Bu Yazıda - Konu İçi Ara Başlıklar
Man Adası aniden gelip oturdu gündemimize. Şimdiye kadar pek bilinmeyen bu adanın Kelt öncesine dayanan büyülü kültürü, bilim ve sanat çevrelerinin her zaman ilgisini çekmekle birlikte pek bilinmiyordu. Aslında, adanın öldükten sonra yeniden canlandırılmaya çalışılan dili de Kelt öncesi halkın da mirasını taşıyan İr kökenli farklı bir dildir.
Ancak biz, adayı yukarıda belirtilen özellikleri nedeniyle değil, bir Abaza klanıyla aynı olan adı ve simgesi nedeniyle tartışıyoruz. Kimilerine göre bu halk ve kültür Çerkeslerle ilişkilidir, kimilerine de göre de böyle bir ilişkinin mümkünü yoktur. Bu ay, dizi yazıya ara verip bu güncel konuyu ele almak istiyorum.
Konuyu aydınlatmak amacıyla, ilk önce etnik halklar için ad ve simgenin önemi üzerinde durulacak, ikinci olarak Batı Avrupa ve Kafkasya arasında etnik ya da kültürel bir ilişkinin mümkün olup olmadığı incelenecek, üçüncü olarak ise “Man/Maan” adının yazılı kaynaklarda geçip geçmediği araştırılacak, son olarak da “Ma ve Maan” adının Abaza dilindeki anlamının üzerinde durulacaktır.
Konunun çok kapsamlı olduğunu, detaylı bir araştırmanın üç-beş kitap boyutunda olacağını, çalışmamızda konunun çok genel ve yüzeysel şekilde ele alınarak yalnızca bağlantıların gösterileceğini, çok fazla eksiğinin bulunacağını belirtmem gerekmektedir.
Yazılarımı takip edenlerin çok iyi bileceği gibi etnik adlar üzerinde sıkça duruyorum, çünkü Ortadoğu coğrafyasındaki pek çok eski halkın ya da tarihi yerin adı Adige-Abaza klan adlarıyla çakışmaktadır. Buna önem veriyorum, çünkü sosyal bilimcilere göre genelde adlar, özelde ise nehir, dağ tanrı ve klan adları çok önemlidir.
Bottero, Smith, Thomson gibi yazarların adlara verdikleri önem üzerinde çok durduğum için tekrarlamıyor, ilgilenen okurlar için kitaplarını kaynakçada belirtmekle yetiniyorum.
Antik düşünüşte ad ve sembol aynı şeydir; ad sesle, sembol şekille aynı kutsal özü ifade eder. Klan adı ve sembolünde klanın soy mitine ilişkin mitolojik mesajlar gizlidir. Klan adı çoğu kez, klanın çoktan ölüp tanrılara karışmış ilk kutsal atasının adıdır, simge de aynı kutsal gizin şekille ifadesidir.
Klan ayinlerinde sıkça dillendirilen soy miti, klan üyelerinin etnik bağlarını, yaradılışlarını, kozmostaki ve dünyadaki yerlerini, soylarının kökenini, niçin bu adı taşıdıklarını, acılarını, sevinçlerini ve kaderlerini açıklar. Sıkça tekrarlanan ayinlerde bireyin zihni ve duyguları mitolojik mesajlarla damgalanır, birey kendi benliğini yok ederek toplumsal gövdenin bir parçası, bir organı haline gelir. Birey grupla bütünleşmekten mutluluk duyarken, grup da yeni bir yaşam enerjisine kavuşur, büyük bir sinerji yaratılır.
Mitolojik mesajların doğru şekilde iletilmesi, grubun üyeleri tarafından hiç sorgulanmadan coşku ve inançla kabul edilmesi, toplumsal grup için yaşamsal önemde olduğundan söz yeterli görülmez, mesaj daha çok, toplumsal grupça bilinen ve aynı anlam yüklenen sembollerle iletilir. (Campbell-1994, s.15)
Man adasının sembolüyle aynı olan Çerkes klanı Maan’ın (daha önce de yazdığım gibi Çerkesler soy toplumunun temel özelliklerini halen sürdürürler) sembolünü yukarıdaki görüşler çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir. Ancak ayrıntılı bir değerlendirme yapmak bu yazının kapsamını çok aşacaktır. O nedenle bu simgeyi neolitik kültürdeki ana tanrıça kültü ve ölen dirilen tanrı inancıyla ilişkilendirdiğimi, Ege-Anadolu kökenli olarak değerlendirdiğimi belirtmekle yetineceğim.
Bilim adamları dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan halkların kültürel kökenlerinin aynı olduğunu, kültürel sürekliliğin en eski çağlardan itibaren devam ettiğini saptadılar. Leo Frobenius’un ileri sürdüğü yayılım kuramı bu kültürel sürekliliği doğru şekilde açıklamaktadır.
Kabul gören görüşe göre dünyamızda üç büyük halk göçü yaşanmıştır. Birinci göçle, Batı Afrika ya da Ortadoğu’da bir merkezde ortaya çıkan Homo Sapiens Sapiens Avustralya ve Amerika dahil bütün dünyaya yayılmıştır. İkinci göçle zamanımızdan 35.000 yıl önce Bask bölgesinde gelişen uzman avcı kültürü (Akdeniz halkının kültürü), zamanımızdan 10-12.000 yıl önce doğuya doğru yayılmıştır. MÖ 7.500 yıllarından itibaren Ortadoğu’da (Filistin, Suriye, Anadolu, Mezopotamya ve Zagroslarda) gelişmeye başlayan Neolitik kültürse, yine halk göçüyle doğuya ve batıya yayılarak beş bin yıl sonra MÖ 2.500 yıllarında Atlantik ve Çin’e ulaşmıştır.
Frobenius, Bask bölgesindeki kültürün doğuya yayılmasını “Doğu-Batı Sarkacı”, Neolitik kültürün batıya yayılmasını ise “Batı-Doğu Sarkacı” adıyla adlandırmaktadır.
Sümer tabletlerinde “Magan” adlı bir halkla karşılaşıyoruz. Sümer’le ticaret yapan bu halkı, bilim adamları Mısır’ı birleştiren “Aha-Man” adlı ilk firavun soyuyla özdeşleştirirler. (Kramer, s.89-363) “Aha-Man ya da Man-Aha”, Mısır’da kullanılan biçimdir. Yunanca biçim Manes’dir. “Aha” adı kral olduktan sonra alınan Horus unvanıdır. MAN (Maan) adı kral soyunun asıl adıdır. Bu ilk soyun Mezopotamya ve Filistin ile ilişkilerini gösteren çok sayıda kanıt vardır. (D. Brewer, E.Teeter; s.41) Mezopotamya üzerinden gelerek Mısır’ı fethettikleri kabul edilmektedir.
Aha-Man, Memphis (Memfis) kentini kurdu ve ülkeyi Memphis’ten yönetti.
Aha/Ahı” sözcüğünün Abaza dilinde “asil, prens, kral” anlamına geldiğini, Adige dilindeki, “pışı” sözcüğünün tam karşılığı olduğunu eklersem, bir ilişki olup olamadığını düşünmez misiniz?
Asur tabletlerinde Mana adlı bir halk Urmiye Gölü civarında yaşayan bir halk olarak kayıtlara geçmektedir. Asur kralı 2. Sargon M.Ö 714 yılında Mannai ülkesine sefer yapmıştır.
“Pers kral soyu da Aha-Man/Aha-Maan adını kullanır!.. Bu adın yunanlılaştırılmış biçimi Ahamaniş/Ahameniş’tir. Ahamanlar, Hint-Avrupalılara egemen olarak büyük bir imparatorluk kuran bir Çerkes soyu gibi durmaktadır.
“Minos”, Girit’in efsanevi kralıdır. Bazı bilim adamları Minos’la Mısır kralı Manes arasında bir ilişki olduğunu düşünmektedirler. Bir Manes de Anadolu’da vardır. Bu Manes, yerli Lidya tanrısı MEN/MEEN ile eşit tutulur. Efsaneye göre Lidyalıların ilk kral soyu Manes’in çocuklarıdır ve bu nedenle Lidyalılar, Homeros’ta “Meon” adıyla anılırlar. Daha önce yazdım, burada da belirteyim, “Homeros, Maan’ın oğludur.”
