Elviye-i Selâse; Osmanlı döneminde Kars, Ardahan ve Batum Sancaklarına verilen isimdir. 1828 yılında başlayan Rus-Türk savaşında Poti, Anapa, Ahıska ve Ahılkelek Osmanlı devletinin elinden çıktı. 1826 yılında sadece İstanbul’daki değil, Rumeli ve Anadolu’daki yeniçeri yok eden ve doğru dürüst bir savaş deneyimi olmayan bir orduyla savaşa giren Osmanlı Devleti büyük bir yenilgi aldı. Batıda Edirne’ye, Doğu’da Erzurum’a Rus orduları girdi. Osmanlı Devleti ağır bir antlaşma yaptı.
Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra imzalanmış şartları en ağır antlaşmalardan biri olan Edirne Antlaşması ile Osmanlı Devleti, Yunanistan Devleti’nin kurulmasını kabul etti. Antlaşmanın bazı önemli şartları şunlardı:
Ticaret tazminatı 1.5 milyon, savaş tazminatı da 10 milyon Hollanda dükası olarak belirlendi. Tazminat ödeninceye kadar Prenslikler ve Silistre işgal altında tutulacaktı. Bu işgal, Rusya’ya, Prensliklerin yönetim sistemini kendi istekleri doğrultusunda reforme etme konusunda tam bir serbeslik tanındı
Çarlık Rusya’sı bundan sonra bölgedeki yerli Türklere karşı baskıcı bir siyaset uygulanıp, Türklerin önemli bir bölümünü Türkiye’ye göçe mecbur edildi. Ahıska civarı neredeyse Türklerden temizlendi. Doğu Bayazıt’tan getirilmiş Ermeniler yerleştirilerek Ermenileştirilmesine başlandı. İlk zamanlar 30 bin, 1828-29’lu yıllarda ise 100 binden çok Ermeni Ahıska’ya yerleştirildi.
Tarihe 93 harbi olarak geçen 1877-78 savaşı Osmanlı Devleti için tam bir felaket oldu. Bir aylık kuşatmadan sonra Kars, daha sonra Erzurum Rus orduları tarafından işgal edildi. Rus orduları Yeşilköy’e geldiler. Bu büyük kaybın ardından Osmanlı ağır şartları olan Yeşilköy Barış Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.
31 Mart 1878’de imzalanmış bu antlaşmanın 13. maddesine göre Osmanlı Devleti; 1 milyon 410 bin ruble olan askeri tazminatın bir kısmı yerine Ardahan, Kars, Batum ve Bayazıt vilayetleri ile Dobruca’yı Rusya’ya vermeyi kabul etti.
Çar yönetimi “Rus arazi nizamnamesi”ni bahane ederek toprak mülkiyet kanununu kaldırdı. Halka ait topraklar devlet mülkiyeti ilan edildi. Yerli ahalinin Osmanlı Devletine göç etmesini sağlayan Ruslar, Kars’a ve etraf bölgelere Hohol, Duhobor, Molokan icmalarını, Alman, Eston, Yunan, Ermeni, Yezidi Kürtler, Asuri gibi gayri-müslüm halkları yerleştirmeye başladılar.
1905’de Rusların Japonlara yenilmesinden sonra bu bölgede milli uyanış başladı. Azerbaycan ve Kırım’da yayımlanan gazete ve dergiler bu bölgelerde de yayılmaya başladı. Guneybatı Kafkasya’da milli uyanış başladı. 1906’da Kars’ta Difai Partisinin, 1909’da ise İslam Neşr-i Maarif vakıflarının bölümleri açıldı.
1914’de 1. Cihan Harbi, o yılın Kasım ayında ise Rusya ile Osmanlı arasında ilk çatışmalar başladı. 1915 yılının Ocak ayında Ardahan’ı işgal eden Rus ordusu, Ardahan ve çevresinde üç ay içinde 40 binden fazla Müslüman’ı katlettiler. Tüm bu olup bitenlere göz yummayan Bakü’deki “İslam Cemiyet-i Hayriyyesi” Çar’dan resmi izin alarak Nisan ayında bölgeye geldi. 1917’ye kadar bölgede kalan bu yardım kuruluşu, 22 bin kadar Türkü ölümün eşiğinden kurtardı.
7 Kasım 1917’ de Rusya’da yönetimi Bolşevikler ele geçirdiler. 1918 yılının mart ayında Bolşeviklerin imzaladığı Brest-Litovsk antlaşmasına göre Ruslar “Elviye-yi Selase” (üç sancak) gibi tanınan Kars, Ardahan ve Batum bölgeleri yeniden Osmanlı devletine verildi. Bu antlaşmayı tanımayan Taşnaklar; Kars- Ahıska- Şöreğel bölgesinde, Erzincan ve Erzurum’da katliama başladılar.
Türk askeri kuvvetleri bu kadar mezalime seyirci kalamadı ve 1918’de doğu cephesi açıldı. Mart-nisan aylarında Erzurum, Sarıkamış ve Kars Türk Silahlı Kuvvetlerinin koruması altına alındı.
Brest-Litovsk antlaşmasına göre milletlerin kendi kaderlerini belirlemesi amacıyla 1918’in 14 Temmuzunda Kars, Ardahan ve Batum’da referandum gidildi. Referanduma katılan 87.048 kişinin 85. 129’u Türkiye ile birleşmenin lehine, 1. 693 kişi ise aleyhine oy verdi.
Sovyet hükümeti ve Ermeniler bu referandumu keskin şekilde eleştirdiler, kabul etmediler. Ermenilerin yaptığı soykırım görülmemiş ölçülere ulaştı, bir ucu da Bakü’yü, Karabağ’ı, Şamahı’yı, Guba’yı sardı. Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, bu soykırımı önlemek için hızlı bir şekilde ilerleyerek 1918’in 15 Eylülünde Bakü’ye girdi ve Müslüman ahaliyi toplu katliamdan kurtardı. (Dedem Ahmet Peker bu harekâtta topçu olarak görev yaptı. Ekrem Hayri Peker)
Batı cephesindeki başarısızlıklar Türkiye’yi 10 Ekim 1918’de Mondros antlaşmasını imzalamaya mecbur etti. Antlaşmanın şartlarına göre Türk ordusu Kafkasya’dan 1914 yılında içinde bulunduğu sınırlara geri çekilecek ve Ardahan, Kars, Batum, Ahıska, Ahılkelek, Akbaba, Şöreğel ve Nahçıvan’ı boşaltacaktı.
Bolşevik Ruslarla 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması gereğince belirlenen hudut haricinde kalan Ahıska ve Ahılkelek’de de Yakup Şevki Paşa’nın vermiş olduğu cesaretle teşkilatlanma faaliyetleri başlamıştı. Öncelikle Yakup Şevki Paşa’ya müracaat ederek, can ve mallarının emniyeti için; Ya Ahılkelek’in tahliye edilmemesini, ya da bir müfrezenin burada bırakılmasını istemişlerdi. Bunlar mümkün olmazsa, İtilaf Devletleri nezdinde teşebbüsler yapılarak hayatlarının teminat altına alınmasını istemişlerdi. Bunun mümkün olmadığını anlayınca, kendi hükümetlerini kurmaktan başka çareleri kalmamıştı.
*
Ahıska ve Ahılkelek çevresinde, Ahıska merkez olmak üzere 29 Ekim 1918’de Ömer Faik Bey başkanlığında “Ahıska Hükümet-i Muvakkatası”, kuruldu. Hükümetin kuruluşu aynı gün Yakup Şevki Paşa’ya bir şifre telgrafla bildirildi. Aras Hükümetinde olduğu gibi Ahıska Hükümeti’nin kuruluşunda da Ermeni temsilcileri görev almıştı. Ermenilerin amacı Ahıska ve Ahılkelek’in Gürcistan’a değil Ermenistan’a ilhakını temin edebilmekti.
Bölgede bulunan 9. Ordu Kumandanı Yakup Şevki Paşa ise, bölgenin tahliyesini, bölge ahalisine gayr-i resmî de olsa yardımlarda bulunmak kastıyla geciktiriyordu.
Yeni hükümet, Gürcü tearuzlarına karşı bütünlük ve bağımsızlığını koruyamayacağı gerekçesiyle Yakup Şevki Paşa’dan yardım talep etti. Yakup Şevki Paşa, bu talebi yerine getiremedi.
Yakup Şevki Paşa III. Tümen Kumandanı Halit Bey vasıtasıyla Ahıska hükümetine verdiği cevapta; “Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumun bu tür hareketlere müsait olmadığı” ifade ederek,
Ahıska Hükümeti ahalisinin hiçbir şeyden korkmayarak, emniyetleri için lüzumlu tertibatları almaları öğütlüyordu.
Bununla birlikte aynı telgraftan anlaşıldığı gibi, Yakup Şevki Paşa da artık gelecek günlerde endişe duymaya başlamıştı.
“ … Siyaset-i umumiye her gün yeni bir kılığa girmektedir. Bir müddet sonra neler zuhur edeceği şimdiden kestirmez.” Demişti.
Yakup Şevki Paşa bu düşüncelerini ve tavsiyelerini kendisini ziyarete gelen temsilcilere de ifade etmişti. Bir taraftan Gürcülerin saldırı tehdidi, diğer taraftan İngilizlerin baskısı karşısında görünüşte yardımda bulunamayacağını bildirerek, halkın sükûnet içinde olmasını öğütleyen Yakup Şevki Paşa, gerçekte gizlice yardımlara devam etmişti. III. Tümen Kumandanı Halit Bey, Paşanın bilgisi dâhilinde 500 kadar asker ve yeterli miktarda subayı terhis ederek bir milis alayının kurulmasına yardımcı olmuştu. Mühendis Osman Server Bey’in (Atabek) kumandasındaki milis alayına daha sonra da yeterli miktarda top, cephane, makineli tüfek ve tüfek yardımı yapıldı.
Bu amaçla 29 Ekim 1918’de Ahıska Hükümet-i Muvakkatiyesi, 3 Kasım‘da Aras Türk hükümeti ve 5 Kası’da Kars İslam Şurası geçici hükümetleri kuruldu.
Kasım’ın 30’da Kars İslam Şurası’nın çağrısı ile Ordubad, Nahçıvan, Kamerli, Sürmeli, Akbaba, Şöreğel, Çıldır, Ahılkelek bölgelerini temsil eden 60 kişi, ikinci çağırışla çeşitli bölgelerden daha 10 kişi milletvekili statüsü ile Kars Kongresine toplandı. Kongre, Ahıska Hükümet-i Muvakkatiyesi, Aras Türk hükümeti ve Kars İslam Şurası adından bildiri yayınladı: “Batum’dan Ordubad’a, Ağrı Dağı’ndan Azgur’a kadar ahalinin büyük çoğunluğu Türk ve Müslüman olan yerlerden Osmanlı ordusu çekildiği zaman idare ve yurt korunması işleri için merkezi Kars olmak kaydıyla Milli Şura hükümetinin kurulması” oy birliği ile karara alındı.
Milli Şura Hükümeti’nin ilk askeri sınavı Batum’da gerçekleşecektir. Gürcüler 7 Aralık’da Batum’a saldırır ancak Türk askerinin savunması onları geri püskürtür
Aralık 1918’de, Türk ordusu Ahıska ve Ahılkelek’den çekildi. Aralığın 4-5’de Gürcüler Ahıska’yı, Ermeniler Ahılkele’yi, Aralığın 8’inde ise İngilizler Batum’u işgal ettiler.
Milli Şura hükümetinin çağırışıyla 1919’un Ocak ayının 3’ünden 5’ine kadar II. Ardahan kongresi toplandı, durumu analiz ederek kongre kısa sürede yeni bir kongrenin toplanması, örgütlenmek ve silahlanmak hakkında kararlar aldı.
Ardahan kongresi 20 bölgenin temsilcileri ile 7-9 Ocakta yeniden toplandı ve yeni kararlar aldı. 17-18 Ocakta Kars’ta yeni toplantısını yapan kongre Cenub-i Garb-i Kafkas Cumhuriyetinin kurulduğunu ilan etti. Kongrede 18 maddelik anayasa kabul olundu, Cahangiroğlu İbrahim Bey yeniden hükümet başkanı, Çıldırlı Esad Bey ise parlamento başkanı seçildi. 9 bakan, 4 devlet kurulu başkanı tayin olundu. Anayasa Türk dilini resmi devlet dili ilan etti ve üzerinde beyaz, yeşil, siyah zemin üzerinde ay-yıldız olan devlet bayrağını tasdik etti. Batum’da çıkan “Seda-yi millet” gazetesi ise devletin resmi gazetesi oldu.
