Quantcast
Moğol Güreşçilerin Naadam Bayramı  – Belgesel Tarih

Nurdan Çakır TEZGİN
Nurdan Çakır  TEZGİN
Moğol Güreşçilerin Naadam Bayramı 
  • 08 Temmuz 2024 Pazartesi
  • +
  • -
  • Nurdan Çakır TEZGİN /

Loading

Türk soyları gibi Moğollarda da güreş sporu çok önemliydi.  Her ne kadar görsel bulgular M.Ö. 2. Yüzyıla ait olsa da çok daha öncesine dayanan yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgiler doğrultusunda Asya’da güreş sporuna dair söylenecek çok şey var.

Moğolistan’ın “Üç Erkek Oyunu” olarak benimsediği at yarışı, güreş ve okçuluk kaynaklı Naadam Bayramı (eriin gurvan naadam) gelenekselliği açısından oldukça ilgi çeken bir bayramdır.  Bu ulusal bayrama özellikle köklü mistik anlamlar da yüklenir. Günümüzde turizm açısından da öne çıkarılan Naadam Bayramı her yıl 11 – 13 Temmuz günlerinde giderek dünyaya sesini duyuran bir festival olarak kutlanır. Aslında bütün yaz mevsimine yayılan spor oyunları başkent Ulan Batur (Ulaanbaatar) olmak üzere bütün Moğolistan kentlerinde kutlanıyor.

Her devirde gelenekselleşmiş oyunlar, kutlama ve törenler vardır, bütün bunlar halkların kendi kimliklerini dayanıklılık ve kahramanlık üzerine oturtup geçmişin derin bağlarını sağlamlaştırmak adına öne çıkarlar. Moğolistan deyince de insanın aklına çok büyük devasa çadırlar, toz bulutuyla şahlanan bozkır atları, kadın erkek birlikte at binip ok atan, renkli kostümleriyle güreşe tutuşan erkekler geliyor. Ve elbette et ağırlıklı beslenen hamur işlerine düşkün, kuyruk yağlı süt çayı ve kısrak sütü birası airag içen kırmızı yanaklı yumuk gözlü Asyalılar…

Moğol kültürünün göçebe çadır ruhu ve bozkır güneşinin ışığıyla yıkanan bu festivalin çok eskilere dayanan öyküleri de var ki, içlerinden biri çok ilgimi çekmişti.

Moğolistan İmparatorluğunun son yıllarına doğru yüce kağanın çok bıçkın savaşçı bir kızı varmış. En büyük marifeti çok iyi güreşmek olan bu kızın evlenmek için kendisine bir erkek seçmesi gerekiyormuş. Ne var ki damat namzetine tek şartı kendisini güreşte yenmesiymiş! Kızın bu şartı bütün diyarda duyulduğu için namzetler birer ikişer bu güreşe talip olmuşlar. Yalnız kızın bir şartı daha varmış, eğer damat namzeti güreşte kaybederse kıza bin at verecekmiş. Her talip teker teker güreşip şansını denemiş ancak her defasında güreşi kız kazanmış. Öyle ki karşılaşmaların sonunda kız on binlerce atlık bir sürünün sahibi olduğu gibi Moğol erkeklerinin şereflerini de darmaduman etmiş.

Bu durum karşısında düşünüp taşınıp bir çare arayan erkek meclisleri şuna karar vermişler; Ülkede güreş karşılaşmalarında kanun olarak öyle bir kıyafet giyeceklerdir ki, hiçbir kadın bu kıyafeti giyemesin ve erkekleri bir daha alt edip yenemesin. Yani sadece sırtı ve kolları olan göğsü açıkta bırakan bir ceket! Bu durumda erkeklerin eril şanını hileyle korudukları bu naadam bayramı için biraz da ego şişirme bayramı diyebilir miyiz?

Bir başka öyküye göre de, erkek kardeşi güreşemeyecek kadar hastalanan bir kız, kendini gizleyerek erkek kardeşinin yerine geçer ve erkeklerle güreşir tüm güreşçileri yener. Yenilen erkekler her zamanki gibi egolarına da yenilip kadınların güreşmesini engellemek amacıyla kolları ve sırtı kapalı olan göğsü açık ceketler giymeyi güreşmenin ön koşulu sayarlar!  Kadınların asla giyemeyeceğini bile bile böyle bir karar almaları kadınlar arasında nasıl kabul görmüş bu da düşündürücü tabi!

Evet, günümüzde de aynı kıyafet şekli halen devam eden erkek güreşçilerin bu tuhaf kostümleri ilgi çekmeye devam ediyor. Moğolistan’ın önemli saydığı ulusal bayramı Naadam Bayramı ya da Festivali son yıllarda batılıların ilgi gösterdikleri spor oyunları olarak güncelliğini korumakta, giderek artan bir turizm potansiyeli taşımakta.

Beni şaşırtan unsur, bu bayram süresince kadınların güreşçileri yüreklendirmek için tezahürat yapmak amacıyla şarkılar söyleyip amigoluk yapmaları! Dışlanmışlıklarını unutan Moğol kadınları için üzüldüm. Dünya üzerindeki eril güçlerin baskın dayatmalarını bayram olarak kutlama alışkanlığı umarım bir gün sona erer.

  • Nurdan Çakır Tezgin

Nurdan Çakır TEZGİN

Türkiye’nin ilk Enstalasyon Evi Siyaz’ın kurucusudur. İran ve Pakistan üzerinden Hindistan’a kara yolundan yaptığı uzun yolculuk anılarını 2000’li yılların başında yayımladı. Yazma serüvenini Cumhuriyet Ege, Söylem, Politika, Zeytin Dergisi, Berfin Bahar ve Olay kitap eklerinin yanı sıra, www.ascifok.com, www.mudanyamudanya.com ve www.focafoca.com başta olmak üzere pek çok yerel gazete ve internet sitelerindeki yazılarıyla perçinledi. Yerel beslenme ve ekoloji odaklı workshop, TV programları ve festivallere katıldı. 2013 yılında “Yaşça Hoşça Aşçı Fok’ça Foça Mutfağı isimli kitabı, 2016 da “Dur biraz oturayım” isimli öykü kitabı yayımlandı. Halen, antik mutfaklar, hamamlar ve sürdürülebilir yerel adetleri de içine alan çalışmalarına devam etmektedir. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