Quantcast
I.Dünya Savaşı’ndan Milli Mücadele’ye Vatan Savunmasında Yenişehirliler – Belgesel Tarih

I.Dünya Savaşı’ndan Milli Mücadele’ye Vatan Savunmasında Yenişehirliler

I.Dünya Savaşı’ndan Milli Mücadele’ye Vatan Savunmasında Yenişehirliler

Loading

  • Seher BOYKOY[1]

Tarihimizde 1912–1922 yılları, Balkan Savaşları’ndan Milli Mücadele’nin sonuna kadar süren 10 yıllık savaş dönemini kapsamakta ve Osmanlı Devleti’nin çöküş sürecine tanıklık etmektedir. Türk Milletinin ölüm kalım mücadelesi verdiği bu dönem, büyük toplumsal sıkıntı ve huzursuzluklarla geçen bir süreç olmakla birlikte; Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına giden yolda önemli kilometre taşlarını teşkil etmiştir. 20. yüzyıl başlarındaki bu uzun savaş yılları, sosyal tarih perspektifinden bakıldığında, önemli miktarda yetişmiş ve kalifiye insan gücünün cephelerde yitirilmesine yol açmıştır. Bu süreçte Türk ordusunun esasını teşkil eden Anadolu halkı, vatan savunmasına katılmayı kutsal bir görev bilmiş; büyük sıkıntılar ve yokluklar içerisinde canı pahasına her türlü fedakârlığa katlanmıştır. Vatan savunmasında verilen sayısız şehitlerimiz, yokluklar içerisindeki Türk insanının, bağımsızlık uğrunda gösterdiği emsalsiz fedakârlığın timsali ve Türk milletinin gurur abidesi olmuşlardır. Bu nedenledir ki, vatan savunmasında şehit olanlar üzerine yapılacak çalışmalar, bizleri yaşanmış tarihimize götürecek ve o günlerin havasını gerçekçi bir şekilde kavramamızı sağlayacaktır. Bu suretle, içinde yaşadığımız toprakların ne fedakârlıklarla korunmuş olduğunu izlerken; aynı zamanda bu toprakları canı pahasına koruma sorumluluğunu da üzerimizde taşımış olacağız. Hazırladığımız bu makalede, Türk milletini derinden etkileyen ve büyük kayıpların verildiği I.Dünya Savaşı ve Milli Mücadele sürecinde Bursa Yenişehir ilçesindeki şehitler tespit edilecek ve değerlendirilecektir. Yenişehirli şehit listelerinin tespitinde yararlanılan temel kaynak ise, Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) yayımladığı Şehitlerimiz adlı beş ciltlik yayının Bursa’yı kapsayan ikinci cildi olmuştur.

Giriş

Osmanlı Devleti’nin 20. yy başlarında yaşadığı yoğun savaş sürecinin temelinde, 1815’te Viyana Kongresi’nde adı konulan ve Osmanlı Devleti’nin parçalanma projesi olan “Şark Meselesi” (Doğu Sorunu) yer almıştır.[2] Hıristiyan Avrupa ve Müslüman Türk mücadelesi olarak şekillenen Doğu Sorunu, Avrupalı devletlerin, Avrupa ve Anadolu topraklarındaki Türk varlığına son vermek, bu bölgelerde siyasi, iktisadi, kültürel olarak kendi nüfuzlarını kurmak politikalarının uzantısı olmuştur.

Doğu Sorunu doğrultusunda, Balkan Yarımadası toprakları, Rusya ve Avusturya; Arap Yarımadası ve Ortadoğu toprakları, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya; Boğazlar ise, İngiltere ve Rusya’nın nüfuz sahaları olarak belirlenmiştir. Osmanlı toprakları üzerindeki bu paylaşım mücadelesinde çatışan çıkarlar, Osmanlının bir süre daha varlığını korumasını sağlamıştır.[3] Bu süreçte Osmanlı coğrafyasında yaşayan azınlıklar da, Avrupalı Devletler diplomasisinin önemli bir parçasını teşkil etmiştir. Bu paylaşım projeleri, 1789 Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı milliyetçilik akımının etkisiyle birleşince, Balkan topraklarında büyük kargaşa ve huzursuzlukları ortaya çıkarmış; Balkan coğrafyasının devletten kopuş sürecini belirlemiştir.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi), Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, I.Dünya Savaşı, Milli Mücadele, 19. yüzyıldan itibaren uygulamaya konulan Doğu Sorunu projesinin uygulama safhalarını teşkil etmiştir. Bunun ilk aşaması olan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile, Osmanlı Devletinin Balkanlardaki varlığına büyük bir darbe indirilmiştir.

Balkan toprakları açısından bu projenin ikinci önemli halkasını, Balkan Savaşları oluşturmuş; bu savaşlar sırasında, Balkan coğrafyasında büyük kayıplar verilmiştir. Balkanlarda Türk nüfuzunun kırılmasından sonra sıra, Anadolu topraklarına gelmiştir. I.Dünya Savaşı ve Mondros Mütarekesi sonrasında da, Türklerin Anadolu’daki varlığı hedef olarak seçilmiştir. Mondros Mütarekesini izleyen dönemde Türk Milletinin Mustafa Kemal önderliğinde işgal güçlerine karşı verdiği Milli Mücadele Hareketi ise, Anadolu topraklarına sahip Türk vatanının parçalanma projesini tarih sahnelerine gömmüştür.

1.Dünya Savaşı ve I.Dünya Savaşı’nda Yenişehirliler

Emperyalist Batılı Devletlerin Doğu Sorunu doğrultusunda izledikleri politikaların önemli bir halkasını, 20. yüzyıla damgasını vuran I.Dünya Savaşı teşkil etmiştir. Balkan Savaşlarında verilen kayıplar, Avrupalı Devletleri cesaretlendirmiş; Osmanlı topraklarının paylaşılması yolundaki diplomasilerine ivme kazandırmıştır.

