İznik’te sinemacılığın öyküsünü Mehmet Pala’dan dinleyelim.
“1962 ya da 1963 yılıydı. İznik yöresinde köyleri geziyor, film oynatıyor, bir yandan da meraklıları bulup, sinemacı yapıyordum.
İznik’te Sur Kapısı’ndan girdikten 200 metre sağda boş bir alan vardı. Üç tarafı briket duvarla çevrili bir yer köy minibüslerinin kaktığı bir garajdı. Boş alan sinema için uygun bir yerdi. Burası Kumcular diye bilinen bir adamındı. Burada bir sinema açmak istiyorlardı. Kışlık bir sinema açtılar. Girişte küçük bir alan ve bir büfe bulunuyordu. Merdivenlerden balkona çıkılıyordu. 200 kişilik bir balkonu bulunuyordu. Salon 400 kişilikti. 3-4 locası bulunuyordu.
Sinemanın perdesi sinemaskop filmlere uygun yapılmıştı. O dönemde sinemaskop filmler çok tutuluyordu. Perdesi 14X7.5 metreydi. Sinemalarda üç çeşit perde vardır. Sinemaskop, Sinemaskop perdesiyle aynı boyda ama daha dar panoramik ve 4.5X4.5 metrelik normal perde. Bu sinemaya film veriyordum. Sinema uzun yıllar faaliyet gösterdi. Bir ara Ferruh Nayman burayı işletti.
Bir de yazlık sinema açılsa iyi olur diye düşünüyordum. Meydana yakın büyük bahçeli bir ev bulunuyordu. Bahçenin sahibi bir kadındı. Kendisiyle görüştüm, ikna ettim. Lale Sineması adıyla açtık. Burasını bir yaz çalıştırıp, yer sahibine teslim ettim. 600 kişilik bir sinemaydı. Makinesi Iskra’ydı. 14X7.5 metrelik sinemaskop perdesi vardı. Ağırlıklı olarak yerli film oynatıyordu. 4-5 yıl çalıştı, sonra kapandı.
İznik deyince bu ilçeden yetişen sinemacı Halil Ergun’dan bahsetmemek olmaz. İznikli sinemacı 1985 yılında yönetmenliğini Atilla Candemir’in yaptığı bu filmde “Küçük bir ilçenin ileri gelen ailelerinden birinin oğlu olan Kemal (Halil Ergün), ayakkabıcılık yapmaktadır. Kemal’in ideali, İstanbul gibi “taşı – toprağı altın” bir kente yerleşip orada yaşamaktır. İlçeye atanan öğretmen Gönül (Perihan Savaş), kaymakam tarafından Kemal’in ve onun ilçe dışına gitmesine karşı olan babasının evine yerleştirilir. Birbirlerine âşık olup, İstanbul’a giderek evlenen Gönül ve Kemal, geçim derdi ve farklı sosyal geçmişlerinin, kimlik bunalımlarının etkileriyle sarsılan bir çiftin öyküsü anlatılıyordu.”.
Bu film dışında en olgun çağında kaybettiğimiz yönetmen Bilge Olgaç, 1994 yılında İznik’te başrollerini Halil Ergun ve Sibel Turnagöl’ün paylaştığı bu filmde “Hapisten çıkan bir genç, yaşadığı kasabaya döner. Yıllar önce bıraktığı kasabada her şey değişmiştir. Bu değişim karşısında çevresiyle uyum sağlayamayan adam ve sevdiği kadınla birlikte intihar eden” bir adamın öyküsü anlatılıyordu.
Göllüceli Hüseyin Kurtay’ı dinleyelim; “1940’lı yıllarda henüz daha kentte elektriğin bile olmadığı zaman dilimi içinde, nüfusu İki bin beş yüzü geçmeyen İznik’te, ilk Sinema bu yıllarda açılmıştı. Sinema, Orhan Sokak ile Meydan Sokak’ın bitimindeki köşe binada hizmete girmişti ve Jeneratör ile hizmet vermeye çalışıyordu. Sinemanın adı; Lale Sineması’ydı. Sinemanın sahibi de Recai Tuncer’di.
Sinema, o dönem, tek katlı olarak hizmete açılmış ve yaklaşık kapasitesi ise 200 kişiydi. Kırk beş derece meyilli bir tabandan oluşan salonun en sonunda iki sıra insan alabilecek dar bir Locası mevcuttu. Sinemada oturma araçları ise tahta sandalyelerden ibaretti.
Girişin hemen solunda bilet gişesi ve oradan da bekleme salonuna geçiliyordu. Cinema Canika marka kömürlü üçayaklı bir sehpa üzerinde kurulu İtalyan malı bir makine ile hizmet veriyordu. İlk dönem 4×3 formatında film gösterimi yapan sinema aradan geçen yıllar sonunda, 16×9 formatında film gösterimi de yapmaya başlamıştı.
Sinemanın ilk Makinisti Kemal’di. Sonra uzun yıllar kıdemli makinisti olan Karga Hasan lakaplı Hasan İzbanlar yaptı. O dönemde bir makinistin filmleri ters oynattığı da yapılan espriler arasındadır.
Recai Tuncer’in ölümünden sonra sinema uzun süre Oğul Şemsettin Tuncer tarafından çalıştırıldı. 1970’li yılın ilk başlarında kapandı.
Lale Sineması’ndan yaklaşık yirmi beş yıl sonra 1958 yıllarında Mustafa ve Hikmet Tüfekçi kardeşler sinema açtı. Şimdiki Ayasofya Müzesi ile bitişik şimdiki Belediye İş Han’ının olduğu alan o dönemde boştu ve arasından bir sokak geçiyordu. Bu sokağın Kılıçaslan Caddesi yönündeki Ayasofya ile bitişik olarak, Hamurcu Cevat’a ait bir kahvehane ve bir fırın bulunmaktaydı. Hamam Sokak ile cadde arasındaki köşede ise, üstü İznik Belediye Binası, altıysa Akbank olarak hizmet veren bina ve binanın bitişiğinde ise İlçenin ikinci sineması olan Kardeşler sineması hizmete açılmıştı.
Sinema hem yazlık hem kışlık olarak tasarlanmıştı ve yazlık bölümü olarak da Ayasofya Müzesi’nin bahçesi kullanılıyordu. O tarihte bu alan sinema sahiplerinin tapulu alanıydı ve daha sonra Kültür Bakanlığı istimlâk etti ve müzenin bahçesi oldu. Sinemanın yazlığında 1965’lerde İznikli Aktör Halil Ergün’ünde rol aldığı ‘Asiye Nasıl Kurtulur’ adlı Tiyatro sahnelenmişti. Kardeşler Sineması yapılış itibariyle iki katlı olup, alt salonun yarısı kadar büyüklükte ikinci katta bir locası bulunmaktaydı. Toplam seyirci kapasitesi ise, yaklaşık 500-600 kişi civarında idi. Koltukları locadakiler meşin sıra koltuk, salondakiler de sıradan tahta sandalyeydi.
Bir büfesi, tuvalet ve ara toplanma salonu mevcuttu. Sinemada Türk filmleri ve yabancı filmler oynatılırdı. Erotik film dönemi başlayınca sinema, bu akıma karşı koyamadı. Film oynatma formatı 4,3 ve 16,9 şeklindeydi.
Bu sinemanın makinisti elektrik kurumunda emekli olan Enver Altay’dı. Bu sinema, 1970’lerin sonuna doğru bulunduğu mevcut alan Ayasofya Müzesi’nin alanını genişletme çalışmaları nedeniyle tamamı istimlâk edildiğinde hizmetine son verdi ve bulunduğu Hamam sokak da trafiğe tamamen kapandı.
Sinema ile ilgili en popüler espri ise; Yılmaz Güney’in oynadığı bir filmde Güney, tabancalı kullanılan bir sahnede rakibini vuramayınca, seyirciler arasında olan Mustafa Tektaş isimli bir şahıs tabancasını çekerek üç el ateş eder ve “Adam öyle değil böyle vurulur” diyerek Güney’in vuramadığı adamı böylelikle vurmuş olur.
Sinemada bir panik oluşmuş ve insanlar sağa sola kaçışmaya başlayınca, Mustafa Tektaş; “Ya nereye gidiyor bu insanlar. Alt tarafı bir adam öldürdük” diyerek de espri yaptığı söylenir.
1960’lı yıllara doğru, Kardeşler Sineması’nın bulunduğu sokağın tam karşısında yer alan şehir kütüphanesi başka bir tarafa taşınınca, boşalan binaya ilçenin en modern sineması olarak bilinen Arda Sineması açılmıştı. Sinema, hayatının büyük bir bölümünü İstanbul’da geçirmiş, İznikli girişimci Nafiz Kuzucuoğlu tarafından açıldı. İki katlı sinema, modern olmasına rağmen, Kardeşler Sineması ile başlattığı rekabete ancak Dokuz yıl dayanabilmiş ve ekonomik nedenlerden dolayı kapanmak durumunda kalmıştır. Sinemanın olduğu alan şimdiki Belediye İşhanı’nın olduğu yerdi.
İznik’te bu sinemaların kapanmasından sonra yaklaşık on yıla yakın süre de İhsan, Mehmet ve Ali Balık kardeşlerin açtığı yazlık sinema faaliyet gösterdi.
1980’li yılların başında şimdiki Kumcu Sokak’ta İsmail Kumcu tarafından iki katlı lüks localı ve ısıtmalı sisteme yönelik Kumlu Sineması adıyla bir sinema açıldı. Sinema kapasite olarak 1000 kişilikti ve tiyatro gösterileri başta olmak üzere, birçok etkinlere de ev sahipliği yapıyordu. İki katında da bekleme salonu ve Tuvaletleri mevcut olup, bir büfeye sahipti. Sinemanın yazlık bölümü bulunduğu sokağın tam karşısında bulunup, uzunluğu bir diğer sokağa kadar gidiyordu. Sinemanın makinisti yine Elektrik Kurumu’ndan emekli Faruk Özaydınlar’dı.
Bunun dışında Çakırca (İsmail Yağcı) ve Boyalıca köylerinde de (Şarlo Mustafa ve Kör Ali) 16 milimlik filmler oynatılırdı.”
Kumcu Sineması da 2000’li yıllara doğru, seyirci azalınca kapanmak zorunda kalmıştır. İzniklilerin sinema salonu ile son vedalaşmaları, Kumcu Sineması ile olmuştur.
İznik’te 1940 lı yıllardan itibaren sosyal faaliyet sadece sinema Salonlarıyla sınırlı kalmamıştır. Kentin bağrından hala popülerliğini kaybetmeyen Halil Ergün gibi bir oyuncu çıkmış ve bu sayede birçok filmlerin de platosu olmuştur.
Halil Ergün
Bursa’nın yetiştirdiği en önemli sanatçılardan birisi olan “Halil Ergün” İznik ilçesinin Müşküle Köyü’nde doğmuştur. 1946 yılında, Bursa’nın İznik ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu İznik’te okudu. İstanbul Haydarpaşa Lisesi ve Bursa Atatürk Lisesi’nde okudu, Pertevniyal Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu. Halk Oyuncuları’nda Teneke adlı oyunla profesyonel oldu.
Vasıf Öngören, Mustafa Alabora ve Erdoğan Akduman ile Ankara “Birliği” Sahnesi’ni kurdu. 1974 yılında Yılmaz Güney’in senaryosu olan İzin filmiyle sinemaya başladı.
Adana’da düzenlenen 15. Altın Koza Uluslararası Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Onur Ödülü”nü Türk sinemasının diğer ustalarından Halit Refiğ ve Selda Alkor’la birlikte almaya hak kazanan Ergün, Yolda, Mum Kokulu Kadınlar, Yolcu, Mavi Sürgün, 72. Koğuş, Katırcılar, Sis, Kırlangıç Fırtınası, Kırık Bir Aşk Hikâyesi, İzin gibi pek çok filmde de adından söz ettirmeyi başardı.
1987 yılında Erdoğan Tokatlı tarafından çekilen “72. Koğuş” adlı Orhan Kemal’in 1953’te yazdığı öyküden uyarlanan filmde Orhan Kemal rolünü oynadı. Orhan Kemal’in cezaevindeki gözlemlerine dayanan bu öykü Nâzım Hikmet’le beraber kaldığı Bursa Hapishanesi’nin bir yoksul koğuşundaki mahkûmların yaşamını anlatıyordu. Nâzım Hikmet’in Bursa Hapishanesi’nde 1941’den sonra kaldığı dönemi aktaran 2007 yapımı “Mavi Gözlü Dev” filminde ise odası Nâzım Hikmet’in 1944’te Bursa Hapishanesi’nde yaptığı bir resimden esinlenerek Beykoz’da kurulan bir cezaevi setinde gerçekleştirilebilmiştir.
İznik’te çekilen filmler sırasıyla şöyledir.
KİN: 1957’deçekilen film, İznik’te ilk çekilen filmdir. Yönetmen ve senaristliğini Nejat Saydam’ın yaptığı bu filmin yapımcılığını da Türk Sinemasının ünlü yapımcılarından Süreyya Duru üstlenmişti. Bir toprak davası nedeniyle katil olan bir köylünün (Eşref Kolçak) öyküsünden oluşan bir filimdi. Tabii ki böyle bir olayda doğal olarak var olan karakter oyuncuları da Eşref Kolçak, Pervin Par, Kadir Savun, Ahmet Tarık Tekçe ve Nedret Güvenç tarafından paylaşılıyordu. Ünlü tiyatro oyuncusu Gazanfer Özcan’ında rol aldığı filimde ayrıca; Kemal Ergüvenç ve Mehmet Arslan da rol almıştı.
Filmin müzikleri, o dönemin ünlü türkücülerinden Ahmet Yamacı ve eşi Fatma Türkan Yamacı’nın yanık ezgilerinden oluşuyordu.
O dönemde İznik tam bir kırsal yerleşme yeri olduğundan çekim genelde ara sokaklarda yapılmış olmakla birlikte, bazı sahneleri de “Deliktaş, Topkapı, Doktor Suyu, Beypınarı”nda ve çevresinde çekilmişti. Filmde dönemin ünlü artistlerini buluşturmuştur.
YARIN BİZİMDİR:
Film,1963 yılında çekilmiştir. İznikli Cazgır Pele olarak bilinen Mehmet Tura da rol almıştır. Tamamı İznik’te çekilen “Yarın Bizimdi” filminde belediye seçimleri sırasında yapılan yolsuzlukları ortaya çıkaran bir gazetecinin öyküsünü anlatır.
Filmin yönetmeni Atıf Yılmaz, Oyuncular Eşref Kolçak, Orhan Günşiray, Nilüfer Aydan, Nurhan Nur, Ulvi Uraz, R. Yurdakul, Altan Günbay, Tuncer Necmioğlu ve Hayri Caner’dir
Eser Kemal Tahir ve İlhan Engin’in bir öyküsünden senaryolaştırılmıştır. Filmin müziğini Ruhi Su yapmıştır. 1964’te yapılan 1. Antalya Film Şenliği’nde Ulvi Uraz, en başarılı yardımcı erkek oyuncu ödülünü aldı. Sinema Ekspres dergisinin yazarlar arasında düzenlediği soruşturmada ise yılın beş filmi arasına girdi.
HALK ÇOCUĞU: Film,1964 yılında çekilmiştir. Filmin yönetmeni Memduh Ün’dür. Filmin başrollerini Ayhan Işık, Fatma Girik, Sadettin Erbil, Birsen Menekşeli ve Devlet Devrim paylaşmıştır. Filmin müziğini Fecri Ebcioğlu yapmıştır.
Ülkenin meşhur zenginlerinden Refik Bey vefat etmiş, varisleri akbaba gibi üşüşerek kalan mirasın açıklanması için beklemektedirler. Herkes büyük bir servete kavuşmanın hayaliyle yanıp, tutuşurken Avukat Saadettin Bey’in açıklamasıyla adeta şok olurlar. Çünkü milyoner Refik Bey mirasını kimsenin bilmediği oğlu Ahmet’e (Ayhan Işık) bırakmıştır. Hayal kırıklığına uğrayan akrabalar kendi aralarında planlar yaparak Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşayan Ahmet’in peşine düşerler. Ancak türlü numaralarla kandırıp, mirası elinden almaya çalışan varislerin karşısında akıllı, dürüst, marifetli ve güçlü, adeta cin gibi bir adam vardır.
KARAOĞLAN BAYBORANIN OĞLU: 1966 yılında çekilen bu filmin başrollerini Kartal Tibet, Emel Turgut, Reha Yurdakul ve Hüseyin Peyda paylaşmıştır.
Filmin yönetmeni Suat Yalaz’dır. Karaoğlan, hiç tanımadığı babası Baybora’yı bulmak için sadık adamı Balaban ile Bizans’a gelir. Yolda karşısına Toro adlı bir savaşçı çıkar. Onunla çarpışır. Aslında Toro, Baybora’nın adamıdır. Baybora, Bizans’ı haraca kesen bir serseri kral olmuştur. Karaoğlan, Toro yüzünden Baybora ile dövüşür ve ağır yaralanır. Onu Peder Fokas ve çetesi kurtarır. Fokas ve rahibe Bereni, tedavi ettikleri Karaoğlan’ı Baybora’yı ortadan kaldırmak için kullanmaya karar verirler. Fakat tesadüfler baba oğulu birbirine kavuşturacaktır.
KINALI KEKLİK:1968 yılında çekilen bu filmin yönetmeni Sırrı Gültekin’dir. Filmin başrolleriniTamer Yiğit, Feri Cansel, Hüseyin Baradan, Hulusi Kentmen ve Suna Pekuysal paylaşmıştır.
Film, Osman ile Kezban’ın aşk hikâyesini anlatır. Kezban, Ali Ağa’nın kardeşidir. Aynı köyde yaşadıkları Osman ile aşkları dillere destandır. Osman’ın askerde olduğunu fırsat bilen Ali Ağa, Kezban’ı Beytullah ile nişanlar. Beytullah, İstanbul’da bir pavyonda çalışan eski sevgilisi Jale’yi kullanarak Ali Ağa’nın servetine konmayı tasarlayan bir sahtekârdır. Jale, Ali Ağa ile evlenecek, Ali Ağa’nın tüm varlığını ele geçirerek Beytullah ile kaçacaktır. Fakat Osman’ın askerden dönmesi ve Ali Ağa’nın Beytullah ile
Kezban’ı evlendirmek istemesi plânlarını bozacaktır.
1977 yılında çekilen bu filmin yönetmeni Özcan Arca’dır. Filmin senaristleri arasında Halil Ergün de vardır. Filmin müziğini Melike Demirağ yapmıştır.
Filmin başrollerinde Necla Nazır, Halil Ergün, Gönül Hancı, Ajlan Altuğ ve Kadir Savun paylaşmıştır. Balıkçı recep iznik gölüne tatile gelen zengin ve güzel Gülderen’e âşık olur ama aralarındaki sınıf farkı bir süre sonra aralarını açar.
1983 yılında çekilen filmin yönetmeni Kartal Tibet’tir. Filmin senaryosu Başar Sabuncu’ya aittir. Filmin başrollerini Müjde Ar, Şener Şen, Halil Ergün ve İhsan Yüce paylaşmıştır.
Elif kocasının ölümü ardından, yaşadığı köye döner fakat köydeki tüm kadınlar başta köy ağası olmak üzere tüm erkeklerin zulmü altındadır ve ellerinden hiçbir şey gelmez. Elif kadınları erkeklerin en büyük zaafı olan yatak odası konusunda bilinçlendirir ve örgütler. Kadınlar kendilerine baskı kuran erkekleri yataklarına almayarak yola getirme mücadelesine girerler.
Kırlangıç Fırtınası
1985 yılında gösterime giren Kırlangıç Fırtınası beni çok etkilemiştir. Filmin bazı sahneleri İstanbul’da ayakkabı imalatçılarının bulunduğu ve ayakkabıcı bir yakınımın çalıştığı Gedikpaşa’da çekilmiştir. Bende iz bırkan hüzünlü bir filmdi.
Küçük bir kasabada ailesi ile beraber yaşayan Kemal, İstanbul’a gitmek ister. Baba mesleği olan ayakkabıcılığı burada devam ettirmeyi hayal eder. Ancak babası Kemal’in bu isteğine karşı çıkar. Kasabadan ayrılmayı kafasına koyan Kemal, babasının ikna olmasını bekler. Bu sırada kasabada öğretmenlik yapan Gönül’le birbirlerine âşık olurlar. Bir süre sonra da Kemal’in babası inadından vazgeçer. Kasabadan İstanbul’a göç eden Kemal, hayallerini gerçekleştirmeye çalışacaktır.
1986 yılında çekilen bu filmin senaryosunun alındığı eserin yazıldığında İznik Yenişehir ilçesine bağlı bir bucaktır. İznik 1930’da ilçe olmuştur. Bucakta mahkeme yoktur. Mahkeme Yenişehir’dedir. Davacı, Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı bir filmdir. Bursa’nın Yenişehir ilçesinde çekilmiştir. Filmde, bir köyde yaşayan iki komşunun aralarındaki dava ve davanın sonuçlanana kadar geçen 7 yıl anlatılmaktadır. Film davaların uzamasını eleştiren bir filmdir.
Film Yenişehir hükümet konağında çekilmiştir. Saat kulesi ve çarşı filmde görülür. Köy sahneleri İznik’in, Yenişehir’e yakın bir köyünde çekilmiştir. Filmin başrollerinde Kemal Sunal, Savaş Yurttaş, Güzin Özipek ve Serra Yılmaz oynamıştır.
Yönetmenliğini Yaşar Seriner’in yaptığı filmin çekimi yaklaşık dört yıl sürmüştür. Filmin başrollerini Nur Sürer, Halil Ergün, Bülent Bilgiç ce Menderes Samancılar paylaşmıştır.
Kocası Almanya’ya gidip bir başka kadınla evlenince, köyde terk edilen eski karısı Kiraz (Nur Sürer), fahişelik yapmaya başlar.
Bu sırada Kiraz’ı bu kötü yoldan kurtarmak için temiz yürekli bir adam (Halil Ergün), ona yardımcı olmaya çalışır.
Almanya’daki kocası, iki çocuğuyla bıraktığı karısının fahişelik yaptığını duyunca yurda döner. Kiraz’ı öldürecektir. Oysa Kiraz, yolunu değiştirmiş Halil’in yardımlarıyla doğru yolu seçmiştir.
2011 yılında çekilen bu filmin yönetmeni Alper Mestçi, filmin başrollerini Türkü Turan, Tülay Bursa, Selim Gürata, Zeliha Güney paylaşmıştır. Film, İstanbul ile İznik’te İhsaniye ve Sansarak köylerindeki değişik mekânlarda çekilmiştir.
Tıbba göre insan hafızası 2 yaşından öncesini hatırlayamaz. Ömrümüzün bu dönemi zihnimiz için kapkaranlıktır. Fakat öğretmen Elif (Türkü Turan) hayatının bu karanlık dönemi ile yüzleşmek zorunda; zira kendisine musallat olan tüm sorunların aslında geçmişinden gelen büyük bir hatadan kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Ama bu, zamanlaması tamamen yanlış, geri dönüşü olmayan lanetli bir büyüdür. Başka dünyalardan gelen bir varlığın bir çifte musallat olmasını anlatır.
Halil Ergün’ün İznik ve Bursa’da çektiği bazı filmler: