Bu Yazıda - Konu İçi Ara Başlıklar
Dilden önce yazının (simgeler) ortaya çıktığı yönünde görüşler var. Yani simgeleri dil değil, dili simgeler belirledi. Eski Türk runik alfabesinin Etrüskçe ve Latinceyle hayli benzeştiği gösterilmişti. Türkçenin en eski alfabelerle, örneğin Latinceyle en iyi uyum sağlayan dil olduğunu birçok kişi ifade ediyor. Yukarıdaki görüşleri doğrulayan başka bazı gerçeklerden de ben söz edeyim. Bazı temel kavramlar, örneğin ‘ince’, ‘sivri’, ‘yuvarlak’, ‘yumru’, ‘top’ vb. şekilleriyle bire bir uyumlu harflerle ifade ediliyor. Bu kavramları temsil eden sözcükler bu harfleri içeriyor. Birçok dilde aynı özelliği görmek mümkün. Ancak bu uyum Türkçede zirvesine ulaşıyor. ‘ I – i ’, ‘ o – u ’ harf şekilleriyle ve çıkarken ağzın aldığı biçimle anlamca uyumlu sözcükler oluşturuyorlar. Bu makalede konuyu örneklerle, tablolarla inceledim. Yukarıdaki görüşleri doğrulayan sonuçlar ortaya çıktı. Türkçenin Latin alfabesine tam uyumu rastlantı değildir. Latince Türkçe kökenlidir.*
Eski Sovyetler Birliği döneminde bazıları yasaklı önemli eserler veren dilbilgini Olcas Süleymanov “Yazının Dili” adlı kitabında mealen ve özetle şöyle der: “Dilden önce yazı vardı. ‘Yazı’ derken anlatılmak istenen şey, şekiller, simgeler ve sonrasında hiyeroglif. İnsanlık birçok kavramı önce zihninden şekle döktü. Daha sonra bunları ifade eden sözcükler ve dil ortaya çıktı. Bu bakımdan dilin gelişmesinin anlaşılması için şekilleri, hiyeroglifi iyi incelemek gerek. Dilbilimde ‘Yapısalcı Teori’ kavramları ifade etmek için rastgele sözcükler, rastgele harfler seçildiğini ileri sürdü. Oysa dil rastlantısal olarak değil, nedensellik içinde gelişmiştir. Yapısalcılığın hakim olması dilbilimi köklerinden kopardı. Bununla ilgili bir konu olarak: Türkçe öteki dilleri köklerinden etkilemiştir. Tüm sözcüklerin tarihsel, nedensel bir kaynağı vardır; büyük bölümünün kök ortaklıkları vardır. Nostratik teori doğrultusunda bu gerçekler ortaya dökülmeye başladı.” (1)
Süleymanov insanlığın önce ay, daha sonra güneş tapınma kültünden geçtiğini, eski sözcüklerin büyük bölümünün bu kültlerle ilgili olduğunu iddia eder. Sözcükler ve gramer “kendisi ve karşıtı”, “o ve o olmayan” ikilemeleri üstünden gelişti. Süleymanov bu doğrultuda pek çok dilden şekillerle örnekler verir. İlk sözcükler ona göre ‘ay’ ve ‘boğa’ ile ilgili olanlardır: ‘muuu, buuu, mooo, booo’ (1). Turkish ‘boğa’, English “moon”?
Dilbilimle uzun yıllardır ilgilenen bir arkadaşım bazı yazarların görüşleri doğrultusunda Türkçenin en eski alfabelerle en iyi uyum sağlayan dil olduğunu ileri sürmekte. Eğer bu ispatlanırsa Türkçenin en eski dil olduğu da kanıtlanacak. Benden bu konuyu araştırmamı istemişti (Metin Uysal). Fakat “en eski” harflerle bunu kanıtlamak çok zor. En azından çok daha kapsamlı ve uzun bir çalışmayı gerektiriyor. Çünkü hiyeroglif zaten şekillerden oluşuyor ve somut olan şekil somut olan kavramla doğal olarak örtüşüyor. Sümer yazısı gibi çivi yazılarına gelince. Düz ve çıkıntılı çentik çizgilerden oluşan alfabenin kavramsal kodlarını çözüp hangi dille daha çok uyumlu olduğunu göstermek belki ancak gelişmiş bir bilgisayar programıyla mümkün.
Ancak soyutlamanın daha üst aşaması olan daha yeni alfabeleri birbiriyle karşılaştırmak elle tutulur sonuçlar verebiliyor. Keza bunlardan oluşan sözcükleri anlam, ses ve harf açısından karşılaştırmak görece daha kolay. (Eski Yunan, Etrüsk, Latin, İbrani vb. alfabeleri). Bizde dilbilimci Kazım Mirşan Etrüsk Alfabesi – Göktürk alfabesi uyumunu göstermişti örneğin.
Türkiye Cumhuriyeti 1928 yılında uyarlanmış Latin alfabesine geçti. Bundan önce Türkiye Türkleri ve çok geniş coğrafyadaki Türkler ağırlıklı olarak Arap Alfabesi ve Kiril alfabesi kullanıyordu. Ondan önce Uygur alfabesi, ondan önce Göktürk alfabesi… Ondan önce Sanskrit, Hitit, Sümer ve başka birçok alfabe.
Türkiye Cumhuriyeti Latin harflerini kabul edince bir şey açığa çıktı: Latin alfabesi sanki Türkçe için yaratılmıştı. Tam bir uyum. Latin harfleri kullanan Avrupa dillerinin aksine artık Türkçe tamı tamına, sapmaksızın yazıldığı gibi okunuyordu, okunduğu gibi yazılıyordu. Her ses için yalnızca tek harf kullanılır ve hiçbir harf hiçbir sözcükte değişik okunmaz. Örneğin İngilizcede “Pasific Ocean” ismindeki üç ‘c’ de ayrı seslerle okunur. Türkçe okunuşlar ise her harf için sabittir.
Bu niye böyleydi? Çünkü ilk kez 7. Yüzyılda görülen Türk – Göktürk – Orhun runik yazısı Latinceye benziyordu. Etrüsk alfabesine daha çok benziyordu. Biraz da Yunan alfabesine benziyordu. Bu yazı birden bire nasıl belirmişti? Hiç yoktan, gizemli bir kaynaktan! Belli ki: Orta Asya’da 7. Yüzyıl ortalarında toplanan bir bilimsel kongrede oluşturulmuştu! Uzaydan geldiğini iddia edenler bile var. Şaka bir yana Türk ve Etrüsk kültürleri, dilleri arasında birçok ortak noktayı daha önceki makalelerimde yazdım. Etrüsk alfabesi de Türklerin kullandığı bir alfabeydi ve o da doğudan gelmişti. Ve bu Türklerin kullandığı ilk alfabe değildi.
Göktürk alfabesi ile Etrüsk, Latin ve Yunan alfabeleri arasındaki benzerlikleri 1, 2 ve 3 numaralı tablolarda görebilirsiniz.
İ – O – U
Bunu doğrulayan bir başka gerçek şudur: Bazı Latin harfleri şekillerine benzer kavramları ifade ederler. Örneğin ‘ İ ’ ve ‘ e ’, biraz da “ I ” harfi… “Sivri”, “ince”, “küçük” olmayı ifade eder. “Sivri” ve “ince”yi gösteren sözcüklerin büyük çoğunluğu “i” ile başlar veya “i” içerir. Bu İngilizcede de vardır ve yoğundur. Latince, Almanca ve başka dillerde de vardır. Ancak Türkçede oransal ağırlık daha fazladır. Türkçede incelik, sivrilik, küçüklük gösteren sözcükler bir bütün olarak, son ekleri ve bağlantılarıyla ince sesler içerir. Kuşkusuz Türkçede büyüklük, kalınlık gösteren ve ‘ i – e ’ içeren sözcükler de var. Fakat sayıları çok az. Keza, incelik, sivrilik anlatan ve kalın harfler içeren sözcükler de var. Bunların da sayısı çok az.
Başka bir ilginç düzenli ilişki ‘ o – u ’ ile yuvarlaklık, ovallik, dönme arasındaki ilişki. ‘ İ ’ deki kadar bol örnek vermedim, ama var olanlar kesin bir ilişki gösteriyor.
Ünlü harfler ağızdan çıkarken bir engelle karşılaşmazlar, bu yönleriyle sessiz harflerden farklıdırlar. Türkçede sesli harfler de kendi aralarında birkaç boyutta birkaç kategoriye ayrılırlar. Kalın sesliler: a, ı, o, u; ince sesliler: e, i, ö, ü. “Kalın sesli” harfler ağızdan çıkarken dil geriye doğru çekilir. “İnce sesli” harfler ağızdan çıkarken dil ileri doğru itilir. Sesli harfler düz-yuvarlak, geniş-dar olmalarına göre de sınıflandırılır. “Düz sesli harfler” dudaklar düz konumdayken ağızdan çıkar, “yuvarlak sesli harfler” dudaklar büzülürken ağızdan çıkar (Dudağın ‘O’ şeklini alması). “Düz sesli harfler”: ‘a, i, ı ve e’ harfleridir. “Yuvarlak sesli harfler”: ‘o, ü, u ve o’ harfleridir.
Başka deyişle sözcüklerde olduğu gibi harfler de rastgele keyfe ve tesadüfe göre saptanmamıştır. Burada da maddi ve şekilsel bir nedensellik vardır. ‘ O – U ’ yuvarlak olanı, döneni daha iyi anlatır. Latin harfleri ‘ O ’ ve ‘ U ’ Türkçeyle, Türkçe sözcük ve telaffuzla tam uyum gösterir. Gerçi Göktürkçe ‘ O – U ’ yuvarlak değil, köşelidir ( > ). Ancak eski Uygur alfabesinde bu harfler yuvarlaktır:
Bir not: Göktürk alfabesinde ‘ ↓ ’ : ‘ok’ . Muhtemelen piktogramların, hiyeroglifin soyut alfabedeki son somut kalıntılardandır. Ok: arrow. Belki de ‘okey’ işaretinin ilk biçimi, belki “oku: read, look”un ilk soyutlanışı.
Sözcük örneklerini aşağıda 1 ve 2 numaralı listelerde verdim.
Tablo 1 – Etrüsk, Göktürkçe En Çok Benzeyenler
Tablo 2 – Etrüsk, Göktürkçe hayli benzeyenler
Tablo 3 – Tüm Göktürk Harfleri ve Benzeyen Bazı Yunan Harfleri
Liste – 1
‘ İ – e ’ Harfleri ve “ İncelik – Sivrilik – Küçüklük ” Gösteren Bazı Sözcükler
Kırmızı olanlar Türkçe, kahverengiler İngilizce, yeşiller Latince. Bu makaledeki konumuz bu değil, ancak geçerken gördüğümüz sözcük örtüşmelerinin bazılarını belirttim.
İnce, yince: thin, fine, slim, lean / tenues, tenvis, tenuis / ince > lean > thin / lean > yalın (2)
İpince: very thin, thinly
Nezik: thin, fine, slim, lean / tenues, tenvis, tenuis (2)
Diren: thin, fine, slim, lean / tenues, tenvis, tenuis (2)
Niske: thin, fine, slim, lean / tenues, tenvis, tenuis (2)
Leski: thin, fine, slim, lean / tenues, tenvis, tenuis (2)
İçke: thin, fine, slim, lean / tenues, tenvis, tenuis (2)
Sivri: pointed, sharp, edged, spiry / spicatus, acer, acuti / spiry > sivri / spiry > bur (twist, bore) (S law: bir önceki makaleme bakınız) (3)
Küçük, kiçi, kiçicük: little, small, micro / parvus, brevis, minutus
Bica (Altaic): little, micro / bica > micro
Cik, çik: Turkish diminutive suffixes
İğne: needle, stinger, pin, sting / acur
İp: string, cord, rope / filum, funiculus, funis
İplik: thread, yarn, fiber / filum, linum
İlik: marrow / medullis
İğ: spindle, thread / fusum, filum
Diken: thorn, spine, brier, prick / spina, spinis
Dik: steep, upright, perpendecular, erect, right / arduus, rectus, erectus / erek, erik (Etrusk) (4) / steep > tep (strike, kick) (S law) (3)
Direk: pole, post, pillar, beam / polus, trudis, stips, asser, columna, pila, trabem, trabs / trudis, trabs, tree > tura, terek, tirek, direk > dura > duran / tiga, tic, tic, tigi (Etrusk): stem, stalk, shoot, trunk (4)
Delik: hole, bore, prick, leak / foro, foramen, terebro, perforo, hiatus / delik > leak
İnik: thin, flat / plana
Dil: a thin piece of a tool
İbre: pointer, needle / pinna, acus, index
İki, ikinci: two, second / duo, secundo / ( double perpendicular line: II ) / second > ikinci (S law) (3)
Bir, birinci: one, first / unus, primis / ( one perpendicular line: I ) / one: ön (front, first) / bir > pri, pro
Dil, dilim: slice, fine cut, thin piece / scalpere, segmentum
Çivi: nail, wedge, gib / clavus / gib > çivi
Biz: reamer
Biç: reap, cut, chop / meto, caesa, secare / biç > butcher
Çizgi, çizik: line, drawing / linea, graphice, scriptio / pinca, pincim (Etrusc): script, draw
Çise: drizzle, proin
Çiy: dew / ros
Titiz: meticulous / adcuratus
Çim: grass, lawn / gramen
Çiş, işe: pee, urine, wee, piss / lotium, pissiare
Tiz: shrill, strident
Zil: bell / campana , tintinabulum, nola
Çüp, çöpik, çubuk: rod, stick, strip / cippus, virga / çubuk > cippus ( -k > -s law) (2) (Mustafa Celalettin Paşa) (1869)
Sicim: string, cord / filum, chorda, ligamen
İpek: silk / sericum
İbrişim: thrown silk
Şiş: skewer, spit
Titre: shake, chills, flicker, shiver, tremor, tremble / tremor, succusus / titre > tremor
Tel, til: one piece of hair, feather, wiry, wire, string, fiber / pluma, pinna, filum
Çil: freckle, fleck / makula
İbik: comb, crest, peak / apicem, apex, crista / peak > ibik
Cida, çıta: slath, lath
Tiriz: slath, lath
Cirit: javelin, dart / iaculum, pilum, telum / iaculum > ok (arrow) / arrow: pina, pini, pine (Etrusc) (4)
Yiv: slot, groove / stria
Tiğ, tığ: sword, sword tip, pointed tip / tic, tiga, tige, tigi (Etrusk): sword, knife; tiğ > tic, tigi (Etrusc)
Çivit, çiğit: seed, seed dye / semen, granum / çivit > seed
Çiğirdek, çekirdek: seed / semen
Kiriş: chord, arrow (arc) chord / fidis, nervus, chorda
İlmik, ilmek: loop, stitch / loop
Cin, din, tırek, tirek: peak, summit, top (2) / zirve > kim, kimi, cim (Etrusc) (4) > cin, din
Kes: cut / caesa, secare / “PIE root”: ‘kes’ / kes > kes > secare > caesa > cut
Cılız: thiny, thin, slim / tenuis, tenues, gracilis
Türkçede “ince”, “sivri” organ isimleri çok büyük çoğunlukla ince seslidir.
Dil: tongue / lingula
Diş: tooth, teeth / dens, dentes / tooth > diş > dens, dentes ( th > ş )
İncik: thin part of the lower leg near the ankle
Diz, bilek, dirsek: knee, wrist, elbow / genu, carpi, ulna / ulna > el (hand, arm)
Sinir: sinew, nerve / nervi, nervus / sinir > sinew
Kirpik: eyelash, cilium / cilium / cilia > kıl
Kıl: hair, bristle, trichome / capillus, crinis, trihome, seta / cilia > kıl
Tüy, tüg: feather / pluma, pinna / pilus (Etrusk): hair, fur (4) / fur > börk (hairy animal skin headgear) > beret ( -k > -t law) (2) / böri: wild animal > bear
Deri: skin, derma / deri > derma
Türkçede bazı “ince” hayvan isimleri
Civciv: chick
Böcü, böcek: bug, insect, beetle / cimex
Sinek: fly / volare
Ferik: chick, chicken, a kind of fruit, little, fresh / pullus / ferik > fruit ( -k > -t law) (2) / ferik > fresh ( -k > -s law) (2)
Bilik, piliç: chick, pullet / pullus / bilik > pullus, pullet ( -k > -s, -t law) (2)
Encik, encük: puppies of dogs and dog similar animals
Tilki: fox, wixen, tod / vulpes
Kirpi: hedgehog, porky / eris, ericious
Pire: flea / pulicis
Bit: louse / pedis / bit > pedis
Liste – 2
‘ O – U ’ harfleri ve yuvarlaklık, dönme gösteren bazı sözcükler
Top: ball, roll / sphere, pila, globus
Top: cannon
Tomur, tomurcuk: bud, button / germ, button / tumour > tomur
Topak: pellet, lump / globulo, offa
Yumurta: egg / ovum / (oval)
Yumru: tuber / tuber / tuber > top, tomur / glomus > yumru
Omur: one piece of vertebra
Omuz: shoulder / humero, umero / umero > omuz
Om: head of bone, round head of bone
Yuvarlak: round / circum / circum > sar (surround)
Yuva: nest, hole / nidus
Dolu: full / plenus / plenus > bol > poly (very much) > plenty
Dolu: hail (fall)
Obur: glutton / glutto, gulusus, gumia / obese > obur
Topuk: heel / calcaneum
Boncuk, moncuk: bead / bead, globus / globe > global > globus / moncuk > moon ?
Tümsek: bump, mound / tuber, tubur, tumulus / tumulus, tuber > tümsek, tomur
Polçok, bolçok (Altaic): ball / globus / polçok, bolçok > ball
Bultay, bultak (Altaic): swelling / tumor / büllöz (Latin, Greek medical term: swelling); bül > bultay / swell > şiş ? / tumor > tomur
Dön: turn / verto / turn > dön, tur
Yuvarla: roll / roll / oro (Altaic) > roll; tolon (Altaic) > rollen
Oğul: swarm of bees, cluster of bees
Toplan, toplantı: gather, be together, meeting
Bol: round, loose / laxo
Oyuk: bore, hole, cavity / foramen, cavum
Oluk: groove, gutter / sulcus, canalis / sulcus > oluk, su oluğu / gutter > gider
Kovuk: hole, cavity, cave / cavum / cavum > cave > kovuk
Çubuk: tube / tubus, tubulus / çubuk, tsbuk > tubulus > tube ( ç > ts )
Kova: bucket / aquarius / aquarius > kova; aqua > akış (flowing)
Kovan: hive / alvus
Tur: tour / tour / tur > tour
Dolaş: go around / circumirent / circumirent > sarmal
SONUÇ:
Türkçenin Latin alfabesine tam uyumu rastlantı değildir. Latince Türkçe kökenlidir.