Sanayi Devriminin getirdiği sonuçlar ve milliyetçilik akımı, savaşın genel sebeplerini oluştururken, savaşa giren devletlerin çıkarları, savaşın özel sebeplerini hazırlamıştır. İngiltere’nin Uzakdoğu yol güzergâhının güvenliği ve Ortadoğu enerji kaynaklarına yönelik niyetleri, Fransa’nın Katolikleri himaye adı altında Ortadoğu’da nüfus kurma çabaları, Almanya ve Fransa arasındaki Alsas- Loren sorunu, Rusya’nın Panslavizm (Slav Birliği) ile Balkanlarda yayılma politikası izlemesi, Avusturya-Macaristan’ın Balkanlar’da nüfuz kurma çabası, İtalya’nın “Mare nostrum (Bizim Deniz)” diye adlandırdığı Akdeniz’e hâkim bir devlet olmak istemesi, Osmanlı Devleti’nin ise kaybettiği yerleri geri almak istemesi bu özel sebepler arasında yer almıştır.[4]

1914 yılına gelindiğinde itilaf ve ittifak blokları kurulmuş; savaşın genel ve özel sebepleri hazırlanmıştır. 28 Haziran 1914 günü, Avusturya-Macaristan veliahdı Arsidük François Ferdinad’ın Saraybosna’da bir Sırplı tarafından öldürülmesi ise, çıkmak üzere olan savaşı başlatan gelişme olmuştur. Bunun üzerine, Avusturya, Sırbistan’a savaş ilan etmiş; bu savaşta Rusya Sırbistan’ın, Almanya da Avusturya’nın yanında yer almıştır. Böylece savaş, kısa sürede dünya savaşı niteliği kazanmaya başlamıştır.

Osmanlı coğrafyasının paylaşılması, büyük güçleri dünya savaşına sürükleyen temel faktör olduğu için, Osmanlı’nın, kendisinin hesaplaşıldığı böyle bir dünya savaşından ve bu savaş sonrasında ortaya çıkacak yeni düzenden doğrudan etkilenmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu süreçte Almanya da, yeni cepheler açılarak kendi yükünün hafifletmek ve Osmanlı padişahının halifelik nüfuzundan yararlanarak İngiliz sömürgelerindeki Müslümanları etkilemek amacıyla Osmanlı’nın kendi yanında savaşa girmesini desteklemektedir.[5] Bu savaşta Osmanlı Devleti, Süveyş Kanalı’nın denetimini ele geçirirse, İngiltere sömürgelerine giden yol da kapatılmış olacaktır.

Osmanlı Devletinin dünya savaşına girmesine yol açan olay ise, Akdeniz’de İngilizlerden kaçan Goben ve Breslav adlı -bu gemilere daha sonra Yavuz ve Midilli isimleri verilmiştir- iki Alman savaş gemisinin boğazlardan geçerek, Karadeniz’de Rus donanmasına ve Sivastapol, Odesa ve Kefe limanlarına 29 Ekim 1914’te saldırması ve buradaki iki Rus, bir Fransız gemisini batırması olmuştur.[6] Bunun üzerine İngiltere, Fransa ve Rusya, Kasım başında Osmanlı Devletine savaş ilan etmiş; böylece, Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın müttefiki olarak, Osmanlı’nın sonunu getirecek olan dünya savaşına girilmiştir.[7]

Bu savaşta Osmanlı orduları, Alman müttefiki olarak dört yıl boyunca pek çok cephede –Şark Kafkas, Irak, Çanakkale, Galiçya, Filistin, Romanya- savaşmak zorunda kalmıştır. Ancak sevk ve idareden kaynaklanan hatalar, lojistik imkânsızlıklar ve diğer sebeplerden dolayı savaşılan cephelerde istenilen başarı sağlanamamış; büyük kayıplar verilmiştir. I.Dünya Savaşı’ndaki başarısızlıkların istisnası, Çanakkale’de kazanılan büyük zaferdir.

Çanakkale Zaferi, I.Dünya Savaşı’nda Türk ordusunun kahramanca mücadelesi ile kazanılan bir kahramanlık destanı olmuştur. Bu savaşta kazanılan Türk zaferi, Mustafa Kemal’i Türk ve Dünya kamuoyuna tanıtmış; kendisinin önderliğinde başlayan Milli Mücadele Hareketinin başarıya ulaşmasında moral destek sağlamış ve yeni devletin kurulmasına giden süreçte belirleyici olmuştur.  Öyle ki, 18.yy.dan itibaren Osmanlı Devleti’nin sürekli gerileyişi ve savaşlardaki yenilgiler, Türk insanının psikolojisi üzerinde olumsuz tesirler bırakmıştı. Balkanlarda uğranılan hezimet, bir bakıma Çanakkale Savaşı ile dengelenmiş oluyordu.

I.Dünya Savaşı sonunda galip devletlerle mağlup devletler arasında ateşkes anlaşmaları ve barış anlaşmaları imzalanmıştır. Bu süreçte Osmanlı devleti ile de, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Anlaşması yapılmıştır. Gerek bu anlaşma, gerekse temelleri Paris ve San Remo’da atılan Sevr Barış Anlaşması, Osmanlı’nın mağlubiyetini tescil etmekle birlikte; Anadolu’da Türk siyasi varlığına tamamen son vermeyi ve bağımsız bir devletin varlığını ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Bu koşullara tepki olarak gelişen ulusal hareket ise, büyük devletlerin bu planlarının sonunu getirecektir.

Bu süreçte ülkenin genel yapısına bakıldığında, 19. yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarında yaşanan ekonomik çöküntü, toplumsal huzursuzluklar, uzun süren savaşların getirdiği yıkıntılar nedeniyle, ülkede faaliyette olan birçok iş sahasının kapandığı, üretken erkek nüfusun azaldığı görülmektedir. Var olan kaynakların büyük ölçüde ordunun hizmetine sunulması da, bu kaynakların büyük ölçüde tükenmesine sebep olmuştur.

