Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk devrimlerinin en önemlisinin harf devrimi olduğunu düşünüyorum. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde okuma yazma oranı %7 olduğu kayıtlarda yazılıdır. Osmanlının gayrimüslim vatandaşlarında bu oran çok daha yüksekti. Gayrimüslimler arasında okullaşma oranı da çok yüksekti.
Sadece okur-yazar açısından değil, kütüphane açısından da fakirdik.“Makedonya’da Eşkıyalık ve Son Osmanlı Yönetimi ” kitabını yazan Tahsin Uzer, Balkanlarda her şehir, her kasaba ve her köyde kütüphane varken, Müslüman halka yönelik tek kütüphanenin Florina’da olduğunu yazar. İlber Ortaylı,” İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı” kitabının “Laik Hukuk ve Eğitimin Gelişmesi” bölümünde Osmanlı Devleti’ndeki gayri Müslim nüfusun eğitim alanındaki faaliyetlerini, açtığı okulları ve kültürel gelişmesini anlatır. Protestan misyonerlerin okul açma çabaları Balkanlarda bir sonuç vermez ve misyonerler Anadolu ve Suriye’ye yönelirler. Sadece 1863 yılında açılan Robert Kolej başarılı olur. İlk Müslüman öğrenci açılışından 40 yıl sonra mezun olur. Balkan devletlerinin yönetici kadrosu burada yetiştirilir. Anadolu’yu örümcek ağı gibi saran misyoner okullarının bir kısmı savaş yıllarında kalanı da cumhuriyet döneminde kapanır veya kapatılır.
Türk devlet memurlarının çoğu, dönemin yazarlar Latin harflerini biliyorlardı. Harf devrimin temelini de bu teşkil etti. İsmet İnönü, Atatürk’ün kendine bu üç yıl önce fikri açtığını ve karşı çıktığını anılarında belirtir. Daha önce Enver Paşa, alfabenin kolayca öğrenilmesi için düzeltme yapmış, ama “Enveriye” denilen bu alfabe tutulmamıştı.
Azerbaycan’da Şubat 1926 yılında Bakü’de toplanan ve Türkiye’den Tarihçi, Türkolog, Ordinaryüs Profesör (daha sonra dışişleri bakanlığı yaptı) M. Fuat Köprülü’nün katıldığı ilk Türkoloji kongresinde Azerbaycan Latin alfabesine geçme kararı aldı. Bu kararı daha sonra Sovyetler Birliği içindeki Türk Cumhuriyetleri ve özerk Türk cumhuriyetleri de uygulamaya başladı.
Yüzyıllardır Osmanlı Devleti ile diğer Türk halkları arasındaki alfabe birliği bu şekilde sona erdi. Bunum üzerine daha önce Latin alfabesine geçme tartışmaları tekrar gündeme geldi. 1 Kasım 1928 tarihinde TBMM’nde Latin alfabesine geçme kararı oy birliği ile kabul edildi. Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’in hazırladığı “Millet Mektepleri Talimatnamesi” 11 Kasım 1928’de Bakanlar Kurulu’nda onaylandı ve 7284 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 24 Kasım 1928’de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla yürürlüğe girdi.
Bu devrim yapmak çok sancılı oldu. Öncesinde İnönü’nün muhalefeti vardır. İnönü, “Hatıralar” adlı kitabında da şunları yazar: “Atatürk, bir iki seneden beri bunu düşünüyordu. Ben önce buna karşı mukavemet ettim.”(İnönü, Hatıralar, s:483, Ankara, 2009, 3. Baskı)
İnönü, anılarında karşı çıkma gerekçesini bu devrimin uygulamasının uzun süreceğini ve başarısız olacağına inandığı için yaptığını söyler. Atatürk’e: “Yapamazsınız, siz yapamayacaksınız. Başkası hiç yapamayacak.” (Age. s:484)
İnönü, ikna olunca 1925 yılında kurulan ve bütçeden ödenek ayrılan “Yeni Yazı Araştırma Kurulu” üç yıl sonra toplanıp, çalışmaya başladı.
Tarihçi ve sonra bir dönem milletvekili olan Ahmet Cevat Emre (1878-1961), Atatürk’ün İsmet İnönü’yle yedi saat tartışarak ikna ettiğini anlatır (Şükrü Galip Erker, Türk Kültür Devrimi ve Karşı Devrim, s.80, Ankara, 1976). Yeni alfabeye Latin Alfabesi adını İnönü vermiştir.
Yönetmeliğe göre daha önce okuma yazma bilsin bilmesin 16-45 yaş arası her Türk vatandaşının kurulacak Millet Mektepleri’nde kurs görmesi zorunlu idi. 45 yaş üstünün katılımı gönüllüydü. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, bu okulların Genel Başkanlığını ve “Başöğretmenliği”ni üstlendi.
52 maddeden oluşan yönetmelikte okulların amacı, öğretim, derslere devam şartları, dershaneler için harcanacak paranın sağlanması, propaganda için basının kullanılması, başarılı olanlara verilecek belgeler belirtilmişti.
Yönetmelik, bir yıllık uygulama süresinden sonra değişikliklere uğradı.22 Eylül 1929’da yayınlanan yeni yönetmeliğe göre millet mekteplerinde vatandaşlara okuma-yazma öğretmenin yanı sıra hayat ve maişetlerinin ve vatandaşlık sıfatlarının gerektirdiği ana bilgilerin verilmesi amaçlanmıştır.
Millet Mekteplerinin resmen açılışı 1 Ocak 1929’da gerçekleşti. O gün, yurtta “Maarif Bayramı” olarak kutlandı. Eski yazı bilenler iki ay, hiç okuma-yazma bilmeyenler dört ay eğitim göreceklerdi.
Eğitim seferberliğinin başladığı ilk yılda 20487 derslik açıldı; 1075500 kişi bu okullara devam etti ve 597010 kişi okuma yazma öğrenerek belge aldı. Bunların yaklaşık 200 bini kadındı.
Okullar doğu Anadolu dâhil bütün ülkeye yayıldı. Okul olmayan köylere yeni harfleri öğretmeleri için kurs hocaları gönderildi. Gaz lambaları ve mum ışığında dersler yapıldı. Sınıflarda dede, nine, oğul ve torun aynı sınıflarda eğitim görüyordu. Bazı fabrikalar çalışanları için kurs açtılar. İpekçi Yüksel Ünal, annesinin kendisine “Atatürk’ün ziyaret ettiği M.Kolsuz Faik İpek fabrikası sahibi ve yöneticilerine okuma-yazma öğretmen için çalışanlarınıza kurs verin” dediğini anlattı.
Dünyadaki ekonomik bunalım nedeniyle yeterli ödenek ayrılamaması sonucu zamanla millet mekteplerinin etkinlikleri azaldı ancak üç yılda 1,5 milyon vatandaş okuryazar hale getirilebildi. 1928-1935 arasında “Millet Mektepleri” adıyla hizmet veren yaygın öğretim kurumları, 1936-1950 arasında “Ulus Okulları” adıyla hizmete devam etti.
Öğrenim 1 Kasım’da başlardı. Haftada üç gün en az altı saat ders yapılırdı ve derslere devam zorunluluğu vardı. Dörder aylık iki program uygulanmaktaydı. Hiç okuma-yazma bilmeyenler A dershanesinde okuma yazma, dilbilgisi, basit matematik işlemleri öğrenirdi. A dershanesini bitirenler, B dershanesine devam edebilirdi. Bu dershanede Hesap ve Ölçüler, Sağlık Bilgisi, Yurt Bilgisi dersleri okutulurdu. Bu dershanede devam zorunlu değildi.
Millet mekteplerinde her eğitim döneminin sonunda sınav uygulanır, kazananlara bitirme belgesi verilirdi. Başarılı olamayanlar ikinci bir kursa devam ederdi. Sınavlarda ilk üçe girenlere Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın imzasını taşıyan birer Anayasa ile halk yayınlarından ücretsiz yararlanma hakkın hediye edilirdi.
Millet mekteplerinde 50.690 öğretmen görev yapmıştı. Resmî veya özel Türk okullarının öğretmenleri, yabancı ve azınlık okullarının Türkçe, tarih, coğrafya öğretmenleri, Millet Mektepleri’nin öğretim kadrosunu oluşturuyordu. Gerekli görüldüğünde orta dereceli okul öğretmenleri öğretmenlik veya müfettişlik ile görevlendirildi.
Gerekli hallerde öğretmen olmayan aydın kişilere de bir yeterlilik kurulu tarafından “Millet Mektebi Öğretmeni” unvanı ve belgesi verildi. Seyyar Millet Mekteplerinde “seyyar öğretmenler” görevlendirildi. Bu öğretmenler görevlendirildikleri yerlere kitap, kâğıt, kalem, tebeşir, portatif kara tahta, siya mat muşamba gibi ihtiyaçları yanlarında götürmekteydi.
İller, millet mektepleri için yer sağlamak, il bütçesinden kaynak ayırmak, öğretim araçlarını ve yayınlarını sağlamak, halkı özendirmekle görevlendirilmişti.
Ülkede, “Sabit”, “Seyyar” (Gezici), “Özel” olmak üzere üç tür Millet Mektebi hizmet vermiştir. Bunlara daha sonra “Köy Yatı Mektepleri” ile “Halk Okuma Odaları” eklenmiştir.
Sabit Millet Mektepleri için eğitimin okul, kahvehane, cami, köy odası gibi yerlerde kuruldu. Gündüz çocuklar, akşam yetişkinler ders görürdü. Nüfusu yoğun yerleşim yerlerinde sabit millet mektepleri açıldı.
Gezici Millet Mektepleri ise okulu olmayan köylerde yalnızca bir dönem için açılırdı. Kış döneminde kasım ayından şubat sonuna kadar çalışmalarını sürdürürdü. Kışın dershane açılmayanlar bölgelere yaz dershaneleri açılmıştır.
Millet Mektepleri, hapishaneler, bankalar gibi bazı devlet kurumları ile büyük çiftlik ve fabrikalarda açılarak çalışanların okuryazar hale getirilmesi amaçlanmıştır.
Bazı bölgelerde yatılı Millet Mektupları açıldı. Amaç, bu dershanelerde okuma-yazma öğrenen çocukların köylerine döndüklerinde diğer çocuklara okuma-yazma öğretmesi idi.
1930’dan itibaren “Halk Okuma Odaları” açıldı. Halka okuma yazmayı sevdirmek, unutmamalarını sağlamak ve pratik bilgiler almalarına yardımcı olmak üzere. 1933 yılında sayısı 778’e ulaştı.
Kurslara katılanların okuryazarlıklarını ve bilgilenmelerini sürdürmek öğrendiklerini unutmamalarını ve pekiştirmelerini sağlamak için “Halk Mecmuası” adlı haftalık ücretsiz dergi yayınlandı. Bu dergi, 11 Şubat 1929’da yayın hayatına başladı.
1936 yılında bu okullardan 2.5 milyon insan mezun oldu. Ülke nüfusunun 17 milyon olduğu düşünüldüğünde uygulamanın çok başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
Millet Mektepleri’nin farklı bir versiyonu askeri birliklerde uygulandı. Âli Mektep adı verilen kurslarda okuma yazma bilmeyen erata okuma yazma eğitimi verildi. Okullaşmanın arttığı yetmişlerin başında bu uygulama sona erdi.
Kimya mühendisi, araştırmacı, yazar.
Bursa Mustafakemalpaşa’da (1954) doğdu. Anadolu Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu.
TUBİTAK veri tabanına kayıtlı “Teknoloji tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel İş Geliştirme” mentörü, C Grubu iş Güvenliği uzmanı olarak Nano kimyasalların tekstil materyallerine uygulamalar konusunda üniversitelerde konferanslar verdi.
Yayınlanmış kitaplarından bazıları:
"Kuşçubaşı Hacı Sami Bey",
"Özbek Mektupları",
"Yeşim Taşı - Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler",
"Kafkasya'dan Anadolu'ya - Zekeriya Efendi".
Belgeseltarih.com kurucu ortağı ve yazarıdır.
E-Posta: [email protected]