Quantcast
Düğün ve Kına Gecelerindeki Değişim ve Gelişimler – Belgesel Tarih

Emel ÖRGÜN
Emel  ÖRGÜN
Düğün ve Kına Gecelerindeki Değişim ve Gelişimler
  • 01 Kasım 2020 Pazar
  • +
  • -
  • Emel ÖRGÜN /

Loading

Kültürümüzün en belirgin özeliklerinin sergilendiği  düğün geleneğimizde çalma, söyleme, giyim-kuşam ve oyunlarda bazı değişim ve gelişimler gözlenmektedir. Değişen toplum ve gelişen teknoloji neticesinde kültüre özgü otantik müzik aletlerinin ve ezgilerin de değişim gösterdiği bilinmektedir.   Kına geceleri gibi bazı eğlencelerde ve düğün geleneklerinde otantik çalgıların yerini elektronik müzik aletlerine terk ettiği, geleneksel müziklerimizin yerel ve otantik özelliğini yitirdiği gerek yerel unsurlar gerekse araştırmacılar tarafından dile getirilmektedir.

Bu çalışmada, Kütahya Tavşanlı ilçesi, Bursa İnegöl ilçesi Maden Köyü ve Bursa Kemalpaşa ilçesi Karaköy Köyü, Bursa Büyük Orhan Mazlumlar Köyü, Kütahya Tavşanlı Çaltılı Köyü, Domaniç düğün gelenekleri, kına eğlenceleri üzerine yoğunlaşarak, geleneklerdeki değişimler ve gelişimler, giyim, oyun, söyleme, çalma boyutları ile yakın geçmişimizde gözlemlediğim, uzak geçmişimizde ise araştırmalarım sonucunda somut ve soyut kültür varlıklarımızın icra biçimlerinden örnekler yer almaktadır.

Türklerin yaşadığı tüm bölgelerde halen birçok ortak kültürel uygulamalara rastlanılıyor. Ancak yakın geçmişimize kadar süre gelen düğün eğlencelerimizde erkek oyun havalarında kullanılan çalgı aletlerimiz davul, zurna, keman cümbüş, bağlama, kaşık, ismine bazı bölgelerimizde dümbek ya da dümbelek, dömbelek, deblek de denilen toprak darbuka, yine kadınlar tarafından kına gecelerinde icra edilen türkülere eşlik olarak bakır madeninden yapılmış su taşımaya da yarayan bakraç ve mutfakta kullandığımız güğüm, leğen, sini, ritm müzik aleti  toprak darbuka çalınırdı halen geleneksel biçimde düğünler icra eden yerlere rastlanmaktadır.

Yazının devamında Türklerin düğün geleneğinden geniş örnekler sunmadan önce içeriğinden özetle, Türklerin İslamiyet’e geçişlerinden sonra bugüne kadar olan süreçte dahi Şamanist geleneklerinden kalma bazı davranış örnekleri de halen yaşanmaktadır. En belirgin olarak, halen düğünlerde ve gece eğlencelerinde ateş yakılması, gelinlere kırmızı kuşak bağlanması, dilek ve istekler için ağaçlara bez, çaput bağlama, ay tutulduğunda gökyüzüne saç ayağı ya da taş fırlatma, baykuşların uğursuzluğu, kötü ruhları kovmak için tahtaya üç kez vurma. Anadolu da yakın geçmişimizden bu yana günümüzde gözlemlediğim sosyal yaşam içersinde ve düğün geleneğimizde her ne kadar şaman geleneğinden kalıntılar bulunsa da düğünler İslam gelenekleri ile yapılıyor. Bazı köylerde kına yakılırken anneye özlem içeren ilahi söyleniliyor, genellikle tekbir getirilerek güvey gerdeğe salınıyor. Gelin baba evinden çıkarken dua ile çıkarılıyor, gerdek gecesi gelin ve damat birlikte namaz kılıyorlar.

30 YIL ÖNCESİ TAVŞANLI İLÇESİ

KÜTAHYA / Tavşanlı ilçesinde kadınlar bakır (Bakraç) ve toprak darbuka eşliğinde Kütahya ve çevresinde bilinen dokuz zamanlı geleneksel türküleri icra ederken, iki kadın oyuncu da ellerinde ki kaşıkları çalarak icra edilen türküye ayak uydurarak oynarlardı. Dokuz zamanlı ezgiler ağır çalınır ve söylenirdi. Üzerlerinde don entari de denilen şalvar takımı, başlarında ise iğne oyalı örtme denilen yazmalar bulunurdu. Tavşanlı kadınları yerel bölgeye ait türkülerin dışında Çanakkale iline ait “Çemberimde gül oya”, Ankara iline ait “Bir gemim var adalara yaslanır” isimli dokuz zamanlı ezgiler eşliğinde de oyun icra ediyorlardı.

Günümüzde Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde düğün geleneğinde kadın kına eğlencelerinde artık geleneksel bir müzik ve oyun icrasına rastlanmamaktadır. Şalvar takım giymiş ve iğne oyalı yazma örtmüş kadınların müzik çalar aletler de CD takılarak dinlenilen popüler kültür örneği olan pop şarkıcıların şarkıları eşliğinde yaptıkları oyuna benzer hareketleri gözlemlenmiştir. Üzerlerindeki kıyafet ve ayak uydurmaya çalıştıkları popüler müzikle tam bir çelişki oluşturmaktadır.

TAVŞANLI ÇATILI KÖYÜ

Geleneğimizi sürdürürken gösterilen davranış biçimlerinde birçok değişimlere uğramış bölgelerde dahi, hala kısmen de olsa otantizmi koruyabilmiş köyler bulunmaktadır. Bu köylerden birkaçını ele aldığımızda tarafımdan yapılan alan çalışmalarında görsel ve işitsel kayıtlar doğrultusunda tespit edilen geleneklerden örnekler.

1973 doğumlu Ahmet Kurt’tan edinilen bilgilere göre Kütahya Tavşanlı Çaltılı Köyünde kadın eğlencelerinde hala otantizm hakimdir. Köy kadınları bakraç ve bendiri (bendire tef deniliyor) aynı anda çalmaktadırlar. Yakın zamana kadar giyilen üç etekler yerini şalvar takımı denilen giysiye bırakmıştır. Kadınlar başlarına iğne oyalı yazma örterken damat ve köyün nişanlı gençleri (yavuklusu olanlar) köye özgü el yapımı feslerini giyerler. Köyde bu fese sivri takka denmektedir. Ayrıca yavuklusunun işlediği pullu mendili kalbinin üzerine takarak üç gün boyunca sadıcı ile birlikte köy içinde dolaşırlar.

Kütahya Tavşanlı / Çaltılı köyü damat fesi (Sivri taka);

Tavşanlı Çaltılı Köyü’nden 1966 doğumlu Osman Aslan’dan edinilen bilgilere göre köyde ata binmeyi bilmeyen genç kızlar gelin olamazlardı. Düğünde gelin alayında en önde gelin, gelin arkasında cümüş kadınları yerel deyimle (cümüş garıları), kadınların arkasında ise seymanlar olur. Damadın ve sadıçların, yavuklusu olan delikanlıların başlarına taktıkları takkalar savaşta giyilen miğferleri andırıyor. Sivri takka; delikanlılığı mertliği simgeliyor.

Kütahya Tavşanlı Çaltılı Köyü gelin çıkarma

Cümüş garıları; zırhlı askeri andıran siyah giysiler giyerler, yüzleri renkli yazmalarla tamamen örtülmüştür. Cümüş eğlence anlamındadır ve damadın yakın akrabaları olan kadınlardır.

Cümüş Garıları

Cümüş garıları yanlarında bulundukları elma ve erik kurusu, ceviz gibi çerezleri özellikle çocukların bulunduğu yerlere saçarlar.

Gelinin giyeceği giysiler köyün terzilik yapan kadınları tarafından hazırlanır. Buna “urba kesme” denir. Dışarıdan gelen misafirler köylüler tarafından köyün girişinde karşılanır.

Gelin alma günü Öğle ve ikindi arasında kadınlar tarafından köye has gelin başı yapılır, gelin ikindi namazından cemaatin çıkışına kadar hazır olmalıdır.

Kütahya Tavşanlı Çaltılı köyü gelin başı

Gelinin bindirileceği atın semerinin üzerine özel olarak gelinin oturması için hazırlanmış seccadeye benzeyen aplike işlemeli ve ipek bir örtü örtülür gelin bunun üzerine oturtulur.

Gelin damat evine getirildiğinde henüz attan inmeden, damat orada bulunan kalabalığın üzerine çoğunluğu buğday ve arpadan oluşan şeker saçar, gelin kayın babasından hediye almadan attan inmez (hediyeler tarla, bahçe, küçük ya da büyükbaş hayvan).

Gelin attan ineceği zaman yere seccade serilir, gelinin bu seccadeye basmadan attan inmesi gerekmektedir, bu davranışla gelinin iman bütünlüğü ve saygısı ölçülür. Gelin damat evine girdikten sonra damadın yanında bulunan sadıç geline “hoş geldin Ayşe gelin” der. Damat geline bir mani okur ve evden ayrılır. Damadın okuduğu mani hoş geldin manisidir.

Topluca gidilen Yatsı namazından sonra Damat tekbirler söylenerek gerdek odasına sokulur.

Gerdekten sonra sabah çok erken uyandırılırlar, köyün kadınları gelini köy çeşmesine götürüler, gelin burada yüzünü yıkar, köy kadınları ve genç kızlar türküler ve maniler okuyarak gelini tekrar kocasının evine getiriler.

BURSA DÜĞÜN GELENEĞİ

Bursa bölgesinde düğün geleneği dağ ilçeleri ve köyleri ile benzer özellikler taşır. Bursa İnegöl Maden Köyü’nde, Kütahya ilçeleri ve köylerinde de Bursa dağ köylerinin düğünlerinde icra edilen geleneklerimiz birbirlerine çok benzer özellikler taşırlar.

Danışık Gecesi (Düğün Sahibine Destek ve Dayanışma Gecesi)

Bursa dağ köyleri bölgesinde düğünün birinci günü akşamı damat evinde toplanan köylü erkekler düğün için gelen misafirlerin konaklayacağı evler tespit etmek için bir oturum düzenler. Danışık gecesine gelen köy ahalisi evlerinden erzak getirmişlerdir ayıca köyün delikanlıları birlikte dağa giderek dağdan odun getiriler ve damat evine bırakırlar, bu geleneğe Tavşanlı’nın bazı köylerinde de rastlanır. Danışıkta alınan kararlardan sonra köyün mahalli sanatçıları çalgıları eşliğinde türküler söyler danışığa gelenler de oyunlarıyla eşlik eder.

BURSA BÜYÜKORHAN MAZLUMLAR KÖYÜ

02.04.2011 tarihinde Bursa Büyükorhan Mazlumlar Köyü’nde, köy kadınları ile tarafımdan yapılan araştırmalar da 1953 Mazlumlar Köyü doğumlu Kadriye Yavuz’dan edinilen bilgilere göre düğünler cuma günü başlıyor. Eski geleneklerimize göre cuma akşamı yapılan ortaklaşa yardım ve paylaşma amacı taşıyan danışık gecesinde, köyde her evden bir erkek köy odasında yapılan danışık gecesine katılıyor. Dışarıdan gelen misafirlerin konaklaması için misafir paylaşımı yapılır ve danışık yemeği verilir. Düğünün son günü Pazar günüdür. Gelin alıcılar kapıya geldiğinde gelin evinde bir matem havası vardır, Gelin kendi ailesi ve akrabaları ile tek tek vedalaşırken gelinin yakınları olan kadınlar geline sarılıp ağlarken ağıt yakarlar.

Bursa Büyükorhan Mazlumlar köyü gelini

Ağıtlardan iki örnek;

Kaldır Kolların Boynumda Kalsın
Mis Kokuların Burnumda Kalsın
Anan Evlerin Diken Olsun
Vardığın Evler Gül Olsun
Oğul Gızım Oğul Oğul
(Fatma Çiçek 04.17.1972 mazlumlar köyü doğumlu)

Anan Evleri Gızsız Galdı
Ak Bakırları Susuz Kaldı
Anan Ellerine Kilitler Mi Vurdun
Ananı Godun Da Nerelere Gidiyon
A Oğul Oğul Gızım Oğul Oğul
(Kadriye Yavuz 1953 mazlumlar köyü doğumlu)

Bursa Büyükorhan Mazlumlar köyü gelin tacı

Büyükorhan Mazlumlar köyünde kadınların eğlencesi, geline kına yakma, erkek eğlenceleri, gelin alma, güvey salma (gerdek), güvey kaldırma diğer dağ köyleri ile tamamen aynıdır.

BURSA DAĞ KÖYLERİ DÜĞÜN GELENEĞİNDE GERDEK/GÜVEY SALMA
(Güveyi gerdek odasına gönderme)

28.06.2011 tarihinde Bursa kent merkezinde, Bursa Keles Belenviran (yeni ismi ile Belenören) Köyü 1953 doğumlu emekli öğretmen ve halk bilimi araştırmacısı Özer Güleç’ten edinilen bilgilere göre;

Gelin, güvey evine geldikten sonra attan veya öküz arabasından indirilerek odasına çıkarılır. Delikanlılar güveyi aşağıya çağırırlar, ortalarına alıp halka oluştururlar. Kıranışıklar, Alpagut ve çevre köylerinde odam sıva dutmuyor türküsünü söyleyip güvey etrafında dönerler. Daha sonra güveyi oynatırlar. Belenören köyünde “at gelir şakır şakır sevdiğimin gözleri çakır” manisi söylenir. Sadıçlar güveyi alırlar hem yatsı namazına giderler hem de sadıçlardan birinin evine giderek güveyi gerdek gecesi ile ilgili bilgilendirilir.

Yatsı namazından sonra kalabalık toplulukla beraber güvey evine gelinir, köyün imamı tarafından dua okunur. Güvey, İmamdan başlayarak orada bulunan tüm büyüklerin ellerinden öper, sonra hızla kapıya doğru koşarcasına hızlı adımlarla yürür, bu arada delikanlılar güveyin sırtına yumruk atmaya hazırlanırken sadıçlar da güveyi koruma altına alırlar. Merdivenlerden çıktıktan sonra güveye yengeleri tarafından şerbet sunulur. Şerbeti içtikten sonra yengelere para veriri güvey, gelinin odasında bulunan yengeler gelin odasını terk ederler. Gelin odasının kapısını açan güvey odaya daha evvelinden konulan içinde su dolu olan tasa tekme atarak odaya suyun dağılmasını sağlar. Bu hareket erkeğin ilk günden kendi hakimiyetini ilan etmesi ve odaya dağılan suyun haneye bolluk ve bereket getirmesi ritüelidir. Gelini konuşturmaya çalışan damat yüz görümlüğü takar ve ona sorular sorar. Sadıçlarda kapıda kendilerine verilecek hediyeleri beklerler. Bu hediyeler tavuk gözlemedir. Hediyeleri teslim alan sadıçlar evi korumaya alırlar sabaha kadar evin çevresinde nöbet tutarlar. Verilen yiyecekleri de birlikte yerler.

Gelinle güvey birlikte ikişer rekat namaz kılarlar. Namaz sırasında gelin güveyden bir adım daha geridedir. Odaya iki yatak serilmiştir. Yatağın birinde birlikte olunur. Gelin bakire ise damat pencereden tüfekle iki el ateş eder. Gelin ile güvey gusül abdesti alınarak uyumaları için yapılan diğer yatağa geçilir. Sadıçlar sabah erkenden çalgıları getirir ve güvey uyandırma havası çalınır, gelinle güvey uyandırılır. Güvey içinde tavuk gözleme sigara ve çeşitli yiyeceklerin bulunduğu çıkıyı çalgıcılara verir. Çalgıcıların gitmesinden sonra komşu kadınlar gelin ve güvey yatağı kaldırmaya davet edilir. Yengelerle birlikte gelen köy kadınları çarşafı görürler. Kadınlar birlikte yemek yerler gelin gelen kadınlara kendi çeyizinden birtakım hediyeler verir. Delikanlılar da güveyin evinin etrafında toplanıp damadı evden alarak köyü dolaştırırlar ve köyde ki tüm hanelerden düğüne katkı koymak üzere hediye vermek isteyen köy halkından hediyeler ve paralar toplanarak bir defterde kim ne verdiyse liste yapılır. Fakat bazı köylerde gelin almaya gitmeden önce yapılır. Öğle yemeğinden sonra delikanlı topluluğu dağılır ve kadınlar tarafından geline paça eğlencesi yapılır. Düğün sona ermiş olur. Birkaç gün sonra gelin çeşmeye götürülür. Orada çeşitli oyunlar sergilenir bir tarak veya makas bir de bıçak saklanır gelinden bunları bulması istenir gelin ilk olarak bıçağı bulduysa ilk çocuğu erkek olacağı ritüeli ile yapılan davranıştır. Gelin eve kadar ibriğe doldurduğu suyu döke döke gelir. Bir hafta sonra oğlan tarafı kız evine ziyarete gider ondan sonraki hafta ise kız evi de erkek evine iade i ziyaret yaparlar.

BURSA İNEGÖL MADEN KÖYÜ

Bursa İnegöl Maden Köyü düğün geleneği erkek oyunları ve icrası hakkında bilgiler 1936 doğumlu (Ormancı Mesut) lakaplı Mesut Ayaz’dan edinilmiştir.

Gelin süsleme sanatı ise 1936 İnegöl Maden Köyü doğumlu (Gara Fadime lakaplı) Fadime Mendir, 1950 İnegöl Maden Köyü doğumlu (Tasimlerin Fadime lakaplı) Fadime Uğur tarafından icra edilmiştir. Fadime Mendir ve Fadime Uğur’dan alınan bilgilere göre son 30 yıl öncesine kadar gelin olacak genç kız geleneksel biçimde süsleniyordu. Görüşmeler 20.01.2011 tarihinde İnegöl Maden Köyü’ne giderek kişilerin kendileri ile yapılan alan çalışmasında edindiğim bilgilerdir. Yüze yapıştırılan pul ve siyah kalemle yapılan yüz yazma, zülüf kesme, kesilen zülüflere süslü tokalar takma, sıvı ve yapışkan bir maddeye katılmış kırpılmış gelin telleri ile kahkül üzerine kibrit çöpü yardımı ile desen çizme işlemi yapılıyordu.

Bursa İnegöl Maden Köyü Gelin Süsleme

Bursa İnegöl Maden Köyü düğün geleneği incelenirken, özelikle kadın oyun türkülerinin Rumeli etkisi altında olduğu gözlemlenmiştir. Köyün ilk yerleşimi altı hane yörük aileden oluşmaktaydı ancak Rumeli den yapılan göçlerle çok sayıda göçmen ailenin yerleşimi ile karma bir kültür oluşmuştur.

İnegöl Maden Köyü düğün geleneğinde erkek tarafında yapılan eğlencelerde ilçeden çift davul ve çift klarnet olmak üzere dört adet müzisyen gelirdi. Cuma akşamı başlayan ve pazar günü akşam ezanında biten düğün merasimi köy meydanında başlatılır, yakılan ateş çevresinde en küçük delikanlı ekiplerden en yaşlı erkeklere kadar grup grup oynanırdı. Başta İnegöl çiftetellisi olmak üzere, civarda bilinen tüm çiftetelliler çalınır erkek ekipler parmaklarına zil takarak oyun icra ederlerdi. Bursa dağ bölgesi oyun havaları, yüksek hava ve Cezayir de çalınıp oynanırdı.

Düğünün son günü olan pazar günü gelin alma merasimi müzisyenler eşliğinde kol kola giren delikanlıların ağır adımlarla ve türküler söyleyerek gelin evine doğru yol almaları ile başlar. Kol kola giren ve hep bir ağızdan türkü söyleyerek yürüyen delikanlılara “seyman” deniyor. Söylenen türküler arasında “Evlerinin önü lale de maydanoz, Cevizin yaprağı dal arasında” türküleri de bulunmaktadır. Erkek evine türküler söyleyerek gelen gelin alıcılar gelini attan ya da öküz arabasından indirirler. Gelinin koluna köyden yaşlı bir adam girer ve erkek evinin kapısından içeri birlikte girerler. Erkek evinde bulunan kadınlar gelini yaşlı adamdan teslim alıp eve getirirler. Evlenen delikanlı arkadaşları tarafından tekbir getirerek ve sırtına yumruk vurarak gerdek odasına sokulur.

Kına yakma; Kına yakma eğlencelerine “kına gecesi” denmektedir.

Bursa İnegöl Maden köyünde kadınlar, kına eğlencelerinde Rumeli bölgesine ait kadın oyun havaları eşliğinde eğleniyorlardı. Yan yana oturan üç tane genç kız ellerine aldıkları üç tane toprak darbukayı çalarak türküler icra ediyor, icra edilen türküleri ise şunlardır;

  • Bahçelerde börülce oynar gelin görümce
  • Dere geliyor dere
  • Tepsi de tepsi fındıklar
  • Yeşillim yeşillim aman
  • Yine yeşillendi fındık dalleri
  • Bağa girdim bağ budanmış

Oyun havaları çalınıp söylenirken, ikişer kişi olmak üzere dört genç kız ile oyun başlar en yaşlı kadınlara kadar dörder dörder oynanırdı. Oyun ezgileri çalınıp oynandıktan sonra sıra kına yakma merasimine geçiliyor. Kına yakma eylemi ise üç ya da iki yaşlı kadının yere oturarak ters kapattıkları bakırdan yapılmış su kapları olan bakraçları çalarak kına ağıtları söylemeleri ile başlıyordu. Yaşlı kadınlar “Altın tas içinde kınam ezilir, Esvap Yuduğum Aktaşlar, Ceza da Yerinin Harmanları Savrulur” ağıtlarını söylerken gelinin arkadaşı üç genç kız geline kına yakıyorlardı. Altın Tas İçinde Kınam ezilir isimli kına yakma ağıdı, Kütahya ve çevresinde de farklı bir ezgi ile icra edilen varyanttır. Ayrıca “Ceza da Yerinin Harmanları” isimli kına ağıdı da makamı tamamen farklı bir Cezayir çeşitlemesi olan başka bir varyant türküdür.

GELİN SÜSLEMEDE YÜZ YAZMA VE PUL YAPIŞTIRMA SANATI

Kuaförlerin bulunmadığı zamanlarda gelin süsleyen kadınlara, meşşata, kalemdar veya yüz yazıcı denirmiş. Kimi yerlerde koltuk merasimi deniyormuş.

Tüm dünyada olduğu gibi, Anadolu topraklarında yaşayan medeniyetlerin gelenekleri üzerinde dini inanışların ağırlığı gözlemlenmektedir. Türk kültüründe ritüel değişim sürecinde inanç tercihlerine rağmen şaman geleneklerinin günümüze kadar taşınmasından somut kültür örnekleri; İnegöl Maden Köyü ve kimi yerlerde gelin süsleme sanatında yüze yapılan işaret ve simge örneklerinde, en eski şaman geleneklerinden biri olan dövme sanatından etkilenildiğini görmekteyiz.

Anadolu’da dövme geleneğinin oldukça eski tarihlere dayandığı bilinen bir gerçektir. Güneşin, ayın, yıldızların kutsallığına inanıldığı zamanlarda “dövme” bir kimlik bilgisi olarak kullanılırmış. Yaşlısından gencine, genç kızından geline, eşi ölen ve bir daha evlenmek istemeyen kadınlara kadar dövme bir kimlik bilgisi olarak kendilerine özgü simgeler ile el, ayak ve yüzlere işlenmiştir.

İnegöl Maden Köyü gelinleri

Pembe, mavi, yeşil, beyaz renklerde, üzeri aynı renk ipekle işlenmiş saf ipekten gelinlikler giyerlerdi. Yine gelinliğin renginde, taç olarak kullanılan gelin başı çiçeği duvakla birlikte takılırdı.

Gelinlerin yüzlerine minik birer ağaç dalı örneğinde siyah kumaştan kesilen parçalar üzerine pullar dikilir, pul dikilmiş siyah kumaş parçaları alın çene ve yanaklara yapıştırılırdı. Kaşların iki yanına siyah kalemle birbirine yakın üç nokta çiziliyordu. Bu üç noktanın anlamı dövme geleneğinde “görmedim, duymadım, bilmiyorum” idi. Bir varsayım olarak gelinin baba evinden çıkıp gittiği evin sırlarını dışarıya açmaması ilkesi benimseniyor.

Güneş simgeleri Güneş efsanesinden beslenen figürler.
Sağ kaşın tam üstüne çizilen güneş simgesi;

Bursa İnegöl Maden köyü gelini

Dövme geleneğinde güneş efsanesi şunları temsil etmektedir;
Zarafet, Sadakat, Cömertlik, Azim, Hüner, Açıklık, Güç, Sempatik olma, Kahramanlık, Sır tutma

İnegöl Maden Köyü kadınlarından yüz yazarak gelin süsleyen Fadime Mendir (Gara Fadime) ile yapılan söyleşide en son 15 yıl evvel bir gelini bu özellikte süslediği öğrenilmiştir.

Yakın tarihe kadar Kütahya Tavşanlı’nın bazı köyleri, Emet ilçesi ve civarında da gelinin yüzüne alnına yanaklarına ve çenesine çörek otlarından çiçek motifi desen çerçevesi yapılır veya siyah kalemle yaprak ve ya kar tanesi motifleri çizilir, motiflerin içleri de sarı simlerle boyanırdı.

Kütahya Emet ilçesi gelini

ALTIN TAS İÇİNDE KINAM EZİLİR

  • Bursa İnegöl Maden köyü gelin ağlatma havası (varyant)
  • Kaynak Kişi   : Müzeyyen Örgün
  • Nota               : Yücel Paşmakçı
  • Derleyen         : Emel Örgün

Altın tas içinde kınam ezilir annem ezilir
Gümüş te tarak üstüne zülüfüm düzülür annem düzülür
Ben gidiyom annem düzen bozulur annem bozulur

Ah etmesin annem kızlar böylolur annem böylolur
El evine giden kızlar kül olur annem kül olur

Annem benim sandığımı açmasın annem açmasın
Çuha da şalvarıma uçkur takmasın annem takmasın
Gızım gelir diye de yollara bakmasın annem bakmasın

Ah etmesin annem kızlar böylolur annem böylolur
El evine giden kızlar kül olur annem kül olur

CEZAYERİNİN ( CEZAYİRİN) HARMANLARI SAVRULUR 

  • Bursa İnegöl Maden köyü gelin ağlatma havası
  • Kaynak Kişi   : Müzeyyen Örgün
  • Nota               : Yücel Paşmakçı
  • Derleyen         : Emel Örgün

Cezayerinin harmanları savrulur
Savrulur da dane de buğday ayrılır
Hep anneler yavrusundan ayrılır

Meleme de koyun meleme de vazgeç kuzundan
Hep anneler ayrı da düşer kızından

Gide gide bir meşeye dayandım
Dayandım da alkanlara boyandım
Benim de annem bana nasıl dayandın

Meleme de koyun meleme de vazgeç kuzundan
Hep anneler ayrı da düşer kızından

ESVAP YUDUĞUM AKTAŞLAR

  • Bursa İnegöl Maden köyü gelin ağlatma havası
  • Kaynak Kişi   : Müzeyyen Örgün
  • Nota               : Yücel Paşmakçı
  • Derleyen         : Emel Örgün

Esvap yuduğum aktaşlar, gölgelendiğim ağaçlar
Yidik içtik hey kardeşler.
İşte ben gidiyom gayrı, sılayı terkediyom gayrı.

Baba başındaki gökmüydü, göğsünde iman yok muydu
Köyünde oğlan yok muydu
İşte ben gidiyom gayrı, sılayı terkediyom gayrı.

 BURSA MUSTAFAKEMALPAŞA İLÇESİ KARAKÖY

09.02.2011tarihinde, Bursa Kemalpaşa Karaköy’ünden 1970 doğumlu Şevki Pekince ile Bursa ‘da tarafımdan yapılan görüşmeler neticesinde edinilen bilgiler.

 Karaköy de düğün geleneği;

Düğün, perşembe akşamı köy kahvesinde karşılıklı söz ve doğaçlama şakalarla atışmalar ile başlıyordu. Eğer köyde düğüne yakın bir tarihte bir cenaze olduysa o mevtayı temsilen köy kahvesinin bir köşesine mum yakılırdı. Karşılıklı sözle atışmalar, doğaçlama kısa piyesler sonrasında bağlama ve kaşık çalınarak türküler okunmaya başlıyor aynı zaman da köy meydanında büyük bir ateş yakılıyordu. Bu ateş düğün süresince düğünün son günü olan pazar akşamına kadar söndürülmeden yakılıyordu. Köy kahvesinde bir süre eğlenen erkekler köy meydanına çıkıyor eğlence başlatılıyordu.

