Milli mücadelenin başlangıcında, düzenli orduya geçiş döneminde Kuvayı Seyyare’nin yani Çerkes Ethem kuvvetlerinin tasfiyesi de ciddi bir soruna dönüşmüştü.
Ethem’in henüz Yozgat’tayken, “Ankara’ya avdetimde, Büyük Millet Meclisi Reisini, Meclis önünde asacağım…” diye tehdit ettiği Mustafa Kemal Paşa’nın karşı karşıya kaldığı hırs ve cehalete karşı yapılabilecek tek şey, bu çeteyi tarih sahnesinden silmekti. Nitekim öyle de oldu.
Bir önceki videomuzda, Çerkes Ethem’in tasfiyesine giden yolda yaşananları özetlemiştik. Bu videoda ise bir Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun bir yandan Yunan kuvvetleriyle boğuşurken, diğer yandan Etem Kuvvetleri tarafından nasıl sıkıştırıldığını, Ethem’in bizzat kendi anılarında da detaylarıyla anlattığı çatışmalarla maalesef nasıl kardeş kanı döküldüğünü aktaracağız.
Ethem ve kardeşlerinin ordunun dağılmış olduğu başlangıç döneminde, özellikle iç isyanların bastırılmasındaki hizmetleri asla inkâr edilemez. Eden de yok zaten. Acımasızca hareket ettiği için, düzenli ordu birliklerinden daha başarılı olur. Ethem veya kardeşleri; Batı Cephesi Kumandanlığının makul taleplerini bile reddeder, başlarına buyruk davranabilmek dışında hiçbir tutum ya da talimatı kabullenmezler.
İyice anlaşılır ki, söz geçirmek artık neredeyse imkansızdır. Üstelik, Ethem’in ağabeyi Tevfik Bey, artık Batı Cephesi komutanını amir olarak tanımadığını da açıklamıştır.
Mustafa Kemal Paşa anlaşmazlıkları görüşme yoluyla çözmek için çok sabretmiş, çok çaba harcamıştır ama hepsi boşa çıkar…
Bu noktaya kadar çekişme-anlaşmazlık-kapris diye nitelenebilecek olaylar giderek gerginleşirken, Ethem, son dostça tavsiye ve uyarılara da aldırmaz. Düzenli ordu ile çatışmaya girer. Kan dökülür. Hadise artık “ihanet” olarak nitelendirilecektir…