Türk ordusu 25 Ocak 1919’da Kars’tan çekildi. Kendini Milli Şura hükümetinin varisi ilan etmiş Cenub-i Garb-i Kafkas hükümeti kısa sürede Türk ordusundan gönüllü olarak kalmış asker ve subaylar ve aynı zamanda yerli gençler hesabına 8.000 kişilik ordu kurdu.
İngiliz askeri valisi Templey, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti ve Türkiye, Cenub-i Garb-i Kafkas Cumhuriyetini resmen tanıdılar. Lakin tüm bu olanlara rağmen, Ermenistan ve Gürcüstan askeri tecavüzlerini daha da sıklaştırdı. Ordu kötü silahlanmış olsa da ahaliyi koruma gücüne sahipti. Bu zor şartlar altında Batum’dan Ordubad’a 40.000 km2 arazisi ve 1 milyon 700 binden fazla ahalisi olan, 34 vilayet ve kazadan oluşan bu Türk Cumhuriyeti yaklaşık 6 ay yaşadı.
12 Nisan 1919’da İngilizler Kars’ı işgal ettiler. İngiliz komutanı General Tomson’un manifestosu ile parlamento ve hükümet lağvedildi, hükümetin bütün üyeleri haps olundu. Cahangiroğlu İbrahim Bey Malta adasına kürek cezasına gönderildi. Cenub-i Garb-i Kafkas Cumhuriyeti ve hükümeti dağıtıldı.
İngilizler Kars’ın yönetimini Ermeni kuvvetlerine devrettiler. Ardahan ve Posof ise Gürcü işgaline girdi.
*
Cenub-i Garb-i Kafkas hükumeti devrildikten sonra Batum’dan Nahçıvan’a kadar olan arazilerde yaşayan Müslüman ahali mahalli Milli Şuralar (konsey) şeklinde örgütlenerek mücadeleyi devam ettirdiler. Toplam 12 Milli Şura, aynı zamanda Akbaba ve Çıldır Milli Şuraları kuruldu.
Kuruluşundan kısa bir süre sonra 30 Kasım 1918’de Kars’ta toplanan büyük kongrede bu üç hükümet, “Kars Millî İslâm Şûrası Hükümeti” adı altında birleşerek, Ermenilere ve Gürcülere karşı ciddî bir mukavemet unsuru oluşturdu ve Gürcüleri uzunca bir süre topraklarına sokmamayı başardılar.
“Kars Millî İslâm Şûrası Hükümeti” başkanlığına da Cihangiroğlu İbrahim Bey seçilmişti. Hükümetin idaresi altında bulunan topraklar arasında Elviye-i Selâse’den başka Acara, Ahılkelek, Ahıska ve Nahçıvan da bulunmaktaydı. Cenûb-i Garbî Kafkas ya da denilen bu bölgeye Mondros’un hemen akabinde Ermeni ve Gürcü saldırıları başlamıştı. Hükümet, memleketlerini savunmakta oldukça başarılı oldu.
Bölgeyi, Ermeni ve Gürcüler arasında paylaştıran İngilizler, 1920 sonlarında da bölgeyi tahliye ederek çekildiler. Fakat bölgede bulunan Türkler, Ermeni ve Gürcülere teslim olmamak için millî direnişlerini sürdürdüler.
*
Bu arada 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal Paşa, bütün Türk milletinin mukadderatına el koymuş, 21/22 Haziran 1919 tarihinde Amasya’da yayınladığı tarihî tamimle de bütün Türk milletini “İstiklâl Mücadelesine davet ederek “Milli Mücadele”yi başlatmıştı. Mustafa Kemal Paşa, sadece Anadolu ile değil Trakya ve Kafkasya ile de yakından ilgileniyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın bu ilgisini, İstanbul’a, Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgraf ve raporlarda müşahede etmek mümkündür.
Resmî vazifesinden ayrılan Mustafa Kemal Paşa’ya ilk olarak, XV. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa; “Ben ve Kolordum, hepimiz emrindeyiz Paşam” demek suretiyle en büyük maddî ve manevî desteği sağlamıştır. Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa Vilâyât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukûk-ı Milliye Cemiyeti’nin başına geçti. Erzurum Kongresi toplanmadan önce, Elviye-i Selâse temsilcilerinden müteşekkil bir heyet, Kongre Başkanlığına, yani Mustafa Kemal Paşa’ya müracaat ederek Elviye-i Selâse’yi temsilen Kongre’ye katılmak istediklerini bildirirler. 19 Temmuz 1919 tarihli müracaat dilekçeleri şöyledir:
Vilâyât-ı Seniyye Kongresi Riyâset-i Huzur-ı Âlîsine Reis Efendi Hazretleri;
Elviye-i Selâse Vilâyât-ı Seniye’nin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu telâkkiyi necibâneden doğan kanaatle biz kardeşleriniz de sevgili Türkiye’nin öz ve necip evlâtlarıyla mücâhede de yan yana oturmayı istiyoruz. Gelecek felâket bize, size değil hepimizedir. İcap ettiği gün siz kardeşlerimizle aynı saf-ı harp üzerinde can vermek için karar vermişiz. Ve bu hissimizden fedakârlık yapmak niyetinde değiliz.
Avrupa’nın, özellikle İngilizlerin bizim için reva gördükleri müteassıb hareketler yüzünden zayi edilen hukukumuz henüz telâfi kabul etmez bir hâlde değildir.
İşte biz kardeşleriniz bu hukukumuzun, inikad edecek büyük kongrede müdafaası için Cenûb-ı Garbı Kafkas Hükümeti sabık Hariciye Nâzın Fahreddin Bey’le Ardahan eşrafından ve Milli Şûra azasından Rasim Bey’i selâhiyyet-i lâzımeyi haiz murahhas sıfatıyla kongrede isbât-ı vücût etmek üzere seçtik. Bu itimadnamenin kâfi bir vesika olarak kabul buyurulmasını, ihtiramâtımızı ilâveten rica ederiz. (19 Temmuz 1919)
İmzalar…
Kongre, 23 Temmuz/7 Ağustos tarihleri arasında toplanmıştır. Kongre sonunda bir Temsil Heyeti teşekkül ettirilmiş, Mustafa Kemal Paşa da bu heyetin başkanlığına getirilmiştir. Kongre’de alınan kararlar; “kayıtsız, şartsız istiklâl ve millî hâkimiyet esasına dayanıyordu. Kongre’de; vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı belirtilmekte, emperyalist devletlere de Türk’ün esir, vatanın işgal edilemeyeceği ilân edilmekteydi. Bu durum tabiî olarak Elviye-i Selâse’yi de ilgilendirmekteydi. “Vatanın bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılamayacağı” ve “Kuva-yı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve millî iradeyi hâkim kılmak temel prensiptir” maddeleri, Elviye-i Selâse ahalisinin moralini yükseltmişti.
Mustafa Kemal Paşa da “Sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir” diyerek onları desteklemiştir. Ayrıca Kongre’nin bitiminden bir kaç gün sonra Heyet-i Temsiliye’den onlara, Albayrak Gazetesi sahibi Süleyman Necati Bey vasıtası ile büyük bir müjde vermiştir. Süleyman Necati Bey’e verilen yazı aynen şöyleydi:
“12 Ağustos 1919
Hususî:
Necati Efendi Biraderimize
Elviye-i Selâse’deki islâm Cemiyeti’nin nezdinizdehi itimatnamesi dikkatimizi çekti. Hakk-ı Âlînizde ibraz edilmiş bulunan itimatta ne kadar isabet vardır. Zât-ı âlîniz Şarkî Anadolu’nun Erzurum’da akdeylediği Kongre’de murahhas olarak hazır bulunmuş olduğunuzdan Kongre’nin tespit ettiği esaslara ve dahîli esaslara ve nizâmnâmeye ve bilhassa Osmanlı Devleti’nin topraklarından olan Elviye-i Selâse’deki kardeşlerimiz hakkında kongre heyetinin ne kadar çok heyecanlanmış olduklarına yakînen şahit oldunuz.
Bugün mevcut olan bazı sebepler ve bölgedeki siyasî durumun çok yakında son bulacağı hakkındaki kanaate malûm oldunuz.
Bütün bu noktaî nazarı Elviye-i Selâse’deki islâm kardeşlerimize anlatıp ve ona göre icap eden şartlara hazır olmalarını söyleyiniz ve ilerde müsait şartların, emniyet ve nizamın sağlanmasının beklendiği ve bunun da hayırlı işlere vesile olacağı iş bu varaka ile teyit olunur.
Râif(Hoca) Hüseyin Rauf Mustafa Kemal”
Böylece Elviye-i Selâse’nin Ermeni ve Gürcü işgalinden kurtarılması meselesi, Erzurum Kongresi’ne mal olmuş ve benimsenmiştir. Yani Elviye-i Selâse ile Türkiye’nin mukadderatı sözde kalmamış, bu Millî Kongre’de kabul edilmiş ve birleştirilmiştir.
Daha sonra 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’nde vatan kavramına daha da açıklık getirilmiştir. Erzurum Kongresi’nde;
“Vatanın millî sınırlar içinde bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılmayacağı” vurgulanmıştı. Bu kongrede ise “Osmanlılarla İtilâf Devletleri arasında kabul edilen Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlarımız içinde kalan topraklar, birbirinden asla ayrılık kabul etmez bir bütündür. Bu ülkede yaşayan bütün İslâm unsurları, birbirlerine, karşılıklı saygı ve fedakârlık duygularıyla bağlı ve birbirlerinin millî, sosyal ve ananevî haklarına anlayış gösteren öz kardeşleridir” denilmekteydi.
Acara-Batum:
Mondros Mütarekesi’yle (30 Ekim 1918)ordumuz Batum’u boşaltmak zorunda kaldı. 24 Aralık’ta İngilizler tarafından şehir işgal edildi. Acaralılar, Kars’ta kurulan Millî İslâm Şûrası’na katılarak mahallî yönetimlerini kurdular. Batum’da çıkan Sadayi Millet gazetesi, Kars Millî İslâm Şûrası’nın yayın organı idi.
Acara halkı, 1919 Aralık ayında 5 milletvekili seçerek, son Osmanlı Meclisine gönderdiler. Doğuda zayıflayan İngilizler, Batum ve çevresini terk etme kararı aldılar ve şehri 1 Temmuz 1920’de Gürcülere teslim ettiler.
Acara halkı bu teslimiyeti kabul etmeyerek, Aşağı ve Yukarı Acara’da kurdukları “Acara İslâm Cemiyeti” etrafında toplanarak mücadeleye başladılar. Bu arada Gürcistan’da iç karışıklıklar baş gösterdi. İktidardaki milliyetçi hükümet sarsılıyordu. Sonuçta 25 Şubat 1921 tarihinde Tiflis, Bolşevik kuvvetler tarafından işgal edildi ve Gürcistan Sovyetler Birliği’ne katıldı.
Türk askeri, 11 Mart 1921 tarihinde alkışlar arasında Batum’a girdi. 16 Mart’ta Moskova’da Türkiye-Rusya arasında imzalanan “Dostluk Antlaşması” ile Acaristan, bir muhtar cumhuriyet şeklinde Sovyet Gürcistan’ına bırakıldı.
Kâzım Karabekir’in Kızılordu komutanıyla yazışmalarına bakılırsa; Moskova Antlaşması’na imza atan Türk delege heyetinin bu tasarrufundan Ankara hükûmetinin haberi yoktur. Nitekim TBMM’de bulunan Batum milletvekilleri, bu antlaşmayı “Muzır ve âmâl-i milliyeye aykırı” bularak karşı çıktılar.
Kars İslam Şurası:
Bu şûraların en kudretlisidir. 5 Kasım 1918’de Borçalılı Emin Ağa, Sarıkamışlı Piroğlu Fahrettin Bey (Erdoğan), Karslı Sarı Haliloğlu Muhlis Bey, Cihangiroğlu İbrahim Bey (Aydın), Mamiloğlu Tevhiddin Bey, Kağızmanlı Ali Rıza Bey (Ataman) 9.Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa ve Kars Mutasarrıfı Hilmi Uran Bey tarafından kuruldu.
Bu şûra, Kars’taki çoğunluğun haklarını savunacaktır. 14 Kasım’da düzenlenen kongrede, “Kars Millî İslâm Şûrası Merkezi Umumisi” adında mahallî bir hükümete dönüştürüldü. Bunu Nahçıvan ve Kamerlide kurulan “Şûra Hükümetleri” izledi.
