Quantcast
Medyada Arabeskleşen Türküler – Ormancı Ağıdı – Belgesel Tarih

Dr. Halil ATILGAN
Dr. Halil  ATILGAN
Medyada Arabeskleşen Türküler – Ormancı Ağıdı
  • 16 Ocak 2021 Cumartesi
  • +
  • -
  • Dr. Halil ATILGAN /

Loading

Türkü kültürü toplumların hayatında önemli bir unsurdur. Halk dediğimiz usta da türkü kültürümüzün kaynağıdır. İşte o büyük usta ürettiği (yaktığı) türküyü kendi içinde özümler. Belirli evrelerden geçirerek yeni boyutlar kazandırır. Ortak duyguların sonunda meydana çıkan bu ezgiler anonim türkülerimizi meydana getirir.

Derlemeciler aracılığıyla arşivlere giren bu türküler piyasadaki şahsına münhasır sanatçılar tarafından sözüm ona yorumlanarak medya kanalıyla da bizlere ulaşır. Türkülerin bizlere ulaşmasını sağlayan sanatçıların çoğu halk edebiyatını, türlerini, türkülerimizin nasıl yakıldığını bilmediği gibi, halkı da yeteri kadar tanımamaktadır. (İstisnalar hariç) İşte bu bilgi birikimi eksikliği, yorum kavramının yanlış algılanması, türkü icraatlarında birtakım yanlışlıkları da beraberinde getirmektedir. Günümüzde çok popüler olan Muğla yöresinden derlenen Ormancı Türküsü de bu yanlışlıklara kurban giden, piyasadaki sözüm ona yorumcuların hışmına uğrayarak arabeskleşen türkülerimizden biridir.

Muğla yöresi türkülerinde genelde mâni, ağıt karakterindeki sözlerin yoğunlukta olduğu görülür. Bu yörenin karakteristik özelliğidir. Başka bölgeler için küçük olan hadiselerin Muğlalı için önem arz etmesi türkü yakımcılarını harekete geçirmiş, daha çok ağıt karakterli türkülerin yakılmasına vesile olmuştur. Yöreden derlenen Adem gardaş dedim geldim yanına / Hayıtlı’dan çıktım / Alişarın ortasında / Karaova düğünü / Kerimoğlu ve Ormancı bahsettiğimiz ağıt karakterli türkülerin güzel örneklerindendir. Tebliğimize konu olan türkülerden biri de Ormancı Türküsü’dür. Ormancı; TRT de Muğla iline kayıtlı olup repertuvar sıra no: 3590’dır. Türküyü Milaslı Nazmi Yükselen derlemiş, TRT İstanbul Radyosu Bağlama Sanatçısı Fethiyeli Hamdi Özbay da notaya almıştır. Günümüzde çok popülarite kazanmış olan Ormancı Türküsü, türkülerimizin nasıl yakıldığını da ortaya koyan güzel bir örnektir. Şimdi türkünün yakılmasına vesile olan hadiseye bakalım.

Gevenes; Muğla ili Yatağan ilçesine bağlıdır. Yeni adı Çaybükü’dür. Muğla ve Yatağan’a 25km.’dir. Orman içi köyüdür. Şimdi Kekova Termik Santralının kömür ocakları arasında kalmıştır. Gevenes köyünün içindeki yüksek tepenin adı Belen Tepesi’dir. Köy kahvesi de Belen Tepesi’ndedir.  Köylüler burada toplanarak dama ve tavla oynarlar. Yıl 1946 aylardan Temmuz’dur. (7 Temmuz 1946) Köylülerden Soğanoğlu Mustafa Şahbudak (Bay Mustafa) ile Tevfik, Belen Kahvesinde dama oynamaktadırlar. Tevfik Gevenes köyünün muhtarıdır.

İşte bu sırada Gevenesdere ve Kozağaç mevkiinde orman yangını çıkmış ve de kontrol altına alınmıştır. O mıntıkanın orman koruma ve bakım memuru yani kolcusu-ormancısı Sarı Mehmet’tir. (Mehmet İn) Sarı Mehmet etrafı çevrilen yangının kontrolden çıkmaması için Gevenes köyünün Belen Tepesindeki Belen Kahvesi’ne gelerek Muhtar Tevfik’ten bekçi ister. Muhtar Tevfik iş zamanı olması sebebiyle bekçiyi vermek istemez. Ormancı da konuyla ilgili tuttuğu zaptı muhtara imzalatmak ister.

