Gazetelerde Leonardo Da Vinci’nin annesinin Cenevizlerin İtalya’ya getirdiği bir Çerkes köle olduğu geçenlerde haber oldu.
Dünyada köleliğin kaldırılmasının 150. Yılı kutlanıyor. The Guardian gazetesi kurucularının köle taciri olmasından dolayı özür diledi ve bu konuda çalışan vakıflara on milyon dolar bağışladı.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Hollanda’nın köleci geçmişinden dolayı özür diledi.
Gözüm Türkiye’yi yönetenlere çevrildi ama bir ses çıkmadı. Adığe yani Çerkes dernekleri ve diğer Kafkas dernek temsilcilerinden de bu konuda ses çıkmadı.
Biraz Osmanlı tarihçileri bu konuda ne demiş onu okuyalım:
Hazarfen Hüseyin Efendi, “Telhisû’l Beyan fi Kavanin Âl-i Osman” adlı eserinde “…Taman kazasında sakin olan Çerkes taifesinin ki nihayeti Jane Çerkesi’ne müntehidir. Bunlarda ahkâm-ı şeriyye fi’l-cümle icra olunur. Bunlardan istikâh olunmaz (köle alınmaz). Jane’den Kabartayi Çerakise’ne varınca harbi lerdir. İstirkâhları sahihtir (köle edinilmesi caizdir). Böyle olmaları ile yine hanlara havfen mütidirler (handan korktukları için itaat ederler). Hatta ‘üzerimize sefer etmesin deyü, beher sene han hazretlerine ve kalgay, Nurettin sultanlara pişkeş namına Çerkes esirleri ihda (hediye) iderler.
Silahdar Ağa, han tahtına varis olarak doğan her çocuk için üç yüz Çerkes çocuğu verildiğini yazar.(age.s,222)
Babasına isyan eden Şehzade Selim, yenilince Kefe’ye, oğlunun yanına kaçtı. Tarihçi Remmal Hoca, Şehzade Selim’in köle ele geçirmek için Jane Çerkeslerine saldırdığını yazar. Üstelik Jane beyi Osmanlının sancak beyi ünvanını taşıyordu. Bu saldırıda esir edilen on binden fazla Çerkes köle pazarında satılır.
Remmal Hoca’nın yazdıklarından Osmanlıların, Taman Bölgesi’nde yaşayan Janelere bölgeyi koruması için altın başlı sancak verdiğini öğreniyoruz. Kırım Hanı Sahib Giray’ın köle elde etmek için her fırsatı değerlendirdiğini ve basit hırsızlıkları öne sürerek Çerkesya’ya saldırdığını öğreniyoruz (Osmanlı Hâkimiyetinde Kefe 1475–1600. Yücel Öztürk, s.63–64). Osmanlıların, Janelerin ve bölgenin beyi olarak tanıdığı Kansavuk bu saldırıları önlemede başarısız kalmıştır. Sahip Giray Han bazı yağmacılık olaylarını bahane ederek 1539 yılında Janelere saldırdı. Bu saldırılara Kefe Sancak Beyi de destek verir. Ele geçen esirlerden pay alır.
Sahip Giray Han 1542 yılında bazı şikâyetleri bahane ederek tekrar Çerkesya’ya saldırır. Remmal Hoca’nın ifadelerinden Kırım Hanı’nın bahane aradığı anlaşılıyor. Kefe Beyi sağladığı gemilerle Taman Yarımadası’na geçen Kırım kuvvetleri Janelere saldırır. Janelerin Hana 500, Osmanlı’ya 1.000 esir verme teklifi reddedilir. Janeler hendek kazarak tahkimat yaparlar. Remmal Hoca saldırıyı şu satırlarla anlatır: “Ol hendekdeki esiri alub, bir kıran ettiler kim, dünya dünya olalı Jane beyleri böyle kırılmış değildi. Velhasıl Çerkes kanından ırmaklar sel gibi aktı. Bir saat olmadan bunları kırdılar. Kansavuk iki yüz adamla güçlükle kurtuldu. Kalanın kimini kırdılar, kimini esir ettiler… On beş gün asker Çerkes Tağların elekden eler gibi ettiler. Andan dönüb bir yere cem’ olub kondılar. Han hazretleri üç gün içinde elli bin esirin suğasını aldılar…” (y.age S. 68)
Sahip Giray Han üçüncü seferini 1544 yılında Kabardeyler üzerine yaptı. Seferin sebebi olarak Çerkeslerin Azak’ı tehdit etmesiydi. Bu seferden on bin civarında esirle geri dönülmüştür. Remmal Hoca ve dönemin yöneticileri seferlerin başarısını elde edilen köle sayısıyla ölçüyorlardı. Bu seferden sonra Kabardeyler Kırım Hanı’nın saldırılarından korunmak için Çar IV. İvan’dan yardım istemişlerdir.
Kâtip Çelebi Cihannüma adlı eserinde “Abaza, Migrel, Gürel, Çerkesya için Kırım hanlarının esir devşirdiği başlıca ülkeler arasındadır” diye yazar (age S. 108). Osmanlı belgelerinde Kefe, Kerç gibi şehirlerde yaşayan Çerkeslerden bahseder.
Kefe, Kerç, Azak, Taman kaleleri esir ticaretinin başlıca merkezleri olmuştur. Kafkasya’dan gelen esirler burada toplanıyordu. Köle ticaretinden alınan gelir Kefe Sancağı arasında üçüncü sıradaydı (age. S. 355). Şehirde çok sayıda “Abdullah Baba” adlı insanın olması, çok sayıda azatlı kölenin olduğunu göstermekteydi (a.ge S. 220). 1520 yılında Kefe gelirlerinin %25’i köle ticaretinden geliyordu.
Sakarya Nehri ağzında, gelişmiş bir liman olan Kerpe Kefe’den gelen esir ticaretinin transit merkeziydi (age. S. 474).
Esir ticaretinden kârlı çıkan sadece Kefe, Azak ve Taman değildi. Kırım ekonomisi de büyük çapta esir ticaretinden besleniyordu. Esirler sadece İstanbul’da değil Konya’da da pazarlanıyordu (age S. 805).
XVII. yüzyılda kurulan Anapa Kalesi Taman Sancağı’nın merkezi oldu ve esir ticareti merkezlerinden biri haline geldi (ag. S.114).
Ekrem Hayri Peker
KAYNAKÇA
Antifimov, N. V. Autlev, P.U., Meotlar, Adıgelerin Ataları, Ankara2011
Kimya mühendisi, araştırmacı, yazar.
Bursa Mustafakemalpaşa’da (1954) doğdu. Anadolu Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu.
TUBİTAK veri tabanına kayıtlı “Teknoloji tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel İş Geliştirme” mentörü, C Grubu iş Güvenliği uzmanı olarak Nano kimyasalların tekstil materyallerine uygulamalar konusunda üniversitelerde konferanslar verdi.
Yayınlanmış kitaplarından bazıları:
"Kuşçubaşı Hacı Sami Bey",
"Özbek Mektupları",
"Yeşim Taşı - Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler",
"Kafkasya'dan Anadolu'ya - Zekeriya Efendi".
Belgeseltarih.com kurucu ortağı ve yazarıdır.
E-Posta: [email protected]