Savaş yılları, Bursa ekonomisini olumsuz yönde etkilemiş; savaş nedeniyle yaşanan koza mahsulü ve ipek fiyatlarındaki düşme, ipek üretim merkezi olan Bursa’daki fabrikaların üretimine olumsuz yansımıştır. 1913-1915 Sanayi Sayımına göre, bu dönemde Bursa’da, 41 ham ipek imalathanesi, evlerde ayakla işletilen 90 mancınık, bu imalathanelerden elde edilen ipeği dokuyan 5 fabrika bulunmaktadır. Sermaye kesiminin etnik bileşimi açısından ise, Milli Mücadele öncesinde imalathanelerin ve dokuma fabrikalarının önemli kısmının, Osmanlı ekonomisine egemen duruma gelen yabancılar ile Müslüman olmayan Ermeni, Rum ve Musevilerden oluşan azınlıklar tarafından işletildiği görülmektedir. 1915 yılındaki sayıma göre, Bursa’daki 41 iplikhaneden 33’ü ve 5 ipekli dokuma fabrikasından 4’ü bu kesime ait bulunmaktadır.[8] Bursa ve çevresinin ticaret etkinliği de bu kesimin elindedir.

Savaş yıllarının ortaya çıkardığı bu tablo içerisinde Anadolu insanı ise, tüm yokluklara rağmen genci-ihtiyarı, kadını-erkeği, çoluğu çocuğu ile vatanı için cepheye koşmuştur. Çalışmamız esnasında 15-16 yaşlardaki insanların cepheye gittiklerinin tespit edilmesi, bu savaşlar sırasında Anadolu’da insan kaynağının ne derece tükenmiş olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Anadolu insanına, ordu mevcudu ve donanımı bakımından kendilerinden çok üstün kuvvetler karşısında zaferi kazandıran güç ise, vatan aşkı ve bağımsızlık azmi olmuştur.

Uzun savaş yılları, cepheye eşini, oğlunu, kardeşini gönderen ve cephe gerisinde yaşam mücadelesi veren insanlar için de büyük sıkıntılarla geçmiştir. Bu süreçte en büyük sıkıntı ise, yokluklar nedeniyle hat safhaya varan yiyecek ve geçim sıkıntısı olmuştur. Hatta fakirlik o düzeye varmıştır ki, asma çubukları, meşelerdeki pelitler yiyecek maddesi olarak kullanılır hale gelmiş; aile fertleri, katıksız kuru ekmeği paylaşmak zorunda kalmış; yokluk içerisinde evine yiyecek temin etmeye çalışan Anadolu kadınlarının yükü daha da artmıştır. O günlerde yaşanan bu sıkıntıları, Çanakkale’de aile büyüklerinden kayıplar vermiş sözlü tarih tanıklarının anlatılarından izlemek mümkündür.[9]

Bursa, I.Dünya Savaşında Çanakkale Zaferine, Merkez Jandarma Taburunun[10] düşman güçlerine karşı gösterdiği direniş ve bu cephede verdiği çok sayıda şehit ile adını yazdırmıştır. Nitekim Bursa, Çanakkale Savaşında en fazla şehit veren il olmuştur. Çanakkale’de verilen şehit sayısı, diğer savaşlarda kaybedilen Bursalı şehitlerle kıyaslanmayacak kadar büyük bir oran teşkil etmektedir.

Bursa, Çanakkale Savaşlarına bu şekilde damgasını vururken; Yenişehir ilçesi de, hem bu cephede verdiği şehitler, hem de kendisi Yenişehirli olan Müstecip Onbaşı ile bu zafere adını yazdırmıştır. 1884 yılında Yenişehir’in Orhaniye köyünde doğan Müstecip Onbaşı, I.Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de görevlendirilmiş; Müttefiklerin 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazını geçme girişiminin başarısızlığa uğramasından sonra, Marmara’ya geçen düşman denizaltılarının batırılmasında önemli rol oynamıştır. Fransız bandıralı Tourquoise (Firuze) adlı denizaltı, 22 Ekim 1915 gecesi Boğaz’dan Marmara’ya geçtiği sırada, Müstecip Onbaşı, nişan alarak bu denizaltıyı vurmuştur. Bu başarısından dolayı da kendisine, savaş madalyası ve bir altın saat verilmiştir. İstanbul’a çekilen denizaltıya da, 10 Kasım 1915’te Müstecip Onbaşı adı verilmiştir.[11]

1.1.Dünya Savaşı’nda Şehit Olan Yenişehirlilerin Listesi[12]

MSB hazırladığı Şehitlerimiz kitabında, şehit listeleri, yerleşim yeri, yaşı, lakabı, baba adı, doğum ve ölüm tarihi, ölüm yerine göre sınıflandırılmıştır. Bu veriler, dönemin sosyal yapısına ilişkin bazı tespitlerde bulunmak olanağı sağlamaktadır.

1.2.Dünya Savaşında Şehit Olan Yenişehirliler Üzerine Değerlendirmeler

MSB hazırlamış olduğu listelere göre, I.Dünya Savaşında Yenişehir’den, bütün cephelerde 250’den fazla şehit verildiği görülmektedir. Bu şehitlerin 229’u Çanakkale’de, geriye kalanı ise, diğer cephelerde hayatlarını kaybetmişlerdir. Bunlar arasında kayda geçmemiş, kaydı elimize ulaşmamış, kayıp veya hastalık gibi nedenlerle ölmüş olanların da mevcut olduğu düşünülürse, bu sayının çok üstünde şehit verildiği söylenilebilir.

a.Şehitlerin Yerleşim Birimlerine Göre Dağılımı

Bursa geneli itibariyle, I.Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi hariç diğer cephelerde yerleşim kaydı bulunan şehitlerin ilçelere dağılımına bakıldığında, Orhaneli, İnegöl, Mustafa Kemalpaşa, Karacabey ve Gemlik ilçelerini, Yenişehir’in izlediği görülmektedir. Bu dağılım, söz konusu yerleşimlerin o zamanki nüfusu ve askere sevkiyat durumu ile bağlantılıdır.[13]

Birinci Dünya Savaşında Çanakkale Cephesi hariç diğer cephelerde şehit veren Yenişehir köyleri arasında, Paşayayla, Toprakocak, Alaylı, Subaşı, Mecidiye, Kozdere, Kızılhisar, Osmaniye, Beypınarı, Menteşe yerleşimlerinin adı geçmektedir.

Bursa genelinde olduğu gibi Yenişehir’de de, Birinci Dünya Savaşında en fazla şehit, Çanakkale’de verilmiştir. Çanakkale Savaşı sosyal tarih perspektifinden bakıldığında ise, her iki tarafta büyük insan gücü kaybına yol açmıştır. Çanakkale Zaferi’ndeki insan kaybı, daha sonraki dönemde ve özellikle Milli Mücadele’de ve sonrasında insana ihtiyaç duyulan her alanda kendisini hissettirmiştir. Öyle ki, verilen kaybı, o zamanın tahmin edilen 11-12 milyonluk Anadolu nüfusuna oranladığımızda, 50-60 kişide 1 kişinin, bir başka ifade ile hemen her sülaleden şehit, yaralı veya kayıp verildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Milli Savunma Bakanlığının hazırlamış olduğu Şehitlerimiz kitabının 2. cildinde yapılan taramamızda, Çanakkale Savaşında Bursa’dan 4092 şehit verildiği tespit edilmiştir. Çanakkale Savaşına Bursa merkez ve ilçelerinden katılan 4092 şehidin ilçelere göre dağılımına bakıldığında ise, çoğunluğu merkez ilçeden olmak üzere, en fazla şehidin, Orhaneli’den verildiği, Orhaneli’yi, Mustafakemalpaşa, İnegöl, Karacabey ve Yenişehir’in izlediği görülmektedir. Bu sıralama, I.Dünya Savaşının diğer cephelerindeki dağılıma da uygun düşmektedir. Bu da, nüfus ve sevkiyat faktörünün yansımasını ortaya koymaktadır.

Çanakkale Cephesinde en fazla şehit veren Yenişehir köyleri arasında da, Fethiye, Selimiye, Çelebi, Mecidiye, Menteşe, Kavaklı, Reşadiye, Mahmudiye, Akçapınar, Toprakocak, Barçın, Kızılhisar, Kirazlıyayla yerleşimlerinin adı geçmektedir.

b.Şehitlerin İsimlere Göre Dağılımı

Kayıtlardaki Yenişehirli şehit isimlerine bakıldığında, en fazla Mustafa, Mehmet, Ahmet, Halil, Hasan, İbrahim, Osman, Ali isimlerinin geçtiği görülmektedir.

İsimler konusundaki tercihler, aynı zamanda toplumun değer yargılarını ve hayat felsefesini yansıttığından, Yenişehirli şehitlerin sıkça kullandıkları bu isimler, savaş yıllarında bu yörede, geleneksel Türk aile yapısının egemen olduğunu ve Türk-İslam kültürünün izlerinin devam ettiğini açıkça yansıtmaktadır. Bu durum ise, Tanzimat’la birlikte başlayan batılılaşma sürecinde Türk aile yapısındaki dönüşüm sürecinin, 20. yüzyıl başlarında Türk taşrası açısından sınırlı bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.[14]

c.Şehitlerin Lakâplara Göre Dağılımı

MSB hazırladığı yayında şehitlerin kullandıkları lakâplar da tespit edilebilmektedir. Bu lakâplar dönemin sosyal yapısına ışık tutarken, aynı zamanda bir sülaleden birden fazla şehit verildiğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, aynı sülaleden olmayıp, lakâp benzerlikleri olanlar da görülmektedir.

Birinci Dünya Savaşında Yenişehirli şehitlere ait lakâplar aşağıda sıralanmıştır:

d.Şehit Düştükleri Cephelere Göre Dağılım

I.Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi hariç, Bursa geneli itibariyle, Şark Kafkas Cephesinde 67, Irak’ta 80, Filistin’de 46, Galiçya’da 52, Romanya’da 34 şehit tespit edilmiştir. I.Dünya Savaşında hangi cephede savaştığı tespit edilemeyenler de mevcut olup, bunların çoğunda ölüm yeri olarak “meydan harbi” ibaresi düşüldüğü görülmektedir.

Yenişehirli şehitlerin ölüm yerlerine bakıldığında da, bu cephelerde şehitler verildiği, en fazla şehidin Şark Kafkas cephesinde verildiği görülmektedir. Bunlar arasında cephede ölenler yanında; Şark Kafkas Hilaliahmer Erzurum Hastanesi, Romanya Edirne Kaleiçi Hastanesi gibi seyyar hastanelerde de hayatlarını kaybedenler mevcuttur.

Çanakkale Cephesinde verilen şehitlerin, şehit düştükleri yerler açısından tasnifi yapıldığında ise, en fazla Seddülbahir, Arıburnu, Anafartalar, Kitre, Kerevizdere’de şehit verildiği görülmektedir. Bu da bize, çarpışmaların en yoğun olarak bu bölgelerde geçtiğini göstermektedir. Çanakkale’de seyyar hastanelerde ölen çok sayıda şehit kaydı bulunmaktadır.

1944 Yenişehir doğumlu Remzi Sever, kendisiyle 26 Haziran 2007 de yapılan görüşmede, Çanakkale’de dedesi Ali oğlu Niyazi’nin Seddülbahir Muharebesinde şehit düştüğünü belirtirken; yaralıların şu anda Şahindere Şehitliği olarak geçen ve o zamanlar seyyar hastane yeri olan yerde tedavi edildiklerini, ölenlerin hemen gömülüp, tedavi olanların cepheye geri gönderildiğini kaydetmektedir. Yenişehir Barçın köyünden İbrahim Taylar da, amcası Abdullah oğlu İbrahim’in yaralı olarak çadırlı hastaneye getirildiğini ve orada hayatını kaybettiğini belirtmiştir.[15]

e.Şehitlerin Yaşlara Göre Dağılımı

Birinci Dünya Savaşında şehitlerin yaş durumu açısından, Yenişehirli en yaşlı şehidin 1289 (1873) doğumlu Hacıömeroğulları lakaplı İbrahim olduğu görülmektedir. Kendisi, 07.12.1915’te Şark cephesinde 42 yaşında şehit olmuştur. Çanakkale cephesinde de, en yaşlı şehitleri, 1290 (1874) doğumlular teşkil etmiştir. Bunlar, 1915 yılında 41 yaşında iken şahadet mertebesine ulaşmıştır.

Yenişehirli şehitler arasında, en genç yaşta olanı ise, 1316 (1900) doğumlu Yusuf Cemal’dir. 1915’te Kayacık deresinde, 15 yaşında iken şehit olmuş olan Yusuf Cemal, Bursa geneli itibariyle de, Çanakkale Savaşının en genç şehididir. 1313 (1897) doğumlu Ramazan oğlu Veli de, 1916 Ağustosunda Galiçya cephesinde, 19 yaşında iken şehit olmuştur. Bu da bize, uzun savaş yılları nedeniyle genç nüfusun büyük ölçüde yitirilmiş olduğunu ve çocuk denecek yaştaki insanların bu savaşlara katıldığını açıkça göstermektedir.

2.Milli Mücadele ve Milli Mücadele’de Yenişehirliler

30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi, I.Dünya Savaşı galiplerinin, savaş sırasında Türk topraklarını kendi aralarında paylaşmak için yaptıkları gizli anlaşmaların uygulamaya konulmasına zemin hazırlamıştır. Nitekim mütareke imzalanır imzalanmaz başlayan işgaller, bu güçlerin emperyalist niyetlerini açıkça ortaya çıkarmıştır.

Milli Mücadeleyi izleyen yıllarda Anadolu, tüm kaynakları tükenmiş, yoksul bir görünüm arz etmektedir. Trablusgarp’tan itibaren neredeyse kesintisiz 10 yıl devam eden savaş, insan kaynağımızı büyük ölçüde tükenme noktasına getirmiştir. Bu nedenle bütün yokluklara rağmen, yeniden bir var oluş mücadelesine girilmesi kolay olmayacaktır.

Batı Anadolu toprakları, mütarekenin belirlendiği paylaşım alanının büyük kısmını teşkil ettiğinden, bu süreçte Bursa ve çevresi de düşman işgaline uğramış; Milli Mücadelenin sıcak yüzü, ortaya çıkardığı askeri ve siyasi hareketlilik, bütün ülke genelinde olduğu gibi Bursa’da da kendini göstermiştir.

Mondros Mütarekesinin imzalandığı sırada Bursa, idarî olarak, Gemlik, Orhangazi, Karacabey, Mudanya, Kirmastı, Orhaneli ilçeleri ve Ertuğrul (Bilecik) sancağının Söğüt, İnegöl, Yenişehir ilçelerini içine alan Hüdavendigar vilayetinin merkezi durumundadır.[16]

Yenişehir, 20. yüzyıl başlarında Hüdavendigâr Vilayeti Ertuğrul (Bilecik) Sancağına bağlı bir ilçedir. İlçenin alanı, 1.700 kilometrekare, toplam nüfusu 45.306’dır. Yenişehir ilçesinin toplam nüfusunun 1927 yılında 42.020 olması, 20. yüzyıl başında yaşanan savaşlarda ne kadar büyük kayıplar verildiğini ortaya koymaktadır.

Yenişehir, Milli Mücadele yıllarında Bursa’nın en fazla yıkıma uğrayan ilçeleri arasında yer almıştır. 680 yıllık bir Türk şehri olan Yenişehir, 27 Ekim 1920 ile 6 Eylül 1922 tarihleri arasında Yunan işgaline uğramış, 6 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtarılmıştır.

Yenişehir’in işgali öncesinde, ilçede, Anadolu’da başlayan haksız işgaller karşısında müdafaa-i hukuk örgütlenmesine gidildiği görülmektedir. Gerçekte, İzmir’in işgali ile birlikte tüm yurtta işgale karşı tepkiler başlamış; bu tepkiler sonucunda vatanın kurtarılmasını amaçlayan ulusal örgütler oluşturulmuştu. Ülkenin her tarafında vatanın kurtuluşu amacına yönelik kurulan bu örgütler, Sivas Kongresinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çatısı altında birleştirilmiştir. Daha sonra her vilayette bu cemiyete bağlı müdafaa-i hukuk şubeleri kurulmaya başlanmıştır.

İşte bu süreçte Ekim 1919’da, Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuş, cemiyetin merkez heyeti 10 Ekim 1919’dan itibaren çalışmalarına başlamıştır.[17] Bursa’da milis güçlerinin oluşturulmasında önemli rol oynayan bu cemiyetin faaliyetleri[18], Bursa merkezle sınırlı kalmamış; Kirmastı, Orhaneli, Yenişehir ilçelerinde de müdafaa-i hukuk cemiyeti şubeleri açılmıştır.[19]

Bu örgütlerin en güçlüsü, Yenişehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olmuştur. Bu cemiyet, yalnız ilçe merkezinde çalışmalar yürütmemiş; 17 köyde de örgütlenme gerçekleştirmiştir.[20] Bu teşkilatlar, merkez heyeti ile eşgüdümlü olarak, merkez heyetinden alacakları emir çerçevesinde ve Sivas Kongresi kararları doğrultusunda çalışmalarını sürdürmüşlerdir.[21]

Yenişehir, Türk birliklerinin güneyde Uşak-Gediz doğrultusundaki saldırısı sırasında, kuzeydeki Yunan kolordusunun ileri harekâta geçmesi sonucunda, ilk olarak 27 Ekim–2 Kasım 1920 tarihleri arasında işgale uğramıştır.[22] Bu ilk işgali, Yunan ordusunun Birinci İnönü Savaşı öncesindeki ilerleyişi sırasında (6–14 Ocak 1921 tarihleri arasında[23]) ikinci; İkinci İnönü Savaşı öncesindeki ilerleyişi sırasında (23 Mart–4 Nisan 1921[24]) tarihleri arasında üçüncü; Sakarya Savaşı öncesindeki ilerleyişi sırasında (10 Temmuz–16 Temmuz 1921 tarihleri arasında) dördüncü, Türk ordu birlikleri ve milis güçlerinin bir baskınla kenti kısa sürede kurtarmasından sonra (24 Temmuz1921[25] -6 Eylül 1922[26]) arasında beşinci işgaller izlemiş ve bu işgal süreci,6 Eylül 1922’de noktalanmıştır.

Bursa ve çevresinin işgalini izleyen bu günlerde, Bursa’da Yunan komutanlarının emir ve yasakları altında bir yönetim kurulmuş; şehrin yönetimini askeri işgal komutanlığı üstlenmiştir. Bu durumda, yerli Rum ve Ermeni çetelerinin sivil halka saldırılarına müsamaha gösterilmiş; işkencelere son verilmesi için vilayette Yunan Kumandanlığı’na yapılan resmi müracaatlar dikkate alınmamıştır.[27]

İşgal sürecinde Yunan askerleri, korumaları altındaki Rum ve Ermeni silahlı çeteleriyle birlikte, sivil halka kanlı saldırılarda bulunmuşlar; ellerindeki değerli eşya, para, hayvanlara, yiyeceklere –özellikle tavuk ve yumurta adı geçmektedir- zorla el koymuşlar; köylere baskınlar düzenlemişler, evlerini ve dükkânlarını yağmalamışlar; ulusal güçlere yandaş olarak bildikleri bazı kasaba ileri gelenlerini tutuklamışlardır. Bu durumla ilgili pek çok arşiv belgesi mevcuttur. O günleri yaşamış kişilerin anıları ve eldeki belgeler, Bursa merkez ve ilçelerinin o kara günlerini açıkça yansıtmaktadır.[28] Bu nedenle pek çok insan dışarı çıkmaya korkar hale gelmiş; evlerin duvarları delinerek tüneller açılmış; çoğu insan da, bulundukları kasaba ve köyleri terk etmek ve daha güvenlikli yerlere kaçmak zorunda kalmıştır. İşgal döneminde yörede yaşanan yıkım, halkın yaşadığı baskı ve zulüm, dönemin tanıkların anlatılarında da ortaya konulmaktadır.[29]

26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi, 1815’te adı konulan Doğu Sorununun uygulamaya geçirilmesini önlemiş; emperyalist devletlerin Anadolu’da Türk siyasi hâkimiyetine son vermek planlarını alt üst etmiştir. Mudanya Mütarekesi ve Lozan Barış Anlaşması, askeri mücadelenin diplomatik safhalarını teşkil etmiştir. Kazanılan başarı ile, Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu, Türklerin Anadolu’dan çıkarılamayacağı, Türk milletinin esaret altına alınamayacağı bir kez daha tüm dünyaya gösterilmiştir.

2.1.Milli Mücadelede Şehit Olan Yenişehirlilerin Listesi[30]

M.S.B. Şehitlerimiz yayınına göre, Milli Mücadele sürecinde Bursa genelinde, 200 civarında şehit tespit edilmiştir. Bunlar arasında, kayda geçmeyen şehitlerin de olduğunu göz ardı etmemeliyiz.

Milli Mücadele’de Yenişehirli şehitlerin listesi aşağıda verilmiştir.

2.2.Milli Mücadele’de Şehit Olan Yenişehirliler Üzerine Bazı Değerlendirmeler

a. Şehitlerin Yerleşim Birimlerine Göre Dağılımı

Milli Mücadelede Bursalı şehitlerin ilçelere dağılımına bakıldığında, en fazla şehidin Mustafa Kemalpaşa ve İnegöl’den verildiği; İnegöl’ü Yenişehir’in izlediği görülmektedir. Yenişehir’den şehit veren köyler arasında, Akçapınar, Çamönü, Selimiye, Subaşı yerleşimlerinin adı geçmektedir.

b.Şehitlerin İsimlere Göre Dağılımı

Yenişehirli şehit isimlerinde sıklıkla geçenler arasında, Ahmet, Mehmet, Mustafa, Osman, Hüseyin isimleri yer almaktadır.

c.Şehitlerin Lakâplara Göre Dağılımı

Yenişehirli şehit lakâpları arasında, Hacımehmet, Hadım, Delili, Yaycı, Akça, Kavami, Mehmetze, Salih, Bektaş lakâpları geçmektedir.

d.Şehit Düştüğü Cephelere Göre Dağılımı

Milli Mücadelede Bursalı şehitlerin büyük çoğunluğunun, Batı cephesinde Yunanlılara karşı mücadelede hayatını kaybettikleri görülmektedir. Listelerde şehitlerin ölüm yeri olarak çoğunlukla, Garp cephesi meydan harbi geçmektedir. Ölüm tarihlerine bakıldığında da, II. İnönü Savaşından sonra şehit sayılarının yoğunluk kazandığı görülmektedir. Bu nedenle batı cephesinde en fazla şehidin, Milli Mücadelede en kanlı çatışmaların yaşandığı II. İnönü Savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi, Büyük Taarruz sırasında verildiği söylenilebilir.

e.Şehitlerin Yaşlara Göre Dağılımı

Milli Mücadele’de Yenişehirli en genç şehit, 1316 Doğumlu Hüseyin oğlu Mehmet’tir. Mehmet, 1316 (1900) doğumlu olup, 1921 yılında meydan harbinde şehit düşmüştür. En yaşlısı ise, 1306 (1890) doğumlu Mehmet oğlu Osman’dır. 1921’de 31 yaşında şehit düşmüştür. Milli Mücadelede şehit yaşlarının giderek aşağı inmesi, daha önceki uzun savaş yıllarında Anadolu’daki insan kaybının büyük ölçüde yitirilmiş olduğunun göstergesidir.

3.Yenişehir Şehitlikleri

Savaşlarda ölen kişilerin isimlerinin yazıldığı şehitlikler, bir milletin bağımsızlık yolunda verdiği ölüm kalım mücadelesinin en önemli abideleri ve yaşayan tarihin somut örnekleridir. Vatan uğrunda yapılan fedakârlığın, değeri hiçbir şeyle ölçülemez boyutunu yansıtan bu abideler, içinde yaşadığımız toprakların ne şartlarda kazanıldığını bizlere gösterirken; aynı zamanda bu toprakları koruma sorumluluğunu da üzerimize yüklemektedir. Bu kutsal görevi yerine getirmek ve bu bilinci gelecek nesillere de kazandırmak, bu gurur abidelerimize sahip çıkmakla mümkün olacaktır.