1915–1971 Ormancı türküsünün yakılmasına vesile olan Ormancı Mehmet İn. (Sarı Mehmet / Fotoğraf Muğlalı Mehmet Ali Eren arşivi. )

Muhtar Tevfik, oyunun kritik anı olsa gerek ki, ormancının isteğini yerine getirmez. İsteğinin yerine getirilmemesine kızan ormancı dama masasını devirir. Bay Mustafa; dökülen taşları toplar ve ormancıya ‘Sen sarhoşsun çek git’ der. Ormancı Sarı Mehmet inatlaşır, söz anlamaz. İkinci kez dama masasını devirir. Bu sefer de Bay Mustafa ile aralarında tartışma başlar. Bay Mustafa sinirlenerek ormancıya tokat atar. Ormancı bir gün önce ödünç aldığı kamayı çeker, Mustafa’yı kolundan yaralar. Bay Mustafa’da olayın şoku ile tabancasını çıkartır. Bu esnada oyun arkadaşı Muhtar Tevfik ‘yapma’ diyerek Mustafa’nın silahının önüne atılır. Kazara Bay Mustafa’nın silahı iki kez patlar. Çıkan kurşunlar ise Muhtar Tevfik’e değer. Bay Mustafa, arkadaşı Tevfik ile ilgilenirken ormancı kaçar. Ama Bay Mustafa, kaçarken onu da topuğundan ve kalçasından vurur. Köylüler hadisenin daha da büyümemesi için Bay Mustafa’yı yatıştırırlar, silahını da elinden alırlar. Muhtar Tevfik ise Muğla Devlet Hastahanesine kaldırılır. Ama maalesef kan kaybından vefat eder. İşte bu olayın ardından çok popüler olan ve değişik aksanlarla okunarak katledilen Ormancı Türküsü ortaya çıkar. Çeşitli sözler uydurularak okunan türkünün yerinde tespit ettiğimiz orijinal sözleri aşağıdaki gibidir.

1921 – 2005
Olayın kahramanlarından Bay Mustafa.

Çıktım Belen Kahvesi’ne baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı dam’oynamaya (Dama oynamaya )
Ormancı da gelir gelmez yıkar masaya
Söz anlamaz ormancı çekmiş kafaya

Bağlantı

Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

Ganives’in (Gevenes’in ) suları hoştur içmeye
Içinde köprüsü var gelip geçmeye
Tevfik’imi vurdular hiç mi hiçine
Yazık ettin ormancı köyün iki gencine

Bağlantı

Ganives’in ortasında değirmen döner
Değirmenin suları dağından iner
Ormancıya atılan kurşun Tevfik’e değer
Tevfik’imin acıları yürekler deler

Bağlantı

Türkünün üçüncü kıtasının 4. dizesi “Bay Mustafa ah çeker iş işten geçer” şeklinde de okunmaktadır.

Şimdi de medyanın popüler ettiği Ormancı Türküsü’nün sözlerine bakalım[1].

Çıktım Belen Kahvesi’ne baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı dam’oynamaya (Dama oynamaya)
Ormancı da gelir gelmez yıkar masayı
Söz anlamaz ormancı çekmiş kafayı

Bağlantı

Ah aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

Ah köyümüzün suları hoştur içmeye
İçinde köprüsü var gelip geçmeye
Sevgilimi vurdular hiç mi hiçine
Yazık ettin ormancı köyün iki gencine

Bağlantı

şeklindedir. Sözler aslıyla mukayese edildiğinde hangi dizelerin tahribata uğradığı, üçüncü dörtlüğünün de okunmadığı görülecektir. Okunan ikinci dörtlüğün 3.dizesinde “Sevgilimi vurdular hiç mi hiçine” denmektedir ki; yanlıştır. Hadisede ölen sevgili değil, Muhtar Tevfik’tir. Türkü de Muhtar Tevfik’in sevgilisi tarafından yakılmamıştır.

