Doğu Beyazıt Gürkan Sempozyumları
Türk Halk İnançlarında Kurt
Bu yazı katılmış bulunduğumuz birisi Türkiye’de Diğeri İran’da iki müteakip uluslar arası sempozyum münasebetiyle derlediğimiz bilgilerden oluşmuştur. Tespitlerimiz arasında doğal olarak halk inançları ön plana çıkmıştır. Daha evvel İran’da birisi Kum merkezli ve diğeri Güney Azerbaycan merkezli seyahatlerimiz olmuştu. Bu defa İran Türkmenistan’ı veya Batı Türkistan’da bulunduk.
İran Türkmenleri Türkmen ansiklopedisi hazırlamaktadır. Vermiş olduğumuz Malazgirt Savaşı (Anadurdi Kerim) Tuğrul Bey ve Halifeler Kütüphanesi (Almaz Yazverdiyev) Horasan ve Esderabat’ta Türkmenler (Esatullah Mattufi) Günbet Kenti Tarihi (İbrahim Ketle) Yabku Tarihi (Annadurdi Ünsuri) Sivas Yöresinde Türkmen Halk Şairleri (Doğan Kaya) Türkiye’de Türkmen Kültür Envanteri / Teorik Bibliyografya Denemesi 1995-2005 (Yaşar Kalafat) Anayurttan Anadolu’ya Türkmen Göçleri (Tufan Gündüz) Estarabat ve Türkmen Varlığı (Cemşit Kaimi) Tuğrul’un Dünya Görüşü (H. Alyar) Karakoyunlu Türkmen Devleti (Aras Polat Akayev) Anadolu’da Varsak Türkmenleri (Ahmet Gökbel) X-XI. Asırlarda Orta Asya’da Doğu Selçukluları (Lokman Baymatar) gibi bildiriler bu ansiklopediye girecekler.
Sempozyum programında yer alan C. Türkel, İ. Ünver, A. Atar, A. Taşkın, A Şamil, M, Uslu, B. M. Gerey, A. B. Soyyer, M. Arıkan, H. Kurbanov, M. Şahin, N. Şahin, U. Çaycı, M.N. Sınacı, İ. Yasin, P. Dönmez, Z. Taştan, E. Mehmetova katılamamışlarken sempozyumda ayrıca başka tür gruplarda bildiriler vermiştir. Protokol konuşmaları arasında Türkmen milletvekili Dr. İri’de bir konuşma yapmıştır. Türkmen Sahra Partisi’nden İran parlamentosuna 2 Türkmen milletvekili daha girmiştir. Türkmen ansiklopedisi için biz ayrıca “Ruhmane Türkmenistan ve Türkmenbaşı”,” Halkbilimi İtibariyle Türkmen Milli Kültüründe Devamlılık” isimli evvelce Serhat Kültürü dergisinin Fahretin Kırzoğlu hatıra sayısında yer alan 2 yazımızı, Türk Dünyası Türkmen Halk İnançları Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a , Türk Halk İnançları ve İran Türklüğü isimli 3 kitabımızı armağan ettik. A. Gökbel’in Kıpçak kitabı ile bizim Türkmen Halk İnançları kitabımızın Farsça’ya çevrilerek yayınlanması üzerinde durulmaktadır.
Gülistan televizyon kanalı birkaç arkadaşımızdan bu arada da bizden mülakat aldı. Daha ziyade İran’a kaçıncı kez geldiğimiz, neden geldiğimiz, sempozyumun amacı gibi konular üzerinde duruldu. Ayrıca bazı Türkmen yerel gazeteleri ve üniversitenin ayda bir çıkmakta olan dergisine tebliğimizin özetini verdik. TRT İnt’in Kaşkayiler konusunda yapmış olduğu kültür programı burada bir hayli olumlu etki yapmış Esatullah Mattufi Merdani’nin 5000’i bulan kelime derlemesi çalışmasını görüştük. Burada herhangi bir resmi makamdan hiçbir baskı görmedik.
Biz Gürkan sempozyumuna, 1. Uluslar arası Ağrı Dağı ve Nuh’un Gemisi Sempozyumuna (7-11 Eylül 2005) katıldıktan sonra iştirak ettik. Burada “Doğu Anadolu Halk Kültürü’nde Kurt” konulu bir bildiri verdik. Kurtla ilgili tespitlerimiz bu sempozyum münasebetiyle de gelişme imkanı buldular. Kars yöresinde varlığı bilinen “Sende kurt büzüğü mü var? Her toplumda kabul görüyorsun sözün insana batmıyor.” sözünün Sivas yöresinde de varlığını öğrendik.
Kurtla ilgili başka halk inançları da derledik. Yasin Kılıç’ın aktardığı tespitinde; bir gün köpek kurda Süleyman peygamber ziyafet veriyormuş biz de gidip nasiplenelim der. Kurt bu teklifi kabul eder. Ziyafet yerine varıldığında köpek Süleyman peygamberin ayaklarını yalar kuyruğunu sallayarak dalkavukluğun her çeşidine başvurur. Bu manzarayı hayretler içerisinde izleyen kurt, köpeğe sana yazıklar olsun bir lokma ekmek için bu kadar dalkavukluğa değer mi ben rızkımı Rabbimden isteyeceğim diyerek ziyaret yerini terk eder ve Allah’tan rızkını ister. Bunun üzerine gökten kendisine lavaş ekmeği ve kudret helvası gönderilir. Kurdun bu hareketi bölgede mertliğe örnek olarak gösterilmektedir.
Kudret helvası İslam kaynakları ve Türk halk inançlarında da yer almaktadır. Kurtla köpeğin yaltaklanarak beslenme konusundaki ihtilafı kurdun boynunun neden kalın olduğuna dair anlatılan hikâyelerde de yer almaktadır.
Çıldır yöresindeki bir anlatıya göre ağzı bağlanmışken bağı açılmış kurt belirli bir yerde durur gözlerini gökyüzüne diker e ulur. Uluması bitince gökten kendisine helva ve ekmek yağarmış. (Kaynak kişi: Ali Murat Aktemur, Doğu Beyazıt 9.9.2005)
Mustafa Aksoy’un Sıraç Türkmenleri arasında halk kültürü tespitleri yaparken derlediği bir bilgiye göre; Sıraç Türkmenleri’nden bir fakir kadın çeşmeden su alırken çeşmeye bir kurt gelir ve ağzı ile getirdiği eti orada bırakır gider. Eti alıp yiyen kadın etten hamile kalır. Sıraçlar buradan çoğalırlar. Sıraçlar’ın bugün de bağlı oldukları ocağın adı “Kurt Oğlu Ocağı”dır. Zile’de bugün soyismine kurt, kurtlu, kurdoğlu olan pek çok aile vardır ve kendilerini Kurdoğlu Ocağı’nın varisi bilirler.(Kaynak Kişi: Dr. Mustafa Aksoy, kültür tarihçisi 12.9.2005 Tebriz) Biz daha evvel tespitini yaptığımız bir bilgiye göre at izi, nal yerinin kutsal kabul edildiğini görmüştük. Bu tespitimizi kurt izi ile ilgili aynı mahiyetteki inançlar izlemişti. Bu kere Tahsin Parlak’ın bir tespitine şahit olduk. T. Parlak kitabına pişmiş tuğla parçalarında kurt izlerini almıştı. Korkut Ata Devlet Üniversitesi Uluslararası Korkut Ata Mimarisi İlmi Araştırma Merkezi neşrettiği kitaba bu tespiti almıştır. (Tuğfan’dan Tuğran Denizi’ne Tuğran Denizi’nden Günümüze Aral’ın Sırları) Parlak’ın verdiği bilgiler arasında bu tür kurt izleri İslami inançlı halkın türbe duvarlarına taşındığı hususu da vardır. Topkapı Müzesi’nde Hz. Muhammed’in ayak izlerine ait taşın bulunduğunu biliyoruz. Keza İran’da İmam Rıza‘nın ayak izleri olduğuna inanılan “Kadengah”ın ziyaret olduğu da bilinmektedir. Kurt izinin kutsal kabul edilmiş oluşu kurda atfedilen kutsiyetin önemini göstermektedir. Halk inançlarımızda “uğurlu ayak”,”kademli olmak” inançları bu inanç sisteminin bir parçasıdır. Kaşkayi Türkleri’nde kurt ile inançları biz evvelce muhtelif vesilelerle yazmıştık. Kaşkayi halk inançlarına dair Esatullah Mendani’den yeni bilgiler derledik. Bu konulara ilerde değineceğiz. Söz inançlarımızda kurt bahsine açılmış iken Kaşkayiler’deki kurt ile ilgili yeni tespitlerimizi aktarmak istiyoruz. Kurt tükü(kurt kılı)na Ezrail tükü(tüyü) denilmektedir. Bu kıl kurdun alnında bulunmaktadır. Kurdu öldürüp o tüyü kılı koparıp evine getiren kimsenin evine ölüm meleğinin girmeyeceği inancı vardır.
Kaşkayi(Kaş+kai) Türeleri’nde kurdun pençesi uşakların(çocukların) nennisine(beşiklerine) asılır. Kurt pençesinin beşikte yatmakta olan çocuğu koruduğuna inanılır.
