Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
Masa şiirini okudukça aklıma atalarım ve Çerkesya gelir.
Kafkasya, yaşadığımız coğrafya bir kavşak. Yeraltı zenginlikleri, refah seviyesi ve İnsan kaynakları yönünden çok zengin bir bölgedir. Bu zenginlik çok sayıda kavmin gözünü buraya dikmesine yol açmıştır.
Avarlar, Araplar, Moğollar, Altınordu, Cenevizliler, Timur, Kırım Hanlığı ve Osmanlılar… Hepsi Kafkasya’ya saldırmış ve yağma etmiştir.
Çerkeslerin fizik ve kültür seviyesi her daim ilgi çekmiştir. Bu sebepten köle ticaretinin önde gelen hedefi olmuştur. Bu da Çerkes toplumunun bulunduğu coğrafyada güçlü bir devlet olamamasının en başta gelen sebebidir. Çerkes kabileleri tahta geçen her Kırım Hanına 3000 köle vermek mecburiyetindeydiler. Bazı Çerkesler komşularından kaçırdıkları gençleri satarak bu ticaret devam etmişlerdir. Maalesef bazı Çerkes kabileleri bunu Osmanlı topraklarına göç ettiklerinde de sürdürmüşlerdir.
Yetenekli gençlerini kaybeden bir toplum olmuştur. Bunu yanı sıra yetenekli Çerkes gençleri kapılanmak için Mısır’daki Memluk Devletine ve Osmanlı Devleti’ndeki Çerkes paşaların yanına giderlerdi.
Kırım hanlar, Moskova’ya gönderdikleri mektuplarda kendilerinden “Çerkeslerin kutsal hanı” olarak bahsediyorlardı. Kırım hanzadeler atalık olarak Çerkes kabilelerine gönderiyorlardı. Kefe’de ve Bahçesaray’da çok sayıda Çerkes yerleşmişti.
Kırım Hanlığının ve ticari ortağı olan Cenevizlilerin en büyük gelir kaynakları Köle ticaretiydi. Dönemin tarihçisi Remmal Hoca bu dönemde yaşananları Tarih-i Sahip Giray Han kitabında tüm açıklığıyla yazmıştır. (Kaysuni-Zade Nidai Remmal Hoca, Tarih-i Sahip Giray Han). Ancak köle kaynağının başlıca kaynaklarından birisinin Çerkes kabileleri oluşu zamanla bu ilişkilerde bozulmaya ve Çerkeslerin Moskova’yla iş birliği aramasına neden oldu.
Cenevizliler ve Kırımlılar Çerkeslerden, köle dışında bal, balmumu, kurutulmuş ve tuzlanmış balık, kürk ve dokuma kumaş satın alıyorlardı.
Babasına isyan eden ve kıyıcılığından dolayı Türkmenlerin “Yavuz” ismini verdikleri Sultan I. Selim, isyanını sürdürecek parayı bulmak için Kaynatası Kırım Hanı Mengli Giray’dan aldığı destekle Kırım Hanlığına komşu olan Çerkes kabilesi Janelere saldırır. Janelerin başındaki beye Osmanlı’nın Sancak Beyi unvanı vermeleri bu saldırıları önlememiştir.
Sadece I. Selim değil Savefi Devleti’ni kuran Şah İsmail’in dedesi de Çerkesyaya köle edinmek için sefer düzenlemiştir.
Birbirleriyle rekabet eden iki Türkmen devletinden Karakoyunlu Devleti (1369-1467) Akkoyunlu Devleti (1378-1508) tarafından yıkılmıştır.
Doğu Anadolu’dan Bakü’ye kadar uzanan bölge Türkmenya adı verilmişti.
Bölgede çok sayıda konar-göçer Türkmen aşiretleri yaşıyordu. Bunların arasında dervişler-babalar yaşıyordu. Bunlardan Baba İshak gibi önderler Anadolu Selçuklu yönetimine isyan etmişlerdi.
Anadolu’daki yerleşik halk, konar-göçer Türkmenlere başlarına giydikleri Kızıl börklerden dolayı Kızılbaş adını vermişlerdi.
XV.yüzyılda Türkmenler arasında sivrilen babalardan birisi de daha sonra şeyh Cüneyd’di. Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması, ardından İlhanlı Devleti’nin dağılması Anadolu-Azerbaycan bölgesinde bir boşluk yaşatmıştı.
Şeyh Cüneyd, etrafına topladığı beş-on bin kişiyle Trabzon Rum İmparatorluğu topraklarına girdi. Trabzon şehrini kuşattı. Kenti alamayınca Akkoyunluların başı mevkiine yükselen Uzun Hasan’ın (1423-1478) yanına gitti. Uzun Hasan, Şeyh Cüneyd’i kız kardeşiyle evlendirir.
Erdebil’e yerleşen Şeyh Cüneyd, yanına topladığı müritlerle Çerkes ülkesine sefer düzenler. Ancak izinsiz Şirvan topraklarından geçmek ister. 1460 yılında Şirvan Şahıyla yaptığı savaşı kaybeder ve savaşta öldürülür. (S:10-11)
Şeyhlik postuna oğlu Haydar oturtulur. Haydar, Uzun Hasan’ın kızıyla evlenir. Bu evlilikten Şah İsmail Doğar.
Şeyh Haydar’da gözünü Kafkasya’ya diker. Yanına topladığı müritlerle Derbent’İ geçer. Kafkasya’yı yağmalar. Bol ganimet ve köle ele geçiren Şeyh Haydar sonraki yıl tekrar sefere çıkar. Şirvan Şahı’na saldırır. Ancak yardıma gelen Akkoyunlu ordusuyla savaşan şeyh bir okla vurulup ölür. Şeyh Haydar’ın çocukları hapsedilir.
Uzun Hasan 1471 yılında Osmanlı Sultanı Fatih lakaplı Osmanlı Sultanı II. Mehmet’le Otlukbeli’nde taptığı savaşı kaybeder. Savaşın kaderini Osmanlı ordusundaki toplar belirlemiştir. Kısa bir süre sonra vefat eden Uzun Hasan’ın ardından varisleri taht kavgaları başlar.
Şah İsmail 12 yaşında önce Erdebil’i ziyaret eder. Buradan Anadolu’ya geçer. Erzurum ve Erzincan yöresini ziyaret eder. Bölgedeki Türkmenler akın akın yanına koşarlar. Şah İsmail, Gürcistan’ı ve Şirvan’a saldırır. Şirvan Şahı savaşta öldürülür.
Şah İsmail, 1501 yılında Surur mevkiinde Akkoyunlu ordusunu yenerek bölgenin hâkimi olur.
İran kökenli Hasan Can’ın oğlu Hoca Sadeddin bu münasebetle:
“Başına aldı ol pelid (Yani İsmail)
İtti bi-idrâk Etrâki (Anlayışsız Türkler) mürid.
Şah İsmail, kendine direnebilecek Sünni molla ve önderleri öldürtür.
Anadolu’daki Türkmenler için bir çekim merkezi olmayı sürdürür. Teke yöresindeki Türkmenler 1511’de Şah Kulu önderliğinde isyan ederler. Üzerine gelen kuvvetleri yene yene Azerbaycan’a ulaşırlar. Savaşlarda yaralanan Şah Kulu yolda ölür.
1512’de Sivas, Amasya, Tokat, Çorum ve Yozgat bölgesindeki Türkmenler ayaklanırlar.
Osmanlı Devleti bu ayaklanmalara karşı tedbiri Türkmenleri Balkanlara ve Mora’ya sürdü.
Faruk Sümer, bu ayaklanmaların en baş sebebi olarak “Her türlü adaletsizlik” olduğunu yazar. Ama ayrıntı vermez. (S:36)
İsyanların sebebi olarak Türk beylerinin ve sipahilerinin yönetimden dışlanması ve vergi adaletsizliği olduğunu söyleyebiliriz.
Faruk Sümer, “…Bu adaletsizlik ve idareden duyulan memnuniyetsizlik Sünni Türklerin de İran’a gitmelerine sebep oluyordu” diye yazmıştır.
Kemalpaşazade Anadolu’dan Savefi devletine olan göçler için:
“Türkler terk ittiler diyârların
Yok bahaya sattılar davarlarını”
Tarihçiler 1519-1610 yılları arasındaki döneme “BÜYÜK KAÇGUNLUK” adı verilmiştir.
***
Anadolu’yu ele geçirmek isteyen Şah İsmail, Osmanlı Sultan’ı I. Selim’le 23 Ağustos 1524 tarihinde Çaldıran’da yaptığı savaşı kaybeder. Otlukbeli Savaşı’nda olduğu gibi bu savaşın kaderini de Osmanlı ordusundaki toplar belirlemiştir.
Türk sultanlarının şaraba düşkünlüğü bilinir. Yıldırım Beyazıt, bazen Sarı Selim bazen de Sarhoş Selim diye anılan II. Selim bunlara örnektir. Şah İsmail’de gece gündüz içen sultanlardandı. Bu yüzden genç yaşta 1524 yılında vefat etti.
***
Şah İsmail’den sonra Safevilerin başına sırasıyla Sultan Muhammed, Şah Tahmasb, Şah II. İsmail, Sultan Nuhammed ve Şah Abbas geçer.
Faruk Sümer, bu eserinde Anadolu’dan “Şaha” giden büyük küçük tüm oymakları ayrıntılarıyla yazar. Sümer “Safevî Devleti’nin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü” adlı eserinde İran’a göç eden
Rumlu-Ustaclu-Tekeli-Şamlı-Zü’l Kadır (Dulkadır), Varsak-Çepni-Turgutlu-Arabgirli- Bozcalu-Acirlü-Hınıslı-Çemişgezekli oymakları hakkında ayrıntılı bilgi verir. Anadolu’dan şaha göç sürer. Yeni oymaklar göçer.
Bu göçü tetikleyen bir unsur da son Dulkadiroğlu beyinin öldürülmesi olmuştur. Ali Bey 1519’da Anadolu’da Celâlî isyanlarına adını veren Celâl ve 1521’de Şam Valisi Canbirdi Gazâli ayaklanmalarının bastırılmasında da büyük rol oynamıştır. Ancak Şehsuvaroğlu Ali Bey’in bu başarıları isyanları bastırmakla görevli Ferhat Paşa’nın kıskançlığına yol açtı. Onun öldürülmesi için Kanuni Sultan Süleyman’dan bir ferman alan Ferhat Paşa1522 yılında İran’a sefer bahanesiyle onu Tokat’a davet etti ve Artukova’da çocuklarıyla birlikte katlettirdi.
Şah Tahmasb (1524-1576) devrinde Sa’dlu-Alpavut-Bayat-Karamanlu-Baharlu-İspirlu oymakları da göç ederler.
Anadolu’da yaşayan Türkmenler “kızıl börk” giyerlerdi. İran’a göç eden oymaklara da KIZILBAŞ adı verildi.
Anadolu’dan gelen bu aşiretlere İran’ın değişik bölgelerinde yaşayan Afşar-Kaçar oymakları da Safevi Devleti’nin kurucu unsurları olur.
***
1534 yılında Sadrazam Damat İbrahim Paşa, Tekelü beylerinden Ulema Han’ın teşvikiyle Padişah Kanuni Süleyman’ı İran’a bir sefer düzenlemeye ikna eder. Osmanlı ordusu İran’ı ele geçirir. Kış şartlarına rağmen Osmanlı ordusu Bağdat’a yönelir. Bağdat kolayca fethedilir.
Tahmasb, Osmanlı ordusunun karşısına çıkmanın akıllıca olmadığını biliyordu. Osmanlı ordusunun harekâtını zorlaştırmak için yol boyunca kuyuları doldurup, yiyecek ve ot bırakmıyorlardı. Bu politikayı ardılları da uygulamıştır.
Şahın kardeşi Elkas Mirza Osmanlı Devleti’ne sığınır. Bunu Safevi Devleti’ni yıkmak için bir fırsat olarak gören Kanuni Sultan Süleyman 1548 yılında İran’a sefere çıkar.
Şah Tahmasb, yine aynı taktiği uygular. Osmanlı ordusunun geçeceği her yeri yakıp yıkar. Şah Tahmasb, Doğu Anadolu’yu oturulması ve geçilmesi imkânsız bölge haline getirerek Osmanlıların İran’a yapacakları seferlere mani olmaktı (S:68)
Osmanlı ordusunun geri dönmesinden sonra Şah Tahmasb, 1551-1554 Erzurum’dan Tebriz’e kadar olan bölgeyi tahrip eder. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman üçüncü kez İran’a tekrar sefere çıkar.
Ancak bu sefer fazla sürmez. Kanuni Erzurum’a çekilir. Şah Tahmasb barış için bir heyet gönderir. 1555’de Amasya’da bir barış antlaşması imzalanır. Bu antlaşmayla Osmanlılar Safevi Devleti’nin varlığını kabul etmiş olur
Şerefnâmenin müellifi olan Şeref Bey, şahın iki şeye düşkün olduğunu yazar. Bunlar para ve çoğu Gürcü ve Çerkes olan eşleriydi (S:70)
Faruk Sümer, Anadolu’daki isyanlar ve İran’a olan göçlerle ilgili şu tespitte bulunur. “Devşirme sistemi geliştikçe Anadolu’daki Türkmenlere sadece tarım ve hayvancılıkla uğraşmak mecburiyeti kalıyorlardı. Türklerin başka işlerle uğraşmaları yasaklanmıştı. …Raiyyet hayatına mahkûm edilen Türklerin bir de adil idare edilmemeleri. Ciddi ayaklanmalara sebep olmaktadır. (S:75)
Faruk Sümer, Sünni Türklerin de bu yüzden İran’a göç ettiklerini yazar.
Şah Tahmasb, 1576 yılında ölünce çocukları farklı boyların desteği ile tahta geçmek isterler. Gürcüler Haydar’ı, Ustacalular Mustafa’yı, Çerkes Şemhal Sultan da İsmail’i destekler. Sonunda 1576 yılında II. İsmail tahta çıkar.
Şah İsmail saltanatını güçlendirmek için hanedan mensuplarının çoğunu Şah öldürtür. Celladlık görevini Çerkes Şemhal Han’ın “Gök gözlü Çerkesler” yaptılar.
İran, aynı zamanda Doğu’da önce Herat, sonra da Meşhed’i ele geçiren Özbek Sultanı Abdullah Han’ın saldırısına uğramıştı. Bu yıllarda Safevilerin başkenti Kazvin’di.
***
İran’daki bu kargaşa Şah Abbas’ın tahta geçmesiyle sona erdi (1587-1628). Şah Abbas’ın ilk ve en önemli icraatı oymak beylerini öldürtmek ve bu aşiretleri parçalayarak iskân etmiştir.
Şah Abbas, Osmanlı’nın devşirme usulünü örnek alarak küçük yaşta saraya alınan Ermeni, Gürcü ve Çerkes soyundan gelen köleleri eğitip yüksek mevkilere getirdi. Bunları oymakların başına getirdi.
İran’ı ziyaret eden Bursalı bir iş adamının yolu Isfahan’a düşer. Isfahan yakınlarında bir Çerkes köyünde mola verir. Doğal olarak şaşırır. Yaşlı bir kadın 50 yıl önce düğünde tahtalarla tempo tutulurdu diye anlatmış. Bunlar Şah Abbas’ın getirdiği Çerkeslerden kalanlar olmalı.
Kimya mühendisi, araştırmacı, yazar.
Bursa Mustafakemalpaşa’da (1954) doğdu. Anadolu Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu.
TUBİTAK veri tabanına kayıtlı “Teknoloji tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel İş Geliştirme” mentörü, C Grubu iş Güvenliği uzmanı olarak Nano kimyasalların tekstil materyallerine uygulamalar konusunda üniversitelerde konferanslar verdi.
Yayınlanmış kitaplarından bazıları:
"Kuşçubaşı Hacı Sami Bey",
"Özbek Mektupları",
"Yeşim Taşı - Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler",
"Kafkasya'dan Anadolu'ya - Zekeriya Efendi".
Belgeseltarih.com kurucu ortağı ve yazarıdır.
E-Posta: [email protected]