İnsanlık tarihine geçmiş en kanlı savaşlardan birinin gerçekleştiği Çanakkale Cephesi’nde yaşananlar, aradan 100 yılı aşkın zaman geçmiş olmasına karşın bugün de yüreklerimizde derin izler bırakmaya devam ediyor. Yürek çarpıntısı içerisinde, derin bir hüzünle gezdiğimiz savaş coğrafyasını henüz hiç görmemiş olanlarımız da var, daha önce ziyaret etmiş ama üzerinden ciddi süre geçmiş olanlarımız da… Yazının sonunu beklemeden, en baştan söyleyeyim: Müstakbel gezi rotası planlarınızda, Çanakkale-Gelibolu mutlaka ilk sıralarda olsun, mutlaka görün! Adını duyacağınız kahramanlardan o cepheden sağ çıkmış olanlar, Cumhuriyetin kurucu kadrolarıdır. Cumhuriyetin hangi duygular üzerinde kurulup-yükseldiğinin tanığı olun! “Çanakkale Cephesinde siperde olmak” ne demek, o an’ın anlamını yaşayın…
Bu alanlara ilişkin canlı görüntüler paylaştığım video kayıtta mevcut. Videoya da göz atmanızı dilerim.
GELİBOLU’DAN BİR GÜZELLİK…
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nca oluşturulan 1915 Siper ve Çanakkale 1915 Hilal-i Ahmer Hastanesi Canlandırma Alanı, kara muharebelerinin devam ettiği ve savaşı artık siper savaşı haline dönüştüğü 1915 yılındaki herhangi bir günden bir kesiti öylesine başarılı sunuyor ki, zaman tünelinden geçmiş olarak adeta o günü yaşıyorsunuz. O tüneller bir han, gelip geçen Mehmetler yolcu… Kaç Mehmet geldi, kaç Mehmet, henüz geldiği gün, gitti… Silah-mühimmat depoları, tünellerin üzerini örten çalı çırpı, el bombaları ve tüfeklerle karşılıklı mücadele… “Düşman tayyaresi! Tayyare! Silahların üzerini örtün, saklanın!” haykırışları, “hücummm!” emri, silah sesleri… Hepsi…
Müzeler ve müzecilik anlayışının yeni bir üslupla adeta ete-kemiğe büründüğü bir alan oluşturulmuş ki, emeği geçenlere selam olsun!
VE GELİBOLU’DAN BİR TÜKENMİŞLİK HALİ!
İnanmak çok zor… Yukarıda anlattığım gibi müthiş bir projeye ön-ayak olmuş Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nın, Eceabat’taki Tarihe Saygı Parkı’nın harap haline nasıl göz yumduğunu anlamakta gerçekten zorluk yaşıyorum. Haberleri yoksa, gerçekten büyük ayıp! Haberleri var da bir şey yapmıyorlarsa, o zaman daha da büyük ayıp!
Cumhuriyet Kadınları Derneği Bursa Osmangazi Şubesi üyelerinin yaptığı geziye katılımcı olup, son dönemde gerçekleşmiş olan yeniliklerin izini sürmek, hafıza tazelemek için kolaylık sağladı. Her zamanki gibi, o coğrafyada duygu dolu zaman geçirdik.
Eceabat’a vardığımızda hemen Tarihe Saygı Parkı’na yöneldim ki, sözünü ettiğim alanda iki önemli bölüm var, bunlardan birincisi yere serilmiş devasa büyüklükteki topografik harita… Gelibolu yarımadasının tümünün coğrafi yükseltiler de gerçeğine uygun olarak işlenmiş, mini tabelalarla yer isimlerinin işaretlenmiş olduğu bu kabartma harita, “Çanakkale’de ne oldu? 18 Mart’ta hangi düşman zırhlısı nerede battı, Morto Koyu neresidir, Sarısığlar Koyu neresi, Mesudiye zırhlımız nerede battı? Muavenet-i Milliye torpidobotumuz Goliath’ı nerede torpilledi? Conk Bayırı neresi, Bursa Seyyar Jandarma Taburu’nun çok önemli görevler üstlendiği Kireçtepe neresi? Fransız gemisi Bouvet nerede battı, Karanlık limana döşenen mayın hattı hangi çizgideydi?” benzeri sorulara, birkaç dakika içerisinde savaş coğrafyasını da çok iyi anlayarak cevap bulabileceğiniz, hem Çanakkale Boğazı ve Akdenizi hem de Gelibolu yarımadasının tamamını aynı anda görmenin mümkün olduğu müthiş güzel bir çalışma. Maalesef yıllar içerisinde harap olmuş durumda… Kesinlikle elden geçirilmesi, boyalarının, yer yer zemininin, mini tabelalarının elden geçirilmesi, onarılması ya da yenilenmesi gerekiyor. Daha nasıl anlatayım?
İkincisi ise… Bombasırtı siperleri canlandırma alanı…
Önce küçük bir bilgi vereyim. Mustafa Kemal Paşa 1918’de yapılan röportajında Anafartalar muharebelerini anlatırken, gazeteci Ruşen Eşref’e şöyle diyor:
“…Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı vak’asını anlatmadan geçemeyeceğim. Mütekabil siperler arasında mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor, ikincidekiler, onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayanı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur’anı Kerim, Cennete girmeğe hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”
Eceabat’taki Tarihe Saygı Parkı’ndaki siperler işte Mustafa Kemal Paşa’nın sözünü ettiği bu Bombasırtı’nı anlatıyor… Siperler arasındaki mesafe dahil, gerçeğine uygun canlandırılmış bir alan. Bir yanda Mehmetçik, karşısında Anzak askerleri var. Çatışma anı… Tabii zamanla her şey eskiyor, bozuluyor. Bombasırtı siperlerindeki savaşı gösteren bu alanda, polyester asker heykellerinde, askerlerin ellerindeki tabanca-tüfek gibi silahlarda eksilmeler var, uzuv eksiği var, ayakta olması gereken asker yere yıkılmış, kol kopmuş, el havada ama silahı yok, düşmüş… Hava koşulları ve benzer etkenlerle olabilir tabii, normaldir. Orada anormal olan şey, öylece bırakılması, harabiyetin görmezden gelinmesi. Bu harap-bitik tablo yakışıyor mu? Mustafa Kemal Atatürk’ün “…Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile göstermiyor; sarsılmak yok!” diyerek övdüğü kahramanlarımızın anısını, bu vurdumduymazlıkla mı yaşatacağız?
Yılda yerli-yabancı ortalama 5 milyon kişinin ziyaret ettiği tarihi bir alanda, tuvaletlerin düzenli (ve ücretsiz) ve temiz olması ne kadar takdir edilesi bir durumsa… Eceabat’ta gördüklerimiz de o kadar üzücü… Tarihe Saygı projesine can veren OPET’in bu alanlarda yenileme-düzenleme çalışmalarına da katkı vereceğini düşünüyorum ama Alan Başkanlığı’nın bu konuda bir adım atmayı düşünüp düşünmediği konusunda -maalesef- tereddütlüyüm.
2023’te onaylanmış 989 milyon lira yıllık bütçesi olan Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nın yeni projeler üretmesi elbette güzel ama eski projeleri lâyıkıyla yaşatamayan bir anlayış sergilenmesi de -doğrusunu isterseniz- umut kırıcı.
İnsan düşünmeden edemiyor, 1915 Siper ve Çanakkale 1915 Hilal-i Ahmer Hastanesi Canlandırma Alanı’nda da Eceabat’ta kullanılan aynı malzemeler kullanılmış durumda. Bugün gördüğümüz, överek anlattığımız, gerçek görselliğe çok yakın polyester asker modelleri, özel efektlerle yapılan seslendirmeler, silah-mühimmat, el bombaları… 3-5 sene sonra Eceabat’taki gibi harap hale dönüşecek, askerlerin kolu kopuk, elinden silahı düşmüş, seslendirmeler çalışmıyor, “Tayyare! saklanın” diye bağırıyor çavuş ama tayyare sesi gelmiyor, çünkü cihazın pili bitmiş meselâ değiştiren yok, meselâ hoparlörün kablosu kopmuş, kimse dönüp bakmıyor… Buna izin verilebilir mi? Böyle bir şey olabilir mi? Cevap “hayır, olmaz!” ise, Eceabat Tarihe Saygı Parkı örneğine ne diyeceğiz? Milyonlar harcanarak yapılan bu eserlerin harabeye dönüşmesini öylece izlemeye hakkımız var mı, hakkınız var mı?
Ama tüm olumsuz gidişata rağmen, yine de iyimser olmak gerek.
Dileyelim ki bu yazılıp çizilenler, uyarıcı etki yapsın…
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nın bu olumsuz tablolara izin vermemek adına en kısa zamanda gereğini yapacağına inanmak istiyorum.