Johannes Krause-Thomas Trappe İstanbul-2021
“Kitap, atalarımızın kemikleri üzerinde yapılan DNA analizleri geçmişe ışık tutuyor. Göç eden halklar beraberlerinde yeni genler, yeni diller, yeni teknolojiler ve yeni salgınlar getiriyor. Yazarlara göre göçlerle ırkçılık ve milliyetçilik gibi yapıları zorlayıp aşındıracak, aşınan ve zorlanan teorilerin savunucuları da gitgide saldırganlaşacak.
Genlerimizin Yolculuğu eski teorileri ve yeni bulguları yeni arkeogenetik biliminin merceği altına alarak geçmişe, bugüne ve geleceğe dair bize güncel bir bakış açısı sunuyor.”
Kitabın tanıtım metninde kısaca bu bilgiler var. Ancak, bu küçük kitap çok daha fazlasını içeriyor. Kitabın önemli yerlerini kısaca not aldım. Kitaptan çok şey öğrendim. Kızılderili ve Avrupa’da yaşayanların ortak atasının Baykal Gölü civarında yaşamış olmaları ilginç olmalı.
*
Arkeogenetik bize kökleri “Saf” bir Avrupa ırkının olmadığını ve asla olmayacağını gösteriyor. Hepimizin kökeni göçlere dayanıyor ve genlerimiz bunu söylüyor. (s:8)
Anadolu’dan gelen çiftçiler avcı-toplayıcıları yerlerinden ettiler, onlara çok acı çektirdiler.(S:9)
Avrupalıların DNA’sını ölçülebilir derecede değiştiren son kavimler göçleriyle karşılaştırabilmek için 5000 yıl öncesine gitmek gerekir. O dönemde Doğu Avrupa steplerinden göçen insanların DNA’sı üç dominant genetik unsurlarda birisi olarak günümüze ulaşmıştır. Diğer ikisi eski avcı toplayıcılara ve Anadolu’dan göçen çiftçilere ait unsurlardır. (S:32)
Dünya üzerinde genetik açıdan birbirlerine en uzak insanların bile %98 aynı DNA’yı taşımaktadır.
Hatta bizi Neandertal’den farklı kılan genomlarınızın oranı %0.05 bile değildir.(S:34)
Günümüz Rusya’sının güneyinde, insanlara kitleler halinde Orta Avrupa’ya göç ettiklerini, yerel nüfusun giderek azaldığı bölgelerde, bundan 5200 yıl önce veba salgınları görüldüğüne dair kanıtlar var. Buzul Çağında Avrupa’da nüfus yoğunluğu çok azdı.
Bugüne kadar bulunan en eski Homo Sapiens’e ait fosil Etiopya’da bulunmuş ve fosillerin 160 ila 200 bin yıl öncesine ait oldukları tespit edilmiştir.
Avrupa’da 40 bin yıl önce Neandertaller yaşıyordu.(S:53)
Günümüzden 39 bin yıl önce Vezüv Yanardağının yakınında ki Campi Flegrei olarak bilinen mevkide o zamanlar faaliyette olan süper volkanın patlamasıyla atmosfere yayılan materyaller Tüm Avrupa’yı karanlıkta bıraktı ve Buzul Çağı ikliminin daha da soğumasına sebep oldu.
Avrupa’da 39. 000 yıl önce hüküm süren zorlu yaşam şartları artık öldürücü hale gelmişti. Büyük olasılıkla Afrika’dan yeni gelenler yüzünden yerini yurdunu bırakıp göçen ve çoğunlukla Avrupa’nın batısına yerleşen Neandertal’e öldürücü darbeyi belki de volkanik patlama indirmişti. Diğer afetlerde onun ortadan kalkmasında pay sahibiydi. Son Neandertal 39 bin ila 37 bin yıl önce yok oldu. Avrupa’nın tek sahipleri artık modern insanlardı. (S:62)
Arkeologlar 40 bin yıl önce Batı ve Orta Avrupa’da yaşayan insan sayısının 100 bin oluğunu söylüyorlar. Bu nüfus belli bölgelerde yoğunlaşmıştı.
***
Buzul Çağından sonra iki kültür öne çıkıyor. Natuf Kültürü MÖ 14 bin ve Göbeklitepe MÖ 11 bin.
