Türk soyları gibi Moğollarda da güreş sporu çok önemliydi. Her ne kadar görsel bulgular M.Ö. 2. Yüzyıla ait olsa da çok daha öncesine dayanan yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgiler doğrultusunda Asya’da güreş sporuna dair söylenecek çok şey var.
Moğolistan’ın “Üç Erkek Oyunu” olarak benimsediği at yarışı, güreş ve okçuluk kaynaklı Naadam Bayramı (eriin gurvan naadam) gelenekselliği açısından oldukça ilgi çeken bir bayramdır. Bu ulusal bayrama özellikle köklü mistik anlamlar da yüklenir. Günümüzde turizm açısından da öne çıkarılan Naadam Bayramı her yıl 11 – 13 Temmuz günlerinde giderek dünyaya sesini duyuran bir festival olarak kutlanır. Aslında bütün yaz mevsimine yayılan spor oyunları başkent Ulan Batur (Ulaanbaatar) olmak üzere bütün Moğolistan kentlerinde kutlanıyor.
Her devirde gelenekselleşmiş oyunlar, kutlama ve törenler vardır, bütün bunlar halkların kendi kimliklerini dayanıklılık ve kahramanlık üzerine oturtup geçmişin derin bağlarını sağlamlaştırmak adına öne çıkarlar. Moğolistan deyince de insanın aklına çok büyük devasa çadırlar, toz bulutuyla şahlanan bozkır atları, kadın erkek birlikte at binip ok atan, renkli kostümleriyle güreşe tutuşan erkekler geliyor. Ve elbette et ağırlıklı beslenen hamur işlerine düşkün, kuyruk yağlı süt çayı ve kısrak sütü birası airag içen kırmızı yanaklı yumuk gözlü Asyalılar…
Moğol kültürünün göçebe çadır ruhu ve bozkır güneşinin ışığıyla yıkanan bu festivalin çok eskilere dayanan öyküleri de var ki, içlerinden biri çok ilgimi çekmişti.
Moğolistan İmparatorluğunun son yıllarına doğru yüce kağanın çok bıçkın savaşçı bir kızı varmış. En büyük marifeti çok iyi güreşmek olan bu kızın evlenmek için kendisine bir erkek seçmesi gerekiyormuş. Ne var ki damat namzetine tek şartı kendisini güreşte yenmesiymiş! Kızın bu şartı bütün diyarda duyulduğu için namzetler birer ikişer bu güreşe talip olmuşlar. Yalnız kızın bir şartı daha varmış, eğer damat namzeti güreşte kaybederse kıza bin at verecekmiş. Her talip teker teker güreşip şansını denemiş ancak her defasında güreşi kız kazanmış. Öyle ki karşılaşmaların sonunda kız on binlerce atlık bir sürünün sahibi olduğu gibi Moğol erkeklerinin şereflerini de darmaduman etmiş.
Bu durum karşısında düşünüp taşınıp bir çare arayan erkek meclisleri şuna karar vermişler; Ülkede güreş karşılaşmalarında kanun olarak öyle bir kıyafet giyeceklerdir ki, hiçbir kadın bu kıyafeti giyemesin ve erkekleri bir daha alt edip yenemesin. Yani sadece sırtı ve kolları olan göğsü açıkta bırakan bir ceket! Bu durumda erkeklerin eril şanını hileyle korudukları bu naadam bayramı için biraz da ego şişirme bayramı diyebilir miyiz?
Bir başka öyküye göre de, erkek kardeşi güreşemeyecek kadar hastalanan bir kız, kendini gizleyerek erkek kardeşinin yerine geçer ve erkeklerle güreşir tüm güreşçileri yener. Yenilen erkekler her zamanki gibi egolarına da yenilip kadınların güreşmesini engellemek amacıyla kolları ve sırtı kapalı olan göğsü açık ceketler giymeyi güreşmenin ön koşulu sayarlar! Kadınların asla giyemeyeceğini bile bile böyle bir karar almaları kadınlar arasında nasıl kabul görmüş bu da düşündürücü tabi!
Evet, günümüzde de aynı kıyafet şekli halen devam eden erkek güreşçilerin bu tuhaf kostümleri ilgi çekmeye devam ediyor. Moğolistan’ın önemli saydığı ulusal bayramı Naadam Bayramı ya da Festivali son yıllarda batılıların ilgi gösterdikleri spor oyunları olarak güncelliğini korumakta, giderek artan bir turizm potansiyeli taşımakta.
Beni şaşırtan unsur, bu bayram süresince kadınların güreşçileri yüreklendirmek için tezahürat yapmak amacıyla şarkılar söyleyip amigoluk yapmaları! Dışlanmışlıklarını unutan Moğol kadınları için üzüldüm. Dünya üzerindeki eril güçlerin baskın dayatmalarını bayram olarak kutlama alışkanlığı umarım bir gün sona erer.