1903 -1959 Ormancı türküsünü yakan Muğla Yeşilyurt’tan Kemancı Tahir Usta / Tahir Erdinç. (Fotoğraf Muğlalı Mehmet Ali Eren arşivi)

Ayrıca türkünün icrasında yörenin ağız özelliğine hiç dikkat edilmemiştir. Türkülerimizin icraatında dikkat edilecek hususlardan biri de yörenin ağız özelliğidir. Muğla’da da bu özellik kendisini gösterir. Muğla türkülerinde; -i- nispet ekinin -a- ya dönüşmesi Anadolu’da pek görülmeyen enteresan özelliklerden biridir. Muğla Zeybeği’ndeki; “Alı da verin benim barutumu saçmama / Üç gün kaldı şu Muğla’dan kaçmama” sözlerindeki yöre söyleyişi “saçmama” dır. Bu Sözcük; “saçmamı” olarak söylendiğinde yörenin ağız özelliğine ters düşmektedir. Aynı özellik Ormancı Türküsünde de karşımıza çıkar.

“Ormancı da gelir gelmez yıkar masaya
Söz anlamaz ormancı çekmiş kafaya”

dizelerinde   “masaya””kafaya” sözcüklerinde -i- hali olması gerekirken yörenin ağız özelliği -a- haline dönüştürmüştür. “Masaya” sözcüğünü “masayı,” “Kafaya” sözcüğünü de “kafayı” olarak okuduğumuzda yörenin ağız özelliği ihlal edilmiş olur. Keza; “Feraye”nin Ferayi olarak okunması, Muğla kına havasın da; Yengeler yakar kınayı / Aşkolsun veren anayı diye başlayan ezginin 2. dizesindeki “anayı” sözcüğünün “anaya” okunması, Adem Gardaş türküsündeki bağlantı bölümünün “Yüksekten götürün benim de salıma /Düşmanlarım görmesin akan kanıma” dizesindeki “salıma” sözcüğünün “salımı,” kanıma sözcüğünün ise “kanımı” şeklinde okunması Muğlalıyı rahatsız etmektedir. Yörenin ağız özelliğini bilmeyenler ormancı ve benzeri türkülerin icrasında aynı yanlışa düşmektedirler. Bu tür rahatsızlıkların yaşanmaması için yörenin ağız özelliğini çok iyi bilmek ve uygulamak gerekir.

İşte bu tür yanlışlıklara maruz kalan Muğla yöresinin Ormancı Türküsü, İbrahim Tatlıses’in okumasıyla dillere destan olmuş, yöresinin dışında türkü gazel vb. ezgiler okuma mamayı prensip edinen Urfalı Mahalli Sanatçı Kazancı Bedii bile türküyü kasetine okumuştur. Yusuf Harputlu adındaki delikanlının sözüm ona yorumuyla türkü yeniden bestelenerek arabeskleşmiştir.

Adı geçen türkünün nasıl arabeskleştiğini örneklemeden önce medyada çokça kullanılan yorum sözcüğünden bahsetmek gerekir. Yorum; “enteller” tarafından yerli yersiz çokça kullanılan sözcüklerdendir. O da “olay” gibi moda sözcükler literatürüne girmiştir. Anlamını bilen de bilmeyen de kullan maktadır.

Türk Dil Kurumunun Türkçe sözlüğünde: Yorum (is): “1-Bir yazının veya bir sözün anlaşılması güç yönlerini açıklayarak aydınlığa kavuşturma, tefsir. 2- Bir olayı belli bir görüşe göre açıklama değerlendirme. 3- Gizli veya hayali olan bir şeyden anlam çıkarmak. 4- (Müzik-Tiyatro) Bir müzik parçası veya tiyatro oyunun orijinal bir teknik veya duyarlılıkla sunulması” denmektedir.

Müzik Ansiklopedisi’nde (Başkent Yayınevi, Senem Matbaası Ankara 1985 4. Cilt sayfa 1269–70. )Yorum: “Bir müzik yapıtının anlamını, stilini, karakterini, genel niteliğini icra sırasında aktarabilmek. Aslında icra yapıtın yorumlanmasıdır.

            Yorum: Bestecinin yaratıcı müzikal fikirlerini dinleyicilere iletmek, olduğu gibi icranın da kişilikli tavrını da ortaya koymasıdır.

            Bir tiyatro yazarı yapıtını kaleme alırken oyunculara nasıl oynayacağını belirtme durumda değildir. Besteci de yapıtlarını seslendiren sanatçıya ayrın tısıyla nasıl icra edeceğini açıklamaz. Dolayısıyla sanatçıların yorumları farklılıklar gösterir. Yorum farklılığı buradan kaynaklanır.

            Yorumda esas olan bütünlüğünü bozmama ve çalınan yapıtın stilini hep aynı bağlamda verebilmektir. Üstün teknik bir yapıtın yorumlanmasına yetmez, ama sağlıklı yorumun ilk koşuludur ” denmektedir.

