Bu Yazıda - Konu İçi Ara Başlıklar
Uluslararası raporlarda sonu gelmez bir sorunun adıdır Kıbrıs. Stratejik özelliği ile Akdeniz`de önemli bir konuma sahiptir. Asurlular Fenikeliler Perslere Roma ve Bizans İmparatorluklarına yurt olmuş bir tarih sahnesiydi. Son hükmeden imparatorluk Osmanlı idi. İlk Türkler bu dönemde adaya yerleşti.
Kıbrıs 1878 yılında Rusların Ayastefanos anlaşması ile sağladığı üstünlüğü ortadan kaldırmak isteyen Osmanlı, İngilizlerden yardım istedi. Süveyş Kanalı`nın Fransa tarafından inşa edilmesi ile İngiltere`nin Hint hinterlandındaki sömürgelerine geçiş sağlaması açısından Kıbrıs`ın önemi artmıştır. Ardahan ve Batum`da Rusların işgalini önleme amaçlı destek karşılığında Kıbrıs İngiltere`ye kiralandı.[2] Doğu Anadolu`nun Ruslar tarafından işgaline rağmen Kıbrıs yönetimi tamamen İngilizlere geçmişti.[3] Rumların çoğunlukta olduğu danışma meclisi oluşturuldu. Osmanlı Birinci Dünya Savaşında Almanların yanında yer alınca Kıbrıs`ın dengesi de değişti. Yunanistan`da ise Kral ile Başbakan arasında savaşın tarafı konusunda bir anlaşmazlık vardı. Selanik`te çıkan ayaklanma ile İngiliz ordusu Başbakan Venizelos öncülüğünde hakimiyeti sağlamıştır. Sonuç olarak Megali İdea ideali çerçevesinde İngiltere`nin yanında savaşa girdiler.
1914 yılında tek taraflı olarak ilhak edilerek Osmanlı` dan bütünüyle koparılmıştır. İngiltere Akdeniz ve Ortadoğu`daki hakimiyeti için adada büyük bir üs kurdu. Türkiye ise adanın İngiltere`ye ait olduğunu 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması ile tanımıştır. Anlaşma ile birlikte Rum ve Türk nüfus sömürge halklar olmuştu. 1925 yılından itibaren İngiltere Kıbrıs`ı koloni haline getirdi.
İngiltere 1930 lu yıllardan itibaren kolonilerini kaybetmeye ve eski gücünü kaybetmeye başladı. Bu dönemde Kıbrıslı Rumlar kilisenin desteği ile isyanlara başladı. 1936 yılında Mısır`a bağımsızlık hakkı veren İngiltere ileride Süveyş Kanalı`nın hakimiyetini de kaybedeceğinden Kıbrıs üs açısından önemli hale geliyor.[4] 1947 den itibaren Kıbrıslı Rumlar Yunanistan ile birleşip Enosis`i ilan etmek istemektedir. Kıbrıslı Türkler arasında ise tam bütünlük yoktur. İngiliz yanlısı İslami kesim ile Kemalist İngiliz karşıtı kesimin fikir farklılığı vardır.
Kıbrıslı Rumlar Birleşmiş Milletler aracılığı ile self determinasyon ilkesini konu edip adanın tek hakimi olmak istemiştir. İngiltere ise self determinasyon ilkesinin Türk tarafı için de geçerli olduğunu belirtmiştir.[5] 1950 yılında plebisit düzenlendi. Birleşmiş Milletler tarafından tek taraflı bağımsızlık reddedilince Rumlar silaha sarıldı. 1954 yılında adaya silah ve askeri lider yollandı. Askeri lider Grivas[6] ve dini lider ise Makarios idi.[7]
Eoka terör örgütü şiddet eylemlerini artırmış. Kıbrıslı Türklerden bir kısmı adayı terk etmek zorunda kaldı. İngiltere Eoka ile mücadele için olağanüstü hal yasalarını uygulamaya başladı. Dağlarda Eoka üyeleri aranmaya başlandı. Eoka tüm Kıbrıs Rumlarının bağımsızlık öncüsü olmuştu. Eoka`nın açılımı Kıbrıs Savaşçıları için Elen Örgütü demektir. Bir diğer cemiyetler ise Filiki Eterya, Etniki Eterya ve Mavri Mira`dır. Amerika Birleşik Devletleri ise o dönemde Marshall yardımı ile Türkiye ve Yunanistan`ı Nato`ya almak istemektedir. İki ülke arasında dış politika ilişkileri iyi idi. Kıbrıs`ta dernekler ve Türk okulları açıldı.
İngilizler polis ihtiyacını Türklerden karşılamaya başlayınca Rum ve Türkler karşı karşıya gelmişti. 1 Nisan 1955`de çatışma ve gözaltılar başladı. Makarios tutuklanıp Şeysel adalarına gönderildi. 1958 den itibaren Eoka`nın hedefi sadece İngilizler değil aynı zamanda Türklerdi. Doktor Fazıl Küçük`ün başkanlığında Kıbrıs Türktür Partisi kuruldu. Kıbrıs Türk kurumları federasyonu oluşturuldu ve başına da Rauf Denktaş getirildi. Volkan adlı gizli kuruluş vardı. Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu. Türkiye`den gelen bir asker Tmt` yi örgütledi. Az sayıda da olsa silah ve mühimmat Türkiye`den gönderilmişti.
Türkiye Yunan Kıbrısı`ndan toprak istiyor gibi bir algı yaratıldı. Türkiye ile Yunanistan dışişleri bakanları Averof ve Zorlu 1959 yılında Zürih`te anlaşmaya varmışlardır. Anlaşmayla birlikte taksim ve Enosis düşüncesi sona eriyordu. Yunanistan 950 Türkiye ise 650 askerini adada bulunduruyordu. Zürih ve Londra anlaşmaları ile iki toplumun birlikteliği ve çözümün Türkiye Yunanistan İngiltere arasında etkin garanti ilkesi ile gerçekleşeceği vurgulanmıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti 16 Ağustos 1960`da kurulmuştur. 570 bin nüfusun %80 i Rum idi. Anayasa ile şekillenen haklar eşit statüde maddelendirilmiştir. Gerektiğinde Türkiye Yunanistan ve İngiltere müdahale edebilecekti. Türkiye memnundu çünkü Osmanlıdan bu yana ilk kez adaya Türk askeri gidiyordu. Yunanistan memnundu çünkü yeni bir Yunan devleti kuruluyordu. İngiltere de memnundu çünkü adada Akrotiri ve Dekeria üssünü elde ediyordu. Tek memnun olmayan Makarios idi. Enosis`ten vazgeçmesi gerekiyordu. Çoğunluk olmasına rağmen adayı yönetemiyordu.
Rum tarafı anlaşmanın maddelerine uymamış Türkleri dışlayan bir çözümsüzlüğü sağlamıştır. Dönemin cumhurbaşkanı Makarios anayasanın işlemez olduğunu öne sürüp Türk tarafının veto yetkisinin kaldırılmasını ve anayasanın tadilini istemiştir. Kıbrıslı Türkler devlet kurumlarından uzaklaştırılmıştır. Akritas planı ile Türkler adadan dışlanmak istenmiştir. Akritas bir etnik temizlik girişimidir. 30 Kasım 1963 tarihinde Makarios üç garantör ülkeye muhtıra verdi. Kıbrıs cumhuriyeti tek taraflı olarak ortadan kalkmıştır. 21 aralık 1963 tarihinde Türklere ait mahallelere katliam düzenlendi.[8] Noel katliamı olarak bilinen bu olay Türkleri hazırlıksız yakalamıştı. Küçük Kaymaklı denilen en büyük kanton Akritasın hedefinde idi. Burası aynı zamanda Tmt`nin merkezi idi. Dört günde 400 kişi katledilmişti. 25 Aralık 1963 tarihinde Türk uçakları Kıbrıs semalarında idi.
