Quantcast
Ekrem Akurgal’ın kaleminden (1977) Hitit Güneşi anıtının hikâyesi – Belgesel Tarih

Ekrem Akurgal’ın kaleminden (1977) Hitit Güneşi anıtının hikâyesi

Ekrem Akurgal’ın kaleminden (1977) Hitit Güneşi anıtının hikâyesi

Loading

Ankara Belediyesi Başkanı Vedat Dalokay’ın başkentin Sıhhiye Meydanı’nda diktirmekte olduğu “Güneş Kursu” çeşitli yorumların yapılmasına yol açtı. Bu konuda birbirine ters düşen bazı demeçler ve bunların yanı sıra büsbütün ayrı anlam taşıyan eleştiriler, konuya güncel bir nitelik kazandırdı.

Tartışmalara bir uzmanın katılmasında ve soruna bir arkeolog ve tarihçi olarak yaklaşmasında yarar olduğu düşüncesindeyiz.

Söz konusu anıt, Anadolu’da MÖ 2500-2000 arasında yaşamış olan Hatti krallarının egemenlik “alem”lerinden birinin büyütülmüş bir örneğidir. Anıta örneklik yapan bronz eserleri her Türk aydını okul tarih kitaplarından tanımaktadır. Onları Atatürk’ün başlattığı ilk Türk Tarih Kurumu kazılarından biri olan Alacahöyük’te Remzi Oğuz Arık ve Hamit Koşay gün ışığına çıkarmışlardır. Şimdi Ankara’daki “Anadolu Medeniyetleri Müzesi”nde yer almaktadırlar.

Belleğimizi iyice yoklarsak, kimi ayrıntıları gümüş ya da altınla kaplı bu bronz alemlerde boğa ve geyik gibi hayvanların çelenk biçimli bir çerçeve üzerinde durdukları gözümüzün önünde canlanacaktır. Bunlardan bir tanesinde bir çift boğa boynuzu üstünde türü pek belli olmayan bir hayvanın etrafını çeviren çelenkten, ışınlar çıkmakta olup, alemin toptan görünüşünü andırmaktadır.

Bu örnek göz önünde tutularak söz konusu eserlerin evreni canlandırdıkları kabul edilmiştir. Nitekim, Anadolu’da daha sonra yaşamış olan ve kendilerini “güneş” olarak adlandıran Hitit krallarının güneş anlamına gelen hiyerogliflerinde etrafı ışınlarla süslü bir çember yer alır. Kaldı ki, ışınsız çelenk biçimli alemler de gerçekten gökyüzü yuvarlağının çember biçimindeki görünümünü yeterince canlandırmaktadır. Bu evren çemberinin ortasında yer alan heykelciklerden her biri bir tanrıyı simgelemektedirler. Boğalar en büyük tanrıyı, geyikler ise Hattilerin “Vuruşemu” diye adlandırdıkları en yüce kadın tanrıyı temsil etmekteydiler. Rahipler dinsel törenler sırasında bir sopanın ucuna taktıkları bu simgeleri alay geçidinin önünde taşıyorlardı. Alemlerin birçoğunda, evrendeki yıldızları tasvir ettiklerini düşünebileceğimiz küçük boyda yuvarlak levhalardan oluşan sallantılar da bulunuyordu. Rahipler sopanın ucundaki alemleri salladıkları zaman bu sallantılar ses çıkarmaktaydılar. Rahipler belki de böylece dikkatleri üzerlerine çekiyorlar, yerine göre de bir duanın bittiğini ya da başlayacağını vurguluyorlardı.

Bütün bu kral alemlerinin hemen hepsi, bir çift boğa boynuzu üstünde yer almakta, yani onlar tarafından taşınmaktadırlar. Bu durumu göz önünde tutan bu satırların yazarı söz konusu alemleri bugün bile yaşayan bir masala bağlamıştır. Hemen hepimiz bize anlatılan masallar arasında şu bir tanesini de dinlemişizdir: “Dünya bir öküzün boynuzları üzerinde durur ve öküz başını salladığında yer sarsıntısı olur.”

Hattiler Kimdi?