(Olcas Süleymanov, Thierry Mortain, Kaan Arslanoğlu)
Metinde bahsettiğim Olcas Süleymanov “Yazının Dili” adlı kitabında (ilk baskı 1997) çok sayıda şeklin, hiyeroglif figürün, damganın ve harfin ilk ortaya çıkışlarını, anlamlarını tartışıyor. Yüzlercesini. Bu makale dolayısıyla tanıdığım ve tartışmamıza katılan Thierry Mortain de makalelerinde Yunan ve Latin harflerinin ilk kaynakları, ilk anlamları hakkında saptamalar yapıyor. Bu konuda başka bazı yazarların da savları mevcut. Süleymanov’un örneklerinin bir bölümü ikna edici, bazıları hakkında ikna olamadım. Ama hemen hemen hepsi akılda bulundurmaya, incelemeye değer. Mortain’in iddialarının da bir bölümü bana doğru göründü. Bir bölümü yanlış olabilir. Ama onların da hepsi araştırmaya değer (5,6).
Aşağıda bu iki yazardan bazı örnekler vereceğim. Bütün örnekleri vermem mümkün değil. Her maddede kendi görüşümü ve katkılarımı da yazdım.
(8)
Mortain de diyor ki Fenike “alef”i (öküz) yatıkken Yunan alfabesinde ayağa dikildi ve “alfa” oldu. Niye? Çünkü artık bir “tepe”yi temsil ediyordu: Acropolis.
Süleymanov da aynı fikirdedir. Fakat Süleymanov bu ayağa kalkma için farklı bir şey daha önerir: ,
Alpes ve onun beyazlığından kaynaklanan “alba”.
Yine Süleymanov’a dayanarak ben de başka şeyler önerebilirim:
Eski Türk hiyeroglifi olan yukardaki figür de “(a-e)b, ev”: ev, yurt anlamına gelir ve bir çeşit ayağa kalkmış “alef”dir.
B
Mortain’e göre Yunan “beta” kaynaklıdır. “Bow”: bükülmeyi temsil eder. Türkçe “bük, büg”: buckle, bend, beugen.
D
Mortain’e göre Yunan “delta”: (river delta). Şekli gerçekten de benziyor. Olabilir. Ayrıca “divide”: separate kavramını temsil ediyor. Eğer böyleyse Türkçe “diğer”: other, “de, dai dahi”: also gibi kavramlarla örtüşüyor. Göktürk alfabesinde “D”ye benzer paralel iki çizgiyle bulunması da ilginç. Hem “ayrı” kavramı hem “dual” kavramı:
Mortain “exharbare” kavramını öneriyor. Doğrusu bunu anlamlandıramadım. Otlardan kurtulmak mı? Tırmık ile mi ilgili? Süleymanov tam olarak “E” harfinden bahsetmiyor, ama şu belirttiği bana göre “E” ile ilgili:
Latin “edo”: eat > ed (Turkish). Bu sembol aynı zamanda os > aus > ağız (mouth) kavramıyla da bağlantılıdır.
M
Mortain’e göre “middle”ı temsil ediyor. Ayrıca “dağlar”ı. Eski Türk alfabesindeki “M” Latin “M”ye benziyor:
Buradaki bir püf noktası bence şudur: “M” harfi ağızdan çıkarken dudaklar birleşir ve “ortada” buluşur.
P
Yunan “π” harfi. “Port”: kapı kavramını temsil eder. Mümkündür.
O
Mortain’e göre. Yunan “Ophtalmus”: göz kavramını temsil eder. Olabilir. Türkçede “göz” (göz) ve “göt” (anus, ass) de “ö” vardır. Bence daha fazla Türkçede olmak üzere birçok dilde “O” harfi çok daha yaygın ve sağlam bir kural oluşturur: Yuvarlaklığı temsil eder. “I-İ” için de böyle kesin bir yasa vardır. İnceliği, dikliği vb. temsil eder.
S
Mortain’e göre “serpent, snake”. Süleymanov’a göre “sekiz: eight”, “sikiş: sex” (iki vücudun sarılması). Bana göre Türkçe “sar: circum, wrap, surround”, “sarmaşık: ivy”, “sürünen: creepy” de düşünülebilir.
T
Mortain’e göre “Teo”: Tanrı kavramı ile ilgili. Doğru olabilir. Eski ve yeni Türkçede de Tanrı: “Tengri, Tanrı”. Göbeklitepe Tapınağı’nda çok sayıda örneği bulunan “T” abideleri de bununla ilgili olabilir mi?
Fakat Süleymanov “T” ile ilgili Eski Türk damgaları ve alfabesinden ve Çin alfabesi ve sözcüklerinden farklı şeyler de öneriyor:
“T” harfiyle ilgili Türkçe kavramlar… Eski Türk alfabesindeki “T” ile ilgili kavramlar: “tan”: dawn, “toğ”: bird, “terek”: tree, “at”: throw, “ti, til, tir”: life, ti (Çince): arrow. Ayrıca “tepe (hill) > top”.
U
Bana göre öncelikle “dönme”yi ifade eder. Ayrıca yuvarlaklığı. Mortain farklı fikirdedir: “Union”. Süleymanov’a göre pek çok dilde “ay”ı temsil eder. O da doğru olabilir. Ay da yuvarlaktır, hilaldir ve döngüseldir.
Sümer, Avesta ve Eski Türk alfabesinde “U” aynı sembolle gösterilir. Mayalarda “U”: aydır. Bu Maya – Türk ortaklığının başka bir kanıtı. “King” (Maya): güneş, “kon” (İnka): güneş > kün, küneş, güneş (Türkish). “İnk” (Kazak): tanrı > ink (Astek): kral > king.
Y
Mortain’e göre “uterus”: womb ile alakalı. Türkçe “yatır” da “womb” anlamında (2). Göktürkçe “Y” ise “D” şeklindedir ve “yay” biçimindedir.
The letters “i”, “ı” and concepts about sharpness, steepness, thinness, etc. in Turkish: Çekirdek (kernel); kıy (cut, thin cut), kıymık (splinter), sırık (stick), çimdik (tweak, pinch); gidişme (itching); çipiş (squint), çırpı-cirpi (twigs); çit (fence). English ones also often contain “i”.
“O” and roundness: göz (eye); göt (ass, anus); boş (empty); odak (focus); kof (hollow); ocak (oven, stove, family, home); oba (nomad tent, place); ova (combe, plain); otağ (round khan tent); koza (cocoon), oy (carv, hollow).
1- Olcas Süleymanov, Yazının Dili, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 2001
2- Adnan Atabek, Güneş Dil Kuramı, FB group
3- Kaan Arslanoğlu, Transition Laws of Turkish as a Founding Language to Indo-European and Other Languages: https://www.academia.edu/85054513/Transition_Laws_of_Turkish_as_a_Founding_Language_to_Indo_European_and_Other_Languages
4- Mel Copeland, Indo-European Table Alphabetical Index Parts 1-11 : https://www.academia.edu/40140698/Copeland_Indo_European_Table_parts_1_11_
6- https://www.academia.edu/71105335/The_latin_alphabet
7- https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=zi_BIM2Qkag
8- http://www.antiktarih.com/2018/11/14/sumer-civi-yazisi/
* Kaan Arslanoğlu’nun Academia.edu yayınladığı makalenin kendisi tarafından kaleme alınmış Türkçesidir. (23.9.2022 tarihli ekleriyle birlikte)
Makalenin İngilizce aslını okumak için: https://www.academia.edu/86406588/Ancient_Harmony_of_Etruscan_Latin_Alphabets_with_Turkish_and_Turkish_Alphabets_and_the_Magic_of_I_O_U_Letters