Üç ülkenin gözetiminde barışı koruma kuvveti oluşturulmuştur. Yeşil hat kavramı ortaya çıkmıştır. Türkler ile Rumlar kendi bölgelerine göç etmek zorunda kaldılar. Nisan 1964 de Makarios yeni Yunan hükümetini ziyaret etti. Enosisi canlandırmak istedi.
4 Haziran 1964 günü Türk donanması İskenderun Limanından denize açıldı. Abd ye Kıbrısa çıkılacağını ilettiler. Müdahale kararı Abd başkanı Johsoon` un uyarı mektubu ile karşılık buldu. Sert bir şekilde askeri müdahalenin durdurulması istenildi. Dönemin dışişleri bakanı Josef Sisco bu mektubun ellerindeki son kart olarak değerlendirdiği bilinmektedir. Tarihe ünlü Johnsoon mektubu diye geçen mektupta Türkiye tehdit ediliyordu. Çıkarma sonrası Sscb müdahale ederse Abd ve Natonun yanlarında olmayacağı yazıyordu. Diğer mesaj ise Amerikan silahlarının Kıbrısta kullanılamayacağı idi.[9] Türkiye`deki silahların büyük bölümü Amerikan hibesi idi. Bu durum ileride gerçekleşen Amerikan aleyhtarlığının ilk tohumu idi. Türk ve Yunan başbakan Washingtona davet edildi. Acheson planını Yunanlılar reddetti.
6 ağustos 1964 günü Erenköy`e saldırı düzenlendi. Erenköy Türklerin silah mühimmat nakil hattı ve eğitim alanı haline getirilmişti. Türk uçakları denizden gelen Rum tehlikesini bombalayıp Kıbrıslı Türk mücahidleri rahatlattı. Türk hava kuvvetleri Erenköy`de Rumların ablukasını durdurdu. Rumların uçaksavarları ile Cengiz Topel isimli pilotun uçağı yara almış ve Lefke yakınlarında düşmüştür. Rumlar onu sağ ele geçirip şehit etmişlerdir. Direniş sonucunda Türk tarafı 12 şehit vermişti. Rum tarafının ise 52 kaybı vardı.
Yersiz yurtsuz kalan Türkler Kızılay çadırlarında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlardı.[10] Fakat Rumlar bu kampları da basıp katliamlara sebep oldular. Yunanistan gizlice asker gönderip adaya hakim olmaya başlamıştır. Giriş çıkışlar kontrol edilmiş ve temel ihtiyaç malzemeleri kısıtlanmıştır. Bu durum iki halkı birbirinden tamamen ayırmıştır.1967 yılında Yunan cuntası ile saldırılar daha da artmış Türkiye ise doğrudan müdahalede bulunacağını öne sürünce Yunanistan askerlerini geri çekmiştir. Keşan`daki görüşmelerde Enosis karşılığında adada üs verilmek istendi. Dönemin başbakanı Süleyman Demirel Kıbrıs`ın Türkiye`ye 30 mil mesafede olduğunu ileri sürüp Yunanistan`a bağlanması düşüncesinin anlamsızlığını ifade etmiştir. 16 kasım 1967 de Rumlar yeniden harekete geçti. Grivas öncülüğünde ilerleyen Rumlar 25 Türkü katletti. Türk ordusu harekâta hazır değildi. Amerika Birleşik Devletleri araya girdi ve Türkiye`nin ne istediği soruldu. Süleyman Demirel ise Eoka Grivas ve 15 bin yunan askeri ile ağır mühimmatların çıkarılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca tazminat ve kale geçitlerinin tamiri istenildi. Türkiye müdahaleden vazgeçti ve yunanlılardan kuvvetlerini adadan çekti. 1967 krizi 1974 harekatını kolaylaştıran bir etkendi. Ordu gücünün teçhizat yetersizliği tamamlanmalıydı. Ayrıca yunan birlikleri geri çekilmeseydi 10 bin kişilik bu asker ile de 1974 de ilave mücadele edilecekti.
