Artık, hiç kimse mektup yazmıyor, zarfın üzerine pul yapıştırmıyor. Ancak geçmişle aramızda köprü olan pullar, bizlere öneli malzemeler olarak akıllara kazınmış durumda.
Pul, önyüzünde çeşitli resim, şekil veya motifler basılmış, arka yüzüne özel bir zamk sürülmüş simetrik, asimetrik, kare, dikdörtgen, üçgen, altıgen, yuvarlak ve benzeri şekillerde hazırlanmış, çeşitli büyüklüklerde olabilen, değerli bir kâğıttır. Papirüsün en değerli kullanım yeridir pullar.
SULTAN ABDÜLAZİZ
Pulun ön yüzünde, ait olduğu ülkenin adı ve para birimine göre değeri yazılıdır. Bu değere ‘Nominal Değer’ denir. Bazı ülke pullarında, ülke adı ve pulun yazılı değeri, başka dil ve alfabede de yazılabilir. Pulların dünyasına “Filateli” denir. Filateli, Yunanca “philos” (aşk, sevgi) ve “ateles” (ödemesiz; vergisiz) kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşmuş Fransızca bir kelimedir. Sistematik bir şekilde, damgalı veya damgasız pul, damga, mektup, posta kartı, doküman toplama işlemine denir. Türkçeye çevrilecek olursa “ Pulculuk ” anlamına gelmektedir.
DOĞUM YERİ İNGİLTERE
Hiş kuşku yok ki, pulun doğum yeri İngiltere’dir. 1840 yılında, posta ücretlerinin ödenmesi için bastırılmıştır. Türkiye’de ise, 1863 yılında, Posta Nazırı Agâh Efendi zamanında kullanılmaya başlanmıştır. İlk Türk pulu olarak bilinen tuğralı pul, 13 Ocak 1863 tarihinde, dikdörtgen şeklinde ve dantelsiz çıkarılmıştır. Pulculuk, bir kültür göstergesidir. Belli bir entelektüel seviyesinin üstünde, araştırmacı özellikleri ön plana çıkmış, koleksiyon bilincine sahip, ekonomik durumları ortalamanın üstünde yer alan kişilerin iştigal ettiği bir uğraşı alanıdır. Bu özelliklerinden dolayı filatelistleri, her zaman ait oldukları toplumların önde gelen kişileri olarak nitelendirmek mümkündür.
30 MİLYON KOLEKSİYONCU
Pullar, bir ülkenin kültürel, politik, turistik ve ekonomik propagandasını yapan çok önemli materyallerdir. Tarihi belge ve döküman olmasıyla da iyi bir eğitim aracı olduklarını söyleyebiliriz. Ayrıca pul, insanı zamanla ciddi bir servetin sahibi bile yapabilir.Gelişmiş ülkelerde milyonlarca kişi pul koleksiyonculuğu yapıyor. 110 milyon nüfuslu Japonya’da 30 milyon koleksiyoner var. Avrupa’da da koleksiyon yapanların sayısı az değil. Sadece Almanya’da 3 milyon 500 bin kişi pul biriktiriyor. Bu noktada Türkiye’ye döndüğümüzde, ne yazık ki sayının 200 bin koleksiyoncuya düştüğünü görüyoruz. Pulun bugünkü durumu incelenecek olursa; posta pullarının, yalnız posta ücretlerinin ödenmesi için değil, aynı zamanda biriktirilerek değerlendirilmesi suretiyle yani koleksiyonculuk amacıyla da basılmakta olduğu görülür.Pul biriktirmek, çağımızın önde gelen hobilerinden biri olmuştur. Herkesin bir konuya özel merakı ve koleksiyonculuk yanı bulunmasına rağmen koleksiyon denince akla önce pul koleksiyonu gelmektedir. Pul koleksiyonu, en yaygın koleksiyonculuk olduğu gibi aynı zamanda da en ilginç, en öğretici ve en karlı koleksiyonculuktur.
SANAT ESERİ
Pul koleksiyonculuğunun kendi içinde çeşitleri vardır. Bir ülkeye ait pullar, belli bir tarihten başlayarak, eksiksiz olarak çeşitli şekil, zarf, blok vesaire olarak bir araya getiriliyorsa buna klasik veya ülke koleksiyonu denir. Tematik koleksiyonlarda belli bir plana göre yapılan düzenlemeler söz konusudur. Burada pulların üzerindeki resim, şekil ve konular esas alınır. Müzisyenler, kuşlar, böcekler, çiçekler, şehirler, tarihi eserler, uçaklar gibi. Bir de motif koleksiyonu vardır ki pulların çıkış amaçlarına göre bir araya getirilmesiyle yapılır. Koleksiyonculukta ne ilginçtir ki yanlış baskılar ve deneme baskıları sonucu ortaya çıkan hatalı pullar, nizami olanlara nazaran daha kıymetli olabiliyor. Kıymetli bir pulun, taşıdığı özelliğe göre 50 bin dolara kadar alıcı bulduğu vakidir. Her pul, üstünde taşıdığı çizgilerle farklı anlamlar taşır. Kimi Malazgirt’i hatırlatır kimi Peyami Safa’yı, kimi de yıldönümlerini anımsatır meraklısına. Tarihe not düşen pulun dilinden anlamak bir maharet işidir elbet. Dantelasından damgasına, parmak izinden nadir olmasına kadar her ayrıntısına vâkıf olmak gerekir.