İçli, Hassas ve Şen Bir Bestekâr: Bimen Şen |
Asıl adı Bimen Dergazaryan olan Bimen Şen, 1873 yılında Bursa’da doğar. Musikişinas bir din adamı olan Gaspar Dergazaryan’ın dördüncü çocuğudur. Daha sekiz yaşında iken Bursa’daki Ermeni kilisesinde, Ermeni duaları ve ilahileri okur. Bunlar Türk musikisinin motiflerinden ve nağmelerinden alınarak yapılmış bestelerdir. Çocuk yaşında sesinin güzelliğiyle dikkatleri çeken Bimen’i dinleyenler arasında her dinden insan vardır. Bimen, kiliseden çıktıktan sonra da evinde okumalarına devam eder. Bu yanık sesin ahengine, hüznüne, berraklığına tutulan herkes onu dinleyerek ağlıyordu.
Bu yıllarda Bursa’ya yeni bir vali gelir. O devirlerde Türkler, Rumlar ve Ermeniler şehre yeni gelen valiyi karşılamaya çıkar, tezahürat yaparlar. Bu karşılamaya Ermeniler, kilisede okuyanları da götürmüşlerdi. Böyle günlerde azınlıklarda “Safa geldin valimiz paşa/ Adaletinle çok yaşa!” şarkısını okumak âdeti vardır. O gün bunu okuma görevi Bimen’e verilir. Vali şarkıyı o kadar beğenir ki, üç kere tekrarlatır. Ve sonunda da cebinden bir altın saatle bir kordon çıkarıp Bimen’in yeleğine takar. Valinin bu hediyesi, Bimen’in ruhundaki müzik hevesini ve sevgisini iyice körüklemiştir.
Dönemin en önemli Klasik Türk Müziği sanatçılarından Hacı Arif Bey’in Bursa’ya gelişi ise sesinin güzelliğiyle çevresi tarafından tanınan ve sevilen on bir yaşındaki Bimen’in hayatının akışını değiştirecektir. Ona birkaç şarkı söyleten ve sesini çok beğenen üstad, kısa bir süre meşk dersi verecek ve bu sanatta ilerlemesi için İstanbul’a gitmesini tavsiye edecektir. Bimen Şen, o günlerden şöyle bahseder: “Hacı Arif Beyin teveccühünü kazanmıştım. Bundan o kadar gurur duyuyordum ki… İlk hocam odur. Bir gün, meşk ederken bana şunları söyledi: Musikiye karşı yaman bir istidadın var. Bu istidadını köreltmek istemiyorsan, filiz vermesini, çiçeklenmesini istiyorsan hemen İstanbul’a git! Başka türlü bu güzel sesinden istifade edemez, hayır göremezsin.”
İstanbul’a gitme fikrine ailesi şiddetle karşı çıkar. Fakat her gün onları ikna etmek için uğraşlar verir. Nihayet on dört yaşında iken ailesine isyan ederek ve bir kış günü İstanbul’un yolunu tutar. İstanbul’a gelir ama yanında getirdiği para hızla tükenir. Açlık ve sefaletle karşı karşıya gelen Bimen, iş bulamayınca son bir çare olarak kiliseye başvurarak ilahi okumaya devam eder. Orada bulunan bir Ermeni banker, sesini çok beğenerek ona yanında iş verir. Bir süre çalıştıktan sonra maddî durumunu düzelten Bimen Efendi, serbest ticarete başlar. Bir yandan sarraflık yaparken; bir yandan da tanınmış hocalardan ders alır. Bu arada müzik çalışmalarını da hızlandırmış, besteler yapmağa başlamıştır. Onunki geçici bir heves değil, düpedüz bir müzik aşkıdır.
Odasına kapanıp müzikle meşgul olduğu zamanlar en mutlu anlarıdır. Bestelerinin sayısı gün geçtikçe artar ama bunları insanlara aktarmada sıkıntı yaşamaktadır. Sonunda dikkatleri çekecek bir uygulamaya koyulur. Akşamları gittiği mekânlarda kâğıt üzerine yazdığı şarkı isimlerini bol miktarda bahşişle birlikte sazendelere vererek okumalarını ister. Böylesine cömert bir dinleyiciyi kırmak istemeyen sazendeler bütün aramalarına rağmen istenilen şarkıların notalarını bulamazlar. Ve sonunda çaresizce Bimen Efendi’ye durumu açıklarlar: “Israrla arıyoruz fakat istediğiniz parçaları bulamıyoruz efendim.” Bunun üzerine cebinden çıkardığı bestelerinin notalarını sazendelere veren Bimen Efendi’nin besteleri zamanla severek seslendirilen eserler haline gelir.
Tanburî Cemil Bey, Neyzen Aziz Dede, Şevki Bey, Kanunî Hacı Ârif Bey, Rahmi Bey, Hanende Nedim Bey, Hacı Kirami Efendi ve özellikle de Hacı Ârif Bey gibi dönemin ünlü sanatçılarıyla müzik sohbetlerine katılır. Bu sohbetlerde çok şeyler öğrenecek ve dikkate değer yorumlarıyla Türk müziğinin gelişmesine de katkıda bulunacaktır.
Mustafa Kemal Paşa, zaman zaman Bimen Efendi’yi Ankara ve Dolmabahçe’ye davet eder ve hüzünlü parçalarını dikkatle dinlermiş. Bu davetlerden birinde Atatürk’ün: “Hep hüzünlü şarkılar yapıyorsun, bir tane de neşeli yapsana” isteğine karşılık meşhur kürdilihicazkâr eserini besteler.
“Yüzüm şen, hâtıram şen
Meclîsim şen, mevkîim gülşen
Dilim şen, hem revim şen
Hem serim şen, hem de mim rûşen
Nasıl şen olmasın gönlüm
Bu bezm-i îyşû iştretde
İçen şen, söyleyen şen
Dinleyen şen, yâr ü ağyâr şen”
Gazinolarda solistler, şarkıyı okumadan önce Bimen Efendi’yi takdim ederler. Güfteyi heceleyip her mısranın sonundaki “şen”i sıraladıktan sonra bir de espri yaparlar: “Bunu yazan: Bimen Şen”. Şarkısının gördüğü ilgi üzerine soyadı kanunuyla beraber “Şen” soyadını kullanacaktır.
800’den fazla eser besteleyen Bursalı Bimen Şen, coşkusunu ve neşesini hiç kaybetmeden ilk çalışmalarının tazeliğini koruyarak beste çalışmalarına devam etmiştir. 73 yaşında bir delikanlı olarak 26 Ağustos 1943 tarihinde hayatını kaybeden müziğimizin içli ve şen sesi Bimen Şen, Feriköy Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.