Mevlit Yazarı Süleyman Çelebi’nin Türbesi Nasıl Yapıldı |
Bazen çıktığımız merdivenlerde veya önünden geçtiğimiz tarihi bir yapıda yeni bir tabela görürsünüz. Belediyemizce yenilenmiştir veya yapılmıştır. Hafızam beni yanıltıyor mu? Daha önce burasını Kazım Bey ayağa kaldırmadı mı? Diye düşünürüm. Bursa’da 1855 depremiyle yıkılan birçok yapı onun çabasıyla ayağa kaldırıldı.
25 Aralık 1905 yılında Bursa’nın Hoca Hasan Mahallesinde doğan Kazım Baykal 10 – 11 yaşlarında Darül hilafet-il Aliyye Medresesi’nde 8 yıl öğrenim görmüş. 1924 yılında Erkek Muallim Mektebinde kurs görüp diploma aldı. Dedesi Hacı Osman, Rodop Camisi’ni yaptırmıştı. Maalesef Kazım Baykal’ın ölümünden bu cami tarihi ve sivil mimari özellikleri yok edilerek yenilendi.
Daha sonra Darülfunun’ın İlahiyat ve Edebiyat fakültesinin felsefe bölümünden ve Yüksek Muallim Mektebi’nden diploma aldı. Anadolu’nun çeşitli illerindeki okullarda görev yaptı. 1945 yılında Bursa’ya geldi ve 1965 yılına kadar Erkek Lisesinde felsefe öğretmenliği yaptı. Tarih ve farklı branşlarda derslere girdi.
Kazım Baykal 1946 yılında Vedat Kalyoncu ile beraber Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu’nu kurdu. Kurulduktan 1 yıl sonra kamu yararına çalışan dernekler statüsüne alındı. Kazım Baykal ölüm tarihi olan 27 Temmuz 1993 yılına kadar yürüttü. 1992 yılında Kazım Baykal’a Uludağ Üniversitesi tarafından Fahri Doktora unvanı verildi. Bursa Erkek Lisesi’ne büstü dikildi.
DERNEĞİN KURULMASI
Derneğin Kurucuları:
Bursa Erkek Lisesi Felsefe Öğretmeni Kazım Baykal, Türkçe Öğretmeni Hilmi Erözdem, Tarih Öğretmeni Ahmet Muhtar Aykut, Avukat Hulusi Köymen, Vali Muavini Abdülkadir Keskin,Tüccar Hüseyin Kocabaş,Tüccar Rıza İlova,Müze Müdürü Neş’et Köseoğlu, Müze Müdür Muavini Vecdi Kalyoncuoğlu, Emekli Yarbay Necib Kartalkaya.
Kuruculardan Hulusi Köymen siyasete atılınca dernekle ilgisini kesti. Dernek tüzüğü 25/1/1946 tarihinde Ant gazetesinde ilan edildikten sonra dernek faaliyetlerine başladı. Dernek Bakanlar Kurulunun 11.11.1947 Tarih ve 6671 Sayılı Kararıyla “Menfaii Umumiyeye hadim cemiyetler” arasına alınmıştır.
Kazım Baykal dernek yönetim kurulu üyelerinin siyasete girmelerine soğuk bakmıştır. Derneği partiler üstü tutmuştur.
Kazım Baykal’ın restorasyon prensipleri günümüze ışık tutmalıdır. Kazım Baykal restorasyona başlamadan şeri sicilleri inceleyip, ona göre proje yaptırırdı. Bu yüzden sık sık Vakıflar Genel Müdürlüğü ile ters düşüyordu. 1967 yılından sonra Kurumla ilişkisi kesilmiştir.
Bursa ve Anıtları, Bursa’da Ulucami, Bursa Kozahanı ve Mescidi, Bursa 1946, Tarihte Bursa Yangınları, Bursa’da Tarihi Köprüler, Mevlidi Şerifi Yazan Çelebi Türbesi münasebetiyle Bursa. Bunlar resmi kaynaklarda rastlayacağınız bilgilerden bazıları.
Kazım Baykal’ın yaşadığı ve Bursa Eski Eserler Sevenler Kurumu’nun başkanı olduğu yıllarda belediyeler günümüzde olduğu gibi geniş gelir kaynaklarına sahip değildi. Çoğu belediye çöp, su, kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerini yapmakta zorlanıyordu. Gelirleri ancak çalışanların maaşlarına yetiyordu.
Dernek kurulduktan kısa bir süre sonra Bursa’ya Devlet Hastanesi, Altıparmak İlkokulu, Atatürk Caddesinin genişletilmesi gibi sayısız eserler kazandırmış bulunan dönemin Bursa Valisi Haşim İşcan’a Mevlid-i Şerif’i yazan Süleyman Çelebi’nin türbesini yapmak için başvurur. Kazım Baykal günümüzde olduğu gibi ben yaptım oldu düşüncesinden uzak bir insan olarak ulusal bir proje müsabakası düzenler. Seçilen proje tamamlanır ve anıt türbe 14 Aralık 1952 günü açılır.
Bu çalışmalar yapılırken Kurum Kazım Baykal’a Süleyman Çelebi’nin elyazmalarından bir risale hazırlama görevini verir. Kazım Baykal Mısri Şeyhi ve tarih yazarı Şemseddin Ulusoy’un oğlu Fahmüddin ile beraber risaleyi hazırlarlar. Hazırladıklarını basmadan önce Diyanet İşleri Başkanı Hamdi Aksekili ve tarihçi bilgin İbnülemin Mahmut Kemal’e incelemeleri için sunarlar. Bu eserin basımı çeşitli nedenlerle aksar ve 1978 yılında basılabilir.
SÜLEYMAN ÇELEBİ TÜRBESİNİN İNŞASI
1946 yılında Süleyman Çelebi’nin mezarını yaptırmayı Bursa Valisi Fazlı Güleç istemiş, bu amaçla belediyenin mimarına bir proje hazırlatmıştır. Belediye bütçesinden ayrılan ödenekle işe başlanmışsa da sadece yol boyuna bir duvar yapılabilmiştir. Süleyman Çelebi’nin mezarının bulunduğu mezarlıktaki taşlar çevre sakinlerince alınıp, başka işlerde kullanılıyordu. Mezarlıktaki son taşlar yok olmadan Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu harekete geçti. 21 Mayıs 1947 tarihli bir yazıyla Valiliğe başvurarak Süleyman Çelebi’ye bir türbe yapmak istediklerini ve bunun için izin verilmesini istediler. Valilik gerekli izni verdi. Kurum belediyeye 24.09.1947 tarihinde yazı göndererek burada bir türbe yapılacağını belirterek proje hazırlamak için sahanın planını istedi. 1947 yılı Mart ayında Bursa’da Ant, Doğru, Ankara’da Ulus, İstanbul’da Cumhuriyet, Vatan, Son Posta, Yeni Sabah gazetelerinde duyuruldu. “Süleyman Çelebi’nin türbesini nasıl görmek istersiniz” diye bir anket yapıldı.
Bazı ünlü mimarların bu projeyi ücretsiz yapma teklifleri genç yeteneklere fırsat tanımak için reddedildi. Kurum, önce projelere verilecek ücreti belirledi. Birinciye 1500, ikinciye 1000, iki mansiyona 300, dört projeye 100’er lira ödül verilecektir.
1948 yılı Mayısında Bursa’da Ant, Doğru, İstanbul’da Vatan ve Köroğlu gazetelerinde duyurulmuş. Ayrıca Ankara radyosunda ilan edilmiştir. Müsabaka 25 Ağustos 1948 tarihinde sona erdi. Kuruma 29 proje geldi. Kurum bu projeleri değerlendirmek için bir jüri oluşturdu.
Bursa Valisi Haşim İşcan, Belediye Başkanı Fahri Batıca, Güzel Sanatlar Akademisinden Profesör Emin Onat, Türk İslam Eserleri Müzesi Elif Naci, Bayındırlık Bakanlığı temsilcisi Yüksek Mimar Sinan Mimaroğlu, Milli Eğitim Bakanlığı adına Yüksek Mimar Cavit Tomer ve Hasan Rıza Ergezen, Rolöve Bürosu şefi Yüksek Mimar Sedat Çetintaş ve Dr. Osman Şevki Uludağ Jüride bulunuyordu.
5 Ağustos 1948’de Jüri Mimar İbrahim Süzen ile Mimar Nurettin Özsalam’ın ortak projelerini birinci olarak seçtiler. Birinci gelen proje bir hafta süreyle Altıparmak İlkokulunda (şu anki Osmangazi Kaymakamlığı) sergilendi. Daha sonra aynı proje İstanbul’da Eminönü Halkevinde sergilendi.
Türbenin yapılması ve çevresinin düzenlenmesinin maliyeti yüz bin lira olarak belirlenmişti.
15 Eylül 1948 tarihinde inşaata başlanır. İnşaat giderlerini karşılamak için Vali Haşim İşcan, bir kampanya düzenler. Belediye bu iş için ayırdığı bütçeden kalan miktarı Kuruma tahsis eder.
Maliye Müsteşarı (daha sonra Maliye Bakanı) Halil Ayan’ın delaleti ve Meclis’in Maliye Encümeninde bulunan Bursa Milletvekilleri Zehra Budur, Fahri Bük ve Aziz Duru’nun gayretleriyle bu ş için ödenek ayrılır. Bursa’nın önde gelen işadamları projeye katkıda bulunurlar.
1950 yılında seçimler yapılır. CHP’nin tek parti dönemi sona erer. Demokrat Parti iktidara gelir. Kısa bir süre sonra, 7 Temmuz 1950’de Haşim İşcan, Samsun Valiliğine atanır. İnşaat duraklar, ama Vali Vekili olarak gelen Hilmi İncesulu ve yerine tayin edilen Vali Vekili Cahit Ortaç projeye destek verirler.
Kurum üyeleri bazı müteahhitlere şahsen borçlanarak inşaatın sürmesini sağlamışlardır. Daha sonra TBMM’ne müracaat edilmiş. Bursa Milletvekilleri Ali Canip Yöntem ve Sadettin Karacabey’in çalışmalarıyla 1952 yılı bütçesine ödenek kondu.
İnşaat sona ererken sıra türbeye konacak üç kitabeye gelmişti. Birincisi merdivenin başına, diğeri merdivenden sonraya ve üçüncüsü lahdin üzerine konacaktı ve üzerinde mevlit’den yazılar bulunacaktı.
Kurum bu iş içinde bir müsabaka düzenlemeye karar verir ve bunun için türbenin inşaatına maddi katkıda bulunan Yeni İstanbul gazetesine başvurma kararı alırlar.
Gazete olumlu karşılar ve ilan yayınlar. Birinciye ve ikinciye ellişer lira verilecektir. 25 başvuru gelir. Yine bir jüri oluşturulur. Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri Güntekin, gazetenin başyazarı M. Mermi ve Kazım Baykal jüri üyesi olurlar. Birinciliği Bursa’dan Rıza İlova kazanır. İkinciliği Afyon’dan başvuran bir şahıs alır.
Üç kitabeye konacak beyitler için yazı şekline karar verildi.
Birinci kitabede Süleyman Çelebi’nin doğum ve ölüm tarihleri yazılıdır.
İkinci kitabede;
Allah adın zikredelim evvela
Vaciboldu cümle işde her kula
Dedi gördüm ol habibin anesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi
Bi-huruf-u savt-u lafz ol padişah
Mustafa’ya söyledi bir iştibah
Üçüncü kitabeye konacak yazı için Milli Eğitim Bakanlığına yazı gönderildi. (Bu kitabe maalesef konulmadı)
Türbe inşaatı 31 Ağustos 1952 tarihinde bitti. Çevre düzenlenmesi ise 1 Kasım 1952’de tamamlandı. Süleyman Çelebi’nin mezarı başındaki servi inşaat sürerken düşen bir yıldırımla kurumuştu. Alana yeni serviler dikildi. Türbe 14 Aralık 1952 günü okunan mevlit ve dualarla açıldı.
Mustafakemalpaşa’nın ilk yüksek maden mühendisi olan Faruk Okumuş; “Erkek Lisesinde okurken tarih dersimize Kazım Baykal girerdi. Kılık – kıyafetine dikkat etmezdi ama her konuda derin bilgi sahibiydi” diye anlatmıştı.
Mezarlık düzenlendikten sonra bölge halkın mesire alanı olmuştu. Ailemizde 1965 yılında Bursa’ya kaplıcalara gelmiş, Servinaz Otel’de kalmıştık. Burada akrabalarımızla piknik yapmıştık.