Kurdu diğer hayvanların avlanılmasında olduğu gibi silahla pusu kurarak veya izleyerek avlamak mümkün değildir. Kurdu avlamak için ondanmış gibi görünmek gerekir. Bunun için avcı “kurt kurt kurt” diye seslenir. Bu beni tanıyan birisi yabancı değil dermiş ve güvenini kazandıktan sonra kurt vurulabilirmiş şeklinde bir inanç vardır. Esatullah Mendani’ye göre Kaşkayiler Asena taifesindendirler. Kaşkayi Türkleri arasında ismi kurt olan bir Kaşkayi zümresi vardır. İran Türkmenleri’nde ve Kaşkayi Türkleri’nde kurt ağzıbağlama inanç ve uygulaması yaşamaktadır. Kaşkayi Türkleri’nde ihlâs, kulabbinrasi, kulabbinfelak sureleri okunur ve her okunuşta çakı bıçağına üflenir. Çakının ağzı bağlanır (çakı bıçağı kapatılır.) “Bu bıçak ile birlikte kurun da ağzı bağlandı.” denilir.
Kurban S. Badahşan’dan alınan bilgi de İran Türkmenleri kurdun ağzını bağlamak için bildiği duaları okur, bıçağa üfler ve bu bıçağı toprağa saplarlar. Böylece kırda kalmış koyun,eşek ve diğer evcil hayvanlar korunmuş olur. Kurt onlara zarar verememiş olur. Ayrıca İran Türkmenleri’nden “kurdu anarsan kurtla karşılaşırsın” inancı vardır.Adeta anılınca yanı aşında olmak
Kurt izinin kutsallığı Ergenekon Destanın’daki izi takip edilerek kurtuluşu sağlayan bozkurtu düşündürüyor. Kurdun mertçe savaşılarak alt edilemeyeceği inancı da bize ilginç gelmiştir. Kurt taifesi veya boyuna biz diğer Türk kesimlerinin iç yapılanmalarında da rastlamıştık. Kurt ağzı bağlanırken toprak kültü ile bağlantı kurulması da bizim için yeni sayılır. Kurdu anarsan kurtla karşılaşırsın inancının izahı bize göre, çekinilen veya yarımı umulan güçlerin anılması ile onların gelebilecekleri inancıyla yapılabilir.”Yetiş ya pir!” “İyi saatte olsunlar” gibi…
Doğan Kaya, kurt konusu konuşulurken Köroğlu’ndan bazı parçalar okudu;
“Osmanlı koşumu gelir kurt gibi
Kaç get Acemoğlu kalma bu yolda
Başır geder yurdun kalar pul”
X
“Olan Acemoğlu kaçmaz bu yerden
Başı gider yurdu kalar kanlı kurt gibi”
Bu arada edindiğimiz bilgiye göre Celal Aydınlı Köroğlu’nun Bektaşi kolu varyantını bulmuştur. Bu konuda Eli Şamil Temmuz ayındaki Erzurum Sempozyumu’nda verdiği bilgide açıklama yapmıştı.
Bu seyahat münasebetiyle Emel Esin hocamızın “Türk Kozmolojisine Giriş” ve “Orta Asya’dan Osmanlı’ya Türk Sanatında İkonografik Motifler” isimli yeni kitaplarını edindik. Bu iki eserde de kurt içerikli bilgiler vardı. Temininde yardımcı olan Mustafa Aksoy dostuma teşekkür ediyorum.
Diğer taraftan İran’ın Türkmen şehirlerinden Gummbetikavus’da ki devlet müzesinde bölgede yapılmış arkeoloji araştırmalarından çıkarılmış madenden kurt heykelciği vardır. Ahmet Gökbel hocanın “İnanç Tarihi Açısından Sivas” isimli kitabı ise Anadolu inanç tarihi çalışmaları itibariyle nefis bir metodoloji formatı niteliğindeydi. Bu kitap da ilgililere teslim edildi.
Sivas ve Kayseri yöresinde söylenilen bir darbı meseli de Doğan Kaya hocamızdan öğrendik. Buna göre “Kurt, ulusundan gördüğünü işler.” Kurt, kurtvari yaşam tarzını büyüklerinden öğrendiğini yaparak meydana getirir. “İlk ile alamete kurt ile kıyamete” sözü Doğu Anadolu Türk halk kültüründe de yaşamaktadır. Kıyamet ile kurdu bir arada müteala eden bizim başka tespitlerimiz de olmuştur.
İran ve Türkiye’de kurtla ilgili söylenene bir söze göre “Burada öyle kış olur ki kurt dünyayı götürür.” Bununla ortamın amansızlığı anlatılır. Azerbaycan’daki kurtla ilgili bir sözde de “Adam var ki diyerler kurt kimidir(gibidir) doymur.”
Bize hediye edilen kitaplar arasında “Beşikten Mezara Kırgız Türkleri’nde Gelenek ve İnanışlar” isimli kitap da vardı. Kemal Polat bu çalışmasına Kırgız Türk halk inançlarını ayrıntılı olarak incelerken Türk halk inançları çalışmalarına yeni katkılarda da bulunmuştur.
İran Türkmenistanı’nda; Türkmenistan Tarihi 2,3. ciltleri, Taganderdi-Tagu-Purmant’ın Şordantapuldu-Goşgular, Gumbetikavus 2004 isimli eseri, Atalar Sözü isimli eserler Kurban Suhhat Şifai Türkmen edebiyatı, Farsça-Türkmence yazı kuralları, Hadi Harmani’nin Bazı Mandegan isimli eseri Maşat Gulu Guzel, Atalar Nakalı isimli çalışması Gülistan-Deryekinigah isimli doküman armağan edildi. İran Türkmenistan’ında Türkmenlerin kitap bastırma imkanı var. Ayrıca Aşkaabat’ta eski harflerle Türkmence basım da yapılabilmektedir.
Başkanlığını Araz Muhammen Sarlı’nın yaptığı Mahdumgulu Enstitüsü’nün bugüne kadar 300 civarında yayını olmuş ve 5 yıldan beri faaliyet göstermektedir. Dini literatür de iletmek istemektedirler. Hazırlanmakta olan Türkmen ansiklopedisi tarih, dil, din, edebiyat, folklor, coğrafya bölümlerinden oluşacak veya bu konularda bilgiler içerecektir.
Araz Mehmet diğer adıyla Siğrus Babeyağni şuurlu bir kültür milleiyetçisidir. Daimi adresi Gumbet-Gülistan fakat Gürkan’da çalışmaktadır. Azerbaycan Türkiye ve Türkmenistan gibi İran dışı Türklerle ve İran’daki yerel Türkmen şuurlanmasının dışında kalan Halaç, Kaşkayi, Kaçar, Avşar gibi Türk kesimlerle milli, teknik teması kuran genç bir akademisyendir. Türkmen ansiklopedisinin faal elemanlarından aynı zamanda Mahtumgulu Araştırma ve Yayınevinin idarecilerinden Türkmenler’in çıkarmakta oldukları yaprak dergisinin yöneticilerindendir. Sempozyumun düzenlenme fikri büyük ölçüde kendisine aittir. Türkiye’den beklentileri arasında yayın gönderilmesi İran Türkmenleri’nin de Türkiye’deki sempozyum türü faaliyetlere davet edilmeleri, İran Türkmen bölgesinden gençlere de Türkiye’nin üniversite eğitimi kontenjanından pay ayrılması gibi hususlar vardır.
İran Türkleri’nin üzerindeki kimliğini yaşama baskısı 4-5 yıldır kısmen kaldırılmış bir takım kültürel etkinlikler gösterebiliyorlar. Fars alfabesinin dışında yeni bir alfabe oluşturmuşlar. Bu alfabe daha ziyade Türkiye ve Türkmenistan alfabeleri ile paralellik arzediyor. Fars alfabesi doğal olarak kullanılırken 34 harfli bu alfabe ile de 2 yıldır yayın yapmaya çalışıyorlar. Yüksek tahsil yapma imkanları var. Her türlü vatandaşlık haklarını kullanabiliyorlar. Ancak Türkmen kimliği ile değil parlamentoya girmiş bulunan Türkmen Sahra partisi’nden 3 Türkmen milletvekili Türkmen kimliklerini resmen kullanamıyorlar. Kültürel etkinlik gösterirlerken prensip olarak siyaset yapmayı aralarında yasaklamışlar. Gülistan’ın Gürkan , Kumbetikavus bölgesinde 1 milyon ve Horasan’ın Meşet bölgelerinde 1.5 milyon olmak üzere İran’da toplam 2.5 milyon Türkmen bulunduğu ifade edilmektedir. Türkmenlere sağlanan bu demokratik serbestliğin İran’da muhtemel bir Sünni direncini kırmaya muatıf olduğu ifade edilmektedir. İran halkının %20sinin Sünni olduğu bu kesimi bir kısım Araplar Belüçler, büyük çoğunluğu ile Kürtler ve Türkmenler oluşturmaktadır. Bir diğer iddia ise Türkmenlere gösterilen bu serbestliğin sebebi İran Türkçü potansiyeli Türkmen-Azeri olarak bölmektir. İran’da Sünni inançlılık ortak paydasında muhalefet oluşturmak oldukça zordur. Zira Sünni kesimin etnik farklılıkları, dil ayrılıkları ve coğrafi yerleşim bölgeleri tamamen farklıdır. Türkmenler’e sağlanan bu avantajın İran Türkmenistan dostluğunun devamlılığını sağlamaya muhalif olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır. Zira Türkmenler Türkmenistan sınırından Hazar Denizi’ne kadar olan bölgede yaşamaktadırlar. Gülistan ve Horasan gibi eyaletlerin halkı tamamen Türkmen olan şehirleri de vardır. Türkmenler bu bölgeyi Selçuklular dönemi evveli itibariyle yurt tutmuşlar sonradan yerleşme değillerdir. Ekonomik durumları ise İran ekonomik hayat ortalamasının altında değildir.
Türkmenler Türkiye’den kültür alanında destek bekliyorlar. “Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı 10.000 öğrenci projesinden İran Türkmenlerine ayrı kontenjan ayrılsın.” Diyorlar. Türkiye’de yapılan sempozyum gibi faaliyetlere davet edilmek mastır ve doktoralarını Türkiye’de yapabilmek ve her alanda özellikle Türklük bilimi içerikli yayın gönderilmesini istiyorlar.
Türkmen Ansiklopedisi araştırma merkezi ve Mahdum Kulu Araştırmaları Kurumu Türkmen işadamlarından da destek görmektedir. Daimi yayın organları olan yaprak 19-20 sayı çıkmış olup yayın hayatına devam etmektedir. Katıldığımız sempozyuma Türkmenistan’dan da Maşat Gulu Guzel ve kızı olmak üzere iki Türkolog katılmıştı. Diğer katılımcılardan bir tarihçi vardı. Azerbaycan’dan katılması beklenen 10 Türkologa son anda vize verilmediği için İran’a giremedikleri açıklandı.
Yaprak Dergisi İran Türkmen kültürünü araştıracak kimseler için bir hazinedir. Sayılarından birisini Türkmen musikisi ve musikişinaslarına ayırmıştır. Aktüel kültürel konular, tarihi, edebi, felsefi ve sair konularda yapılmış araştırmalara yer vermektedir. Mahdum gulu ve diğer Türkmen fikir ve sanat adamlarına dair her sayısında bilgi bulmak mümkündür. Kitap tanıtımları yapılmakta ve Türkmenistan Türkmenleri’nden hiç farklılık göstermeyen halk kültürü içerikli konulara da yer vermektedir. AyrıcaPuragu isimli bir yayınları vardır. Bunun alanı hemen hemen aynıdır. Sahibi ve müdürü Araz Muhammed Sarlı baş dedektörlüğünü ise İdi Hammuda Niyazi yapmaktadır. A.M. Sarlı yükün ağırlığını omuzlayanların başında geliyor.
Mahdumgulu derneği her Çarşamba günü toplantı yapıp meselelerini tartışmaktadır. Bir dönem yönetimden baskı gördüklerini fakat şimdi bunları aştıklarını ifade ediyorlar. Ancak sorunları bitmemiş. İran Türkmenliği konusunda lisansüstü çalışmaların yapılamadığını böylece birçok gerçeğin siyasi amaçlı tutumlarla oldu bittiye getirilip yok sayıldığını ifade ediyorlar. Mesela Kaşkayi tarihinin Safavi döneminden evvelki safhasının yok sayılması Kaşkayi adının geçmişinin araştırılmaması Kaşkayileri üzüyor. Bu tür uygulamaları Türk zümrelerin Farslaşmalarının kolaylaştırdığını kanaatini taşıyorlar.
Araştırmalarda ortak akademik kariyer doktora seviyesindedir. Doktoralıların yaş ortalaması ise 60 civarındadır. Milli kimlik konusunda adeta kendilerini yeni keşfediyorlar. “Kültürümüzün öğrencisiyiz yeni yeni öğreniyoruz.” Diyorlar. Kültürel kimliğin önemini savunan yeni sevdalılar yeni dava adamı adayları çıkmaya başlamış. Bu sempozyumda Azeri-Türkmen kültürel kimlik farklılığı iddiasını giderecek gelişmeler oldu. Sempozyumun sonunda otelde yapılan yakından tanışma toplantısını Tövhit Melikzade düşündü ve yönetti. İyi de oldu. Katılımcılar kısaca kendilerini tanıtırlarken yaptıkları çalışmalar ve ileriye yönelik tasarılarını anlattılar.
Biz yaptığımız konuşmada İran-Türk halk kültürü çalışmalarının İran Türklüğü’nün ortak kimliğinin belirlenip korunması açısından ne denli önemli olduğunu halk kültürü köprüsünün İran Türklüğü ile dünya Türklüğü’nün kültürel zeminde birleştiğini belirttik. Batı Türklüğü içerisinde açılmış tarihi mezhep farklılığı gediğinin günümüzde büyük ölçüde kapatılmış olduğunun gelinen bu noktanın kültürel kimlik bütünlüğü itibariyle çok önemli olduğunun bu şuurla Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Safevi gibi Türk devletleri tarihlerinin yeniden yazılmaları gerektiğinin F. Sümer, O. Turan, Köymen , A. Taneri, İ. Kafesoğlu, A. Sevim benzeri Selçuklu tarihçilerinin eserlerinin Mahdumgulu Araştırma Merkezi’ne kazandırılması gerektiği gibi hususları üzerinde durduk. Aynı gün oturum başkanlığı yaparken Tövfik Melikzade’den Türkmen Türk ihtilafı konulu bir soru almıştık. Yaptığımız açıklamada Türkmenliğin Oğuzlukla eş anlamda olduğunu Batı Türklüğü’nün %80’i ile Türkmen Türklüğü’nden meydana geldiğini Türklüğün sadece Türkmenlerden ibaret olmadığını Kırgızlar, Kazaklar, Tatarlar’ın da Türk olduklarını ve fakat Türkmen olmadıklarını Türkmenliğin zamanla Azeri Türklüğü gibi isimler de türettiğini Türkmenliğin genel anlamdaki karşılığının yanı sıra özel anlamda yerel isimler de aldığını Anadolu’da Tahtacılar’ın, Sıraçlar’ın, Manavlar’ın buna misal teşkil ettiğini söyledik.
Tövhid Melikzae İran Türklüğü’nün kuzeyi ve güneyinde İran yönetimince farklı stratejiler uygulayarak İran Türklüğü’ndeki bütünlüğü sarsmayı amaçlıyor. Azerbaycan Türkleri’nin Fars oldukları iddiasından yola çıkarak Azeri kimliğini Fars halka Moğolların Türkçe’yi öğretmesi ile meydana geldiğini ileri sürdükleri, Prototürk dönemden başlanılarak İran Türklüğü’nün ortak tarihi geçmişi anlatılmalıdır dedi.
Ermenistan-İran ilişkileri münasebetiyle ilgili dinlediğimiz bir değerlendirmede İran’ın Ermenistan ile ilgili ilişkilerine özel önem verme sebebinin, ABD-Ermenistan ilişkilerinden kaynaklandığının, ABD’nin İran’a kuzeyden girme ihtimaline karşı İran’ın bu kapıyı Ermenistan dostluğunu güçlü tutarak kapalı tutmayı amaçladı belirtiliyordu.
Gürkan’a indiğimiz 10 Eylül 2005 tarihinde gece Türkmen ansiklopedisi hazırlama merkezine gittik. Burası içerisinde kütüphanesi, matbaası ve idari bölümü olan bir bina idi. Mensupları mütevazı imkanlar içerisinde heyecanla çalışıyorlardı. Üst kattaki evde yönetim kurulu üyelerinden birisi oturuyordu. Buradaki toplantıda yönetim kurulu üyeleri ile tanıştık. İlgili metinlerimiz o gece incelendi ve böylece sempozyum programı belirlendi. Yönetim kurulu üyeleri ve yazarlar sahalarında güçlü insanlardı. İmkan sağlanılması halinde bu kadro İran kültürüne Türkmen alanında büyük hizmetler verebilir.
Sempozyum konuşmaları besmele ile başlatılıyordu. Ben de bu kurala içtenlikle uydum. İran İstiklal Marşı’ndan evvel kürsüden Kuran’ı Kerim okundu. Salonun üst orta tavanın Türkmen kilim motifi ışıklandırılmıştı. Türkmence bildiriler de verilebiliyordu. Türkmenistan’dan katılan uzmanlar konuşmalarında Türkmenbaşı’na övgüler yağdırdılar. Esedullah Mendani Kaşkayiler konulu bildirisinde bir Türk kültür milliyetçisi kimliği sergiliyordu. Bir Türkmen halk ozanı sahnede saz çalıp Türkmence bir parça okudu. Sempozyum binasının önünde Fahrettin Gurgani’nin heykeli vardı. Türkmen tarihi şahsiyetlerinin heykellerine müsaade edilmediği söylenilmesine rağmen biz Mahdumgulu’nun ve Şehriyar’ın heykellerine de rastladık.
İran’da gayrimüslimler azınlık kabul edilmiş ve bunlara inanç güvencesi verilmiştir. Hristiyanlar, Museviler ve Zerdüştler bu kapsamdadır. İran bunların dışında azınlık kabul etmemektedir. İran’da Türk etnik kesimleri arasında Türklüğe mensubiyet duygusu ve şuuru itibariyle bir birlik olmadığı gibi fert bazında da etnik kimliğine sahip çıkma bakımından bir bilinçlilik yeteri kadar yoktur. Aralarında tartışırlarken Türkçe konuşan Azeri hanımlar toplum içerisine konuşurlarken veya resmi görevlilerinin bulunabileceği ortamlarda Farsça konuşmayı yeğliyorlar. Mensubiyet şuuru itibariyle İran etnisitesindeki en gelişmiş kesim İran Kürtleridir. 15 yıl kadar evvel Irak Kürtçü hareketinin feodal yapı arzeden kısmını Barzani ve ideolojik muhtevalı kısmını ise Talabani temsil ederken İran’daki Kürtçü hareket daha feodal karakterli ve Kasım Loo Kürtçü çizgisi teorisyensiz olarak bilinirdi. Bizim gözlediğimiz İran Kürtçüleri Irak’taki Kürt yapılanmayı alkışlayarak takip etmektedirler. Türkiye’deki PKK’nın faaliyetleri örnek harekat olarak alınıyor. İran Kürtlerine göre dünyanın hiçbir yerinde Kürtlere hakları verilmemiştir. Ulusal baskı artması haline İran Kürtlerinin de dağa çıkma hakları vardır. Bu arada yoğun dezenformasyon, beyin yıkama ve tek yönlü propaganda yapılmaktadır. Türkiye’de ilk defa Turgut Özal’ın Kürtlerden yana tavır koyduğu ve onun da bu tutumundan sonra 3.5 ay içerisine işinin bitirildiği propagandası hayret edilecek şekilde taraftar bulmuştur. Eylül ayının başında PKK’nın İran’da partileşme girişimleri İran devleti tarafından sert tepkilerle karşılanmış birkaç köy birkaç gün devamlı topa tutulmuştur.
İran Türk kimliğinin bütünlüğünün sağlanılması ve korunması adına yapılacak bir çalışma alanı da musikidir. Bize yapılan açıklama da Azerbaycan halk ezgileri derlenilip batı enstrümanları da katılarak Amerika’da Farsça pop müziği yapılıp İran müziği adına klipler hazırlanmaktadır. Etno ‘müzikologlarımıza bu alanda büyük görevler düşmektedir.
İran’da çeşitli çevrelerle görüştük Erdebil’de üniversite çevresindeki Türkçü birkaç teorisyenle istememize rağmen tanışamadık. Erdebil’e sinmiş bir Safevi Şia’si folklorik İslamı’nı gözlemek mümkün. Safevi Şiası’nın İmamet Şia’sı veya İran İslam devrimi İslam algılayışına yenik düştüğünü bir kenara turistik bir olgu olarak itildiğini görmek zor değil. Bu gelişmeye Safeviliğin Türklüğün bir boyutu olarak görülmesinin de etkisi var. Bütün bunlara rağmen İran Türklüğünün kırsal kesiminde ciddi bir sözlü kültür, halk kültürü birikimi var. Bu birikim İranlılık çerçevesi içerisinde İran Türklüğünün Farslığa karşı inisiyatif sahibi olmasını sağlayabilir.
Biz Erdebil’de güzel bir etnografya müzesi gezdik. Burası geçmişte tarihi bir hamammış. Fon müziği olarak yanık bir ney çalıyordu. Akustik de müsait olunca dinlenmesine doyulmuyor.
İran’da İranlılıktan hareketle Türklüğü mağdur eden ve Farslık lehine gelişen iç politikayı, İran ve yakın çevresi halk kültüründen hareketle ters çevirmek İranlılığı Türklüğün lehine döndürmek mümkündür. Böylece İran’da Türk analar Farslık için oğul doğurmuş olmayacaktır.
İran Türkmenistan’daki kültürel şuurlanmayı Türkmenlerin Sünni inançlı oluşu ve yapılanmanın bir sonucu olarak Şii idare yapılanmasından ciddi baskı gördüğü baskının ise azınlık psikolojisinin bir sonucu olarak şuurlu örgütlenmenin doğurduğu şeklinde izah eden arkadaşlar da dinledik.
İran’da görülmeye yüz tutan bu halklara demokratik davranışı İran yönetimin bir stratejisi olarak değerlendirenler de var. İran bu serbestliği sık sık tanımakta ancak devamlılık arz etmesine fırsat vermemekte etnisite ve azınlıklardaki serbesti kriz noktasına gelince tavır koymakta tedbir almaktadır. İran Türkmen bölgesinden ve İran Azerbaycan’ında sert uygulamalar yaşanmıştır.
İran’ın Türk veya diğer etnisiteye karşı hoşgörü gösterir gibi davranmasının sebeplerinin birisi de dolaylı ortaklık stratejisi ile izah edilmektedir. İran’da rejim muhalifi olarak ; Şah yanlılar, solcular, halkın mücahitleri ve benzerlerinin olduğu düşünülünce Tahran’ın sürekli olarak gayrı Fars unsurları karşısına alması beklenemezdi.
Etnisite ile olan ilişkisi itibariyle İran-Fars yönetimini irdeleyen teorisyenler Kürt konusunda Tahran’ın strateji değiştirdiğini söylemektedirler. İran Bölge ülkeleri ile ilişkileri itibariyle Kürt kozunun olmasını istiyor ve Kürt örgütlenmeye destek sağlıyordu. Süper güç bölgeye gelince ve Kürt konusunda inisiyatifi eline geçirince İran örgütleyip silahlandırdığı PEJEK’i imha etmek zorunda kaldı görüşündedirler.
Biz bağımsız devletini oluşturmamış Türklerin birlikte yaşadıkları halklara muber olmalarına karşıyız. Bu prensibimiz Türklerin hakim oldukları yani devletin kurucu unsuru oldukları haller için de geçerlidir. Bize göre halklar kültürel kimliklerini yaşayabilmelidirler. İçinde yaşadıkları devletin hakim güçleri ile ihtilafa düşmek istemeleri ayrı bir şeydir ve o husus o halkın bizzat kendisini ilgilendirir. Biz demokratik zeminde halkların kültürel kimliklerine karşılıklı saygıdan yanayız. Bu hal onları birlikte anti-emperyalist güçlerini arttıracaktır.
Kumbeti Kavus şehri Türkmen kültürü itibariyle daha ağırlıklı bir şehirdir. Burada Azadi üniversitesi var. UNESCO’nun koruma altına aldığı Kümbet 55 metre olup dünyanın en yüksek Kümbetidir. Ayrıca 15 metresi de yer altında devam etmektedir. Çapı içten 9.60 metre dıştan ise 18 metredir. 5 metre açığındaki bir noktada durularak sesin yankısı takip edilebiliyor. Bize yapılan izaha göre ölen kimsenin ruhunun bir müddet havada kalması onun cennete gitmesini sağlar. Bu itibarla ruhun burada definden evvel bir müddet havada kalması amaçlanmaktadır.
Kümbetin iklimi daha mutedil burası Gürkan’a 100 Hazar Denizi’ne 125 ve Türkmenistan sınırına ise 80 km mesafededir.
İran’da Türkler arasında kimlik yitirimi Türk boylarının ezeli topraklarından ayrılmalarıyla başlamış. Kaçarlar İran Türkmenistan’ından Horasan-Gülistan eyaletlerinden Gürkan-Kümbet Kavus’tan göçünce İran geneline dağılmış ve Farslaşmışlardır. İran’daki Türk zümrelerin arasında yaşanmış kavgalardan Fars asimilasyon politikası şuurlu bir biçimde yararlanmış. Milli birliklerini koruyabilmiş Türk kesimleri kırsal kesimde olanlar olmuştur. Büyük şehirlerde Farslılaşmanın önüne geçilememektedir. 12-13 milyonluk Tahran’da 6-7 milyon Türk’ün Farslaştığı ifade edilmektedir. Türk aydınlar Tebris’te Farslaşmanın önüne geçilemezken Tahran’da Türk kültürel kimliğinin muhafazasını ummak hayaldir demektedirler. Yakın geçmişte Azerbaycan eyaletine uygulanan ekonomik baskı oradan halkı göçe zorlamış ve bu hal Farslılaştırılarak asimile etmeyi kolaylaştırmıştır. Kaşkayilerin asimilasyonları ise yarı göçebe yaşamlarına son verilerek onların yerleşik hayata geçmelerinin sağlanması ile olmuştur. İran’da her 5-10 yılda bir Türk kesimi Farslılık içerisinde eriyip gitmektedir. 10 yıla kalmaz Halaçlar da tarihe karışırlar. İran’da Fars yönetimi derin devletin felsefesini çok sağlam oluştururken Şii Caferi İslam algılayışından ciddi güç almış buna İran İslam devletinin inşası anlayışı da katkıda bulunmuştur. En önemlisi bu devlet felsefesinin oluşmasına İran Türklüğü doğal olarak destek sağlamış ancak uygulamada Fars kesim piramidin tepesinde inisiyatif sahibi olmuştur.