Quantcast
Hacıbektaş Dergâhından Mahlas Alan Aşıklarda Hacıbektaş Sevgisi – Belgesel Tarih

Mehmet YARDIMCI
Mehmet  YARDIMCI
Hacıbektaş Dergâhından Mahlas Alan Aşıklarda Hacıbektaş Sevgisi
  • 21 Haziran 2021 Pazartesi
  • +
  • -
  • Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI /

Loading

Bu makale, Hacı Bektaş Dergâhına hem tarikat hem marifetle bağlı âşık ve zakirlerin dilinde Hacı Bektaş anlatımını konu edindi. Hacı Bektaş Veli, Horasan’da doğup büyümüş, Horasan marifetini ikmal edip Türkistan marifetini de Hoca Ahmet Yesevi’den almıştı. Hoca Ahmet Yesevi işareti ve desturuyla Horasan, Azerbaycan, Irak, Suriye yoluyla Rum Diyarına ulaşmıştı. Rum Diyarında faaliyet yürüten erenlerle karşılaşmış, onlara Türkistan, Horasan, Azerbaycan marifetini anlatarak marifet görgülerini güncellemişti.

Hacı Bektaş Veli Rum diyarına ulaştığında önce Haçlı Seferleri ardından da Moğol saldırılarıyla büyük bir yıkım ve çöküntü vardı. Ardından yaşanan Babai Hareketiyle dağılan topluluklar bulunmaktaydı. Marifet topluluklarının hemen tamamını bu dağınıklık, çöküntü ve belirsizlikten çıkarıp yeniden yapılanmalarına yardımcı olmuştu. Faaliyet yürüttüğü alanın geniş ve toplulukların da büyüklüğüne rağmen ömrünün sonuna kadar tekke, zaviye ve dergâhları bağlı şeyh ve talip topluluklarıyla birlikte belirli düzene koymuştu. Rum diyarından başlamak üzere Azerbaycan, Irak, Suriye, Akdeniz, Balkan, Kafkas ve Doğu Avrupa mıntıkalarına halifeler gönderdi. Gönderdiği halifeler ile ya yeni dergâh ya da var olan tekke, zaviye ve dergâhları canlandırdı. Halifelerinin aile ve bağlı talip topluluklarıyla gitmesi, gittikleri yerlerde tarım, hayvancılık, ticaret ve üretimin canlanmasını da sağlamıştı. Böylece sosyal, kültürel, iktisadi ve dini şenlenme ve hareketlilik sağlanmasına katkı sunmuştu.

Sonuç olarak Hacı Bektaş Veli, etkilediği coğrafya ve şahıs kadrosu dikkate alındığında temas ettiği çevre tarafından dile getirildi ve hakkında birçok âşık tarafından deyiş, nefes ve kelamın konusu kılındı. Türkistan, Horasan, Azerbaycan marifetiyle Rum, Irak, Suriye ve Balkan marifetini güncellemesi de marifet yolcuları tarafından marifet kapısından kendisine yönelik deyiş, nefes ve kelam söylenmesini sağladı. Hacı Bektaş Veli ve Dergâhından himmet umanlar ister yol ister bel evladı olsun, dergâhın bağlılarınca Hacı Bektaş Veli hakkında birçok deyiş ve nefeste ismini andılar.

Giriş

Bütün ilkel toplulukların edebiyatlarında şiir önce mitolojik kimlikle başlar. Daha sonra dini kılığa bürünür. Toplumsal gelişmeyle dini konular yerlerini dini olmayan konulara bırakır. Başlangıçtaki destani şiirler, dini şiire dönüşmüş, daha sonra da her konu şiirin alanına girmiştir. (Dizdaroğlu, 1969:14)

Türk halk şiirinin geçmişi incelendiğinde XV.Yüzyıla kadar Âşık edebiyatının yerini iki geleneğin tuttuğu görülür. Bunlardan biri Şaman kültürünün hâkim olduğu devirlerde ozanların yürüttüğü destan geleneği, diğeri de XII.yüzyılda Ahmet Yesevi ve onun müritleri ile başlayan tekke edebiyatı da denilen dini-mistik halk edebiyatı geleneğidir.

Ahmet Yesevî, Dini Tasavvufi Türk Edebiyatının Orta Asya’da Yusuf Has Hacib’den sonra ilk kurucusu ve Divan-ı Hikmet adlı eseri de bu edebiyatın ilk tarihi belgesidir. (Güzel, 2004:177).

Yesevi tarikatında Tanrı’ya ulaşma yolunda şiirler saz eşliğinde söylenmiş, kimi zaman da müritler duydukları heyecanları dini rakslarla ifade etmişlerdir. Alevilerde semah, Mevlevilerde sema bunlardandır.

Asıl adı Mehmet olup, Horasan’ın Nişabur kentinde İbrahim ve Hatun adlı Türk anne babadan doğan Hacı Bektaş Veli’yi, Hoca Ahmet Yesevi halifelerinden zâhir ve bâtın ilminde çok derinleşmiş bir zat olarak tanınan Lokman Perende yetiştirmiştir. (Sezgin, 1991:47)

Haçlı ordularının Anadolu topraklarında yaptığı tahribatın yaraları sarılmadan, doğudan gelen Moğol akınları nedeniyle, Anadolu’nun yeni bir çalkantının kucağına düştüğü dönemde Hacı Bektaş Veli, Ahmet Yesevi’den süregelen manevi güç ve görevlerle gelip yerleştiği Anadolu’da, öz dilimizin korunup yayılmasına ve Anadolu birliğinin kurulmasına, etrafına inanmış kitleleri toplayarak önemli hizmetlerde bulunmuştur.

XIII.yüzyılda Moğolların Anadolu’yu yağmalaması, yakması halkı canından usandırmıştı. Valiler, beyler ayaklanmış, kendi başlarına buyruk olmuşlardı. Halk ne yapacağını, nereye gideceğini bilmez olmuş, şaşırmıştı. Sanki bir kurtarıcı ya da sığınılacak yer aranıyordu. Bu sırada Amasya yöresinde çıkan Babalı Hareketini bastırmak için Selçuklu ordusu çok kan dökmüştü. Zulümden bıkan ve kaçanlar da Hacı Bektaş’ın çevresinde toplanıp dergâhta manevi bir huzur bulmuştu. İşte Bektaşiliğin temelleri bu şekilde atılmıştır.

Yüzyıllar boyu Anadolu’da yetişen âşıklar, Hacı Bektaş’ın manevi şahsından etkilenmiş ve geleneğe sıkı sıkıya bağlı kalmışlar,  bundan dolayı da dillerinde ve tellerinde Hacı Bektaş sevgisini, deyişlerine yansıtmış ve ifade etmişlerdir.

Hacı Bektaş sevgisini besleyen ve koruyan ise tarikat yolcusunun Tanrı’ya ulaşmadaki yükselmek ve derinleşmek durumunda olduğu dört aşamayı simgeleyen dört kapı ve kırk makamın öğretisidir.  Bektaşi tarikatının ikinci kurucusu Balım Sultan’ın bir şiirinde olduğu gibi:

 

Evvel başta Muhammet’e salavat

Arif isen bu manayı ver imdi

Şeriattır tarikattır marifet

Hakikatten bize haber ver imdi    (Kocatürk, 1968: 166).

 

biçiminde dizelerinde yaşatmışlar, eline-beline-diline sadık ol üçlemesi ile belirtilen hususlara sıkı sıkıya bağlı kalınmasını öğütlemişlerdir.

 

Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et.“,

Okunacak en büyük kitap insandır.“,

Eline-diline-beline, işine-eşine-aşına sahip ol.“,

İnsanın cemali, sözünün güzelliğidir.” ve

Göze nur gönülden gelir.

 

biçiminde her sözü bir hikmet değerinde olan, Hacı Bektaş Veli’yi kendisine manevi mürşit seçmiş âşıklardan:

 

Kanda baksam dopdolu Hacı Bektaş-ı Veli

Bu Said kemter kulu oldu âdet eyledi!    (Özmen, 1995/1: 205).

 

diyen ve Yunus Emre’yi izleyenlerin en eskisi olup Hacı Bektaş Veli’nin yoluna bağlılığı ile bilinen, Hacım Sultan’dan nasip alan aynı zamanda Hacı Bektaş-i Veli’nin Arap dilinde yazılmış Makalat adındaki eserini sade bir dille Türkçeye çeviren XIV.Yüzyılın önemli âşığı Said Emre’den ve;

 

Doksanaltı bin Horasan pirleri

Elliyedibin Urum erleri

Cümlesinin sarfizarı serveri

Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?  (Özmen, 1995/1: 221).

 

diye  XIV.yüzyıldan ses veren Abdal Musa’dan tutun da, bir şiirinde:

 

Medet mürvet deyip kapına geldim

İsteğim dileğim ver Hacı Bektaş

İndim eşiğine yüzümü sürdüm

Kusurum günahım var Hacı Bektaş   (Uluçay, 1995: 167).

 

diyen günümüzde Türk halk şiirinin en önemli halkalarından Âşık Veysel’e kadar sayısız âşık, Hacı Bektaş’tan himmet ummuşlardır.

Bilgeliği ermişliği ve kerametleriyle Hacı Bektaş Veli, Anadolu ve tüm Türk coğrafyasında âşıkları büyük ölçüde etkilemiştir.

 

a.Hacı Bektaş Veli Felsefesinden Etkilenen ve Himmet Uman Âşıklar

Âşıkların Hacı Bektaş Veli’den himmet umması, onun ‘veli’ olmasından, yani

Tanrı’nın seçkin kulu ‘İnsan-ı Kâmil’ olmasındandır.

Hacı Bektaş Veli felsefesinden en çok etkilenen âşığımız dergâha getirdiği alıçların karşılığında “Buğday mı verelim himmet mi” öyküsü ile bilinen Yunus Emre’dir. O, Hacı Bektaş Veli’nin “Âşıkların tenleri ölür, canları ölmez.” özlü sözünü,

 

Ölür ise ten ölür

Canlar ölesi değil

 

biçiminde şiirleştirmiştir.

Hacı Bektaş’tan himmet alan âşıkların en çok tanınanlarından biri:

 

Eşrefoğlu al haberi

Bahçe biziz gül bizdedir

Biz de Mevlâ’nın kuluyuz

Yetmiş iki dil bizdedir

…..

 

Biz erenler gerçeğiyiz

Has bahçenin çiçeğiyiz

Hacı Bektaş Köçeğiyiz

Edep, erkân yol bizdedir   (Pehlivanlı, 1992:14)

 

biçimindeki dörtlüklerle yüklü şiirin âşığı Hasan Dede’dir.

Hacı Bektaş Veli, başındaki erenlerin nasiplerini verir. Erenleri Anadolu’nun çeşitli yörelerine ahlaki yaşayışı öğretmelerini öğütler.

Ahmet Yesevi dergâhından Hacı Bektaş Veli’ye emanet edildiği söylenen tahta kılıca göz koyanlardan biri, Hacı Bektaş Veli’ye “Nasip almaya gelecek er var mı” diye sorar.

O da: “Evet, tahta kılıcın sahibi, erenler körpesi Hasan Dede gelecek. Akpınar’dan kızıl elma aktığı gün gelecek. O zaman dergâhta bulunan halifemiz hiç itiraz etmeden tahta kılıcı Hasan Dede’ye verecek”, der.  (Koçak, 1998: 149

Ancak Aradan 205 sene geçer. Bu süre içinde dergâhta bulunan bütün dervişler Akpınar’dan kızıl elma akıp akmadığına bakarlar.

Balım Sultan Hacı Bektaş dergâhının başında olduğu zaman bir gün Akpınar’dan kızıl elma akar ve Hasan Dede Hacı Bektaş’tan nasip almaya gelir. Hacı Bektaş’ın kerametlerinden biri daha gerçekleşir. Balım Sultan dergâhta Hasan Dede’yi bekletmeden kabul eder.

Hacı Bektaş’ın emaneti olan tahta kılıcı Hasan Dede’ye teslim eder. “Al bu senin nasibindir. Sen erenler körpesisin. Taşa çalsan ikiye biçsin bu kılıç!” der. (Koçak, 1998: 149).

Hasan Dede dergâhta hizmet edip himmetini aldıktan sonra Balım Sultan’ın işareti üzerine Anavarza Kalesi civarını irşat için Anavarza’ya gider. Adana, Hatay, Ceyhan, Kadirli Gaziantep Oğuz Türkleri ile Barak hanlarını uzlaştırır, sonra da Kırıkkale yakınlarındaki bugünkü Hasan Dede ilçesinde dergâhını kurar.

XV.Yüzyılda Dimetokalı bir Bektaşi âşığı olan Sadık Abdal, Kızıl Deli Sultan’dan (Seyid Ali Sultan) el almış:

 

Âşık isen râh-ı Bektaşiye gel

Can ile kıl bu tarika rağbeti

*

Hacı Bektaş-ı Veli’yi anla bil

Bendesi ol ta bulasın rif’ati    (Özmen, 1995/1: 427-435).

 

biçimindeki deyişleriyle Hacı Bektaşi Veli’ye derin muhabbetini sergilemiştir.

XVI.yüzyılda yaşayan ve Alevi-Bektaşi edebiyatının en büyük ozanı olarak bilinen Pir Sultan Abdal da:

 

Arzulayıp sana geldim

Pirim Hacı Bektaş Veli

Eşiğine yüzüm sürdüm

Pirim Hacı Bektaş Veli!

 

deyişinde işaret ettiği gibi, Hacı Bektaş Veli’yi Pir, olarak tanımaktadır. Aynı şiirde:

 

Pir elinden dolu içtim

Erenler demine düştüm

Ak cenneti gördüm coştum

Pirim Hacı Bektaş Veli!    (Öztelli, 1985: 104).

                                                  

diyerek Pir saydığı Hacı Bektaş’tan dolu içip manevi himmet aldığını vurgulamaktadır.

Balım Sultan’dan sonra tahmini 1550-51’de postnişin olup Hacı Bektaş dergâhında posta oturan, XVI.Yüzyılın önemli âşığı Sersem Ali Baba, ilk Dede-Baba olur.  Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk eşi Mâhidevran Sultan’ın ağabeyi olduğu için Mâhidevran saraydan sürülünce Sersem Ali Baba da Hacı Bektaş dergâhından uzaklaştırılır. Sersem Ali Baba Kalkandelen’e giderek Harabati dergâhına oturur. Burada Hacı Bektaş’a olan sevgi, saygı ve muhabbetini:

 

Sersem Ali vardı pire dayandı

Çerağımız kırk budaktan uyandı

Mürşid olan her bir renge boyandı

Hünkâr Hacı Bektaş pirim Hû deyü!   (Yıldırım, 1997/1: 175).

 

biçiminde dile getiren deyişlerini söyler.

XV.Yüzyıl sonu ile XVI.Yüzyıl başlarında Anadolu kırsal kesimde yaşayan Alevi-Bektaşi inancına bağlı âşıkları etkileyen  Hataî,  manevi etkisi altında kaldığı Hacı Bektaş Veli’ye sevgi ve saygısını:

 

Gece gündüz hayaline dönerim

Bir gece rüyama gir Hacı Bektaş

Günahkârım günahımdan bizarım

Özüm dâra çektim sor Hacı Bektaş!   (Vaktidolu, 2019:657)

 

gibi deyişiyle Hacı Bektaş’ın huzurunda özünü sorguya çekmek ister. Hacı Bektaş sevgisini:

 

Hataî Biçare kuldur şahına

Hünkâr Hacı Bektaş Nazargâhına

Deli gönül hak ol düş dergâhına

Er olayım dersen er ile görüş!       (Birdoğan, 1991: 97).

 

biçiminde duygu ağırlıklı deyişlerle dile getiren ve kendini Hacı Bektaş kulu sayan Hataî, Hacı Bektaş sevgi ve saygısını dizelere en iyi aktaranlardandır.

Hacı Bektaş sevgisi âşıklarda çok üstündür. Kimi âşıklarımız Hacı Bektaş’ın manevi etkisi altında o denli kalmışlardır ki  Hilalî Baba önceleri:

 

Sıtkınan niyazım Hacı Bektaş’a

Dergâhına gidemedim neyleyim

Aşkınla giriftar oldum ateşe

Dergâhına gidemedim neyleyim!     (Koçak, 1980: 135).

 

diye hayıflanırken, daha sonraları:

 

Ricam budur evliyalar atası

Affeyle kuluyun çoktur hatası

Ölsün Hilalî’nin kalsın meftası

Hünkâr Hacı Bektaş Veli yurdunda!  (Koçak, 1980:2).

 

deyip cenazesinin bile Hacı Bektaş yurdunda kalmasını dilemiştir.

Hacı Bektaş sevgisini dile getiren âşıklar arasında:

 

Muhammet dininin yoktur şeriki

Odur âlemlerin mülki meliki

Tarikimiz Hacı Bektaş tariki

Hırka bizim nimet bizim şal bizim!  (Özmen, 1995/3: 51).

 

diyen  Geda Muslu ve  bir şiirinde:

 

Benim pîrim Hacı Bektaş Veli’dir

Pîrin pîri Şahımerdan Ali’dir

Seyit Ali Sultan kendisidir

Mürsel Baba oğlu Sultan Balım’dır!  (Gölpınarlı, 1972: 265).

 

gibi  özgün söyleyişleri olan  Kazak Abdal da,  Hacı Bektaş dergahında  Balım Sultan’dan el alan ve Hacı Bektaş sevgisini sürekli yansıtan âşıklardandır.

 

Gâhî bulut olup göğe ağarsın

                        Gâhî yağmur olup yere yağarsın

                        Ay mısın gün müsün gökten doğarsın

                        Ilgıt ılgıt esen yel Hacı Bektaş     (Zaman, 2009:366).

 

gibi rahat ve ustaca söylediği şiirlerle XVI.Yüzyıl Türk halk şiirine damgasını vuran âşıklardan Tokatlı Kul Himmet:

 

Kul Himmet’im der ki bu sır Ali’nin

Pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin

Kurbanıyım erkânının yolunun

Kırmızılar giydik alda nemiz var!   (Aslanoğlu, 1997: 115).

 

deyişi ile Hacı Bektaş’a olan sevgisinden  pirinin yoluna kurban olacağını ifade etmektedir.

Kul Himmet’ten çok sonra yaşamış olmasına rağmen, Kul Mimmet’i üstad bilip Kul Himmet Üstadım mahlasını kullanan Âşık Veli de badeli âşıklardan olup:

 

Dün gece seyrimde bir dolu içtim

Sultan Hacı Bektaş sen imdat eyle

Çok niyaz eyledim yalvara düştüm

Hünkâr Hacı Bektaş sen imdat eyle   (Aslanoğlu, 1995:18)

 

diyerek Hacı Bektaş’tan himmet umuşunu açıkça sergilemektedir.

XVII.Yüzyıl âşıklarından Kara Hamza’nın:

 

Durmaz deli gönül su gibi akar

Aşkın firaklığı bağrımı yakar

Doksan bin Rum eri gülbangın çeker

Hünkâr Hacı Bektaş Veli gel yetiş!    (Özmen, 1995/3: 267).

 

deyişi sevgi ve saygının ötesinde Hacı Bektaş’tan içtenlikle medet umuşun ve bağlılığın samimi ifadesidir.

Aynı yüzyılda yetişen Bektaşi âşıklarından Seyit Yaroğlu’nda da:

 

Seyit Oğlu’nun hub nefesidir

İnsana kâr eden maddi sesidir

Doksan bin erlerin ser çeşmesidir

Hak der yalvarırım Hacı Bektaş’a!   (Özmen, 1995/3: 159).

 

ifadesinde görüldüğü gibi Hacı Bektaş sevgisi yüce bir sevda durumundadır.

Aynı dönem âşıklarından:

 

Biz Tarık-ı Bektaşiyiz zikrederiz Hakkı biz

                        Bizdedir velayet sırlarının hepsi bizdedir

                        Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş kuluyuz Nesimî

                        Etmeyiz cahile minnet, Âl-i Sultan bizdedir    (Öztelli,1969:10

 

diyen  Kul Nesimî’ de de Hacı Bektaş sevgisinin üst düzeyde olduğu görülmektedir.

Yine XVII.Yüzyıl âşıklarından Teslim Abdal da Hacı Bektaş’a bağlılığını ve sevgisini ondan başka kimsesinin olmadığını belirterek:

 

Mürüvvetim var Hak Muhammet Ali’ye

Daha sizden gayrı kimim var benim

Hızır ile Hacı Bektaş Veli’ye

Daha sizden gayrı kimim var benim!   (Özmen, 1995/3: 115).

 

ifadesiyle dile getirmiştir.

Çok özgün deyişleriyle bilinen ve bir şiirinde:

 

Hacı Bektaş Veli’nin yoluna gitmek ibadettir

Onların nesl-i pâkine inkâr etmek kabahattir!   (Ulusoy, 2000: 117).

 

diyen ve  Hürremi mahlasını kullanan Hacıbektaş Dergahı Postnişinlerinden  Veliyüttin Çelebi, Hacı Bektaş sevgisini ibadet kadar üstün görenlerdendir.

 

Hacı Bektaş Veli’dir pirimiz Hilmi Dede

Bende-i Ali Abâyız biz Hüseynilerdeniz!   (Özmen, 1995/3: 429).

ve

Horasan şehrinde zuhur eyliyen

            Hünkâr  Hacı Bektaş Veli pîrimdir

            Gelip Rum diyarın pür nur eyliyen

            Hünkâr  Hacı Bektaş Veli pîrimdir    (Yıldırım,1997/II:238)

 

diyen Hilmi Dede Baba da Bektaşiliğin tüm inceliklerini dizelerinde derin bilgisi ile işleyip Hacı Bektaş sevgisini konu edinmiştir.

 

XIX.yüzyılda yaşayan önemli âşıklardan olup Hacıbektaş tekkesi postnişinlerinden Türabî Baba’dan nasip alan Kalecikli Mir’ati:

 

Seçtik yârimizi ağyârımızdan

Kimse vâkıf değil esrârımızdan

Dönmedik Mır’ati ikrarımızdan

Hacı Bektaş Pir Sultan’a bağlıyız!   (İvgin, 2016: 23),  (Yıldırım, 1997: 132).

 

gibi deyişleriyle elde saz, başta külah diyar diyar gezen Hacı Bektaş sevdalısı âşıklardandır.

XIX.yüzyılda yaşayan Kıbrıs doğumlu olup uzun bir süre Dimetoka’da Seyit Ali Sultan dergâhında kalan ve ünü bütün Trakya’ya yayılmış olan Âşık Kenzî:

 

Sensin bizim zahir batın ulumuz

Aman medet Mürvet pir Hacı Bektaş

*

Kul Kemter Kenzî’yim sana dayandım

Uyur idi himmetinle uyandım

Hep isteyenlere verdin inandım

Benim de muradım ver Hacı Bektaş   (Yıldırım,1997/II:104)

 

gibi deyişleriyle hem tarikatın güzelliklerini, hem de Hacı Bektaş Veli’ye duyduğu sıcak, içten sevgi ve bağlılığını açıkça sergilemiştir.

Duru akıcı bir dille Hacı Bektaş Veli sevgisini:

 

Sensin beni bu sevdaya düşüren

Hünkâr Hacı Bektaş Veli’sin şahım   (Yıldırım,1997/II:280)

 

gibi lirik bir söyleyiş içinde Türkçe’nin tüm güzelliklerini sergileyerek, tarikatın incelikleriyle hatasız bir söylemle derinliğine sunan Âşık Sabri de sazı ve sözüyle unutulmayan Bektaşi âşıkları arasında görülmektedir.

Yeniçeri ocağının kapatılması nedeniyle Amasya’ya sürgün edildiği için bir kısım şiirlerinde Hasreti mahlasını kullanan ve:

 

Hünkâr Hacı Bektaş Sırr-ı Ali’ye

Biat etmeyende iman mı vardır

Ahadullah deyip tastik edince

Ya gayrı kimseye peyman mı vardır!   (Özmen, 1995/4: 241).

 

biçiminde özgün söyleyişleri olan  Hacı Bektaş Veli Dergahı postnişinlerinden Hamdullah Çelebi’nin deyişlerinde de Hacı Bektaş sevgisi ince bir nakış gibi işlenmiştir.

XIX.Yüzyılın önemli âşıklarından olup:

 

Perişan olduğumu bilirler amma

Bilmezler ki kimin perişanıyım

 

diyen Perişan Baba, tarikatın tüm güzelliklerini ve inceliklerini bir gül bahçesi gibi şiirlerinde sergilemiş, derin bir anlam bütünlüğü içinde Allah, Muhammed, Ali ve Ehlibeyt sevgisi ile Hacı Bektaş Veli sevdasını somutlaştırıp:

 

Perişan erenler yolunu izler

Ser verir sırrını sinede gizler

Her kimler ki sual ederse bizler

Hünkâr Hacı Bektaş fukarasıyız    (Yıldırım,1997/II:202

 

biçiminde dile ve tele dökmüştür.

Badeli âşıklardan olup:

 

Kul Mustafa’m söyletmeyin deliyi

Pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi

Dost elinden içirdiler doluyu

Şimdi sarhoş oldu hastadır gönül   (Kaya, 2009/3: 625).

 

diyen Kul Mustafa’da da Hacı Bektaş sevgisinin ön planda tutulduğu görülmektedir.

Allah – Muhammet – Ali ve Hacı Bektaş sevgisini şiirlerinde ustalıkla yansıtan, radyo ve televizyon kanallarında sık sık dinlediğimiz:

 

İki turnam gelir başı cigalı

Eğlen turnam eğlen Ali misin sen

Birisi Muhammet birisi Ali

Eğlen turnam eğlen Ali misin sen

Yoksa Hacı Bektaş Veli misin sen!    (Özmen, 1995/4: 301).

 

biçiminde  nefesi ile unutulmayanlar arasında yerini alan ve 1892’de vefat eden Âşık İlhamî de Hacı Bektaş sevdalılarının önemli âşıklarından biri olup:

 

Anların bendesi İlhamî abdal

Pîrim Hacı Bektaş Hünkârdır billah    (Özmen, 1995/4: 303).

 

diyerek Hacı Bektaş’a sevgi, saygı ve bağlılığını dizelere aktarmıştır.

