İstanbul Boğazı’nı Atlarıyla Geçen Peçenekler |
Tarih boyunca, Karadeniz’in kuzeyinden, Tuna’yı aşıp gelen çok sayıda Türk soylu boylar görülmüştür. Balkanlara inmişler, Anadolu’ya geçmişler, Bizans’la dalaşmışlardır. Milattan binlerce yıl önce başlayan bu göçler, milattan sonra da sürüp gelmiştir.
Bunların bir kısmı bu toprakları yağma için gelmişti. O çağlarda, yağma bir yaşam biçimiydi. Bir kısmı Bizans’ın isteğiyle gelmişti. Bizans’ı Tuna üstünden gelecek baskınlardan korumak üzere tampon güç olarak kullanılmışlardır.
Türk asıllı göçerin büyük bir kısmı yerleşeceği toprakların arayışında idi. Aileleriyle birlikte esir getirilenler de vardı.
Bizans bu dalga dalga gelen güçleri kullanmakta ustaydı. Kendi isteğiyle gelsin, işgal için gelsin, ya da esir gelsin pek fark etmezdi. Bu ele avuca sığmaz atlı, göçebe güçleri kendi çıkarı için kullanırdı. Kâh Anadolu’ ya geçirirdi, kâh Balkanlara iskân ederdi. Anadolu’ya geçirip doğudan gelecek Pers ve güneyden gelecek Arap işgallerine karşı ilk savunma hattını bu kavimlerle kurarlardı. Türk soylu halklardan oluşturduğu bu garnizonları, ilk savunmayı yapardı. Varsaklar da Toros geçitleri tutturmuştur!
Zaman zaman, denetimden çıkan vasal ülkeleri terbiye etmek için(!), talan (nasihat) etmek için bu güçleri kullanılırdı! Yeri gelir bu güçleri birbirine kırdırırdı. Olmadı birbirine düşürür, iç çatışma çıkarırdı. Bizans’a karşı ya da Bizans’la birlikte hareket eden bu Türk soylu halklar İskitler, Hunlar, Bulgarlar, Varsaklar, Avarlar, Hazarlar, Kumanlar, Peçenekler, Uzlar, Guzlar olmuştur.
Boğazı atlarıyla geçenler Peçenekler’di!
Peçenekler ilkin Balkaş gölü civarında görülmüşlerdir.
Oradan çıkarıldıkları 7. yüzyıldan sonra Sibirya’nın Batı’sına, Aral gölü civarına gelmişlerdir. Bir bölümü Oğuzların Üçok koluna katıldılar. İki yüzyıl kadar oralarda egemen olmuşlardır. Sonra Oğuzların itkisiyle batıya, Karadeniz’in kuzeyine yönelmişler. 800.000 çadırlık büyük bir kitle halinde Ten (Don) ile Özi (Dnyeper) ırmakları arasındaki bölgeye geçmişler. Burada yaşayan Macar boylarını, batıya itmişledir. Onlar şimdiki Macaristan topraklarına böyle gelmişler.
Peçenekler, 11. yüzyılın başlarında, Tuna ırmağını aşmışlar! Makedonya’ya, Balkanlar’a ve Trakya’ya inmişler.
O sırada doğuda, Selçuklular Anadolu’ya girmektedir. Bizans’ın bunlara karşı koyacak mecali yoktur. Balkanlar’da Peçeneklerle başı derttedir. Bizans, Türk boylarını birbirini kırdırarak, göçebe kavimlerin saldırılarını etkisiz hale getirme ustasıdır. Burada da Peçenek Kağanı Turak’a karşı, Gegen’i kışkırtıp içeride kavga çıkartırlar. Gegen kaçıp adamlarıyla Bizans’a sığınır. Vaftiz olur ve Bizans hizmetine girer.
1064 savaşında Peçenekler, dönme Gegen ve adamlarının katkısıyla Bizans’a yenilirler! Aralarında Turak Kağan’ın da olduğu kalabalık Peçenek halkı esir alınır. Bunları vaftiz ettirip Ortodoks Hıristiyan dinine geçirir, Bizans’ın hizmetine alır. Halkı da Balkanlara ve Makedonya’ya iskân edilir.
Doğu’da Alpaslan’ın fetihleri sebebiyle, Doğu Karadeniz ve Gürcistan yönetimleri, Bizans denetiminden çıkmıştır! Bunları cezalandıracak gücü hazır değildir. Peçenekleri taşeron kullanarak, denetiminden çıkan toprakları vurmak ister. Peçenek gücüyle, bu ülkeleri cezalandırmak kararındadır. Elde edilecek ganimeti de Peçeneklere bırakarak, onları kışkırtır! Peçeneklerin aileleri Makedonya taraflarında rehin tutulmuşlardır.
Bizans İmparatoru Konstantin Dukak, Peçeneklerden 15.000 kişilik bir süvari gücü oluşturur. Gemilerle Anadolu yakasına, Üsküdar’a geçirtir. Doğu Karadeniz’i ve Gürcistan’ı vurmaya yollar.
Aradan birkaç ay geçtikten sonra, Peçenek atlıları, Üsküdar kıyısında belirirler! Geri dönmüşlerdir. Gemi yollaması için İmparator’a haber salarlar. “Vaz geçtik! Gemi yolla, bizi karşıya geçir! Balkanlara döneceğiz!” derler.
İmparator Dukak, çok kızmıştır! Gemi yollamaz “Gürcistan’a gidin” diye haber yollar
Peçenekler kararlıdır. İmparatorun emrini dinlemezler. Geri dönmeye de niyetleri yoktur, İmparator da kararlıdır. Gemi vermez. Peçenekler, o kararlılıkla Boğazın kıyısına inerler ve atlarını Boğaz’ın akıntılı sularına sürerler. Atlar, yelelerine, eyerine tutunmuş süvarileriyle; akıntılı, çalkantılı, Boğazın serin sularında yüzmeye başlarlar! Avrupa yakasına doğru yönelirler. Müthiş ve muhteşem bir görüntü sergilenir. Denizde on beş bin Peçenek atlısı; atlarıyla birlikte akıntılarla boğuşarak, Avrupa yakasına çıkan savaşçılar ailelerinin tutulduğu Balkanlara at sürerler…
Görülmemiş şey, Boğazın sularında yüzen atlar, atlarına tutunmuş Peçenekler! İstanbul’un öncesinde ve sonrasında yaşanmamış bir olayı yaşatırlar!
Boğaz’ı atlarıyla geçmişler! On beş bin Peçenek atlısı, akıntılara, denizin karşı koymasına direnmiş, karşı kıyıya erişmişlerdir. Tarihe geçen muhteşem bir olay, on beş bin Peçenek atlısı, koşumlarıyla, silahlarıyla ve atlarıyla yüzerek İstanbul Boğazını aşmışlardır.
Bizans İmparatoruna, İstanbul Boğazı’nın ürkütücü sularına, denizin muhalefetine karşın başarmışlardır.
KAYNAKÇA: