Kara sözcüğü, kutsaldır biz Türklerde: Özellikle Yörükler çocuklarını severken bile kara kızanım (kara çocuğum) diye severler. Karayağız delikanlı en yiğit olandır. Kara toprak ‘sadık yar’dır, et verir ekmek verir, süt verir… ‘Kara gözlüm efkârlanma gül gayrı’ derken gözün karası, ‘Kara toprak ver yarimi’ derken toprağın karası, matem günlerinde giyilen kara giysiler hep bu kutsallığın belirtisidir. Kara, hem sevginin hem acının söylemidir. Nasıl kutsal olmasın ki: Kara sözcüğü, aslımızı oluşturan Kayı Boyu’nun Karakeçili kolunun içinde vardır ve bu kol altı yüz yıl hüküm sürmüş bir devletin, Osmanlı’nın nüvesini oluşturmaktadır. Ülkemizin birçok yöresinde Karakeçililerle ilgili şenlikler düzenlenmektedir. Bunları en önemlileri; Söğüt’te düzenlenen Ertuğrul Gazi’yi anma şenlikleri, Kütahya’nın Domaniç ilçesindeki Hayma Ana’yı anma ve göç şenlikleri, 1999 yılında Şanlıurfa Siverek’te başlayan geleneksel Karakeçili şenlikleri, yine Kırıkkale’nin Karakeçili ilçesinde başlayan uluslararası kültür şenlikleridir. Tarihçi yazar Murat Bardakçı bir röportajında, Osmanlı sarayında II. Abdülhamit zamanında düzenlenen eğlencelerde hanım sultanların Karakeçili Yörük giysileri giydiklerinden söze diyor.
Karakeçi dağ insanının, göçebenin her şeyidir. Ona et verir süt verir, kıllarıyla barınak verir çünkü Yörük çadırları keçi kılından yapılmaktadır. Karakeçilinin altına yaydığı -kilim- yaygı da keçi kılından dokunmaktadır. Sonra o koyun gibi nazik yapılı değildir. Ne bulursa yer, yeşil ya da kuru başka yiyecek bulamasa ağacın kabuğunu kemirir, gene karnını doyurur. Kolay yorulmaz, dirençlidir. Bunun için karakeçililer her yere keçileriyle birlikte gitmişlerdir. Türkler keçiyi o kadar çok sevmişlerdir ki birçok aile onunla ilgili soyadı almış, birçok yerleşim alanına onun adı verilmiştir; -Keçili, Keçiören, Keçiborlu, Karakeçili- gibi, dağ, tepe, cami gibi yerler de onun adıyla anılmıştır çoğu kez. K a r a g ö z’ümüzün bile Orhaneli’nin Karakeçili köylerinden Kara Oğuz adında biri olduğu söylencesi vardır. Yapılan araştırmalara göre yalnız Eskişehir Bilecek ve Bursa civarında değil ülkenin dört bir yanında, dahası sınırlarımız dışında bile Karakeçili oymağından olan insanlar yaşamaktadır. Örneğin Bulgaristan’da Rodop eteklerinde bulunan köyümüz insanlarının giysileri karakeçili Yörüklerinin giysilerinden hiç farklı değildi ve ağıllarında bulunan hayvanların hepsi karakeçiydi; inek ancak zengin ailelerde vardı. Her aile sonbaharda bir keçi keser, onu kalın tuzla tuzlayarak pastırma yapar kış boyu, yemeklerine katık ederdi. Bu geleneği İnegöl’de 1950’li yıllarda ülkeye göç eden iki aile Kırcalı Kasapları adıyla uzun bir süre devam ettirmiş ancak yaşlılar ölünce Kırcalılığın özelliği sayılan bu gelenek mesleğin gençleri tarafından sürdürülememiştir. Yerleşik olarak yaşayan aslında Karakeçili oymağından gelen birçok aile kimlerden olduklarının ayrımında değillerdir ama yaşayışları, giyinişleri konuşmaları gelenek ve görenekleri kısacası etnoğrafik özellikleri onların kimliklerini belgelemektedir. Karakeçili ve diğer Yörükler sağlam yapılı insanlardır. Göçebe oldukları ve şehirlerden uzak dağ köylerinde yaşadıkları için pek doktor bilmezler. Batılı bir yazar olan Mary Lucy Garnett’e göre onların yeni doğan bebekleri sağlamsa hayata tutunur değilse yaşayamaz. Ona göre Yörüklerin sağlam yapılı olması bu özelliklerinden dolayıdır.
Gelelim bizim asıl ele alacağımız Karakeçililerin Söğüt-Domaniç, Bursa Balıkesir dolaylarına yerleşmelerine: Karakeçililer Anadolu’ya gelişleri Malazgirt Savaşı’ndan çok daha öncelere rastlar. 1018 yılında Selçuklu hükümdarı Çağrı Bey’in ordusunda görev alarak Ermenileri bozguna uğratırlar. Bundan sonra Türk boyları sel gibi Anadolu’ya akmaya başlar. Malazgirt savaşı aslında Türkleri Anadolu’dan atmak için yapılmıştır. Ama Romen Diyojen’in 200 bin kişilik ordusu bunu başaramamış Alpaslan’ın 50 bin kişilik ordusuna yenilmiştir. Zaferden sonra, önce aralık olan Anadolu kapıları ardına kadar açılmış, Türk boyları, dolayısıyla da Karakeçililer batıya doğru sular seller gibi akmaya başlamıştır. Araştırmacı yazar Muharrem Bayar Eskişehir Seyitgazi Bahşişli köylülerinin ‘Ecdadımız Horasan’dan beriye yürüyerek gelmiş, Yörük yürüdü, kılı deriyi sürüdü, böylece adımız Yörük oldu’ dediklerini saptamış. ‘Kılı deriyi sürüdü’ derken herhalde keçiden söz edilmektedir. Çünkü Yörük peynir yapar deriye doldurur -adı tulum peyniri olur- ekşimik yapar deriye doldurur, kavurma yapar deriye doldurur. Dağarcık da kurutulmuş keçi derisinden yapılmaz mı?.
Karakeçili aşiretine ilgi XVIII. Ve XIX. Yüzyıllarda artmış, haklarında çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Yine bu yıllarda Karakeçililerin ve diğer göçebelerin yerleşik düzene geçirmeleri için büyük çabalar gösterilmiştir. Bursa yöresindeki Yörüklerin dolayısıyla Karakeçililerin yerleşik düzene -göçerlikten konarlığa- geçmeleri -en çok- o devirde Bursa valisi Ahmet Vefik Paşa zamanında olmuştur. Yerleşik düzene geçişle kurulan pek çok Karakeçili ve diğer aşiretlere bağlı Yörük köyleri vardır: Örneğin İnegöl’ün 96 köyünden 65’i Yörük köyüdür. Bunların bir kısmı Ertuğrul Gazi’den daha önce bu bölgeye gelip yerleşmişti ve kendilerine Manav deniyordu. Bursa dağ ilçelerine bağlı 160 kadar; köy vardır bunların hemen hepsi Türkmen ve Yörük kökenlidir. Aslında daha önce de belirttiğim gibi pek azı dışında bölge köylerinin hangi boy ve aşirete ait olduğu ayırt edilememektedir: Belirgin olarak İnegöl ve Yenişehir’in Karakeçili köyleri; Karagölet, Görmez, Akbaşlar, Hacıhasan ve Yeniyörük’tür. Çeki, Sadağı Orhaneli’nin (İkisinde de her yıl Yörük şenlikleri yapılır.) Kocakovacık-Belenören-Yağcılar ve Akçapınar Keles’in (Kocakovacık Yörük şenlikleri ülke çapındadır, bu köy orijinal Yörük yemekleri ve giysileriyle de tanınmıştır.) Bunların dışında Durhasan Büyükorhan’ın, Gölbaşı-Akçeler Keles’in, Dışkaya Gürsu’nun, Hançerli-Kaymakoba-Mirzaoba Mudanya’nın, Muratoba Gemlik’in, Beylik- Boğazköy Karacabey’in, Bozağaç Mustafakemalpaşa’nın başlıca Karakeçili köyleridir.
Karakeçililer Yavuz Sultan Selim ve II. Abdülhamit tarafından ödüllendirilmişler, kendilerine payeler verilmiştir. Bilhassa II. Abdülhamit onlardan ‘Akrabalarım’ diye söz etmiştir. Yakın korumalarını onlardan oluşturmuştur. 1885-1890 yıllarında Ertuğrul Sancağı’na dâhil olan (Bilecik, Söğüt, İnegöl, Yenişehir) sancak beylerini bir arada gösteren fotoğraf o yıllarda bile Karakeçili aşiret beylerinin benliklerini koruduklarını göstermektedir. Fotoğraf Ertuğrul Gündüz’e aittir ve önden dördüncü sıradaki kendisidir. Karakeçili aşiretinin önemli önderlerinden biri olan Hacı Bekir Sıddık Bey 1905 yılında bastırdığı Karakeçili adlı kitapçıkta kendine bağlı köylerin sayımını vermektedir. Aynı kişi bu köylerden 435 kişilik bir süvari birliği oluşturmuştur. Bu birliğe asker veren köylere sıra numarası vermiş ve kimin kendi köyünden kaç asker verdiğini yine bu kitapçıkta belirtmiştir: Örneğin İnegöl’ün Karakaya köyünden Mustafa Ağanın 6, Seki köyünden Hacı Mastafa’nın 5, Yine Bayramşah köyünden Osman Ağa’nın 3 asker sağladığı gibi… Bu birlik Yunanlılarla yapılan Dömeke savaşında, Balkan Savaşı’nda I. Dünya savaşıyla Kurtuluş Savaşı’nda görev yapmış ve yararlıklar göstermiştir.. II. Erkanıharbiye reisi iken Mustafa Kemal’le Samsun’a çıkan subaylar arasında bulunan Arif Bey de Karakeçililerdendir. I ve II. Bozok isyanlarını bastırmıştır.
Abbasilerin yıkılışıyla Osmanlılar arasında bağ kurmak isteyen bazı kişiler 1258 yılında Abbasilerin Moğollar tarafından yıkılışını, aynı tarihte doğan Osmangazi’yle ilişkilendirir ‘İslam dünyası bir liderini kaybederken yeni lideri doğuyordu’ diye ifadelendirmektedirler. Nitekim Ertuğrulgazi’nin de ‘Davamız kuru bir cihangirlik davası değil bilakis İslam davasıdır’ dediği kaydedilmektedir.
Karakeçililerle ilgili ciltler dolusu araştırmalar yapılmıştır, Anadolu’ya gelişleri ve nerelere yerleştikleri tek tek incelenmiş, hatta bir bölümünün bulundukları yerin özelliğine, konuşma şekillerine uyarak Kürt lehçelerini konuşmaya başladıklarına ilişkin saptamalar vardır. Bazı tarihçiler Selehattin Eyyubi’nin ordusunda bile görev aldıklarını, Kudüs’ün Haçlılardan geri alınmasına katıldıklarını kaydetmektedir. Şanlıurfa Siverek ilçesine bağlı elli köyde karakeçililer yaşıyor ama Kürtçe konuşuyorlar. Şanlıurfa Karakeçilileri buna rağmen batıdaki akrabalarıyla ilişkilerini kesmiyor her yıl Ertuğrul Gazi şenliklerine katılıyorlar.