Film Müziği Yaratıcılık ve Çalışma Yöntemleri |
Bu Yazıda - Konu İçi Ara Başlıklar
Bu çalışmada besteci, müzisyen ve film müziği yapımcısı Cahit Berkay’ın film müzikleri ile Türk sinema ve reklam filmi yapımcısı, yönetmen, senarist ve hikaye anlatıcısı Ezel Akay’ın film ve reklam müzikleri hakkında bilgi verilmektedir. Yazar ve yönetmen Ahmet Uluçay’ın Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Bozkır’daki Deniz Kabuğu film müzikleri hakkında bilgiler, ses mühendisi ve uluslararası müzisyen Ender Akay ile film müzikleri, ses mühendisliği ve ses tasarımı üzerine yapılan röportajlardan örnekler. Uluslararası gitar virtüözü ve besteci Dr. Hasan Cihat Örter ile belgesel müzik. Sinema oyuncusu ve senarist Levent Kazak’ın Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü filmi hakkındaki düşünceleri, etnik müzik kuratörü Kaan Nomer’ in aynı filmin müzikleri üzerine araştırması ve Hasan Kandemir’in yönetmenliğini, senaryosunu ve bestesini yaptığı Sivri Kaya filmi hakkındaki düşünceleri tartışılıyor.
***
Sinema filmleri, belgeseller ve reklam filmleri, tiyatro gösterileri sırasında kullanılan efektler, müzikler ve sesler tüm görsel sanatların; izleyici üzerindeki duygusal algı derinliğini artırdığı ve görsele uygulanmış ses bütünlüğünün giderek gelişmesi nedeniyle görsel sanatlar, endüstri ile müzik sektörünün birbirlerinden ayrı düşünülemeyen olgular haline geldiği bilinmektedir. Sözlü veya sözsüz sahnelerin müzik ile desteklenmesi izleyici üzerinde daha vurucu etki bırakmaktadır.
Projeksiyon makinesi tarihçesi ve kullanım alanları
Büyülü Fener & Sihirli Fener
Büyülü Fener veya Sihirli Fener’in icadı sonrası, görsele müzik ekleme gereksinimi neticesinde Büyülü Fener, günümüzdeki projeksiyon cihazlarının atası olarak kabul edilmektedir. Çin uygarlığını ve kültürünü araştıran İngiliz biyokimyacı Joseph Nedham’ın verdiği bilgilere göre tarihteki ilk projeksiyon cihazı 2. yüzyılda Çin’de keşfedilmiştir.
Avrupa ülkelerinde, 1671 yılında Athanasius Kircher tarafından ‘Ars Magda Lucis et Umbare’ adlı kitapta tanıtılmıştır. Athanasius Kircher’in yeni buluşu tanıtmaktan çok var olan bir aygıtı tasvir ettiği görülmektedir. 1870’li yıllara gelindiğinde ise Henry R. Heyl tarafından patenti alınmıştır.
Özetle; geçmiş zamanlarda hareketli resimlerin, Büyülü Fener icadı ile sinema sanatının kapalı alanlardan açık alanlara taşınması, projeksiyon makinelerinin çıkardığı gürültüyü bastırma amacı ile perdeye yansıtılan görselin canlı sazlar veya orkestra ile desteklenmesinden söz edilse de, aslında görsel sanatların müziğe olan ihtiyacının pek de makinelerin gürültülü çalışması ile ilgili olmadığını da göstermektedir. Birbirinden ayrı düşünülemeyen görsel ve işitsel sanatların bütünlüğünün, gelişen teknoloji ile büyük bir sektör oluşturduğu bir gerçektir. Bu edinilen bilgiler ışığında, Sihirli Fener’in icadı için birçok mucit ve tarih söz konusu edilmiştir. Ancak genel olarak kabul edilen ise Sihirli Fener’in mucitlerinin prensiplerini 1646’da ortaya koyan Athanasius Kircher ve ışığın dalga teorisinin bilimsel öncülerinden kabul edilen Chiristiaan Huygens olduklarıdır.
İlk Sessiz Film
Lumiere Kardeşler’in 28 Aralık 1895 tarihinde Paris’te yapılan ilk halka açık film gösteriminden başlayarak, sessiz fimler canlı müzik eşliğinde gösterimdeydi. En başından itibaren müziğin film atmosferini yaratmaya katkıda bulunduğu ve seyircilere önemli duygusal ipuçları verdiği kabul edilmiştir.
Şekil 1. Sihirli Fener İlüstrasyonu (1870)
Şekil 2. Sihirli Fener
Ömer Hayyam’ın Sihirli Fener’i
Mark Twain ölümünden sonra yayınlanmasını istediği 2010 yılında basılan gerçek otobiyografisinde Stephan R. Walk yazısından, Yrd. Doç. Dr. Soner Işıktekim çevirisi ile yayımlanan Ömer Hayyam’ın Sihirli Fener’i başlıklı makalesinde, Ömer Hayyam’a ait,
“Bu dünyanın etrafında, aşağısında ve yukarısında, haricinde ve dâhilinde,
Hiçbir şey sihirli gölge oyunundan başka bir şey değildir.
Bu sihirli oyun, oynanır mumu güneş olan bir kutunun içinde,
Hayali figürler olan bizler ise gider geliriz bu dairede.”
dizeleri için Stephan R. Walk, Twain’in bu şiire olan hayranlığını şu sözlerle dile getirmiştir: “Hiçbir şiir bana daha önce bu denli zevk vermemiştir ve o zamandan beridir de hiçbir şiir bu denli zevk verememiştir; bu benim yanımda taşıdığım tek şiirdir. 28 senedir elimin altından bir an bile düşmemiştir.” Hayyam’ın çalışması, 19. yüzyılın sonlarındaki kaderci ruhunu yakaladığı için son derece popüler olmuştur. Bu alıntı şiir, biz insanların nasıl sihirli bir gölge oyunundaki kuklalar olduğumuzu tanımlamaktadır. Ancak bu tam olarak ne anlama gelmektedir? İfadeden anlaşılacağı üzere “Büyülü Fener Şovu”, bir görüntüleme lensi kullanılarak perdeye yansıtılan saydam slaytlardan oluşan bir halk gösterisidir. Kesin, en az bir internet sitesi ve iki kitap (bu işlemin nasıl olduğunu) böyle yorumlamaktadır. Ancak Ömer Hayyam 1048 yılında doğmuş ve 1131 yılında da ölmüştür. Resimlerin projeksiyon yardımıyla gösterilme sanatı ve biliminin tarihi ise o kadar geriye gidiyor mu? Ya da iyi bir şair olduğu kadar ünlü bir matematikçi olan Hayyam bu buluşu (önceden) tahmin mi etmiştir? Peter Avery’in, John Heats-Stubbs un 1981 yılında yaptıkları çeviride tercüme edilen Ömer Hayyam’a ait şu ifade yer almaktadır:
“Bizi şaşkınlığa uğratan, aklımızı başımızdan alan bu cennetin tekerleğini düşünelim,
Sanki o, güneşinin bir mum ve dünyasının da bir fener olduğu, bir dramadır.
O zaman biz de onun duvarlarında dönen resimlere benzeriz.”
Sinema ve Müzik
1889’da Thomas Edison ve William Dickson “kinetography” adıverilen ilk hareketli resim kamerasını ve “kinetoscope” diye adlandırılan seyrediciyi yaptılar. 1894’te Robert Paul tarafından yapılan kamerayı Auguste ve Louis Lumiere kardeşler “cinemagraphe”yaratmak için aldılar. Sinema adı buradan çıktı. Bir yıl kadar sonra Lumiere kardeşler Paris’te ilk hareketli resimleri gösterdiler ve ilk sinema salonunu açtılar. Edison 1896’da perdeye yansıtma sistemine “vitascope” adını verdi ve ilk sinema salonu New York’ta açıldı. George Melies’in A Trip to the Moon ve Edwin S. Porter’in The Great Train Robbery adlı ilk sinema klasikleri 1902-1903 arasında yapıldı. Bunları diğer klasikler takip etti: D.W. Griffith’in The Birth of a Nation (1915) ve Intolerance filmi. Fox Movietone News 1922’de filmde ses deneyimi yaptı. Lee DeForest bunu sonradan mükemmel hale getirdi. 1927’de ayrı phonograph kaydıyla vitaphone teknolojisini kullanan The Jazz Singer adlı ilk sesli film yapıldı.
Ülkemizde sinema filmi, belgesel ve reklam müzikleri
Sinema müziği dendiğinde Cahit Berkay, sinema film ve reklam müzikleri dendiğinde Ezel Akay, Ender Akay, Belgesel müzikleri dendiğinde Hasan Cihat Örter akla gelmektedir.
Cahit Berkay: “Müzikal bir hayal kurman gerekiyor.”
Şekil 3. Cahit Berkay
Şekil4. Selvi Boylum Al Yazmalım Film Afişi Cahit Berkay; müziği ile özdeşleşmiş sinema filmleri Selvi Boylum Al Yazmalım, Dila Hatun, Çiçek Abbas, Devlerin Aşkı ile beraber yüze yakın filme müzik yapmış, söz konusu filmleri müzik ile anlatmasının izleyici üzerindeki etkisi büyük olmuştur.
Cahit Berkay’ın Vizyon Hayal Perdesi Dergisi 2013 Şubat sayısında, “Müzik Sinemada Haddini Bilmeli” başlığı ile yayınlanan söyleşisindeki görüşlerinden aktarım ile film müziği için önce sinemayı tanımak gerektiğini vurgulamış, dünyanın en iyi müzisyeni de olunsa eğer sinemayı tanımıyorsa bu işin layıkı ile yapılamayacağını belirtmiş ve özetle sözlerine şöyle devam etmiştir. “Sinemadaki müzik bir dinleti müziği değildir, bütünü ile o sahneyi desteklemek ve izleyici üzerindeki etkisini artırmak amacı ile yapılan bir araçtır, müziği müzikal bir estetik içinde yapmak gerekiyor, ancak bu işin birinci kaidesi müziği oradaki resmin ve sahnenin temposu ve ritmi ile buluşturmaktır.” Genel olarak izleyicinin düşüncelerinin aksine Cahit Berkay; Selvi Boylum Al Yazmalım, Bodrum Hakimi, Devlerin Aşkı, Dila Hanım filmlerini çok da başarılı birer film müziği olarak görmediğini açıklamıştır. Filmin üzerine çıkmış müzikler olduğunu ve böyle olunca da o halde doğru iş yapılamadığını vurgulamıştır. Asıl amacın filmi yükseltmek olduğunu, dünyanın en iyi müziğinin kullanılması halinde dahi çok kötü bir filmin ayağa kaldırılmasının mümkün olmadığını veya çok iyi bir filmin kötü bir müzik ile yere batırılabileceğini, müziğin doğru ellerde doğru kullanılması gerektiğini söylemiştir. Filmin konusu, yeri/ mekanı, boğazda bir yalıda mı çekilecek, yoksa kenar mahallede mi; bunun için müziğin iyi bilinmesi, kendi kültürünü iyi bilmek gerektiğini, hangi sahnede hangi enstrümanlar kullanılacağını tespit etmek açısından çok önemli olduğunu belirtmiştir. Sanatın her hangi bir dalında iş yapılacaksa önce kendi kültürünü, kendi edebiyatını, şiirini, sinemasını, müziğini tanımak gerektiğini vurgulamıştır.
Müzisyen, Kompozitor, Besteci Dr. Hasan Cihat Örter çalışmaları
Şekil5. Dr. Hasan Cihat Örter
Şekil6. Mektup Film Afişi
Belçika Kraliyet Konservatuvarı mezunu Hasan Cihat Örter’in Tarık Akan’ın oynadığı Mektup filmi, müziklerini yaptığı ilk ve tek sinema film müziğidir. Kısa film müzikleri de bulunan Hasan Cihat Örter daha sonrasında kendince özel nedenlerden dolayı sinema filmi müziklerini oluşturma tekliflerini reddetmiştir. Mektup filmi henüz çekilmeden senaryosunu okuyarak müziklerini tasarladığını belirten Örter, Mektup filminin Erkan Oğur’un bir bestesi, Anor Broem’in bir şarkısı ve sahnedeki orkestranın dışındaki tüm tematik müziklerini kendisinin tasarlamıştır. Bilindiği gibi tematik müzik (müzikal fikir) bestesi, müzik eserini yaratan ana fikir ve düşünce demektir. Sinema, reklam, belgesel müzikleri ve zamanına göre tasarlanmış marşlar tematik müziktir. Hasan Cihat Örter; başta Ben Atatürk’ü Gördüm, Doğduğum Topraklar, Van Gölü Havzası’nda Selçuklu İzleri, Osmanlı Devleti’nin Doğuşu, Cennet Adası Kıbrıs, Adnan Menderes, Fatih ve Fetih, Kızıl Turan olmak üzere toplam üç yüze yakın TRT belgeselinin, bazı tiyatro oyunlarının ve sayısız reklam müziklerinin tasarlayıcısıdır. Birçok albüm, kitap, belgesel ve reklam müziği ile almış olduğu üç bin ödüle sahip bestecinin altmıştan fazla albümü bulunmaktadır.
Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü filmi ve müzikleri
Ezel Akay, Ender Akay’a filmin müzikleri tasarım aşamasında iken şöyle demiştir, “Müziği Orta Asya’dan alacaksın, göç ile Anadolu’ya getireceksin ve sonra Bizans’ın kapısına dayanacaksın, bugünkü Anadolu müziği aslında Bizans, Orta Asya ve Anadolu’daki yerleşik kültürlerin müziğidir, yani melez müzik.” Ezel Akay Ender Akay’a önerdiği müzikleri incelemesini, bunun üzerine çalışmasını öngörmüştür. 17. yüzyılda yapılmış müziklerin ayrıca bugünkü versiyonlarını da birlikte dinlerler. Zamanında Anadolu’da da icra edilen ama zamanla unutulan, Orta Asya’da Tuvalar tarafından çok ilkel tarzda icra edilen, ilk hali korunarak, otantiğine bağlı kalınarak modern alt yapıların kullanıldığı müzikleri incelerler. Eser okurken teknik olarak çift ses çıkaran ve müziklerini dünyaya tanıtan Okna Tsahan Zam ismindeki müzisyeni fazlaca dinlerler. Oradan yola çıkarak Anadolu’dan kaynaklar ile Yunus Emre şiirleri kullanılır. Filmin müzikleri, tasarlama aşamasında tarihsel bir süreçten geçilmiştir.
Şekil7. Mektup Filmi Afişi
Şekil8. Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü Film Afişi Ender Akay, “Müziğin ritmini görüntüye uydurmak.”
Ender Akay : “Ezel Akay için film müziği, filmin baş rol oyuncusudur.”
Viyana Ses Mühendisliği, (SAE Wien ) School of Audio Engineering‘den mezun Ender Akay ile film müzikleri, ses mühendisliği, ses tasarımı ve görüntülere ses yerleştirme tekniklerini konu alan röportajından örnekler:
1993 yılında Türkiye’ye gelen Ender Akay, Fuat Güner’in stüdyosunda çalışmaya başlar. 1995 yılından sonra Sezen Aksu ile on yıl hem sahne hem ses mühendisi olarak çalışır. Abisi Ezel Akay’ın kurguladığı reklamlara ve çektiği sinema filmlerine ses tasarımları yapmaya başlar. 2000 yılında dört arkadaşı ile Kedi Müzik Stüdyosu’nu kurarlar. Reklam filmi müzikleri ve Ezel Akay filmlerine Sunay Özgür ile beraber ses tasarımı ve aranjeler yapmaya devam ederler.
Ender Akay anlatımıyla film müzikleri ve çalışma yöntemleri
Başlıca sinema filmlerinden örnekle; Tabutta Rovöşata, Neredesin Firuze, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü’nün film müziklerini yapan Ender Akay sinema, reklam filmleri müzikleri tasarımları hakkındaki söyleşisinde, “Ses mühendisliği, temelinde teknik bir işlemdir. Kayıt ve mix işlemlerini kullananlara ses mühendisi deniyor. Duyduğunuz müziklerin kanal kayıtları bir stüdyoda aranjörün yaptığı müzik üzerine çok kanalda kayıt sistemleri kullanılarak kayıt ediliyor. Kayıt edildikten sonra arajman mixleniyor. Çeşitli kayıt ve mix teknikleri uygulanıyor, arkasından da mastering yapılıyor. Ses mühendisinin görevi, kayıt ve mix yapmak ile aynı zamanda mastering yapmak. Mastering yapanlar da aynı zamanda ses mühendisi oluyor. Ses mühendisliğinin genel çerçevesi budur. Ses mühendisliği alanı dünyada ve Türkiye’de çok geniş bir alan. Ses mühendisi sadece müzik endüstrisi alanında çalışmıyor, pos productions şirketlerinde de ses mühendisi çalışıyor. Pos productions dediğimiz süreç, ses ve görüntünün eşlenmesi, ses tasarımı ve film (reklam) mixajı ile ilgili her türlü ayrıntının yapıldığı, yapım aşamasından sonraki bir süreçtir. Bu alanda da ses mühendisleri çalışıyor. Ses tasarımcılığı ile ses mühendisliği birbirinden farklı şeyler. Ses tasarımcılığı, yaratıcı yönü daha ağır olan teknik bir iştir; ses mühendisi olmak gerekir, bu teknikleri bilmek zorundasınız.
Film senaryo aşamasında iken müziği konuşuluyor, müziğin ağırlıklı olarak kullanıldığı yerlerde bu önemli, müziğin yan ürün olarak kullanıldığı alanlarda o kadar önemli değil, gerçek süreç senaryo aşamasından başlayarak müziğin planlanması. Çünkü müzik, dramatürjide çok önemli ancak bazıları için önemli olmasa da bir sürü yönetmen için çok önemlidir. O süreçte nasıl bir müzik tarzı koyulacak, nasıl bir konsept kullanılacak o konuşuluyor, karşılıklı çeşitli öneriler sunuluyor. Senaryodan sonra filmin konusuna, zamanına göre durumlar değişiyor, daha sonra bize ilk olarak kaba çekimler geliyor, demolarını yaparken kaba çekimler üzerine montajlar ve görüntü ile de çalışmaya başlıyoruz. Reklam aşamasında ise daha çok reklam çekilmeden önce pre ppm (reklam ajansı ve productions ajansının bir araya gelmesi) ile yapılan toplantıdan sonra bir storyboard çıkıyor. Video board şeklinde yapılmış ve yüklenmiş ve her saniyede bir resim olan storyboard çıkıyor ve o storyboard üzerinden çalışıyoruz. Normal film aşamasında da oluyor bunlar fakat film çok daha büyük bir proje olduğu için buna pek fazla bir zaman ayrılamıyor.
Reklam müziği tecrübesi film müziğine çok daha büyük katkıda bulunuyor. Çünkü reklam müziğinde çok fazla çeşit üzerine çalışmak zorundasınız, bir tarzınız var ya da siz bir rock müzisyenisiniz diye bir şey yok, oyun havasından arabeske, rock müzikten popa, komediden drama her türlü müziği yapmak zorundasınız. Bu çeşitlendirme sayesinde film müziğine bakış açınız genişliyor, bunun üzerine önünüze ne tür film gelirse gelsin müzikal açıdan çok büyük bir kolaylık sağlıyor. Dizi müziklerinde çok daha basit bir durum var. Türkiye’de özellikle şu tarz film müziği istiyoruz diye karşımıza geliyorlar, çok özgün bir şey istiyoruz deyip, çok klişe bir şeyde karar kılabiliyorlar. Çünkü burada tamamen ticari bir yöntem izleniyor, ona göre farklı bir format uygulanıyor. Nerdesin Firuze filminin müziklerine altı ay önce başlanıldı. Film iki ayda çekilecekse daha öncesinde demolarını hazır etmek zorunda idik. Çekime hazırdı müzikler, Ezel Akay’ın yaptığı filmlerde bu böyledir, çünkü Ezel Akay için müzik, filmin baş rol oyuncusudur, yani tartışmasız derece müzik dramaturji için bire bir yardımcısıdır, ayrı düşünmüyor. Filmde bu yüzden müzikler bittiği zaman çekimler sırasında montajı yaparken müzik üzerine yapılıyor. Şimdi buradaki uyum yüzde yüz artırıyor çünkü müzik ve ritm elinde ise, filmin montajını yapmak çok daha kolaylaşıyor. Zaten biz de her zaman çekiminden önce müzik istenir, özellikle reklamlarda montajı yaparken ritme oturtabilmek.
Bazen de elinize bitmiş film geliyor, haydi buna müzik yapın denilebiliyor. Böyle olunca burada montaj fixlenmiş durumda ve siz o duyguya göre ritmini ayarlamak zorundasınız. Müzik üzerine bir kolaj, bu da bir yöntem diyebilirim. Müzik ile çalışılmamış bir montaj ritmik olarak hiçbir zaman doğru çalışılmamış oluyor. Görüntü ve ritmin müzikle akmasının izleyici üzerinde psikoakustik bir etkisi vardır. İzleyici üzerinde psikoakustik etkisi test edilmiş bir şeydir. Psikoakustik olarak ritim, vücudumuzda hissettiğimiz ritm olarak; bizi filme ve görüntüye veya hikâyeye biraz daha rahat girebilmemizi sağlıyor, bu çok ilginç bir ayrıntıdır. Montaj müziğin ritminde yapılınca müzik ile örtüştüğünden, ayrı düşünemez hale geliyorsunuz. Bir müziğin yirmi tane versiyonu olabiliyor, özellikle dizilerde. Filmin sahnelerine göre enstrüman azaltarak-çoğaltarak, sesleri azaltarak-çoğaltarak senaryo müziğin dinamiğini artırarak, sakin olan müziği yükseltebiliyorsun. Filmin senaryo ve başlangıç aşamasından filmin sonuna kadar yönetmen, productor veya müzikten kim sorumlu ise müziğin dinamiğine karar veriliyor, ancak duygu ile örtüşmesi gerekiyor. Yönetmenin duygu dünyasına çok hâkim olması ve işini iyi bilmesi gerekiyor. Ne istediğini bilen Productor ile işler daha fazla kolaylaşıyor. İçinde yaratıcılık, özgünlük, kendine has müzikler olduğu zaman, dayatılan müziği değil de kendi yaptığı müzik ile özel bir hale geliyor. Örnekle Erkan Oğur’a herhangi bir şey dayatılamaz, içinden geldiği gibi müzik yapar ve doğrusu da budur, müzisyene bırakmak gerekir. Yönetmenler de tam anlamıyla buna cesaret edemediklerinden dolayı Türkiye’de film müziği endüstrisi gerçek anlamda gelişemiyor. Amerikan film dünyasına ve var olan müzik dünyasına bakıldığında yaratıcılık, üretim kapasitesi ve bütçeler açısından kıyaslanamaz ölçüde farklılık gösteriyor.”
Şekil9. Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü Filinden Bir Sahne
Ezel Akay ve Levent Kazak ile Hacivat ve Karagöz neden öldürüldü filmi ve tarih filmleri hakkında
Ezel Akay bir röportajında tarih filmleri hakkında, “Biz bir komprime tarih analizi sunuyoruz, çeşitli tartışmalar içinde seçilmiş argümanları alıyoruz, onunla yaratıyoruz dünyayı, bence kitlelerin tarih öğrenebilmesi için en büyük aracı sinema, edebiyattan bile önemli bir araç çünkü görsel ve işitsel bir şeye dönüşüyor, doğrusu ve yanlışı ile ki tarih kitaplarından da biz tarihi doğru öğreniyoruz diye bir şey yok, son derece derin çalışılmış bir hikayenin tarihsel analizini izlemiş oluyorsunuz ve bir tek kitap okumuş olmuyorsunuz, bir çok kitap okumuş oluyorsunuz,” demiştir.
Levent Kazak : Senarist / Oyuncu
Şekil10. Levent Kazak
Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü filminin bir komedi filmi olmadığını vurgulayarak konuşmasını sürdüren Levent Kazak, “Bu filmin eğlendirici bir tarafı da var, bir mizah ile iktidar arasındaki ilişkiyi de anlatmak, bence yıllardan beri bu filmin sürekli konuşulması, etkinliklerin düzenlenmesi aslında bunun eğlencelik tarafı değil, çok güldürdü diye yıllardır aynı film seyredilmez.” Osmanlı’nın kuruluş dönemindeki kaynakları toparlayarak hikâyeyi filmin içine nasıl yerleştirdiğimiz ile ilgili, Osmanlının kuruluş dönemini anlattığı için daha çok tarihçilerin ilgilendiği bir film olduğunu söylemiştir.
Şekil11. Hacivat vw Karagöz Neden Öldürüldü Filminden Bir Sahne
Kaan Nomer : “Yar bana bir eğlence medet”
Yüzyıllardır bu giriş cümlesiyle izlediğimiz geleneksel tasvirlerimizi, 2006 yılında Yönetmen Ezel Akay ve Senarist Levent Kazak sayesinde, bu kez mum ışığıyla hayal perdesinde değil; onları beyazperdeye düşüren projektör ışığıyla izledik. Elbette bu gölge tasvirlerin güldürü işlevi olduğu kadar taşlama yönü de günümüzün sinema nimetleri ile birleşme fırsatı bulmuştu. Filmde dönemin Diyar-ı Rum toplumu üzerinden beyliklerin iktidar ilişkileri ve kültürel ortam muhteşem bir belgesel niteliğinde işlendi ve film popüler tarih kültleri arasına yerleşti. Elbette yalnızca öykü ve görüntü değil, film müzikleri de bunda büyük bir paya sahipti. Filmimiz geçen zaman içinde yerini sağlamlaştırırken müzikleri de kendine ayrı bir tırmanış rotası çizerek filmi izlemeyenler arasında dahi popüler hale geldi. Esasında müziklerin köken aldığı öz; bizden olan, dilden dile yaşayarak onaylanmış kültür birikimimizdi. Bu mirasımıza modern bir dokunuşla geleceğe taşıyan müzisyen Ender Akay da en az filmin kendisi kadar toplumsal hafıza derlemesi niteliğinde bir soundtracke imza attı. Şimdi gelin müzikler üzerinden devam edelim:
Gölge oyunlarının dünyada çeşitli coğrafyalarda ve tarihlerde görülmesi, Anadolu’da bu geleneğin ilk kez ne zaman görüldüğüne dair tartışmaları çeşitlendirmektedir. Kimi kaynaklara göre Çin’de başlayan gölge oyunu yolculuğu, Moğol ve Türk kavimler aracılığı ile Balkanlar’a kadar gitmiştir. (Yunanistan’da “Karaghiozis” ismiyle bilinmektedir.) Kimi kaynaklara göre ise gölge oyununu Anadolu topraklarına şehzadeleri eğlendirmek amacıyla Mısır’dan getirtilmiştir.
Bu köken belirsizliği ile beraber bu kişilerin gerçekliği de her zaman sorgulanmıştır. Filmde Hacivat ve Karagöz’ün göbek deliklerinin olmaması da bu var olma(ma) meselesine güzel bir göz kırpma olarak karşımıza çıkıyor.
Bilinen genel efsane ise; Sultan Orhan’ın, Karagöz ve Hacivat isimli iki inşaat işçisini idam ettirdikten sonra üzüntüsünü hafifletmek amacıyla Şeyh Küşteri isminde biri tarafından bu oyunun ortaya çıkarıldığı şeklindedir.
Ancak; belki hiç bitmeyecek olan köken tartışmaları içinde, Anadolu kendine has bir Karagöz oynatma tarzı oluşturmayı başarabilmiştir. Bu geleneğin vazgeçilmez unsurlarından biri de Hacivat’ın “Sahne Gazeli” okuması ve “tegannîye” (Hacivat’ın Karagözü sahneye getirebilmek için okuduğu makamlı şarkıların genel adlandırmasıdır) ile giriş yapmasıdır. On Kere Demedim Mi Sana, genellikle Hacivat (Beyazıt Öztürk seslendirmiştir) tarafından daha ağırbaşlı şekilde Evç Yürük Semai makamında okunan -çokça bilinen- bir açılış parçasıdır. Parçanın ilk saniyelerinde “Yar bana bir eğlence medet” tegannisi işitilmektedir.
Film müziklerinde ağırlığını hissettiğimiz önemli unsurlardan biri de sözleri Yunus Emre’ye ait olan parçalardı. Bunlardan biri olan “Dört Kitabın Manası” parçasının sözleri genel olarak “Senin Kokun Duydu Canım” şiiri ve “Kördür Münkirin Gözü” şiirinden bir bölümden oluşmakta. Sözler, yazıldığı 13-14. yüzyıllardaki zamanın ruhunu olduğu kadar aslında evrensel değerleri de sonuna kadar hissettiriyor.
Yunus’un “Sen sana ne sanırsan, ayruga (başkasına) da onu san” ifadesi, klişeleşmiş bir cümle olarak “Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi, sen de başkasına yapma” gibi algılansa da bizce asıl anlatısı, tıpkı 19. yüzyılda Pyotr Kropotkin’in kaçınılmaz bir evrimsel kural olarak önümüze koyduğu “Karşılıklı Yardımlaşma” felsefesi gibi, “Kendin için istediğin bir şeyi, bir başkası için de iste” ya da “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de başkalarına öyle davran” manaları ile daha çok örtüşmekte. Geri kalan sözlerin anlamlandırmasını sizlere bırakarak devam edelim.