Bilge Umar, Manes adının öz biçiminin “Man” olabileceği görüşündedir. Afif Erzen ise Manes ve Ay tanrısı Men ile Manes adlarının aynı kökenden geldiğini ve Anadolu’da belki de MÖ 3. binden itibaren varolduğunu iddia etmiştir (Belleten, cilt 17, s.14, 1953)
Antik yazar Dionysos’a göre Manes, toprak ana (ge/gaia) ile Zeus’un oğludur. Manes’in Kotys (Khot), Atys(Ati) adlı iki oğlu olmuştur. Kotys’in Asias (Asya, Aşuva) adlı bir oğlu vardır; Atys’in Kar, Lydos, Misos (Mışa, Masa) ve Tyrsenos (Etrüsk). Adlarını taşıyan dört oğlu bulunmaktadır. Lidyalı Manes’i Hint Mitolojisindeki Manu ile (dolayısıyla tufan ve Nuh’la) eşitleyen görüşleri de belirttikten sonra, Etrüsklerde diğer adı Man olan Manes adlı bir yer altı tanrısının var olduğunu da belirtmemiz gerekmektedir.
Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele’nin Kapadokya’da “Ma” adıyla anılması da konumuz açısından önem taşımaktadır. Kibele, üçlek bir tanrıçadır; tesadüf müdür, bilimde böyle “tesadüfler oğlan mıdır” bilemem, ancak Abaza dilinde “Kıpa” üç, “la” göz, “Kıpa-la” üç göz anlamına gelmektedir. Kıpala’nın üçlekliğinin kökeninde Hattilerdeki üç dünya (gökyüzü, yeryüzü ve yeraltı) inancı bulunmaktadır. Ayrıca Kıpala, doğum, yaşam ve ölümün (yeniden doğuşun) efendisidir; toprak anadır.
Sümer, Elam, Girit, Hurri ve Hatti medeniyetleri çeşitli yazarlar tarafından Kafkasya’nın eski otokton kültürleriyle hep karşılaştırılmış, ilişkili oldukları hep savunulmuştur. Sümer dışarıda bırakılırsa yukarıda sayılan diğer dört medeniyetle Kafkasyalılar arasındaki ilişki büyük ölçüde kabul görmektedir. George Thomson, Troyalıların Kafkasya asıllı olduklarını, bir kollarının da Elam’da yaşadığını savunmuştur. Hitit belgelerinde de Troya AŞUVA konfederasyonu içinde yer almaktadır.
Bu ilişkileri ayrıntılı şekilde incelemek isteyenler için, Ruslan Betrozov’un “Çerkeslerin Etnik Tarihi” adlı eseri önemli bir kaynaktır.
Paleolitik dönemde İrlanda’da yerleşim olmamıştı. Adaya ilk kez ilk kez “mezolitik dönem olarak bilinen İlk Taş Çağı ile Yeni Taş Çağı’nın arasındaki karanlık dönemde” ulaşıldı. İklimdeki değişiklikler nedeniyle koşullar değişmiş Bask bölgesinde dünyanın en ileri Paleolitik uygarlığını yaratan halklar, eskisi gibi av yapamaz hale gelerek göçe başlamışlardı. Kalan gruplarsa gıdalarını ormandan ve denizden elde ediyorlar, balina, mors ve ayı balığı avlıyorlardı. İşte bu dönemde, çok güçlü olasılıkla Bask ülkesindeki insanlar (Akdeniz halkı) İrlanda’ya ulaştılar, ama yerleşmediler. (Campbell-1992, s.32)
Joseph Campbell “Batı Mitolojisi” adlı eserinde Batı Mitolojik düşüncesinin kaynağının Anadolu, Suriye, Filistin, Kuzey Irak ve İran’da bulunduğunu, doğuya ve batıya doğru ilerleyerek MÖ 2500’de iki okyanusa ulaştığını açıklar. İrlanda’da kalıcı yerleşimler de bu tarihlerde görülmektedir. Bu sırada İrlanda çok çekiciydi. Atın ırmaklarda parıldıyordu. Ada, o dönemde altıdan da kıymetli olan bakır yönünden de zengindi. M.Ö 2000 yılları civarında Giritlilerin İspanya üzerinden İrlanda’ya ulaştıkları, aynı yıllarda İrlanda kökenli bakırın kara yoluyla Orta Avrupa üzerinden Troya’ya getirildiği ileri sürülmektedir.
Ege’deki Danao’ların M.Ö 1500 yıllarında karadan Danimarka üzerinden; Giritlilerin ise 2000-1500 yılları arasında denizden İrlanda’ya göç ettiklerini gösteren çok sayıda kanıt bulunmaktadır.
Keltler ise İrlanda’ya ilk kez MÖ 500 yıllarında ulaşmışlardır. Campbell, bu nedenle İrlanda kültürünün Aryan, Germen, Kelt ataerkil kültürlerinden farklı olduğunu belirtir. Kelt öncesi İrlanda kültürü anaerkildir, Ortadoğu kültürüyle benzeşir. Akdeniz kültür birliğinin bir koludur. Bu ülkenin büyülü ve gizemli mitolojisi, diğer Avrupa mitolojilerinden oldukça farklıdır. Bu nedenlerle olsa gerek, Campbell İrlanda’yı “Kirke’nin adası” olarak niteler.
Görüldüğü gibi, dönüp dolaşıp aynı yere geldik: Kafkasya’ya, Kolkhis’e!… Çünkü Kirke, Kafkasyalı güneş tanrısı Helios’un kızıdır. Kolkhis kralı Aietes ile Girit kralı Minos’un eşi Pasiphae’nın da kız kardeşidir.
Aietes’in babası olan Kafkasya güneş tanrısı Helios, Olympos öncesi Titanlar kuşağındandır. Soyu daha sonraki dönemlerde Girit’te Rhae, Anadolu’da Kıbele haline dönüştürülen yer Tanrıça Gaia ile gökün kişileştirilmiş şekli olan Ouranos’a (Uranos’a) dayanır. Babası Titan tanrılardan Hyperion, annesi Titanid (Titan kızı) Theia ya da Ay Tanrıçası Euryphaissa’dır. Şafak Tanrıça Eos ile Ay Tanrıça Selene, Helios’un kız kardeşleridir.
Kolkhis ve Rodos mitolojisi, İrlanda’nın arkaik mitolojisine çok benzediğinden üzerinde biraz daha durmak gerekmektedir.
Rodos adası Helios’un mülküydü. Helios, adada yaşayan Rhode adlı Nympha (ki Poseidon’un kızıdır) ile evlendi ve yedi oğlu oldu. Bunlar yeryüzünün en büyük gök bilimcileri olarak kabul edilir.
Rodos adası, aynı zamanda Cameira, Ialysa ve Linda adlarıyla da anılan ay tanrıçası Danae’nin adasıdır. Danae, bir Pelasg tanrıçasıdır, daha sonraki dönemde erilleştirilmiş, Belus oğlu Danaus’a dönüştürülmüştür. Danao halkının anasıdır; Teselya’ya kadar olan bölgede tapıldı. Aynı tanrıça “Dana” adıyla İrlanda’da da görülmektedir.
Man adasına adını veren İrlanda deniz tanrısı Manannan Mac Lir Poseidon’un değişik şeklidir. Poseidon ise Rodos adası ile ilişkilidir; Rodos’un yerlisi olan efsanevi Telkhinler tarafından yetiştirilmiş ve kız kardeşleri Halia ile evlenmiştir.
Telkhinler yarı insan, yarı balık (yılan) biçiminde varlıklardı. Bakışları kötülülük doluydu. Tıpkı Manannan gibi kılıktan kılığa girebilirlerdi. Sihirbaz olduklarından kar, yağmur, dolu yağdırma gücüne sahiptiler. (Grimal, s.754)
İrlanda’da yaşayan Kelt öncesi Tuatha de Danaan halkının büyücüleri olan Sidler (Sidheler) telkhinlerle aynı özelliklere sahiptir. Adları da ilginç şekilde Kafkasya Pakh/Ubıkh kabilesinin büyük klanlarından Sidlerin adıyla aynıdır. Sid klanı arkaik Anadolu’da, Telkhinlerle aynı bölgede görülmektedir. Bu ilişkiler nedeniyle İrlanda’daki “Sid” adının, büyücülükle uğraşan bir Tuatha de Danaan klanının adı olmasını büyük olasılık olarak görüyorum. Danaan halkı yenildikten sonra klan adı unutulmuş, büyücülerin sanatlarını gerçekleştirdikleri tepelere bu ad verilmiş olmalıdır.
İrlanda’da “Caer sidi” adıyla anılan çok sayıda perili büyücü tepesi bulunmaktadır. Bunlar yuvarlak höyük kalelerdir. Bunların en büyüğü bugün New Grange adıyla bilinmektedir. Tuatha de Danaan’ın baba tanrısı Dagda’nın burada yaşadığı kabul edilmektedir. Bu höyük (anıt mezar) on beş metre yüksekliktedir, elli bin ton kadar küçük kuartz taştan yapılmıştır. M.Ö 2100 yıllarında inşa edildiği sanılmaktadır. (Gravers, s.183)
Man adasında da kadın büyücü Blanaid’in büyülü bir kalesi bulunmaktadır. Eski İrlanda geleneğinde bu sihirli kaleler önüne konulan tekerleklerle korunurdu. Man adasındaki büyülü kale de böyle bir tekerlekle korunmaktadır. Tekerlek durmadıkça kimse kaleye giremez!
Mitolojik inanca göre, Keltlere yenilen Tanrıça Dana’nın halkları perili Sid tepelerine kaçmışlardır. Man adasına adını veren İrlanda deniz tanrısı Manannan (tam adı Manannan Mac Lir), onları korumasına alıp insanlar için görünmez yapmıştır. Campbell’in deyimiyle bu halklar, “Bugünkü İrlanda köylülüğünün, Sidhe ve Shee halkları, Peri Evsahibi, Peri Süvarisidirler.”
Bu saptamalardan sonra, Man adının Kafkasya ile ilişkili olup olmadığını inceleyebiliriz.
Büyüka’ya göre, “Ma”, Abhazlarda “egemen, sahip, hükümdar” anlamına gelmektedir. “Ama” sözcüğü ise, “en egemen, en üstün,” anlamındadır. “Man” sözcüğünü Büyüka “Ma’nın dişil şekli” olarak niteler, “Melike, tanrıça” olarak açıklar. “Ma-nı=Ma-a-nı” sözcüğü ise yine aynı yazara göre “yazı tanrısı, yazının hâkimi” anlamlarına gelmektedir. (Büyüka, s. 11-228-232)
Abazalarda “Mama” sözcüğünün de çok özel bir yeri vardır; soyun en yaşlı annesi için saygı ifadesi olarak kullanılır. Başka deyişle “mama” bizi doğurmayan yaşlı anne için kullanılan bir sıfattır. İhtiyarlayan öz anne için saygı ve sevgiyi belirtmek amacıyla bazen kullanılsa da yaygın kullanımı yoktur.
“Mağan/Maan” adı Abaza dilinde bileşik isimdir. “An/ğan” ve “ma” unsurlarını içermektedir. Bir Abaza klanının da adıdır. Kanlı canlıdır Maan. Mağan halen yaşıyor; ama Kirke öldü. Büyülü adasının yerini de kimse bilmiyor. Yoksa onun adası Man adası mıydı?
Belki onlar gibi, Kirke de büyülü Man adasında yaşamakta, binlerce turisti karşılayıp konuk etmektedir.
Akdeniz halkının yarattığı arkaik inanç öğelerinin İrlandalılar üzerinde çok derin izlerinin ve anılarının kaldığı, bu anıların İrlanda mitolojisinin kaynağını ve temelini oluşturduğu hiç duraksamadan söylenebilir.
Öyle anlaşılıyor ki, Akdeniz kültürel çevresinden ayrılarak İrlanda’ya yerleşen halklar, atalarından miras aldıkları mitolojik öğeleri de birlikte getirdiler. İrlanda’ya ulaşıldığında din ve mitoloji diğer Akdeniz halklarının inançlarından pek farklı değildi. Bu inançlar adanın yalıtık ortamında uzun süre yaşasa da adanın değişik koşullarında yeniden yorumlanarak bazı özgün nitelikler kazandı. Yaşanılan çevrenin, ama daha çok da adaya daha sonra gelen Hint-Avrupalı halkların etkisiyle yeni düşünceler ve inançlar eklendi. Yine de eski kaynak hep gücünü korudu, güçlü bir ses olarak hep varlığını hissettirdi.
Aslında bu durum dünya genelinde de böyledir. Ana tanrıça dininin klasik özelliklerini taşıyan mitolojik figürler, ulaştıkları yerlerdeki halkların ulusal kahramanları, dinleri ve inançlarıyla bütünleşip harmanlanarak değişen koşullara uyum sağlamışlar, içten ve derin bir ses olarak yaşamlarını hep sürdürmüşlerdir.