Hiç hesapta yokken kuzenim Gülten’in daveti ve oğlumun ısrarıyla kendimi İsviçre’de buldum. Hollanda’ya giderken uçuşum iptal olmuş ve çok sıkıntı yaşamıştım. Tedirgindim ama bu defa rahat uçtum.
Gümrükten geçişim biraz problemli olsa da sonunda kuzenimle buluştuk.
Kuzenim benim nelere meraklı olduğumu bildiği için bir haftalık gezim oldukça verimli geçti. Yaşadığı kanton, küçük kızının yaşadığı kanton ve neredeyse St. Gallen’e bitişik Alman şehri Konstanz’da tarihi ve doğal güzellikleri gezdik.
Konstanz’ın Kont Zeppelin’in şehri olduğunu öğrenmem, bu kentte bir konsil toplandığını ve Katolik kilisesinin düzen ve şatafatını eleştiren, Çek dilinde vaaz veren Jan Hus’un acı sonu da bu gezimi kitaplaştırmam gerektiğine beni ikna etti.
İsviçre, bir konfederasyon. Devlet 26 kantondan oluşuyor. 26 Kantonun her birinin ayrı anayasası, kanunları, hükümeti ve parlamentosu bulunmaktadır. Kantonlar ise komünlerden oluşmaktadır. İsviçre’de Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanşça konuşuluyor.
Gülten, nelere meraklı olduğumu bildiği için bana çok güzel bir gezme programı hazırlamış. Gezmeye bölgenin en önemli iki tarihi kentinden birisi olan Sakkalen’den (St. Gallen) başladık. Şehirde kısa bir tur attık. İsviçre’nin en eski kilise ve manastırı buradaymış. Kısaca şehir hakkında bilgi vereyim. Kantonda Almanca konuşuluyor. Şehir Aziz Gal tarafından kurulmuş.
St. Gallen şehrinin merkez nüfusu yaklaşık olarak 76.000. Kantonun nüfusu 168.000. Şehir Bodensee /Konstanz Gölü ile dağlar arasına kurulmuş. Ren Nehri kantondan geçer. Şehirde tiyatro salonu, konser salonu ve müzeler bulunmaktadır. Bunların dışında çikolata fabrikası, Abey kütüphanesi, Sanat Müzesi-Tekstil müzesi, St. Gall manastırı ve doğa müzesi gezilmesi gereken yerler. Doğa Tarihi Müzesi 1846’da açılmış.
Kuzenimle önce sanat müzesine gittik. Sanat Müzesi Şehrin sanat müzesinde Geç Orta Çağ’dan 21. Yüzyıla kadar Avrupa’nın ve dünyanın her yerinden toplanan ender tablolar ve heykeller sergileniyor. Müzede Sisley’in bir tablosu vardı. Müzede üniversiteli olduğunu sandığım bir grup genç sergi salonlarının birinde öğretmenlerini dinliyorlardı. Müzede çok sayıda Rönesans devri tabloları vardı. Ayrıca çok sayıda modern obje de sergileniyordu.
Müzenin bahçesinde çeşitli heykeller vardı. Resim ve heykellerin sergilendiği binanın karşısında tarihi binada Tekstil Müzesi bulunuyordu. Burayı gezmeyi sonraya bıraktım. Ama gezemeden Türkiye’ye döndüm. Her iki müze de kentin tarihi mahallesinde bulunuyordu. Evlerin mimarisi çok güzeldi. Şehirde çoğu tekstil tüccarlarına ait 16-17. Yüzyıldan kalma cumbalı süslü pencereli evler bulunuyor. Cumbalı ve süslü pencereler bir zenginlik alametiymiş. Şehrin sokaklarını gezerken Einstein adı verilmiş bir cadde gördüm. Buradan manastıra doğru gittik. Manastırın olduğu yerde tarihi bir çikolata fabrikası bulunuyordu. Binanın ön yüzünde dinsel motifli resimler yapılmış. Saint/Aziz Gall Manastırı Saint/Aziz Gall Manastırı, bir Katolik dini kompleksi. 612 İrlandalı keşiş Gallus tarafından (550-645) yerleşim yeri olarak kurulmuştur. Küçük kilise, 719 yılından sonra genişletilmiş ve Benedikten papazlarının Avrupa’daki merkezi haline gelmiştir.
Günümüzde UNESCO’nun dünya miras listesinde bu manastır, 1848’den sonra Katedral olmuştur. Manastırın kütüphanesi, içinde orta çağlara ait eserlerin bulunduğu dünyadaki en önemli kütüphanelerden birisi.
Kütüphanede 8. ile 15. yüzyıl arasında yazılmış 2.100 elyazması eser ve 1.650 incunabula (15. Yüzyıldan önce basılmış kitap) bulunmaktadır. Toplam kitap sayısı 160 binmiş. Abbey’de barındırılan birçok hazine arasında dünyanın en büyük Kelt el yazmaları koleksiyonu bulunuyormuş.
Piskoposluk katedrali tek kelimeyle muhteşemdi. Kilisenin her tarafı muhteşem ahşap süslemelerle donatılmış. Girişte muhteşem bir org. Hazreti İsa ve Meryem Ana resimleri en göze çarpan yerlerdeydi. Tahta sıralara oturup dua edenlerin yanı sıra bizim gibi gezmeye gelen çok sayıda insan vardı.
Katedral, İsviçre’de çok ünlüymüş. Kilise ve binalar Barok tarzda inşa edilmiş. Korodaki iki ahşap sıra Aziz Benedict’in hayatından sahneleri tasvir eden oymalarla süslenmiş. Bu ve daha sonra gezdiğimiz kilisede beni şaşırtan bir şeyi gördüm, camilerimizdeki kürsünün bir benzerini. Şehrin tarihi kesimindeki çoğu dar ve araç trafiğine kapalı sokak aralarında kafeler bulunuyordu. Kilisenin dışardan görünüşü Kilisenin ana kapısının yanları Hazreti İsa ve azizlere ait heykellerle süslenmiş. Kilise 15. Yüzyılda inşa edilmiş.
Konstanz, Meesburg Adası ve şatosu, Zeppelin kitabımda yer alan diğer başlıklar…
Gel Profesör – Ekrem Hayri Peker