O bölgenin mahalli sanatçıları Bursa dağ yöresi türküleri ve oyun havaları icra ederken müzik aleti olarak bağlama, cümbüş, keman, kaşık ve darbuka çalıyorlardı. Zaman zaman oyuna ara verilir köyün renkli ve şakacı kişileri kısa ve doğaçlama piyes oynarlardı. Piyes sona erince tekrar oyunlar başlardı. Kadınlar da kına gecesinde bakraç, sini, güğüm çalarak oynarlardı.

BURSA KELES MENTEŞE KÖYÜ

1971 Bursa Keles Menteşe köyü doğumlu Cengiz Bütün (Menteşeli Cengiz) den edinilen bilgilere göre;

Eskiden düğünler Salı günü veya Cuma günü başlıyor ve ilk akşam danışık yapılıyor. Danışık başlamadan önce çalgılar köyün girişine gelir delikanlılar orada toplanır ve çalgı eşliğinde havaya birkaç el tüfek atılarak düğün başlatılır. Çalgılar eşliğinde düğün evine gelinir ve orada oynanır danışık gecesi erkek evinde yapılır.

Gelinler süslenmiş öküz arabası ile baba evinden alınır kocasının evine götürülür, kocasının evine gelen gelin henüz öküz arabasından inmeden kayınpederinden toprak parçası (tarla) veya büyükbaş hayvan ister, kayınpederi geline istediği neyse o doğrultuda söz verir ve gelin koca evine ayak basar. Geline vaat edilen büyükbaş ya da küçükbaş hayvan veya tarla, bahçe v.s sözü muhakkak yerine getirilir vaat edilen neyse o gelinin olurdu.

Düğünün ertesi günü sabahı delikanlılar davul zurna eşliğinde güveyin evine gelirler ve güveyi uyandırırlar. Buna güvey galdırma denir.

Sözleri Aşık Garipten alınan ve serbest şekilde icra edilen “Sabahın Seher Ezanlar Okunur” söylenir. Serbest havadan sonra “Sabahın Seher Vaktinde Görebilsem Yarimi ” çalınır söylenir. Daha sonra 9 zamanlı oyun türküleri söylenir ve oynanır.

YÖRESEL KELİMELER

CÜMÜŞ GARISI : Cümbüş kadını

GÜVEY : Damat

ÇIKI : Küçük bohça

GOYAK : Çukur

MUHANNET : Namert

ESBAP / ESVAP : Giysi

IRALAMAK : Sallamak, ırgalamak

YASILMAK : Uslanmaz

GABA AĞAÇ : Meşe ve çam ağaçları topluluğu

GÜVEY GALDIRMA : Damadı uykudan uyandırma

Emel ÖRGÜN

Türk Halk Müziği Sanatçısı, Bursa’da Sanatın Sesi Derneği Başkanı | 1962 İnegöl doğumludur. İlk orta lise İnegöl'de okudu. Ticaret lisesi, İnegöl Lisesi, Halk Eğitim Merkezi halk müziği korolarında çalıştı. 1993'te Bursa Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı sınavlarına girdi, öğrenimini tamamlayınca koroda çalışmaya başladı. 25 yıllık çalışma sürecinden sonra emekli oldu. "Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?" filminde oynadı, Bursa dağ köyleri ve İnegöl Maden Köyü'nden derlediği türküler film müziği olarak filmin albümlerinde yer aldı. Bir kaç reklam ve dizi filmlerde rol aldı. Ait olduğu Yörük Türkmen camiası içerisinde kültürel faaliyetlerini sürdürüyor. Bursa ve Kütahya köylerinden derlediği birçok türkü TRT repertuvarlarında yer aldı. Alan çalışmalarından edindiği kaynakça bilgiler ışığında bölgelere ait soyut değerler tespitlerini yazarak, gerektiğinde de konuya ilişkin konferans taleplerini de değerlendiriyor. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Emel Örgün

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Merdiven

Merdiven

Haber Merkezi, 21 Kasım 2024
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024