KURUMUN YAPTIĞI ÇALIŞMALARDAN ÖRNEKLER
Baykal; “Bir eseri onarıma başlamadan önce, peşin Anıtın yapılış malzemesini, taş, tuğla, horasan, kireç gibi maddeleri inceleyip, devrin harap yerlerinden elde ettiğimiz malzemeyi kullandık. Yapının yapılış şeklini, kıyı – bucağından kalabilmiş bir – iki tuğla parasının durumunu hiç gözden kaçırmamaya çalıştık.
Yetkili makamların, Anıtlar Yüksek Kurulu, mimarların projelerini binanın kalabilen izlerini, müzedeki Şer’i mahkeme kararlarındaki eski onarım birinci ve keşiflerini birleştirerek iş gördük.”
Dernek 1946 yılında ilk çalışmasını İkinci Dünya Savaşı sırasında Orduya tahsis edilen Şahadet ve Abdal Camilerini ibadete açarak yapar. Dernek daha sonra Kozahan’ın 1855 yılında kubbesi çöken ahşaptan yapılan Mescidi tamir kararı alır. Kazım Baykal müzede bulunan mahkeme kayıtlarını bulur ve mescidi ona göre projelendirir. Bulduğu Faik Usta Tahtakale’de Beyazıtpaşa Hanı yan dükkânlarından çıkarılıp atılan tuğlalardan kubbeyi yapar.
O dönemde Yüksek Anıtlar Kurulu yoktur. Bursa’da eski eserler ve çınarlar yol yapım çalışmalarına gitmektedir.
Çakırhamam ve Bakırcılar Çarşısı arasındaki eski evler yıkılarak yol genişletilirken ortada kalan devasa tarihi çınar kesilir. Çınar Oteli yapılırken önündeki tarihi çınar kesilmek istenir ve bu dalları kesilir. Kurum çınarı korumak için mahkemeye başvurur. Eski Eserler Kanunu daha çıkarılmamıştır. Anıtlar Yüksek Kurulu yoktur. Mahkeme Osmanlı döneminden kalma 1904 yılında çıkarılan Asar-ı Atika tüzüğüne dayanılarak kesimi durdurur. Tarihi çınarlara “Tabi Anıttır Kesilemez” levhaları konulur.
Sonraki yıllarda bu Osmanlı yadigârları çınarlar kurutulmaya terk edildi. Etrafından yol geçirilerek bin yıllık Duaçınarı yok ettik. İçine araba park edilecek kadar büyük olan Koğukçınar güdük kaldı. Koruyamadık.
Çakırhamam – Bakırcılar Caddesi açılırken derneğin müdahalesiyle Gazi Timurtaş Paşa’nın mezarı kurtarılır. Bursa Valisi Haşim İşcan mimar Bedri Kökten’e bir proje hazırlatır ve bugünkü türbe yapılır. Yine derneğin müdahalesiyle Memleket Hastanesi karşısındaki harap vaziyetteki İsabey Camisini yola gitmekten kurtarıp, tamir ederler.
Tophane’deki büyük havuzun dağılmış taşları ve mermerleri toplanıp, bugünkü haline getirilir.
Şehir merkezindeki bütün tarihi yapılar Eski Eserleri Sevenler Kurumu’nun elinden geçmiştir, ayağa kaldırılmıştır desek abartı olmaz.
Kazım Baykal mecbur kalmadıkça Bursa dışına çıkmaz. Ancak İznik’teki Yeşil Cami minaresinin tamiri için kurulan iskelenin on yıldır beklemekten çürüdüğünü ve Kurumun bu işe el atmasını istediklerini söyleyen İzniklileri kıramaz ve Kurum 1961 yılında minareyi yapar.
Benim ilgimi çeken bir konuda 1961 yılında Fatih devri eseri olan Piremir Camisinin restorasyonunda bulunan ve içinden kâğıtlar çıkan ses küpüdür. Annemin doğduğu Güvem Köyü Camisinin dört bir duvarının içine akustiği sağlamak için ses kütükleri konulmuştu.
1962 yılında Kurumdan Ulucami kandillerinin yenilenmesi için yardım istenir. Kazım Baykal bir örnek alıp, Yüksek Anıtlar Kuruluna Başkanı Topkapı Müzesi Müdürü Tahir Öz’e götürür. Anıttan onay alınca Paşabahçe fabrikasında 1500 adet yaptırır. Kurum üyeleri H. İsmail Hüsnü kandillerin zincirlerini takar.
1963 yılında Kuruma çok katkısı olan Vakıflar Genel Müdürlüğü Abide Şubesi Başkanı Sami Ülgen’in ısrarıyla Babasultan Köyündeki Cami ve türbeyi restore ederler.Kurum ayrıca Sinandede Cami gibi aslına sadık kalınmadan yapılan tarihi yapıları elden geldiğince aslına uydurmaya çalışır.
1965 yılında sadece merdivenleri kalan Fidan Han mescidi yenilendi. Ertesi yıl Nilüfer Çayı üzerindeki Abdal Köprüsü ve Geçitteki tek gözlü tarihi köprü yıkılmaktan kurtarılıp, tamir edildiler.
Kurum 1968 yılında Ulucami’nin mahyalarına el atar. Zeytinyağlı kandillerin devri bitmişti. Camide uzun yıllardır mahyalar yanmıyordu. Kurum mahyaları yenileyip, elektrikle çalışır hale getirdi.
Kazım Baykal şer’i sicilleri ve mahkeme kayıtlarını inceleyerek, Ulucami şadırvanlarının muhdes (Bir yapıya sonradan ilave edilmiş ve yapıyla bağdaşmayan ek) olmadığını ispatla ve Muradiye ve Altıparmak’taki bahçelere dağılmış taşları toplayıp, şadırvanları orijinaline uygun olarak yaptırır.
1971 yılında Kurum Karabaş-i veli tekkesini tamir ederek, yıkılmaktan kurtarıp, kimsi bir tamir yaparak günümüze ulaşmasını sağlar. Ördekli Hamamı da Kurum tarafından yıkılmaktan kurtarılan yapılardandır. Kazım Baykal burayı restore edip, kütüphane açmak niyetindedir. Ancak amacına ulaşamaz. Engellemelerle restorasyon işi yarım kalır ve kendisine kütüphane için başka bir yerde verilmez. Başçı İbrahim Hamamı da dernek tarafından yıkılmaktan kurtarılan yerler arasındadır.
Kazım Baykal’ın yapamadım dediklerini 2005 yılında düzenlenen Kazım Baykal Sempozyumu’da Mimar Mithat Kırayoğlu şöyle dile getirmiştir;
-Demirtaşpaşa Hamamı’nın aslına uygun restorasyonu
-Ördekli Hamamının tamamlanarak kütüphane yapılması
-Irgandı Köprüsü’nün aslına uygun restorasyonu
-Restore edilen Muradiye Medresesi’nde açılması planlanan, zamanın Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağlı “Eski Eser Ustası Yetiştirme Yüksek Okulu”.
Bu satırların yazarı bu konuda yıllar önce Kültür Bakanlığına; “Kadrolu restorasyon ustaları istihdam edilsin, restorasyon adı altında işlenen cinayetler durdurulsun” diye yazmışsa da abuk-subuk cevap gelmiştir. Maalesef yıllar geçse de anlayış değişmiyor
Kazım Baylal, restore edilecek eserin rölevesini çıkarır, mahkeme kayıtlarını bulur, planlamayı yapar, ustaları ve finansmanı bulurdu.
Kazım Baykal şeri sicilleri inceleyerek Irgandı Köprüsü’nün özelliklerini tespit edip, bir kitapçıkla duyurdu. Yıllar sonra Osmangazi Belediye Başkanı Hilmi Şensoy köprüyü restore etti.
Kurumun konserve imalathanesiyken alıp restore ettiği İnebey Medresesi El Yazması Eserler Kütüphanesi. Burası veya uygun olacak bir yerde Bursa’dan giden bin cilt şer’i sicil muhafaza altına alınıp, restorasyonlara kaynak olmalıdır.
Bursa’da 1855 yılında yıkılan tarihi eserleri ayağa kaldırıp, bu güne getiren Kazım Baykal’ı 27 Temmuz 1993 tarihinde kaybettik…