Bereketli Hilal denilen ve Göbeklitepe’nin ilk çiftçileri MÖ 9-10 binlerde Anadolu’ya, MÖ 8500’lerde Balkanlara, MÖ 7500’lerde İtalya, İspanya, Almanya, Orta Avrupa, MÖ 6200 ‘de İskandinavya’ya ulaştılar.
Ayrıca MÖ 7500’de Kafkasya üzerinden daha sonra Kıpçak Bozkırı diye anılacak bölgeye Kuzey Karadeniz’e yerleştiler.
Buzul Çağının sona ermesinden sonra 12900 yıl önce iklim tekrar değişti ve 12 derece düştü. 1500 yıl sonra iklim şartları tekrar düzeldi. Avcı-toplayıcı topluluklar için uygun ortam oluştu. Daha kolay gıda buluyorlar ve geçici mekânlarda yaşıyorlardı. Basit aletler yapıyorlar ve yaklaşık 2 saatlik yürüyüş mesafesinde kendilerine yetecek gıda bulabiliyorlardı. Meyve ve et yedikleri için dişleri sağlamdı. Bu yaşamda doğal olarak çocuk sayısı ve nüfus azdı.
15 bin yıl önce artan yağışlar ve sıcaklıklar Yakın Doğu’daki stepleri yemyeşil yaptı. Avcı-toplayıcı topluluklar gıda ihtiyaçlarını gidermek için daha az dolaşır oldu. Nüfus arttı. MÖ 14 binde önce yarı yerleşik daha sonra da yerleşik yaşama geçiş başladı.
Bölgede iklim 13. Bin yıl önce tekrar değişti. Yağışlar azaldı ve ısı düştü. Bu iklimsel değişiklik insanları gıda stoklamaya zorladı.
Bu dönemde buğday ve arpa tohumları ıslah edildi.
Lut Gölü yakınlarındaki bir mağarada bulunan 600 yıl öncesine arpa tohumları tekrar üretildiğinde günümüzdekilerle aynı çıkmıştır. (S:75)
Anadolu avcı toplayıcıları genetik açıdan daha sonraki dönemin çiftçileriyle farklılık göstermez, onlar aynı ailenin fertleridir ve buraya başka bir bölgeden göç etmemişlerdir. Ancak Bereketli Hilal çiftçileri arasında genetik farklılıklar olması ilginçtir. Doğu kesimindeki insanlar ile batıdakilere nazaran değişik DNA’lara sahiptirler. Doğu kesimindeki insanlar batıdakilere nazaran daha değişik DNA’lara sahiptirler… Burada söz konusu fark günümüzdeki Avrupalılar ile Doğu Asyalılar kadar farklıdır (S:76). (Epigenetik bilimi insanların 1500 yılda değişiklerini göstermiştir-Ekrem Hayri Peker)
Avrupa’da Neolitik Çağ
Yapılan genetik araştırmalar 8000 yıl önce Anadolu’dan gelen göçmenlerin güneyde Balkanlar, Ege ve Akdeniz’in güney kıyılarını, kuzeyde ise Tuna koridorunu takip ederek Britanya Adaları, İskandinavya ve Ukrayna’ya kadar tüm Avrupa’ya yerleştiler.
Anadolu’dan gelen göçmenler Avrupa’ya tarım ve hayvancılığı; çömlek yapımını getirdiler. Mera hayvancılığı da bu göçmenler tarafından getirildi.
*
Yerleşik hayata geçiş ve hayvancılık hastalıkları da getirdi. Yaşam kısaldı. Çocuk ölümleri arttı. (S:94)
Güney Avrupa’da Anadolu genetik bileşenleri ağır basıyor. Güney Fransa’da ve Kuzey İspanya’da az da olsa avcı-toplayıcı DNA’sı var.
İlk çiftçilerin genetik izleri en bariz şekilde ve hiç değişime uğramadan Sardunya2da görülüyor. Sardunyalılar deyim yerindeyse genetik fosillerdir.
Tarıma elverişsiz olan Kuzey İskandinavya ve Baltık kıyıları dışında tüm Avrupa çiftçi topluluklarca ele geçirildi.
Avrupa’da üç farklı dil var: Bask-Etrüsk ve Sardun ya dili
Avrupa’da Erken Türkler 8000-6000 yıl arasında göç edenler tarafından ücra köşelere itilip yok edildiler.
