Resmi adı “İnegöl Aile Çay Bahçesi “olan ama halkın “Hastane Parkı” dediği parkın hastaneden sonra yapıldığını düşünüyorum. Niyazi Özertuğrul dedelerinin “93 Harbinde” Bulgaristan’dan göç ettiklerini, o zamanki Belediye Başkanı Sofyalı Osman Beyin muhacirlere hastane yapımında iş verdiğini, kovalarla su taşıdıklarını anlatmıştı.( 1)
Ahmet Özaras’ın Hastane Parkı hatıraları: “ Vahide Hanım, resim hocasıydı Ortaokulda. Ve o tarihlerde şimdi haremlik selamlık olarak oturulan Hastane Parkı, orası her akşam Tepebaşı Gazinosu gibi dolar. İçkili gazinoydu Hastane Parkı, İstanbul’dan gelen sanatkârlar Hafız Vahit’in otelinde kalırlardı. Orada her akşam konserler verilirdi. Süheyla Bedriye isminde hiç unutmuyorum bak- 1936, 1940lı yıllar nerde, bugünkü gibi hatırlıyorum Süheyla Bedriye diye bir kadıncağız her akşam konser verirdi. Fasıl heyeti vardı tabii- içkili gazinoydu, tertemiz,fevkalade güzel İstanbul’u andıran bir yerdi. Şimdi haremlik- selamlık, bu durum yürekler acısı. Orayı da sözde Sosyal Demokrat olduğu söylenilen bir kişi çalıştırıyor. (2)
Fuat Nazlı’nın hatırladığı: “Eminem şarkısı, biz delikanlıydık. Kaymakamın yanında aile çay bahçesi var. Oraya Fethiye diye biri gelmişti. Şimdi bunlar söyleyemiyorlar. Eminem şarkısı, o zamandan vardı. 65 senelik şarkı, şimdi yeni çıkmış gibi ayyuka çıkarıyorlar. Ama detayına inerek söyleyemiyorlar.”(3)
1970’li yıllarda Kavaklaraltı Parkı ile tatlı bir rekabet içindeydiler. Bu kanımı güçlendiren makale yandadır. Konserler, cambazlar her ikisinde de olurdu
Güzel havalarda liseler yakın olduğundan dersleri boş geçen öğrencilerin de meskeniydi. Loca gibi olan kameriyeleri aşıkların buluşma noktasıydı.
Halenur Bilge; Vasfi Uçaroğlu Orkestrası ve Kamuran Akkor konserini anımsıyor.
Öznur Çatçat’ın anımsadıkları: “İki katlı yerde düğünler olurdu. Çocukken evimiz yakındı, düğünlere bizi almazlardı biz de merdivenlere çıkıp bakardık. Lise yıllarında- 1970’li- radyo sanatçıları gelirdi. Bir ara Yılmaz Güney ve Fatma Girik gelip oturmuşlardı. Cambazlar gelirdi, cambazın biri düşerek ölmüştü, onu unutamam. Çok üzülmüştük.”(4)
1970’li yıllarda İnegöl Liseliler parkta yılın yorgunluğunu atıyorlar.
İlknur Akıncı’nın parkla ilgili anılarına kulak verelim.
“Çocukluğumun, gençliğimin parkı Hastane Parkı. Yaz günleri annem beni öğle uykusuna yatırırdı, dondurmacı ağabeye babam tembih ederdi,” bizim sokaktan geçerken bağırma İlknur uyuyor” dermiş. Öğlen uykusundan uyandıktan sonra yaz beş gibi giderdik. Yazın en güzel eğlencesi Hastane Parkıydı. Annem, Gülseren Yenge, büyüklerden Müzeyyen teyzem, Kasapzade Nigar Hala, hep birlikte Hastane Parkına gidilirdi. Ama daha çok annemle, Gülseren Yenge giderlerdi. Gençlerden de Fevziye ablam, bilhassa Nükhet ablam çok severlerdi parkı. Artık o günün şartlarına göre en güzel elbiseler giyilir, hani bayram gezmesine gider gibi herkes en güzel giysisiyle parka giderdi. Saçlar taranır, kurdeleler takılır saçlarımıza. Parka gitmek bir ritüeldi, çok güzel bir olaydı. Çok beklerdim akşamüzeri olsun da parka gidelim diye.
Çok güzel bir yerleşimi vardı parkın, kareydi. Ulu ulu yerli kavak ağaçları vardı. Şimdi o kavaklar oldukça yaşlandı. Atatürk Bulvarının sonuydu, sol köşedeydi. Parkın tam karşısında da İnegöl Devlet Hastanesi vardı. Ondan sonra yerleşim yoktu benim çocukluğumda. Daha ileriye gidince kavaklık vardı, bataklık, hayvanlar otlardı. Babaannemlerin mahallesi olduğu için oraları çok daha iyi biliyorum çocukluğumdan. Babaannemler pikniğe giderlerdi. Orada Nuri beyin (Doğrul) değirmeni vardı, Boğazova’dan mı artık bilemiyorum, oradan bir dere gelirdi, Bedre deresi değildi herhalde. Hastane Parkının önünden akan bir dere vardı çocukluğumdan çok iyi hatırladığım. O suyun üzerindeki köprüden geçerek parka girilirdi. Sonra parkın yanına Kaymakam lojmanı yapılmıştı, şu an yıkıldı maalesef! Hastane Parkı da Sedir Cafe oldu. Oranın da istikbali pek parlak değil, yeni bir meydan düzenlemesi yapılıp parkı da kaldıracaklarmış diye duydum, bilemiyorum. Ben yine çocukluğumdaki Hastane Parkına döneyim. Parka girince sağda bir bina vardı, altta çay ocağı, kapalı kış için bir kahvehane, üzerinde terası vardı. Çok güzeldi o teras, merdivenlerle çıkılırdı. Merdivenlerin altında tuvaletler vardı. Bugün gibi hatırlıyorum çünkü o çay ocağında benim bir anım var. Bir gün annemlerle parkta oturuyoruz, Gülseren yengenin kızı Figen’i – Figen benden beş yaş küçük olmalı, ben yedi yaşındayım- gezdirirken kucağıma alıp bu çay ocağının terasına çıkarmaya çalışmışım, yanda korkuluklar yok. Ne olduysa çocuk mu ağır geldi, biz Figen’le ikimiz büyüklerin sonradan anlattığına göre, terasa üç dört basamak kala sağ tarafta tuvaletlerin önüne düşmüşüz. Tabii çocuklar düştü diye bütün park ayağa kalkmış. Hemen Besimlerin Ömer ağabey- babamın arkadaşıydı- o kucağına alıp bizi hastaneye götürmüşler. Herkes panik halinde bağrış çağrış. Bizim hızımızı duvara dayalı saplı süpürge kesmiş. Tabii bu benim altı yedi yaşlarındaki anım, hayal meyal hatırlıyorum hastaneye gidişimizi, dizimin yaralanmasını. Çocukları Allah korur derler ya ikimizi de Allah korumuş. Ama anneme de, Gülseren yengeye de büyük ders oldu bu, çocuklarını yalnız bırakmanın ne kadar tehlikeli olduğunu onlar da anladılar.”
Sonra parkta ilkokul müsamerelerimiz olurdu. Ben orada çok ront gösterisine katıldım. Adil Can’la ( Güven) birlikte orada bir diyaloğumuz vardı. Öğretmenimiz Lütfiye hocanım, Lütfiye Atalay’dı. Sene sonu müsamereler yapılırdı, bizim de Hastane Parkında olurdu. Lütfiye Atalay Doğanspor’luydu. Çok saygıdeğer bir öğretmendi. Can ile sahnede yalnızız. Sıcak hava, üzerimde hırka vardı. Can’da yelpaze satıcısı, ben yelpaze almak istiyorum. Can’a diyorum ki; “bir yelpaze verir misin?” Can’dan alıyorum, bir bakıyorum yelpaze kırık, “bana kırık yelpazeyi satmışsınız.” Diyorum. Can’da; “Hayır, siz yelpazeyi düz tutup, başınızı sallayacaksınız” diyor. O günün diyaloğu, şimdi çok basit, komik geliyor. Herhalde ilkokul ikinci sınıftık. Çocukların bunları sahnede sergilemeleri büyüklerin, herkesin hoşuna gidiyordu.
Hastane Parkında çok konserler olurdu daha ilerleyen yıllarda. Sonra İnegöl Lisesinin tam karşısındaydı park. Bizim lise son günlerimiz yani okulların kapanacağı mayıs sonu, haziran başı dersler boş geçerdi. Biz hep parkta olurduk, hatta fotoğraflarımız vardı. Çok güzeldi, şehrin içinde yeşillikler içinde nefes alınabilen, ortasında kare havuzu bulunan, bu havuzun etrafında Kız Meslek Lisesinin defileleri olurdu, bana da mankenlik yapmam teklif edilmişti ama sonra ne oldu bilmiyorum kaldı. Adil Can’ın kardeşi Fatoş orada mankenlik yapmıştı, defileye çıkmıştı.
Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziğinden olsun pek çok sanatçı gelirdi. Tiyatrolar da gelirdi. Mesela Nokta Virgül Tiyatrosunu ilk orada izlemiştim. T.R.T sanatçıları turneye çıkarlardı. Cambaz vardı, hatta ayaklarına su dolu kovalarları bağlayıp geçerdi havuzun üzerinden. Biz yoktuk bir gece cambaz ölmüş. Sonra bir rivayet o cambaz Semiha Yankı’nın babası dendi. Ama ne derece doğru bilemiyorum.
Hastane Parkı bugün Sedir Cafe benim hala severek gittiğim çocukluğumun anılarını yaşadığım bir park. Köşedeki çay ocağı kalktı. Bir de şunu hatırlarım. Canlı müzik orkestraları olurdu, Siular ve başka orkestralar çalarlardı. İsteyen kalkar dans ederdi.
Düğünler yapılırdı. Bilhassa Feridun (Ulusoy) amcam arkadaşlarıyla İnegöl’e geldiklerinde eşleriyle dansa kalkarlardı, onları gören İnegöllüler de dansa kalkarlardı.
Nükhet ablam çok şık giyinen bir genç kızdı. Parkı işleten Haşim (Aras) amcamız vardı, Nükhet ablayı görür görmez pikaba “Portofino” parçasını koyardı, Nükhet abla parka girerken Portofino çalardı. Haşim amca baba dostuydu, bizim mahallede kahvehanesi vardı bir zamanlar. Bunlar çok güzel anılar…”
Mehmet Şakir Ünlü’nün park ile ilgili anıları:
“ Sahne arkasındaki binada, mehter takımının malzemeleri dururdu, çalışma ve toplanma yeriydi. Erdinç Çelikkol, Kılıç- Kalkan ekibi Yüksek Tahsil Talebe Cemiyeti’nce getirilmişti. Erdinç Çelikkol daha sonra Doğanspor yararına da gelmiş, ekte gazetede ilanı var.
Havuzun ortasında, sütunlu bir yapı ve üzerinde Atatürk büstü vardı. Sonra Atatürk büstü kaldırıldı, sonraları sütunlu kısım da kaldırıldı.”
Cambazın adını gazeteden öğreniyoruz. Şüap Uzalan’ın ölümüne tanık olmasakta bizim neslimizin Hastane Parkı anılarında derin bir acı bırakmıştır. Mesleğini icra ederken ölen cambazı saygıyla anıyorum.
1980’lerin sonundan 2022’nin sonuna dek Hastane Parkı Sedir Cafe olarak hizmetini sürdürmüştür.
Kaynakça:
(1) Özertuğrul Niyazi, 22. 07. 2008 tarihli sözlü tarih görüşmesi.
(2) Özaras Ahmet, 16. 05. 2008 tarihli sözlü tarih görüşmesi.
(3) Nazlı Fuat, 27.01.2007 tarihli sözlü tarih görüşmesi.
(4) Çatçat Öznur,14 Eylül 2022 tarihinde görüşüldü.
(5) İlknur Akıncı’nın anıları, 24 Ekim 2022.
(6) Mehmet Şakir Ünlü’nün anıları,1 Kasım 2022.
Not: Gazete arşivi Mehmet Şakir Ünlü’den alınmıştır.