesi, sevgi ve tazim duyguları lütuf ve yardımını dilemesini ifade eder.[30] akşam yatarken ve sabah kalkarken yapılan Gülbanklar, Yemek duası, Mevlit duası. Aşure duası, Nazar duası, Hacı duası, Mektep duası, Kitap duası, İşe başlama duası, Esnaf Duası, Sefer duası, Çevirgel duası, Battalname duası, Hızır duası, Hatime duası, Kayıt duası, Yeni ay duası, Ezan duası, Güveyi duası, Kadef duası, Yatak duası gibi yapılan çeşitli dualar arasında Yağmur duası da vardır[31]. Van çevresinden[32] Nisan Yağmurları ile yıkanmanın yağmurun suyundan içmenin, yoğurt mayalamanın, yemek pişirmenin, çamaşır yıkamanın, sirke yapımında kullanmanın yiyeceklerin üzerine serpmenin uğur bereket getireceğine inanılır. Bu konuda Toroslardan, Deliorman bölgesi Türk halk inançlarından örneklemeler yapılabilmektedir. Yağ suyunda kut aranması, yağmurun gökten gelmesi ve Tanrının gökte olduğu inancının sonucudur.

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

Dambır Taş Efsunu, İnanç Uygulaması:

Kırgız halk inanç kültüründe yer alan Dambır Taş büyüsü bir tür bereket törenidir. Gök gürlemesinin ilk gerçekleştiğinde dile getirilir. Bu uygulama genellikle calgon kurun (mart ayı) nın ilk günlerinde yağmur yağması adına yapılır. O gün evin en yaşlı kadını deve derisinden yapılmış kova ve kepçe ile;

“Yer yarılıp yeşillik olsun
Meme yarılıp süt çıksın” diyerek evini etrafında 3 defa dolaşır.

Gök gürlemesi, Gökyüzündeki perilerin bereketinden kaynaklandığı inancı vardır. Göğün bu hali Kırgızların sevincine yol açmaktadır[33].

Evin etrafında üç defa dolanılması şeklindeki uygulama bize göre ev kutu ile ilgili olmalıdır. Etrafında dolaşılması şeklindeki uygulama bir anlamda tavaf içeriklidir, denilebilir. Etrafında dolaşılan ve dolaşan arasında mistik bir ortam oluşmaktadır. Etrafında dolanan, dolandığı mekânın manevi gücünden yararlanmaktadır. Kutsal mekanların türbe gibi yerlerin etrafında belirli sayıda dolanmak, dolanırken saçıları da birlikte dolandırmak, dolanması istenilen kimsenin takati uygun değil ise, onu sırtta dolandırmak bu tür uygulamalardandır. Bazı uygulamalarda da etrafında dolanılan mekândan değil de o mekanının kutsiyetinden hareketle şifa veya dilek Mutlak Olan’dan istenilir. Ölümcül hastası olan kimselerin yatmakta olduğu yatağın etrafında ağlayarak, hastanın canına karşı kendi canını adayan kimselerin hastalarının şifa bulduğuna, uygulamayı yapanın öldüğüne dair inanç içerikli anlatılar vardır.

Bu uygulama J. Frazer’in “Benzerin kendi benzerini doğuracağı, birbirine temas eden iki şeyin fiziksel temas kesildikten sonra uzaktan birbirini etkilemeye devam edeceği şeklindeki büyü tanımı kapsamında algılanabilir mi?

Aras Vadisi halk aşıklarının şiirlerinde sık görülen “başına dönmek” de bu türden bir uygulamayı anlatır. Anadolu’da Kars, Bayburt ve Sürmene’de yakın zamana kadar sadaka verilmeden evvel, kime niyet edilmiş ise sadaka olan nesne onun başı etrafında dolandırılırdı. Azerbaycan Türk Kültür coğrafyası halk inançlarında damadın ve daha ziyade gelinin başı etrafında tuz dolandırılır sonra bu dağıtılır. O tuza, damat kutu denir ve onun kutlu olduğuna inanılır. Bu anlamda başına dönmek büyüsel bir uygulama türüdür.[34].

Ev-büyü, ambar-büyü, ahır-büyü, çadır büyü bağlantılı inançlar da vardır. Bunlara mekân büyüsü veya büyülü mekân denilebilir. Yılan, akrep ve benzeri zehirlilere karşı el almış kimselerin büyüsel bir güçleri olduğu, bunlara haşere dokunmadığı inancı vardır. Bu tür kimseler korunmasını istedikleri kimsenin ve binalarının etrafında dolaşarak onları koruma altına aldıklarına inanılır. Kirvelik inanç kurallarının katı olduğu toplumlarda kirvenin bacasına çıkılmaz onun evin yukarısından geçilmezdi.

Mezar defninden gelen kimse doğrudan doğruya kendi evine gelmez, bir yerlere çok kere de ahıra uğrar veya evine farklı yoldan gelir. Tabutun kapıdan değil pencereden çıkarıldığı gibi uygulamalara dair de tespitler yapılmıştır. Bu durum, ölünün ruhu tarafından takip edilmeme isteği ile açıklanır.

Mezarlar için ölen kimsenin evi mezarlıklar için de ölüler şehri denildiği yörelerimiz vardır. Mezar parmakla gösterilmez. Kutsalda kendisine has efsunlu bir dokunulmazlık olduğuna inanılır. Mezarı parmağı ile gösteren çocuğa parmağını ısırması ve parmağına ayağı ile basması öğretilir. Böylece onun yaptığı hatanın cezasını çekmiş olacağına inanılır.

Kırgız Türk halk inançları kültüründe Yağmur yağması dileklerini içeren efsunlu sözler de söylenmektedir.

“Dambır dambır, dambır taş
Dambır atan kızıl taş
Yağmur yağdı gürleyip,
Çukurlara dolsun
Gürleyerek çok yağ
Yer yarılıp ot çıksın
Meme yarılıp süt çıksın
Keçilerim çoğalsın
…………………………”

Bu efsunun başka bir varyantında da,

“Gürle havam gürle
Güveniyorum güzelliğine
…………………………………” şeklinde söylenilmektedir.[35]

Batı Türklüğünde gök gürleyince, şimşek çakınca “La ilahe illallah” denir, tekbir getirilir, muhtemel felaketlerden Allah’ın korumasına sığınılır. Doğu Anadolu’da gök gürleyince niyet tutulur, dişe demir vurulur, Kelime-i Şahadet getirilir, şimşek çakınca yapılacak duaların kabul olacağına inanılır[36]. Bu tespitte efsun ile  geleceği tahmin fal inancı bir aradadır.

Doğu Anadolu’nun Tunceli gibi bazı bölgelerinde yıldırım vurduğu için yanan, kuruyan ağaçlarda kutsiyet aranır onların kutlu bir mekân oluşturduklarına inanılır. Zamanla çürüyen bu ağaçlara ait kütükler korumaya alınır bu mekanlar ziyaret yeri işlemi gösterilir[37].

Taş-yağmur bağlantılı inançlar batı Türklüğünde de vardır. Yağmur yağması için dere yataklarından mahdut sayıda minik taşlar topların bunların beherine bir İhlas suresi okunur bunlar bir çuvala koyulup çuval su yatağına sarkıtılır.[38] Urfa’da kurak havalarda yağmur yağması için kırk küçük taş Halil İbrahim Gölü’ne atılırsa yağmurun yağacağına inanılır[39].Akkışla’da yağmur yağarken evin bacasından aşağıya kaşık atılır kaşığın çukur kısmı yukarıya doğru gelire bolluk, tersi olup kaşığın sırtı yukarı gelir ise kıtlık olacağına inanılır[40]. Kaşık halk inanmalarında ürünü, bereketi, beslenmeyi temsil eder. Yağmur Gelinin diğer ismi Kepçe Gelindir. Kaşık, gelin gibi süslenerek gelinmiş gibi dolaştırılır. Ev iyesi kastedilerek evin hanımına kaşık düşmanı denilen yerler de vardır.

Kars’ta çocuklar yağmur istemiyle Çömçe Gelin/Kepçe Gelin gezdirirler ve isteklerini,

“Godi Godi’yi gördün mü?
Godi’ye selam verdin mi?
Godi burdan geçerken,
Bir tas suyun verdin mi
Ver Allah’ım ver bir sürü yağmur” söylemleri ile dile getirirler[41].

Mardin’de çocukları oluşturdukları yağmur alaylarında “Godi” yerini” Dodi” ye bırakmıştır.

“Dodu Dodu neden oldu
Bir kaşıkcık sudan oldu
Verin Dodu’nun hakkını
Gitsin ardına bakını”[42]

Dodu veya Godi Elâzığ, Keban, Baskil ve Ağrı’da “Mulla”, “Potik” gibi isimler de alabilmiştir. Bitlis’te Çömçe/Cemce Gelin, Gopbe Gelin, Kepçe Gelin olurken burada da alaya katılan çocuklar evlerden yağ, un yumurta ve benzeri yiyecekler isterler

“Cemce gelin cem ister,
Allah’tan yağmur ister
Verene oğlan ister
Vermeyene kız ister”

Kurak havalarda yağmurun yağması veya çok yağan yağmurun durması, güneşin çıkması, yağışın dolu şeklinde yamağa devam etmemesi için bölgelere, mevsimlere ve hava durumuna göre yapılan dini pratikler farklı büyüsel işlemlerin tespitine Anadolu ve yakın çevresi Türk kültür bölgelerinde sık sık rastlanılır. Yağmur duası için camiler, Yatır mezarları, su kenarları ve çok kere de tepeler gibi kutlu mekanlar seçilir.

Yağmur duasına çıkanlar duaya âmin derlerken kuraklığın istenmediği anlamında el parmakları yukarıya doğru değil ters istikamette aşağıya doğru tutulur. Büyü yapmada veya büyü bozmada ters motifine sık rastlanılır. Görücüler kız evinden olumsuz cevaplama ihtimali ile karşılaşmamak için giysilerini ters giyerler. Keza yağmur duasında katılanlar ceket gibi dış giysilerini ters giyinirler.

Ardahan’da yağmur yağdırmak için kurbağanın ıslatılması yahut yağan yağmuru dindirmek için kurbağanın kurutulması da bir duygusal büyüdür. Kurumuş topraklardan alınan kurbağanın ıslatılması ile yağmurun taklidi yapılmaktadır. Kurbağa kurudukça toprakların kuruyacağı inancı da yine arzulanan olayın taklit yoluyla meydana getirilmesidir[43].

Erzurum’da çok yağan yağmuru durdurabilmek için Kıbleye bakan bir duvar deliğine kurbağa koyulur[44].

Yağmur ve güneş duasındaki büyüsel atmosfer ile Türkmenistan’da Anadolu’da ve Azerbaycan’da ramazanlarda çocukların oluşturdukları “Pay Toplama Alayları”nın dua/alkış bakımından mahiyet farkı yoktur.

“Yukarıda bir ay var
Ucu Kızıl yay var
Peygamberin saçağında
Bize düşen bir pay var

Az verenin kızı olsun
Çok verenin oğlu olsun
Kapınızda toy olsun
Âmin, âmin, âmin”

Bir diğer örnekte ise;

“Sıcaksa gölge ver
Soğuksa sıcak et
Koyunun kuzun var olsun
Anan bacın sağ olsun”[45]

Ters uygulaması -Yaruk-Karaluk, Yink-Yank kapsamında düşünülebilir mi?[46]

Yağmur duasına için yağmur alayı oluşturan çocuklar evlerden yenilecek bir şeyler toplarlarken veren evlere alkış içerikli vermeyen evlere de kargış içerikli efsunlu sözler söylerler.

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

“Tıfl-ı ma’sumlar geliyor kapına
Cümlenin niyâzı vardır katına
Kıl bize lâyık olanı şaânına
Ol Muhammed hürmetine yâ Mücib
Ver bize bârân-ı rahmetten nasîb”[47]

Kindik Kesüü (Göbek Kesme) Duaları, İnanç ve Uygulamaları:

Kırgızların inançlarına göre bebek, kendisiyle ilk temas kuran kişinin karakter özelliklerini göstermektedir. “Atalarıma değil, yerden kaldırana çekerim”, sözü bu durumu özetlemektedir. Aynı anlamda Kazaklarda da “bebek, göbek ebesine çeker” sözü kullanılmaktadır. Kırgızlara göre bebeğin göbek bağını kesmek ve çocuğu belemek çok önemli işlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle bu işi yapan kişilere kindik ene (göbek ebesi), eşine ise kindik ata, adı verilmektedir. Kindik ene ve kindik ata, Türk folklorunda görülen sanal akrabalık türlerinden biridir. Kindik ene Kırgız kültüründe ilk müjdeci olarak da kabul edilmekte ve çocuk ömür boyu o kişiyi ninesi gibi görerek ona hürmet göstermektedir[48].

Kırgızlara göre kindik kesen kişinin belli başlı özelliklere sahip olması gerekmektedir. Kindik Ene seçilirken kalbi temiz ve çalışkan olmasına dikkat edilir. Bebeğin doğumuyla birlikte kesilen hayvanın derisi ve döş eti kindik eneye verilir. Eski devirlerde Kırgız kültüründe bebeklerin göbeğini buz ile kesmek (buz gibi arı, onun suyu gibi gayretli olsun) istenirken, yakın dönemde bu gelenek unutulmuştur. Kırgızlara göre kindik kesilirken ak bata (iyi dua) verilirse, bu dua kindik kanıyla birlikte çocuğun ruh dünyasına girmekte, duada geçen sözlerin tesiri daha sonraki yaşamında onu etkilemektedir. Bu bağlamda Kırgızlar arasında (dileğimizi göbek kesilen yerden, göbek kanı dökülen yerden ver) sözü yaygın olarak kullanılmaktadır. Kırgızlarda kesilen göbek, erkek çocuğun göbeği ise, ev kedisi olmasın, tarlada bahadır olsun diyerek evden uzak bir yere, kız çocuğun göbeği ise evin kutu olsun diyerek ocak dibine gömülür.  Bu esnada,

“Bismillah benim elim değil,
Fatma Zehra’nın eli,
Büyüklerin yaşını versin,
İyinin başını versin,

Küçünün malın bersin,
Bakaydın ömürün bersin,
Er Agıştın köñülün bersin,
Manastay bilektüü bol,
………………………………
Rızk bakımından talihli ol,
Âmin.” gibi türü dualar yapılır[49].

Doğu Karadeniz ve Aras Vadisi Türk halk kültüründe “Göbeğimi sen mi kestin? Diye bir ifade şekli vardır. Bana hükmediyorsun, üzerimde hak sahibi imiş gibi davranıyorsun” anlamında kullanılır.

Ebe Ana’nın İran ve Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında özel bir konumu vardır. Doğu Karadeniz bölgesinde kavga yapan çocuklarda en ağır küfür ebeye sövme şeklinde olur. Güney Azerbaycan’da ebe ana karşılığında Bibi sözü kullanılır. Aras vadisi Türk kültür coğrafyasında bibi, hala veya teyzeye denir. Güney Azerbaycan’da ünlü ebeler için ölümlerinden sonra Bibi Günleri yapılır kuran okutulur, yemek verilir. Bunların mezarları ziyaret mekânları olarak bilinirler. Bibiler hayatta iken bayram ve benzeri vesilelerle bibilik yaptıkları kimseler tarafından hediyelerle ziyaret edilir, minnet duyguları belirtilir duaları alınır.

Kırgız Türklerindeki ebeye verilen önemdeki bazı özellikler Anadolu halk kültüründeki aşerme veya yerikleme döneminde yaşamakta olan inançlarla çok örtüşmektedir. Aş eren hanımın çekim halinde olduğuna inanılır. Bebeğinin kime benzemesi isteniyor ise sürekli onu hatırlaması istenir. O kimsenin sürekli resmine baktırılır. Bilhassa vahşi hayvanlarla karşılaşması istenmez. Ayı görmesi halinde bebeğinin vücudunun kıllı olacağına, tavşan görmesi halinde üst dudağının yarık olacağına ördek görmesi halinde badi badi yürüyeceğine inanılır. Anne adayının bu döneminde canının çektiği yiyeceğin meyvenin sağlanması istenilir. Aksi halde bebeğin vücudunda o meyvenin leke olarak çıkabileceğine inanılır. Bu hal benzerin kendi benzerini doğuracağı, birbirleri ile temas eden iki şeyin fiziksel temas kesildikten sonra uzaktan birbirlerini etkilemeye devam edebileceği şeklinde açıklaması yapılan büyü türü kapsamına alınabilir mi?

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

Göbek bağının saklanması ile ilgili inançlar batı Türklüğünde de vardır. Çocuğun büyüdüğünde seçmesi istenilen meslek ile göbek bağının gömüleceği yer arasında bir ilişki kurulmuştur. Cami ve okul duvarının dibine gömülür eğitimli, resmi daire duvarının dibine gömülür ise devlet memuru olacağına inanılır[50]. Kız çocuklarının göbek bağları veya eşleri büyüğünce evcil olması, baba evine sık sık koşmaması, komşu komşu bütün gün dolaşmaması için evin içinde bir yere gömülür. Sünnet parçasının saklanması ile ilgili benzeri inanlar da vardır[51]. Sünnet parçası da bebeğin eşi de göbek bağı da alelade yerlere, pis yerlere atılmazlar, insanlar tarafından çiğnenmeleri istenilmez[52].

Nooruzdama (Cañı Cıl) Duaları, İnanç ve Uygulamaları:

Yenigün/Nevruz Günü Kırgızlar arasında ulustun uluu künü olarak da kabul edilmektedir.

Kırgızlar nevruzda gün batarken mallarını ağılda toplayıp ardıç ağacından tütsüleme işlemi yaparlar. Bu işlemden önce de evdeki insanları tütsülemek ve nevruzu temiz olarak karşılamak gerekmektedir.  Söz konusu tütsüleme işlemine Kırgızlar alastoo (alazlama) adı vermektedirler. Kırgızlar bu işlemin sonunda kâfire karşı diyerek doğuya doğru tüfek sıkılır.[53]

“Alas alas,
Her beladan halas,
Yeni yıl geldi,
Eski yıl gitti,
Maldan sağ,
Candan esen olalım.”

Alastoo işlemi Kırgızlar arasında arça (ardıç) ve adıraşman (yabanci sedef otu) ile yapılmaktadır. Ardıç ve sedef otunu yakan Kırgızlar bunlardan elde ettikleri duman (tütsü ile) bebeği, bebeğin beşiğini, yorgan ve döşekleri, evin içini, satışa gelmiş malı alaslarlar. Kırgızlarda alastoo (alazlama/tütsüleme) yerine kullanılan başka bir söz de ısırık (tütsü) veya arça ısırık (ardıç tütsüsü) sözüdür. Karatayev, bu sözün geçmişte kullanılan izrıh (cin, hastalık çıkarma) sözünden geldiğini ve Hakas dilinde yaşadığını ileri sürmektedir. Kırgızlar nevruz günü büyük bir tepede güçlü bir ateş yakarlar ve elbiselerine ateşe silkeleyerek “alas alas, eski cıl ketti, cañı cıl keldi, aydan aman, cıldan esen bololu, alas alas, ar balaadan kalas” sözlerini söylerler Hakas sözlüğünde alas (evi, hastayı kötü ruhlara karşı tütsüleme)[54] ve ızırıh “tütsüleme, kötülüklerden korumak için tütsüye tutma” sözü hâlâ kullanılmaktadır. Alas Efsununun farklı metinleri de vardır.[55]

Alaslama efsununun bir başka ve daha uzun şekli ise şöyledir:  

“Alas, Alas, Alas,
Ar balaadan kalas.
Nooruzdun uşul künündö,
Arça tütöp ar üydö,
Şattık külkü cañırıp,
Şañ cañırsın köktömdö.
Urmatına nooruzdun, “[56]

Azerbaycan, İran, Suriye, Anadolu Türk kültür coğrafyasında Nevruz/Yenigün bayramında canlı cansız ev-bark, üst-baş tamamen paklanır. Sadece fiziki temizlik değil, kötü niyetlerden arınma küsler arası barış, gönül temizliğine de önem verilir. Temizlenmenin bir yöntemi de ateşle aklanıp paklanmaktır. Sin-Sin gibi oyunların mahiyetinde bu vardır[57].

Tüfek atmak batı Türklerinde ay veya güneş tutulunca tutulmaya sebep olan kara iyeden ayı veya güneşi kurtarma içerikli bir uygulamadır. Gelinin yeni evinin eşiği önünde basarak tabak kırması, damat gerdeğe girdiğinde silah atılması da bu türden tok seslerin çıkarılması amaçlı olduğu düşünülmektedir.

Kırklama Esnasında Okunan Efsunlar, İnançlar ve Uygulamalar:

Kırgızlar arasında yeni doğan ve doğumundan sonra kırk gün geçtikten sonra kırklık çıkarılmaktadır. Kırk gün geçtikten sonra ilk olarak çocuğun üzerindeki elbiseler çıkarılır. Bu elbiselere Kırgızlar “it köynögü” adını verirler. Daha sonra yapılan ilk işlem karın saçı (doğum esnasında başında olan saç) alınır ve bu ikisi birbirine sarılır. Bundan sonra yapılan ilk işlem kırk çeşit parçadan elde edilen kırk köynögü (kırk elbisesi) giydirilir. Bu işlemi bebeğin dayı tarafı yapmak zorundadır. Kazaklar arasındaki geleneğe göre bebekten çıkarılan it köynök içine tatlı şeyler konur ve bunlar itin boyuna düğümlenir. Çocuklar bu iti kovarak bu yiyecekleri alırlar ve aralarında paylaşırlar. Bazen de bu köynök/gömlek çocuğu olmayan kadınlara verilir. Bundan sonra kırk kişinin duasıyla su toplanır. Bu suyun içine birazcık tuz konur. Bebek bu suda yıkanır. Bu sırada şu efsunlar okunur:

Kırk atanın geleneği,
Baba-ananın görevi.
Kırk boy Kırgız içen su,
Kırk atamızdın geçtiği su,
Kırk geçiti aşan su,
Kırk defa yuvarlanıp gelen su,
Ağaçları, taşları kıran su,
Hızır atamın tattığı su,
Su gibi temiz ol,
Nur gibi güzel ol! “[58]

Bebeğin sırtındaki ilk gömlek kırk gün adeta himaye altındadır. Kırkıncı gün çıkarılarak değiştirilen bu gömlek ile yeni bir koruma dönemi başlayacaktır. Bunun için çocuk kırklanırken aynı zamanda genel koruyucu olarak bilinen tuzdan geçirilir ve giyeceği yeni gömleğin de koruyucu evsafa ulaştırılması gerekecektir.