KIZILDERİLİLER
DNA analizleri sonucu Avrupalıların, Kuzey Amerika’nın ilk sakinleriyle, Doğu ve Güney Asya’da yaşayan insanlara daha fazla akrabalık bağı olduğu ortaya çıktı. Bu bilgi bugüne dek elde edilmiş olan arkeolojik bilgilerle uyuşmuyordu. (Bering üzerinden Amerika’ya göç eden erken Türkler)
Bu bilgilere göre, 15. 000 yıl önce, Buzul Çağı’nda Avrasya kıtasından yola çıkan göçmenler o zamanlar bir kara köprüsü içeren Bering Boğazı yoluyla Alaska’ya geçmiş ve tüm Amerika kıtasına yayılmıştı.
Şayet insanlar önce Afrika’dan Asya’ya ve oradan Amerika’ya göçtülerse genetik açıdan Doğu Asyalılarla Amerika Yerlilerinden daha yakın akraba olmalıdır.; çünkü Amerikan Yerlileri Asya’dan en son ayrılan insan gruplarıdır. Oysa genetik bulgular bunun tersini gösteriyor. (S:100)
Genetik analizlere göre günümüz Avrupalıları ile Amerika’nın ilk sahipleriyle arasındaki genetik köklerin nerede olduğuna dair ilk kesin bilgiler bize “Mal” çocuğunu sundu.24 bin yıl önce Moğolistan’ın kuzeyindeki Baykal bölgesinde yaşamıştı. Onun genomu Avrupalılarla Amerikalılar arasındaki bağlantının mükemmel bir parçasıydı çünkü her iki ülke halkının ortak genlerini içeriyordu. (S:103)
…Aslına bakılırsa bozkır DNA’sı iki kısımdan oluşur. Çünkü Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda yaşayan insanlar yalnız atasal Avrasya’ya göç etmekle kalmamış aynı zamanda günümüz İran topraklarına, Neolitik Çağ’ın sona erdiği ve doğusu ile batısındaki insanların genetik açıdan farklı oldukları Bereketli Hilal’in doğu kesimlerine de yerleşmişlerdir. Böylece 4800 yıl önce, daha önceleri Bereketli Hilal’in hemen yanı başındaki topraklarda var olan iki genetik bileşen Avrupa’da karşılaşmışlardır.
Bugünkü Avrupalılar doğal olarak Avrupalı ve Asyalı avcı-toplayıcıların devamı sayıldıkları gibi, yaklaşık %60 oranındaki Bereketli Hilal’in batı ve doğu bölgelerinde yaşamış insanların torunlarıdır. (S:104)
Doğudan gelen büyük göçün çıkış noktası, bundan 5600 yıl önce Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda ortaya çıkan Yamnaya kültürüdür… Bu insanlar devasa inek sürüleriyle bozkırlarda yerleştikleri alanda, hayvanlarını besleyecek ot kalmayıncaya kadar kalmışlardır…. Bozkırın hemen her yerinde karşılaştığımız tepe mezarları (?) Yamnaya kültürünün izlerini taşırlar. Bunlar yalnız ölülerini gömmek için değil, insanların düz arazide yön tayin edebilmesi için de inşa edilmişlerdir. Kurgan denilen bu mezarlardan bol sayıda arkeolojik bulgu elde edilmiştir. (S:105)
4200 yıl önce bozkırlardan gelen göçmenler bronz teknolojisini Avrupa’ya getirmişlerdir. (S:106)
6200 yıl önce Varna kültüründe yaşamış insanlar Anadolu’dan gelen göçmenlerin torunlarıdır. Ancak DNA’larında 6200 yıl önce yaşamış olan bozkır halkının da genleri vardır. (S:107)
Bu kültür MÖ dördüncü bir yılın sonlarına doğru ortadan kaybolmuştur. Avrupa’da salgın hastalıkların nüfusu azaltmıştır. (S:108)
Yeni bir göç dalgası Bozkır üzerinden Avrupa’ya geldi. Bu göçle Almanya’da genetik yapı %70’i İngiltere’de ise bu oranın %90’ı değişmiştir. Bozkırdan gelen göçmenler Stonehenge’yi kuan inşa edenleri bu bölgeden kovdular… 500 yıl sonrada İspanya’yı ele geçirdiler. (S:110)
…Çan Biçimli Çömlek Kültürü, Büyük Britanya’da eski halkın bozkır DNA’sı taşıyan göçmenler tarafından bölgeden kovulmasından sonra ortaya çıkmıştır. (S:116)
…Doğu’dan gelen çgöçebeler batıdan gelen çiftçiler den, bronz işlemeye yatkınlışları dışında bir noktada daha üstündüler: Onlar aynı zamanda çobanlardı. Gelenlerin inek sürüleri vardı ve yerleşim yerlerini terk etmeden hayvancılık yapıyorlardı. Süt tüketimi ve yeni çiftçilik teknikleri Avrupa’da nüfusu arttırdı. Ticareti geliştirdi.
***
Bugün dünyada 6500 dil konuşuluyor.
Günümüz Avrupa dillerinin asıl kökeni Ermenistan, Azerbaycan, Türkiye’nin doğusu ve İran’ın kuzeybatı bölgelerinde aranmalıdır. (S:124)
Avrupa’daki diller Baskça, Fince, Estonca ve Avrupa’nın kuzeydoğusunda kalan bazı bölgelerde konuşulan diller bu kuralın dışında kalanlardır.(S:125)
…Kesin olan hem 8000 bin yıl önce hem de 5000 yıl önce göç olgusunun yaşandığı (Yeni kurganlar) ve gelen her iki göçünde yerli halkın büyük bölümünün yaşadığı topraklardan kovulmasına neden olduğudur. (S:126)
En eski Hint Avrupa dili 3200 yıl önce Anadolu’da yaşamış olan Hititler? Avrupa’da konuşulan en eski Hint-Avrupa dili Miken dili. Lineer-B ile yazılıyor?
Diğer taraftan Lineer-A yazısı Hint-Avrupa dillerinden birisi değil. (Girit’te yaşayan Minosluların kullandığı yazı) (S:127)
…Araştırmalar sonunda hem Minoslular hem de Mikenlerin kökenlerinin Neolitik Anadolu göçmenlerine dayandığını yani her iki halkın akraba olduğunu gördük. Ancak aralarında altı çizilmesi gereken genetik farklılıklar vardı. Miken DNA’sı bozkır bileşenleri içerirken aynı şey Minos DNA’sı için geçerli değil. (S:128)
Giritlileri yok eden felaket Santori Adası’ndaki yanardağın patlaması meydana gelmiştir. Etrüsk dilini de Roma imparatorluğunun Kuzey İtalya’da kazandığı zaferler sonucu kaybolmuştur. Buna karşın Hint-Avrupa dil ailesinin üyesi olmayan iki dil günümüze kadar gelebilmiştir. Bunlar Sardunya’da konuşulan Paleo-Sardo diki ve günümüzde Kuzey İspanya ve Güney Fransa’nın bazı bölgelerinde konuşulan Baskça’dır.
…İki bin yıl önce Sardunya’da konuşulan Paleo-Sardo’nun atası sayılabilecek dil, muhtemelen 8000 yıl önce Anadolu’dan Avrupa’ya geçmiş olmalıdır. (GÖBEKLİTEPELİLER OLABİLİR) (S:129-130)
Basklar Ora Avrupalılara oranla daha çok avcı-toplayıcı geni taşısalar da, çiftçi ve bozkır bileşenleri açık şekilde daha belirgindir.
…Neolitik Çağ’da Avrupa’da Hint-Avrupa dilinin yeni dallar oluşurken, buna paralel olarak bozkırda Slavcanın oraya çıktığı ve bundan 5000 yıl önce Avrupa’ya sıçradığı savunulmaktadır. Oysa bu tez, Büyük Britanya’da halkın %90’ının bozkırdan gelen göçmenler tarafından yerlerinden edildiği gerçeği ile uyuşmaz. (S:132)
…Hint-Avrupa dilleri büyük olasılıkla 5000 yıl önce bozkırdan Avrupa’ya yayılmıştır. Bu göçmenler vebayı da getirmişlerdir. (Atlarıyla) (S:172)
…Çeşitli kaynaklar Altınordu İmparatorluğu içinde vebanın uzun yıllardan beri büyük insan kaybına neden olduğunu söylüyor.
*
Genlere eklenecek tek şey dil olmalı. İlk Avrupalıların ve Kızılderililerin ortak ataları Baykal Gölü civarında yaşadığı ortaya çıkmıştır. Altaylılar ve Kızılderililer eklemeli dil konuşuyorlar Peki o zaman Avrupalıların ilk atalarının dili neydi?