Ordu birlikleri, bir plan ve program dâhilinde bulundukları yerleri terk ederek Erzurum istikametine çekilirken, biz de Kars’ın idaresini “Kars Millî Şûrası” adıyla kurulan teşkilâta devrederek Kars’ı terk ettik. Bu Millî Şûranın yaptığı ilk toplantıda şu kararları aldı:
1-İngilizlerin teslim almakta olduğu, Türk Ordusu’nun elindeki silah ve cephane türlü yollardan ele geçirilerek, Millî Şûra Ordusu kurulacak.
2-Galip devletlerin tutumu ne olursa olsun, Osmanlı Devleti ile İslâm Halifeliği’ne gönülden bağlı kalınacak.
3-Türk Bayrağı kullanılacak. Türkiye kanunlarına göre adalet ve idari işler yürütülecek.
4-İtilâf devletleri güçleriyle, Ermeni ve Gürcüler kesin olarak bölgeye sokulmayacak ve bunu sağlayacak askerî teşkilatlanma biran önce yaratılacak.
Şûra Hükümeti kurulur kurulmaz ilk işi ordu kurmak için çalışmak oldu. Bu arada dış devletler nezdinde tanınmak için girişimlere başlandı. İstanbul’daki yabancı devletlerin büyükelçileriyle görüşmek üzere, Atbaşızade Asaf ve Halil Beyzade Ali Bey birer güven mektubu ile gönderildi.
*
Yörede devletleşme hareketleri, birlik içinde yürütmek maksadıyla “Güney Batı Kafkas Geçici Hükümeti” adı altında birleşerek, daha geniş ve kapsamlı bir teşkilatının ilk adımı attılar.
Piroğlu Fahrettin Bey’in başkanlığında 14 Kasım 1918’de yapılan I. Kars Kongresi” adı altında yapılan toplantıda yürütme kurulu başkanlığına Kepenekçi Emin Ağa seçildi ve teşkilatlanma yaygınlaştırılması çalışmalarının hızlandırılmasını sağladılar.
30 Kasım 1918’de “II. Kars Kongresi” yörede 60 temsilcinin katılımı ile gerçekleştirildi. Vatan topraklarının ve milletin kurtarılması yolunda önemli kararların alındığı kongrede, devlet başkanlığına Cihangiroğlu İbrahim Bey getirildi. Üç renkli, Ay yıldızlı Türk bayrağı altında 18 maddeden oluşan Anayasasıyla, ileride Anavatan ile birleşmek gayesi ile Anadolu’da kurulan bu ilk cumhuriyet hükümeti (Güneybatı Kafkas Geçici Cumhuriyeti) 17 Nisan 1919’da İngilizler tarafından yapılan baskın sonucu dağıtıldı. Anadolu’daki ulusal örgütlerin gözlerini korkutmak amacıyla yapılan baskında, tutuklanan Güneybatı Kafkas Geçici Cumhuriyeti meclis üyeleri, daha sonra İngilizler tarafından tutuklanan diğer Türk aydın ve devlet adamlarıyla birlikte Malta’ya sürgüne gönderildiler.
17-18 Ocak’ta Kars Vali konağında sancak ve kazalardan gelen 131 temsilci Büyük Kars Kongresi için toplanadı. Kongre, hararetli konuşmalarla iki gün sürdü. Sonuçta, “Cenub-u Garbî Kafkas Hükümeti Muvakkate-î Milliyesi” kuruldu. Bakanlar ve önemli bürokratlar seçildi ve 18 maddelik anayasa kabul edildi.
GÜNEYBATI KAFKAS HÜKÜMETİ (17/18 Ocak 1919- 12 Nisan 1919)
Kars’ta kurulan bu cumhuriyet hükümetinin anayasası 18 maddeden ibaretti. Bu anayasada, her 10 bin nüfus bir milletvekili seçiyor. Oy kullanma yaşı 18, seçilme yaşı 25’dir. Vali ve komutanlar meclis tarafından tayin ediliyor. Beyaz, yeşil ve siyah dilimler üzerine ay yıldızlı bayrak belirlenmiştir. Devletin resmi dili Türkçedir.
Hükümet başkanlığına seçilen Cihangir zade İbrahim Bey, toplantıdan sonra gerekli tayinleri yapmış, seçim hazırlıklarına başlamıştır. Seçimler günün ulaşım ve haberleşme zorluklarına rağmen hızla yapılmış, seçilmiş parlamento 1 Mart 1919 günü çalışmalarına başlamıştır. Bu arada Yakup Şevki Paşa 25 Ocak’ta ordularını Kars’tan Erzurum’a çekmiş, İngiliz askeri valisi Temperley de bu yeni hükümeti tanımıştır.
İlk cumhuriyet, örgütlenmesini hızla yapmış, ordusu 8 binlere ulaşmıştır. Silah sıkıntısı bulunan ordunun elinde Yakup Şevki Paşanın bıraktığı eski Rus ordusundan kalma 90 bin berdanga tüfeği ve cephanesi bulunuyordu. 300 metre menzili olan bu tüfeklerle ciddi bir ordu kurulamazdı. Harbiye Nazırı, Osmanlı hükümetine başvurarak 6 batarya sahra topu, 30 bin sandık cephane, 20 doktor, ilaç, bir kurmay subay, 30 bin kat elbise, çamaşır ve potin istemişti.
Batum’da “Seda-i Millet Gazetesi” çıkarıldı. Güneybatı Kafkas Hükümeti, Azerbaycan Hükümeti tarafından tanındı. Çalışmalar içte ve dışta hızla sürdürülüyordu. Bu arada İngilizlerle hükümet arası gerginleşmişti. Hükümet, bu durum üzerine bir bildiri yayınlayarak halkı uyanık olmağa çağırmıştı.
1919 Ocak ayında 32 milletin katılımıyla Paris’te bir barış konferansı toplandı. Ermeni Cumhuriyeti delegasyonunun başında Aharonian, Milli Ermeni delegasyonun(bütün Ermenileri temsilen) başında ise Bogos Nubar Paşa vardı. Osmanlı delegasyonuna ise Damat Ferit Paşa başkanlık ediyordu. Konferansa, Güney Batı Kafkas Ahalisinin Haklarını Koruma Merkez Komitesi tarafından alınan bir karar; 1900’lerde Kars’ta kurulmuş olan Hilâl-i Ahmer (Kızılay) kanalıyla gönderilmişti.
Konferansta; Ermeniler, verdikleri muhtırada Kafkas Ermeni Cumhuriyeti arazisiyle birlikte Çukurova ve 7 ilden oluşan bir bağımsız Ermenistan kurulmasını istediler. Yoğun müzakerelerden sonra, Erivan’da kurulmuş olan cumhuriyet, İtilaf Devletleri tarafından onaylandı. Sınır düzenlemesinin müzakeresi ve Ermenilerden yeni cumhuriyete göç etmek isteyenlere her türlü kolaylığın gösterilmesi maddesi kabul edildi. ”
Güneybatı Kafkas Türk Hükümeti’nin Anayasası (18 Ocak 1919)
Kongrede, Adliye Nazırlığına seçilen Hâkim Ağabababeyoğlu ve Tahrirat Müdürü Sami Bey tarafından hazırlanan ve kabul edilen 18 maddelik Anayasa aynen şöyledir:
1-Hükümet, “Cenub-î Garbî Kafkas” adını taşıyacaktır.
2-Cenub-î Garbî Kafkas Hükümeti sınırı, Batum’dan Nahçıvan’a kadar çizilmiş olup korunmasını barışın sonuna kadar kendisi yükümlenmiştir.
3-Hükümetin merkezi Kars, resmi bayrağı üç renk olup, Türk Devletinin ay-yıldızlı bayrağı kabul edilmiştir.
4-Cenub-î Garbî Kafkas sınırları içinde resmi dil Türkçedir; resmi işlemler ve resmi ve resmi olmayan tüm öğretim ve haberleşme Türkçe olacaktır.
5-Meclis-i Mebusan seçimi: On bin erkek nüfustan bir mebus seçilecek, on sekiz yaşını bitiren her erkek vatandaş seçime katılacaktır.
6-Her il (Kars, Batum, Nahçıvan) ve kazalarda Şûray-ı Millî şubeleri açılacak ve bunlar çalışmaları için her türlü yardımı görecektir.
7-Türk’e ve Türkiye’ye dokunacak her türlü hal ve işlemden kesinlikle kaçınılacaktır.
8-Umum Askeri Şube ve kuruluşlarla Türkiye Devletinin ilişkisini sağlamak için daimi bir heyet, Türkiye’de (7 Aralık 1918’de gönderilen İstanbul’daki iki murahhas gibi) bulunacaktır.
9-Mülkiye kuruluşları bölümünde 8’nci maddedeki söz edilen yöntem aynen kabul edilecektir.
10-Komşu hükümetlerle daimi dostluk ve iyi geçinmeyi Cenub-î Garbî Kafkas Hükümeti temel alacak, meclisi mebusan seçiminden sonra bu hukuk hakkında bir yasa çıkarılacaktır.
11-Eğer Avrupa Hükümetleri (Sivas, Erzurum, Van, Bitlis, Mamuret-ül aziz ve Diyarbakır’dan ibaret) vilayet-i sitteyi Türkiye’den alıp başka bir hükümete verirlerse hükümetimiz Türkiye’den ayrılmamayı kesinlikle kabul etmiştir.
12-Azınlıkların (Rum, Malakan, Hakhol, Asuri/Nesturi) gibi çarlığın yerleştirdiği göçmenler ile Ahıska’daki Frenk/Katolik gürcü ve Musevi köylülerin hakları korunacaktır.
13-Müslümanlar arasındaki dini ibadetlere hürmet edilecek ve dini törenlerin birleştirilmesi için çalışılacaktır.
14-Seçimlerin demokratik esaslar içinde ve tarafsız Türk’ün şan ve şerefine yakışacak bir surette yapılmasına son derece dikkat edilecektir.
15-Valiler ve komutanların atanma ve azilleri meclisin kararı ile olacaktır.
16-Millî şûra Hükümeti, Meclis-i Mebusan seçiminden sonra bazı yasa maddelerinin tadiline selahiyetdar olacaktır. (Yani Osmanlı yasalarında ihtiyaca göre değişiklikler yapabilecektir)
17-Mebusların yaşları 25’ten küçük olmayacaktır.
18-Bu yasanın yürütülmesinden Millî Şûra Hükümet Mümessilleri ile Hükümet Başkanı sorumludur.
Kabinede iki Rum bakan vardı, Pablo Camus ve Stefani Vafiades.
18 maddelik Anayasa ilk sivil anayasa niteliğindeydi. 1921’deki anayasamızın temelini oluşturan yasada Türkiye kelimesi ilk kez kullanıldı ve Türkçe resmi dil olarak kabul edildi.
Günümüz şartları değerlendirildiğinde öne çıkan en önemli madde ise, 18 yaşını tamamlamış kadın ve erkeklerin oy kullanma hakkına sahip olmasıydı.
İngilizler, Kars yöresindeki teşkilatlanmanın ilk günlerinde yöre halkının siyasi yönlü çalışmalarına bir ölçüde göz yummuştu. Gürcü ve Ermeni baskınlarını göğüslemede kolaylıklar sağlamıştı. Kars Milli Şurası kurucularından Fahrettin Bey (Erdoğan), İngilizlerin bu davranışlarının hayra alamet olmadığını sezmiş ve “Biz artık tamamı ile kanaat getirdik ki, İngilizler ne yapıp edip, bizleri buradan dağıtacaklar ve Ermenileri haksız olarak aziz illerimize yerleştirecekler” demiştir.
Nitekim 6 Mart 1919’da Kars’a gelen İngiliz Temsilcisi Pate, yerli yönetimi tanımayacaklarını bildirmiş ve Arpaçay doğusundaki Ermenilerin Kars’a yerleştirilmesini istemişti. İngilizlerin bu tutumlarında ortaya çıkan değişiklik Gürcüleri de yüreklendirmiş, Mart 1919 başlarında kuzeyden saldırıya geçen Gürcü birlikleri, Azgur ve Ahıska’yı, ardından da Posof’u işgal etmişlerdi.
10 Mart 1919’da Bakü’den Kafkasya’ya tayin edilen General Thomson gelişiyle birlikte, ortaya çıkan gelişmeler Cenub-î Garbî Kafkas Hükümetinin aleyhine cereyan etmeğe başladı. Kars, Erivan, Ahılkelek, Nahçıvan ve diğer İngiliz ileri karakolları ve askeri temsilcilerinden raporlar alınıyordu. “Bu bölgeleri üstün Osmanlı bağının, İtilaf Devletleri’ne karşı, Müslüman Türk halkını daha sıkı mukavemet edecek duruma getirdiği” yolundaki raporlar, General Thomson’u Cenub-î Garbî Kafkas Hükümeti topraklarının Ermeni ve Gürcüler arasında paylaşılması gerektiği konusunda inandırmaya yetmişti.
Bu arada Kars’ta İngiliz General Davie ve Yarbay Peterson, şehirdeki karakollarının sayısını artırmış, Gurkalardan, oluşan kuvvetlerini şehre hâkim yerlere yerleştirmiş, Kars Kafkas Hükümete kesin darbeyi vurma hazırlıklarını tamamlamışlardı. İngiliz komutan öncede aldığı Meclis toplantılarını “takip etme” iznine dayanarak görevlendirilen iki kurmay subayla “hükümetin planlarını öğrenmek amacıyla Meclisin 10 Nisan 1919’daki toplantısı izlettirmiştir”.
Cenûb-i Garbî Kafkas Hükümeti Sınırları
Yarbay Preston, daha sonra hükümete, “Bir takım hayati bilgi vermek amacıyla 12 Nisan Cumartesi günü meclis toplantısında hazır bulunacağını” bildiren bir mesaj iletmişti. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Ali Rıza Bey, hükümet üyelerini acele Kars’a çağırmış ve yapılan toplantıda durum değerlendirilmiş, “İngilizlerin iyimser oldukları fikrinde görüş birliğine varılarak” Meclisin basılacağını akıllarına bile getirmemişlerdir.
Preston, 12 Nisan 1919 Cumartesi günü öğleden sonra saat dört sıralarında yanında iki zabiti olduğu halde, Meclis-î Millî binasına gelir. Önce kendisiyle tanışan Cumhurbaşkanı Cihangiroğlu İbrahim Bey, tercümanı Ahmet Robenson vasıtasıyla hükümet üyelerini Presto’na tanıştırır. Bu sırada dışarıdan tüfek sesleri gelmeye başlar. Hükümetin Maliye Bakanı Hudadbeğoğlu Mehmed Bey, Preston; “Niçin tüfek atıldığını” sorar. Preston, hükümet üyeleri ile birlikte dışarı çıkarlar ve Meclisin etrafının İngiliz zırhlı birlikleri tarafından sarıldığını gören hükümet üyeleri durumu anladılar.
Malta Adası’na sürülenler
Başta Cumhurbaşkanı Cihangir oğlu İbrahim Bey olmak üzere, bazı hükümet üyeleri, milletvekilleri ile görevliler tutuklanarak aynı günün akşamı saat 18.30’da trenle Gümrü’ye oradan da Tiflis’e sevk edilmişlerdi. Tiflis’ten de Batum üzerinden İstanbul’a götürülen ve Sirkecide Arabiyan Han’da 45 gün tutuklu kaldıktan sonra aralarına Ziya Gökalp’ın da bulunduğu diğer aydınlarla birlikte 28 Mayıs 1919’da Galata Rıhtımından kalkan Princas Eno adlı gemi ile Malta’ya götürülen Güney Batı Kafkas Hükümeti üyeleri şunlardı:
İsim / Görevi
Cihangiroğlu İbrahim Bey (Aydın): Cumhurbaşkanı
Cihangir oğlu Hasan Han Bey (Aydın): Savunma Bakanı
Hasanbeyoğlu Mehmet Bey : Adliye Nazırı
Cihangiroğlu Aziz Bey (Aydın) : Adliye Bakanı Müşaviri
Akbabalı Ahmet (Karaçanta) : İaşe Nazırı
Gümrülü Hacıoğlu Yusuf Bey (Arpaçay): Gıda Bakanı
Kağızmanlı Ali Rıza Bey (Ataman) : Dâhiliye Nazırı
Orenburglu Teviddin Mamilov : Emniyet Umum Müdürü
Digorlu Salahoğlu Musa Bey : Polis Müdürü
Karslı Ataman oğlu Muhlis Bey : PTT Müdürü
Rus-Polonez Simon Raçinski : Şura Üyesi
Rum Pavlo Camusev : Şura Üyesi
Revanlı Mehmet Bey, : Cenûb-i Garbî Kafkas Hükümeti Iğdır ve Kars Valisi
Talınlı Hüseyin Han “Han Emi” lakaplı: Şura üyesi
Ağabababeyoğlu Abbasali Bey : Şura üyesi
Bunlardan Dâhiliye Nazırı Ali Rıza Bey (Ataman), Batum’da sorgusu yapılırken bir yolunu bularak kaçarak Erzurum üzerinden Kağızman’a gelerek Orta Kale Millî Şûrası’nın kurarak Ermenilerle kurtuluşa kadar mücadele etmişti.
Yunanlıların İnönü’de durdurulması İngiliz politikalarını değiştirdi. 14 Aralık 1920 günü Türklerden iki kişi kaçtı. 2. İnönü Savaşı’ndan sonra 37 sürgün 29 Nisan 1921 günü Malta’dan İtalya’ya gönderildi. Sakarya Meydan Savaşı sürerken bir kaçakçıyla anlaşan 16 sürgün İtalya’ya kaçtılar. Kaçanların içinde Ali İhsan Paşa da bulunuyordu. Sakarya Zaferi’nden sonra İstanbul’da yapılan anlaşmayla adada kalan 59 sürgün İnebolu’da Ankara Hükümetine teslim edildi. Serbest kalan subaylar Kurtuluş Savaşı’nda görev aldılar. Sürgünlerden 11 kişi İstanbul’a döndü. Tarihimizde acı bir sayfa daha kapandı.
Kurtuluş:
Mustafa Kemal Paşa’nın emir ve direktifleriyle hazırlanan ve son Osmanlı Meclisi tarafından 28 Ocak 1920’de kabul edilip, 17 Şubat 1920 tarihinde ilân edilen Mîsak-ı Millî metninin 2. maddesinde, Elviye-i Selâse ile ilgili şu hüküm yer almaktadır. “Madde-2- İlk serbest kaldıkları zaman, halkın umumî reyi ile anavatana katılmış olan Elviye-i Selâse (Kars, Ardahan ve Batum) için gerekirse yeniden plebisit yapılmasını kabul ederiz.”
İngilizler olmak üzere İtilâf Devletleri, son Osmanlı Meclisi’nden böyle bir kararın çıkmasını beklemiyorlardı.
23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM açılıp Millî Hükümet kurulunca Oltu Millî Şûra Hükümeti 17 Mayıs 1920’de Ankara ile birleşir. Daha sonra da Batum mebusları Ankara’ya gelerek TBMM.’ne katılmışlardır.
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Ermenistan hükümetine katliamı durdurmak için nota gönderdi. Notanın bir kopyası da İngiltere, Fransa ve İtalya misyonlarına gönderildi. Bundan başka, aynı nota Batum’da basılan “İslam Gürcüstan” gazetesinin 4 Mart 1920 sayısında yayınlandı. Türk ordusu kumandanı Kazım Karabekir Paşa da 22 Mart 1920’de Ermeni askeri kumandanlığına katliamlara son verilmesi talebi ile nota gönderdi.
Ermeniler Doğu Anadolu’yu ele geçirmek için askeri tecavüzü genişleterek 12 Ağustosta Oltu’nun bazı köylerini zaptettiler. İşi daha da ilerleterek 13 Ağustosta Doğu Bayazıt’taki Türk kuvvetlerine saldırdılar. Bu durum karşısında Türk ordusu harekete geçti. Kazım Karabekir Paşanın Komutasında Doğu ordusu 29 Eylülde Sarıkamış’ı, 30 Eylülde Göle’yi, 30 Ekimde Kars’ı, 7 Kasımda Gümrü’yü ele geçirdi.
Bu arada 15. Kolordu Kumandanlığı, Şark Cephesi Kumandanlığı’na çevrilerek, komutanlığına yine Kâzım Karabekir Paşa getirilir. Kâzım Karabekir Paşa, yaklaşık bir buçuk yıldır Ermeni ve Gürcülerle mücadeleye devam eden ve Anadolu’ya doğudan büyük bir nefes aldıran bu bölge üzerine 24 Eylül 1920 tarihinde harekâta başlar. Bu harekât aralıklı olarak 7 Kasım 1920’ye kadar devam etmiş, Kars, Sarıkamış, Göle ve Ardahan gibi Ermeni işgali altında bulunan kısmı işgalden kurtarılmıştır.
2-3 Aralık tarihinde imzalanan Gümrü ve daha sonra 1921 Şubatında Gürcülerle Ankara’da imzalanan antlaşmalar gereğince de başta Ardahan ve Artvin ve daha sonra da Batum düşman işgalinden kurtarılmıştır. Bilâhare bölgeye tamamen hâkim olan Sovyet Rusya ile imzalanan 16 Mart 1920 tarihli Moskova Antlaşması ile Elviye-i Selâse’nin Batum haricindeki kısmı Türkiye’de kalır. Bu antlaşmaya göre Batum, Ahıska, Ahılkelek ve Acaristan bölgeleri Rusya’ya bırakıldı, Nahçıvan’a Azerbaycan dâhilinde özerklik statüsü verildi,
9 Ekim 1921 yılında imzalanan Kars Antlaşması ile Moskova antlaşması resmileştirildi.
KAYNAKÇA
-Akif, Cemil, I. Dünya Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa, İstanbul-1977
-Allen, W.E.D.1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara-1966,
-Arif Bey, Başımıza Gelenler, İstanbul-1973
-Aralov, S.İ,Bir Sovyet Diplomatın Anıları, İstanbul-
-Aydemir, Şevket Süreyya, Enver Paşa, İstanbul-1975
-Aydemir, Şevket Süreyya, Suyu Arayan Adam, İstanbul-1976
-Aydemir, Şevket Süreyya, Tek Adam, İstanbul-1991
-Bilge, M.Sadık, Osmanlı Devleti ve Kafkasya, İstanbul-2005, Eren Yayınları
-Birinci Doğu Halkları Kurultayı, Bakü 1920 (Belgeler), İstanbul-1999
-Bozkurt, Abdurrahman, İtilaf Devletlerinin İstanbul’da İşgal Yönetimi, Ankara-2014
-Carthy, Justin Mc, Sürgün ve Ölüm, İstanbul-1995
-Hafifbilek, Celal, Ankara 1920, İstanbul-1998
-Halaçoğlu, Yusuf, Ermeni Tehciri, İstanbul-2010
-Kandemir, Feridun, Rauf Orbay, İstanbul-1965
-Karabekir, Kazım, Erzincan ve Erzurum’un Kurtuluşu, Ankara-2001
-Karaköse, Nejdet, Nuri Paşa, İstanbul-2012
-Kaymakam Şerif Bey, Sarıkamış-İstanbul
-Kutay, Cemal, Rauf Orbay, Hayat ve Hatıratım, İstanbul-1997
-Mantran, Robert, Osmanlı Tarihi, İstanbul-1995
-Mutbay, Mustafa, Kafkasya Hatıraları, Ankara-2007
-Peker, Ekrem Hayri, Teşkilat-ı Mahsusa’dan Kuşçubaşı Hacı Sami, İstanbul-2011
-Selçuk, İlhan, Yüzbaşı Selehattin’in Romanı, İstanbul-2010
-Sorgun, Taylan, Halil Paşa, İttihat ve Terakki’den Cumhuriyete Bitmeyen Savaş, İstanbul
-Sorgun, Taylan, Mütareke Dönemi, İstanbul-2007
-Şimşir. B.N, Osmanlı Ermenileri, Ankara-2011
– Şimşir. B.N,Malta sürgünleri, Ankara-1985
-Şirokorad, A.B,Osmanlı-Rus Savaşları. İstanbul-2013
-Şiracıyan, Arşavir, Bir Ermeni Komitacının İtirafları-1997
-Türkgeldi, Ali Fuat, Görüp İşittiklerim, Ankara-2010
-Ulubelen, Erol, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul-1967
-Yalçın, Küçük, Sırlar, İstanbul-2006
-Yalçın, Küçük, Gizli Tarih, İstanbul-2006
-Yerasimos, Stefanos, Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Sovyet İlişkileri
-Yel, Selma, Yakup Şevki Paşa ve Askeri Faaliyetleri, Ankara-2002