Hattiler, Hint-Avrupa ya da Sami dilleriyle ilişkisi olmayan öz bir dil konuşuyorlardı ve bütün görüntülere göre yerli bir Anadolu kavmiydiler. Çok yüksek bir uygarlık düzeyinde oldukları için MÖ 2000 yıllarında Anadolu’ya gelen ve kendilerini egemenlikleri altına alan Hititler’i büyük çapta etki- lemişlerdi. Öyle ki, Hititler din ve mitoloji konularında bile önemli ölçüde Hattilerden esinlenmişler, devlet ve sarayla ilgili tören kurallarını Hattilerden almışlar, Hattilerin kent, dağ ve kral adlarını kullanmışlar, Hattı sözcüklerini yalnız eklerle Hititleştirmişlerdir. Sözgelimi, Hititlerin merkezi olan Hattuşa sözcüğünün aslı Hattuş olduğu gibi, Hitit Kralı Hattuşili’nin adı da aynı Hattuş sözcüğünden gelir. Hatti etkisi o denli büyük olmuştur ki Hititler egemenlikleri altına aldıkları Anadolu’dan söz ederlerken bile “Hatti ülkesi” deyimini kullanmışlar ve bu yüzden Boğazköy’de ele geçen me- tinlerde yalnızca bu ada rastlandığı için, çözün bilim adamları aslında “Nesi” adım taşıyan bu Hint-Avrupalı kavmi “Die Hethiter”, “Les Hitites”, “The Hittites” biçiminde adlandırmışlardır. Bizde de önce Eti sözcüğü kullanılmış, şimdi de Hitit adı yer etmiştir.

Demek ki, Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nda dikilecek olan anıt Anadolu’nun adı bilinen en eski ve yerli kavmi olan ve bu topraklarda MÖ 2500-2000 tarihleri arasında büyük bir uygarlık yaratmış olan Hattilerle ve Hititlerle ilgilidir. Böyle olduğuna göre başkentimizde onlarla ilgili bir anıtın dikilme- sini eleştirmek yerine, alkışlamak gerekmektedir. Bu topraklara bağlılığımızı Hatti uygarlığının mirasçısı olduğumuzu belirtmekle anlamlı bir biçimde dile getirmiş oluruz.

Nitekim Türk halkı Atatürk devrinde ortaya konmuş olan Etibank örneğine uyarak bu anlamlı davranışı çoktan benimsemiştir. Kimi yiyecek, giyecek ve içeceğin, kimi kullanma aracının adı bugün Eti ya da Hitit adını taşımaktadır. Hacettepe Üniversitesi’nin stilize edilmiş hayvan biçimindeki simgesi de Hatti örneklerinden esinlenerek oluşturulmuştur. Yerli otomobillerimizden birinin belirtgesi (alameti farikası), Hattilerin en büyük dişi tanrısı, Anadolu’nun adı bilinen en eski ilahesi, Vuruşemu’nun simgesi olan geyiktir.

Ya Hititler?

Hint-Avrupalı kökenli olan Hititler Anadolu’ya MÖ 2000 yıllarında gelmiş ve bu topraklarda büyük ölçüde Hatti uygarlığı temelleri üzerine kurdukları ve MÖ 1200 yıllarına değin yaşayan özgün bir uygarlık oluşturmuşlardır. Hititlerin Türk olmadıkları kuşkusuzdur. Ancak Anadolu’nun birçok yöresinde katıksız diyebileceğimiz Hititler bugün bile yaşamaktadırlar. Bugünkü Türk ulusu, eski Anadolu’da yaşamış kavimlerle Türklerin kaynaşmasından ortaya çıkmıştır. Bir başka deyişle Türkiye Türkleri, canları ve kanları ile Anadoluludurlar. Hiç bilinmez, belki de bu anıtın dikilmesini yadırgayan yazarlardan kimilerinde Hitit kanı bile bulunabilir.

Hattiler ve onlar ölçüsünde Hititler bizim atalarımız, biz de onların torunlarıyız. Böylece ırk bakımından bile bağlı olduğumuz eski Anadolu topluluklarının her çeşit kalıntısı bizim kültür mirasımızdır. Bu kutsal emaneti korumak, sevmek ve ona saygı göstermek ulusal ödevimizdir.”

YAZAR HAKKINDA

Haber Merkezi Haber Merkezi Belgeseltarih.com sitemizde konuk yazarlara da yer veriyoruz. Yayınlanmasını istediğiniz ve mümkün olduğunca akademik dille kaleme alınmş tarih konulu yazılarınızla ilgili olarak, iletişim sayfamızdaki form vasıtasıyla bizimle bağlantı kurabilirsiniz. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024
Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Tayfun ÇAVUŞOĞLU, 6 Ekim 2024