Bursa merkez ve çevresinde uzun savaş yıllarında kaybettiğimiz Bursalı şehitler anısına yapılan anıtlar yanında[31], Bursa’nın pek çok köyünde de şehitliklerin mevcut olduğu görülmektedir. Bu şehitliklerin çoğu, Milli Mücadele’de Yunan işgali sırasında hayatlarını kaybedenlerin ismini taşımaktadır.

Bursa Yenişehir ilçesinde de, iki şehitlik bulunmaktadır. Bunlardan Kıblepınar Şehitliği, 1922 yılında Milli Mücadelede takip harekâtı sırasında pusuya düşürülen ve bu mevkide şehit olan 21 asker anısına; Selimiye Şehitliği de, Milli Mücadele kahramanlarından Binbaşı Muharrem Beyin anısına yapılmışlardır.

Sonuç

Bursa ve çevresi, 1912–1922 yıllarını kapsayan 10 yıllık savaş sürecinde, ülke genelinde olduğu gibi, savaş yıllarının yol açtığı ekonomik çöküş, toplumsal huzursuzluk ve kargaşalıklara sahne olmuş; tüm olumsuzluklara, ümitsizliklere rağmen kurtuluşa inanmış ve vatan savunmasına büyük destek vermiştir.

Yaptığımız çalışmada, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele döneminde şehit olan 270 civarında Yenişehirli tespit edilmiştir. Yenişehir’in vatan savunmasında en fazla şehidi, I.Dünya Savaşında Çanakkale Cephesinde verdiği ve bu şehitlerin, yerleşim yeri ve cephe sevkiyatı itibariyle, Orhaneli, İnegöl, Mustafakemalpaşa ilçelerinden sonra önemli bir çoğunlukta oldukları görülmektedir.

Şüphesiz, bu rakam bizim ulaşabildiğimiz yazılı kayıtlardan çıkan sonucu ifade etmektedir. Ama bunun yanında kayıtlara girmemiş veya elimize kayıtları ulaşmamış olanların da mevcut olduğunu dikkate aldığımızda, bu rakamın çok üstünde şehidin var olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte elimizdeki istatistikler de, bu savaş yıllarında her yaşta Yenişehirlinin cepheden cepheye koştuğunu, vatanı uğruna yokluklar içerisinde fedakârlıktan kaçınmadığını göstermektedir. Bu şehitler adına yapılacak şehitlikler ve yayınlar, onların gurur abidemiz olarak yaşatılmasını sağlayacaktır.

 

KAYNAKÇA

  • AKKILIÇ, Yılmaz, Kurtuluş Savaşında Bursa, Birinci Kitap, Basın Kültür Sarayı, Bursa, 2008.
  • __________,“Çanakkale’de Bir Başka Kahraman Yenişehirli Müstecip Onbaşı”, Bursa Defteri, Eylül 2006.
  • ARMAOĞLU Fahir, Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1980, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara, 1993.
  • BALCIOĞLU, Mustafa, “Birinci Dünya Savaşına Girişimizle İlgili Tartışmalar ve Yeni Belgeler”, Tarih ve Toplum, Sa: 114, Haziran 1993.
  • Bursa İli Çanakkale Şehitleri Proje Kitabı, Haz: Fevzi Çakmak, Uludağ Üniversitesi, Bursa, 2008.
  • Bursa İşgal Günlüğü 1920-1922, Der: Canip Bey, Yayına Haz: Turgay Gündüz, Düşünce Kitabevi, İstanbu,l 2004.
  • “Bursa” mad., Yurt Ansiklopedisi, C:3, Anadolu Yay., İstanbul, 1982.
  • EĞİLMEZ, Mümtaz Şükrü, Milli Mücadelede Bursa, Tercüman Tarih Yay., İstanbul, 1981
  • ELAL, Melih, “Çanakkale’de Bursa Jandarma Taburunun İzlerini Ararken”, Bursa Defteri, Eylül 2006
  • ERASLAN, Cezmi, Abdülhamit ve İslam Birliği, İstanbul, 1992.
  • EROĞLU, Hamza, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yay., Ankara, 1990.
  • Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi-Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Hazırlıkları ve Harbe Giriş, Ankara, 1970.
  • HÜLAGÜ, Orhan, Milli Mücadelede Bursa, Emre Yay., İstanbul, 2001.
  • KOCATÜRK, Utkan, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, TTK, Ankara.
  • KÖSTÜKLÜ, Nuri, “Balkan Savaşlarından Milli Mücadele’ye Şehitler Üzerine Yapılacak Bilimsel Araştırmalarda Metot ve Kaynak Meselesine Dair Bazı Düşünceler”, Askeri Tarih Kongresi, 22-24 Ekim 2003.
  • Milli Savunma Bakanlığı, Yurtiçi Şehitlikler, Ankara, 1999.
  • Osmanlı Sanayi 1913-1915 Yılları İstatistikleri, Haz. Gündüz Ökçün, Hil Yay., İstanbul, 1984.
  • SARIHAN, Zeki, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C: II-III-IV, TTK Yay., Ankara, 1996.
  • Şehitlerimiz, Osmanlı-Rus, Osmanlı-Yunan, Trablusgarp, Balkan, I.Dünya, İstiklal, Kore, Kıbrıs, İç Güvenlik, C. II, Milli Savunma Bakanlığı Yay, 1998.
  • UĞURALP, Erturan, “8 Temmuz’dan 11 Eylül’e”, Uludağ, S. 23, Eylül 1939.
  • YALAZAN, Talat, Türkiye’de Yunan Vahşet ve Soykırım Girişimi, C: II, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1994.
  • YÜCEER, Saime, Bursa’nın İşgal ve Kurtuluş Süreci, Uludağ Üniversitesi Yay., Bursa, 2001.
  • __________, Tanıkların Anlatılarıyla Bursa Sözlü Tarih Arşivi, Uludağ Üniversitesi, Bursa, 2005.

 

DİPNOTLAR

[1] Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Dr. / Bu makalenin yayınlandığı dergi: ÇağdaşTürkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt IX Sayı 20-21, Yıl:2010/Bahar Güz, İzmir 2011

[2] Doğu Sorunu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Raif Karadağ, Şark Meselesi, Nida Yay., İstanbul,1971.

[3] Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1980, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara, 1993, s.51-54.

[4] Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yay., Ankara, 1990, s.73-74.

[5] Cezmi Eraslan, II. Abdülhamit ve İslam Birliği, İstanbul, 1992, s.380-384.

[6] Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi-Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Hazırlıkları ve Harbe Giriş, Ankara, 1970, s.85.

[7] Mustafa Balcıoğlu, “Birinci Dünya Savaşına Girişimizle İlgili Tartışmalar ve Yeni Belgeler”, Tarih ve Toplum, S. 114, Haziran 1993, s.20-21.

[8] Osmanlı Sanayi 1913-1915 Yılları İstatistikleri, Haz. Gündüz Ökçün, Hil Yay., İstanbul, 1984, s.140-141. I.Dünya Savaşının başladığı 1914 ’te Bursa ve Ertuğrul (Bilecik) sancaklarından oluşan Hü­davendigar vilayetinde yaklaşık olarak 475 bin Müslüman, 75. bin Rum, 59. bin ermeni, 5. 000 de Yahudi yaşamaktaydı. Bursa bu dönemde İstanbul ve İzmir’den sonra, nüfusuna göre 3. büyük Osmanlı kenti olmuştur.

[9] Bursa İli Çanakkale Şehitleri Proje Kitabı, Haz: Fevzi Çakmak, Uludağ Üniversitesi, Bursa, 2008.

[10] Bursa Merkez (seyyar) jandarma taburu, İtilaf donanmasının 18 Mart 1915’te, Çanakkale Boğazını geçememesi üzerine, bölgedeki savunmayı desteklemek amacıyla, Gelibolu seyyar jandarma ta­buru ve 31. alayın bir taburuyla birlikte, Binbaşı Tahsin Bey komutasında Gelibolu yarımadasına gönderilmiştir. 3000 kişilik bu tabur, Anafartalar’da 30 bin İngiliz askerine karşı direniş göster­erek, düşmanın geri püskürtülmesini sağlamıştır. Melih Elal, Çanakkale’de Bursa Jandarma Taburu­nun İzlerini Ararken, Bursa Defteri, Eylül 2006, s.161.

[11] Yılmaz Akkılıç, “Çanakkale’de Bir Başka Kahraman Yenişehirli Müstecip Onbaşı”, Bursa Defteri, Eylül 2006, s.159-160.

[12] Şehitlerimiz, Osmanlı-Rus, Osmanlı-Yunan, Trablusgarp, Balkan, I.Dünya, İstiklal, Kore, Kıbrıs, İç Güvenlik, C. II, Milli Savunma Bakanlığı Yay, 1998, s.100-207.

[13] Nuri Köstüklü, “Balkan Savaşlarından Milli Mücadele’ye Şehitler Üzerine Yapılacak Bilimsel Araştırmalarda Metot ve Kaynak Meselesine Dair Bazı Düşünceler”, 9. Askeri Tarih Kongresi, 22-24 Ekim 2003, s.213.

[14] Nuri Köstüklü, a.g.m., s. 208-209.

[15] Fevzi Çakmak, a.g.e., s.33, 39-40.

[16] Orhan Hülagü, Milli Mücadelede Bursa, Emre Yay., İstanbul, 2001, s.24.

[17] Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, TTK, Ankara, s.103; Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C: II, TTK Yay., Ankara, 1996, s. 139; Saime Yüceer, Bursa’nın İşgal ve Kurtuluş Süreci, Uludağ Üniversitesi Yay., Bursa, 2001, s.49.

[18] Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanlığı yapan Mümtaz Şükrü Eğilmez, kendi başkanlık döneminde halktan 139 bin lira bağış topladıklarını, bununla 56. tümenin ihtiyaçları ve Bursa’da 600 kadar erin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarının karşılandığını kaydetmektedir. Mümtaz Şükrü Eğilmez, Milli Mücadelede Bursa., s. 190.

[19] Orhan Hülagü, a.g.e., s.49-50. Bu dönemde Bursa ilçelerinde örgütlenmeler için bkz. Yılmaz Akkılıç, Kurtuluş Savaşında Bursa, Birinci Kitap, s.109-113.

[20] “Bursa” mad., Yurt Ansiklopedisi, C:3, Anadolu Yay., İstanbul,1982, s.1651.

[21] Saime Yüceer, Bursa’nın İşgal ve Kurtuluş Süreci, s.50.

[22] Zeki Sarıhan, a.g.e., C: III, s. 261, 268.

[23] A.g.e., s.353, 364-365.

[24] A.g.e., s. 462, 479.

[25] A.g.e., s. 623.

[26] A.g.e., C: IV, s. 636.

[27] Erturan. Uğuralp, “8 Temmuz’dan 11 Eylül’e”, Uludağ, S. 23, Eylül 1939, s.6-7.

[28] Yunanlıların işgal döneminde ve Bursa’yı terk ederken bu yörede yaptıkları mezalim hakkında bkz. Talat Yalazan, Türkiye’de Yunan Vahşet ve Soykırım Girişimi, C: II, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1994, s.73-126. Bursa İşgal Günlüğü 1920-1922, Der: Canip Bey, Yayına Haz: Turgay Gündüz, Düşünce Kitabevi, İstanbul, 2004.

[29] Saime Yüceer, Tanıkların Anlatılarıyla Bursa Sözlü Tarih Arşivi, Uludağ Üniversitesi, Bursa, 2005.

[30] MSB, Şehitlerimiz, s. 100-207.

[31] Milli Savunma Bakanlığı, Yurtiçi Şehitlikler, Ankara, 1999, s.94-96.

YAZAR HAKKINDA

Haber Merkezi Haber Merkezi Belgeseltarih.com sitemizde konuk yazarlara da yer veriyoruz. Yayınlanmasını istediğiniz ve mümkün olduğunca akademik dille kaleme alınmş tarih konulu yazılarınızla ilgili olarak, iletişim sayfamızdaki form vasıtasıyla bizimle bağlantı kurabilirsiniz. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024
Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Tayfun ÇAVUŞOĞLU, 6 Ekim 2024