Ömer Muhtar, Libya’da İtalyanlara karşı yürütülen direniş hareketinin devrimci önderi ve el-Kasr’daki Senusi tarikatının lideridir.
2005 yılında Ürdün, Amman’da vefat eden dünyaca ünlü yönetmen Mustafa Akkad’ın 1976 yılında çekimlerine başladığı “Çağrı” filmine daha önce taahütte bulunan başta Suudi Arabistan Devleti ve El Ezher Üniversitesi’nin desteğini kesmesi sonucu çekimleri durduran Mustafa Akkad’ın imdadına Libya lideri Muammer Kaddafi yetişir ve tek bir şartla “Çağrı” filmine sponsor olur.
Kaddafi’nin tek şartı, Libya’da İtalyan işgaline karşı mücadelenin efsane liderlerinden Ömer Muhtar’ı anlatan bir filmin çekilmesidir.
Mustafa Akkad 1976 yılında durduğu “Çağrı” filminin çekimlerine 9 Mart 1977 tarihinde Libya lideri Kaddafi’nin sağladığı 10 Milyon dolarlık bütçeyle yeniden başlar. Film aynı yılın Ekim ayında gösterime girer en fazla ilgi gördüğü ülke de Türkiye olur.
Ömer Muhtarı biz nasıl öğrendik?
Mustafa Akkad, Libya lideri kaddafi’nin isteğini yerine getirmek için aynı kadroyla 1981 yılında 35 Milyon Dolarlık bütçeyle Çöl Aslanı “Lion of the Desert” filmini Libya’da çeker. Anthony Quinn, Oliver Reed, Irene Papas, Rod Steiger, John Gielgud ve Raf Vallone gibi dünyaca ünlü oyuncuların rol aldığı film ilgiyle izlenir ülkemizde, hem “Çağrı” hem “Ömer Muhtar” filmleri özellikle ramazan günlerinde defalarca yayınlanmaya devam ediyor.
Ahalimiz tarihi olayları filmlerden, gündemi kadın ve evlendirme programlarından takip ettiği için her ramazanda yayımlanan “Çağrı” filminin Arabistan’da çekildiğini zanneder. Oysa film Libya’da ve bazı kısımları da Fas’ta çekilmiştir. Cep telefonları ilk çıktığında melodi çılgınlığının zirve yaptığı günlerde muhafazakâr kesim, “Çağrı” filminin müziği ile kendisinin hangi görüşe ait olduğunu ispatlamaya çalışıyordu fakat bestecinin Fransız asıllı Amerikalı Maurice Jarre olduğunu halen öğrendiğini zannetmiyorum.
Ömer Muhtar ismi bizler için sadece bir filmdeki karakterden ibaret değildir.
I.Dünya savaşı arşivlerimize baktığınızda, İtalyanların sömürge yapmak için işgale başladıkları Libya o zaman ki ismiyle Trablusgarp ve çevresinde Türk subaylarıyla birlikte direnişin ön saflarında yer almış bir vatanseverdir.
II.Abdülhamid, Osmanlının Kuzey Afrika’da elinde tek kalan Trablusgarp, Bingazi, Tobruk ve Derne gibi yerleri kaybetmemek adına başarılı vali ve tümen komutanlarını gönderse de sonuca etkisi olmamıştı. Mehmet Muzaffer Paşa (Rauf Orbay’ın babası) ve diğerlerinin döneminde Libya topraklarındaki Vilayet sistemi değiştirilmiş, 1898-1904 yılları arası Trablusgarp Tümen Komutanlığı, 1904-1908 yılları arası da Trablusgarp Valiliği ve Tümen Komutanlığı görevlerinde bulunan Müşir Recep Paşa döneminde bölge hem rahatlamış hem de olası bir işgale karşı örgütlenmiştir.
Trablusgarp ve Bingâzi’yi isteyen İtalyanlar 23 Eylül 1911 günü Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa’ya nota gönderirler. İtalya 28 Eylül’de 24 saat içinde cevaplandırılmak üzere ikinci notayı da gönderir. 25 Eylül 1911 tarihinde Saraydan, “İşgalden vazgeçildiği ve Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterildiği takdirde İtalya’ya daha fazla ticari ve siyasî imtiyazlar verileceği” cevabı yazılır. İtalya 29 Eylül 1911 tarihinde Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan ettiğinde Trablusgarp’ta sadece üç bölük Türk askeri vardır, asıl birlikler Yemen isyanını bastırmak için Mahmut Şevket Paşa emrine sevk edilmiştir.
Sadrazam Hakkı Paşa, “Vaktiyle benim durumuma düşen Sadrazamların padişahlar tarafından binek taşlarında boyunları vurdurulurdu” diyerek istifa eder, yerine 30 Eylül 1911 tarihinde II. Abdülhamid saltanatında yedi ve İkinci Meşrutiyet döneminde iki kez olmak üzere, toplam dokuz dönemde dokuz yıla yakın sadrazamlık yapmış Mehmed Said Paşa (Şapur Çelebi) atanır.
Kuzey Afrika’nın elden çıkmasını istemeyen Devlet-i Aliye harekete geçer ve ilk iş olarak Berlin Askeri Ataşesi Kurmay Binbaşı Enver Beyi İstanbul’a çağırır ve Libya’da görevlendirir. Enver Paşa Libya için harekât planlarını yapmaya başladığında Teşkilat-ı Mahsusa’nın da temelini atmış olur, bu teşkilat bilinenin aksine sadece destek hizmetleri için kurulur.
Enver Paşa ilk olarak, Van-Bitlis ve Muş bölgesinden sorumlu Hamidiye Alayı’nda görevli, Hicaz sürgününden kaçmış Kuşçubaşı Eşref’i (Mısır’ın İngilizlerin elinde olmasından dolayı) Trablusgarp’a gideceklere sahte kimlik temininde görevlendirerek İskenderiye’ye gönderir.
Kuşçubaşı Eşref ilk, Süleyman Askerî, Cemil, Tevfik ve Fehmi Bey’ler, Mustafa Kemal, İzmitli Mümtaz, Ömer Naci, Yakup Cemil, Sapancalı Hakkı, Nuri Conker, Çerkes Reşid, Selanikli Nazım, Beşiktaşlı Niyâzi, Şeyh Salih Tunusi, Abdülkadir Cezayir’inin oğlu Emir Ali Paşa ile 29 Ekim 1911 tarihinde İskenderiye’de sahte kimlikler düzenler. Mustafa Kemal hastalanır ve bir ay sonra Enver Paşa’nın komutasında Derne’de görev alır.
Enver Paşanın yerel aşiretlerle 19 Ekim 1911 tarihinde yaptığı toplantı sonrasında 20 bin kişiden fazla yerel askeri güç temin edilir ve bu gücün Kurmay Başkanlığına Mustafa Kemal görevlendirilir. Mustafa Kemal ilk iş olarak yerelde güçlü olan Seyid Ahmed Senûsî ile irtibata geçer, Senusiler 1830 yılında Mekke’den Trablusgarp’a göç edenlerden oluşuyordu.
Seyid Ahmed Senûsî Anadolu’da kurtuluş savaşı başladığında Bursa’da ikamet ediyordu.
Neden?
Çünkü Trablusgarp ve Balkan savaşlarında Devlet-i Aliye’nin cephane ihtiyacını Almanya’nın Karlisruhe şehrinden temin eden satın alma komisyonun başındaki isim Bekir Sami (Günsav) Beydir, sonrasında 20. Kolordu komutanı tayin olmasına rağmen Bursa’daki görevine başlamadığından Kurmay Albay Rütbesiyle Bursa’ya tayin edilmiştir.
Bekir Sami (Günsav) bey Almanya’dan eşine gönderdiği mektupta “Buradaki ilerlemeyi gördükçe ecdadımıza, Bilhassa Abdülhamit ve adamlarına ne kadar lanet ediyorum bilseniz. Biz bu adamlardan fıtraten daha çok zeki ve kabiliyetliyiz. Aramızda dağlar kadar fark var” yazmıştır. Trablusgarp muharebelerinde kullanılan cephane Almanlardan Bekir Sami Bey tarafından devlet adına alınmıştır.
Balkan savaşlarının çıkmasıyla Libya’yı kaderine terk etmek zorunda kalan Osmanlı İmparatorluğu, yerel direnişçilere elinden gelen tüm yardımları yapmaya devam etti.
Ömer Muhtar 1927 yılında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e mektup yazarak yardım talebinde bulundu fakat mektup o dönem Libya’daki İtalyan kuvvetlerinin başında bulunan General Rodolfo Graziani’nin eline geçti ve maalesef Türkiye’ye ulaşmadı.
Bu arada hemen hatırlatmış olalım. Mustafa Kemal İtalyan bombardımanı sırasında sıçrayan kireç taşının gözüne isabet etmesiyle 1912’de Derne’de hastaneye yatırılır sonrasında Kasım 1912 tarihinde Viyana’ya gidip tedavi olur. Yani Atatürk’ün gözündeki hafif şehlalığın sebebi, Trablusgarp harbindeki o kireçtaşı isabetidir.
Yıllar sonra yayınlanan fotoğrafta, Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal ile Libya’nın direniş isimlerinin başında olan Ömer Muhtar’ın aynı karede olduğu ortaya çıkar. Başbakanlık Osmanlı arşivinde l. Dünya savaşı arşivleri açıldıkça daha neler öğreneceğiz bakalım.
Ömer Muhtar( Omar Al-Mukhtār) hakkında
(Doğum. 20 Ağustos 1858 – Ölüm. 16 Eylül 1931)
Libya’da İtalyan işgaline karşı başlatılan direnişinin önderidir.
11 Eylül 1931’de bir çarpışmada yaralanarak İtalyanlara esir düştü. General Rodolfo Graziani’nin başkanlığında bir savaş mahkemesince ölüme mahkûm edildi ve Saluk’ta infaz edilerek şehit edildi.