Quantcast
Kuzey Kafkasya’da Macar Şehri – Belgesel Tarih

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN
Prof. Dr. Hilmi  ÖZDEN
Kuzey Kafkasya’da Macar Şehri
  • 09 Kasım 2020 Pazartesi
  • +
  • -
  • Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN /

Loading

Macar tarihçiler, gezginler ve bilim adamları Macarların ata yurdunu; Türkistan, İdil Ural ve Kuzey Kafkasya bölgesinde aramışlardır. Kuzey Kafkasya ile Macar kaynaklarında çok sayıda belge olmasına rağmen Türkiye’de bunlar yeterince bilinmemektedir. Osman Karatay’ın Macarlar ve Bulgarlar üzerine yazdığı eserler son günlerde çıkan değerli çalışmalardır. Kafkasya üzerine araştırmak ve Macar-Kafkas bağlantısını anlamak isteyenler mutlaka Macar coğrafyacıların ve dilcilerin eserlerini okumak durumundadır. Tarihleri başkaları tarafından yazılan uluslar kimlik ve aidiyet şuurunda sıkıntılar yaşar. Karatay’ın eserinde vurguladığı gibi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sırasında Macarların Turan bağlantılarını engellemek isteyen iki Alman akademisyen Macarca isim alarak Macar Bilimler Akademisinde Macar Tarihini değiştirmek istemişlerdir. Bizde hem ailemiz hem de arkadaşlarla yaptığımız Macaristan gezilerinde bizzat bugünkü Macar bilim insanlarının bu tür şikayetlerini dinlemişliğimiz bulunmaktadır.

Macar Turancılığının tarihi geçmişi ile beraber bugünkü Turan Kurultay’larını bilmeyenimiz kalmamıştır. Kurultaylardaki duygusallıktan ziyade tarih’te ve günümüzde yapılan bilimsel çalışmalara yoğunlaşmamız daha isabetli olur kanaatindeyim. Bizde ve Macarlarda günümüzde oldukça merak konusu olan genetik araştırmalar ise temkinli olunması gereken bir hususiyettir. Turancılık heyecanı ile insanların genetiğimizi öğreneceğiz düşüncesi ile genetik miraslarını uluslararası şirketlere aktardıkları bir gerçektir. Bu geleceğin ipotek altına aldırılmasıdır. Üstelik Türklüğün ve Turancılığın böyle henüz emekleme döneminde olan ve dikkatli yaklaşılması gereken verilere ihtiyacı yoktur. Çünkü Turan Halklarının kültür ve dil mirası dünyada birçok ulusun gözlerini kamaştıracak kadar muhteşemdir. Günümüzde internet sitelerinden neredeyse köy köy genetik bilgi alınmakta ve gelecekte hangi amaçla kullanılacağı ise bilinmemektedir. Üstelik bu sitelere ve genetik meraka en çok milliyetçiler ilgi duymaktadır.

Konunun ana eksenine tekrar dönecek olursak; Macarlarında tarihî vatanlarını aramalarını genetik izlerle değil kültür, arkeolojik ve dil çalışmaları ile sürdürmelidir. Aksi halde gelecekte Turan Halkları genetik analizlerden acı bir süprizle karşılaşabilirler. Mesela; ilaç firmaları genetik patentler alıp insanları kendilerine bağımlı hale getirebilirler. Sağlık kontrollerinizi yapacağız masum tezi ile bireyleri kendilerine bağımlı kılabilirler. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Kısaca Macar dostlarımıza ve mensubu olmaktan şeref duyduğumuz Türk Milletine bunu hatırlatmak gereklidir düşüncesindeyim.

Macar araştırmalar XIX. yüzyılda yoğun olmak üzere Kuzey Kafkasya’ya birçok coğrafik araştırma gezileri düzenlemişlerdir. XIX. Yüzyılın ilk yarısında János Jerney, Macarlığın izlerini aramak için güney Rusya’yı ziyaret etti. Gezilerden en tanınmışı ise Jenő Zichy’nin seferleridir. 1895’te Kont Jenő Zichy, bir Sekel bilgini olan Bálint de Szentkatolna’yı Kafkasya’ya yaptığı bilimsel keşif gezisine katılmaya davet etti. Gezinin diğer üyeleri, Franz Jozef Üniversitesi’nden meslektaşı idi. Tarihçi Lajos Szádeczky-Kardoss, Sekel tarihi ve kültürü konusunda uzmandı. Ermenice bir Rus tercüman olan Jacob Csellingarian, Macaristan’da bulunmuş ve daha önce Kafkasya’da seyahat etmişti. Eğitimli bir arkeolog olan rahip Dr. Mór Wosinszky keşif gezisinin amacı, bir zamanlar burada yaşayan eski Macarların izlerini aramaktı. Kafkas bölgesinde Kont Zichy’nin de özel bir gündemi vardı. Bir Gürcü ailesinin aristokrat ailesinin ve soylu ailesinin yakın akraba olduğuna ikna olduğu için “Zici”adında bir Gürcü prensiyle tanışmak istedi.

Kafkasya seferinin lideri ve ana sponsoru, Macar tarihinde önemli bir rol oynayan Macar saygın Zichy ailesinin soyundan gelen Kont Jenő Zichy (1837-1906) idi. Babası Kont Ödön Zichy (1811-1894), Avusturya-Macaristan’da sanat ve endüstriyi tanıtmadaki büyük faaliyetlerinden dolayı dikkat çekiciydi. O, Viyana’daki Doğu Müzesini kurdu ve bu en yüksek müzelerden biriydi. Franz Jozef Land’e Avusturya-Macaristan Kuzey Kutbu Seferi sponsorlarındandı. Oğlu Jenő, babasının önemli koleksiyonunu miras aldı ve babasının izinden gitti. Jenő Almanya’da Hukuk okudu, toprak sahibi, Macaristan Parlamentosu üyesi ve Macaristan Ulusal Sanayi Konseyi Başkanıydı. Ekonomi ve sanayi alanındaki faaliyetleri nedeniyle, “endüstri kralı” lakaplıydı[1].

Kont Zichy’nin; Bálint de Szentkatolna’yı 1895 seferinin bir üyesi olarak davet etmesi tesadüf değildi. Zichy’nin Kafkasya seferine katılan Sekel dilbilimci Bálint de Szentkatolna ile asker arkadaşı idiler. Macarların eski tarihi hakkında ikisi aynı görüşleri paylaştılar. Bálint de Szentkatolna ve Kont Zichy, Macarların tek taraflı Finno-Ugric kökenine şiddetle karşı çıktılar ve her ikisi de Macarları Hunların torunları olarak gördüler ve eski Macar anavatanlarından birinin Kafkasya’nın kuzeyinde, Güney Rus Bozkırlarına komşu, İskitler, Sarmatyalılar, Hunlar, Avarlar tarafından ikamet edilen bir yerde olması gerektiğini varsaydılar. Doğudan batıya göç eden Macarlar ve diğer bozkır halkları bu güzergahta ikamet ettiler ve batıya Karpatlara göç etmişlerdi. Bu nedenle, keşif gezisi, bu hipoteze dayanıyordu. Sekel dilbilimci Bálint de Szentkatolna Kafkasya dilleri, insanları ve kültürleri üzerine bugün de kıymetini muhafaza eden araştırmalar yaptı[2].

Nándor Fettich’in 1926’da Rusya’ya yaptığı çalışma gezisi, Macarlar tarafından başlatılan Rus araştırmasının bir devamı oldu. Ancak bu süreç, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Stalin’in talimatıyla Hazarlar ve onlarla birlikte 19. yüzyılda gelişmiş Macarların hatıraları üzerine araştırmalar; Volga-Don-Kafkasya-Azak Denizi-Kuzey Karadeniz sınırındaki bölge –  yasaklandığında kesintiye uğradı. Mevcut yenilenmeleri, arkeolojik, tarihsel, etnografik, dilbilimsel ve antropolojik kanıtlara dayalı olarak Kafkasya ve kuzeyindeki Tuna bozkırları da dâhil olmak üzere, Güneydoğu Avrupa’ya giden Karpat Havzası’na giden yolda eski Macarların yerleşim yerlerini daha gerçekçi bir şekilde ortaya çıkarabilirdi[3]. Günümüzde hâlâ devam eden Macar bilim insanlarının Kafkasya araştırmalarının bir noktaya temas etmek istiyorum. İbn-i Battuta’nı Seyahatnamesin de de bahsi geçen Macar şehri bunlardan birdir. İbn-i Batutta Seyahatnamesinde Kafkasya’daki Macar şehri hakkında “Türk Ülkelerindeki şehirlerin en mamur olanlarındandı” demektedir. Kafkas Balkar geleneklerine göre tüm Balkar beyleri-Abayevler, Ajdabulovlar, Sakhanovlar vb.- kökenlerini Cengiz Zhanibek’in oğlu Bashan’dan alır. Sözlü geleneğin günümüze ulaşan bir öyküsüne göre, Balkarların ataları Malkar ve Mizaka, o sırada Balkanlara Bogaran-Mahjaary’deki bir yerden veya Kumik ovası Majar’dan geldiler. Karaçay-Balkar sözlü geleneğinde Kumik gibi görünen eski Bogaran kentinin adı günümüze kadar gelmiştir. Karaçayları, Balkarları ve Kuzey Kafkasya ile Karadeniz kıyılarındaki diğer Türk kabilelerini birleştiren bir hanın başkenti olacaktı. Arkeolojik buluntular, antropolojik çalışmalar, tarihi bağlantılar “Arkeologlar, Kafkasya’nın Çeçenya’sında Macarların maddi mirasına çok benzeyen buluntular keşfetti.[4]

Bizim bu çalışmamız özellikle genç Kafkasyalı araştırmacılara ve Türkologlara bir bakış açısı önermek için kaleme alınmıştır. Her ne kadar yüz yıllar önce Macar akrabalarımız bu konuda üstlerine düşeni fazlası ile yapmışlardır. Fakat Türk Turancılığı aynı bilimsel çabayı gösterememiştir. Sürekli olarak Türkiyeli Türklerin önüne yapay ve anlamsız bir şekle Türk tarihine İslâm öncesi görmezden gelmek gibi bir bakış getirilmiştir. Bu durum gereksiz olduğu halde İslâm öncesi tarihimiz yabancı ulusların araştırmacılarına terk edilmiştir. Bunun bedeli ise “tarihsel yetimliği” oluşturmuştur. Adeta Turan Halkları coğrafya yetimleri haline dönmüşlerdir. Aynı durum Kafkasya coğrafyasında yaşayan insanımız için de geçerlidir. Sürekli olarak ayrışmanın ve ataların izini bulmak için çekişme ve boy kavgaları içinde kaybolunmaktadır. Hâlbuki sadece Macar kaynaklarına göz atıldığında bile “Birleşik Kafkasya” zemini yahut “Kafkasya Kültür Evi” bulunacaktır. Sadece mitoloji, hayat tarzı, coğrafya ve tarih birlikteliği değil Kafkasya’nın gelecek nesillerine “Öncü Turan Halklarından” getirdikleri zengin dillerindeki ortak paydaları da miras olarak bırakacaklardır. Bu ifadeleri gelecek yüz yıllarda Macarlar, Kafkasyalılar dâhil tüm Turanlıların daha iyi değerlendireceğini düşünmekteyim.

 

 DİPNOTLAR

[1] László Marácz, Gábor Bálint de Szentkatolna (1844-1913) and the Study of Kabardian , Citation for published version (APA): Marácz, L. (Author). (2018).

[2] László Marácz, a. g. m.

[3] MAGYAR ŐSTÖRTÉNET, JULIANUS BARÁTAI, MAGYAROK A KAUKÁZUSBAN, Szkíta-Hun-Magyar,  2018. Január 21. – Benkő István) Https://Julianusbaratai.Blog.Hu/2018/01/21/Magyarok_A_Kaukazusban

[4] Julianus barátai Madzsar/Magyar Varos,  Kaukázusi kapcsolatok,  https://julianusbaratai.blog.hu/2017/01/01/madzsar_magyar_varos

 

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN

Hilmi Özden, 1959 yılında dünyaya geldi. Konya ve Eskişehir’de İlk ve Orta öğrenime devam etti. Yüksek Öğrenimini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamladıktan sonra, iki yıl mecburi hizmet ve on altı ay askerlik görevlerini takiben Sağlık Ocaklarında, Köy Hizmetleri 14. Bölge Müdürlüğünde tabip olarak çalıştı. 1995 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalında Prof. Dr. Gürsel ORTUĞ ve Prof. Dr. Nedim ÜNAL danışmanlıklarında“Omurganın Torakal Bölümü’nde Medulla Spinalis Çaplarının Manyetik Rezonans Tekniği İle Ölçümü ve Değerlendirilmesi”isimli tezi tamamlayarak Anatomi doktoru ünvanı aldı. 2005 yılında ESOGÜ tarafından Nottingham Üniversitesine gönderildi ve Dr. Lopa Leach’in yanında angiogenesis üzerine çalıştı. Yurt içinde sıçan ve farelerde transplantasyon, embriyonik kök hücre ve mikrocerrahi üzerine çalışmalar yapan ekiplerde görev aldı. 2013 yılında, Eskişehir Türk Dünyası Başkenti Ajansı Danışma Kurulunda ESOGÜ temsilcisi oldu. Şu anda ESTÜDAM (ESOGÜ Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi) müdürü olarak da görev yapmaktadır. Anatomi sahasında yurt içi ve yurt dışı çalışmaları bulunan yazar ESOGÜ Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim dalında öğretim üyesidir. Evli ve iki çocuk babasıdır. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
hilmi özden

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Tekrarsız Süslemeler

Tekrarsız Süslemeler

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 3 Aralık 2024
Sistematik Hatalar Bahçesi

Sistematik Hatalar Bahçesi

Ekrem Hayri PEKER, 3 Aralık 2024
Merdiven

Merdiven

Haber Merkezi, 21 Kasım 2024
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024