Bence müzikte yorum: Bir eserin bütünlüğünü, stilini bozmadan, yapısında hiç değişiklik yapmadan icra etmektir. Her iki sanatçıdan biri diğerine göre eseri daha tatlı, daha duygulu çalar. İşte yorum eserin müzikal yapısını hiç değiştirmeden tatlı çalmak veya söylemektir. Yorumlanacak eser türkü ise, yakılış hikâyesini, sözlerinin ifade ettiği anlamı, yöre ağzını, tavır ve üslubunu çok iyi bilmek gerekir. Bu özellikler türkülerimizin yorumlanmasında önemli unsurlardır. Onun için TRT- THM sanatçıları türküleri daha iyi yorumlayabilmek için bu özellikleri dikkate alarak repertuvarlarını genelde kendi bölgelerinin türkülerinden oluştururlar.

Ama maalesef piyasadaki sözüm ona yorumcuların yorum anlayışı; eseri değiştirerek yeni boyutlar kazandırıp arabeskleştirmektir. (İstisnalar hariç) Bu anlayış sanırım dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Sözlüklerdeki yorum tarifine de aykırıdır. İşte bu düşünceyle hareket eden piyasadaki sözüm ona yorumcular tıpkı Ormancı türküsünde olduğu gibi kaş yapayım derken göz çıkarmaktadırlar. Yukarıda sözlerini verdiğimiz Ormancı Türküsü[2] kaza kurşunuyla ölen Gevenes Köyü Muhtarı Tevfik’e yakılmış bir ağıttır. Ağıt karakteri taşıyan türkülerimizin uluorta okunması bile türkünün doğal yapısına terstir. Ormancı türküsü okunurken eller havaya, haydi hep beraber diyerek alkış temposuyla dinleyicileri türküye iştirak ettirmek: “Sn. Ormancı Sarı Mehmet, ne iyi etmişsin de bu Tevfik’in ölümüne sebep olmuşsun, Allah senden razı olsun, biz de senin bu başarından ötürü söyleyeni alkışlar, alkış tempomuzla da ona iştirak ederiz” der gibi bir anlam çıkar. İş bununla da kalmaz. Sözüm ona yorumcuların hışmına uğrayan türkü bütünlüğünü kaybeder. Doğu aksanıyla okunan yeni bir ormancı yaratılır. İşte o da medyanın arabeskleştirdiği ormancıdır. Ondan sonra da Muğlalılar türkülerinin arabeskleştiğini kimseye anlatamamanın sıkıntısıyla kıvranır dururlar. Kıvranmalarına, başlarını taştan taşa vurmalarına sebep ise; Yusuf Harputlu adındaki delikanlının okuduğu, pardon yorumladığı Ormancı Türküsüdür. Dinleyelim. Türkü; Muğlalıları rahatsız edecek kadar arabeskleşmiş mi?

Müzik (1): Türkü, Ormancı. Okuyan Yusuf Harputlu. (Müzik -1 bakınız nota: 1 / Türkü notası Ahucan adlı kasetten yazılmıştır.) Şimdide aynı türküyü TRT repertuvarına geçmiş haliyle TRT Ankara Radyosu TMH Ses Sanatçısı, Koro Şefi Sn. Bircan Pullukçuoğlu’nun sesinden dinleyerek aradaki farkı görelim. (Mukayesede TRT repertuvarındaki notalar esas alınmıştır.)

Müzik (2): Türkü, Ormancı. Okuyan Bircan Pullukçuoğlu. (Müzik-2 bakınız nota: 2 / Türkü notası TRT repertuvarından alınmıştır.)

Dinlediğiniz bantlarda aslıyla arabeskleşen ormancı arasındaki farkı gördük. Nota: 1- nota: 2 de incelendiğinde Ormancı Türküsünün ne kadar değiştirildiği, katledilerek arabeskleştiği açıkça görülecektir. Medyada arabeskleşen bir başka türkümüz de rahmetli Nida Tüfekçi Hoca’nın TRT repertuvarına kazandırdığı sürmeli çeşitlemelerinden “Dersini almış da ediyor ezber”dir. Türkü; Nida Tüfekçi tarafından Yozgat’tan derlenmiş ve notaya alınmıştır. Repertuvar sıra no 892’dir

Müzik (3): Türkü; Dersini almış da ediyor ezber. Okuyan İbrahim Tatlıses. (Müzik -3 bakınız nota: 3 / Türkü notası Mega Aşk adlı kasetten yazılmıştır.)

Türkünün sözleri:

Dersini almış da ediyor ezber
Sürmeli gözleri sürmeyi neyler (aman ben yaralandım aman)
Bu dert beni iflah etmez deleyler
Benim dert çekmeye dermanım mı var (aman sürmelim aman)

Kaşın çeğmellenmiş kirpik üstüne
Havada bulutun ağdığı gibi (aman ben yaralandım aman
Çiğ düşmüş de gül sineler ıslanmış
Yağmurun dallara yağdığı gibi (aman sürmelim aman)

Müzik (4): Türkü, Dersini almış da ediyor ezber. Okuyan Nida Tüfekçi. (Müzik-4 bakınız nota: 4 / Türkü notası TRT repertuvarından alınmıştır.)

Türkünün sözleri

Dersini almış da ediyor ezber
Sürmeli gözleri sürmeyi neyler (aman ben yaralandım aman)
Bu dert beni iflah etmez del’eyler
Benim dert çekmeye dermanım mı var (aman sürmelim aman)

Kaşın çeğmellenmiş kirpik üstüne
Havada bulutun ağdığı gibi (aman ben yaralandım aman)
Çiğ düşmüş de gül sineler ıslanmış
Yağmurun dallara yağdığı gibi (aman sürmelim aman)

Adı geçen türkünün sözlerinde pek bir farklılık olmamakla birlikte, ses kayıtları ile notaları (nota3, nota 4) incelendiğinde İbrahim Tatlıses tarafından okunan türkünün aslına uygun olmadığı, arabeskleştiği gerçeği çıkarıyor karşımıza. Bu haliyle türkü; derleyicisi tarafından dinlenmiş olsa idi nasıl değerlendirilir, okuyana nasıl bir cevap verilirdi. Bunun takdirini size bırakıyorum.

Sonuç: Medya eğitimin bir parçası, kültürümüzün yayılmasının ve yaşatılmasının en büyük kaynağı, destekçisi olması gerekirken, Kaset ve plâk piyasasının çıkarları uğruna türküler medyada yeniden bestelenmekte, özünden saptırılarak, arabeskleştirilerek sunulmakta toplum yanlış bilgilendirilmektedir. Bu uygulama; medyada türkülerimizin arabeskleşmesine vesile olan, yorum ve piyasanın müzik anlayışı adına işlenen bir kültür cinayeti değil midir? Türk filmlerine dahi konu olmuş, Muhsin Bey filmi ile enikonu işlenmiş olmasına rağmen durumda hiçbir değişiklik olmamıştır. Hiçbir müzik eğitimi almamış kişilerin kol gezdiği bir dönemde bu arabeskleşmenin önüne geçileceği umudu maalesef yoktur.

Dinlettiğimiz örnekler göstermiştir ki; güzelim türkülerimiz medya aracılığıyla arabeskleşmekte, yeniden bestelenerek sunulmaktadır. Onun için de türkünün aslına bilmeyen, medya kanalıyla ormancı türküsünü tanıyan gençlik doğrusunun bu olduğuna inanacak, “Ormancı” ve “Dersini almış da ediyor ezber” türküsünü onlardan öğrendiği gibi okumaya çalışacaktır. Bu; yeni deyimle bir olaydır“. Bu “olaya” dur denilmezse ırmak akacak bizler de bakacağız demektir. Irmağın akıp bizlerin de bakmaması için tek çare ise; eğitim, eğitim eğitim. Eğitmedikten, sanatı ticari bir meta olmaktan kurtarmadıktan sonra işin önüne geçileceği kanaatinde değilim. Ama her şeye rağmen RTÜK ve devletimizin diğer ilgili kuruluşları muhakkak bir denetim mekanizması kurarak bu cinayete dur demeli, türkülerimizin arabeskleşmesine, katledilmesine müsaade etmemelidir.

Teşekkür:

Kasetteki türkülerin notaya alınmasında, bilgisayarla yazılmasında yardımını esirgemeyen Şanlı Urfa Devlet Türk Halk Müziği Korosu Saz Sanatçısı Kemal Korkmaz ve Gökhan Temur’a, Muğlalı kaynak kişiler Tarih Öğretmeni Mehmet Ali Eren ile Ziraat Yüksek Mühendisi Ali Genek’e teşekkür ediyorum.

DİPNOTLAR

[1]Aktaracağımız Ormancı Türküsünün sözleri Yusuf Harputlunun Ahucan adlı kasetinden alınmıştır. Kasette türkünün söz ve müziğinin Milaslı Nazmi Yükselen’e ait olduğu yazılıdır. Hâlbuki yöredeki kaynak kişilerin (Ali Genek ve Mehmet Ali Eren) ifadelerine göre Türkü; Muğla- Yeşilyurt ilçesinden Kemancı Tahir Usta (Erdinç) tarafından yakılmıştır.  Kemancı Tahir Erdinç 1959 yılında Yatağan’da vefat etmiştir.

[2]Türkünün hikâyesi Muğlalı Araştırmacı Mehmet Ali Eren ve Ali Genek’in derle melerinden müşterek noktalar alınarak aynen aktarılmıştır. Ali Genek’in tespitlerine göre Ormancı Türküsü; Muğla ili Yeşilyurt ilçesinden kemancı Tahir Usta (Erdinç) tarafından yakıldığı tahmin edilmektedir. Kemancı Tahir Usta 1959 yılında vefat etmiştir

Mehmet Ali Eren de Kemancı Tahir Usta için şu bilgileri vermektedir: “Tahir Erdinç’in lakabı Dişsizler’dir.  Pisi doğumlu olup 1959 da Yatağan’da vefat etmiştir. 1936- 1939 Türkünün hikâyesi Muğlalı Araştırmacı Mehmet Ali Eren ve Ali Genek’in derlemelerinden müşterek noktalar alınarak aynen aktarılmıştır. Ali Genek’in tespitlerine göre Ormancı Türküsü; Muğla ili Yeşilyurt ilçesinden kemancı Tahir Usta (Erdinç) tarafından yakıldığı tahmin edilmektedir. Kemancı Tahir Usta 1959 yılında vefat etmiştir Mehmet Ali Eren de Kemancı Tahir Usta için şu bilgileri vermektedir: “Tahir Erdinç’in lakabı Dişsizler’dir.  Pisi doğumlu olup 1959 da Yatağan’da vefat etmiştir. 1936–1939 yılları arasında Alişar Deresi değirmenlerini kiralar, Alişar Deresinden sonra Yatağan’a yerleşir. Düğünlere Nebi köylü zurnacı Muhammet’le birlikte gider. Onun evinde kalır. Muğla Orman Bölge Müdürlüğünden emekli olan tek oğlu Sait Erdinç’tir. O da vefat etmiştir. Olayın tarihi 7 Temmuz 1946’dır.” Mehmet Ali Eren türkünün hikâyesini Mustafa Şahbudak ile (Olayda adı geçen Bay Mustafa ) Muvaffak Şahbudak ve Çetin Piriçcioğlu’ndan  (Ormancı Sarı Mehmet’in yeğeni) derlemiştir.

Dr. Halil ATILGAN

Dr. HALİL ATILGAN 1946 yılında Adana'nın Karaisalı ilçesinin İncirgediği köyünde doğdu. (İncirgediği 1993 yılında Mersin ilinin Tarsus ilçesine bağlandı.) İlkokulu köyünde bitirdikten sonra Düziçi İlköğretmen Okuluna girdi. 1964–1965 öğretim yılında Düziçi İlköğretmen Okulundan mezun oldu. Çeşitli illerde öğretmenlik, Halk Eğitimi Merkezi Müdür, Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1973–1975 yıllarında Çukurova Radyosunun açmış olduğu saz sanatçılığı sınavlarını kazandı. 1984 de Çukurova Üniversitesine Müzik Uzmanı olarak atandı. Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümünde Halk Müziği ve Bağlama Dersleri Öğretim Görevlisi, Kültür Sanat Merkezi Müdürlüğü yaptı. 1990 yılında Kültür Bakanlığı Şanlı Urfa Devlet Türk Halk Müziği Korosuna Kurucu Şef olarak atandı. 1993 yılında Ankara'ya alınan Dr. Atılgan koro şefliğinin yanında Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğünde (HAGEM) müzik danışmanlığı, repertuvar kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. Zaman içinde Anadolu Üniversitesi AÖF’nin İktisat Bölümünü bitirdi. Adana Valiliği adına yaptığı Geçmişten Günümüze Çukurova Türküleri kaset setinde yörenin özellikli türkülerini beş kasette toplayarak Türk kültür tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Değişik illerde çeşitli görevlerde bulunan Dr. Atılgan; İçel, Yozgat, Adana, Gaziantep, Kıbrıs, Hatay, Muğla, Niğde, Tarsus, Şanlıurfa, Osmaniye, Mersin illerinde folklor derlemeleri yaptı. Derlediği türküleri TRT, TV programlarında kitaplarında yayımladı. Folklorla ilgili araştırmalarını ise; Sivas Folkloru, Türk Folkloru, Anadolu Folkloru, Erciyes, Karaisalı, Güneyde Kültür, İçel Kültürü, Ozan, Türkiye İş Bankası Kültür Sanat, Tarla, Güney Su, Folklor Edebiyat, Ana Yurttan Ata Yurda Türk Dünyası, Ceyhan, Çağrı, Maki, Harran, Türksoy, Çukurova Lobisi, Size, Yörtürk, Turunç, Ardıç Kuşu, Türksözü, Folklar, Türk Yurdu, Düziçi, Işınsu, Türküg, Şehir, Alkış dergilerinde, Karaisalı, Sonsöz, Yeniçağ, Adana Ekspres gazetelerinde Aralık 2021 itibariyle 205 makalesi yayımladı. TRT Çukurova Radyosunda yapımı gerçekleşen Dilde Telde Çukurova, Dadaloğlu Karacaoğlan Yurdundan, Yöremiz Folklorundan programlarının yapılmasında çeşitli katkılar sağlayarak, folklor ve halk müziği konularında konuşmalar yaptı. Üniversitelerde müzikle ilgili konferanslar verdi. TRT, özel televizyon ve radyolara Dilde Telde Anadolu, Ezgi Kervanı, Sanatçı Politikacılar, Kültür Kürsüsü, Anadolu’nun Dili, Türkü Deryasında Bir Damla programlarını hazırlayıp sundu. Yaklaşık 300'e yakın Türk halk ezgisini derleyen, notaya alan Atılgan, bu ezgileri TRT, TV'nin çeşitli programlarında çaldı okudu. Çoğunluğunu Çukurova türkülerinin oluşturduğu yaklaşık 100'e yakın halk ezgisini de TRT repertuvarına kazandırdı. Şefliğini yaptığı halk müziği korolarıyla yurdun çeşitli bölgelerinde konserler veren Halil Atılgan millî ve milletler arası folklor, müzik, halk edebiyatı ve halk oyunları dalında kongre, bilgi şöleni ve seminerlere katılarak Aralık 2020 itibariyle 54 tebliğ sundu. Türk kültürüne hizmetlerinden ötürü 3 Ocak 2004 tarihinde Azerbaycan Vektör İlimler Merkezinden doktora aldı. MESAM- İLESAM-Türk Folklor Araştırmaları Kurumu üyesi olan Dr. Halil Atılgan şiirlerden ve türkülerden hareket ederek sahneye koyduğu Kurtuluş Savaşı Destanı, Türkülerin Dili, Türkülerde Ana, Sevelim Sevilelim, Urfa Kurtuluş Savaşı Destanı müzikal programlarıyla halk müziğine değişik bir sunum kazandırdı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünden 01 Ocak 2010 tarihinde Devlet Türk Halk Müziği Korosu Şefi olarak emekliye ayrıldı. Dr. Atılgan Türk kültürüne hizmetlerinden dolayı çeşitli kurum ve kuruluşlarca Aralık 2021 itibariyle 17 kez ödüle layık görüldü, geçmişten günümüze 35 kitabı yayımlandı. 2015 yılının Mayıs ayında Tarsus’un İndirgediği köyü – Kaşoba mezrasında Halil Atılgan Toroslar Kültür ve Sanat Evinin (Halil Atılgan Toroslar Yörük Müzesi) açılışını yaparak toplumun hizmetine sunan Atılgan, halen TRT Türkü’de Toprak Kokan Türküler ve Dilde Telde Anadolu programlarını hazırlayıp sunmaktadır. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Dr Halil Atılgan

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Tekrarsız Süslemeler

Tekrarsız Süslemeler

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 3 Aralık 2024
Sistematik Hatalar Bahçesi

Sistematik Hatalar Bahçesi

Ekrem Hayri PEKER, 3 Aralık 2024
Merdiven

Merdiven

Haber Merkezi, 21 Kasım 2024
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024