Çanakkale Savaşı’nı Farklı Gözle Okuyun |
Bu Yazıda - Konu İçi Ara Başlıklar
Çanakkale Savaşları 19 Şubat 1915‘te Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açılan ağzına karşı İngiliz ve Fransız filolarının deniz harekatı şeklinde başladı. Boğazın bu ağzında, Avrupa yakasında Seddülbahir, Asya yakasında Kumkale başta olmak üzere, Ertuğrul ve Orhaniye ile beraber başlıca dört Türk müstahkem noktası vardır.
Bu ağızdan içeride Boğaz genişler ve orta kısmında tekrar daralır. İşte bu orta kısımda da Avrupa yakasında Kilitbahir, Asya kıtasında Hamidiye olmak üzere ve bunlarla beraber merkez savunma hattı ve sahil bataryaları vardır. Denizden gelecek düşmana karşı Boğazı işte bu iki kademeli istihkamlar grubu korur. Fakat ne Avrupa ne de Asya kıtalarında başkaca kıyı savunma tertibatı yoktur. Çanakkale Boğazı’na düşman harekatı 19-20 Şubat 1915’te 12 büyük zırhlı ve diğer refakat gemilerinin saldırılarıyla başladı.
25 Şubat 1915‘te saldırı tekrarlandı. Sabahtan akşama kadar süren bombardımanlarla Boğaz ağzındaki Seddülbahir-Kumkale tabya grupları susturuldu. Gece asker çıkarılarak tahribat genişletildi ve askerler geri çekildi. 4 Mart günü bu hareketler tekrarlandı. Çıkarılan askerler karşı saldırı ile püskürtüldü.
Fakat Çanakkale Boğazı’nın girişindeki tahkimat artık işe yaramaz hale getirilmişti. Bunun üzerine 7-8 Mart’ta Boğaz’a giren İngiliz-Fransız gemileri merkez istihkamlarına saldırmaya başladılar. 11-12 Mart’ta aynı hareketler tekrarlandı. Savaş çok şiddetli oluyordu. Nihayet 18 Mart‘ta İngiliz ve Fransız filoları bütün kuvvetleriyle ve Boğaz’ı geçmek için en büyük saldırılarını yaptılar. Harp akşama kadar sürdü. 18 büyük zırhlı, birçok muhrip, denizaltılar ve hulasa 506 topluk bir kudret, çoğu eski olan kara istihkamlarına ateş kustu.
Fakat netice düşman için tam bir mağlubiyet oldu. Akşam üzeri geri çekilmeye karar verdikleri zaman, 6 saat 45 dakika süren harbin sonunda bütün mürettebatıyla bir Fransız iki İngiliz zırhlısı çok ağır hasara uğramışlardı. Diğer üç gemi torbil isabetiyle karaya oturmuştu. Hulasa Boğaz’a giren filolar kuvvetlerinin yarısını kaybetmişlerdi. Bu savaşta Türk merkez bataryaları ancak 150 top kullanabiliyorlardı. Yalnız 44 şehitle 70 yaralı verdiler. 3 topları tahrip edildi. İşte bu deniz yenilgisinden sonradır ki, İngiliz ve Fransızlar Çanakkale Boğazı’nın geçilemeyeceğine karar verdiler. Karadan taarruz planlarına geçtiler. Karaya asker çıkarma hareketi ancak 25 Nisan 1915‘te başladı.
“…Çanakkale Kara Savaşlarının safhaları şöyle özetlenebilir.
25 Nisan‘da Boğaz ağzının Anadolu köşesinde başlayıp tutunamayan çıkarmadan sonra ilk esaslı çıkarma Boğaz’ın Rumeli ağzı köşesinde (Seddülbahir- Eskihisarlık- Tekeburnu) 6 km’lik bir sahaya yapıldı.
28 Nisan‘da yapılan ve Birinci Kirte Savaşı adını alan çarpışmada düşman 300 kayıp verdi ve kıyı hattına sığındı. Aynı zamanda yarımadanın batı kıyısında da Arıburnu çıkartması yapıldı. Her iki cephede düşmanı denize dökmek için Türkler üç gün içinde dört taarruz yaptılar. Fakat tam başarı sağlanamadı. (Arıburnu’nda 1 Mayıs ve Seddülbahir’de 1-2 Mayıs taarruzları.)
6-9 Mayıs‘ta düşman Seddülbahir’den Alçıtepe’yi hedefleyerek hücuma geçti. İkinci Kirte Savaşı adı verilen bu savaşta 50 bin kişilik düşman kuvvetine donanma da top desteğiyle iştirak etti. 20 bin kişinin kaybına mal olan bu savaşta düşman ancak yarım kilometre ilerleyebildi. 11 Mayıs’ta Enver Paşa’nın teftişinden sonra ve yazıldığına göre hazırlıksız yapılan bir taarruzda 300 şehit, 6.000 yaralı verdik. 4-5 Haziran Üçüncü Kirte Savaşı, iki gün iki gece sürdü. Düşman 9.000 kayıp verdi. Türk zayiatı ise 7.900.
12 Haziran: Kerevizdere‘de düşmanın en kanlı taarruzlarından biri. Bizim zayiatımız 10.000, düşmanın zayiatı ise 3.340.
28 Haziran-5 Temmuz arasında 8 gün süren ve yarımadanın ucunun iki tarafına yöneltilen taarruz: Düşman zayiatı 14.000. Düşman takip ediliyor.
6 Ağustos: Hem Arıburnu hem Seddülbahir cephelerinde savaşlar. Sonra 13 Ağustos’a kadar bizim karşı saldırılarımız. Bilhassa Arıburnu cephesinde…
Arıburnu’nda 10 Ağustos‘ta ve Mustafa Kemal‘in emriyle açılan taarruz: 5 gün süren harpte 6.950 zayiatımız var. Bu arada daha kuzeyde düşman Suvla’ya asker çıkartarak üçüncü cephe, ‘Anafartalar Cephesi’ açılmıştır. Düşmanın hedefi, yarımadanın en yüksek tepesi olan Kocaçimen‘dir. 7 Ağustos’ta başlayan bu taarruzlar 10 Ağustos’a kadar aralıksız 4 gün devam ediyor. Karşılıklı saldırılarda Türk zayiatı 20.000 ve İngiliz zayiatı 25.000 hesap edilmektedir. Fakat düşman ilerleyişi durdurulmuştur. Kocaçimen Tepesi korunmuştur. Yalnız o hatta bağlı ve daha güneye düşen Conkbayırı‘nda iki taraf da 8-30 metre mesafede bulunan siperlerde tutunmaktadır. İşte bu vaziyette ve Albay Mustafa Kemal‘in yönettiği 10 Ağustos taarruzundadır ki düşman Conkbayırı’ndan atılır ve sahile kadar kovalanır.
Takviye alan düşman 13 Ağustos’ta İkinci Anafartalar Muharebesi‘ni açar. Sonuç başarısızlıktır. 21-22 Ağustos’ta son Anafartalar saldırısını yapar. Yine sonuç alamaz. Ondan sonradır ki muharebeler siper, lağım muharebeleri halini alır. 1915 aralık ayı sonlarına kadar devam eder. Sonra düşmanın boşaltmaları başlar. 19-20 Aralık gecesi Suvla (Anafartalar) ve Arıburnu cepheleri boşaltılır. 3-9 ocak arasında da Seddülbahir cephesinden son kuvvetler çekilir. Bu suretle 8 ay 14 gün süren Çanakkale muharebeleri sona erer.” (Şevket Süreyya Aydemir, ‘Tek Adam’, Cilt 1, s.216)
Yazılarımızın önceki bölümlerinde Çanakkale Kara Savaşları’nın ilk günü olan 25 Nisan sabahına ilişkin anekdotları aktarmıştık.
Düşmanın Arıburnu’nda yaptığı ilk çıkartma harekatını takiben Kolordu Komutanı Esat Paşa’dan talep ettiği taarruz emir alamamasına rağmen harekete geçen 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey, adı sonradan tarihe altın harflerle geçen 57. Alay’ı yanına alarak Kocaçimen’e yürümüştü. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Bey, 57. Alay’ı 5-10 dakikalığına istirahate geçirir, kendisi daha ileri giderek gözlem yapmak ister, binbir zorlukla Conkbayırı’na geçer. Bu sırada düşman kuvvetlerinin kaçan bir grup Türk askerini önüne katıp ilerlediği görür. Düşman askeri Mustafa Kemal’e, Kocaçimen’deki 57. Alay’dan daha yakındır. Düşman durdurulamazsa, gelip kendi kuvvetlerini de mahfedecektir. Bu esnada çok bilinen o diyalog yaşanır. Düşman önünde geri çekilen Türk askerinin önüne dikilir, “Düşmandan kaçılmaz!” diye bağırır… “Cephanemiz yok” yanıtına da derhal emirle karşılık verir: “Süngünüz var ya! Süngü taakkkk, yattt!”
Çanakkale Savaşları’nın kaderinin değiştiği andır bu. Düşman süngü takıp yatan Türk askerini görünce duraklar, arazinin özelliklerini de pek bilmediğinden olsa gerek, takviye beklemek üzere düşman erleri de yere yatar… Bu sırada 57. Alay’ın birlikleri de yetişmiştir. Kritik dakikalar geçer… Düşman askerinin sayısı 8 taburdan fazladır. Mustafa Kemal’in elinde bu kadar kuvvet yoktur. Fakat derhal süngü taktırır, bir dakika sonra da taarruz emrini vermiş ve taarruz başlamıştır. Kendisi Conkbayırı’ndan harekatı idare eder.
Mehmetçik o gün orada düşmana saldırdı, ölümüne boğuştu… Düşman dayanamadı ve sahile kadar geri çekildi.
Mustafa Kemal’in inisiyatif kullanmaktan kaçınmayan bu tavrı, Kocaçimen Tepe’yi ele geçirip kara harekatının daha ilk gününde Boğaz’daki müstahkem mevkileri susturmayı -dolayısıyla da daha ilk gün savaşı kazanmayı- hedefleyen İngiliz planını başarısızlığa mahkum eder.
Düşman Arıburnu’na o gece 5 İngiliz tümeni daha çıkarır (25-26 Nisan 1915). Bu bir küçük ordu demektir. Halbuki bizim kuvvetlerimiz yetersizdir. Haberleşme ağı yoktur, yiyecek kısıtlıdır, Mustafa Kemal’in emrine birkaç birlik daha verilir, ertesi gün iki alay daha eklerek takviye edilir. Türk askeri, sayıca azlığına rağmen düşmanı bir tek adım bile ilerletmemek için ölümüne savuşmaktadır. Yarbay Mustafa Kemal’in o gün ve daha sonra çarpışmaları yönettiği yer, “Kemalyeri” olarak adlandırılır…
Bugün Gelibolu Milli Parkı’nda savaş bölgelerini ziyaret edenler için, Kemalyeri özel önem taşır. O küçücük alan, Türk milletine bir kahramanın, büyük bir komutanın, büyük bir liderin armağan edildiğine dair işaretlerin ilk ortaya çıktığı yerdir…
Belgesel film yapımcısı Savaş Karakaş’ın yaptığı araştırmaya göre, 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşı’nın kronolojik akışı şöyle:
08.15: Sancak gemisi Queen Elizabeth dretnotunun direğine Mondros Limanı’nda ‘ileriye hareket’ flaması çekildi.
10.00: Müttefik donanması Boğaz girişine yaklaşmaya başladı.
10.30: 1. İngiliz Filosu Agamemnon kılavuzluğunda Boğaz’dan içeriye girdi. Gemiler savaş konumuna geçti.
11.39: 1. Filo’daki İngiliz gemileri, ağır topları ile 14.000 yardadan merkez tabyalarımıza cehennemi bir ateşe başladılar. Queen Elizabeth Anadolu Hamidiye Tabyası’nı, Agamemnon Rumeli Mecidiye Tabyası’nı, Lord Nelson Namazgâh Tabyası’nı, Inflexible Rumeli Hamidiye Tabyası’nı yok etmek için ateş ve ölüm kusuyordu.
13.47: Inflexible su kesiminin altından ağır bir yara alarak çekildi.
13.50: Agamemnon zırhlısı aldığı 7 isabet sonucu Inflexible ile aynı kaderi paylaştı.
14.50: Bouvet vuruldu ve 639 kişilik mürettebatıyla alabora oldu.
16.20: Irresistible bir mayına çarparak, iskele yönüne yattı. Kurtulma şansı kalmadığı için kaderine terk edildi.
18.00: Amiral De Robeck genel çekilme emri verdi.
18.05: Ocean, Çanakkale ve Soğanlıdere bataryalarının yoğun ateşleri altında geri çekilirken mayına çarptı ve 15 derece eğildi.
22.30: Ocean ve Irresistible battı.
***