1968 de Yunan cuntası ile Makarios`un arası açılmıştı. Eğer Enosis gerçekleşecekse askerin iktidarında değil kral geri döndüğünde olacaktı. 1968 ile 1973 yılları arasında Makariosa defalarca suikast düzenlendi. 1973 de Yunanistan`da askerler arasındaki bölünme iyice gün yüzüne çıktı.[11]
1973 de bağımsız yerel belediyeler kurulması ve Türk toplumunun kendi içinde yönetimi gibi haklar verildi. 2 Temmuz 1974 tarihli mektupta Makarios yunan askerinin geri çekilmesini istiyordu. 15 Temmuz 1974 de Makariosun sarayı basıldı.[12] İngiliz helikopteri ile gizlice Maltaya kaçırıldı. Yerine Nikos Samson geçip Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan etti. Samson, Türk köylerini basması ile ün salmıştı. Enosis yanlıları Makariosa darbe indirip onları tamamen yok edince sıra Kıbrıs Türklerine gelecek endişesi hakim oldu.
Türkiye`de Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisinden oluşan koalisyon[13] vardı. Ecevit İngiltere ile görüşmelerden sonuç alınamazsa Türk Silahlı Kuvvetleri`nin Kıbrıs’a müdahale edeceğini açıklamıştı. Ayrıca İngiliz üslerinin orada bulunduğunu ve üslerin Rumları kontrol edip meselenin sükunetle çözülebileceğini ifade etmişti. İngiltere bu teklifin Türk ve Yunan hükümetlerinin arasını açacağını ve emperyalist batı Kıbrıs da kolonileşiyor algısını Rusya`nın etkili hale getireceği düşüncesinde idi. Amerika Birleşik Devletleri` nin endişesi ise iki müttefikin çatışmasının Moskova`ya yarar sağlaması idi. Ecevit Londra`dan istediğini alamadan döndü. Rum ve Yunanlılar daha önce Türklerin bu gibi müdahale blöflerinin gerçekleşmediğini öne sürerek böyle bir müdahaleye inanmadılar. 20 Temmuz 1974 de Türk askeri harekete geçti.[14] Hava kara ve denizden 8 bin asker adaya çıkarılmak isteniliyordu. Girne açıklarında deniz piyadeleri, Beşparmak dağlarında komandolar ve Lefkoşa yakınlarında ise hava indirme birlikleri vardı.
Türkiye`nin en büyük avantajı yunan uçaklarının Kıbrıs`a gelip geri dönme gücünün bulunmaması, menzillerinin dar olması idi. Yunan askerinin de hiçbir hazırlığı yoktu. Yunan bir general Türkiye`ye savaş açılmayacağını söyledi. Cunta çökmüş ve iç kargaşa Yunanistan`a hakimdi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplandı ve ateşkes kararı aldı. Takviye birlik sağlanması için denizde geçen zaman on üç saat idi. Yunan konvoyunun Kıbrıs açıklarına ilerlediği haberi geldi. Türk hava kuvvetlerine konvoyu vurma emri verildi. Kocatepe muhribi yanlışlıkla vurulmuştu.
Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere uluslar arası camia ateşkes konusunda kararlıydı.[15] Ateşkes harekatın üçüncü gününde kabul edildi. Harekat ile birlikte Yunanistan`da cunta son bulmuş ve demokrasi gelmiştir. 1975 yılında Viyana`da nüfus mübadelesi anlaşmasına varılmıştır. Kuzeyden güneye karşılıklı geçişler gerçekleştirilmiştir. Ara bölge oluşturulup güvenli bölge ilan edilmiştir.
Akdeniz`in jeopolitik stratejisi yüzyıllardır imparatorlukların, devletlerin ve hükümetlerin dış politik hedeflerinde yer almıştır. Denizlerde üstünlüğünü sağlayıp karaya hükmeden devletlerin geçiş yolu olarak kullanmak istediği Kıbrıs adası tarihteki önemini yitirmemiştir. Özellikle Ortadoğu coğrafyasında etkin konumda olmak isteyen ülkelerin donanmaları adada üs elde etmenin ayrıcalığını yaşamışlardır. Osmanlı devleti ve İngiltere arasındaki Kıbrıs`a hakim olma mücadelesi alternatif güzergahlara rağmen devam ederken sonrasında ise Türkiye Cumhuriyeti ve Rum kesimi arasında çatışma ile müzakerelere sebep olmuştur. Dini argüman ile Kıbrıs`ta dayatılmak istenen Enosis ideali Rumların önce Yunanistan`a bağlanma ardından ise Megali İdea ile Büyük Helen İmparatorluğuna evrilmek istenmesi siyasi politik çerçevesinde incelendiğinde tarihin köşe taşlarındaki yerini almıştır. İki komşu ülke Yunanistan ve Türkiye`nin kuruluşlarından bugüne kadar başta Ege adaları sorunu olmak üzere Batı Trakya ve çalışmamızın konusu Kıbrıs meselelerinde belirli dönemlerde karşı karşıya gelmiştir. Zamanla çatışmaya dönüşen Kıbrıs meselesi günümüz dış politikasının çözülmeyi bekleyen konularından biri olarak gündemdeki yerini almaya devam etmektedir.
[1] Ayhan Sarıkaya / Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler, 2020
[2] Osmanlı İmparatorluğu Venediklilerden aldıkları toprakları kiliseye vermiştir. Kiliseye iki vergi toplama hakkı vermiştir. İlki kilise mensuplarından kilise adına toplanan vergi diğeri ise kilise mensuplarından Osmanlı adına toplanan vergidir. Bu ise kilisenin Kıbrıs`ta siyasi güç oluşturmasını sağlamıştır.
[3] Kıbrıs’ın yönetiminin geçici olarak İngiltere’ye bırakıldığını bildiren ferman 12 Temmuz 1878’de, Lord John Hay huzurunda okundu ve adadaki Osmanlı yönetimi sona erdi. Kıbrıs’ın son Osmanlı yöneticisi Besim Paşa, makamını İngiliz amirale devretti.
[4] Süveyş Krizi aynı zamanda Kıbrıs meselesi ile de bağlantılıydı. Mısır devlet başkanı Nasır, Süveyş Kanalı’nda İngiltere karşıtı politikaları takip etmekteydi. Nasır, İngiltere’nin Kıbrıs’taki egemenliğine son vermesi gerektiğini savunduğu için, Kıbrıs Rum toplumunun lideri Başpiskopos Makarios’un tezlerini uluslararası alanda desteklemekteydi. Türkiye ise Nasır’ın aksine İngiltere’nin Kıbrıs’taki egemenliğinin sürdürülmesinden yana tavır göstermiş, Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi kararında da, Batı ülkelerinin yanında, Mısır’ın karşısında yer almıştı.
[5] İngiltere Başbakanı Clement Attlee’nin 1948 yılında Kıbrıslı Rumlara önerdiği ve liberal bir anayasal plan dâhilinde sınırlı özerkliği içeren önerisinin reddedilmesiyle, Kıbrıs’ta Rumların hedefledikleri koşullarda İngiliz idaresine yer olmadığı ortaya çıkmıştır.
[6] Grivas 1919-1922 arasında Yunan ordusunda Anadolu`da görevli idi.
[7] Makarios 20 Ekim 1950’de Kıbrıs Başpiskoposluğu’na seçilmiş ve Rum liderliğine getirilmişti. Makarios, yeni görevine başladığı gün şöyle diyordu: “Kutsal yemini ederim ve derim ki, milli özgürlüğümüzün doğuşuna dek çalışacağım ve Kıbrıs’ı anamız Yunanistan’a bağlamak olan siyasetimizden asla vazgeçmeyeceğim.”
[8] Terezepulos kod adlı bir Yunan subayı beraberindeki birliklerle Lefkoşa`nın Kumsal bölgesine gelirler. Kıbrıs Türk Alay Komutanlığı doktoru Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın 37 yaşındaki eşi Mürüvvet İlhan, çocukları 6 yaşındaki Murat, 5 yaşındaki Kutsi ve henüz 10 aylık olan Hakan saklandıkları banyo küvetinde Rumlar tarafından katledilirler. Tarihe “Kumsal Katliamı” olarak geçen bu olayın gerçekleştiği ev daha sonra söz konusu evin sahibi olan Hasan Yusuf Kudum tarafından “Barbarlık Müzesi” haline getirilir.
[9] İsmet İnönü : “ Türkiye yalnız bırakılırsa yeni bir dünya kurulur, Türkiye`de orada yerini alır.” 1964.
[10] Etnik temizlik, esaret hayatı, ölümler ve tecavüz olaylarıyla sarsılan adada Kızılay tarafından yürütülen insani yardım çabaları ise başta Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı olmak üzere uluslararası bütün insani yardım kuruluşları tarafından takdirle karşılanmıştır. Kızılay yardımlarından gıda yardımları, ilaç, sağlık malzemesi, çadır, ulaşım, haberleşme ve gerekli hallerde ameliyat ve tedavi gibi değişik şekillerde istifade edenler sadece sivil ve masum Rumlar değil, doğrudan Türk askerine karşı savaşırken yaralanan Rumlar da olmuştur. Kızılay bir yandan Kıbrıs’a yönelik yardım faaliyetlerini son derece planlı ve profesyonel bir strateji içerisinde yürütmeye gayret ederken Mersin, Adana ve Tarsus’ta açtığı sahra hastaneleri, 1963 yılından itibaren Kıbrıs’ta faaliyette olan Lefkoşa Kızılay İlk Yardım Hastanesi’nin takviye edilmiş ve belirli dönemlerde bu hastanede uzman sağlık ekipleri görevlendirilmiştir ayrıca Lefkoşa’da bir kan merkezi tesis edilmiştir.
[11] 5 Temmuz 1974 tarihinde ise AKEL’in (Rum Emekçi Halkı İlerici Partisi) resmi yayın organı Haravgi, önümüzdeki günlerde Yunan subayların Kıbrıs’ta bir darbe yapacaklarını bildiriyordu.
[12] Yunan cuntası tepkisini 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta Yunan subaylarının yönettiği Rum Milli Muhafız Kuvvetlerince Makarios’a karşı “Başkanlık Harekatı” kodu altında darbe yaparak göstermiştir.
[13] Silah ve mühimmat talebi Nato`da görevli Taner Baytok aracılığı ile Kaddafi`ye bildirdi. Libya dört uçak dolusu silah ve mühimmatı Türkiye`ye gönderdi. Kaddafi bunları karşılıksız Türkiye`ye vermişti. O dönem Deniz Baykal bizzat Kaddafi`ye harekatı anlatmıştı. Dönüşü Kaddafi`nin uçağı ile gerçekleştirdiler.
[14] Kıbrıs Barış Harekâtı; Türk Ordusunun, 26 Ağustos 1922’de yapılan Büyük Taarruzdan yarım asır sonra, Kore Harbi dışında gerçekleştirdiği ilk milli görevdir ve zaferle sonuçlanmıştır.
[15] Sovyetler Birliği ise Türk-Yunan karşıtlığını körükleyip Türkiye`nin Nato`dan çıkmasını istemekteydi. Abd Makarios`un dış politikasına iyi bakmıyordu. Bağlantısız ülkeler ile Sovyetler Birliği`nin desteği Kıbrıs`ta Nato`nun çıkarlarına aykırıydı.