Mısri Şeyhi Mehmet Şemsettin’e göre Bursa’da Halk İnanışları |
‘‘Halk inançları’’ yahut ‘‘batıl’’ diye özetlenen kültürel olgunun, bilimle olduğu kadar semavi dinlerle de uyuşmayan niteliğine karşın sürüp gitmesi, toplumların ‘‘çocukluk çağına ilişkin’’ olmasıyla açıklanır. Bu yazıda okuyucuya sunulan malzeme de bu görüşü kanıtlar niteliktedir.
Emir Sultan Hazretleri
Türbesi açık iken kadın-erkek türbeyi ziyaret eder, mevlitler okur, adak adarlar. Adakları olursa, olur, olmazsa kusuru kendisinde bulur. Türbenin ayakucunda bir delik vardır. Elini oraya sokar çıkan toprağı teberrük eder saklar hasta ise yutar, çocuk olmak için aldıysa kadın yutar velhasıl türbedarlar bu yüzden epeyce para kapar. Emirsultan Hamamı’nda bir evliya kurnası varmış. Emir Sultan Hazretleri orada yıkanırmış. Oysa hamam Cezri Kasım Paşa’nındır.
Abdâl Sultan
Bu hazretin sağlığında giydiği pabuçta bir teki türbedeymiş. Çocuğun doğması güçleşirse bu pabuçta hamile kadına su içirilirse çocuk suhuletle doğarmış.
Akbıyık Sultan
Türbe sandukasının üstü çeyiz odası gibi olurdu. Bu her türbede vardır. Don, gömlek, havlu, yemeni gibi şeyler korlar, üç gün sonra alırlar. Bununda kabrinin ayakucunda bir delik vardır. Asabi çocukları uslu durmayanları türbeye getirirler. O deliğe bir simit koyarlar. Bak dede sana simit veriyor derler. Çocuk simidi alınca çocukta asabilik gidermiş. Üç-dört yaşında iken Mehmet Şemsettin’i de götürmüşler, oradan simit aldırmışlar.
Üftâde Sultân
Türbenin niyâz penceresi önündeki tel kafes iplikten paçavradan yarı yerine kadar görünmez derecedeymiş.
‘‘Evde kadın kocasına gelirken şunu al bunu getirmeyi tenbihâtta bulunur, kocası unutunca, bu bir kaç kez tekrarlanır. Nihâyet kadın kocasının küçük parmağına bir iplik bağlar, kocası ipliği gördükçe alacağı şeyi hatırlar. Bu da acaba o türden bir şey mi? Acaba; şunu isterim deyip de teline, parmaklığa bez ve iplik mi bağlıyorlar.’’
Ahmed Gazzi
Bu şeyhin dergâhında çok çeşme vardır. Merdiven önünde aynı sudan iki lüle akar biri uyku suyu, biri şifa suyudur. Hayatında beline bağladığı kemeri, güç doğuran kadının beline bağlarlarsa çocuk sorunsuz doğarmış. Sandukasının üstüne gömlek, yemeni gibi şeyler koyardı. Semahane, mektep-ocak yapıldığı için sonra sandukalar kaldırılmıştır.
İsmail Hakkı
Çilehânesi ünlüdür. Mezarına yakın yerdeki zeytin ağacının yaprağında üç tane alır, tutunursa sıtmaya birebir gelirmiş. İyi olmazsa itikadı yok sayarlar. ‘‘Ne alâ ama, parası-pulsuz tedâvi…’’
Siğillere okumak
Genellikle çocuklarda olan ufak ufak siğiller olursa, okuyunca gidilir. Ancak okuyucu ‘‘ocak’’ olmazsa bir işi yaramazmış. Bazı kimseler beş-on para ekmek parası çıkarmak için okurmuş ama ocaktan olmadığı için etkisi görülmezmiş. (Ocak demek, babadan dededen demektir.
İplikle sıtma bağlamak
Sıtma bağlama da Ocaklı bir kimse tarafında bağlanırsa derhâl tesirini gösterirmiş. Mehmet Şemsettin’in yaşadığı dönemde bazı kimselerin kolları iplikle bağlı görürmüş. Buna sıtma bağı derlermiş. Bu iplik pamuk ipliği ile bağlanırmış. ‘‘Hatib hatibe okuyacağı zaman, müezzin ezân okurken sıtma tutanın niyetine bilmem üç mü beş mi düğüm yapar, sıtması olan o ipliği koluna bağlarmış. Böylece sıtması iyi olurmuş. ‘‘Bu da fenâ değil, kana kana pelin otu içmeğe lüzum yok’’
Öksürüğe bağırsak kesmek
Bu da çocukların karşılaştığı bir sorundur. Tukancık derler berbat bir öksürükmüş. Yine ocaktan bir kasaba çocuğu götürürler, çocuğun boğazına kasap, bağırsak bağlar ve bıçakla keserler. Böylece öksürüğe yararı olurmuş. Bir de ‘‘dalak keserler’’. Bu hastalık koyunlarda olurmuş. Elde yara bere olursa, çobana veyahut kasaba geçermiş. Tedâvi edilmezse, tüm vücudu sarar ve kemiklerin ek yerleri çürütürmüş. Buna dalak hastalığı da dedikleri bu hastalık aslında şarbon hastalığıdır
Et Dede
Namazgâh Camii’nin doğusunda bir türbede Et Dede adında bir mezar vardır. Buraya et adarlar. Adı Sufi Mehmet Efendi’dir. Et Dede halkın anlatımına göre Emir Sultan tekkesine et getirirmiş. Bu kişiye adak adayanlar, et adar mezarının üzerine koyar. Artık kimsenin nasibi ise gelir alır, afiyetle yermiş. Daha çok da civarında türbedarlık eden bir kadın, sık sık dolaştığı için o alırmış. ‘‘Eğer kediler daha evvel davranırsa bahtına!..’’
At Dede
Diğer adı Sancı Dede’dir. Yeşil Hamamı’nın sağ tarafındaki sokakta, demir parmaklıklı bir mezardır. Sancılanan atları getirip üç defa mezarın çevresinde dolaştırılırlar. Hastalık hemen geçermiş. Toprağından da içerlermiş. Taşındaki yazı mumların yağından iyi okunamıyor. ‘‘..eyleye Hacı Mustafa’ya şefaât (une).. rune cezâ 1125’’
İsim değiştirmek
Bazı çocukların mizâcları zayıf olduğundan her türlü hastalığa maruz kalır, birinden kurtulur diğerine tutular. Bunun nedeni olarak çocuğa konulan ismin ağırlığından olurmuş. Bu nedenle çocuğun adı değiştirilir. Hafif isim koyarlar. Bir de çocuğu ciniler değiştirirmiş. Onu da gece dörtyol ağzına veyahut bir mezâr üstüne korlar. Ciniler-periler eski çocuğu getirirlermiş. Bunlara; lohusalara al basmak, sünnetlere mor basmak deniliyor. ‘‘Acaba evliyaların türbelerinden ümit ettikleri şeyler bulamayanlar, artık evliyalar buradan gitti, şeytanlar-cinlerle beraber mi kaldık’’
Bahar Dede
Çamlıca yolunda Namazgâh yakınlarındadır. Hummaya tutulan kimse Bahar Dede’nin mezarına elleyince şifa bulurmuş. Fakat şimdi mezarın nerede olduğu bilinmiyor.
Bağlamak
Nikâh sırasında vekil olana tarafımdan seni vekil ettim dediği sırada uçkurunu yahut mendilini düğümlemek âdettir. Eğer o sırada bir düşmanı böyle bir şeyi yaparsa ilelebet o erkek zevcesi ile yatamazmış. Bunun için vekâlet verilirken dikkat ederler. Etrâf gözetilir. Vekilim ol derken, hemen kendisi düğümler. Kadının durumu daha zordur. Zavallıyı tımarhane delisi yaparlar, saçlarını çözerler, önüne bir ayna, aynanın ortasında alnın kırılır, kırılır döndürür. Koltuğunda da bir ekmek, nikâh müjde haberi gelinceye kadar o durumda kalır. Güvey, namaz kılarken güya gelin hanım hürmeten ayakta bekler, başında berekettir diye ufak bir altın atar. ‘‘Oysa seni ben satın alım, gülmesin diye içinde söylermiş ve de o güvey o geline köle gibi olurmuş. ‘‘Onun için mahkemelerde karı-koca davasından geçilmiyor. Şimdi belediyede memur yanında gelin-güvey yan yana oturup nikâh kıyılıyor. (Artık eskisi gibi) bağlı maskaralıkları olmuyor
Bağlı çözmek
Bununda türlü türlü ilacı varmış. Birisini nikâh sırasında bağlarlarsa işin fena, günlerce aylarca öyle kalırmış. Bunun çaresi iki yumurtaya birçok harfler yazıp birini güvey, birini gelin vermiş. Bir de baltadan geçirmek meselesi var. O nedir anlamadım
Baş ağrısı
Bunun da birçok manevi tedâvisi varmış. Baş ağrısı içi vefk yazarlar. Birinci haneden iğnelemeğe başlarlar, hangisinde geçerse orada bırakır. Bazılarında yaşmağına yazarlar. Sonra duvara mıhlarlar.