Ender Akay’ın belgesel niteliğinde çalıştığını yazımızın başında söylemiştik. Bu parça diğerlerine göre profesyonel anlamda belki de emsaline daha az rastlanan cinsten bir çalışma olarak karşımıza çıkıyor.
Osmanoğulları üç kıtaya hükmedip “Müslüman Roma” halini almadan yalnızca birkaç asır önce konargöçer topluluklardan oluşmaktaydı. Anadolu’da halen rastladığımız pagan ritüeller, bu toplulukların henüz Müslüman olmayan bir kısmının inanç sistemlerini oluşturmaktaydı. Günümüzde bilinen isimleriyle “Yörük” olarak adlandırılan şamanist konargöçerler yürürken sırtlandıkları evleriyle beraber kültürlerini de Diyar-ı Rum’a taşıdılar.
Haluk Bilginer tarafından seslendirilen şarkının sözlerinde yürümekle/göçmekle geçen bu yaşam tarzının ipuçlarını bulmak mümkün. Müzikal anlamda çeşitli üflemeli, vurmalı ve telli sazların yanında eserde gırtlak sesi ile icra edilen “Höömey/Kömey” sanatını da görüyoruz. Günümüzde bu kültür çeşitli yaylalarda “boğaz havası”olarak varlığını sürdürmektedir.
Filmde Karagöz ve annesi Kam Ana (Ayşen Gruda canlandırmıştır) üzerinden seyrettiğimiz bu topluluğun izlerine ayrıca film müziklerinden “Gök Baba Toprak Ana” ve “Kam Ana” isimli parçalarda da denk gelmekteyiz.
“Bir insanın kimliği başına buyruk aidiyetlerin birbirine eklenmeleri demek değildir, kimlik bir “yamalı bohça” değildir, gergin bir tuval üzerine çizilen bir desendir; tek bir aidiyete dokunulmaya görsün, sarsılan bütün bir kişilik olacaktır,” diyor Amin Maalouf.
Elbette bahsettiğimiz konargöçer akıncılar bu topraklara konduğu zaman hüküm sürdükleri topraklarda Rum (Doğu Roma) ahalisi de mevcuttu. Dönemin sosyal ve siyasal çevresi Diyar-ı Rum’da yeni bir kimlik oluşumuna zemin hazırlıyordu.”
Yine Yunus Emre’nin sözlerinden dönemin toplumsal iklimini dinlediğimiz bu parçada özellikle, “Beri gel barışalım, Yad isen bilişelim” kısmı bir tanışma halini tasvir etmektedir.
Filmin geçtiği döneme yaklaşık yüz yıllık kurgusal bir kayma ile dahil olan Ahi kadınların yapılanması olan Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) teşkilatının anılması da kayda değer başka bir arşiv bilgisi.
Yazımızın sonuna yaklaşırken Yönetmen Ezel Akay’ın katıldığı bir programdan yıllardır konuşulan filmi hakkında kendi ifadelerini paylaşalım:
“Aslında benim içten bir dileğim var, bu filmin unutulabilmesini ve raflarda alt sıralarda yer edinmesini; üstüne bir şeyler eklenmesini, çok daha iyilerinin yapılmasını ve bunun cesaret gerektirmemesini ben diliyorum.”
Sayın Akay’ın bu sözlerine değer nitelikle çalışmaların artmasını elbette bizler de diliyoruz.
Karagöz, Hacivat ve Küşteri… Ve hatta ilerleyen dönemler için Hezârfen ve Lagâri, belki hiç ete kemiğe bürünmediler. “Gerçek” birer kişi olup olmadıkları hep tartışıldı; halbuki bizim gerçekliğimizden daha az gerçek değillerdi. Birçokları geçti bu topraklardan ancak onlar halk hafızasında var oldular, öğrettiler, ilham verdiler ve yaşadılar.
Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü (Tarih Obası Ceren Sungur)
Ceren Sungur anlatımında, “Caminin aleminin çaldırılması sonucu, bacılar erkeklerin olmadığı yerde şehri korumak üzere görevlendirilir, filmde görüldüğü üzere ‘Baciyan-ı Rum’ şarkısı buna örnektir.” Ayrıca, filmde Yunus Emre şiirleri ve ayrıca derleme türkülerin de kullanıldığını, “Kam Ana” ve “Altın tas içinde kınam ezilir” filmin müziklerinin mest eden bir yönü olduğunu belirtmiştir. Söyleşiye online olarak katılan Ender Akay, film müzikleri hakkında; pentotonik müzik olduğunu, bestelerin buna uygun şekilde yapıldığını belirtmiştir. Ender Akay pentotonik müzik hakkında, “türden çok armoni Asya, Orta Asya, Çin, Japon makam sistemi diyelim,” demiştir.
Hacivat Karagöz neden öldürüldü film müziklerinin içersinde bulunan son dönem derlemeler
İnegöl maden köyünden tarafımdan derlenen “Altın Tas içinde kınam ezilir” ve Keles Dagdemirciler köyüne ait kına ve eğlence türküsü “Kam Ana” olarak uyarlanan “Dere gündüzü müsün, sabah yıldızı mısın?” türküleri bu soundtrackta yer almaktadır.
Ahmet Uluçay: Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Bozkırda Deniz Kabuğu filmleri hakkında
Şekil12. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak Film Afişi
2004 yılında Tavşanlı Tepecik köyünde ilk kez ziyaret ettiğim ve sonra ki yıllarda kendisi ile sürekli iletişim halinde olduğum Ahmet Uluçay bizzat filmleri hakkında aktardığı görüşler sırasında kendisinin de tıpkı Ezel Akay gibi film müziklerine çok önem verdiği, henüz çekilecek olan Bozkırda Deniz Kabuğu için hangi müzikleri düşündüğünü de dile getirmiştir. Daha sonra çekeceği ve çekimine başlanmış fakat ölümü ile çekimi durdurulan “Bozkırda Deniz Kabuğu” filminin müziklerini de yine kendi planlamış, kullanılmak üzere 2007 tarihinde kendisinin önermesi ile Tavşanlı’da tarafımdan derlenen “Samsak Döveci” hazırlanmıştır. “Bozkırda Deniz Kabuğu” filminin müzikleri arasında tekerlemelerden türetilen “Samsak Döveci” türküsü, anonim “Gıydıvan’ın Kızları Huriye” ile Kütahya türküsü “Mükellef”bulunmakta idi. “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filminin müziklerini Ender Akay ile planlayan Ahmet Uluçay filmde kullanılan “Beyaz giyme” türküsünü seçerek Ender Akay’a önermiştir.
Şekil13. Ahmet Uluçay ve Emel Örgün
Ezel Akay, Ender Akay Levent Kazak ile yollarımızın kesişmesi
Ezel Akay ve Ender Akay ile yollarımızın kesişmesi Bursalı sanatçılar olarak tanışıyor olmaktan kaynaklanmıştır. Levent Kazak ile de filmin çekilme aşamasında tanıştık. Film çekimleri ve Bursa Orhaneli’ye platoların kurulması ile birlikte, 2000 li yılların başından itibaren tarafımdan yapılan türkü derlemeleri çalışmalarımdan, İnegöl Maden köyünden tarafımdan derlenen “Altın tas içinde kınam ezilir” ve Keles Dağdemirciler köyüne ait kına ve eğlence türküsü “Kam Ana” olarak uyarlanan “Dere gündüzü müsün sabah yıldızı mısın?”, Bursa’ya ait söz konusu bu iki türkü Ezel Akay tarafından filmde kullanılmak üzere öngörülmüş ve müzikler Ender Akay tarafından müzik tasarım, aranje, mix mastering olarak çalışılmış, filmde kullanılmış ve soundtrackta yer almıştır. Kendi adıma filme ilişkin anılarımdan söz etmek gerekirse, kısa iki sahnede rol almak ve emek verdiğim yerel müziklerin ve bölgemize ilişkin tarihsel kodlarımızı içeren diğer müziklerin ve olayların gelenekselliğinin, geleneksel müziğin ve filmde kullanılan tüm müzikler ile görselin vücut bulduğu büyüleyici, masalsı, unutulmaz en iyi sahnelerdi diyebilirim. Türkiye’nin en hatırı sayılan yönetmen, film yapımcısı, anlatıcısı, senarist ve oyuncuları ile hele bir müzisyen olarak iyi bir ses mühendisi ile bir çalışmanın içerisinde bulunmak sanatsal açıdan büyük bir deneyimdi. Sadece hayranlıkla izlediğiniz sinema sanatının hiç bilmediğiniz atmosferi ile karşılaşmak, içinde bulunmak bir yaşam zenginliği sebebidir. Kanımca meşakkati çok, en zor olan sanat dalıdır sinema.
2012 yılı İnegöl Gündüzlü köyünde çekilen Sivri Kaya
Gerçek bir hikâyeden alınan dram filmi, senaryosunu ve yönetmenliğini kendi yaptığı, sözlerinin bir kısmını kendisinin uyarladığı, Olukman köyüne ait olduğunu ifade ettiği “Gündüzlü yokuşunda” türküsünün öyküsünü film ile hayata geçirmiş Hasan Kandemir’den alınan bilgiye göre filme konu olan türkü “Gündüzlü yokuşunda”, Sivri Kaya filmi olarak sinema dünyasında yerini almıştır.
“Gündüzlü yokuşunda al yazması başında
Yusuf’umu vurdular o çeşmenin başında
Gündüzlü’den Oylat’a orman dibi kayalar
Nazlı sana geliyor da Yusuf’um Gündüzlü ağıt yakar”
İnegöl’de zabıta memuru olarak çalışan ancak sinema sanatında birden fazla proje gerçekleştiren Hasan Kandemir ile kendi çalışması olan Sivri Kaya film projesinde, geline kına yakılan sahnesi ile köyün zengin bir ailesine kendi rızası olmadan verilen genç kızın öyküsünde kına gecesi töreni canlandırmasından, Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü filminde yer alan ‘’Altın tas içinde kınam ezilir’’ türküsü bakır eşliğinde tarafımdan icra edilmiştir.
KAYNAKÇA: