İstiklal mahkemelerinde “İzmir Suikasti” davası |
Günlerden pazartesiydi. 15 Haziran 1926 günü hükümet konağının merdivenlerinden çıkan Şevki, Sarı Efe olarak bilinen emekli jandarma yüzbaşısı Edip Bey’in Saruhan milletvekili Abidin Bey’le birlikte İstanbul’a gidişinden kuşkulanmıştı. Sarı Efe’nin hükümete suikasti haber vereceğini düşünmüştü. Bu yüzden suikasti kendisi ihbar edip bu işten sıyrılmak istedi. Giritli kaçakçı Şevki korkup ihbar etmezse suikast gerçekleşecekti. Gürcü Yusuf, Laz İsmail ve Çopur Hilmi, Kemeraltı karakolu önünde Gazi’ye ateş edeceklerdi. Çetenin reisi Lazistan milletvekili Ziya Hurşit’ti. Ziya Hurşit ve arkadaşları kargaşadan yararlanarak Yemiş çarşısında bekleyen bir arabayla Şevki’nin rıhtımda bekleyen motoruna gidecekler, motora binip Sakız Adası’na kaçacaklardı. Ordudan, kötü hal nedeniyle atılan Çopur Hilmi, Sarı Edip Efe’nin Değirmendere’deki çiftliğinin kâhyasıydı. Laz İsmail, İstanbul kuyumcu soygununa karışan eski sabıkalıydı, Samsun da kahve işletiyordu. Gürcü Yusuf’da mütareke yıllarında düşman donanmasının gözü önünde bir Fransız vapurunu çevirmiş; milyonlarca frank almıştı.
Ziya Hurşit, Almanya’da deniz araçları yapım mühendisliği öğrenimi görmüş; yurda dönünce de ilk TBMM’ne Lazistan Mebusu olarak girmişti. Atak bir milletvekiliydi. Suikastçileri İzmir’e Ziya Hurşit, Gülcemal Vapuru ile getirmiş; Gaffarzade Oteli’nde Sarı Edip Efe ile tanıştırılmıştı. Ziya Hurşit, eski İttihatçılardan baytar Albay Rasim Bey’den Sarı Edip Efe’ye şifreli bir mektup getirmişti. Albay Rasim, “Teşkilatı Mahsusa” diye bilinen gizli örgütün kurucularındandı. Vali Kazım Dirik Giritli Şevki’yi dinlerken dehşete düşüyor; hemen harekete geçerek ihbarda adı geçenleri yakalatıyor. İlk yakalanan Ziya Hurşit oluyor. Sonra Ragıp Paşa Oteli’nde bulunan Laz İsmail ve Gürcü Yusuf yakalanıyor. Çopur Hilmi’de Karşıyaka’da yakalanıyor. Yapılan sorgularda Miralay Arif Bey’in adı da geçiyor. Arif Bey Gazi Paşa’ya bağlı bir kumandandı. Samsuna birlikte çıkmışlardı. Kazım Dirik’in de yardımcılığını yapmıştı. Bu da Kazım Dirik’i hayretler içinde bırakan başka bir gelişmeydi. Laz İsmail’in sorgusunda Ziya Hurşit kendisini Ankara’ya götürmüş, başka birisiyle de görüştürmüş. Ankara da Gazi Paşa’ya suikast yapılacağından kesin olarak Laz İsmail’e bahsetmemişler. Sonra Ziya Hurşit kendisini İzmir’e soygun için getirmiş ve burada suikastten bahsetmiştir. İzmir toplantılarında Yusuf, Hilmi ve Ziya vardı. İsmail’in sonraki ifadesinde Şükrü Bey’in İstanbul’dan hareketlerinde Ziya ile görüştüğünü ve kendisinin konuşmadığını söylemişti.
Şükrü Bey İttihat ve Terakki’nin Milli Eğitim Bakanlarındandı. Şükrü Beyle Sarı Efe Edip’in dostlukları eskiye dayanıyordu.
Gürcü Yusuf da sorgusunda Ziya Hurşit ve İsmail’le Ankara’ya gittiğini belirtti. Kendisine Gazi Paşa’ya suikast yapılmasını önerdiklerini söyledi. Ziya’nın kardeşi Faik’in engel olduğunu ve bunun üzerine Ziya’nın kendilerini İstanbul’a gönderdiğini belirtti. İstanbul’da Şükrü Bey’in evinde toplandıklarını ve İzmir suikastinin kararlaştırıldığını söyledi. İstanbul’dan hareket ederken Şükrü Bey’in silahları vapura getirdiğini ayrıca kendisine yüz lira para verildiğini ve memuriyet vaat edildiğini belirtti.
***
Mustafa Kemal Ziya Hurşit’le konuştuktan sonra Sarı Edip Efe ve Şükrü Bey’in tutuklanmalarını emretti. Ziya Hurşit’in Mustafa Kemal’le ikinci görüşmesinden sonra Mustafa Kemal suikastin Ankara eski Valisi Abdülkadir Bey’le Şükrü Bey tarafından tertip edildiğini Başbakan İsmet Paşa ile İçişleri bakanı Recep Peker ve İstanbul Valisi Süleyman Beye iletti.
İstanbul’da yakalanan Sarı Edip polis müdürü Ekrem tarafından sorgulandı ve Efe’den suikastin Terakkiperver Partisi umumi heyeti tarafından kararlaştırıldığı yolunda bir itirafda bulundu. Sarı Efe Edip, duruşmalarda, suikasti hükümete haber vermek üzere İstanbul’a gittiğini, İstanbul’da Celal Bayar’ı bulup, olup bitenleri ona haber vereceğini söylemişti.
Vali Kazım Paşa Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığına gönderdiği 16 Haziran tarihli şifrede suikasttaki dış ilişki olasılığı üzerinde durmuştu. Sarı Edip’in yakın arkadaşı Torbalı Emin Bey suikasttan önceki 1, 5 ay içinde ikinci kez Atina’ya gitmişti ve suikast sırasında da oradaydı.
İsmet ve Kazım Paşa’ların ve mahkeme başkanı Kel Ali’nin kuşkuları o sırada Yunanistan’da bulunan Ethem ve kardeşleriyle “Teşkilatı Mahsusa” liderlerinden Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi Hacı Sami üzerinde yoğunlaşmıştı. Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi Hacı Sami 1924 yılında hükümet tarafından düşmanla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle yurttaşlıktan çıkarılan 150 kişi arasında yer alıyorlardı. Genel olarak kuşkular İttihat ve Terakki ile birlikte Yunanistan’daki Ethem Bey ile Kuşçu Başı Eşref ve kardeşi Hacı Sami üzerindeydi.
***
Suikast planının ortaya çıkartılması ve tutuklananların itirafları doğrultusunda Mustafa Kemal ve İstiklal Mahkemesi Yüksek KuruluTerakkiperver Cumhuriyet Partisi adı altına çalışan bir komite olduğuna inandı. Bu kuruluşun tıpkı İttihat ve Terakki Cemiyetinde olduğu gibi bir de fedai şubesi bulunuyordu.
Terakkiperver Cumhuriyet Partisi 17 Kasım 1924 günü Kazım Karabekir başkanlığında kurulmuş. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grubunun kurulması ile başlayan ilk siyasi parti oluşumu sırasında iki grup ortaya çıkmıştı. Birincisi Mustafa Kemal başkanlığındaki grup ve İkinci grupta suikast lideri Ziya Hurşit’in ve Ali Şükrü Bey’in bulunduğu gruptu. İkinci grup üyeleri Kazım Karabekir başkanlığındaki Terakkiperver Cumhuriyet Partisine katılmışlardı. Partinin kurucuları Refet Paşa, Cafer Tayyar paşa, Rüştü Paşa, Albay Arif Bey, Şükrü Bey, Saruhan Milletvekili Abidin Bey, Sivas Milletvekili Halis Turgut, Eski İçişleri bakanı İsmail Canbulat, Kara Vasıf Bey’di.
***
Karabekir Paşa Ankara’da tutuklandı. Ama İsmet Paşa yakın arkadaşını hemen serbest bıraktırdı. İçişleri Bakanı Recep Peker durumu Cumhurbaşkanlığına ihbar etti. Görülen lüzum üzerine Atatürk İsmet Paşa’ya şifreli telgraf çeker.
İstiklal Mahkemesi, tutuklananların ifadelerini aldıktan sonra suikast kararının Terakkiperver önderleri tarafından alındığı hakkında sonuca varmıştır. “Suikast girişiminin kişisel nitelikte olmayıp, bir siyasal zümrenin siyasal amaçla öteden beri hazırladığı, Ankara’da son günlerde Bursa’da bu kararı uygulamaya çalıştığı tutuklananların açık ifadeleri ve bunların yaptıkları seyahatler ile belli olmuştur. İstiklal Mahkemesinin bu kararını uygun bulurum. Aksi sonuçlar bunların tutuklanmalarına değil tersine serbest bırakılmalarındadır. Buna göre Kazım Karabekir’in ayrı tutulması kesinlikle doğru olmaz. ”
İsmet Paşa iki ateş arasında kaldı. Gazi Paşa ile İsmet Paşa arasındaki çekilen gizli şifreler o gün ve ertesi gün de sürer.
İsmet Paşa aynı gün düşüncelerini, kaygı ve gözlemlerini bildirir. Olayda, serinkanlı davranılmasını ister; tutuklanmaların suikastçiler ile sınırlı tutulmasında ısrar eder. Çünkü İsmet Paşa’ya göre Kazım Karabekir’in, Fuat Paşa’nın ve benzerlerinin tutuklanmaları herkesin yüreğinde sırası ile şaşkınlık, acı ve direnme duyguları oluşacaktır. Ayrıca şahsen Mustafa Kemal’le çok zararlı olacağını düşündüğü için genel tutuklamalar yapılmasına İsmet Paşa karşı çıkmıştır.
Atatürk, İsmet Paşa’yı Karabekir’in tutuklanması ve soruşturmanın genişletilmesi konularında inandırmakta güçlük çekti.
Sonuçta anlaşmazlık giderilir ve İsmet Paşa ikna edilir. Mustafa Kemal onu İzmir’e çağırır.
İsmet Paşa, İzmir’e gelir gelmez mahkeme üyeleriyle görüşmüş; Ziya Hurşit’in abisi Faik Bey ile Sabit Bey’in sorgularında hazır bulunmuştu. Faik bey, Kazım Karabekir’i suçlayıcı ifadeler kullanmıştı. “Bir gün Meclis’e geldiğimde Kazım Karabekir Paşa’nın toplantı salonunda oturmakta olduğunu gördüm. Yanına gittim. Bana Mustafa Kemal’in Bursa çevresinde gezide olduğunu biliyorsunuz. Bu sırada vefat ederse İsmet Paşa’ya ben ne vaziyet alabilirim? Diye sordu. Durup dururken böyle bir soru karşısında kalmaklığıma hiç anlam veremedim. Böyle bir şey olursa İsmet Paşa’nın bizlerle görüşeceğini ben asla sanmıyorum. Meclisin büyük çoğunluğu elindedir. Alacağı kararı partisine de kabul ettirir. Bu konuda kimseyle görüşmeye gerek görmez. Paşa görüşmek isterse sizi Başbakan yapmak suretiyle kendisinin cumhurbaşkanlığına gelmesini kabul etmek gerekir diye cevap verdim. Bu yanıtım karşısında durakladı. Fakat, Cumhurbaşkan lığını İsmet Paşa’ya verelim mi? diye sordu. Tereddütsüz vermemiz gerekir yanıtını verdim. ”
İsmet Paşa, Sabit Bey’in sorgusunu da izlemişti. Sabit Bey; “Şükrü Bey, Ziya Hurşit ve Ayıcı Arif Bey’den nasıl kuşkulandığını, kuşku ve endişelerini Rauf Bey ile Ali Fuat Paşa’ya nasıl anlattığını İsmet Paşa’ya bir bir aktardı”. İsmet Paşa bu sorguları dinledikten sonra kuşkuları direnci sona erdi. İsmet Paşa engeli kalkınca da tutuklamalar hızlandı.
“Kel Ali” diye anılan Albay Ali Çetinkaya, Ziya Hurşit’e siyasal amacını soruyor, Ziya Hurşit anlatıyordu:
“Geçen yıl bu zamanlar İstanbul’da Ankara Valisi Abdülkadir Bey ile görüştüm. O zaman Terakkiperver Parti örgütü yoktu. Abdülkadir’i önceden tanırım. Temasa geçtim. Diğer arkadaşlarda vardı. Hallerini beğenmedim, durumlarını olumsuz gördüm. Bu sebeple düşündüm taşındım hükümet darbesine Abdülkadir ile karar verdik. ”dedi.
Sonra İstiklal mahkemesi başkanı Ali Çetinkaya şu soruyu sordu:”peki ama bu kadar büyük bir iş iki kişi ile yapılamaz. Herhalde bir siyasi zümrenin katılımı ya da fikri alınmak gerekmez mi? Ziya Hurşit, ”ben onu düşünmedim, her şeyden önce suikastı en kolay yoldan yapmak düşüncesindeydim” diye cevap verdi. Kel Ali Şükrü Bey’le nasıl tanıştıklarını sordu. “Kadıköy iskelesinde tanıştık. Abdülkadir tanıştırdı. Ankara’da suikast için elimiz Şükrü Bey’dir demişti” diye cevapladı. Kel Ali, “Bakanlar Kurulu’nu düşürmekle işe başlamak kararı verdiniz. Ankara’ya gidiyorsunuz. Sonra?” diye sordu. “Mevsim kış olduğundan Şükrü Bey zamanı uygun bulmadı. Suikastın Cumhurbaşkanının da bulunduğu bir Bakanlar Kurulu toplantısında yapılmasını uygun buluyordu. ”Rauf Bey ile o günlerde görüştünüz mü?”diye sordu Kel Ali. Görüştüm yanıtını aldı. “Bu meseleye temas ettiniz mi?” diye sordu bu sefer Kel Ali; “Hayır” dedi,
Kel Ali, Ali Fuat Paşa’nın suikastle ilgisini sordu. Ziya Hurşit’te “Hayır esasen suikast işine karar verdikten sonra bütün Terakkiperver Partisi üyeleri ile ilişkimi kesmiştim. Hepsi korkak ve çekingen insanlardı. İçlerinde suikast yapacak adam bulamıyordum” diye cevapladı. “Ankara’da Laz İsmail ile giderken yolda şişmanca birine rastlamış, konuşmuş, bu adam Kazım Karabekir Paşa’dır demişsiniz” dedi Kel Ali. ”Evet, Meclis’e gelirken selamlaştık. Durup, konuşmadım “dedi Ziya Hurşit.
Ziya Hurşit daha sonra İstanbul’da Abdülkadir ile buluştuğunu, Abdülkadir’in, Ankara’da işin olmayışına çok üzüldüğünü, sonra Şükrü Beyin gelip Arif Bey’den bahsettiğini onun için en emin adamları olduğunu söylediğini belirtti. İzmir’le ilgili olarak da önce Bulgar çarşısında Nis Bahçesi’nde, Şükrü ve Abdülkadir’le buluştuğunu söyledi. Şükrü Bey’in İzmir’de Sarı Efe Edip’ten bahsettiğini belirtti. Kendisinden İzmir’e gidip Edib’e tavsiye mektubu vermesini istediklerini anlattı. Bu sırada Rasim Bey’in geldiğini ve çok tehlikeli bir iş yapıyorsunuz Allah muvaffak etsin dediğini söyledi.
Ziya Hurşit’in sorgusundan sonra Laz İsmail’in sorgusuna geçildi. İsmail, Ziya Hurşit’in anlattıklarını doğruladı. Suikast planının Ankara’dayken yapıldığını da açıkladı. Ankara’da Ziya ile Arif Bey’in evine gittiklerini sonra da Şükrü Bey’in geldiğini anlattı. Sonra, Ziya Hurşit ile sanık paşaları öfkelendiren ifadesini vermeye başladı: “Suikast kararı Terakkiperver Partisi genel merkezince alınmıştır. ” dedi. Sorgusuna Ziya Hurşit’in durumunun çok kötü olduğunu anladığını gerek bu özel durum gerekse genel durum hakkında başındaki meseleyi Celal Bayar’a anlatmak istediğini söyleyip devam etti. İstanbul’da Celal Bayar’ı ararken Saruhan Milletvekili Abidin Bey’le karşılaştığını ve ondan Celal Bayar’ın Boğaziçi’nde oturduğunu öğrendi. Şükrü Bey’le 3 ay önce suikast hakkında İstanbul da görüştüğünü ve bu işi yapmaya azmettiğini ve kendilerini kışkırttığını söyledi. Şükrü Bey’e bu işten vazgeçmesi gerektiğini söylemiş ve kendisinin de başını yakacağını belirtti. Şükrü Bey buna cevap olarak bu işin genel kurulca kararlaştırıldığını söyledi. Sarı Efe, Rasim Bey’le yeniden görüştüğünü ve Şükrü Bey’i bu işten vazgeçirtmesini istediğini belirtti. Sarı Efe Şükrü Bey’in Çerkes Ahmet ve kendisiyle beraber çalışmasını istediğini fakat bunu kabul etmediğini belirtti. İzmir’de Ziya Hurşit’le görüştüğünü ve Ziya Hurşit’e defalarca Şükrü Bey’in yalnız başına hareket ettiğini söyleyerek uyardığını belirtti. Şükrü’nün kendi kendine böyle girişimlerde bulunmasını yanlış gördüğünü ekledi. Daha sonra İstanbul’a giderken karşılaştığı Abidin Bey ile bu konuyu konuştuğunu, para meselesinden bahsettiklerini ve Abidin Bey’in para bulmak için gittiğini söyledi. Abidin’in parayı bulamadıktan sonra Şükrü Bey’in nasıl para bulduğunu kendi düşüncesiyle Sarı Efe emin olmamakla birlikte Şükrü Bey’in Kara Kemal’le temasta olduğunu, para yardımını da Cavit Bey’in yaptığını belirtti.
***
Şükrü Bey mahkeme tarafından kendisine yöneltilen bütün suçlamaları reddetti ve bunlarla hiçbir alakası olmadığını söyledi. Bunun üzerine mahkemece Şükrü Bey, Sarı Efe ve Rasim Beylerle yüzleştirildi. Rasim Bey, Şükrü Bey’in suikast konusunda görüşmelerini duruşmada anlattı. Rasim Bey, Şükrü Bey’in Ziya Hurşit ile Laz İsmail’i Edip’e göndermek istediği zaman, ona göndermemesi gerektiğini, Edip’in suikast taraftarı olmadığını söyledi. Tavsiye mektubunu da bu yüzden Rasim Bey tasvip etmediğini ama bira içerken sarhoşlukla mektubu imzaladığını anlattı.
Sonra Sarı Efe salona geldi. O da Şükrü Bey’in bütün arkadaşları ile birlikte suikast kararı aldıklarını kendisine anlattığını söyledi ve kendisiyle de çalışmasını teklif ettiğini belirtti. Şükrü Bey bütün bu açıklamalara rağmen suikastle bir ilgisi olmadığını söyledi. Avukatlar tutacağını, bu işi düzeltece ğini söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı İstiklal Mahkeme’sinin avukatların cambazlığına gelmeyeceğini, ne söyleyecekse açıkça söylemesini istedi. Şükrü Bey sadece arkadaşlarının tuzağa düştüğünü söyleyebildi.
Laz İsmail’in sorgusunda da Şükrü Bey’in suikastı planladığı ileri sürülmüştü. Tanıkların bu açık ifadeleri ve yapılan yüzleştirme sonunda savcı Necip Ali, Mahkeme başkanı Ali Bey, üyeler Kılıç Ali ve Doktor Reşit Galip Beylerin kafalarında suikast örgütü belirlenmişti: Şükrü Bey, Ankara eski valisi Abdülkadir. . . Ve arkalarında Kara Kemal. . . Ve İttihat ve Terakki. . . Ve ikinci grup. . . Ve Terakkiperver Cumhuriyet Partisi. . .
Savcı Necip Ali Bey, hazırladığı ek iddianame ile Kazım Karabekir, Ali Fuat(Cebesoy)Paşa, Paşa, Cafer Tayyar (Eğilmez)Paşa ile Sabit (Sağıroğlu), Halis Turgut, Münir Hüsrev(Göle), İttihatçıların İçişleri bakanlarından İsmail Canbulat, Halis Turgut ve eski Maliye Bakanı Cavit Bey ile “İaşe Nazırı” diye bilinen Kara Kemal’in cezalandırılmalarını istemişti. Bu yüzden bütün gözler Terakkiperver Cumhuriyet Partisi lideri Kazım Karabekir’e dikilmişti.
***
Kazım Karabekir Paşa verdiği ifadede; “Terakkiperver partisi içinde etkili olarak yer alan herhangi birini bilmediğini ve parti proğramının ikinci grup üyeleriyle Kara Kemal tarafından görüşüldüğü ve proğramda değişiklik yaptıkları iddiaları hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığını, proğramın bir kısmının tercüme edildiğini ancak Cavit Bey tarafından tercüme edilip edilmediği sorusuna da bunu bilmediğini” söyledi.
Kara Kemal’in partiyle ilişkisi olduğunu da ondan hoşlanmadığı için hissetmediğini ekledi. Parti kurulmadan önce sadece Rauf Bey’le görüştüğünü ve programın müzakeresinde bulunmadığını açıkladı. Kendisinin neden muhalefete geçtiğini de şöyle açıkladı; “Gazi Paşa ile birlikte birçok zorluğa göğüs gerdiklerini bunu Gazi Paşa’nın kendisinin de bildiğini ancak aralarındaki bu birliğin bir takım art niyetli insanlar tarafından araya girmeleriyle bozulduğunu” belirtti. “Zaferler elde edildikten sonra bir takım yeni insanların yeni hedeflere varmak için kendilerini yerdiklerini ve birinci ayrılığın Lozan görüşmeleri sırasında Rauf Bey ile İsmet Paşa arasında ortaya çıktığını, Sivas Kongresi’nde çok kötü bir durumla karşılaştıklarını, birçok kişi mahvolacakken kendi çabalarıyla bu durumu hallettiğini ama bazı kişilerin kendisini üstü kapalı olarak kötülediğini ve İsmet Paşa ile Rauf Bey arasındaki soğukluğun bir türlü giderilemediğini bunun için uğraştığını ancak bir sonuç elde edemediğini”anlattı.
Paşa; “ Muhalefet koşullarının olması için ısrar etmediğini, arkadaşlarının muhalefet kurulsun gibi önerileri karşısında ve Meclisin durumu karşısında muhalefetin oluştuğunu” açıkladı. Ayrıca “partisinin kurulması iyi olmasaydı hükümetin bu girişimi yasaklaması gerektiğini ve Mustafa Kemal’de istemeseydi zaten bu partinin kurulamayacağını” belirtti.
Kazım Karabekir, Şükrü Bey’in suikast teşebbüslerinden haberi olmadığını ayrıca ha-beri olsaydı bunu hemen ihbar edeceğini söyledi. Laz İsmail’in kendisini suçladığı ifadesiyle ilgili olarak da Laz İsmail’in pis bir herif olduğunu ve mahkemeyi aldatmak için kendi ismini verdiğini ayrıca on beş kişi Ankara’da Mecliste böyle bir toplantı yapmalarının mümkün olmadığını böyle şeylerin uydurulduğunu açıkladı. ”
Mahkemenin Şükrü, Arif ve Abidin Bey’lerin böyle bir toplantıya katıldıklarını belirtmesi üzerine de; “Bunun olabileceğini, ancak bu olaydan üzüntü duyduğunu, yasaların dışına çıkanı hükümetin yakalaması gerektiğini belirtti. ”
***
İstiklal Mahkemesi Başkanı Ali Bey, suikasttan çok Terakkiperver Partisi’nin kuruluşu ile ilgiliydi. Aynı sorular Ali Fuat Paşa’ya da soruldu. Ali Fuat Paşa partinin genel sekreteriydi. Paşa, ifadesinde, Kara Kemal’i hiç tanımadığını, adını uzaktan duyduğunu ve parti hakkında hiç konuşmadı ğını aynı şekilde Abdülkadir’i de Selanik ve Meclis’te gördüğünü ama tanımadığını belirtti. Parti programının kimler tarafından yapıldığını bilmediğini ve halk partisinde ilkelerin olduğunu ancak proğramın olmadığını bu yüzden muhalefete geçtiğini, suikastten haberi olsaydı vatanın en namuslu evladının yapacağını yapar ve suikasti hükümete ve Mustafa Kemal’e bildireceğini” belirtti. Suikastte adı geçen şahısların parti üyeleri olduğu kadar TBMM’nin de üyeleri olduğunu suikastin parti kapatıldıktan sonra planlandığını ve kendisinin bunlarla hiçbir bağlantısı olmadığını ekledi.
Refet Paşa ifadesinde; “Suikast hakkında bir bilgisi olmadığını ancak Şükrü Bey ile Sabit Bey ararsında bu konuda bir kavga olduğunu bildiğini, Cavit Bey’in yakın arkadaşı olduğunu partiyle ilgili görüşmediğini ancak Canbulat Bey’le görüştüğünü ve Canbulat Bey’in parti programının herhangi biriyle görüşüldüğü konusunda kendisine bir şey söylemediğini” açıkladı.
Cafer Tayyar Paşa ifadesinde suikast hakkında hiçbir şey duymadığını, Şükrü Bey ile arkadaşlarla beraber görüştüğünü her ne surette olursa olsun hükümetin başarıları için dua ettiğini belirtti. Kara Kemal’le de hiç görüşmediğini ekledi.
Emekli Albay Çolak Selahattin ifadesinde Kara Kemal Bey’in Terakkiperver partisinin kuruluşunda yaptığı çalışmaları anlattı. Evlerinde Kara Kemal’le amaçlarının ne olduğunu, arkadaşlarının olup olmadığını konuştuklarını ve verilen cevapların kendilerini tatmin etmediğini ve şüphe de kaldıklarını belirtti. Kurtuluştan sonra Kara Kemal’in Cavit Bey, Hüseyin Cahit Bey ve Rahmi Bey’le İttihat ve Terakki hesabına toplantı yaptıkları iddiaları için herhangi bir bilgisi olmadığını açıkladı.
Rüştü Paşa ifadesinde suikast olayından haberi olmadığını anlatıyor ama Abidin Bey’in kendisine böyle bir olaydan söz ettiğini ve kendilerinin de Şükrü Bey’i evinde bulup böyle bir şey olup olmadığını sorduklarını onun da böyle bir şey olmadığını ve Sabit Bey’in evhamından başka bir şey olmadığını kendilerine söylediğini açıkladı. Abidin Bey’in İzmir de Sarı Efe’nin örgüt kurduğunu kendisine anlattığını ve Rüştü Paşa da hükümetin var olduğunu kendisini ilgilendirmediğini ifadesinde belirtmiştir.
Sivas Milletvekili Halis Turgut ifadesinde suikastle hiçbir ilgisinin olmadığını söyleyince Ziya Hurşit’le yüzleştirilecek ve Ziya Hurşit konuşmasında, İstanbul’da Trabzon Milletvekili Hafız Mehmet Bey’in kendisini Şükrü Bey’le görüştürdüğünü sonra da Erzurum Milletvekili Rüştü Paşa ve Sivas Milletvekili Halis Turgut Bey ile görüştürdüğünü ve bütün konuşmaların suikast üzerine yapıldığını açıkladı. İsmail Canbulat Bey’de Kara Kemal’le ilgili bilgisi olmadığını, parti programında Kara Kemal’in yer almadığını belirtti.
Hafız Mehmet Bey de Ziya Hurşit’in kendisine Rüştü Paşa, Halis Turgut ve Sabit ve Halet Beylerin de onayı ile bir hükümet darbesi yapacaklarından söz ettiğini belirtti.
İsmail Canbulat ve Halis Turgut Beyler önce 10’ar yıla mahkûm olacaklar; bu karara itiraz etmeleri üzerine mahkeme ikisini de idamla cezalandıracaktı.
İdamlar
13 Temmuz günü mahkeme 13 idam kararı verdi. Buna göre İzmit millet vekili Şükrü Bey, Eskişehir Milletvekili Albay Arif Bey, Sivas Milletvekili Halis Turgut Bey, İstanbul Milletvekili İsmail Canbulat, Erzurum Milletvekili Rüştü Paşa, eski Lazistan Milletvekili Ziya Hurşit, eski Trabzon Milletvekili Hafız Mehmet, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Sarı Efe Edip, Çopur Hilmi ve Albay Rasim Bey ölüm cezasına çarptırılmışlardı.
Ele geçirilemeyen İttihatçılar’ın İaşe Nazırı Kara Kemal ve eski Ankara Valisi Abdülkadir’de yokluklarında ölüm cezasına mahkûm olmuşlardı.
Ankara Yargılamaları
İttihat ve Terakki’nin ünlü Maliye Nazırı Cavit Bey’in sorgusu 26 Temmuz günü başladı. İstiklal Mahkemesi Ankara’ya gelmişti. Kara Çete adı verilen İttihatçılar yargılanıyordu. Cavit Bey ifadesinde Hüseyin Cahit ve Kara Kemal’le İsmail Canbulat Bey’le görüştüğünü, kendi evinde toplandıklarını, Kara Kemal’in Gazi Paşa’yla görüşmeleri ile ilgili konuştuklarını, seçimlere girip girmeme konusunda Gazi Paşa’dan bir istekte bulunmama kararı aldıklarını ve Gazi Paşa’nın hizmetinde olduklarını belirtti. Bunun dışında parti programından da bahsettiklerini ve “Hakimiyet ve saltanat münhasıran milletindir” kararına vardıklarını belirtti. Gizli toplantılar yapmadıklarını ve ev toplantılarını kendisini değil Kara Kemal’in organize ettiğini, arkadaşlarına da kapısını kapatamayacağını da ekledi.
Şükrü Bey, Kara Kemal ve Canbulat Bey’in faaliyetlerinden haberdar olduğunu fakat ilgili olmadığını ayrıca Kara Kemal’le de eski bir dost olduğu için görüştüğünü dile getirdi.
Bunun üzerine İstiklal Mahkemesi Başkanı Ali Çetinkaya kararların şahsi kanaatlere göre belirleneceğini ve bu ifadelerin kendilerini tatmin etmediğini Cavit Bey’e aktardı. Cavit Bey Şükrü’nün suikast teşebbüsünü çok kötü bir olay olarak karşıladığını ve sık görüştüğü Kara Kemal’in her yaptığından haberdar olmadığını belirti.
İttihat ve Terakki’nin eski Katib-i Umumisi ve Merkezi Umumi Azası, Maarif Nazırı Dr. Nazım; verdiği ifadede “Cavit Bey’in evinde toplandıklarını ve bilinen sorunları görüştüklerini, Kara Kemal’in kendisine mektupla İttihat ve Terakki’nin 9 maddelik programını yolladığını ama buna cevap verme diğini, seçimlerden önce de bu programı görüşmediklerini, fakat böyle bir şeyi görüşmenin de yasak olmadığını, program da suikast olduğu iddialarını ise kendisi İzmir’de oturduğu için İstanbul’da yapılan şeylerden haberdar olmadığını” anlattı.
Mahkemenin üzerinde durduğu sanıklardan biri de İttihat ve Terakki’nin “Katib-i Mesulü” ve I. Dünya Savaşı yıllarında Trabzon ve çevresinin “Teşkilat-ı Mahsusa Komutanı” Nail Bey’di. İfadesinde Cavit Bey’in evindeki toplantılara katıldığını; Kara Kemal ve Abdülkadir ile arkadaş olduklarını, ancak suikast konusunda hiçbir ilgisi ve bilgisi bulunmadığını söyledi.
Nail Bey’in, Kara Kemal’in Mes’adet Han’daki bürosuna gidip geldiği, orda Ardahan Milletvekili Hilmi Bey ve Abdülkadir Bey’le görüştükleri ve buna benzer birçok görüşmenin olduğu ele geçen Ardahan Milletvekili Hilmi Bey’in tuttuğu günlükte ortaya çıkmıştı. Bu durumda hem Nail Bey hem de Hilmi Bey için idam sehpası kurulmuştu.
Suikast unutulmuş; sorgu ve savunmalar İttihaçılar üzerinde yoğunlaşmıştı. Bu yüzden Cavit Bey, savunmasını İttihat ve Terakki ile ilgili sorumluluğuna ayırmıştı. Maliye Bakanı olarak aldığı kararları ve gerekçelerini açıkladıktan sonra Kara Kemal’in kendisine suikast ve gizli teşkilattan bahsetmediğini, herkesin bildiği gibi ilk günden itibaren siyasete girmek istemediğini, iyi-kötü bir memuriyetinin olduğunu bunu bırakıp sırf Maliye Bakanı olmak için böyle olaylara alet olamayacağını belirtti. Ancak savunmasının İstiklal Mahkemesi üzerinde en küçük bir etkisi bile olmadı. Cavit Bey, Dr. Nazım, Artvin Milletvekili Hilmi Bey ve Naili Bey ölüm cezalarına çarptırıldılar.
Yurt dışında bulunan eski başbakanlardan Rauf Bey ile yakalanmayan eski İzmir Valisi Rahmi Bey yokluklarında 10’ar yıl hapse mahkûm oldular. Başta Küçük Talat Bey ve Kara Vasıf olmak üzere öteki İttihatçılar aklandılar.
Kara Kemal’in İttihatçılar arasındaki adı “Küçük Efendi”ydi. Kara Kemal, savaş yıllarında İaşe Nazırı olarak esnaf şirketlerini örgütlemişti. Elindeki örgüt ve maddi olanakları bir siyasal güce oluşturmaya çalışıyordu. İzmit’te Atatürk ile görüştükten sonra İstanbul’da İttihatçıları bir araya getirdikleri toplantıyı Cavit Bey’in evinde düzenlemişti. Bu işlerin asıl karargahı, Kara Kemal’in Mes’adet Han’daki bürosuydu. Cavit Bey’le araları oldum olası iyi değildi. Cavit Bey Kara Kemal’in bürosundaki toplantıların hiçbirine katılmamıştı.
Maliyeci Enver Bey (Alpyürek) Teşkilat-ı Mahsusa da çalışmış, bir ara İstanbul İaşe Müdürlüğü yapmıştı. Kara Kemal ile tanışıyorlardı. Kara Kemal Enver Bey’in evinde saklanıyordu. Hükümet Kara Kemal’i ihbar edenlere 10. 000’lık ödül koymuştu. Kara Kemal Enver Bey’den şoförlük yapan Niyazi’nin bulunmasını istemişti. Enver Bey Niyazi ile görüşmüş, kaçış planını anlatmıştı. Polis önce Niyazi’yi dinlemiş, sonra Enver Bey’i yakalamıştı. Kara Kemal’in saklandığı ev polislerce basılmış ve bunu fark eden Kara Kemal bahçeye atladı ve tabancasıyla intihar etti. Kara Kemal’i evinde saklayan Enver Bey 3 yıl hapis yattı.
Bütün yurtta aranan eski Ankara Valisi Abdülkadir Çerkezköy’de Çilingoz Çiftliğinde kuşkulu köylülerin ihbarı üzerine yakalanmıştı. Kimse suikastten arandığını bilmiyordu. Orman Müfettişi Cafer Tayyar Bey’in durumdan şüphelenmesiyle gerçek kimliği ortaya çıkmıştı. 1 Eylül gecesi saat 23. 00’de Abdülkadir idam edildi.