Asıl adı Mehmet Beybaba olan Çanakkaleli Âşık Muhammed ise Hacı Bektaş sevgisini:

 

Muhammed isyanım günahım çoktur

Hazretine layık hizmetim yoktur

Mürşitler mürşidi buyruğu haktır

Hünkâr Hacı Bektaş sen imdat eyle!  (Özmen, 1994/4: 389).

 

gibi yalın ve açık bir ifade içinde yaptığı hizmeti ona lâyık görmeyecek kadar alçak gönüllülükle dile getirmiştir.

XIX.Yüzyıl Bektaşi âşıklarından Ferdî de:

 

Gel gülüm çıkarma gönülden bizi

Sevdiğin Bektaşi Veli aşkına

Gönülden çıkarıp yabana atma

İstinatgâhımız Ali aşkına!    (Özmen, 1994/4: 443).

 

biçiminde Hacı Bektaş sevgisini şiirlerinde yansıtmıştır.

Aynı yüzyılda Hacı Bektaş sevgisini içtenlikle dile getirenlerden Arguvanlı Derviş Mehmet ise:

 

Sultan Mehemmedim severim seni

Sensin müminlerin desti dâmeni

Şefaat ıssı ol mürüvvet kâni

Hünkâr Hacı Bektaş gel imdat eyle!  (Özmen, 1994/4: 404).

 

sözleriyle sevgisini açıkça sergileyenlerdendir.

Âşık Dertli’nin de:

 

Hacı Bektaş Veli’nin çakeriyiz çakeri

Ali’den giydik  tacı Bektaşiyiz Bektaşi  (Kutlu, 1997/1: 144).

 

ifadesiyle, Bektaşi oluşundan gurur duyduğunu haykırdığı görülmektedir.

Hacı Bektaş sevgisini dile getiren âşıkların Cumhuriyet Döneminde yaşayanlarının hemen hepsinde Atatürk sevgisinin  ön planda olduğu görülmektedir. Bunlardan biri Hüseyin Çırakmandır. Çırakman:

 

Çırakman vecize söz bırakanlar

Dilimize Türkçe öz bırakanlar

Gerçeğe götüren iz bırakanlar

Biri Hacı Bektaş, biri Atatürk!    (Çırakman, 1992: 169).

 

ve

İyi İnsan Olmak Her Şeyin Başı 
Kardeş Biliyoruz Her Vatandaşı
Anmak İçin Bugün Hacı Bektaşı
Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler

Hisse Alın Çırakman’ın Sözünden
Zerre Kaçmaz Ariflerin Gözünden
Kemal Atatürk’ün Aydın İzinden
Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler  
 (Çırakman, 1999: 13).

 

gibi deyişleriyle Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisini dantel gibi işlemiştir. Cumhuriyet dönemi şairlerinden  olan Âşık Haydar Aslan da:

 

Hünkâr Hacı Bektaş Veli pîrimiz

Böyle bir uluya ikrar yolumuz

Mustafa Kemal’dir bir önderimiz

Yolunda yürüyen kervanımız var!    (Babacanoğlu, 1992: 83).

 

biçiminde söyleyişi ile Hacı Bektaş sevgisinin yanında Ulu Atatürk’ün izinde olduğunu yansıtmıştır. Asıl adı Sabri Orak olup 1940-2001 yılları arasında yaşayan  günümüz âşıklarından Âşık Hüdaî de:

 

Balık susuz olmaz insan vatansız

Gülüm Hacı Bektaş elim Atatürk

Bilim nihayetsiz yolum hatasız

Bilim Hacı Bektaş yolum Atatürk!    (Âşık Hüdaî, 1996: 24).

 

dizeleriyle, Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisi ile dolu  olduğunu belirtmektedir.

Örneklerini verdiğimiz,  Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisi ile dolu âşıklar, yürekleri bu ulu sevgi ile yanan âşıklardan sadece birkaçıdır.

Zileli Âşıkların dilinde ve telinde Hacı Bektaş’a  sevgi  o denli coşkuyla ve içtenlikle dile getirilmiştir ki, bu sevgi en üst düzeyde dile ve tele yansımıştır.

Bunlardan 19.Yüzyılın Anadolu çapında en usta âşıklardan Zileli Fedaî Hacı Bektaş’a sevgi ve saygısını şiirlerinde sık sık dile getiren âşıklar arasında görülmekte, bir deyişinde:

 

Bektaşi Veli’ye kılarsan biat

Hatırlar yap gönüle eyle rağbet

Fedaî âlemde el çek be gayet

Her el amma nasip veren el olmaz!      (Yardımcı – İvgin, 1983: 46).

 

ifadesi ile Hacı Bektaş’a biatlı olduğunu vurgulamaktadır.

Rahat söyleyişleriyle bilinen ve:

 

Der ki İsmail’im bu bir nur idi

Akıl fikir ermez bu bir sır idi

Bizim bildiğimiz Ali bir idi

Şimdi her köyde Ali eylediler   (Yardımcı, 2004:124)

 

deyişi bütün Anadolu’ya yayılan Zileli İsmail’in:

 

Ey İsmail yaralarım ellidir

Tarife hacet yok dertli bellidir

Dervişler de hırka giyer şallıdır

Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin derdi     (Yardımcı, 2004:127)

 

biçimindeki söyleyişi, Talibî çıraklarından Ali’nin;

 

Hünkâr Hacı Bektaş Kutb-ül-Ârifin

Gül eşiğine yüzüm süre gelmişim

Küll-i günahımı aldım elime

Mürüvveti çok pir hünkâra gelmişim    (Yardımcı, 2004:131)

 

deyişi, 1864-1954 yılları arasında yaşayan ve Hacı Bektaş’tan nasip alan âşıklardan olup soyu Kaytezğulları adı ile tanınan Âşık Fikri’nin;

 

Fazlı Feyzullah’ta Sırr-ı Ali’sin

Pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli’sin

Fikri der ki sen cümleden ulusun

Yağmur gibi rahmetin var efendim    (Yardımcı, 2004:144)

 

deyişi ve  yüreği Hacı Bektaş sevgisiyle dolup taşan Zileli Remzanî’nin:

 

Horasan erleri gerçekler piri

Hünkâr Hacı Bektaş Veli’m gel yetiş

Cümle evliyalar bir deste gülü

Hünkâr Hacı Bektaş Veli’m gel yetiş!  (Kızan, 2014:18)

ve

Remzanî aldanma bakıp huyuna

            Dikkat edip kanma girme oyuna

            Her gerçeğim diyenin bak  soyuna

            Hacı Bektaşi Veli olmayınca         (Yardımcı, 1983: 82-84)

 

gibi deyişleri samimi ve yürekten olup duyarlı şiirleri ile Hacı Bektaş sevgisini ustaca yansıtan önemli âşıklardandır.

1894’te Sivas’ın Sivrialan köyünde doğan ve 1973’te vefan eden Anadolu âşıklık geleneğinin XX.yüzyıldaki yüz akı Âşık Veysel de:

 

Sana yalvarıyor Veysel biçare

Yine senden olur her derde çare

Bir arzuhal sundum gani Hünkâre

Keremin ihsanın bol Hacı Bektaş       (Özdemir, 2010:358-359

 

diyerek Hacıbektaş dergâhından himmet uman âşıklar kervanına katılanlardandır.

Hacı Bektaş sevgisini içtenlikle dile getiren XX.Yüzyılın önde âşıklarından Zileli Âşık Nevruz Bacı’nın eşi Kul Semaî:

 

700 yıl evvel dünya halkına

Yön verendir Hacı Bektaşi Veli

Ahi Evranlara Mevlânalara

Ün verendir Hacı Bektaşi Veli!    (Âşık Kul Semai Baba, 1991: 66).

 

biçimindeki söyleyişi ile hem ustalığını hem de Hacı Bektaş sevgisini kendine özgü tavrıyla dile getirmiştir.

 

Zefil Necmi çağırırım Ali’yi

Pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi

İhtiyacım ko sırrından doluyu

Veresin muradım İmam Hüseyin   (Yardımcı, 1988:25)

 

biçiminde özgün söyleyişleri olan Zefil Necmi’de de Hacı Bektaş sevgisi üst düzeydedir.

Hekimhan’ın Beykent köyünde 1884’te doğup, daha sonra yerleştiği Gürün’ün Mağara köyünde 1938’de vefat eden asıl adı Hasan Hüseyin Şahin olan ve Yediharf mahlası ile deyişler söyleyen âşık:

 

Yediharf pirimin böyle icazı

Balıklar da kıldı ana niyazı

Darı çec üzeri kılıp namazı

Erenler şahısın pîr Hacı Bektaş    (Özmen, 1994/4: 102).

 

gibi deyişleriyle Hekimhan yöresi zakir âşıkların önde gelenlerindendir.

Halen Zile’de yaşamını sürdüren Aydın Ali’ (Ali Söyleyen) nin:

 

Bektaşi’yiz aldanmayız taklide

Tarikat nazenin Ali’den gelir

İkrarımız Hacı Bektaş Veli’de

Bu İlm-i Cavidan Ali’den gelir   (Yardımcı, 2006:57)

 

deyişi ile; Zile’nin sevilen âşıklarından Deli Cemal’in:

 

Hacı Bektaş’ın da gonca gülleri

Ali İmran okur şirin dilleri

Tarikatımızın yüce pirleri

Pirim hoş geldiniz canlar merhaba   (Çelebi, 2001: 27)

 

biçiminde söyleyişi Hacı Bektaş sevgisinin ne denli güçlü olduğunun kanıtlarındandır.

Kemaliye’nin eski adı Bezmişen olan Gözaydın köyünde 1936’da doğan ve deyişlerini Vaktidolu mahlasıyla yazan Âşık Ali Atalay:

 

Adil Ali mahlas Vaktidolu’dur

Hünkâr Hacı Bektaş Veli uludur

Sevenlerin dili ezber okunur

Hünkâr Hacı Bektaş Veli’sin veli    (Özmen, 1994/4: 357).

 

gibi deyişleriyle Hacı Bektaş’a muhabbetle bağlı usta âşıklardandır.

Günümüzün Zileli âşıklarından olup:

 

Yolum düştü erenlerin yurduna

Gördüm hanesinde bir güzel ana

Hacı Bektaş içinde toprağına

Özüm türap edip ser diye geldim  (Kurt, 2015:81)

 

diyen Âşık Kuldanî,

 

Bektaşi Veli’ye niyazbend olan

Pirin dergâhından himmetin alan

 

biçimindeki özgün söyleyişleriyle  Emini Düştü,

Hacıbektaş dergâhından himmet uman, himmet alan ve  Hacıbektaş sevgisini deyişlerine ustaca yansıtan âşıklardan:

 

                        Teslim Abdal niyazım var uluya

                        Emanetim Hacı Bektaş Veli’ye     (Özmen, 2002:137)

 

diyen Teslim Abdal;

 

Ervahı ezelden sevdik seviştik

                        Hacı Bektaş-ı Veli’den bir bade içtik   (Kurt,2016:86)

 

diyen Sadık Doğanay;

 

Ahsen-i takvimdir ol nûr-u celî

                        İkrar iman verip demişiz belî

                        Sırrı’ya Pirimdir Bektaş-i Veli

                        Pirim bilen canlar size aşk olsun    (Koca, 1990:801)

 

diyen Tekirdağlı  Şaban Sırrı  ve:

 

Nar İsmail aşkın narına girdim

                        Eğiliben eşiğine yüz sürdüm

                        Şu ulu divanda darına durdum

                        Pirim Hünkâr Hacı Bektaşı Veli    (Nar, 1999:24)

 

diyen günümüz âşıklarından İsmail Nar gibi pek çok âşığı saymak mümkündür.

 

b.Hacı Betaş-ı  Veli  Dergahında bulunan Bektaşi Ulularından Etkilenenler

Hacı Bektaş Dergahından  himmet uman âşıkların önemli bir bölümü doğrudan Hacı Bektaş Veli’den etkilenip himmet umarken, bir kısmı da Balım Sultan, Seyit Ali Sultan, Kızıl Deli Sultan, Sarı Saltık, Cemalettin Çelebi, Hamdullah Çelebi gibi dergah  uluları ve bazı postnişinlerden etkilenmiş, medet ummuş ve mahlas almışlardır.

Bütün Bektaşi zümresini etkileyen Balım Sultan, Osmanlı Devleti’nin de desteğini alarak, Bektaşiliğin var olan yapısına yeni bir biçim kazandırdığı, erkânını geliştirerek yeniden düzenlediği için Bektaşilik onunla birlikte devlet tarafından tanınmış ve geniş yığınlara mal olmuştur.

Balım Sultan, Bektaşiliğin toplumsal ve insancıl yönlerini, barış severliğini ve yardım severliğini ön plana çıkaran bir gönül eridir. 1501’de Bektaşiliği benimseyen II. Beyazıt tarafından  Kırşehir’deki Hacı Bektaş Dergâhının başına atanmıştır.Yüzyıllardan beri gelen AlevîBektaşiliğe ait kuralları derlemiş ve dergâhta bir düzen içerisinde, kuralların yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Pek çok âşık Balım Sultan’a övgü dolu şiirler söylemiştir. Ba Âşıklardan Harabî:

 

Enbiya evliya cümle erenler

Pir Balım Sultan’ın hep senâhânı

…..

 

Ey Harabî korkma, sana da yeter

Pir Balım Sultan’ın çoktur ihsanı    (Koca, 1990:666)

 

deyişi,   Pir Sultan Abdal’ın bir dörtlüğünde:

 

Balım Sultan Er koçağı

                        Keser kılıncı bıçağı

                        Oldur erenler çiçeği

                        Pirim Hacı Bektaş Veli     (Öztelli, 1973:105)

 

dediği şiiri  yanında  yedi ulu ozandan Viranî’nin:

 

Zâhidâ bu dünyada bir köhne şalım var benim

                        Fahr evinde baş açık Sultan Balım var benim    (Koca, 1990:197)

 

gibi içten söyleyişi ile  Sefil Hasan’ın:

 

Sefil Hasan Balım Sultan sadâsı

                        Âşıka verilen aşkın bâdesi

                        Hünkâr Hacı Bektaş Veli dedesi

                        Ehli Beyt’i sevenlere yâr geldi     (Koca, 1990: 271)

 

İçten söyleyişi,  Alevi Bektaşi edebiyatının ünlü âşığı Hasretî’nin son dörtlüğü:

 

Der Hasretî ikrar iman uluya

                        Sultan Balım Sultan Bektaş Veli’ye

                        Ana şek getüren Mervan kuluya

                        Ehl-i Beyt’ten gayre dâmen mi vardır     (Koca, 1990:495)

 

biçiminde olan şiiri ve:

 

El-amân mürvetdir kapına geldim

Muhammed Mustafâ Ali gel yetiş

İsyan deryasına gark oldum kaldım

Hünkâr Hacı Bektaş Veli gel yetiş

…….

 

Noksanî arzu eder didâr-ı cennet

Ma’sûm-i pâklerden irişe himmet

El-amân mürüvvet Mehdî Muhammed

Sarı Saltık  Kızıl Deli gel yetiş       (Vaktidolu, 1997:93)

 

diyen Noksanî’nin deyişlerinde olduğu gibi  Hacı Bektaş Veli’nin yanı sıra Sarı Saltık, Kızıl Deli  gibi dergah uluları da âşıklarca çok önemsenmiştir.

1783-1853 yılları arasında Sivas Şarkışla’nın İğdecik köyünde yaşayan Âşık Veli’nin:

 

                        Nasip olur Amasya’ya varırsan

                        Giden sail selâm getir pîrimden

                        Hublar şahı Hamdullah’ı görürsen

                        Giden sail Selâm getir  pîrimden

                        ….

 

Velim eyder dost köyüne varınız

                        Balım Sultan olsun size kılavuz

                        Benim pîrim Amasya’da yalınız

                        Giden sail selam getir pîrimden   (Aslanoğlu, 1984:47)

 

gibi deyişiyle Hacı Bektaş dergahı ulularından hem Balım Sultan’ı hem de Hacı Bektaş Dergahının son postnişi olup dergahlar ve zaviyeler kapatılınca Amasya’da zorunlu iskana tabi tutulan pîr saydığı Hamdullah Çelebiyi saygı ve derin bir muhabbetle anılmıştır.

Hacı Bektaş sevgisi ile yanıp tutuşan âşıklardan Zileli Sadık Doğanay’ın dedesi Kemter de:

 

Şükür olsun ol Hüda’nın demine

Hünkâr Hacı Bektaş Sultan Balım var

Medh-i evsafını eyledim yine

Hünkâr Hacı Bektaş Sultan Balım var!     (Aslanoğlu, 1985: 99).

 

diyerek Hacı Bektaş’a sevgi ve saygısının yanı sıra dergah ulularından Balım Sultan’ı  ustaca dile getirmiştir.

Yirminci yüzyıl başlarında yaşamış olan Şarkışlalı Sefil Kul Abdal da:

 

Yanar şu sinemde şemalar yanar

Hünkâr Hacı Bektaş Veli dost deyi

Balım Sultan dervişlerin çark döner

Hünkâr Hacı Bektaş Veli dost deyi     (Kaya, 2009:67)

 

gibi deyişleriyle Hacı Bektaş ve Bektaşî ulularını anarak etrafındaki âşıkları etkilemiştir.

Zile’nin bilinen en eski âşıklarından Talibi, Halveti dergâhına  bağlı olduğu halde Bektaşi felsefesinden etkilenerek var olan Bektaşiliğe yeni bir çeki düzen verip kurumsallaştıran Bektaşi ulularından  Balım Sultan’a:

 

Eleman Ya rabbi dedim de geldim

Hakk’ın esrarını ben anda gördüm

Balım Sultan sana imdada geldim

Dertliyim derdime dermana geldim    (Yardımcı, 1989:16)

 

biçiminde deyişler söylemiştir.

Zileli âşıkların tamamı Alev-Bektaşi değildir. Kimileri  Bektaşiliğin etkisinde kalmış, Bektaşi meşrepli Sünni olup Halveti tarikatına mensuptur. Talibi, Fedaî ve asıl adı Ömer olan Ceyhunî bunlardan birkaçıdır.

Hacı Bektaş Veli’nin yanı sıra dergahtaki inanç önderlerini överek:

 

Bu meydanda kâmil olayım dersen

Daima cennette kalayım dersen

Sıtkı rahi halkı bulayım dersen

Nesli Hünkâr Balım Sultan’a gel gel    (Yardımcı, 2004:76)

 

diyen Zileli Âşık Sıtkı ve:

 

Zemheride dost elmasın getiren

            Hacı Bektaş Veli Sultan Balım var   (Yıldırım,1997/II:96)

 

diyen Kayserili Didarî, İnanç önderlerine sevgi, saygı ve muhabbetlerini dile getirenlerdendir.

1889-1945 yılları arasında Zile’de yaşayan Hubbî’nin:

 

Hubbî eder nazlı yârin vasfını

Hünkâr Hacı Bektaş Veli neslini

Dört kitaptan haber aldım aslını

Emanettir size İmam Hüseyin     (Yardımcı, 2004:164)

 

dediği gibi Zileli âşıkların Hacı Bektaş Veli’ye yürekten bağlılıklarının yanı sıra dergâha ve Bektaşilik yoluna hizmet etmiş yol ulularına da saygı ve sevgisinin canlı olarak dizelere aktardıkları görülmektedir.

Abdal Musa bir deyişinde:

 

Balım Sultan arkadaşı yoldaşı

                        Kızıl Deli Sultan’dürür hem eşi

                        Abdal Musa Sultan dersen ne kişi

                        Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi        (Kocatürk, 1968:165)

 

biçiminde işaret ettiği gibi bunların başında, Balım Sultan’dan başka Kızıl Deli Sultan,  Cemalettin Çelebi ve  Hamdullah  Çelebi gelmektedir.

Bu sevgi ve saygının  kanıtı olarak, 19.Yüzyılın Bektaşî âşıklarından Zileli Fevzî’nin:

 

Ezelden dil verdim ben sana ey yâr

Kerem kıl bendene Cemal Efendim

Nişan verir cemaline nev-bahar

Kerem kıl bendene Cemal Efendim   (Yardımcı, 2004:218)

 

gibi söylemi ile,  Zefil Necmi’nin, Cemaleddin Çelebi’nin vefatı üzerine arkasından söylediği:

 

Nur-ı Cemaleddin dünyadan göçtü

Levh-ü kalem kevn ü mekân ağladı

Sekizinci uçmak babına geçti

Gökte melek yerde insan ağladı

 

Üçler kapısından içeri girdi

Bektaşi Hünkâr’a bir secde kıldı

Cümle ecdatlar kıyama durdu

Şah Kalender Balım Sultan ağladı    (Yardımcı-İvgin, 1988:14)

 

biçimindeki ağıtı gösterilebilir.

 

 

 

 

 

 

c.Hacı Bektaş Dergahında Mahlas Alan Âşıklar

Hacı Bektaş’tan himmet uman ve Hacı Bektaş sevdası ile yanıp tutuşan âşıkların mahlaslarını Hacı Bektaş dergahında postnişin ya da dergahta saygın kişilerden alanların da önemsenecek derecede çok oldukları görülmektedir.

Çeşitli şairnamelerde adına rastladığımız ve bazı şiirleri kimi cönklerde bulunan Samut da mahlasını Hacı Bektaş’tan alan âşıklardandır.

Hacı Bektaş Veli halifelerine ruhsat verirken Âşık Samut da gidip ruhsat istemiş. Hacı Bektaş birdenbire celallenmiş, “Kime ruhsat vereceğimi ben bilirim. Sen samut ol bakalım.” diye bağırmış.*  Hacı Bektaş’ın “Sen samut ol” sözü üzerine o günden sonra şiirlerinde Samut mahlasını kullanmıştır. (Aslanoğlu, 1985: 148).

Hacı Bektaşı Veli’nin  manevi etkisi altında kalıp on iki yaşında evinden kaçarak Hacı Bektaş’a giden Zeynel Abidin, küçük yaşta güzel saz çalıp özgün deyişler söyleyişi ile Feyzullah Çelebi’nin dikkatini çekmiş ve himayesi altına alınmıştır.

Eğitimini dergâhtaki medresede Feyzullah Çelebi’nin çocukları Cemalettin ve Veliyüddin  Çelebi’lerle tamamlayan Zeynel Abidin, Feyzullah Çelebi’nin vefatıyla posta oturan birlikte eğitim aldığı Cemalettin Çelebi yanında dergâha on dört yıl hizmet etmiş, pervane mahlasıyla zakirlik hizmetlerini de yerine getirmiştir.

Bir deyişinde:

 

Pervaneyim yandım bir hüsn ü maha

Düştüm leyl ü nehar ah ile vaha

Yaşım on ikide geldim dergâha

Hamdülillah can canana kavuştu!      (Çıblak, 2017:465)

 

diyen  Pervane  on dört yıl hizmeti sonucu Merzifon’un Harız köyüne yerleşmek için izin istediğinde  O sırada Hacı Bektaş dergâhının başında bulunan Cemalettin Çelebi’nin:

 

Ben elden geldikçe eylerim dua

Sıdkî sadakatin unutmam Sıdkî

Hünkâr’a emanet cümle ashabım

Cem-i himmetini unutmam Sıdkî!   (Yardımcı, 1993: 147).

 

deyişinden sonra Sıtkî mahlasını alıp:

 

Mahlasım Pervane gezdim bir zaman

                        Sıdkî mahlasını verdi bir üstad

                        Yedullay sureti okundu ilân

Hamdülillâh beni eyledi irşad

 

deyip, bu olaydan sonra bütün şiirlerini Sıdkî mahlası ile söylemiş, 1862-1928 yılları arasında  bir yaşam süren Sıdkî, Hacı Bektaş’tan mahlas alan âşıklar arasına katılmıştır.

Hacı Bektaş’ın manevi etkisi altında kalıp, Hacı Bektaş’a gidip dergâha hizmet ederek mahlas alan âşıklardan biri de Kul Sevindik’tir.

Asıl adı Mustafa olan âşık Hacı Bektaş’ta Feyzullah Çelebi’ye saz çalıp şiirler söylemiş,  sazı ve sözünü çok beğenen Feyzullah Çelebi’nin “Ne güzel söyledin evlat, sevindik.” sözü üzerine mahlası Kul Sevindik olmuştur.   (Yardımcı – Kazancı, 1993: 101).

Şiirlerinde Allah, Muhammet, Hz. Ali,  Ehlibeyt ve Hacı Bektaş sevgisini büyük bir coşku ile işleyen, bir deyişinde:

 

Esirî der kadim ikrar uluya

Hazreti pîr Hacı Bektaş Veli’ye

Ahd u amanımız Kalu Beli’ye

Kavuşturup bulduran Hak bulan Hak!    (Yardımcı, 1998: 296).

 

diyen ve asıl adı Mehmet olan XIX.Yüzyılın güçlü âşıklarından Esirî de Hacı Bektaş’tan manevi himmet alıp Mahlasına da Hacıbektaş’ta kavuşan âşıklardandır.

Âşık Mehmet 20 yaşına geldiği zaman artık kabuğuna sığamaz olur ve bir gün kardeşlerine “Benim özümde muhabbet coş eyledi. Ben Hacı Bektaş’ta Feyzullah Çelebi’yi ziyarete gideceğim.” diye,  köyünü terk edip Hacı Bektaş’a gider.

Hacı Bektaş Dergâhında  Feyzullah Çelebi’den himmet alıp âşıklığını beyan eder. Sazını ve sözünü dinleyen Feyzullah Çelebi: “Söyle Esirî’m sakla sırrımı.” deyince  de  o günden sonra şiirlerinde Esirî mahlasını kullanmaya başlar.

Kul Sabri’nin de önceleri Garip Ali adı ile şiirler söylerken Hacı Bektaş Dergahında  pîr tarafından “Önce sabretmeyi öğren, başarının sırrı sabırdır.” denmesi üzerine, Kul Sabri mahlasını aldığı bilinmektedir. (Aslanoğlu, 1985: 104).

Asıl adı Ahmet olan ve 1826’da Tokat’ta doğan Gedaî, mahlasını Hacı Bektaş’ta Bektaşi babalarından Yesarî Baba’dan almış:

 

Çok erler halk etti hazret-i bâri

Kimi şire bindi gem etti mârı

Velâkin yürütmek cansız divarı

Hacı Bektaş Veli Hünkâr’a mahsus! (Dağlı, 1943: 70).

 

deyip şiirlerinde içtenlikle Hacı Bektaş kerametlerinin yanı sıra Hacı Bektaş sevgisini işlemiştir.

1869’da Kangal’ın Yellice köyünde doğan Seyit Gökçe, Hacı Bektaş Postnişini Cemalettin Çelebi’nin Mahzunî mahlasını vermesinden sonra Mahzunî mahlasıyla özgün deyişler söylemiştir.

 

Yapı yapayım dersen temelden başla

Okuyayım dersen mektepte kışla

 

biçiminde öğüt ağırlıklı deyişleri ola Mahzunî, (Seyit Gökçe)’nin soyundan bazı kişiler Hacı Bektaş Tekkesiyle yakın ilişkide olmuş,  Osmanlılar zamanında ailesine berat ve fermanlar verilerek ayrıcalıklar tanınan bu aileden Şeyh Şazeli, tekkedeki Kahveci Postu olarak bilinen 9. postun sahipliği mertebesine yükselmiştir. Mahzunî’nin Bektaşi postnişinlerinden bu şahsa:

 

Medet Mürvet deyip geldim kapına

                        Nesl-i âl-i aba Şeyh Şazi Sultan    (Kaya, 2009/4:37)

 

biçiminde yakarışlarına rastlanmaktadır.

1871’de Şarkışla’nın Kılıççı köyünde doğan, Zileli Vâcit (Kerem Ali Baba Tekkesi dervişlerinden Derviş Mahmut)’ten erkân öğrenen, önceleri esas adı olan Veli mahlasıyla şiirler söylerken Bektaşi tarikatına girdikten sonra Hacıbektaş’ta mürşidi İsmail Hakkı Baba’nın Agâhî mahlasını vermesi üzerine mahlas değiştirip Agâhî mahlası ile deyişler söyleyen Agâhî:

 

Agâhî’yem ikrar verdim Ali’ye

El ele el Hakk’ın kudret eliye

Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş Velî’ye

O menzile varan cana kurbanız        (Kaya, 2018:73).

 

biçiminde Hacı Bektaş sevgisini canı gönülden dile getirenlerdendir

Sivas’ın güçlü âşıklarından olup 1863’te Şarkışla’nın Saraç köyünde doğan, 1917’de köyünde vefat eden ve asıl adı Hıdır Hulusi olan Haydarî, mahlasını Hacıbektaş’ta piri Cemal Efendi’den almıştır. Bir deyişindeki:

 

Haydarî’yem gördüm al yeşil eli

Dostumun destinden içmişim dolu     (Kaya, 2009/3: 152).

 

İfadesinden hareketle  badeli âşıklardan olduğunu vurgulayan Haydarî:

 

Haydarî ilm okudum Ali’den

Mürşitim bilmişim kalu beladan

Dersin aldım Hacı Bektaş Veli’den

Kutb-ı devran oldu ol Cemalullah    (Kaya, 2009/3: 150).

 

türünde deyişleriyle Hacı Bektaş sevgisini dile getirenlerdendir.

Hacıbektaş’ta sazını ve sözünü dinleyen Cemalettin Çelebi’den mahlas alan âşıklardan biri de Tokat’ın Artova ilçesi Beyazıt köyünden asıl adı Mehmet olan Demanî Baba’dır. Demanî:

 

Ey gönül gezme serseri

Damardan girsin içeri

Pîrim Hacı Bektaş Veli

Divanından mahrum etme     (Atalay, 1982:13)

ve

Çarhı devranı dönderen

Hacı Bektaş’ı Veli’dir

Cümleye nasip gönderen

Hacı Bektaş’ı Veli’dir      (Atalay, 1982:49)

 

gibi rahat söyleyişleriyle tanınmaktadır.

Şarkışla’nın Kale köyünde 1855’te doğan ve ilk şiirlerinde kendi asıl adı olan Hüseyin mahlası ile şiirler söylerken Hacı Bektaş dergâhını ziyaretinden sonra Hüdaî mahlasını almış ve Hüdaî adı ile:

 

Kerameti çoktur Kızıldelı’nin

Balım Sultan Hacı Bektaş Veli’nin

Her muhipte damgası var Ali’nin

Niyazımız kabul olsun hacılar

 

gibi Alevi Bektaşi felsefesini yansıtan deyişler söylemiştir.

Hacı Bektaş Dergahında mahlas alan âşıklardan biri de:

 

Haydar Muhlisî’yim içtim bir dolu

                        Hüseyni sevenler sürdü bu yolu

                        Pirim Hünkâr Hacı Bektaı Veli

                        Aslım Şemsi Sultan Kara Kesici     (Aslanoğlu, 1961: 52-53)

 

biçiminde deyişleri olan, asıl adı Ali olup rüyasında dolu içerek badeli âşıklar kervanına katılan Muhlisî’ye  mahlasını Hacı Bektaş Dergahı postnişinlerinden Ahmet Cemalettin Efendi vermiştir.

Yıldızeli’nin Kavşak köyünden olup 20.Yüzyılın başlarında yörenin önemli âşıkları arasında görülen Hulusi İpek Hacıbektaş’a gidince o dönem postnişin olan Çelebi’nin: “Hulus-ı  pek geldin mi” demesi üzerine asıl adı Abidin olan âşık kendisine Hulusî mahlasını alıp bu mahlasla:

 

Dilimde tesbihim kalbimde virdim

Beytullah üstünde nurunu gördüm

Hacı Bektaş dergâhına yol sürdüm

Hünkâr Hacı Bektaş Veli diyerek

 

**

Hulusî’nin sebakını yazan var

Müminleri bir katara düzen var

Bu dünyada amelini yazan var

Hünkâr Hacı Bektaş Veli diyerek       (Kaya, 2009/3: 191-195).

 

biçiminde özgün deyişler söylemiştir .

1851-1914 yıllarında yaşayan, Hacı Bektaş dergahından nasip ve mahlas alan Zileli âşıklardan Gulam Haydar’ın:

 

Doksan bin ere de mana yetiren

Zemheride yağal elma bitiren

Bir emriyle Akpınar’ı getiren

Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin kendi    (Yardımcı, 2004:140)

 

deyişi de Hacı Bektaş Veli’nin kerametlerini sergileyen deyişlerden biridir. [1]

 

 

Sonuç

Bu çalışma ile, Hacı Bektaş Veli’nin Alevi Bektaşi şiir geleneği içerisinde önemli konularından bir tanesini Hacı Bektaş Veli sevgisinin oluşturduğu ve Hacı Bektaş Veli’nin himmetinden nasiplenmek isteyen bütün âşıkların temel konularından birisini teşkil ettiği ortaya konulmuştur.

Hacı Bektaş Veli, âşıkların şiirlerinde anlattıkları marifet serencamlarını ve tecrübelerinin aktarımında büyük bir maneviyat eridir ve kendisinden sonrakilere de mürşit-pir olmuştur. Âşıklar, şiirlerinde ikinci olarak hakikati aktarmışlar ve bu hakikatin aktarımında araç olarak başvurmaktadırlar.

Âşıkların sadece Hacı Bektaş Veli değil, dergahta önemli mevkilere gelmiş, postnişin olmuş saygın kişilerden de medet umdukları örneklerle gösterilmiştir.

Marifet seferini tamamlayan âşık, hem kendi hem de bu yolda yürüyen yol oğullarının hikâyesini dile getirip seslendirdiği için de toplumun bütün katmanlarında yaygınlaşıp dilden dile diyardan diyara ulaşmıştır.

Hakikat, seyrinde bulunan erlerin hikâyesiyle de hem kendi ulaştıkları, ulaşmak istedikleri yeri hem de hakikat makamına ulaşan erlerin himmetini talepleri, şiirin konularından en önemlisini teşkil ederken yine bu sese kulak veren yol âşıklarının da dilinde ve gönlünde, şiirleri yer etmiştir.

Mahlas alma geleneğinin Alevi Bektaşi âşıklarınca ne denli önemli olduğu görülmüş, pirin ve mürşidin verdiği mahlas âşığın yıllarca kullandığı mahlasını değiştirecek kadar önemli olduğu örnekleriyle gösterilmiştir.

 

Kaynakça

  • Aslanoğlu, İbrahim. (1961). Divriği Şairleri. İstanbul: Ekin Basımevi.
  • Aslanoğlu, İbrahim. (1984). Âşık Veli Hayatı-Kişiliği-Deyişleri. Ankara: Kültür Bakanlığı MFAD Yayınları.
  • Aslanoğlu, İbrahim. (1985). Söz Mülkünün Sultanları. İstanbul: Erman Yayınları.
  • Aslanoğlu, İbrahim. (1995) .Kul Himmet Üstadım. İstanbul: Can Yayınları.
  • Aslanoğlu, İbrahim. (1997). Kul Himmet. İstanbul: Ekin Yayınları.
  • Âşık Hüdaî. (1996). Sevginin Ozanı, Ankara: Saypa Yayınları.
  • Âşık Kul Semai Baba. (1991). Divanı-Nefesleri. İstanbul: Anadolu Matbaası.
  • Atalay, Adil Ali. (1982). Âşık Demanî Baba Hayatı ve Şiirleri. İstanbul: Can Yay.
  • Babacanoğlu, M. Demirel. (1992). Âşık Haydar Aslan – İnsan Hayranıyım, Adana.
  • Birdoğan, Nejat. (1991). Şah İsmail Hatayi. İstanbul: Can Yayınları.
  • Birdoğan, Nejat.(1992). Hasan Dede Kasabası ve Hasan Dede. Ankara. Dinç Ofset.
  • Çelebi, Cemal. (2001). Dergâh Bülbülü Ozan Deli Cemal’in Yaşamı, Şiirleri ve Deyişleri. İstanbul: Vira Matbaası.
  • Çırakman, Hüseyin. (1992). Çorumlu Halk Ozanları. İstanbul. Alev Yayınları.
  • Çırakman, Sönmez. (1999). Ozanca Yaşamak, Halk Ozanı Hüseyin Çırakman, Yaşamı, Kişiliği ve Eserleri. Ankara: Talmer Matbaacılık.
  • Çıblak, Nilgün Coşkun – Bülent Değer. (2017).Yeniceli Âşık Sıdkî Baba ve Popürerlik Çerçevesinde Kültür Sanat Sempozyumu Bildirileri. Mersin: Tuğba Ofset.
  • Dağlı, Muhtar Yahya. (1943). Tokatlı Gedaî. İstanbul: Maarif Kitabevi.
  • Dizdaroğlu, Hikmet. (1969). Halk Şiirinde Türler. Ankara. TDK Yayını.
  • Gölpınarlı, Abdülbaki. (1972). Türk Tasavvuf Şiiri Antolojisi. İstanbul: Milliyet Yay.
  • Güzel, Abdurrahman. (2004). Dini – Tasavvufi Türk Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay.
  • İvgin, Hayrettin -A. E. Bozyiğit. (2016). Kalecikli Âşık Mir’atî. Ankara: Arkadaş Yay.
  • Kaya, Doğan. (2009). Sivas Halk Şairleri I-V. Sivas: Önder Matbaacılık.
  • Kaya, Doğan. (2018). Şarkışlalı Âşık Agâhî. Kayseri: Orka Matbaacılık.
  • Kızan, Ali-Namık Kemal Doğanay. (2014). Âşık Remzânî Yaşamaı, Sanatı Şiirleri. İstanbul. Hünkâr Yayınları.
  • Koca, Turgut. (1990). Bektaşi Nefesleri ve Şairleri. İstanbul: Maarif Kütüphanesi.
  • Koca, Şevki – Dursun Gümüşoğlu. (2003). Ahmed Edib Harabi Divanı, Yaşamı ve Tüm Şiirleri. İstanbul: Can Yayınları.
  • Kocatürk, Vasfi Mahir. (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Edebiyat Yayınları.
  • Koçak, Yunus. (1980). Hilalî Baba. Ankara: Özbilgi Matbaası.
  • Koçak, Yunus (1998). Hasan Dede Hayatı ve Öğretisi. Ankara: Pelin Ofset.
  • Kurt, Necdet. (2016). El Vurup Yaremi İncitme Tabip. İzmir: Kanyılmaz Mat.
  • Kutlu, Şemsettin. (1997). Şâir Dertli C.I. İstanbul.Tercüman Yay.
  • Kutsi, Tahir (1995). Âşık Hasan Dede. İstanbul: Toker Yayınları.
  • Nar, İsmail (1999). Duygu Seli. Ankara: TBMM Vakfı Ofset Tesisleri.
  • Özdemir, Ahmet (2010). İki Kapılı Handa Âşık Veysel, İstanbul: Avcıol Basım Yayın.
  • Özmen, İsmail. (1994). Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, Cilt 1-5. Ankara: Saypa Yay.
  • Özmenş İsmail. (2002). Teslim Abdal Hayatı ve Şiirleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
  • Öztelli, Cahit (1969). Onyedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesimî. Ankara: Töyko Mat.6
  • Öztelli, Cahit (1973). Bektaşi Gülleri. İstanbul: Milliyet Yayınları.
  • Pehlivanlı, Mehmet (1992). Gazi Âşık Hasan Dede. Ankara: Ayyıldız Matbaası.
  • Seyirci, Musa. (1992). Abdal Musa Sultan. İstanbul: Der Yayınları.
  • Sezgin, Abdülkadir.(1991). Hacı Bektaş Veli ve Bektaşilik. İstanbul: Sezgin Neşriyat.
  • Uluçay, Ömer (1995). Âşık Veysel, Araştırma-Tartışma-Alıntı. Adana: Hakan Ofset.
  • Ulusoy, A. Cemalettin (2000). Pîr Dergâhından Nefesler. Ankara: Ajans Türk Matbaacılık.
  • Vaktidolu, Adil Ali Atalay (1997) Erzurumlu Halk Ozanı Noksanî Baba, İstanbul: Can Yayyınları.
  • Vaktidolu, Adil Ali Atalay. (2019). Hatayî Şah Hatayî Anadolu Hatayileri Divanı. İstanbul: Can Yayınları.
  • Yardımcı, Mehmet. (1989). Zileli Âşık Talibî. İstanbul: İnanç Yayınları.
  • Yardımcı, Mehmet. (1993). Halkbilim ve Edebiyat Yazıları. Malatya: Açıksöz Yay.
  • Yardımcı, Mehmet. (1998). Malatya’da Âşıklık Geleneği ve Hekimhanlı Esirî’nin Sanatı. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi. Elazığ.
  • Yardımcı, Mehmet.(1983) Yüzyıllar Boyu Zileli Halk Ozanları. Ankara: Ayyıldız Mat.
  • Yardımcı, Mehmet. (2017). Esirî Baba, Hayatı Sanatı Deyişleri. İstanbul: Özgül Yay.
  • Yardımcı, Mehmet. (2004). 16.yüzyıldan Günümüze İz Bırakan Zileli Şairler, İzmir: Kanyılmaz Mat.
  • Yardımcı, Mehmet. (2006). Âşık Aydın Ali (Ali Söyleyen), Hayatı, Sanatı, Şiirlerinden Örnekler. Ankara: Ürün Yayınları.
  • Yardımcı, Mehmet – Hayrettin İvgin. (1983). Zileli Fedaî. Ankara: Ayyıldız Matbaası.
  • Yardımcı, Mehmet – Hayrettin İvgin. (1988). Zileli Âşık Zefil Necmi. Ankara:Özen Matbaası
  • Yardımcı, Mehmet – Hayrettin İvgin (1996). Zileli Âşık Ceyhunî ve Diğer Ceyhunîler. Ankara: Ürün Yayınları.
  • Yardımcı, Mehmet – Osman Kazancı (1993). Hekimhan Folkloru ve Hekimhanlı Halk Şairleri. Malatya: Açıksöz Yayınları.
  • Yıldırım, Ali. (1997). Başlangıcından Günümüze Alevi Bektaşi Deyişleri, Cilt I-II. Ankara: Uyum Yayınları.
  • Zaman, Süleyman. (2009). Yedi Ulu Ozan. İstanbul: Can Yayınları.

* Samut: Az susan.

[1] Hacıbektaş Dergâhından Himmet ve Mahlas Alan Âşıklarda Hacıbektaş Sevgisini ustaca dile ve tele döken âşıkların hayatta olmayanlarına rahmet diler, yaşayan âşıkların diline ve teline tanrı güç versin derim.

Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI

Zile (8 Ağustos 1945) Babası, Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’e ilk giren sivari bölüğünde yer alan Muharip Gazi (Hacırecep Oğullarından 1315 Doğumlu Ali Oğlu Mustafa) Mustafa Yardımcı’dır. İlk, Orta ve yüksek Öğrenimini Zile, Ankara, Tokat, Trabzon ve Malatya’da tamamladı. Yurdun çeşitli yörelerinde edebiyat öğretmenlikleri ve müdürlüklerde bulundu. 1983’te Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlük okutmanı oldu. Tokat Ziraat Fakültesi Türk Dili okutmanı iken, 1985’te İnönü Üniversitesi Personel Dairesi Başkanlığına atandı. İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Türk Halk Edebiyatı alanında yüksek lisans, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Türk Halk Edebiyatı alanında doktora yaptı. Yrd Doç Dr ünvanıyla kurucusu olduğu Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nden yaş haddinden emekli oldu. Evli ve iki çocuk babası Yardımcı ; Ulusal ve Uluslararası pek çok sempozyum, seminer ve bilimsel kongrelerde 50 kadar bildiri sundu, 50'nin üzerinde makale yazdı ve 43 kitap yayımladı. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Tekrarsız Süslemeler

Tekrarsız Süslemeler

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 3 Aralık 2024
Sistematik Hatalar Bahçesi

Sistematik Hatalar Bahçesi

Ekrem Hayri PEKER, 3 Aralık 2024
Merdiven

Merdiven

Haber Merkezi, 21 Kasım 2024
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024