Bize, göre çocuğu olmayan kadına verilen gömlek kara iyeler tarafından sahiplenilmemiş, güvenli bir gömlektir. İlk gömlek köpeğe verilmek suretiyle, kara iyelere onun değersiz olduğu gösterilmiş olmaktadır. “Çocuğu olmayan kadının çoğunun olmayışına o annenin kara iyeler tarafından sahiplenilmiş olması yol açmaktadır.” Şeklinde bir inanç vardır. O, adeta kutsuzdur. Anadolu ve Uluğ Türkistan’ın birçok yerinde karın saçı tıraş edilince ağırlığınca altın sadaka olarak verilmeden evvel dışkı ile tartılır. Amaç kara iyelere saçın kıymetsiz olarak gösterilmek suretiyle kara iyelerin şerrinden korumaktır. Keza kara iyelerden ve kem güçlerden korumak için erkek çocuklara koyulan geçici isimlerin arasında Bokbay ismi de vardır[59].

Bebek için kırk çeşit parçadan kırk gömleği dikilmesindeki amaç kırk kişiden asgari bir kişinin kutlu olabileceği inancı içeriklidir. Keza Kırk Ata, Kırk Boy, Kırk geçit ve kırk defa kırklar içerisindeki kutdan çocuğun yaşamasına mâni olan kara iyeye engel olmak maksatlı, yararlanma amaçlı olmalı. Geçitlere de konulan ovoo/oboo saçı merkezlerinin anılması da bundan olmalı Nihayet Hızır Ata yetişecektir. Adeta, kara iye ak iye savaşı yaşanmaktadır. Ak iye, kara iye saldırısı veya tahribatına karşı, mevzi alıcı koruyucu konumundadırlar.

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

Kırklama bekle birlikte anneye de yapılır. Kırk suyunun hazırlanması ve kırklamadan sonda bu suyun dökülmesini yer ve şeklinin özel uygulamaları vardır. Bebek için kırklama yapıldığı gibi yarı kırk ve çeyrek kırk da yapılır. Kırklama, batı Türklüğünde Alevi inançlı Müslüman kesimde aklama, temizleme anlamında kullanılır. Sünnetin de kırklaması yapılır bunun için kırk gün değil 3 gün hesaplanır. İnsanlar olduğu gibi kap-kaçak da kırklanır. Hayatın geçiş dönemlerinden sadece doğum safhası için değil evliliğin ve ölümün de keza kırkı yapılır[60].

Kırklama konusu bakımından önem arz eden bir diğer husus da kırk basması veya kırkların karışmasıdır. Kırklamayı ebe ana yaparken bebeğin kırkının diğer bebeklerin kırkı ile karışmasın diye alkış içerikli büyülü sözler söyler. İnsanların kırklarının karışabileceği gibi bitkilerin, hayvanların kırklarının basabilecekleri inancı da vardır. Bunlardan korunmak ve kurtulmak için de özel alkış içerikli büyüsel sözler söylenir[61].

Oozantuu (Ağızlama) Geleneği:

Umay Ana koruyuculuğuna dayanan, çocuğunun bahtlı, mutlu ve uzun ömürlü olması için yapılan bir tür bereket merasimidir. Bebek doğumundan kısa bir süre sonra bebeğe oozantuu (ağızlama) işlemi yapılır. Söz konusu işlemi çevrenin en hürmetli, yaşlı ve mutlu insanı yapar. Söz konusu kişinin durumunun bebeğin kaderini etkilediğine, etkileyeceğine ve talihinin ona da geçeceğine inanılır. Bu işlem esnasında nursuz ve haris insanlar bebeğine yanına alınmaz[62].

Bu uygulama da bize göre benzerin kendi benzerini doğuracağı birbirine temas eden iki şeyin fiziksel temas kesildikten uzaktan birbirini etkileyebileceği, içeriklidir. Bahtlı, mutlu ve uzun ömürlü kimse kutlu kimsedir. Ak iye özelliği ile bezenmiştir. Nursuz, haris kimse ise kara iye özelliği içermektedir.

Kırgızlar bu işlemi yaparken “geleceği yağlı sütlü olsun, hamuruna yapışıp ebediyen talihli olsun” derler. Çocuğun uzun ömürlü olması, daima sağlıklı ve mutlu olması, ana ve babasına yararlı, rızklı olması için dualar okunur. Kırgızlar oozantuu işlemi sırasında şu duaları okurlar:

“Bismillahi rahmani rahim,
Ağzına yağ salıp duran Umay’ım.
Altı kuyruk yiyip,
Altmış yaş yaşa.
Yedi kuyruk yiyip,
Yetmiş yıl yaşa.
Kızıl dilden tatlı ol,
Rızıktan yana açık ol!
Âmin!” [63]

Umay Ana kültü batı Türklüğünde Fatma Ana kültüne dönüşmüş ve  Fatma Ana’nın Eli, Fatma Ana  Otu, Fatma Ana Şifası, Fatma Ana bereketi olarak yaşamaktadır[64].

Cele (Hayvanların Bağlandığı İp/Örme) Duası:

Kırgızlar her yıl yeni bir ip örüp at yavrularını bağlarken bu işlemi dualarla gerçekleştirmektedir. Kırgızlar at bağlanan ipleri kutsal görür, onun üzerinden atlamaz, ipi derin çukurlara bırakmaz, ipin temiz olmasına dikkat edip üzerine asla küçük veya büyük abdest yapmazlar. Bu nedenle Kırgızlar ipi örerken iyi dualar ederler, Dua esnasında, “Kambar Ata yardım etsin, korusun, at yavruları yorga, külük çıksın” şeklinde de dua ederler. Bu dualar ilk kımız içilirken de tekrar edilir. Kırgızlar arasında hayvan ticareti sırasında satılan hayvanın ipi alıcıya verilmez, alıcı hayvanı satın aldıktan sonra kendi ipiyle bağlar ve götürür.

At koştursa yetmesin.
Tanrım verdiği nasibi,
Tepse dahi gitmesin.
Allah veren rızkını,
Kovalasa gitmesin.
Çukurların toplanmasın,
Kımız torban kıyılmasın.” [65]

https://maximus101.livejournal.com/63062.html

Örme bize göre bir büyü türüdür. Savaşa giderken atının kuyruğunu ören veya ona bir düğüm atan, düşmanın kara büyüsüne karşı ak büyü yapmış olmaktadır. Ahırlarda atları binerek terleten onların yelelerini de ören kara iye, bu uygulaması ile kara büyü yapmaktadır. Kurtağzı bağlama büyülerinden birisi de ipe düğüm atma suretiyle yapılır. Evcil hayvan çiftliğine dönünce düğümler çözülerek büyü bozulmuş olur[66]. Keza damat başarısız olsun diye ipe düğüm atılarak kara büyü ile bağlanılırken bağlamaya mâni olmak için ipe düğüm atılarak ak büyü yapılır[67].

Örgülü ipte efsun içerikli bir koruyucu bir mahiyet arama inancı Türkmenistan’da da vardır. Gençlerin ellerinde, şoförlerin direksiyonlarında çok kere kara ip ve ak iplerden örülmüş bu tür şeyler görülür. Doğu Karadeniz bölgesinde bu uygulama daha ziyade büyükbaş hayvanların nazarlıklarında görülür.

Satılan at ise onun gemi veya kantarması İç Anadolu’da da hayvanla birlikte satılmaz. Hayvanın boynundan açılır alınır hayvan bağsız satılır. Bu tür hayvan alacak kimse yanında alacağı hayvanı bağlamak için bir bağla gelir. Bazı hallerde atın bağı da verilecek ise o bağ satıcı tarafından yere koyulur, alıcı onu yerden almış olur. Bize göre bu uygulama haklaşma helalleşme, satılırken manevi bağı da koparmama uygulamasıdır. Zira “bağlama” nın halk inançlarında manevi boyutu da vardır. Adeta insanlar arasındaki “ahretlik” veya “nişan” bir özellik taşır. Bağın kopması, bağın kalmaması sadece fiziki bağ değildir[68].

Yolculuk Duası, İnanç ve Uygulamaları (Saparga Bata):

Kırgızlar yolculuğu çok önemseyip yolda bir kaza bela olmaması için insanın kalbini temiz tutması gerektiğine inanırlar. Bu nedenle yolculuk esnasında karıncaya bile zarar verilmemesi gerektiğini düşünürler. Yolculuğa çıkma sırasına yolculuk yapacak kişinin arkasından dua edilir, iyi dilekler dilenir ve ak col (iyi yolculuklar) sözü mutlaka söylenir.[69]

Kırgızlar savaş seferine çıkarken bayraktardan dua alınması gerektiğine inanırlar.

“İyi git, görüşene kadar esen ol.
Ak yolun açılsın, yolun olsun.
Seferin rahat olsun.
Yolun açık, yoldaşın Hızır olsun.
Yolun ganimetli olsun.
Sağ salim gidip, sağ salim dönüp gel.
Yolunu Hızır açsın.
Hafifçe gidip, ağır gel, yediklerinden alıp gel.”[70]

Yolculuğa çıkacak kimseler için can ve mal güvenliği bütün dönemlerde ve dinlerde önemsenmiştir. Boz Atlı Hızır ile yol iyesi inancı arasında devamlılık içeren bir bağlantının olduğu üzerinde de durulmuştur. Ovoo/Oboolar inancında yola çıkan kimselerin yol iyesine adak bezi bağladığı, bu tür mekanlara saçı niyetine taş koydukları bilinirken Semavi dinlerin hâkim olduğu coğrafyalarda bu arada Türk kültür coğrafyası halk inançlarında yolcu için yapılan dualar, yolcu için verilen sadakalar vardır. Yolunun açık olması için onun ardından su dökülür ve ayna tutulur.

SONUÇ:

Uluğ Türkistan Türk halklarından Kırgızların halk inançlarındaki büyüsel içerikli tespitler de doğal olarak Eski Türk İnanç Sisteminin birçok inanç özelliğini İslamiyet’e taşımışlardır. Bu özelliği batı Türlüğünden Anadolu ve yakın çevresi Türklerinde de görmek ve örneklemek mümkündür. Halk inançlarının geçmişten günümüze köprülerinden olan Büyü konusundan yola çıkıldığında her iki coğrafya arasındaki aynılıkları ve ortaklıkları takip etmek mümkün olabilmektedir.

Eski Türk inanç Sisteminin yapı taşlarından olan ak iyeler ve kara büyülerin yapılmasında önlenmelerinde rol alırlarken, bunlara saçı yapılabilirken bunları harekete geçirmede alkış ve kargışlar harekete geçirici faktörler olarak etkili oluyorlardı. Sözlü kültür verilerinin her türünden yola çıkılarak geçiş dönemlerinin hepsi için örneklemeler yapılabilmektedir.

Kırgızlar kültüründe “medenileştirişi kahramanlar” olarak yer alan Kambar Ata, Çolpon Ata, Dıykan Baba, Zengi Baba, Süleyman Ata, Umay Ana (Fatma Ana) gibi kutlu isimlerin yerini batı Türklüğünde bir kısmı Umay Ana/Fatma Ana gibi tamamen aynı olan kutlu kimselerin yerini batı Türklüğünde doğal olarak bu coğrafyadan farklı ulu zatlar almıştı.

Ruhlara veya ruhlar için dua edileceği zamanlarda Kırgızlarda aracı olarak falcı, bakşı, bübü gibi kimseler görev üstlenirlerken batı Türklüğünde bu görevlerin görevlilerinin isimleri değişebiliyordu.

Kanaatimize büyü, fal ve nazar gibi ruhlar bağlantılı inançların ortaklık farklılık içeren yönleri aydınlanabildiği nispette bunlarla din olgusunun varsa ortak yönleri de aydınlanmış olacaktır.

DİPNOTLAR

[1] Dr., Halk Bilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi

[2] Yaşar Kalafat, Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü I, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, İstanbul 2020; Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü II, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, İstanbul 2020;

[3] Mehmet Çeribaş, “Kırgızlarda Efsun Büyü Temelli Dualar İnançlar ve Uygulamalar”, Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi, Sonbahar 2016 (7) (Sempozyum Özel Sayısı) S. 180-207

[4] S. Örnek 1971 135, Etnoloji Sözlüğü, 1971 s.135, Ankara: AÜDTCF zikreden, Mehmet Çeribaş, “Kırgızlarda Efsun Büyü Temelli Dualar İnançlar ve Uygulamalar”, Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi, Sonbahar 2016 (7) (Sempozyum Özel Sayısı) S. 180-207

[5] İslam Ansiklopedisi 6.C. 1992; MEB yayınları S. 507, zikreden M. Ceribaş, agm.

[6] Mehmet Çeribaş, agm.

[7] Yaşar Kalafat, Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyğ 1, ASAM Yayınları İstanbul 2020; Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü 2 ASAM Yayınları İstanbul 2020; “Örtülü Sözün Büyü Boyutu <var mıdır? ” Türk Halk Bilimi İnanç Araştırmaları VI Mitostrateji 2 Atayurt’tan Anayurt’a Türk Halk İnançları, ASAM Yayınları İstanbul 2020;                s. 133-153

[8] Mehmet Çeribaş, agm.

[9] Edward B. Tylor, zikreden, M. Çeribaş, agm.

[10] Malinowski, B. Büyü, Bilim, Din (Çev: Saadet Özkal) İstanbul, 1990, Kabalcı Yay. S. 7-8; V.S. Örnek, 100 Soruda İlkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane, İstanbul Gerçek Yayınevi 1998, 24,25

[11] Evans-Pritchard, İlkellerde Din (Çeviren, Hüsen Portakal) Ankara, Öteki Yayınları1998.s.4                                             zikreden M. Çeribaş, agm.

[12] Evans-Pritchard, İlkellerde Din (Çeviren Hüsen Portakal, Ankara, Öteki Yayınları1998.s.41

[13] S.V.Örnek, 100 Soruda İlkellerde  Din Büyü, Sanat, El Sanatları, İstanbul, Gerçek Yayınevi 1998-128, zikreden, M. Çeribaş, agm.

[14] James Frazer, Dinin ve Folklorun Kökleri (Çeviren, Mehmet Doğan) İstanbul, 2001, Payel Yayınları, s.34, zikreden M. Çeribaş, agm.

[15] J.Frazer 2001, age. S.39 zikreden, M. Çeribaş, agm.

[16] Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[17]Durkheim- Levy-Bruhl M. Çeribaş, agm.

[18]Yaşar Kalafat, “Örtülü Sözün-Büyü Boyutuna Dair veya Örtülü Sözlerin Büyü Boyutu Var mıdır?                    Türk Halk Bilimi İnanç Araştırmaları VI Mitostrateji 2 Atayurt’tan Anayurt’a Türk Halk İnançları, ASAM Yayınları İstanbul 2020 s. 133-153

[19] Yaşar Kalafat, “Ak ve Kara İyeler Bağlamında Büyü-Fal-Nazar İlişkisi: Aşık Kemiği Örneği” Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü 2, ASAM Yayınları, İstanbul,2020, s. 105-120

[20] M. Çeribaş, agm.

[21]   Keneş Cusupov, Kırgızlar, 3. Tom, Bişkek 1995: s.509; Keneş Cusupov-Kanbek  İmanaliey, Kırgızlar,,3.Tom, Bişkkek, Uçkun Basması 2004: 477; Akmataliyev, vd., 2003: 107, 108). Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[22]  Cusupov, 1995: 509; Cusupov, İmanalieyev, 2004: 477; Akmataliyev, vd., 2003: s. 108, zikreden        M. Çeribaş, agm.

[23] Yaşar Kalafat, Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü I, ASAM Yayınları İstanbul, 2020 S. 132,190

[24] M. Çeribaş, agm.

[25] Yaşar Kalafat-Necdet Yaşar Bayatlı, Türk Kültürlü Halklarda Alkışlar-Kargışlar, Berikan Yayınevi Ankara, 2011

[26]   Cusupov, 1995: 510; Cusupov, İmanalieyev, 2004: 478; Akmataliyev, vd., 2003: 109, 387).                                        Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[27] Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halklarda Mitik-Mistik Kavşakta Su, Berikan Yayınları, Ankara, 2015

[28] Cusupov, 1995: 510; Cusupov, İmanalieyev, 2004: 479; Akmataliyev, vd., 2003: 109, 110). Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[29] M. Çeribaş, agm.

[30] O sman Cilacı, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Dua Maddesi, C. 9 İstanbul, 1994 s. 5299

[31] Âmil Çelebioğlu, “Türk Edebiyatında Manzum Dini Eserler” Şükrü Elçin Armağanı, Anakara, 1983, s.154

[32] Nail Tan,” Türk Folklorunda Nisan Yağmuru Motifi”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), Ankara, 1992, C. IV, s. 469-496

[33]  Karatayev, Eraliyev, 2005: 91, Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[34] Yaşar Kalafat,” Mersin ve Çevresinde Yaşayan Bazı İnançların Büyü Boyutu”, Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü-2, ASAM Yayınları, İstanbul, 2020 s. 87

[35]Karatayev, Eraliyev, 2005: 91 Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[36] Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınevi Ankara, 2006, s.95-96

[37] Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınevi Ankara, 2006

[38] Yaşar Kalafat, “Türk Kültür Coğrafyasında Yağmur Duası”, Yağmur Duası Kitabı, (Hazırlayan: Sabri Koz) Kitabevi yayınları, İstanbul, 2007, s.195-225

[39] Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınevi Ankara, 2006, s. 397

[40] Yaşara Kalafat, age. S.347

[41] Yaşara Kalafat, age. S.348

[42] Yaşara Kalafat, age. S.349

[43] Cansu Irmak, “Ardahan Yöresi Yağmur Törenlerinde Hayvanlar”, Kültür Araştırmaları Dergisi, 2019, Cilt: 1, Sayı: 2, s. 156-165.  

[44] Yaşar Kalafat, age. S.352

[45] Yaşar Kalafat, age. S.351

[46] Yaşar Kalafat,” Sivas Halk İnanmalarında Ters Motifinin Büyüsel Boyutu”, Ahlat Gazetesi, Ocak 2020 S. 230, s.13-14   

[47] İbrahim Akyol, “Kültürümüzde Manzum Yağmur Duaları” [email protected]

[48] M. Çeribaş, agm.

[49] Akmataliyev, vd., 2003: 298 Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[50] Yaşar Kalafat, Azerbaycan-İran-Anadolu-Irak Halk İnançları Hattı, Ankara 2012, Berikan Yayınevi s. 308

[51] Yaşar Kalafat, age.s. 375

[52] Yaşar Kalafat, age.s. 375

[53] Akmataliyev, vd., 2003: 346, 347: Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[54] Ekrem Arıkoğlu, Örnekli Hakas’ça-Türkçe Sözlük, Ankara, 2005, Akçağ yayınları s.35: Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[55] Akmataliyev, vd., 2003: 3s.46, 347, Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[56]  Akmataliyev, vd., 2003: s.346, Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[57] Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınevi Ankara, 2006, s. 174

[58]  Cusupov, 1995: 516; Akmataliyev, vd., 2003: 307). Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[59] Yaşar Kalafat, “Atlı Göçebe Bozkır Kültürü’nün Anadolu ve Yakın Çevresi Halk İnançlarında Basma-Basılma-Koku Bağlamında İzleri” <yasarkalafat.com>

[60] Yaşar Kalafat, Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü I, ASAM Yayınları İstanbul, 2020 S.160

[61] Yaşar Kalafat, Halk Bilimi İnanç Araştırmaları I,Memoratlar- Astral Dünya Mitolojik Boyut, Berikan Yayınevi Anakara, 2018

[62] Akmataliyev, v.d, 2003: 294, 295 Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[63]  Akmataliyev, 2002: 198; Akmataliyev, vd., Akmataliyev, Abdıldacan – Kırbaşev, K. – Ömürbay, M. – Şerşenaliyev, Ö, Kaada-Salttar, Ak Batalar, Bişkek. 2003: 299 Zikreden, M. Çeribaş, agm.

[64] Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halkların Halk İnançlarında Geçmişten Günümüze Kişioğlu, Berikan Yayınevi, Ankara, 2015

[65]  Akmataliyev, v.d., 2003: s. 223).; Akmataliyev, Abdıldacan – Kırbaşev, K. – Ömürbay, M. – Şerşenaliyev, Ö, (2003),  Kaada-Salttar, Ak Batalar, Bişkek.zikreden, M. Çeribaş, agm.

[66] Yaşar Kalafat, Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü-2, ASAM Yayınları, İstanbul 2020, s.30

[67] Yaşar Kalafat, age.

[68] Yaşar Kalafat, Yaşayan Türk Halk İnançlarında Büyü-21ASAM Yayınları, İstanbul 2020,

[69] M. Çeribaş, agm.

[70]  Akmataliyev, vd., 2003: 229, 230).   Zikreden, M. Çeribaş, agm.

Dr. Yaşar KALAFAT

Yaşar Kalafat,1939 yılında Kars'ta dünyaya geldi. Yükseköğrenimini Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde, zooteknist olarak tamamladı. Ardından Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Yaşar Kalafat, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde çok sayıda Master yaptı. Ardından, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi, anabilim dalında Şeyh Sait olaylarını konu alan çalışması sebebiyle bilim doktoru unvanı almaya hak kazandı. 2002 yılında, Kazakistan'ın Fahri doktoru ilan edildi. Yayınlanmış Kitapları Dr. Yaşar Kalafat'ın yayınlanmış çok sayıda kitabı bulunmaktadır. Bilgi için bakınız: https://kidega.com/arama?query=Ya%C5%9Far+Kalafat E-posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Tekrarsız Süslemeler

Tekrarsız Süslemeler

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 3 Aralık 2024
Sistematik Hatalar Bahçesi

Sistematik Hatalar Bahçesi

Ekrem Hayri PEKER, 3 Aralık 2024
Merdiven

Merdiven

Haber Merkezi, 21 Kasım 2024
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024