Hakkımızda
Birkaç yıl önce televizyonda izlediğim bir tarih sitesinden sonra zihnime “Farklı bir tarih sitesi kurup, bildiklerimizi aktarmalı ve araştırmacı arkadaşlarıma bir platform oluşturmalıyım” düşüncesi yerleşti. Programdaki tarihçi profesör, “Türkler Anadolu’ya 1071’den sonra geldiler” deyince, harekete geçmenin zamanı gldiği konusundaki görüşüm netleşti.
Doğu Roma’nın çok sayıda Bulgar Türkünü Marmara Bölgesine, Doğu Karadeniz’e ve Araplarla olan sınırlara yerleştirdiğini, 1071 öncesinde Anadolu’ya Uz ve Peçeneklerin yerleştirildiğini biliyordum. Bizans, yani Doğu Roma tarihini yazan G. Ostrogosky Malazgirt Savaşı öncesi sadece Ankara’da beş Peçenek köyü olduğunu yazar. Bu Türkler ikta usulü yerleştirilmişlerdi.
Diğer bir husus da 1071 öncesi çok sayıda Türkmen, anadolu içlerine akmış, bilhassa Ege vadilerine ve Batı karadeniz’e yerleşmeye başlamıştı. Büyük Selçuklu Devleti’nin Anadolu’yu fetih düşüncesi yoktu. Romanes Diogenes, bu Türkmenleri kontrol ettiğini düşündüğü Selçuklu Hükümdarı Alpaslan ile hesaplaşmaya gitmişti. Romanes Diogenes’in ordusunda bulunan uz ve Peçenekler’in büyük bir bölümü Alpaslan’ın safına geçince savaşın kaderi belli oldu. Malazgirt, Doğu Roma’nın bağımsız Türkmen gruplarının Anadolu’ya geçmesinin önlenemeyeceğini göstermiştir. Selçuklu Hanedanı’ndan Ebu’l Kasım, Doğu Roma’nın iç çatışmalarından faydalanarak İznik’i ele geçirdi ve hanedanın diğer kolundan Kutalmışoğlu’nu davet etti.
Tarih ve siyasetin ayrılmaz bir ikili olduğunu, Batının emperyalist amaçları için tarihi nasıl kullandığını; başka milletleri nasıl aşağıladığını, “Irkların doğal seleksiyonu” olduğunu öne sürerek, dünya üzerindeki diğer halkların bir kısmının kendilerine hizmet etmesi gereken diğerlerinin ise yok edilmesi gereken diye bir ayrım yaptığını; bu ırkçı felsefenin 20. asrı nasıl kana buladığının bilincindeyiz. Batıda bugün de görülen ırkçılığın temelinde bu felsefe yatar.
Öte yandan göçmen ve göçer farkını anlayamayan, “Atlı halkları” yağmacı gören ve onların uygarlığa yaptığı katkıyı yok sayan çok sayıda “yerli” akademisyen tarihçimiz olduğunu da biliyoruz.
Çevremde akademisyen olmayan, bir kısmı fen kökenli mesleklerden, bazıları tarih konusunda tahsilsiz ama Osmanlıca’ya vakıf çok sayıda araştırmacının çok değerli ürünler verdiğini gördüm.
Arkadaşım Tayfun Çavuşoğlu ile birlikte ilk adımı attık… Belgeseltarih.com’un bu araştırmacılar için bir platform olmasını istedik. Yazarlarımızın farklı bakışa sahip olmasını istedik. Yazdıklarımızın klasik tekrarlardan farklı, okura farklı bir pencere açmasını diledik.
Başaracağımıza inanıyoruz…
Ekrem Hayri PEKER
26 Mart 2018